17. Bölüm

17

İlayda
adoranightt

♧ ♧ ♧ ♧

"Anne seni çok özledim." Dedim annemin göğsüne başımı yaslayarak sıkıca sarılmaya devam ettim.

 

Annem başımın üzerinden öperek iç çekti.

 

"Ben de seni çok özledim güzel kızım." Dedi annem titreyen sesiyle.

 

Sabah birden uykumdan uyanmış, Arslan'ın göğsünde yattığımı görmüştüm. Hemen yanından sessizce kalkmış, hemen annemin odasına gelmiştim.

 

"Anne ben özür dileri-"

 

"Senin bir suçun yok bebeğim. Hepsi benim suçum. Seni o adamla ben muhattap ettim." Dedi durgun bir sesle.

 

"Hayır anne o adam-"

 

"Bebeğim bu konuları konuşmaya gerek yok. Hem olan oldu. Olanla ölmüşe çare yok. Artık önümüze bakmak zorundayız." Dedi burnunu çekerek.

 

"Anlamadım anne." Dedim mırıldanarak.

 

"Bebeğim okula gideceksin. Eğitimini göreceksin. Babanın hayali senin okumandı. Hatırlıyor musun?" Dediğinde hüzünle başımı salladım.

 

"Evet babam benim okuyup meslek sahibi olmamı isterdi. Benim gibi olmanı istemiyorum. Benim senden tek isteğim okan demişti."

 

"Evet güzelim. Yarın İstanbul'a gideriz bebeğim. Arslan'ın işleri orada. Burada fazla kalamaz. Sen de okuluna devam edeceksin. İleride güçlü bir kız olduğunda bu adamdan kurtulabilirsin." Dediğinde başımı salladım.

 

"Ben de okumak istiyorum anne. İstanbul'a gittiğimde zaten okumaya devam edeceğim." Dedim annemden ayrılarak.

 

Dışarıdan gürültü sesleri geldiğinde anneme baktım.

 

Annem derin bir nefes aldı.

 

"Sen şimdi git Gece. Arslan sinirlenmesin. Bu Kurtoğlu erkekleri sinirli olurlar. Ama dediklerimi unutma Gece." Annem ayağa kalktığında ben de kalktım.

 

"Tamam anne unutmayacağım." Dedim. "Şey anne Arslan sinirli midir? Ben pat diye odadan kaçmış gibi oldum da." Dediğimde annem şefkatle gülümsedi.

 

"Sinirli olsa bile sana yansıtacağını pek düşünmüyorum." Dedi bana omzumdan sarılarak kapıya yürüdü ve kapıyı açtı.

 

Poyraz hızla merdivenlerden inerken beni gördü. Yukarıdan gelen ayak sesleriyle beraber yutkundum.

 

"Kız Gece, abim sabahtandır seni arıyor. Git görün bu deliye. Yoksa bize de saldıracak." Dediğinde sinirle derin bir nefes aldım.1

 

Annem yutkunarak bana döndü. Annem saçlarımı geriye çekerek yanağımı öptü.

 

"Bebeğim hadi sen yukarıya git. Hem üzerini de değiştir. Ben de o sırada sofrayı kontrol edeyim." Dediğinde üzerime baktım.

 

Siyah pijamalarım hala üzerimdeydi.

 

Arslan'ın benimle beraber yattığını gördüğüm için delirmiştim. Bu yüzden kalkıp annemin odasına gelmiştim.

 

Pislik herif benim iznim olmadan benimle beraber yatmıştı.

 

Derin bir nefes vererek başımı salladım.

 

"Anne elbiselerim-"

 

"Odana taşımışlar kızım. İstersen geleyim seninle." Dediğinde hevesle başımı salladım.

 

Poyraz sıkıntıyla bir bana baktı sonra tekrar anneme baktı.

 

"Ela teyze sabahtandır Gece'nin senin yanında olduğunu biliyor. Şimdi onunla odaya gidersen abim sinirlenebilir." Dediğinde sinirle soludum.

 

Annem derin bir nefes alarak başını salladı.

 

"Tamam." Dedi mırıldanarak. Annem bana dönerek gülümsedi. "Hadi git üzerini değiştir kızım. Sonra da aşağıya gel kahvaltı edelim olur mu?" Dedi gergin bir gülümseme ile.

 

İstemeyerek de olsa başımı salladım. Bu mafyatik yüzünden annem de çok üzülüyordu ve benim onu öldürmek istememe neden oluyordu.

 

Annem kolumu sıvazlayarak yanağımdan öptü ve merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Annem gözden kaybolana kadar ona baktım.

 

Sonra Poyraz'a döndüm.

 

"Abin olacak manyetik çok sinirli mi?" Dedim çekinceli bir sesle.

 

Poyraz bir süre bana tip tip baktığında ben de ona tip tip baktım.

 

"Biraz sinirliydi. Seni aradığını gördüğümde annenin yanında olduğunu söyledim. Biraz sakinleşti. Ama sen ona görün yine de." Dediğinde homurdanarak merdivenlerden çıkmaya başladım.

 

"Bıktım artık, bıktım. Bu adamdan da sizden de nefret ediyorum. Korktuğum biriyle evlendim. Buna rağmen pozitif kalmaya çalışıyorum ama kimse görmüyor mutsuz olduğumu." Dedim gözlerim dolarak.

