11. Bölüm

10.Bölüm: "İlk Mühür"

Adelina
adelinashwriterr

Herkese merhabalar okurlarım. Paragraf arası yorumları okuyorum. Okurken de eğleniyorum sksldkslkdkx

 

Birisi şey demiş kaos gelsin. Arkadaşlar, kaos gelirse ardından gözyaşlarınız da gelir. Yani bu günleri çok özleyeceksiniz. Bu yüzden bu bölümleri güzel güzel okuyun.

 

"Sadece küçük masum bir öpücük olacak," diye fısıldadı. Kalbim dörtnala koşarken, nefesi nefesi çarpmıştı.

Dudakları dudaklarıma değince gözlerimi kapatıp tamamen ona teslim oldum. Aniden kapının çalmasıyla dudaklarımız iki saniyelik buluşmadan ayrılmıştı. Gözleri dudaklarımdan çekilmişti. Kapı tekrar çaldı. Her kimse ısrarla çalarken Sarp bıkkınlıkla geri çekilip kapıya doğru ilerledi. Benden uzaktaydı fakat onun sıcaklığı hala vücudumdaydı.

 

Şimdiye kadar ne zaman bu kadar heyecanlanmıştım hatırlamıyorum. Çünkü çok farklıydı. Garipti.

 

Sarp derin bir nefes vererek kapıyı açtığında arkasından giderek gelenin kim olduğunu merak etmiştim. Gelen Alp'di. İkimiz de kaşlarımızı çatarak ona bakarken bizi görür görmez kaşlarını havaya kaldırarak kollarını iki yana açtı. "Bu kadar sevinmeyin ya geldiğime. Her gün gördüğünüz Alp işte."

 

"Neden geldin?" dedi soğuk sesle. Anlaşılan çok öfkeli. Çünkü ikinci kez beni öpemedi. Ben ise bu durumdan dolayı gayet mutluydum. Çünkü aramızdaki ilişki bozulsun istemiyordum.

 

"Bu adam fazla sinirli, dikkatli ol" Sarp'ı gösterip gözünü kırparak bana döndü.

 

"Değil, gayet sakin bir adam." dedim omuz silkerek. Alp dudağını büzüp kaşlarını kaldırdı. "Yenge, sana düşmüş galiba."

 

Bu kez tepki vermedim. Çünkü yavaş

yavaş alışıyordum. Ben kendimi duvara yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ya ne demezsin. Ölüyorum aşkından."

 

Alp gülerek içeri daldığında Sarp öfkeyle gözlerini kapattı. Birisi bayağı kızmıştı anlaşılan. Öpemediği için Sarp kızgındı.

 

"Niye geldin?" dedi tüm odunluğuyla. Alp aniden durup Sarp'ın yüzüne baktı. Her ne gördüyse kaşlarını çatmıştı. Ne gördü ki acaba?

 

"Bir dakika..." dedi gerilim yaratarak. "Sen neden terledin?"

 

Oha! Bunu nasıl fark etti? Bir dakika! Sarp gerçekten terledi mi?

 

"Şimdi uykudan uyandım, o yüzdendir."

 

Değil. Bana fazla yakınlaştı o yüzden.

 

"İkna performansın berbat olmuş arkadaş." Yüzünü buruşturarak Sarp'tan ayrılıp koltuğa geçti. İnanmamıştı, ben de olsam ben de inanmam.

 

"Başkomiserim, bizim üzerinde dört aydır çalıştığımız operasyon var ya hani?"

 

"Evet" Ellerini ceplerine sokarak Alp'in tam karşısına geçti. "Ne oldu? Bir haber mi var?"

 

"İşte yarın akşam o operasyon gerçekleşecek."

 

Anlaşılan iş konuşacaktılar. Onları yalnız bırakmak için "ben o zaman mutfaktayım atıştırmalık bir şeyler yapacağım, bir şey lazım olursa seslenirsiniz" dediğimde Sarp başını hafifçe salladı. Alp "tamam" deyip konuya geri döndü.

 

Mutfağa geçtiğimde Sarp'ın dün yaptığı alış verişi hatırlayınca aklıma çok güzel bir fikir gelmişti. Yanlışlıkla gitmiş hazır yufka almıştı. Üzerindeki yazıyı okumayı bırakalım insan lavaşla hazır yufkanı nasıl karıştıra bilir? İkisini de aynı şey sanmış.

