33. Bölüm
Adelina / Savaş'ın Yıldız'ı / Özel Bölüm: 'Akşam Yemeği(Savaş ve Defne)'

Özel Bölüm: "Akşam Yemeği(Savaş ve Defne)"

Adelina
adelinashwriterr

 

Bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayalım ✨

 

Üzerimde kırmızı dar mini bir elbise giyinmiştim. Savaş için bayağı hazırlık yapmıştım. Niye yaptığımı ben bile bilmiyordum. Ama içimden geldiği gibi davrancaktım. Sadece birkaç saatlik her şeyi unutup sadece birbirimize zaman ayıracaktık.

 

Kapıya gelip kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra Savaş kapıyı açtı. Giyindiği koyu lacivert gömleği ve siyah pantolonu ile dudakları uçuklatan yakışıklılığıyla gözler önündeydi. "Hoş geldin," dedi gülümseyerek. Gözleriyle beni süzdükten sonra bakışları gözlerime takıldı. "Hoş buldum." Doğru mu yapıyorum bilmiyorum, ama içimden geldiği gibi yapıyordum.

 

Kapıyı açıp kenara geçti. İçeri geçtiğimde çok romantik bir ambians vardı. Işıklar kapalı, mumlar yakılıydı. Romantik bir akşam yemeği...

 

Üzerimdeki kabanı çıkarıp ona verdim. "Bu kadar ileri gideceğini tahmin etmedim."

 

Kabanımı alıp astığında sırıttı. "Şaşırtmayı severim." Yine benim cümlem. Kibirle gözlerimi devirdim. Masaya geçtiğimizde sandalyemi oturmam için çekti. "Teşekkür ederim"

 

Tam karşıma geçtiğinde ona sormam gereken bir soru vardı. Tüm günü beynimi kemiren o soru. "Alp'le konuştunuz mu?" Benim derdim Hayal'di. Bunca yıllık kardeşimden vazgeçmek kolay değildi. "Hayır, daha konuşmadık." Alp konusunu açtığım anda morali bozulmuştu. Fakat bu gece sadece bizi konuşmak için gelmiştik.

 

Başımı hafifçe salladım. Konuyu uzatmak istemiyordum.

Yemekler çok leziz görünüyordu. Savaş yemeklerden teker teker tabağıma sundu. "Yemeklerin hiçbirisi hazır değil. Hepsini Berna yaptı." Berna yaptıysa kesin lezizdi. Berna'nın el lezzeti farklıydı. Aramızda soğuk bir dalga vardı. Aslında ikimiz de nasıl davranacağımızı bilmiyorduk. O kadar şeyden sonra yakın mı uzak mı davranacağımızı bilemiyorduk. Ama ısınmamız gerekiyordu.

 

"Aklıma takılan bir soru var." Aramızdaki ilişkiyle ilgili bir sorum vardı. Ve bu soru uzun süredir beni rahatsız ediyordu.

 

"Sor."

 

"Eğer ki ben hamile kalsaydım, bebeğe sahip çıkar mıydın?" Gözleri gözlerimde donakaldı. Böyle bir soruyu beklemediği her halinden belliydi. "Hamile misin?"

 

"Hayır," dedim kendimden emin tavırla. "Sadece fikrini merak ediyorum."

 

Başını kaldırıp gözlerime baktı. "Şartlar ne olursa olsun ben çocuğuma sahip çıkardım." İşte bunu ben beklemiyordum. Belki de Savaş'ı beynimin içinde tamamen farklı çizdiğim içindi.

 

"Gerçekten mi?" diye şaşırdım.

 

"Kesinlikle."

 

"Ben açıkçası beceremezdim bunu." Tekbaşına çocuğa bakmak, üstelik bu şartlar altına asla yapamazdım. Normal şartlar bile olsa ben annelik zor yapardım. Çünkü kendimi hazır hissetmiyordum. Anneliği beceremezdim, ve böyle bir kadın anne olamazdı.

 

"Nasıl yani?"

 

"Ben eğer bu şartlarda hamile kalsaydım, çocuğa sahip çıkamazdım. Büyük ihtimalle aldırırdım. Çünkü onun acı çekmesini istemiyorum."