 

Odanın olduğu kata geldiğimde çekinceli ve yavaş bir şekilde kapıyı araladım. Kafamı kapıdan sokarak içeriye baktım.

 

Arslan cama dönmüş telefonu ile konuşuyordu.

 

Kapının sesini duyduğunda bana döndü. Gözlerini kısarak dudaklarını araladı.

 

"Yarın dönüyorum. Sen işlerle ilgilen Umut. Yarın döndüğümüz vakit holdingle ben ilgilenirim." Dediğinde gözlerim parladı.

 

Yarın İstanbul'a dönüyorduk. Yani ben okuluma tekrar başlayabilirdim. Bi düşünceyle beraber gülümsedim.

 

Arslan gülümsememe bakarak iç çekti.

 

"Tamam masada sorun çıkmasın. Benim canımı sıkmasınlar yoksa biliyorsun." Dedi sinirli bir sesle.

 

Kapıdan içeriye bedenimi sokarak kapıyı kapattım.

 

Arslan beni süzdüğünde kaşlarımı çattım.

 

Arslan gözlerime baktığında göz kırparak arkasını döndü.

 

"Tamam yarın döndüğümde hallederim." Dedi ve telefonu adamının üzerine kapattı.

 

Öküz hanzo. İnsan bir görüşürüz der.1

 

"Yarın İstanbul'a mı dönüyoruz?" Dedim yan yan Arslan'a bakarak.

 

Arslan derin bir nefes alarak başını salladı.

 

"Evet bebeğim. Yarın islerim var biliyorsun. Hem orada bir yemek organize edecekler benim evliliğim için." Dedi elindeki telefonu eğilerek sehpaya bıraktı.

 

"Ne yemeği?" Dedim çatık kaşlarla.

 

Arslan bana gülümseyerek baktı.

 

"Evliliğimiz için İstanbul'da kutlama yapacaklar." Dedi elindeki yüzüğü göstererek bana baktığında kaşlarımı kaldırdım.

 

"Yarın İstanbul'a gideceğimize bugün gidelim." Dedim yutkunarak.

 

Arslan doğrularak kaşlarını çattı.

 

"Bugün burada biraz gezip tanırsın istedim memleketimi. Hem artık buraya çok sık gelecek ve kalacağız. Ama önemli işlerim olduğu için bu seferlik erken gideceğiz İstanbul'a." Dediğinde omuz silktim.

 

"Tamam öyle olsun. Bugün bir yere gitmek istemiyorum ama. Dün çok yoruldum. Hem Açelya abla gelecek. Onunla vakit geçirmek istiyorum." Dediğimde kaşlarını çattı.2

 

"Benimle vakit geçireceksin Gece. Seninle bazı yerleri de gezeriz hem." Dediğinde sinirlendim ama içimden. Çünkü bu adamın sağı solu belli olmazdı.

 

"Ama zaten sen benim dibimden hiç bir zaman ayrılmıyorsun ki. Ama Açelya abla bugün gidecek izin ver de onunla vakit geçireyim. Hem Gülçin ve Nazlı ile de çok konuşmadık." Dedim sakin bir şeikilde.

 

Arslan giydiği gömleğin kollarını katlyarak saatini taktı. Bana yandan bir bakış atarak dudaklarını yaladı.

 

"Gece sadece Mardin'in bazı yerlerini gezer eve geliriz. Sonra da arkadaşlarınla vakit geçirirsin." Diye homurdandı.

 

"Ama seninle vakit geçirmek istemiyorum." Dedim ayağımı yere vurarak.

 

İstemiyordum. Aslında sadece hüngür hüngür ağlamak istiyordum.

 

Ben resmen evlenmiştim. Hem de istemediğim halde. Bu gerçek yüzüme her düşündüğümde çarpıyordu ve ağlama isteğimi körüklüyordu.

 

Arslan kaşlarını çattı ve sinirli bir şekilde nefes aldı.

 

"Kendine gel Gece. Durmadan böyle mızmızlanman sadece canımı sıkıyor." Dediğinde hayretle gözlerimi açtım.

 

"Ben mi mızmızlık yapıyorum. Seninle evlenmek istememek mi mızmızlık? Yoksa senden korktuğum ve nefret ettiğim için yan yana gelmek istememem mi mızmızlık?" Dedim öfkeyle. Sinirden gözlerim dolmuştu.

 

Arslan altdudağını ısırarak bana doğru gelmeye başladı.

 

"Gelme dur!! Bana mızmız diyemezsin sen!! Seni istemediğim ve bunu dile getirdiğim için bana mızmız diyemezsin!!" Dedim nefretle.

 

Arslan bana endişeyle bakarak durdu.

 

"Bebeğim telefon görüşmem pek iyi geçmedi. Bu yüzden kelimelerimi seçmeden konuştum. Yoksa ben güzelime öyle bir şey der miyim?" Dediğinde bağırarak banyoya koştum.

 

Belimden tutulmamla birlikte ayaklarımı sallayarak çırpınmaya başladım.