 

Kendi kendime kıkırdayarak yufkanı tezgahın üzerine bıraktım. Börek yapacaktım. Ispanaklı ve kıymalı börek favorilerimdendi.

 

Yaparken zihnim boş durmuyordu. Sürekli bir şeyler düşünüp duruyordum. Poyraz'ın o saatte orada olması, Savaş'tan hiçbir haber olmaması, Serap'ın aniden ortadan kaybolması, Sarp'ın sürekli Savaş'ın tarafını koruması, Sarp'ın dokunmak yasak deyip sürekli bana temas etmesi ve benim gerçek duygularım.

 

Kafamın içi dağınık bir oda gibiydi. Her şey her yerdeydi. Oranı toparlamak neredeyse imkansızdı. Çünkü gerçek yerlerini bilmiyordum. Ne nerede duracak bilmiyordum. Ortalıkta duruyordu hepsi ve toparlamak için önce ait oldukları yeri bulmam lazımdı.

Ve bu beni fazlasıyla yoracaktı. Tüm bu düşüncelerle birlikte börekleri yaptıktan sonra fırına verdim. Ardından bulaşıkları yıkamaya koyuldum.

 

Soğuk suyla yıkadığım için aniden ürpermiştim. Ama nedense sıcak suyu açmak istemedim. Çünkü üşümeye alışıktım. Bulaşıkları yıkarken ellerim soğuk sudan dolayı buz gibi olmuştu. Bu bana yine o geceyi hatırlatmıştı.

 

"Su. Lütfen su istiyorum," dedim karşımdaki merhametsiz adama. İnsan Azrailine yalvarır mıydı? Ben yalvarmıştım. Adamın öfkeden yüzü seğiriyordu. Gözlerime kızgın gözlerle bakarak arkasında duran adama başıyla işaret etti. Adam dışarı çıkıp birkaç saniye sonra elinde bardakla geri dönmüştü. Ancak su buz gibiydi. Buz gibi havada, buz gibi depoda incecik kıyafetlerimle üşürken, bir de mecburen buz gibi suyu içecektim. Susuz kalmaktan iyidir diye düşünüp suyu içtim. O an sanki tüm bedenim bir anda şok etkisiyle titremeye başladı. Adam keyifli gülüşle yakınlaşarak koluma dokundu.

 

"Ahh!" diye bağırarak çığlık attığımda gerçek hayata geri dönmüştüm. "Korkma benim" bakışlarımı kaldırdığımda ne zaman geldiğini bilmediğim Sarp korku dolu gözlerle başımın üzerinde durmuş, bana bakıyordu. "Korkuttuğum için özür dilerim," sarsılmıştım. O ise şaşkındı. Gerçek anlamda şaşkındı.

 

"Çağırdım seni ama duymadın." Şoktan ayrılmaya çalışıyordum. "Be-Ben iyiyim."

 

Değildim. Tüm bedenim lanet olası korku yüzünden titremişti.

 

"Amirin kızı da dedik hatta yine duymadın." Bakışlarım kolunu kapıya yaslamış hafifçe yana doğru eğilmiş Alp'e kaydı. Ne zamandır buradalar acaba?

 

"Dalmışım, pardon." Soğuk suyla yıkadığım için ellerim artık tamamen buz gibiydi. Sarp ellerime dokunduğunda şok içinde gözlerini açtı. "Sen buz gibisin."

 

"Soğuk suyla yıkadım o yüzden" dedim açıklama yaparak. "İyi de neden?" diye sorduğunda afallamıştım. Çünkü nedenini ben de bilmiyordum. Omuz silkerek yanından geçtim. Fırındaki börek neredeyse pişecekti. En azından yakmadım. Bu da iyi bir şey. Alp "ben içerideyim" deyip salona geri döndüğünde Sarp hala yanımdaydı.

 

Sarp'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Defne, sen iyi değilsin," dedi yumuşak sesiyle. Duymamazlıktan gelerek fırını açtım. Neden açtığımı bilmiyordum, sadece kendimi meşgul ediyordum. Fırını açıp aptal gibi çıplak elle sıcak tavaya dokununca yanma hissiyle aniden geri çektim. "Ah" diye inledim acı içinde.