 

"Acı çekmesin diye öldüreceksin yani?" dedi sinirle gülerek. "İnanmıyorum ben kulaklarıma. Onun ne suçu var? Ayrıca ben sonuna kadar arkandayım. Niye aldırıyorsun ki?" Savaş'ın yanımda olması bir şeyi değiştirmez ki. Şartlar aynıydı.

 

"Savaş, bundan sonra başımıza ne gelecek bilmiyoruz. Ama güzel şeyler gelmeyeceği kesin. Çocuk neden acı çeksin?"

 

"Çocuk niye acı çekmek zorunda? Niye her şeyi bu kadar kötü düşünüyorsun? Belki hayatımızı değiştirir."

 

Sustum. Bu açıdan bakmamışım, ama korkuyordum. Anne olmaktan daha doğrusu kötü anne olmaktan korkuyordum. Arada derin bir sessizlik oldu ve bu süreçte de yemeğimize devam ettik.

 

"Bilemiyorum," dedim omuz silkerek. Şu anki duruma bakacak olursak bu pek mümkün değil gibi geliyordu bana. "Ben çocuğuma babalık yapabilirim. Onu koruyup kollaya bilirim." Söylediği cümleye imayla güldüm. Ama o kararından emindi. "İnanmıyorsun değil mi?"

 

Başımı iki yana salladım. "İnanıyorum desem yalan olur. "Bana doğruyu söyle hamile misin?"

 

"Hayır, tabii ki de. Hamile olsam bu kadar sakin durur muyum?" Ortalığı karıştırmam da ama bu kadar sakin de olmam. Telaşlı olurdum.

 

Peçeteni alıp dudaklarını temizledi. Ardından ayağa kalkarak yanıma geldi. Elini masaya koyup üzerime doğru eğildi. "Sen ister inan, ister inanma. Ben çocuğumun sonuna kadar arkasında dururum. O çocuk senden bir parça olacaksa eğer ben baba olmaya hazırım. Sen korkuyorsun belki de ama sen çok güzel bir anne olacaksın. Ben buna inanıyorum. Her şeye rağmen onu korurum, acı çekmesini izin vermem. "

 

Bakışlarımı çektim. Savaş çoktan hazırdı oysa ben buna hazır değildim.

 

Elini bana uzattığında şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Ne yapıyorsun?" Bakışlarıyla elini tutmamı istedi. Şaşkındım. Dediğini yapıp elini tuttuğumda beni kaldırıp kendine yasladı. "Savaş, ne yapıyorsun?"

 

Kolları belimi sıkıca sardı. "Seni çok seviyorum, çok seveceğim. Şartlar ne olursa olsun senden vazgeçmeyeceğim. Bana hala inanmıyorsun. O yüzden boşanmak istiyorsun değil mi?"

 

"Evet, sana güvenmiyorum."

 

"Her şeyin yalan olduğunu düşünüyorsun. Sana olan sevgimin aşkımın her şeyin. Ama yalan değil Defne'm. Ben senin için deliriyorum."

Bakışları dudaklarıma indi. Ateş bastı yine. "Biz birbirimizi ne kadar seversek sevelim şartlar asla mutlu olmamıza izin vermeyecek." Gözlerindeki derin hüznü görmemek mümkün değildi.

 

Parmaklarımı yanaklarında dolaştırdım. "Savaş, ben seni çok sevdim. Her şeye rağmen çok sevdim. Ben sana dokunmaya korkuyordum."

 

"Şimdi parmaklarının altındayım. İstediğin kadar dokun, ama dokunduğun her yer alev alacak bu gece." Dudakları dudaklarıma yaklaştı. "Sana yaklaştığım ilk günü hatırlıyor musun?" dedi fısıltıyla. "Hangisi? Çok fazla oldu da?" dedim kıkırdayarak. Gülümsedi. "Kucağımdaydın, asansörde."

 

"Evet, sonra dağ evinde olanlar." Başını iki yana sallayıp sırıttı. "Alp gelmeseydi, ileri giderdik belki de ama yarım kalmıştı."