 

"Bırak beni!! Annem bile senden korkuyor!! Annem bile artık vazgeçti!!" Dedim hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

Arslan beni kendine çevirerek kucaklamaya çalıştığında ellerimi göğsüne koyarak kendimi geriye ittim.

 

"Benden korkması gerek zaten!! Vazgeçmesi annenin yararına!! Benden kaçışın olmadığını kabullenmen gerekiyor artık!! Bunu kabul et!!" Diye sinirle tıslayarak söyledikleriyle duraksayarak nefes nefese yüzüne baktım.

 

"Kabul etmeyeceğim!! Senden kaçmaktan vazgeçmeyeceğim!! İstediğin kadar beni tutsak et, ama emin ol eninde sonunda-" Arslan bağırarak beni yere indirdiğinde korkuyla beraber geriye iki adım attım.

 

Arslan nefes nefese ellerini beline koyarak pencereye baktı.

 

Gözlerimdeki yaşlarla beraber saçımı kaşıdım.

 

Arslan nefes nefese halâ pencereye bakıyordu.

 

Çalan kapıyla birlikte irkilerek kapıya baktım.

 

Açılan kapıyla beraber Ahuzar teyzeyi gördüm.

 

Çatık kaşlarla beraber içeriye giren kadına baktım.

 

Ahuzar teyze yanımıza gelerek bir bana, bir Arslan'a baktı.

 

"Ne oluyor burada? Sesiniz koridora kadar geliyor." Dediğinde derin bir nefes alarak dudaklarımı araladım.

 

"Ben bir şey yapmadım. Senin bu oğlun arkadaşlarımla vakit geçirmeme izin vermiyor. Ben onunla vakit geçirmek istemiyorum ama senin bu oğlun-"

 

"Gece!!" Arslan arkasına dönerek aniden bağırdığında geriye gittim.

 

Ayağım yerdeki halıya takıldığında yere sırt üstü yere düştüm. Yere düşmemle birlikte Arslan aniden küfür ederek yere çöktü.

 

Ahuzar hanım şokla yanıma gelerek omzumdan tuttu.

 

"Bırak beni!! Ahuzar teyze yanıma gelmesin bu zorba!!" Dedim gözyaşlarımın arasından.

 

"Arslan çekil kıza kriz mi geçireceksin?" Dedi Ahuzar teyze saçımı yüzümden çekerek.

 

Arslan burnundan soluyarak geriye çekildiğinde hıçkırarak ağlamaya devam ettim.

 

Ben yere düştüğüm için değil evlendiğim için ve buna mecbur olduğum için ağlıyordum.

 

İçimde tuta tuta mahvolmuştum. Ama şimdi bağırarak ağlamak istiyordum.

 

Birden üzerime sarılan kollarla birlikte daha beter ağlamaya başladım.

 

"Gülçin, gitsin. İstemiyorum onu." Dedim hıçkırarak.

 

Gülçin sırtımı sıvazlayarak bana daha sıkı sarıldı.

 

"Sakinleş güzelim. Bak Asaf onu odadan çıkartıyor." Dediğinde gözlerimi aralayarak o tarafa baktım.

 

Asaf Arslan'ın omzundan tutarak dışarıya çıkartmaya çalışıyordu.

 

"Arslan biraz sakinleşsin Gece. Kahvaltıda zaten yan yana olacaksınız." Dediğinde Arslan bir süre bana baktı. Gözlerimi o pislikten çekerek Gülçin'e sokuldum.

 

Arslan küfür ederek büyük bir hızla kapıyı çarparak çıktı.

 

Asaf siyah gözlerini Gülçin'e çevirerek derin bir nefes aldı.

 

"Biz kahvaltı masasında sizi bekliyoruz. Arslan sinirlenmeden gelin olur mu?" Dedi bana bir bakış atıp geri Gülçin'e baktı.

 

Gülçin başını sallayarak onayladığında Asaf sıkıntılı bir nefes alarak odadan çıktı.

 

Gülçin beni yerden kaldırarak yatağa oturttuğunda sırtımı sıvazladı.

 

"Ben gideyim Gülçin kızım. Şimdi Ela şüphelenmesin. Siz de hemen gelin olur mu?" Ahuzar teyze konuştuğunda Gülçin başını salladı.

 

"Merak etmeyin Ahuzar hanım. Ben hallederim." Dediğinde Ahuzar teyze derin bir nefes alarak odadan çıktı.

 

"Bana mızmız dedi Gülçin. Ben sırf onu istemediğim için bana mızmız diyor." Dedim isyanla karışık bir tonlamayla.

 

Gülçin sessiz kalarak elinde duran peçeteyi bana verdi.

 

Peçeteyi alarak yüzümü kurulamaya başladım.

 

"Ya ben onu istiyor muyum ki bana mızmız diyor?" Dedim burnumu silerek hırsla konuştum. "Oh be ağlamak iyi geldi. Hem o Arslan denen kedi de gitti yanımdan." Dedim rahatlayarak.

 

"Gece güzelim lütfen sakin ol. Bak kalbine bir zarar gelmesinden korkuyorum."

 

Tam konuşacaktım ki gelen sesle beraber kapıya baktım.

 

İçeriye hizmetli girdiğinde merakla ona baktım.