 

Sarp telaşla yanıma gelerek ellerimi kendine doğru çekti. "Delirdin mi sen?" diye yüksek sesle beni uyardı. "Çıplak elle neden dokunuyorsun?"

 

Neden bağırdı ki? Normal konuşmaz mıydı?

 

Ellerimin yanmasına canım acıyordu. Gözlerim dolmuştu. Ses tonunu yükseltmesi daha çok kötü yapmıştı beni. "Niye bağırıyorsun?" dedim dolu dolu gözlerle üstüne cırlayarak. Çocuk gibi ağlayacak mıydım karşında?

 

"Ben bağırmadım," dedi sarsılmış gözlerle bana bakarken. "Bağırdın!" dedim geri çekilerek.

 

Defne ağlama!

 

Burnumu çekerek ayağa kalktığımda o da ayağa kalkarak peşimden geldi. "Ben şimdi ne söyledim ki ağlıyorsun sen?"

 

"Hiçbir şey"

 

"Durduk yere de trip yiyorum."

 

"Ağlamıyorum ben."

 

Tabi tabi. Salya sümük ağlıyorsun manyak karı.

 

Somurtarak bulaşıkları yıkarken bıkkınlıkla bulaşıkları elimden alıp lavabonun içine sertçe bıraktı. "Sikerim bulaşıklarını be! Bırak şunları."

 

Ellerimi tutarak beni kendine çekti. "Elin yandığı için mi ağladın?" dedi merakla. Hayır, duygu birikimiydi bu. İçime atmış olduğum, saklamış olduğum çığlıklarımdı.

 

"Evet," dedim yalan söyleyerek. Ağlamayı kesmiştim, ama somurtmaya devam ediyordum. "Tamam, krem süreriz geçer." Sanki bir çocukla konuşuyor gibi konuşuyordu benimle. "Başka yapabileceğim bir şey var mı?" dedi gözlerime içtenlikle bakarak. "Mesela ağlamaman için."

 

Ağlamamı istemiyordu. Niye?

 

Ağlayınca çirkin olduğun için olabilir mi mesela? Sadece bir öneri.

 

"Bana güzelim dersen sakinleşirim." Evet, karşınızda flörtöz Defne. Ama bir gerçek var. Bana şimdiye kadar güzelsin demedi. Sadece bir kere güzelim dedi. Onu da çok güzel söyledi. Yine söylemesini istiyordum.

 

Sarp'ın yüzünde aniden gülüş yayırlırken gözlerini gözlerimden çekmeden dudaklarını araladı. Eliyle saçımın bir tutamını arkaya doğru attı. "Güzelim, bir dahakine daha dikkatli ol tamam mı?"

 

Ama çok güzel güzelim diyor şerefsiz.

 

Kıkırdayarak gözlerine baktım. Huzur verici bakışını yüzümde dolaştırdı. Sarp kadar güzel bakan var mıydı acaba?

 

"Tamam" diye yanıtladım. Eliyle çenemi hafifçe tutup başını bana doğru eğdi. "Sakinleştiysen sana bir şey sora bilir miyim?"

 

"Sor."

 

"Bir anda bir yerlere dalıp gidiyorsun. Duymuyorsun, görmüyorsun, hissetmiyorsun. Neler oluyor Defne? Seni bu kadar yoran ne? Düşündüren ne?"

 

Hiç kimsenin bilmediği olayı Sarp'a anlatmak istemem normal miydi? Hayır. Belki bir gün anlatırsın ama şimdi değil Defne. Şimdi sırası değil Defne.

 

"Evet, var bir şey. Ama bunu şimdi sana söyleyemem Sarp." Buz gibi ellerimle sıcak ellerini tutan bu kez bendim. "Her düşündüğümde çok kötü oluyorum." Omuzlarımda ağır bir yüküm vardı. Ve bunu tek başına taşımak benim için çok zordu. "Ama şimdi bunu anlatacak gücüm yok Sarp. Kendimi şu an hazır hissetmiyorum." Sesim titriyordu. "Bazen nefes alamaz hale geliyorum. Çok yorgunum."