 

"Sonra içkili olduğum gün beni yatakta kıstırman?" Gülüşü daha çok büyüdü. "Evet, o da vardı. Ama tepedeki yaklaşmamız çok farklıydı. Sen ilk kez o gün hissettim. Sıcaklığını, tenini, ıslaklığını." Gözleri gittikçe koyulaşırken kadınlığım karıncalanmaya başladı. Bacaklarımı birleştirdiğimde Savaş kendini bana bastırdı. "Seni hissetmek çok güzeldi. Sana sahip olmak, sıcaklığına gömülmek... Deliriyordum senin için." Bedenim alev alev yanmaya başladı. Kalbim hızını artırdı.

 

Dudakları ensemde yol aldığında ellerimi göğsüne yasladım. Onu istiyordum, şu an tekrar sevişmek istiyordum. "Savaş," dedim inleme karışık sesimle. "Dokunduğun her yeri yakıyorsun."

 

"Yaktığım yangınını söndüre bilirim." Dayanamadım, aniden dudaklarına yapıştım. Yaptığım hata mıydı bilmiyorum ama istiyordum. Hiç olmadığı kadar onu istiyordum. Onu hissetmek, kollarının arasında olmak istiyordum. Ve bu kez o da istiyordu. Karşılık vermesi uzun sürmedi. Hızla beni kucağına alıp odamıza doğru yöneldi. "Bu gece bana karış."

 

"Zevk sularını tadacağım güzelim, dudaklarımda olacaksın bu gece." Tekrar dudaklarımız buluştuğunda addımları hızlanmıştı. Dayanamıyordu. Odamıza gelince beni yatağa bırakıp üstüme çıktı. Her şey bu gece tekrar ateşimizle kül oldu. Şartlar ne olursa olsun tenimiz birbirine aitti. Ve nefretimiz ateşimizle karıştı bu gece. Sadece biz vardık, bizim olduğumuz bir dünyanın içinde kaybolduk. Dokunduğu her yeri iyileştiriyor gibiydi. Bedenimde geçmişimin bıraktığı yara izlerini tek tek öptü. Her öpüşü ilaç gibiydi. Kalbimde bastırdığı dudakları kalbimin tekrar hayata dönmesini sağlamıştı... Biz bu gece yeniden doğmuştuk...

 

***

 

"Bir şey soracağım" dedim başımı kaldırarak. Göğsünde başımı koymuş saçlarımı okşanmasına izin veriyordum. "Sor güzelim."

 

"Ben seni kandırdığım zaman sana saat almıştım ya?"

 

Kıkırdadı, bir zamanlar sinirlendiğimiz üzüldüğümüz konulara şimdi gülüyorduk. "Evet."

 

"Onu beğendin mi?" Evet, saçma sorular serisinden herkese merhaba. Bugünkü konumuz saat. "Gerçekten bu soruyu soruyor musun şu an?" dediğinde gözlerine masum masum bakmaya başladım. "O saati alınca ne düşündün?"

 

"Açıkçası senin aldığını düşünmedim. Yanlış gelmiş diye düşünerek bir kenara bıraktım. Sonra sen her şeyi bana itiraf edince, tabi sonra o saatin bana ait olduğunu anladım. Bir de fiyatını da şok içinde söylüyorsun ya ben ona şaşırdım."

 

"Ama gerçekten o kadar para verdim ona. Hiç mi takmadın?" dedim masumca.

 

"Taktım, hiç çıkartmadım ki ama niçin taktığımı sor." Her detayı fark eden Defne bunu nasıl gözünden kaçırabilir?

 

"Neden?" dedim doğrularak. "Bana yaptığın oyunu unutmamak için. Nasıl yaptın gerçekten? Nasıl bu kadar cesur olabildin?" Hayran hayran bana bakarken elimle çıplak bedenini okşamaya başladım. Her zerresi artık ezberimdeydi.

 

"Ben ölümden hiçbir zaman korkmadım" dedim kendimden emin ifadeyle. "Ölümden asla korkmam. Ama sevdiklerimi kaybetmekten çok korkarım. Senin karşında durmamın nedeni ise cesur olmam değildi."