 

"Gülçin hanım babanız aradı sizi. Sesi sinirli geldi. Biz de size haber vermek durumunda hissettik." Dediğinde Gülçin endişeyle ayağa kalktı.

 

Bana bakarak konuştu.

 

"Babam şimdi sorun çıkarır Gece. Ben gitsem, sen üzerini değiştirip aşağıya gelir misin?" Dediğinde başımı salladım.

 

Babası çok sinirli bir adamdı. Aralarında sorun olursa Gülçin'i üzerdi. Bunu biliyordum.

 

Gülçin gülümseyerek başını salladı ve acele ile odadan çıktı.

 

İç çekerek banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım.

 

Giyinme odasına giderek gözlerimi kısarak giysilere göz gezdirdim.

 

Gördüğüm kıyafetlerin uygun olacağını düşünerek üzerime geçirdim.

 

 

 

Bence gayet rahat ve spordu. Omuz silerek güldüm. Onca derdin arasında bir de kombin yorumluyordum.

 

Giyinme odasından çıkarak banyoya gittim. Saçlarımı tarayarak üstten topuz yaptım. Dudaklarıma parlatıcı sürerek banyodan çıktım.

 

Odadan çıkarak merdivenlerden inmeye başladım.

 

"Adam sandık fost çıktı, vıttırı vızzık adamlar." Dedim mırıldanarak.

 

Merdivenlerden inerken etrafıma bakmayı ihmal etmiyordum. Bu konak da amma büyüktü.

 

Nefes nefese bahçenin avlusuna indiğim de avluda herkesin masada oturarak sohbet ettiğini gördüm. Kimse yemek yeniyordu.

 

Arslan gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu. Bakışları giysimde oyalandıktan bir süre sonra rahat bir nefes alarak gözlerime baktı.

 

Her yerin dolu olduğunu gördüğümde annemin yanına oturmuş olan Poyraz'ın yanına gittim.

 

Poyraz'ın omzundan dürttüm. İrkilerek bana baktı.

 

"Ne oldu yenge?" Dediğinde yüzümü buruşturdum.

 

"Ne yengesi Poyraz? Neyse, çekil şuradan annemle oturacağım ben." Dedim omzuna vurarak.

 

Poyraz başını sağa sola salladı.

 

"Daha çok gencim ölmek istemiyorum." Dediğinde sinirle derin bir nefes aldım.

 

"Çık Poyraz deli etme beni. Bak seni döverim he." Dedim öfkeyle.

 

"Gece buraya gel!!" Arslan'ın düz bir sesle konuşmasıyla herkesin gözü bana döndü.

 

Arslan geriye yaşlanmış düz bir şekilde bana bakıyordu.

 

Yutkunarak omuz silktim.

 

"Hayır. Ben annemin yanında oturmak istiyorum." Dedim anneme bakarak.

 

Arslan burun kemerini sıkarak derin bir nefes aldı.

 

Ahuzar teyze bana kaş göz yaptığında anneme baktım. Annem tedirgin bir şekilde Arslan'a bakıyordu. Muhtmelen birazdan beni korumaya çalışacaktı. Bu yüzden çöken omuzlarımla birlikte Arslan'ın yanına yürüyerek masaya oturdum.

 

Gülçin masaya gelerek sandalyesine oturdu.

 

"Kusura bakmayın lütfen. Babam aradı da, geciktim bu yüzden." Dediğinde Ahuzar teyze gülerek konuştu.

 

"Ne kusuru kızım. Babanlar iyi ama değil mi? Bir sorunları yok?" Dedi emin olmak istercesine.

 

Asaf parlayan gözleriyle Gülçin'in gülen dudağını iziliyordu. Kesin aşık olmuştu.

 

"Hayır bir sorunları yok. Teşekkür ederim." Dediğinde Ahuzar teyze başını sallayarak önüne döndü.

 

Önümde olan karartıyla birlikte o tarafa baktım.

 

Arslan tabağımı dolduruyordu. Ama baya fazla şey koyuyordu.

 

"Ben o kadar şeyi yiyemem." Dedim ters bir sesle.

 

Arslan derin bir nefes alarak bir tane gözleme bırakarak çatalıyla tabağımı işaret etti.

 

"O tabak bitecek." Dediğinde alayla güldüm.

 

"Yemezsem ne olur?" Dedim.

 

"Ben yediririm." Dedi keyifle.

 

"Rüyanda görürsün yaşlı bunak." Dedim homurdanarak.

 

Önümde duran gözlemeyi rulo yaparak yemeye başladım.

 

Murat ve Nazlı yan yana oturuyordu. Kaşlarımı kaldırarak iç çektim.

 

"Kız Murat." Dedim Murat'a seslenerek.1

 

Murat bana kötü kötü baktığında gülümsedim.

 

"Ne yapıyorsun görümce. İyisindir İnşaallah." Dediğimde sakinleşmek adına derin bir nefes aldı.

 

"Kız ne görümcesi." Dedi Poyraz gülerek. Omuz silktim.

 

Murat bana cevap vermediğinde gözlerimi devirdim.

 

Annem bana tebessümle baktığında tebessüm ettim. Annem daha da gülümsediğinde anneme bakarak çayımı yudumladım.