 

"Şşş, tamam güzelim" dedi kısık sesle. Beni sakinleştirmek ister gibi ellerimi bırakarak yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Ne zaman kendini hazır hissedersen o zaman anlatırsın. Ve ben ne olursa olsun senin her zaman yanındayım Defne." Tüm kalbiyle söylediği cümleyle kalbimdeki güven tohumları yeşermeye başlamıştı. Çünkü Sarp Baysoy bu konuda çok becerikliydi.

 

"Yorulursan yaslan bana. Ben seni taşırım."

 

"Korkuyorum Sarp."

 

"Korkma, benimleyken hiçbir şeyden korkmana gerek yok güzelim."

 

****

 

Koskoca üç gün geçmişti. Evet, geçmişti. Sarp'la bu gün sabah gelmiştik. Şimdi ise neredeyse akşam olacaktı.

 

Şu an üzerimde siyah askılı, sırt dekolteli uzun bir elbiseyle bu geceye hazırlanıyordum. Siyah uzun eldivenleri takınca kombinim tamamlanmıştı. Dalgalı saçlarımı arkadan bir kısmını kurdeleli tokayla toplamış diğer kısmını açık bırakmıştım. Ve işte son dokunuş... Parfüm...

 

"Ben hazırım Defne," Hayal diğer odadan seslendiğinde "bende hazırım, in sen geliyorum" diyerek küçük çantamı ve siyah ayakkabılarımı alarak evden çıktık.

 

Arabayı ben kullanıyordum. Hayal yan koltukta oturarak telefonla ilgileniyordu. Üzerinde gece mavisi renginde askılı dar midi bir elbise vardı. Bembeyaz cildine bayağı yakışıyordu. Saçlarını düzleştirip açık bırakmıştı.

 

"Bu gece çok olay olacak." Telefonundan bakışlarını çekmeden hayranlıkla dolu sesle konuşan Hayal'e baktım. "Nedenmiş o?"

 

"Bu gün tanınan tüm insanlar orada olacak. En iyi doktorlar, avukatlar, öğretmenler, en başarılı iş adamları hatta polisler bile. Bu Yılın Yıldız'ı ödülü bir çok kişiye büyük motivasyon verecek. Keşke her yıl düzenlense."

 

"Yılın Yıldız'ı" isimli düzenlenen ödül törenine gidiyorduk. Bunu düzenleyen şirket hastaneye davetiye göndermişti. O kadar doktorun içinden bir iki kişi gönderen müdürümüz Çınar bey, diş doktorları olarak da Hayal, Tolga, Pınar, Çağlar ve beni yollamıştı. Ödül alıp almayacağımız bile belli değildi. Avam avam gidiyorduk resmen.

 

"İlginçmiş." dedim tekdüze sesle. "Defne, Poyraz Keskin bile geliyor. İnana biliyor musun?" Şok içinde yeşil gözlerini açarak bana baktı.

 

Neyse ki Sarp operasyondaydı.

 

Umursamadan "hı hı" diye mırıldandım. Tabi Hayal beni iyi tanıdığı için pek tepki vermedi.

 

"Annenlerle konuştun mu?" diye aniden konuyu değiştirdi. "Düğün ne zaman?"

 

İç sıkıntısıyla nefes verdim. "Biz Sarp'la yola çıkmadan önce annem babamı ikna etmiş, yani boşuna gitmişiz."

 

"Deme" dedi şaşırarak. "O zaman kızlık boşuna gitti ha?" Sırıtarak bana baktığında gözümü yoldan çekmemeye özen gösteriyordum. "Bir birlikte olmadık. Bu sadece bir oyundu."

 

Birlikte olmadık ama fazla yakınlaştık. Öpüşmeler, sarılmalar, dokunmalar havada uçuşuyordu.

 

Onları hatırlamak bile beni heyecanlandırıyordu. Bir sıcaklık geldi yine. Camı hızlıca açıp soğuk havanın tenime temas etmesini sağladım. Çünkü yanıyordum.

 

"Sevişme olmamış ama bir şeyler olmuş galiba. Böyle cayır cayır yandığınıza göre." İmayla gözlerime baktığında artık daha fazla dayanamayarak arabanı durdurdum. Çünkü dikkatim dağılıyordu.

 

"Dökül bakalım." Nasıl söyleceğimi bilmiyordum. Hatırlayınca resmen yanıyordum, sıcaklık tüm bedenimi işgal ediyordu.