 

Gözleri gözlerimi buldu. "Neydi peki?" Dudağımın kenarıyla güldüm. "Sadece merak. Seni çok merak ettim. Herkesin çekindiği, korktuğu adam kim acaba?" Tek kaşı egoyla havaya kalktı. "Tabii Serap'ı kurtarmak için de birazcık inatçı olabilirim. Dediğim gibi sevdiklerimin kaybetmek korkusu bana her şeyi yaptırır Savaş. Hatta bir katilin önüne bile çıkarabilir."

 

Parmakları usulca kadınlığıma kaydığında alt dudağımı ısırdım. "Yorulmadın mı?" dedim mırıldanarak. Karnımdan yükselen ateşle tekrar yanmaya hazırdım. "Senden nasıl yorulurum ben?" Parmağı içime girdiğinde gözlerim kapanmıştı. "Savaş!" Tekrar içimden çıktı. "Yapma! Ben şahsen yoruldum." Kadınlığımı bu kez avuçladığında daha yüksek sesle inlemiştim. "Burası bana ait. Her zerrenle bana aitsin." Gözleri yüzümün her zerresinde hakimiyetini koruyordu. Hayran dolu bakışlarından asla doymayacaktım galiba. Fakat geceden beri ona ait olduğumu farklı cümlelerle defalarca söylüyordu.

 

"Tamam be adam sana aitim. Yeter!" dedim sonunda bunalarak. O ise önce şaşırdı, ardından kahkaha atarak gülmeye başladı. "Delisin sen ya" dediğinde ben de gülmeye başladım. "Ayrıca ben çok açım. Bana hemen yemek ver" dedim midemi tutarak.

 

"Oradan bakınca şefe falan mı benziyorum?" diye şaşkınlıkla bana döndüğünde başımı iki yana salladım. "Hayır, tam bir ev hanımına benziyorsun. Hadi kalk. Ben duş alacağım," dedim ayağa kalkıp dolaba doğru giderek. "Sen de ben hazırlanana kadar kahvaltıyı hazırla." Havluyu alıp banyoya yöneldim.

 

"Ben mi hazırlayacağım?"

 

"Evet, sen hazırlayacaksın. Bir sorun mu var?" Yüz ifadem ciddileşince şaşıran Savaş yutkunarak ayağa kalktı.

 

"Koskoca Savaş Karakurt'un karısına yemek yaptığını biri duyarsa yemin ederim, liderlikten men ederler. Bir daha Taranın etrafından bile geçemem."

 

"Siz mağara adamları bu kafayla devam ederseniz, daha çok..." Aklıma şu an hiçbir şey gelmedi. "Neyse laf bulamadım boş ver. Hadi on dakikalık sürede bakalım neler yapacaksın? Kocam mutfakta yarışması yapıyoruz. Koş, zaman kısıtlı." Yüzünü buruşturup üzerini giymeye başladı. Savaş ilk kez benim için kahvaltı hazırlayacaktı. Ve tabii ki de bunu herkese söyleceğim.

 

***

 

Duşumu aldıktan sonra dolabıma yaklaştım. Burada bazı kıyafetlerim kalmıştı. Onları almaya gelmediğim için kendimi tebrik ediyordum. Çünkü şimdi giyecek bir şeyim olmazdı. Üstüme siyah taytımı, oversize beyaz tişörtü giyinip saçlarımı kuruttum. Ardından beyaz çoraplarımı giyinip yatağı topladım. Gece ikimiz de terlediğimiz için maalesef yatak çarşafı ıslaktı. Bu yüzden çamaşır makinesine atıp banyodan çıktım. Aşağı inince beni ilk prenses karşılamıştı. Beni görünce aniden kucağıma atladı. Uzun süredir kedimi göremiyordum. Tabii onu buradan aldırmamıştım. "Prensesim, sen beni özledin mi?" Beyaz tüylerini okşayınca kedim huzurla hırlamaya başlamıştı. "Bakalım, Savaş abin neler hazırladı?" Sırf merakımdan kahvaltıyı ona yaptırıyordum. Normalde erkekler mutfağa girince, mutfak savaşa giriyor da. Bakalım bizimki hangi savaşın ortasında kalacak bugün?

 

Mutfağa gelince hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım, kahvaltı masası hazır ve mutfak tertemiz. Oha! Bu kadarını beklemiyordum. Ay inanmıyorum! Adam benden daha temiz çalışmış. Gözlerim fal taşı gibi kocaman açıldığında dudaklarım aralanmıştı. "Savaş?" Savaş arkasını dönmüş menemen yapıyordu. Bu gözler doğru mu görüyordu? Savaş nasıl bu kadar becerikli?

 

Kahvaltı masası hazırdı. Ve itiraf ediyordum ki ben şimdiye kadar böyle güzel kahvaltı masası görmedim. Yok ya Savaş yapmaz. Ama evde kimse yok. On dakikada bu masayı hazırlamak? Ya ben çok beceriksizim ya da Savaş çok iyi.

 

"Nasıl yaptın?" Menemen tavası masaya bırakarak bana döndü. Yüzünde vatan gülüşüyle. "Beğendin mi?"

 

"Şaşırdım." Sandalyemi oturmam için çekip bana baktı. "Siz kadınlar mutfakta becerikli olan erkekleri çekici bulmuyor musunuz?" diye sorunca başımı iki yana salladım. "Benim öyle bir şartım yok ama evet çekici geldin şu an bana."

 

Oturacağını zannettim ama dahası varmış. Tekrar mutfağa yöneldi. Bir şeyler pişiriyordu yine. Doğranmış domatesleri ve biberi yağda kızartmaya başladı. "Daha bitmedi mi?"

 

"Alp'le birlikte öğrenciyken bir evde kalıyorduk. Ay sonlarında para eve geldiği için ayda bir kere böyle güzel bir kahvaltı yapardık. Kahvaltıda lavaşlı pizza yerdik. Şimdi sana onu yapıyorum."

 

"Lavaşlı pizza mı?" diye sordum merakla. "Evet" diye yanıtladı. Merak etmiştim açıkçası. Yeni tatları severdim. Bakalım bu nasıl bir şeydi?

 

"O zaman seni beklerken şarkı açayım mı?"

 

"Aç"

 

Hemen telefonu masadan alıp müzik kütüphaneme girdim. Elini ver şarkısını açtım. Yüksek sese kadar çıkarıp Savaş'a yanaşmaya başladım. Cilveli şekilde dans ederek dikkatini dağıtıyordum.

 

Elini ver, elini tutarım

tasalarım biter, dünyayı yakarım

 

Ama kader aramızda kalır,

güzel gülüm gider, uzaktan bakarım

 

Elini ver, elini tutarım tasalarım biter, dünyayı yakarım

 

Ama kader aramızda kalır,

güzel gülüm gider, uzaktan bakarım

 

Ah be yarınım, bugünüm

Yerin yanım gülüm

Sonsuza dek sözüm

Heba oldu

Kaderimle küsüm

Sevgide şanssızım

Ben hep üzülürüm

Harabet bu

 

Anlat, anlat, anlat, anlat gel de gönlüme bunu anlat

 

Gözlerine aşık oldum, yanıyo'm ben yanıyorum

 

Gözlerini göstererek şarkının sözlerini söylemeye devam ederken gözleri gülerken kısıldı. Başıyla şarkının ritmini tutmaya çalışıyordu. Bir taraftan yemek pişirirken, diğer taraftan şarkının ritmini uygun sallanıyordu. Ben ise arkasında şarkıyı söylerken dans ediyordum. Dans manyağı Defne Yıldız Aksoy...

 

Elini ver, elini tutarım

tasalarım biter, dünyayı yakarım

 

Ama kader aramızda kalır,

güzel gülüm gider, uzaktan bakarım

 

Elini ver, elini tutarım tasalarım biter, dünyayı yakarım

 

Ama kader aramızda kalır,

güzel gülüm gider, uzaktan bakarım

 

Şarkının güzel yerleri geçince hızla durdurup başka bir şey aramaya başladım. Tam o sırada kapı açıldı ve içeri Cihangir'le Cesur girdi. "Günaydın" dediklerinde elimi sallamakla yetinmiştim. Geleceklerinden haberim vardı. Dün akşam Savaş söylemişti. Şu an çok önemli bir görev üstündeydim bu yüzden yüzlerine bakamadım. Şarkı seçiyordum.

 

Savaş'ı mutfakta gördükleri anda şaşkınlıkla oldukları yerde durdular. "Ay benim tansiyonum mu düştü? Yoksa bu gördüklerim gerçek mi?" Savaş Cihangir'e kısa bir bakış atıp yemeğine devam etti. Pek umursamıyor gibiydi. "Savaş, yemek mi yapıyor?" diye Cesur sarsılmış gibi bana baktı. "Evet," dedim keyifli sesimle. "Bana kahvaltı hazırlıyor."

 

"Savaş'cığım ev hanımlığına hızlı geçiş yapmadın mı sence de?" Cihangir ceketini çıkararak Savaş'ın yanına geçince Miran da onu takip etmişti. "Tarihi bir olay yaşıyoruz galiba" dedi fısıltıyla Cesur'a.

 

Cihangir kaşlarını havaya kaldırdı. "Bu kadar hevesliysen Taranı bana emanet ede bilirsin." Savaş elindeki bıçağı Cihangir'e doğru çevirip sinsice güldü. "Bıçağım keskindir, tadına bakmak ister misin kuzenim?"

 

Cihangir geri çekildi. "Hayır, kuzenim. Sen keyfine bak." Ben ise hala şarkı arayışındaydım. Cesur bana yaklaşıp "koskoca adamı ne hale soktuğuna bak," dedi Savaş'ın duymayacağı tonda. "Lan, adam daha iki ay önce bıçakla adam kesiyordu, şimdi domates kesiyor."

 

Bu durum bana keyiften başka bir şey vermezdi. Çünkü ben onun domates kesmesine razıydım. "Çok büyük ilerleme kaydettik görüyor musun? Herkesin önünde titrediği Savaş Karakurt'u ne hale soktum, bak. Şimdi sizce en güçlü kim?" Cesur gözlerine inanmıyordu. "Sana söylecek hiçbir şey yok. Ormanın kralı olan aslanı ev kedisi yapmışsın!"

 

"Duyuyorum Cesur!" Savaş hükümlü ses tonuyla Cesur'u ve beni irkittiğinde Cesur hemen geri çekildi. "Çenenizi kapatmanız için iki dakikanız var. Yoksa ev kedilerine yediririm sizi."

 

"Beni de mi?" diye sordum masumca. Cesur yüzünü buruşturdu. Tabii ki de benimle konuşurken farklı olacaktı. Hayır diyecekti mesela. "Evet, seni de." dediğinde şok içinde şok yaşadım. Bıkkın şekilde burnumdan soludum. "Hayır, karıcığım. Sen farklısın dersen ölürsün zaten."

Tekrar şarkı aramaya başladım. Ve nihayet bir şarkı buldum. Sezen Aksu Kaçın kurası şarkısını açtım. "Ne yapıyorsun sen?" diye Cesur merakla kaşlarını çattı. "Şarkı açtım."

 

Cihangir'le Cesur kafayı yemişim gibi bakarken, Savaş'ın da onlardan kalır yanı yoktu. "Sabahları güzel enerjiyle açarsak, güzel de bitiririz."

 

Gönül gözüm kapalı, bilerek sana yazılıyorum Savaş'a doğru giderek cilveli şekilde dans etmeye başladım. "Deli, boşverin."

 

Ah, penceresi aralı, her yerine bayılıyorum

Yavrum, baban nereli? "Ankaralı," dedi Cihangir de kafasını ritme uygun sallayarak.

 

Nereden bu kaşın, gözün temeli?

Sana neler demeli? Ay, seni çıtır çıtır yemeli

 

Anam, babam, aman, kaçın kurası bu

Ne baş belası bu gönül kirası

Anam, babam, aman, kaçın kurası bu

Ne baş belası bu gönül kirası, ah

 

Aman, bize nasip olur inşallah

Boyuna da posuna da bin maşallah

Senden gelecek cefalara, nazlara

Sözlere, sazlara eyvallah

Aman, bize nasip olur inşallah

Boyuna da posuna da bin maşallah

Senden gelecek cefalara, nazlara

Sözlere, sazlara eyvallah

 

Önce deliymişim gibi baksalar da sonradan Miran ve Cesur da bana katıldı. Dans ederek şarkı söyletiyordum. Savaş'ın yanından ayrılıp Cesur'a doğru gittim. Ben Cesur ve Miran dans ederken gözlerim yemek pişirmeye yardım eden ve ayrıca önlük giyinmiş Cihangir'e kaymıştı. O kadar komik görünüyorlardı ki fotoğraflarını çekmesem ayıp olurdu. Hızla telefonu alıp gizlice fotoğrafını çektim. Ardından Cesur'a telefonu verip beni de onların yanında çekmesini istedim.

 

Koşarak yanlarına gittiğimde şaşırdılar. "Ne yapıyorsun?"

 

"Kameraya bakın." İkisi de aynı anda döndüklerinde "Defne, kes şunu!" diye bağırdılar. Hayır, ya sadece bir kez.

 

"Kimseye göstermem söz. Lütfen. Bir anı fotoğrafımız olsun. Lütfen." Çok ısrar edince dayanamadılar tabii. Yapmacık gülümseyip kameraya baktılar. Bir dirseğimi Savaş'ın omzuna diğer dirseğimi de Cihangir'in omzundan salladım. Onlar da kollarını göğsünde birleştirdiğinde gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Muhteşem foto. İkisi de mutfak önlüğüyle...

 

"Kimseye göstermem. Teşekkürler." Pankart yapıp tüm otobüs duraklarında asacağım. "Abi, sana bu önlük çok yakıştı" dedi Miran imayla. "Ama bizimkilerin haberi olmasın."

 

Cihangir'in yüzü aniden değişti. "Ağzından bir şey kaçırırsan seni öldürürüm Abuş!" Fakat Miran sırıtmaya devam ediyordu. "Helal sana, kimse onları mutfağa sokamazdı." Gururla başımı dikleştirdim. "Benden öğreneceğiniz çok şey var gençler!"

 

Şarkı sonlanmıştı. "Ben çok açım, ne zaman hazır olacak?"

 

"Dur, bak yağı fazla koyma sonra tadını değişir, yağ az olunca daha güzel oluyor. Biberleri de şöyle diz." Cihangir muhteşem mutfak önerilerini Savaş'la paylaşırken, Cesur ve Miran kendi aralarında kıkırdamakla meşgullerdi. Gerçekten şu an kendime inanamıyordum. İki lideri mutfağa sokmuş yemek yaptırıyordum. Muhteşem ötesi bir şeyim ya ben. Beni hemen kopyalayın. Bir daha benden gelemez bu dünyaya.

 

"Ha, hazır." Cihangir ekmeği getirirken, Savaş nihayet lavaşlı pizzanı tabaklara sunup önümüze koydu. Büyük bir lavaştan hazırlamıştı ve onları katlamış, üçgen şeklinde kesmişti.

 

"Leziz görünüyor." dedim mutlulukla. "Afiyet olsun." Tadı da muhteşemdi. Şu an Savaş'a yeniden aşık olabilirdim. Adamın eli çok lezzetli. Nasıl bu kadar iyi yemek yapabiliyor? Her konuda becerikli.

 

"Her şey de bu kadar becerikli olmazsın be adam!" dediğimde Cihangir kaşlarını çattı. "Başka nede becerikli ki?"

 

Allah da benim belamı versin. Ne diyeceksin?! Sevişme konusunda da muhteşem mi?! "Yani genel olarak söyledim" dediğimde Cesur artık olayı anlamıştı. Savaş ise dudağını kenarıyla kendinden emin gülüşüyle beni süzüyordu. Tabii övdüm ya ego tavan.

 

Her şey şimdi o kadar yolundaydı ki, hiç bitsin istemiyordum. Bugün hiç bitmesin. Hep böyle kalsın, gerçeklerden uzaktık, hayallerimize yakındık. Ve böyle çok mutluyduk...

 

Veeeee süprizzzz!! Aslında bu bölümü erken yayımlamam gerekiyordu. Çünkü 30.Bölümden önce olması gerekiyordu. Fakat sizi sezonda üzdüğüm için bunu daha sonra yayımladım. Birazcık mutlu olmak hakkınız. Usksksıkazkszkzkla

 

Savaş Defne'ye son kez yemek yiyelim demişti ya işte bu yemek o yemek aslında. Yani davetten, önceki olay. Hayal'le Defne daha yeni kavga etmişlerdi.

 

Bölüm çok güzel değil mi yalnız? İçimizi kıpır kıpır yaptı... Güzel sahneleri sizin için derledim. Savaş'ın mutfağa gireceğini tahmin ediyor muydunuz? Cihangir'le çok uyumlu olmadılar mı? Asıpldkssıaudjdjslısıslaısıs

 

Şimdilik bu kadar mutluluk yeter. Yeni sezon bomba gibi gelecek. İkinci sezon fragmanı hazırlamak isterdim ama pek vaktim yok. Yetiştirirsem hazırlarım. Bu konuda profesyonel birisi varsa instagramdan bana ulaşsın. Şimdilik sizinle vedalaşacağız. Yeni sezon gelmeden önce instagramdan duyuru yapacağım. Sonrasında bölümler gelmeye başlayacak. Bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayalım...

 

 

Bölüm : 07.01.2025 15:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Adelina / Savaş'ın Yıldız'ı / Özel Bölüm: 'Akşam Yemeği(Savaş ve Defne)'
Adelina
Savaş'ın Yıldız'ı

7.04k Okunma

500 Oy

0 Takip
49
Bölümlü Kitap
Giriş1.Bölüm: "İçimizdeki Kötülük"2.Bölüm: "Savaş'ın Peşinde"3.Bölüm: "Tesadüf Değil Plan"4.Bölüm: "Kırılmış Kabulleniş"5.Bölüm: "Arkadaş Olalım mı?"6.Bölüm: "Geri Dönüş"7.Bölüm: "Bilinmeyen Hata"8.Bölüm: "Kaçırılma Krizi"9.Bölüm: "Dağ evinde dağ ayısıyla"10.Bölüm: "İlk Mühür"11.Bölüm: "Kıskançlık Savaşı"12.Bölüm: "Şeytanın Tohumu"13.Bölüm: "İhanet Hançerinin Ateşi"14.Bölüm: "Gerçeklerden Uzak Hayallere Yakın"15.Bölüm: "Korkusuz Yürek"16. Bölüm: "Rüya Gibi Kabus"17.Bölüm: "Aile Olmaya Hazır mısın?"18.Bölüm: "Bir Yıldız İntikamı Düşünün"19.Bölüm: "Topuklu Belalar"20.Bölüm: "Acı Gerçeklerin Rüzgarı"21.Bölüm: "Karanlığı ışığımdan daha güçlü."22.Bölüm: "Kraliçe Geri Dönüyor"23.Bölüm: "Büyük Buluşma"24.Bölüm: "Yıldız Kayması"25.Bölüm: "Yüzleşme"26.Bölüm: "Anne sana ihtiyacım var."27.Bölüm: "Şimdi Sıra Bende"28.Bölüm: "Ben Defne Yıldız Karakurt"29.Bölüm: "Herkesin Kendi Acısı Kendine Yeter"30.Bölüm: "Mahşerin Karanlık Perdesi (Sezon Finali)24.Bölüm: "Özel Bölüm"Özel Bölüm: "Akşam Yemeği(Savaş ve Defne)"(İkinci Kitap) 31.Bölüm: "Dönüyoruz"(2.Sezon)32.bölüm: "İki Ateşin Aşkı"33.Bölüm "Karanlığında Işığımı Kaybettim"34.Bölüm: "İçimizdeki çocuk"35.Bölüm: "Cehenneme Bir Adım Kala"36.bölüm: "1.Gün-Şeytanın Pençesinde"37.Bölüm: "2.gün Kayboluş ya da yok oluş"38.Bölüm: "Savaşın Ortasında Sen ve Ben"39.Bölüm: "Oyunun Gerçek Piyonları"40.Bölüm: "Tutsak Zihinlerin Zincirli Kalpleri"41.Bölüm: "Siyahın Beyaz Lekesi"42.Bölüm: "Karanlığın Sonu"43.Bölüm: "Sahte Sevgi Çemberi"44.Bölüm: "Çizginin Ucunda"45.Bölüm: "Son Seçim"46.Bölüm: "Bozulmuş Düzen"
Hikayeyi Paylaş
Loading...