 

Arslan sandalyemin arkasına kolunu yaslayarak bana yaklaştığında rahatsız bir şekilde kıpırdandım.

 

"Eee çocuklar bugünkü planınız nedir?" Ahuzar teyze.

 

Poyraz bana bakarak gözlerini kıstı.

 

"Abim Mardin'de bir yerleri gezeceklermiş. Hem Gece de bilmiyor buraları." Dediğinde bütün gözler bana döndü.

 

Omuz silkerek önümdeki peynirden bir çatal aldım.

 

"Sanki benim fikrimin bir önemi varmış gibi bir de bana bakıyorlar." Dedim homurdanarak.

 

"Arslan Gece'nin içmesi gereken ilaçları var. Bazen unutuyor Gece. Onları içmesi gerektiğini hatırlat. Benim bugün gitmem gerekli." Dedi huzursuz bir sesle.

 

Şaşırarak ayağa kalkacakken Arslan belimden tutarak beni yerimde sabitledi. Arslan'a baktığımda topuzumsan firar eden saç tutamımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Başımı geriye çekerek anneme baktım.

 

"Neden gideceksin anne? Yarın hep beraber gideriz işte." Dedim üzüntüyle.

 

Annem derin bir nefes alarak durgun bir sesle konuştu.

 

"Babanın mezarı, babanın mezarına uğramam lazım. Biliyorsun babanın mezarını uzun zamandır ziyaret edemedim." Dediğinde gözlerim doldu.

 

Annem normalde babamın mezarına her zaman gitmeye çalışırdı. Annem babama sonsuz bir sadakat ve sevgiyle bağlıydı. Bu yüzden her zaman mezarına gider ve hasret giderirdi.

 

Ama bu yaşananlar yüzünden annem babama gidememişti. Şimdi gitme demek istemiyordum. Bu bencillik olurdu. Annemin babamla dertleşmesi lazımdı. Bu yüzden başımı salladım.

 

Sessiz bir şekilde önüme dönerek tabağımla oynamaya başladım.

 

Gülçin Ahuzar teyze ile bir şeyler konuşurken, Asaf Gülçin'i izliyordu.

 

Gülçin salağı gitmiş mafyatik birinden hoşlanmıştı. Gözlerinden hoşlandığı belli olmuştu.

 

"Arslan yaşlısı." Dedim Arslan'a bakarak.

 

Arslan zaten bana bakıyordu. Zaten ne zaman baksam bana bakıyordu.

 

Arslan sinirle derin bir nefes aldı.

 

"Söyle güzelim." Dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

 

"Gülçin ve Asaf şey mi yapıyorlar?" Dedim düşünceli bir sesle.

 

"Ney mi yapıyorlar?" Dedi kaşlarını çatarak.

 

"Çok çatma kaşlarını bence daha da yaşlanırsın. Kaşların kırışır." Dediğimde Arslan sinirle gülümsedi.

 

"Gece." Ddi uyararak.

 

"Ay tamam sana da iyilik yaramıyor. Kırışma diye dedim ama neyse." Dedim elimi savurarak. "Ha şey ne diyordum. Senin mafya arkadaşın ile Gülçin ne ayak." Dedim Onlara doğru bakarak.

 

Arslan sırıtarak başını salladı.

 

"Ben de Asaf'ı hiç bir zaman böyle görmemiştim. Büyük ihtimalle ikisi birbirini beğenmiş." Dedi mırıldanarak.

 

"Vallahi Gülçin'in böyle birine gönül vereceğini düşünüyordum ama bu kişinin arkadaşın olacağını düşünmüyordum." Dedim iç çekerek.

 

Arslan alt dudağını yalayarak gözlerini kıstı.

 

"Ne varmış arkadaşımda?" Dedi mırıldanarak.

 

"Ne mi var?" Dedim hayretle. "Mafyatik ve tehlikeli biri. Daha ne olsun."1

 

Arslan sıkıntılı bir nefes alarak konuştu.

 

"Bu hayatı biz istemedik. Ama yaşamaya mecburuz."

 

"Peki mecbursunuz. Okey. Ama neden bu hayatınıza bizi de çekiyorsunuz." Dedim sinirle.

 

"Çünkü biz taştan değiliz. Bizim de bir kalbimiz var. Aşık olup sevdiğimiz kadınlarla evlenmek-"

 

"Tabiki de en doğal hakkınız evlenmek. Ama sevdiğiniz kadınlar sizi istiyor mu? Sizi seviyor mu? Ah pardon siz tehdit ve zorlamayla bizi elinizde tutmaya çalışırsınız ancak." Dedim tıslayarak.

 

Arslan dişlerini sıkarak bana doğru edildiğinde Gülçin bana seslendi.

 

İrkilerek Gülçin'e baktım. Nazlı ve Poyraz bana bakıyordu.

 

"Gece şey reçeli uzatır mısın? Bu aralar canım tatlı çekiyor." Dediğinde gülümsedim.

 

Önümdeki reçeteli Gülçin'e uzattım.

 

Yüzde on bin beni o adamdan kurtarmak için yapmıştı.

 

Gülçin reçeli alarak ekmeğine sürmeye başladığında sessiz kalarak derin bir nefes aldım.