 

"Sarıldık, arkadaşça ama." Hayal inanmayan gözlerle bana bakarken devam ettim. "Tensel dokunmamız da oldu ama arkadaşça."

 

Ne kadar da güzel kandırıyorum kendimi. Arkadaşlar zaten durduk yere birbirlerine dokunurlar öyle değil mi?

 

"Bir şey daha var. Tutma içinde." Hayal pür dikkat beni izlerken daha çok heyecanlanıyordum. "Beni öptü."

 

"Ne?!" dedi bir anda tiz çığlık atarak. Gözleri içindeki mutluluktan dolayı ışıl ışıl parlıyordu. Gözlerinin kenarındaki daha da belirginleşmişti. Düz saçları her hareketinde zarifçe sallanıyordu. Eliyle ağzını kapatarak garip garip mutluluk sesleri çıkarmaya başladı.

 

Tüm bunları izleyen ben heyecandan mı bilmem sadece gülüyordum. "Aslında öpmedi de dokundu. Dudakları dudaklarıma hafifçe dokundu."

 

"Gerizekalı, öpmeye giriyor o da. Ay yaşasın." Hayal'in anlamsız mutluluğunu görünce ben bile mutlu olmuştum.

 

"Hayal, bir dur beni de heyecanlandırdın. Öpemedi zaten. Dokundu ve tam o sırada Alp geldi."

 

"Hay aksi!" dedi yüzünü buruşturarak. "Teyzeliğimi aldı resmen elimden." Bir eliyle bacağına vurdu.

 

"Ya ne demezsin. Garip hissettim. Yani çok heyecanlandım. Ama" o anı anımsadım aniden. "o da heyecanlanmıştı." Hayal heyecanlı gözlerle beni izlerken artık konuşamayacağımı anlamıştım. "Her neyse oldu bitti. Kısacası bu ay sonu Düğünümüz var Hayal hanım. Sizi de bekleriz."

 

"Yaşasın!" diye arabanın içinde yüksek sesle bağırdı. En arkadaşının düğünü vardı tabii ki de mutluydu. "Bu olayları kutlamamız gerek." Hemen telefonu arabaya bağlayarak şarkı açtı. Bende arabayı çalıştırdım.

 

"Bu şarkı Sarp'tan Defne'ye armağan olsun"

 

Tarkan Öp şarkısını açarak yüksek sesle seslendiriyordu.

 

Bu yeni bende kim aynada bakıştığım?

Bu yeni ben miyim kendimle tanıştığım.

Dünümle bugünüm (can ciğer kuzu sarması)

Geç oldu temiz oldu, geçmişimin karması

 

Yıkadı günahlarımdan beni masumiyetin

 

Cennetten gelen bir melekti sanki

 

Yıkadı günahlarımdan beni masumiyetin

 

Cennetten gelen bir melekti sanki

Herşeyim tastamam

Yapmaya çalıştığım

Yazlığım kışlığım

Bir de yanına yakıştığım

 

Dünümle bugünüm

Can ciğer kuzu sarması

Geç oldu temiz oldu

Geçmişimin karması

 

Yıkadı günahlarımdan

Beni masumiyeti

Cennetten gelen

Bir melekti sanki

 

Ben o şelale saçlara

O ay, o hilal kaşlara

O süzme bal dudaklara

 

Öp öp öp öp doyamadım. Yüksek sesle bağırıyordu resmen.

 

Sütten ak o gerdana

Bir çıkar ki meydana

Gel de uyma şeytana

Bak bak bak bak duramadım

 

Şarkını yüksek sesle söylerek bir taraftan da arabanın içinde dans ediyorduk. Mekanın olduğu yere kadar farklı farklı şarkılar dinleyerek gelmiştik.

 

"Hadi," Nihayet mekana gelmiştik. Arabadan inerek büyük bir otelin önünde durmuştuk. Anahtarı valeye devrettikten sonra içeri girdik.

 

Salonun kapısından içeri adım attığımız anda , gözlerimizi kamaştıran genişlik ve ihtişam hemen dikkat çekiyordu. Yüksek tavanlar, salonun ferahlığını ve büyüklüğünü vurgularken, tavanın ortasında, kristal avizelerden oluşan devasa bir aydınlatma sistemi, ışıl ışıl parlayarak salonu aydınlatıyordu. Bu avizeler, ışığı binlerce küçük kristalden geçirerek, duvarlarda ve zeminde büyüleyici yansımalar oluşturuyordu.