 

Mardin'de gezmek bile tehlikeliydi. Ya bizi berdele kurban etselerdi.

 

"Ay bu sefer bunu kaldıramam. Tövbe tövbe. Ya hem Arslan manyağı buna izin verir mi?" Diye homurdandım.

 

Başımı kaldırdığımda Arslan bana anlamaz bir şekilde bakıyordu.

 

"Ne?" Dedim gözlerimi kaçırarak.

 

"Kendi kendine konuştun yavrum."

 

"Bir şey yok. Bak önünde duran çaydan iç. Hem iyi gelir." Dediğimde ters ters bana baktı.

 

Omuz silkerek önümdeki yeşil zeytini ağzıma atarak çiğnedim.

 

Neyse en azından bir yerleri gezer kültürlenirdim.

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

 

"Ay burası çok büyüleyici Gülçin." Dedim hayranlıkla. "Buranın adı neydi. Kasım beyfendi medineleri." Dediğimde Gülçin anırarak gülmeye başladı.

 

İrkilerek ona baktığımda ellerini dizine vurarak gülmeye devam etti.

 

Ellerimi belime koyarak omuz silktim ve bu güzel şeylere bakmaya başladım.

 

"Ya salak ne kasım beyfendisi." Dedi gülmelerinin arasından.

 

"Eh öyle değil miydi ya?" Dedım fısıltıyla.

 

Koşarak bilgi yerine giderek okumaya başladım.

 

"Ay Kasımiye medresesiymiş burası. Çok pardon." Dedim mırıldanarak.

 

Gözlerimi kısarak okumaya başladım.

 

"Mardin medreseler, camiler, tarihi yapılar konusunda çok zengin bir şehir ve burada turistlerin en çok ziyaret ettiği medrese ise Artuklular döneminde yapımına başlanan Kasımiye Medresesi. Yapıldığı dönemde Moğol saldırılarından dolayı yarım kalan ve 1457-1502 yılları arasında Akkoyunlu döneminde tamamlanabilen etkileyici medrese, tek kubbeli ve açık avlulu olarak düz kesme taşlarla inşa edilmiş.

 

Benzersiz taş işçiliği ile dikkat çeken Kasımiye Medresesi’nin içerisinde cami, türbe, havuz ve çeşme bölümlerinin bulunduğu var ve medrese, Mardin'deki en büyük yapılardan biri olarak dikkat çekiyor. Şehir merkezine yer aldığı için kısa bir yürüyüşle kolayca ulaşabileceğiniz Kasımiye Medresesi’nin içerisinde El Cezire Sanat Müzesi de hizmet veriyor. Medresenin mimarisini inceledikten sonra müzenin zengin koleksiyonlarında fil saati gibi büyüleyici sanat eserlerini yakından görebilirsiniz." Dedim soluklanarak.

 

Gülçin başıma vurarak kıkırdadı.

 

"Ya salak mısın sen? Bir de ciddi ciddi okuyor." Dediğinde sinirle dişlerimi sıktım.

 

"Bence sen salaksın. Asaf abiye senin mahallede çocukları korkutup kaçırdığını söyleyeyim mi? Ya da çocukları kandırarak elinden çikolatalarını aldığını." Dediğimde gözlerini büyüttü.1

 

"Sen ne sinsisin kızım. Bak sakın deme böyle şeyler." Dediğinde omuz silktim.

 

"Sen de bana durmadan salak deme o zaman." Dedim sırıtarak. "Hem sen ve Asaf abi ne ayak." Dedim merakla.

 

Gülçin gözlerini kaçırarak omuz silkti.

 

"İki yıl önce karşılaşmıştık. Şimdi de yeniden karşılaştık ya konuşmaya başladık. Senin düşündüğün gibi bir şey yok." Dedi omuz silkerek.1

 

"Senin o adama bakışını görmesem yaaanniii." Dediğimde kolumu cimcirdi.

 

Arslan yanımıza geldiğinde elindekilere baktım.

 

Elinde su ve ilaçlarım vardı. Arslan gözleriyle işaret ettiğinde derin bir nefes alarak elindeki ilaçlarımı alarak ağzıma attım ve suyu içtim.

 

Gülçin uzakta gördüğü Asaf'ın yanına gittiğinde homurdandım.

 

"Allah erkeklerin belasını versin. Arkadaşımı elimden aldı. Hem Asaf abiyle nasıl bu hale geldiler hala anlamadım." Dediğimde Arslan derin bir nefes aldı.

 

Etrafta gördüğüm siyahlı adamlarla birlikte gözlerimi devirdim.

 

"Sabahtandır bir sürü yeri gezdik." Dedim mırıltıyla. Ellerimi arkamda bağladım.

 

Arslan başını salladı. Omzumdan sarılarak başımın üzerinden öptüğünde geri çekilmeye çalıştım.

 

Arslan omzumu sıktığında duraksadım.

 

"Yoruldun mu yavrum? İstersen güzel bir yere gider otururuz."

 

"Hayır yorulmadım. Sadece artık İstanbul'a gitmek istiyorum. Hem annem de gitti. Hem okulum var. Okuluma da gitmek istiyorum." Dediğimde bir süre sessiz kaldı.

 

"Yarın sabah gidiyoruz İstanbul'a bebeğim. Hem kutlama da yapacaklar evliliğimiz için. Zaten gitmek zorundayız." Dediğinde iç çekerek başımı salladım.

 

"Burası çok güzel." Diye mırıldandım. Manzaraya bakarak.

 

Arslan iç çekerek bana baktı.

 

"Evet çok güzel yavrum."

 

Arslan cebinden çıkardığı kakaolu sütü bana uzattığında sevinçle gözlerim parladı.

 

Çikolatalı süt kırmızı çizgimdi. O kadar çok seviyordum ki...1

 

Arslan pipetini açarak dövmeli eliyle kakaolu süte batırdı. Bana uzattığında elinden alarak içmeye başladım.

 

"Sen benim kakaolu süt sevdiğimi nereden biliyorsun." Dedim merakla.

 

"Ben senin hakkında her şeyi biliyorum." Dediğinde yürümeye başladım mimariyi izlerken.

 

Arslan da benimle birlikte yürümeye başladı.

 

"Şu süte baktığın gibi bana baksan içim denizlenirdi." Dediğinde ona baktım.

 

"Kakaolu süt bir kere beni mutlu ediyor. Ama sen etmiyorsun." Dedim omuz silkerek.

 

"Seni mutlu etmek çok kolay o zaman."

 

"Evet. Tabiki çok kolay. Mesela beni azad ederek mutlu edebilirsin. Bak nasıl mutlu olurum." Dedim başımı sallayarak.

 

Arslan siyah kabanının içine ellerini sokarak kaşlarını kaldırdı.

 

"Kaç yıldır yaşayan bir ölü olan bir adamın yaşama sevinci oldun. Seni bırakır mıyım zannediyorsun." Dediğinde gözlerimi kaçırarak homurdandım.

 

"Sen emin misin başka kadınlarla olmadığına? Çünkü ağzın çok iyi laf yapıyor." Dedim sinirle.

 

"Halbuki etrafımdaki herkes nemrut der bana. Benim bu yüzümü bir tek sen güldürürsün bebeğim." Dediğinde elimdeki bitmiş kakaolu süt paketinden garip bir ses çıktı.

 

Tip tip Arslan'a bakarak yutkundum. Arslan dilini alt dudağında gezdirerek gülümsedi.1

 

Yanıma bir adam gelerek uzaktan Arslan'a baktığında Arslan elimdeki kakaolu süt paketini alarak adama fırlattı. Adam gözünü dahi bana değdirmeden hızla yok oldu yanımızdan.

 

Nazlı yanımıza geldiğinde alayla gülümsedim.

 

"Yanımıza Nazlı geldi ya. Promosyon olarak Murat da gelecek şimdi." Dedim.

 

Nazlı Arslan'a mahçup bir şekilde bakarak bana döndü.

 

"Şey Gece, biz eve gidiyoruz. Gülçin ve Asaf abi de gidiyor. Ahuzar teyze yemek için dışarıda yememizi istemiyor." Dediğinde omuz silktim.

 

"Farketmez." Dedim.

 

Arslan elimden tutarak yürümeye başladığında homurdandım.

 

"Nefret. Nefret. Bu adam benim başımdan ne zaman gidecek ya." Dediğimde Arslan omzunun üzerinden bana baktı.

 

Omuz silkerek önüme döndüm.

 

Dışarıya çıktığımızda bir sürü insan bana bakıyordu. Hafif bir şekilde Arslan'a yaklaşarak arkasına girdim. En azından görünmezdim kimseye.

 

İçlerinden bir kadın yanımıza gelmeye başladığında Arslan gülümsedi.

 

Kadın altmış beş yaşlarında görünüyordu. Üzerinde morumsu bir elbise vardı. Ama baya uzun ve kapalıydı. Yanındaki otuz yaşlarında kadınla önümüzde durduklarında Arslan kadının elinden öptü.

 

Otuzlu yaşlarındaki kadın beni inceleyerek gülümsediğinde rahatsızlıkla kıpırdandım.

 

Herkes de beni inceliyordu!!!

 

Manifes yap belki kurtulursun ha hahahag

 

Ya sen insan mısın ha!! İnsan kendiyle dalga geçer mi?

 

Ben insan değilim salak. İç sesinim.

 

Evet maalesef öylesin.

 

"Karım Gece Dilşad anne." İrkilerek Arslan'a baktım.

 

Belimden tutarak beni öne yürüttü. Kadının daha kaldırmadığı elini tutarak öptüm. Annem beni bunun için baya tembihlediği için travma olmuştu.1

 

Başımı kaldırarak kadına baktığımda bana tebessümle baktı. Ellerimde önümde birleştirerek geriye bir adım attım.

 

"Maaşallah Allah bağışlasın. Su gibi güzel ve duru. Çok da saygılı." Dediğinde yanındaki kadın da başını salladı. "Belli oldu senin neden bu zamana kadar evlenmediğin." Diye ters ters baktı.

 

Arslan başını yere eğerek gülümsedi.

 

Yitkunarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Şu an aşırı derecede şu çenemi açıp zorla evlendim demek istiyordum.

 

Kadının arkasındaki araba korna çaldığında arabaya baktım.