 

Duvarlar, zarif ve sofistike bir tarzda dekore edilmiştir. Altın varaklı çerçeveler içinde büyük yağlı boya tablolar, salonun her köşesinde sanatsal bir dokunuş sağlarken, duvarların alt kısmında, koyu ahşap paneller, mekana sıcaklık ve klasik bir hava katmıştı.

 

Zemin, parıldayan mermerden yapılmıştır ve her adımda hafif bir yankı duyuluyordu. Mermerin soğukluğu, salonun ihtişamını ve ciddiyetini pekiştiriyordu. Salonun ortasında, büyük bir halı, mekana renk ve desen katarak, oturma alanlarını belirginleştirmişti.

 

"Vay, çok güzelmiş burası."

 

"Evet," diye büyülenmiş gözlerle. Salona girdiğimiz anda büyük bir salon bizi karşılaşmıştı. Yüzlere farklı mesleklere sahip insanlar vardı. Farklı yüzler, farklı giyim tarzlarıyla ortama farklılık katıyordular. Salona girdiğimiz anda tüm bakışlar üzerimize dönmüştü. Yürürken kulağımıza gelen fısıltıları da duyuyorduk. Uzun süredir Hayal ile birlikte Fransa'da olduğumuz için normal olarak buraya geleceğimizi düşünmüyorlardı.

 

"Çınar bey orada" dedi Hayal kulağıma fısıltıyla. Gösterdiği yere bakınca siyah takım elbisesi giyinmiş gözlüklü Çınar bey yerini belli etmek için elini kaldırdı. Bizimkilerin olduğu masaya doğru ilerlemeye başladık.

 

***

 

Yazarın anlatımıyla

 

"Hassiktir!" dedi kısık sesle Sarp. "Defne burada ne arıyor?" Alp Sarp'ın baktığı yöne bakınca Defne ve Hayal'in geldiğini gördü. "Ne işi var burada?"

 

"Sarp, operasyon emrini bekliyoruz. Biz hazırız" dedi aniden kulaklıktaki adam.

 

"Allah kahretsin!" dedi bağırarak. Öfkeyle dişlerini birbirine sıkmıştı.

 

"Neler oluyor?" diye merkezden soru soruldu. Feride kulaklığa doğru "bilmiyoruz, bir şeyler ters gidiyor" dedi şaşkınlıkla Sarp'a bakarak.

 

Sarp delirmiş durumdaydı. Onu buradan çıkarmaya zamanı yoktu. Operasyon artık başlıyordu. "İptal!" diye bağırdı kulaklığa doğru. Herkes şok içinde Sarp'a bakarken Sarp tekrar "Operasyon iptal!" emrini verdi.

 

"Ne?!" dedi kulaklıktaki adam. "Sarp, nasıl iptal?"

 

"Neler oluyor?" dedi başka birisi.

 

"Başkomiserim, ne oldu?" dedi başka bir ses.

 

"Operasyon iptal!" dedi tekrar. Alp şaşkınlıkla Sarp'a bakarken Sarp sinirle dudaklarını birbirine bastırdı. "O burada. Operasyonu yapamayız."

 

Sarp çaresiz kalmıştı. Operasyon gerçekleşirse Defne zarar görebilirdi.

Çünkü riskli bir operasyondu ve birçok kişinin yararlanacağı öngörülüyordu. Bunlardan biri Defne olamazdı. Buna izin veremezdi.

 

"Başkomiserim, operasyon nasıl iptal olur?!"

 

"Ali," dedi öfkeyle Sarp. "Operasyon iptal diyorum. Bu operasyon gerçekleşemez!" dedi kararlı tonda.

 

"Baş üstüne başkomiserim" dedi kulaklıktaki Ali. Ve tam o sırada yakalayacakları adam otelden çıkarak arabasına binmişti. "Adam gitti komiserim," Ali bu kez Alp'in kulaklığına huysuzluk dolu sesle konuştu.

 

Artık kulaklıktan tüm sesler kesilmişti. Sarp hızlıca dışarıya doğru yürürken diğerleri de onu takib ediyordu. Herkes şaşkınlıkla olayı anlamaya çalışıyordu. Tam o sırada Defne onları fark etmişti. Kaşlarını çatarak onları izliyordu.

 

Dışarı çıktıları anda Feride öfkeyle Sarp'ın üzerine yürüyerek göğsünden sertçe geri ittirdi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Kaç aydır bunun için çalışıyoruz biz."

 

Ahu araya girerek onları ayırmaya çalıştı. Fakat nafile. Feride'nin bitmek bilmeyen öfkesi gittikçe çığırından çıkıyordu. "Defne için bu kadar önemli bir operasyonu iptal ettin! Aptal mısın sen?!"

 

"Bana bak." dedi Sarp sert tonda. Parmağını havaya kaldırıp sinirle Feride'ye baktı. "Karşındakinin kim olduğunu unutma" dedi yüksek sesle. "Ona göre davran."

 

"Karşımdakinin kim olduğunun farkındayım. Ama bence o kim olduğunu çoktan unuttu. Bir kız aklını bu kadar çabuk mu çeldi? Nereden geldiği belirsiz birisi."

 

"Sende nereden geldiğini unutma." Söylediği cümleyle Feride donakaldı. Çünkü şimdiye kadar kimse onun yüzüne acı gerçeğini tokat gibi vurmamıştı. "Çöplükte geldim." dedi fısıltıyla. Kalbi paramparça olmuştu. Kalbinin ortasına büyük bir kurşun atmıştılar sanki.

 

Sarp yutkundu. Bilmeden istemeden Feride'nin kalbinin kırdığımı farkına vardı. "Öyle demek istemedim." Söylediği cümlenin ağırlığının farkına varınca gözleri kısılmıştı.

 

"O zaman bundan sonra ben yokum." Kulaklığı ve tüm dinleme cihazlarını çıkararak yere attı. Ardından öfkeyle arkasını dönüp gitti. Sarp ise ne yapacağını bilmiyordu. Feride'ni kaybetmek de istemiyordu. Kendini toparlamaya çalışıyordu.

 

"Sarp, sen Defne için operasyonu mu iptal ettin?" dedi Ahu şaşkın gözlerle. Çaresiz dolu bakışlarını Ahu'ya çeviren Sarp bundan sonra başına gelecekleri tahmin ediyordu. Alp elini Sarp'ın omzuna atarak ona destek verircesine hafifçe vurdu.

 

Sarp neden böyle yaptığını kendisi bile bilmiyordu. Her zaman beynine güvenen Sarp bu kez farkında olmadan kalbini dinlemişti. Yıllar sonra kalbi tekrar atmıştı. Buna kendisi bile inanmıyordu. Ve kalbi o kadına zarar gelmesini istemiyordu.

 

"Feride, dur lütfen." dedi peşinden giderek. "Feride!" kolundan tutup kendine çekti. "Nereye? Beni bir dinle. Öyle demek istemedim." Feride geçmişini tokat gibi yüzüne vuran Sarp'a karşı kırgındı. Herkesten beklerdi ama ondan beklemezdi. Kırılmıştı. Kalbi paramparça olmuştu. Gözyaşlarının arasından hıçkırarak "yalnız kalmak istiyorum" deyip gitmeye kalkıştı. Fakat Sarp izin vermedi. Ona sıkıca sarıldı. "Özür dilerim. Çok üzgünüm."

 

Tüm bunları gören Defne boğazında nefesini kesen yumruğu yuttu. Canı acımıştı sanki.

 

Sarp Feride'nin yüzünü avuçlarının arasına alarak "güzelim, lütfen gitme. Sana ihtiyacım var" dediğinde Defne'nin nefesi kesilmişti. Ona söylenilen cümleyi başka bir kadına söylemesi... Bu ona ağır gelmişti. Sevdiği kelimeden bir anda nefret etmişti. Kendini iğrenç hissediyordu. Bir kelimeye bu kadar iğrenç hissediyordu... Acıyla güldü. Onu özel hissettirdiği davranışları herkese yaptığını anlayınca kendinden iğrenmişti.

 

"Demek bu yüzden bizden olmazmış" dedi sessizce. Kalbi kırılmamıştı. Çünkü olmayan bir şey zaten kırılmazdı değil mi?

 

Tekrardan merhabalar. Şimdi diyeceksiniz ki hani nerede uzun bölüm? Aslında 10 ve 11 ci bölümü birleştirip yayınlamak istedim işte olmadı. Bu yüzden ikiye böldüm çok fazla uzun oluyordu çünkü. Siz bunu okurken ben çoktan diğer bölümü tamamlarım. Yani ard arda yayımlayacağım için bir sorun olmayacak.

 

Evet bölümü nasıl buldunuz?

Bu arada en heyecanlı olayları diğer bölüme sakladım. Sılskalslsls

 

Defne için operasyonu iptal eden koca yürekli Sarp Baysoy'a bir alkış lütfen şık şık şık

 

İlk yakınlaşmalara şahit olduk. Küçücük masum bir öpücüğünü içine Alp bey etmeseydi neyse skslsksklaı

 

Olaylar gitgide karışık hale gelecek. Sizden ailemizin büyümesi için hikayemi arkadaşlarınızla paylaşmayı rica ediyorum. Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen sizi çok seviyorum.

 

 

Bölüm : 22.12.2024 21:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Adelina / Savaş'ın Yıldız'ı / 10.Bölüm: 'İlk Mühür'
Adelina
Savaş'ın Yıldız'ı

7.04k Okunma

500 Oy

0 Takip
49
Bölümlü Kitap
Giriş1.Bölüm: "İçimizdeki Kötülük"2.Bölüm: "Savaş'ın Peşinde"3.Bölüm: "Tesadüf Değil Plan"4.Bölüm: "Kırılmış Kabulleniş"5.Bölüm: "Arkadaş Olalım mı?"6.Bölüm: "Geri Dönüş"7.Bölüm: "Bilinmeyen Hata"8.Bölüm: "Kaçırılma Krizi"9.Bölüm: "Dağ evinde dağ ayısıyla"10.Bölüm: "İlk Mühür"11.Bölüm: "Kıskançlık Savaşı"12.Bölüm: "Şeytanın Tohumu"13.Bölüm: "İhanet Hançerinin Ateşi"14.Bölüm: "Gerçeklerden Uzak Hayallere Yakın"15.Bölüm: "Korkusuz Yürek"16. Bölüm: "Rüya Gibi Kabus"17.Bölüm: "Aile Olmaya Hazır mısın?"18.Bölüm: "Bir Yıldız İntikamı Düşünün"19.Bölüm: "Topuklu Belalar"20.Bölüm: "Acı Gerçeklerin Rüzgarı"21.Bölüm: "Karanlığı ışığımdan daha güçlü."22.Bölüm: "Kraliçe Geri Dönüyor"23.Bölüm: "Büyük Buluşma"24.Bölüm: "Yıldız Kayması"25.Bölüm: "Yüzleşme"26.Bölüm: "Anne sana ihtiyacım var."27.Bölüm: "Şimdi Sıra Bende"28.Bölüm: "Ben Defne Yıldız Karakurt"29.Bölüm: "Herkesin Kendi Acısı Kendine Yeter"30.Bölüm: "Mahşerin Karanlık Perdesi (Sezon Finali)24.Bölüm: "Özel Bölüm"Özel Bölüm: "Akşam Yemeği(Savaş ve Defne)"(İkinci Kitap) 31.Bölüm: "Dönüyoruz"(2.Sezon)32.bölüm: "İki Ateşin Aşkı"33.Bölüm "Karanlığında Işığımı Kaybettim"34.Bölüm: "İçimizdeki çocuk"35.Bölüm: "Cehenneme Bir Adım Kala"36.bölüm: "1.Gün-Şeytanın Pençesinde"37.Bölüm: "2.gün Kayboluş ya da yok oluş"38.Bölüm: "Savaşın Ortasında Sen ve Ben"39.Bölüm: "Oyunun Gerçek Piyonları"40.Bölüm: "Tutsak Zihinlerin Zincirli Kalpleri"41.Bölüm: "Siyahın Beyaz Lekesi"42.Bölüm: "Karanlığın Sonu"43.Bölüm: "Sahte Sevgi Çemberi"44.Bölüm: "Çizginin Ucunda"45.Bölüm: "Son Seçim"46.Bölüm: "Bozulmuş Düzen"
Hikayeyi Paylaş
Loading...