 

Otuzlu yaşlardaki kadın bize gülümseyerek baktı.

 

"Arslan bizim şimdi acil bir işimiz var. Bir gün mutlaka bize de bekleriz." Dediğinde Arslan başını sallayarak onayladı.

 

"Dilşad anne."

 

Dilşad hanım bana doğru gelerek yüzümü tutarak konuştu. Korkuyla geriye çekilmeye çalıştım.

 

"Yakın zamanda kaza geçireceksin kızım. Gözlerin...hayal kırıklığı...hayal kırıklığı yaşayacaksın...oyunlar oynanacak..inanm-"

 

Korkudan ağlamaya başladığımda Arslan beni göğsüne çekti. Hıçkırarak ağlamaya başladığımda Arslan beni belimden tutarak yürütmeye başladığında çığlık atarak başıma vurmaya başladım.1

 

Gözlerinde ateş görmüştüm. Resmen yanan bir ateş görmüştüm. Çok korkunçtu.1

 

Arslan endişeyle bağırarak beni kucağına aldığında çırpınarak ağlamaya başladım.

 

"Anne!! Anne gel çok korkuyorum!" Dedim bağırarak.

 

Arabaya bindiğimi hissettiğimde camdan yeniden o kadını gördüm. Arabaya biniyordu. Bana bakarak bir şeyler mırıldandığında yeniden o gözlerindeki şeyi gördüm. Çığlık atarak elimi yüzüme götürerek çığlık attım.

 

Arslan beni göğsüne çekerek sırtımı sıvazlamaya başladı.

 

"Ateş!! Ateş vardı!! Çok korkunçtu!! Arslan!! Çok kötüydü!!" Dedim nefessiz bir şekilde ağlamaya devam ettim.

 

Arslan beni kendinden ayırarak gözlerime baktı. Ellerini yanaklarıma koyarak yüzüme baktı.

 

"Bebeğim yanlış gördün. Öyle bir şey olur mu hiç-"

 

"Sana gördüm diyorum!! O kadının gözlerinde ateş gördüm. Götür beni buradan!! Bu şehirden götür!! Kalamam o kadınla aynı şehirde ben!!" Dedim çığlık çığlığa.

 

Arslan nefes nefese önündeki adama baktı.

 

"Ahmet git Dilşad yenge neden öyle bir şey yaptı araştır." Dediğinde on tarafta bulunan iki adamdan biri başını sallayarak arabadan çıktı.

 

"Beni götür Arslan! Beni buradan götür!! Aman Allah'ım!! O gözler çok kötüydü!!" Dedim başıma vurmaya başlayarak.

 

Arslan ellerimi tutarak beni göğsüne çekti.

 

"Ne olur gidelim buradan!! Söz ne istersen yaparım Arslan!! Ama buradan gidelim!!" Dedim hıçkırarak.

 

Arslan başımın üzerine üst üste öpücük kondurarak başını salladı.

 

"Tamam bebeğim. Sakin ol. Şimdi gidiyoruz buradan." Dediğinde ağlamaya devam ettim.

 

Aklıma gelen gözlerle birlikte tekrar çığlık attım.

 

"Ne oldu lan!! Benim sevdiğim kadına ne oldu birden bire!! O kadınlar sevdiğim kadına ne yaptı bulun!!" Dediğinde irkilerek ağlamaya devam ettim.

 

"Sus!!! Suss!! Gözler var!! Arslan aklımda o gözler gitmiyor!!" Dedim çığlık atarak.

 

Arslan burnundan soluyarak beni kucağına çekerek başımı göğsüne çekti.

 

"Hayır çok korkunçtu. Gitmiyor gözümün önünden. Gitmiyor aklımdan. Çok korkunçtu. O gözler nasıl bir şeydi?" Dedim mırıldanarak burnumu çektim.

 

"Arslan gidelim bur şehirden o kadın çok kötü şeyler gösterdi. Canım yandı. Gösterdiği şeyler..." dedim ve hıçkırarak ağlamaya devam ettim.

 

"Gitmek istiyorum." Dedim.

 

Arslan'ın vücudu kasılarak bir süre sessizce saçlarımı okşadı. Ben de o sırada ağlayarak mırıldanıyordum.

 

"Havaalanına sür." Arslan'ın sert sesiyle birlikte rahatlayarak derin bir nefes aldım.

 

Araba yön değiştirerek başka tarafa sürdüğünde bu seferde rahatlamanın verdiği hisle ağlamaya başladım.

 

"Gözleri, çok korkunçtu. Sen, seni gördüm. Sen bana..." dedim ama ağlamaya devam ederek başımı Arslan'ın göğsüne vurdum.

 

"Sen pislik herifin tekisin. Sen kötüsün." Dedim kriz geçirmeye başladım. Boynuma batan iğneyle birlikte gözlerim kapanmaya başladı.

 

Arslan şakağıma öpücük kondurarak beni kucağında sabitledi.

 

Gözlerimi karanlığa bıraktığımda gördüğüm yine o korkunç gözlerdi.

 

Ama dediği kelimelerin daha önemli olduğunu önümüzdeki zamanda anlayacaktım.2

 

♧ ♧ ♧ ♧ ♧ ♧

Bölüm : 14.12.2024 22:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş