"Dilşad nene alzhimer abi. Ve psikolojik sıkıntıları varmış gençlik döneminde. Yani yenge sadece korktuğu için sanrı gördüğünü zannetmiş olabilir."
Umut düz bir sesle konuştuğunda Arslan elindeki viskiyi kafasına dikerek eliyle dışarı çıkması için işaret yaptı.
Umut dışarıya çıktığında çalışma odasında bulunan deniz manzarasına baktı düşünceli bir şekilde.
Dün aniden İstanbul'a gelmişlerdi. Gece yolculuk boyunca uyumuştu. Arslan'ın aklından Gece'nin o hali gitmiyordu.
Çıldırarak bağırması, korkudan titrerken bir yandan ağlaması...
Hepsi karışıktı. Dilşad anne neden Gece'ye yaklaşarak o sözleri söylemişti? Neden bu olay ile birlikte Gece kriz geçirmeye başlamıştı.
"Düşüncelisin." Ahuzar hanım kapıdan girerek koltuğa oturdu.
Arslan iç çekerek dönen sandalyesine oturdu.
"Dilşad anne Gece'ye garip şeyler söyledi. Sonra da Gece kriz geçirdi." Dediğinde Ahuzar hanım iç çekti.
"Dilşad anne küçüklüğünden beri garip bir kadındı." Dediğinde Arslan iç çekti.
"Ne gibi gariplik?" Dedi huzursuz bir sesle.
"Küçüklüğünden beri geleceği görürüm, kaderi görürüm diye diye gezenirdi ortalıklarda. Ama beş yıldır hastalığı yüzünden baya durgundu. Hatta normal biri gibi olmuştu. Sevecen, iyi kalpli işte. Ama birden yeniden böyle yapması..." dedi iç çekerek.
Arslan rahatsızlık ile kıpırdandı.
"Gece. Gece neden kriz geçirdi anne?" Dedi annesine bakarak.
"Belki de yanlış gördü ve bu yüzden korktu. Dilşad da kıza böyle şeyler söyleyince tabi." Dediğinde başını salladı.
Arslan sessiz kalarak derin bir nefes aldı.
"Gece nasıl?" Ahuzar hanım huzursuzluk ile sorduğu soruyla Arslan geriye yaslanarak tavana baktı.
"Şu an biraz daha iyi gibi. Ama uykusunda sayıklayarak ağlıyordu. Kriz geçirdiği vakit kalbini de yordu zaten. Uzun zaman uyanmaz diye düşünüyorum." Dedi sıkıntıyla.
"Yarın kutlama verecekler sizin için. Umarım o zamana kadar iyi olur." Dediğinde Arslan başını salladı sadece.
"Peki sen iyi misin oğlum?" Ahuzar hanım endişeyle sorduğunda Arslan yutkundu.
"Değilim anne. Hiç iyi değilim. Gece'yi o halde görmek beni mahvetti. Kalbim şu an bile çok hızlı atıyor. Bu hayatta kalbim iki defa korkudan hızlandı. İkisi de Gece'ye bir şey oldu diye." Dedi elindeki alyansı çevirerek.
Ahuzar hanım üzülerek ayağa kalktı. Arslan'ı bitap bir halde görüyordu.
Arslan'ı hiç bir zaman bu halde görmemişti Ahuzar hanım.
Gece ne zaman kötü olsa Arslan daha beter oluyordu.
Ahuzar hanım Arslan'ın yanına giderek saçlarına öpücük konurdu. Arslan gözlerini kapatarak dudaklarını yaladı.
"İçin rahat olsun Arslan. Dilşad yenge hasta bir kadın. Gece sadece korkmuş ve sanrı görmüştür. Sen de kendini daha fazla yıpratma." Ahuzar hanım oğlunun saçını şefkatle okşayıp konuştu.
Arslan başını salladı. Gece bu kaç gündür yıpranmıştı. Böyle bir olay yaşaması muhtemeldi.
"Haklısın anne." Dedi mırıldanarak.
Ahuzar hanım doğrularak odanın kapısına doğru gitti.
"Hadi git karının yanına. Yanında ol ki yalnız hissetmesin kendini." Dediğinde Arslan huzursuzlukla konuştu.
"Gece'nin o halini görmek canımı yakıyor." Dedi mırıldanarak.
Ahuzar hanım mırıldanarak konuşan oğluna sıkıntılı bir nefes aldı ve odadan çıktı.
Arslan elindeki viskiyi kafasına dikerek ayağa kalktı.
Çalışma odasından çıkarak aynı katta bulunan odasına yürüyerek kapıyı açtı.
İçeriye girerek yatakta uzanan karısına yürüyerek yatağın kenarına oturdu.
Gece kaşlarını çatmış huzursuz bir şekilde uyuyordu.
Sıkıntılı bir nefes vererek saçlarını okşamaya başladı.
Gece irkilerek gözlerini açtığında geriye çekilmeye çalıştı.2
Arslan Gece'nin belinden tutarak bacağının üzerine yatırdı. Alnına sıkı bir öpücük kondurarak başını başına yasladı.
"O kadar çok korktum ki Gece. Sana bir şey oldu diye o kadar çok korktum ki." Dediğinde Gece sessiz kalmaya devam etti.
"Gözleri..." dedi korkuyla. "Ben hissettim. Sen, hissettim. Kötü şeyler hissettim." Dedi sayıklayarak.
"Sanrı görmüş olabilirsin Gece'm." Dedi sessizce.
Gece agresif bir şekilde çırpındı.
"O gözleri gören bendim. O kötü hisleri hisseden bendim!!" Dedi Gece gözleri dolarak. "Hayal kırıklığı yaşadım. Ne hakkında bilmiyorum ama çok çaresiz hissettim." Dedi.
Arslan başını tavana kaldırarak derin bir nefes aldı.
Normalde gider o kadınla konuşmaya çalışırdı lakin kadın yoğun bakıma alınmıştı. Her şey garipti.
"Arslan bırak beni. Boğulacak gibiyim. Çok kötü şeyler yaşadığımı hissettim. Bırak da annemin yanına gideyim." Dedi çaresiz bir şekilde.
Arslan kaşlarını çatarak Gece'den uzaklaştı.
"Bana yalan söyledin. Seni bırakmam için bana yalan söyledin."
"Seni bırakmak için neden böyle bir şey söyleyeyim. Sen nasıl bir adamsın." Dedi sinirle.
Arslan derin bir nefes aldı. Haklıydı. Gece kriz geçirirken gerçek olduğunu biliyordu.
Gece omuzları çökerek yatakta dizleri üzerinde durarak, ayakta duran Arslan'a baktı.
"Ya bırak beni Arslan. Bırak. Olmaz benden. Valla bak. Olmaz. O kadın...sen." dedi güçsüz bir sesle. Ne zaman o gözleri hatırlasa güçsüz düşüyordu. "Ben hissettim. O kadının bana hissettirdiği bir şey vardı. Çok kötü hissettim. Kötü şeyler olmadan bırak beni Arslan." Dedi gece bitap bir halde.
Arslan sevdiği kadınının omuzlarından tutarak oturmasını sağladı. Sevdiği kadın zaten bu aralar kötü bir süreçten geçiyordu. Daha da yıpranmasını istemedi.
"Seni bırakmam Gece. Bu düşünceyi aklından çıkar. Deli etme beni. Boşuna kendini yoruyorsun. O kadını da unut. Zaten..." dedi fakat sustu.
"Zaten ne Arslan?" Dedi Gece kaşlarını çatarak.
"Bir şey değil. Zaten kadının psikolojik sorunları varmış." Dilşad anne yoğun bakımda diyemedi Arslan. Eğer derse Gece daha beter korkar diye düşünüyordu.
Arslan kendisini bırakmayacaktı. Bu belliydi. Kendi akıllıca bir plan yapmalıydı. Kendi gücüyle kaçmalıydı. Lakin acele ve plansız bir şekilde değil, daha akıllıca ve doğru hamlelerle kaçmalıydı.
Sadece bu aralar yorgun ve güçsüzdü. Bir kaç gün dinlenip daha sonra plan yapmaya başlayacaktı.
"Arslan." Dedi Gece ciddi bir sesle. Ona o kadının gözlerine bakarken duyduğu bu soruyu sormak istiyordu.
İçinden gelen bir dürtüyle beraber yutkundu.
"Söyle yavrum." Dedi Arslan Gece'nin saçını şefkatle okşarken.
"Bana yalan söyleyecek misin? İlerleyen günlerde benden bir şey saklayacak mısın?" Dedi siyah gözlerine bakarak.
Arslan kaşlarını çattı anlamayarak. Güzel gözlüsünden bugüne kadar hiç bir şey saklamamıştı. Bir şey sağlayacağını da düşünmüyordu.
"Sana ne yalan söylerim, ne de bir şey saklarım. Sen benim her şeyimi şeffaf bir şekilde bilen tek kişi olacaksın." Dedi tebessüm ederek yanağını okşadı.
Gece başını sağa sola salladı. Biliyordu. İçinde bir his vardı. Kötü bir histi.
Bu yüzden korkuyla konuştu. Gece yalan ve sırlardan nefret ederdi. Bu yüzden Arslan'a baktı.
"Eğer benden bir gün yalan ve ya bir şey saklarsan, yemin ederim..." dedi susarak. "Yemin ederim seni ne affederim, ne de yanında kalırım." Dediğinde Arslan derin bir nefes aldı.
"Seni asla ve asla yanıltmam bebeğim. Hayal kırıklığı yaşamayacaksın." Dediğinde Gece nefesini tuttu.
O kadın hayal kırıklığı yaşayacaksın demişti. Oyunlar oynanacak demişti. Gerçekten dediği gibi mi olacaktı? Yoksa o kadın sadece psikoljik sıkıntısı olan bir kadın mıydı?
"Seni sevmiyorum Arslan. Ama bana bu zamana kadar bir yalanın olmadı. Umarım dediğin gibi olur." Dedi iç çekerek.
Gece Arslan'dan ayrılarak yeniden yatağa girdi ve arkasını döndü.
Arslan dişlerini sıkarak tavana baktı.
Gece her kendisini sevmediğini söylediğinde kalbi ızdırap çekiyordu. Güçlü biriydi ama bu kadının yanında küçükkken savunmasız bir oğlan çocuğu oluyordu.
Sıkıntılı bir soluk alarak ayağa kalktı ve banyoya yürüdü. Banyoya girdiğinde üstündeki siyah gömleği çıkardı. Banyo edip sevdiği kadının kokusunda rahat bir uyku çekmek istiyordu.
Gece kalbini tutarak gözlerini yumdu. Pozitif kalmak çok zordu bu adamın yanında. Lakin kalbinin sağlığı ve annesinin üzülmemesi için sağlıklı kalması lazımdı. Buradan kurtulana kadar güçlü olacaktı. Sonrası daha belli değildi.
"Allah'ım lütfen beni ve ailemi koru. Lütfen kötü şeyler yaşamayayım." Dedi mırıldanarak.
Ama bilmediği şey, o kadının dediği sözlerin gerçekliğiydi...
Gözlerimi kırpıştırarak açarak uyandım. Başım sert bir yerdeydi sanırsam. Çünkü çok sıcaktı.
Belimdeki baskı ile kafamı kaldırarak etrafa baktım.
Yattığım yere baktım esneyerek.
Arslan'ın göğsünde yatıyordum. Farkına vardığım şeyle gözlerimi büyüttüm.
Arslan anında yüzünü buruşturarak gözlerini açtı. Beni gördüğünde gülümsedi.
"Sabah ilk gözlerimi seninle açmak ne kadar güzelmiş." Arslan mırıldanarak konuştuğunda kaşlarımı çattım.
"Bırak beni." Dedim elimi Arslan'ın belindeki eline koyarak ittirmeye çalıştım ama adam demir gibiydi. Oynamıyordu eli belimden.
Arslan şakağıma öpücük kondurarak oturur pozisyona geldi. Ben de onunla beraber oturur pozisyona geldim. Ellerimi göğsüne koyarak itmeye çalıştım.
"Bırak beni sinirlenmeye başlıyorum." Dedim sinirli bir sesle.
"Yavrum ellerini inciteceksin." Boğuk bir sesle konuştuğunda omzumu silktim.
"Beni bırakırsan elim de incinmez. Nasıl fikir?" Dedim homurdanarak.
Arslan dudaklarını yalayarak omzuma öpücük kondurdu.
"Ya da sen bu kadar çırpınmaz, sakin olursan incinmez. Nasıl fikir?" Dedi keyifli bir sesle.
"Hiç iyi bir fikir değil?" Dediğimde Arslan beni kucağına çekerek oturttu.
"Bırak beni!! Seni arlanmaz herif!!" Dedim çığlık atarak.
Arslan yüzünü buruşturarak başını salladı.
"Kızım bu da kafa amına koyayım. Biraz sesini kıssan olmaz mı?" Dediğinde rahatsız olsun diye daha beter bağırdım.
"Bırak o zaman beni!!" Dedim kulağının dibinde daha beter bağırarak.
Arslan büyük bir küfür savurarak beni kucağında sabitledi.
"Küfür de sevmem ben. Küfür de etme!!" Dedim son cümleyi bilerek bağırdım.
Arslan yüzünü sıvazlayarak kendiyle birlikte beni de kaldırdı.
Ayaklarımı sallayarak yere inmeye çalıştım.
"Bıraksana beni moruk!! Ben bebek miyim de beni durmadan kucağına alıyorsun?!!" Dedim hırlayarak.1
Arslan beni kucağında hoplatarak başımdan öptü.
"Benim bebeğimsin. Evet doğru." Dediğinde Arslan'ın elindeki alyansa baktım. Bu adam da ne meraklıydı evlenmeye. Resmen evlenmek için zaman kolluyordu.
"Cidden anlamıyorum. Sen nasıl mafyasın? Git adam öldür, haraç kes. Benden ne istiyorsun?" Dedim üzerinde çırpınmaya devam ederek.
Arslan bana ter ters bakarak banyoya yürüyerek beni lavaboya oturttu.
Ellerini iki yanıma dayayarak üzerime eğildim.
Rahatsız bir şekilde geri çekilerek başımı yana çevirdim.
Üzerimdeki geceliğe baktım. Siyah pijama takımıydı. Çok pahalı bir şeye benziyordu.
Arslan derin bir nefes alarak yüzüme gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Hala inanamıyorum." Dediğinde tip tip yüzüne baktım.
"Neye inanamıyorsun?" Dedim kaşlarımı çatarak.
Arslan yüzüme sevgiyle bakarak iç çekti. Gözleri yüzümde geziniyordu.
"Seninle evli olduğuma. Seninle evli olduğumuza." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Neden inanmıyorsun ki? Sonuçta benimle tehdit ile evlenmedin mi? Bu gayet olağan bir şey iste." Dedim yanımdaki musluğu açarak Arslan'a baktım.
Arslan derin bir nefes alarak tezgahta duran ellerini ayırdı ve elini yüzünü yıkadı. Yan tarafta bulunan havlu ile yüzünü kurulamaya başladığında ben de elimi yüzümü yıkadım.
Arslan yeni aldığı havluyla önüme kadar geldi ve yüzümü kurulamaya başladı.
Ellerimi kollarına koyarak itmeye çalıştım.
"Ya beni bırak be! Ben bebek miyim ki bana durmadan böyle davranıyorsun?" Dedim öfkeyle.
Arslan yüzümü kurulamayı bitirerek kaşlarını kaldırdı. Derin bir nefes alarak bana baktı.
"Güzelim sen bugün formundasın sanki. Biz artık karı kocayız. Bunlar normal şeyler."
Histerik bir şekilde gülümseyerek tezgahtan atladım.
"Sanki evliliğimiz normal bir şekilde olmuş gibi konuşma." Dediğimde sinirlenmeye başladı.
Geriye bir adım attım. Sinirlenmeye başladığına göre benim görevim bitmişti artık.
"Şey Arslan." Dedim çekingen bir sesle. Arslan sakin kalmaya çalışarak bana gülümsedi ve dudaklarını yaladı.
"Efendim güzelim." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Şey ben duş almak istiyorum. Dışarıya çık da duş alayım." Dedim
Arslan beni süzerek iç çekti. Rahatsız bir şekilde kıpırdandım.
"Normalde aklımdaki şeyi söylerdim ama..." dedi iç çekerek. "Beni tacizci sapık olarak nitelendirmenden korkuyorum." Dediğinde gözlerimi büyüttüm.
Elime aldığım havluyu yüzüne fırlattım.
"Git buradan tacizci sapık." Dedim utanç ve korkuyla.
Ben bir altmış bir kızdım. Bu adam bir doksandı herhalde. Eğer bu adam burada bana bir şey yapmaya kalksa hiç bir şey yapamazdım. Bunun korkusuyla yutkundum.
Arslan derin bir nefes alarak havluyu lavaboya fırlattı ve bana ters bir şekilde bakarak banyodan çıktı.
"Tacizci sapık seni." Dedim sinirle.
Kapınan kapıyı anında kilitleyerek derin bir nefes aldım.
Aklıma yeniden Dilşad denen kadın geldiğinde korkuyla yutkundum.
Kapıyı açarak odaya baktım. Ama odada yoktu.
"Efendim yavrum." Giysi odasından gelen sesle bilrikte giysi odasına gittim.
Arslan kendine saat bakıyordu masadan. Çok zengin olduğu için durmadan saat değiştiriyordu Engin Polat kılıklı.1
Buraya kadar gelmişken giyeceğim kıyafetleri de aldım.
"Şey Arslan beni odada beklesen olur mu? Ben biraz korkuyorum." Dedim yutkunarak.3
Arslan elindeki saati aldıktan sonra masaya bıraktı.
Arslan sıkıntılı bir nefes alarak bana geldi.
"Bebeğim korkma o kadının psikolojik sorunları varmış. Bu yüzden saçmalamış." Dediğinde omuz silktim.
"Yine de bekle beni tamam mı?" Dedim emin olmak istercesine.
Arslan başını salladığında bana sarılacağını bildiğim için hemen odadan kaçtım.
Banyoya girdiğimde duşumu alarak saçlarımı kuruttum.
Üzerime elbisemi geçirerek dudaklarıma lipgloss sürdüm.

Banyodan çıkarak odaya bakındım. Arslan koltukta oturmuş ellerini dizlerinde ritim tutturarak beni bekliyordu. Pencereye diktiği gözlerini bana değdirdi.
Onu beklemeden odadan çıkarak merdivenlerden inmeye başladım.
Salak o kadar beni beklemişti ama benim onu bekleyecek halim yoktu.3
Belimin üzerinde hissettiğim baskıyla irkildim. Arslan ifadesiz bir şekilde önüne bakıyor.
"Cin misin nesin sen ya? O kadar hızlı nasıl geldin?" Dedim şaşırarak.
Arslan elimden tutarak merdivenleri inmeye başladığında ofladım. Yapıştı mı bırakmıyordu bu adam.
Merdivenlerden indikten sonra etrafa baktım.
Salona girdiğimizde yemek masası hazırlayan Gülten ve Selin'e baktım. Onlarla en son yan yana geldiğimizde ben de onlarla beraber tabak diziyordum. Şimdi ise hanımağa olmuştum. Ne hanım ağası şaka şaka.
Ahuzar teyze ve poyraz koltuklarda oturmuş konuşuyorlardı.
Bizim geldiğimizi gördüğünde bize baktılar.
Arslan beni tekli koltuğa oturttu. O da oturduğum koltuğun kolçağına oturdu.
"Gece daha iyi misin? Dün bizi endişelendirdin." Poyraz ciddi bir şekilde öne eğilerek konuştuğunda gülümsedim.
Bu evde yakın hissettiğim tek kişiydi. Bir zararı da olmamıştı bana.
"Teşekkür ederim. Biraz daha iyiyim. Sadece sanrı görmüşüm. Hepsi bu kadar." Dedim omuz silkerek.
Ben önüme donmuş kazağımın koluyla oynarken etraf sessizleşmişti.
Kafamı kaldırdığımda herkes bana bakıyordu.
"Ne oldu? Ne yaptım gene?" Dedim tereddütle.1
Poyraz kahkaha attığında Arslan'a baktım. Beni gülümseyerek iziliyordu.
"Kızım artık bu evin hanımı sensin. Arslan'ın eşi olduğun için evin hanımı da sen oluyorsun." Ahuzar teyze tebessümle bana baktığında korkuyla yutkundum.
"Hayır ben hanım olamam. Beceremem öyle şeyleri. Ahuzar teyze sen biraz daha hanım ol. Hem o kadar sene olmuşsun biraz daha olsan bir şey olmaz. Değil mi Arslan?" Dedim Arslan'a aşağıdan bakarak.
Poyraz ellerini yüzüne kapatarak güldüğünde dişlerimi sıktım. Burada ciddi bir şey konuşuyordum.
Ahuzar teyze gülümseyerek ayağa kalktı.
"Tamam sen ne zaman hazır hissedersen o zaman hanım olursun olur mu?" Dediğinde rahatlayarak nefesimi verdim.
En az yirmi yıl hanım olmazdım ben. Ehehehhe2
Poyraz ayağa kalktığında ben de ayağa kalkarak yanına giderek koluna girdim.
"Poyraz akşam davet varmış ya, sen de geleceksin değil mi?" Dedim başımı kaldırarak yüzüne baktım. Bu ailenin psikopatları baya uzundu.
"Tabi ki kızım. Bütün aile orada olacağız." Dediğinde başımı salladım.
"İyi olur valla. Bu Arslan çok sıkıcı. Zaman geçmiyor onunla. En azından seninle insanların kombinini yorumlarız." Dediğimde Poyraz başını salladı.
Arslan omzumdan çekerek beni kendiyle beraber yürütmeye başladığında gözlerimi devirmeye çalıştım. Ama her şeyde beceriksiz olduğum için bunda da beceriksizdim.
Arslan baş köşeye oturduğunda beni de yanına oturttu. Bugün iştahım yoktu. Yemek yemek istemiyordum. İç çekerek önümdeki dolu tabağa baktım. Hep sevdiğim kahvaltılıklar vardı.
"Murat nerede?" Dedim merakla.
Poyraz ağzına peynir atarken konuştu.
"Okulda işleri vardı. Okula gitti."
"Murat hiç de okuluna düşkün biri değil. Ne için gittiği açık." Dedim önümdeki sıcak sütten bir yudum aldım.
"Onun düşkün olduğu yer adam kesmek." Dediğinde yutkunarak önüme döndüm. Cesaretim bu konulara gelene kadardı işte.
Ahuzar teyze boğazını temizleyerek konuştu.
"Senin için elbise ayarladım kızım. Akşama doğru siparişi getirirler. Davette giymeni istiyorum." Dediğinde tam konuşacaktım ki Arslan sert bir sesle konuştu.
"Giysisi açık mı? Dekoltesi falan var mı?" Dediğinde dişlerimi sıktım.
"Hayır yok oğlum. Hem ben öyle giysiler seçer miyim?" Dediğinde Arslan omuz silkerek başını salladı.
"O zaman sorun yok." Dediğinde çatık kaşlarla Arslan'a baktım.
"Dekoltesi olsaydı nasıl olurdu pardon?" Dedim sinirle.
Arslan bana bir bakış atarak kahvesinden bir yudum aldı.
"Elbiseyi yakardım. Bu kadar basit." Dediğinde alayla güldüm.
"Dağ ayısı. Bu aralar ayıların kış uykusu zamanı gelmiş. Git sen de uyu-" Arslan masaya vurduğunda yerime sindim.
"Yeter Gece!! Adam öldürüyorum ben!! Adam!! Ne kadar tehlikeli işler yapıyorum biliyor musun sen!! Yeter artık!! Sözlerini dikkatli seç!! Beni deli etme!!" Dediğinde korkuyla yutkundum.
Adam resmen kükreyerek bağırmıştı.
"Sen de sus Poyraz!! Savunma bana karımı!! Bana arkadaşı gibi davranmamayı!! Kocası olduğumu öğrenecek!!"3
Masadan kalktığımda Arslan masaya vurarak bana bağırdı.
"Otur şu masaya!! Deli etme beni Gece!!" Dediğinde ağlamaya başladım. Çok kötü bağırıyordu.3
Ahuzar teyze başını ovalayarak derin bir nefes aldı. Poyraz başını sağa sola sallayarak önüne döndü.
Sandalyeme oturarak önüme döndüm. Gözyaşlarımı silerek derin bir nefes aldım.
Arslan titreyen elleriyle sigara ve çakmağını çıkardığında ters ters Arslan'a baktım. Arslan benimle göz göze geldiğinde küfür ederek elindeki sigarayı masaya fırlatarak ayağa kalktı.
Hızla salondan çıktığında Poyraz konuşmaya başladı.
"Hala sigara içmiyor deli. Bu yüzden de bize kan kusturuyor." Diye homurdandığında Poyraz'a baktım.
"Sigara içmediği için mi böyle?" Dedim şaşırarak.
Poyraz başını salladı sorma der gibi.
"Senin rahatsız olduğunu bildiğinden beri içmiyor doğru düzgün. Ama çok sinirli oluyor." Dediğinde yüzümü buruşturdum.
"Sigara dünyanın en kötü şeyi. O pis şeyi nasıl içiyorlar anlamıyorum bile." Dedim homurdanarak. Kokusu bile midemi bulandırıyordu.
"Öyle maalesef." Dedi iç çekerek.
"Artık eve gelmez değil mi?" Dedim hevesle. İlk defa bana böyle davrandığı için ekstra korkuyordum ondan.
"Yok. Davete kadar gelemez. İşleri var. İşkence edeceği bir adam var da onu- ah anne ne yapıyorsun." Ahuzar teyze Poyraz'ı cimcirdi.
Korktuğum adamın karısıydım. İşi adam öldürmek olan adamın karısıydım. Bu düşünceyle gözlerim doldu.
Bu adamdan nasıl kurtulacaktım bilmiyordum.
Bu evden adam öldürmek için çıkmıştı. Kanlı elleriyle. Kirli elleriyle adam öldürdükten sonra buraya gelecekti.
Derin bir nefes alarak korkuyla yutkundum.
Bu adam sevilmeyecek kadar korkunçtu. Sevilmeyecek kadar kötüydü. Katildi. Tehlikeliydi. Ben bu adamı asla sevmeyecektim. Asla.
Aynadan son kez üzerime bakıp Ahuzar teyzeye döndüm.

Ahuzar teyze beni beğeniyle süzerek başını memnuniyetle salladı.1
"Çok güzel olmuşsun kızım." Dediğinde başımı salladım.
Giydiğim elbise siyah uzun bir elbiseydi. Saçlarımı açık bırakmıştım. Yüzümde makyaj yoktu. Sadece kiraz rengi ruj vardı.
Ahuzar teyze koluma girerek odadan çıkarttı beni. Merdivenlerin başına geldiğimizde derin bir nefes aldım.
"Arslan birazdan gelir kızım. İşi biraz uzamış." Dediğinde ürperdim.
Poyraz adam öldürüyor demişti. Demek ki adam öldürme işi uzamıştı.
Ben böyle bir adamla bir de evliydim. Kandan bile korkardım ben. Kanı düşündüğümde bile midem bulanırdı. Ama katil bir adamla evliydim işte.
"Bu davet çok uzun sürer mi Ahuzar teyze." Dedim halsiz bir şekilde. Bugün biraz halsiz gibiydim. Kalbimi bu önümüzdeki günlerde çok yormuştum. Eh bu yüzden de bugün de yorgundum.
Bu durumum her zaman olurdu. Sabah iyiysem, akşam yorgun olurdum. Her ne kadar yorucu bir durum olsa da alışmıştım bu duruma.
"Bir iki saat durur geliriz kızım. Murat Nazlı'nın yanında. Sadece sen, ben, Arslan ve Poyraz olacağız davette." Dedi nefesini verirken. Başımı salladım.
Merdivenlerden inerek salona girdik. Poyraz telefonu ile uğraşıyordu. Bizim geldiğimizi gördüğünde telefonundan başını kaldırdı.
"Vay vay vay. Ne güzel olmuşsunuz. Siz bizim başımızı mı yakacaksınız? Bu ne güzelliktir." Poyraz şaka ile karışık konuştuğunda omuz silktim.
Ahuzar teyze benden ayrıldığında Poyraz'ın yanına giderek oturdum.
Telefonuna baktığımda instagram|reels kısmında video izliyordu.
Telefonunu elinden alarak ona baktım.
"Biraz ben kullanabilir miyim telefonu?" Dediğimde başını salladı.
İnstagramdan çıkarak barbie giydirme oyunu indirdim. Biraz stresliyidim. Belki kafam dağılırdı biraz. Ortamda oyunun sesi yankılandığında anında sesini kıstım.4
Poyraz sırıtarak telefonuna baktığında ters bir şekilde ona bakarak tekrar önüme döndüm.
Beyaz pantolonun üzerine crop deniyordum.
"Zaten gün içinde crop giyen bir sürü kişi var gına geldi Gece. Oyunda bari gitmeyin şunu." Dediğinde hak vererek başımı salladım.
"Haklısın Poyraz. Sanki başka bir şey kalmamış gibi herkes crop giyiyor."
Kimsenin giyim biçimine karışma hakkım tabiki de yoktu ama herkes crop giyiyordu.
Hatta mağazalarda bile crop olduğu için bir süre doğru dürüst tişört bulamamıştım.
Kapıdan gelen sesle bilrikte yutkunarak telefonu Poyraz'a verdim.
"Poyraz eğer Arslan'sa ona sigara ver içsin olur mu?" Dedim korkuyla.
Poyraz burnundan güler gibi bir ses çıkardı.
"Sana bir şey yapmaz abim. Ama yine de üstüne gitme bugün." Dediğinde anında başımı salladım.
"Yok üstüne gidecek kadar cesaret yok bende." Dedim kalbimi tutarak. Biraz sızı vardı kalbimde lakin sorun etmedim. Arada ilaç içsem bile olurdu işte.
Arslan salondan içeriye girdiğinde kafamı eğerek parmaklarımla oynamaya başladım.
Sabah kahvaltısında çok kötü bağırmıştı ve ben bugün onunla fazla konuşmak istemiyordum. Korkuyordum ondan. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. Benden daha beterdi.
Arslan benim yanıma kadar gelerek elimi tuttu. Dövmeli eline yutkunarak baktım. Eğer şimdi karşı çıkarsam üstüme daha da gelebilirdi. Belki de bağırabilirdi bu yüzden sustum.
Arslan beni kaldırdığında önüme bakarak eteğimle oynamaya başladım.
Arslan sıkıntılı bir nefes vererek annesine baktı.
"Anne siz Poyraz'ın arabasıyla gideceksiniz." Dediğinde dilimi ısırdım.
Ben de onlarla gitmek istiyorum dersem sinirlenebilirdi.
Ahuzar teyze ve Poyraz onaylayarak salondan çıktıklarında biz de arkalarından yürüdük.
Siyah kabanımı giyerek dışarıya çıktık.
Arslan yine siyah bir takım elbise giymişti. Zaten her zaman böyle giyiniyordu.
Etrafa baktığımda etrafta bir sürü siyah giyinmiş adam vardı ve her köşe başında bekliyorlardı. Önümde de zaten on tane araba vardı.
Poyraz ve Ahuzar teyze ortada duran arabalardan birine bindiler. Arslan belimden tutarak beni de ortada duran siyah arabaya bindirdi kendi de bindiğinde kemerimi taktım.
Ön tarafta bulunan arabalara hareket etmeye başlayınca Arslan da arabayı sürmeye başladı.
Başımı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım.
Arslan elimi tutarak dizine koyduğunda hiç bir tepki vermedim. Zaten karşı çıksam ve ya elimi çeksem yeniden elimi tutacaktı.
Başımı yeniden cama çevirirken Arslan konuştu.
"Durgunsun bebeğim." Dedi sert sesiyle.
"Hayır durgun değilim." Dedim mırıldanarak.
"Gece sabah sana bağırdığım için üzgünüm. Sadece biraz sinirliydim ve sana patladım." Dedi ifadesiz bir sesle.
"Belki de haklısın. Ben mızmız biriyimdir." Dedim omuz silkerek.1
"Bebeğim mızmız değilsin. Ben sana dair ne varsa seviyorum. Lütfen kendine böyle şeyler söyleme." Dediğinde sessiz kaldım.
Bilmiyordum ben gerçekten de belki de mızmız biriydim. Ama benim bir suçum da yoktu ki. Ben annemle yaşayan, okuyan genç bir kızdım sadece. Hayatıma giren ve beni tehditleriyle karısı yapan Arslan'dı.
Ben onun suyuna gitmek istemiyordum. Her şeyine karşı çıkmak istiyordum. Onun karısı olmaya zorlanmıştım. Bari ona karşı gelerek canını sıkmak istiyordum işte. Komikti bu çabam ama öyleydi işte.
Bundan sonra yarım saat boyunca yol sessizlikle geçti. Arslan arada bana bakıyordu. Hissediyordum. Ama ben başımı cama yaslamış camdan geçen yolu izlemiştim.
Araba durduğunda ön camdan dışarıya baktım. Bir sürü gazeteci bizim arabamıza bakıyordu. Stresle alt dudağımı ısırdım.
Arslan arabadan inerek benim kapıma geldi ve kapımı açarak elini uzattı. Derin bir nefes alarak elimi uzattım. Arslan beni arabadan çıkarttığında belimi tuttu ve başımdan öptü.
"Sen hiç sesini çıkarma bebeğim. Ben gazetecilerle konuşurum tamam mı?" Dediğinde başımı salladım. Zaten konuşacak havamda değildim.
Arslan beni davetin yapılacağı binanın önündeki kırmızı halıya yürüttü.
Kamera ve mikrofonlara şaşırarak baktım. Arslan ünlü müydü? Bu kadar kamera olması şaşırtıcıydı çünkü.
Sarışın ve kulağında küpe olan adam mikrofonu Arslan'a doğrultarak konuştu.
"Arslan bey öncelikle evliliğiniz için sizi tebrik ederim. Mardin'de olan düğününüz hala konuşuluyor. Sizi hiç bir şekilde bir kadınla görmedik bu zamana kadar. Nasıl oldu da karınız sizin kalbinizi çaldı?"
Adamın gülerek konuşmasıyla birlikte dudaklarımı birbirine bastırdım.
Bana ilk görüşte aşık olmuş. Peşimi bırakmadı. Onun yüzünden şiddet bile gördüm. Kaçtım, buldu. Tehdit etti. Ve mecburen evlendim. Yeterli mi muhabir bey?
Arslan bana bakarak başımdan öptü.
"Hayatımın aşkını bu yaşıma kadar beklemişim. Benim için karımdan öncesi ve sonrası var. Eh, sevdiğim kadını bulmuşken oyalanmadan evlendik. Biliyorsunuz ben geri kafalı bir adamım. Sevgili işlerini uzatmak istemedim." Dediğinde muhabir gülümseyerek onayladı.
"Gözde bekardınız evlenmeden önce. Herkes sizin ne zaman evleneceğinizi bekliyordu. Evlendiğinizi öğrendikten sonra artık ne zaman bir çocuğunuz olur diye konuşuyorlar. Çocuk düşünüyor musunuz?"
Hah. Ben bu adamdan kurtulmayı düşünürken bir de çocuk mu yapacaktım. Bu sadece komik bir şaka olurdu. Allah korusun.
Arslan bana gülümseyerek baktıktan sonra kameremana döndü.
"Eşim şu an bir çocuk düşünmüyor. Hazır değil. Ama ondan ona benzeyen bir kız çocuğum olsun çok isterim." Bana bakarak gözleri parlayarak söyledikleriyle moralim bozuldu.
Çocuk hayalleri bile kurmuştu psikopat.
"Bu kadar soru yeter karım daha fazla dışarıda kalırsa üşüyebilir." Arslan adamlarına işaret yaptığında önümüzde etten bir duvar oluştu.
İçeriye geçtiğimizde çalışanlar kabanımı üzerimden çıkardılar. Etrafa baktığımda hayranlıkla gözlerimi gezdirdim. Burası aşırı güzeldi.
Arslan beni belimden büyük bir kapıya yönlendirdiğinde dudaklarımı büzdüm.
Kapı açıldığında balo salonu olduğunu gördüm buranın ve bir sürü insan bana ve yanımdaki Arslan'a bakıyordu.
Arslan beni yürütmeye başladığında etrafımdaki beni inceleyen insanlara bakıyordum.
Bazı kadınlar beğeniyle, bazıları kıskançlık ile ve bazıları ise merakla bakıyordu. Kurtlar sofrasıydı burası. Eğer Arslan olmasaydı beni yerler gibi hissediyordum.
Ahuzar teyze ve Poyraz'ın yanına geldiğimizde hemen Poyraz'ın yanına geçtim. Büyük bir masada oturuyorduk.
"Ne kadar rüküşler. O kadar paranız var giyinmeyi öğrenin." Poyraz homurdanarak konuştuğunda bir adamla konuşan Arslan'a baktım.
"Yeter Poyraz sus artık. Sanane insanların giyiminden." Ahuzar teyze Poyraz'a kızdığında onlara baktım.
"O kadar kötü giyinmişler ki gözlerim kanadı." Dediğinde önümdeki sudan bir yudum içtim.
Etrafa öylesine bakıyordum. Yanımıza Arslan ve yanında bir adam geldiğinde Ahuzar teyze gözleriyle ayağa kalk dedi. Bu kadın da bir garipti ama neyse.
Arslan rahatsız bir şekilde elini belime koyarak adamı tanıttı.
"Benim arkadaşım sayılır bu beyfendi Gece. Aka Mercan." Aka elini uzattığında Arslan belimi sıktı. Dişlerimi sıkarak başımı eğdim.
"Memnun oldum Aka bey." Dedim yutkunarak.
Bu adamın elini sıksaydım kesinlikle Arslan sorun çıkarırdı ve benim kafam bu adamın bağırmasını kaldırmazdı.
Aka denen adam elini indirerek güldü.
"Ben de memnun oldum yenge. Bu arada tebrik ederim." Dediğinde başımı salladım.
Arslan boğazını temizleyerek belimi okşadı.
"Seninle daha fazla konuşmak isterdim ama daha tanışmamız gereken insanlar var Aka." Dediğinde Aka sorun değil dercesine başını salladı.
Daha sonraki saatlerimiz bazı insanlarla tanışmak ile geçti.
Hepsi hiç tekin insanlar değil gibiydi. Sanki Arslan tekindi.
Şimdi ise Ahuzar teyze etrafta insanlarla konuşarak geziniyordu. Arslan bir adamla hararetle konuşuyordu.
Poyraz önümdeki kadını gözleriyle işaret ederek konuştu. Önümdeki kadına baktım.
"Hele hele. O kırmızı elbiseye olmuş mu o saç. Bale topuzu yapmış. Hele ayakkabıya bak. O hareketli elbiseye bu ayakkabı olmuş mu?" Dediğinde önümdeki çerezden ağzıma attım.
"Bence o kırmızı elbisenin altına stiletto giymeliydi. Ama mat bir renk olmalıydı. Saçları da su dalgası olsaydı hoş olabilrdi." Dedim gözlerimi kısarak.
"Mat bir renk..." dedi düşünür gibi. "Aslında gümüş rengi olsa."
"O bile olurdu. Ama bu ayakkabı olmaz yani. Baksana göz yoruyor." Dedim ifadesiz bir suratla.
Etraf alkışlanmaya başladığında merakla etrafa baktım.
Arslan sahnede kürsünün önünde konuşma yapmaya başladığında herkes pürdikkat Arslan'a bakmaya başladı.
Dirseğimi masaya yaslayarak elimi çeneme koydum.
"Buraya gelerek evlilik davetimizde bizimle mutluluğumuzu paylaştığınız için teşekkür ederiz." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
Vay canına teşekkür edebiliyormuş.
Arslan gözlerini bana dikerek tebessümle konuştu.
"Eşim ve kadınım Gece Kurtoğlu'nu buraya gelmesini rica ediyorum." Dediğinde irkilerek dikleştim.2
Poyraz kolumu dürttüğünde Poyraz'a ters ters bakarak ayağa kalktım.
Arslanı yolasım vardı. Ne diye beni yanına çağırıyordu ki.
Ayağa kalkarak zoraki bir şekilde tebessüm ederek sahneye yürümeye başladım.
Sahneye vardığımda Arslan belimden tutarak yanağımı öptü. Herkes gülerek alkışladığında ayağındaki topuklu ayakkabıyı kafalarına fırlatma fikri çok cazip geldi ama Arslan engeli vardı.
Arslan beni mikrofonun önüne getirerek geri çekildi. Stresle boynumu kaşıyarak insanlara baktım. Ben çok stres olurdum böyle şeylerden.
Aslında şimdi enerciii diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.1
Zoraki bir şekilde gülümseyip mikrofona eğildim. Arslan benim için mikrofonu indirmişti.
"Bizi kırmayıp davetimize teşrif ettiğiniz için teşekkür ederiz. Hepiniz hoş geldiniz. Umarım keyifli saatler geçirirsiniz." Diyerek geri çekildim. Arslan belimden tutarak mikrofona eğildi.
"Herkese iyi eğlenceler." Dedi ve beni belimden tutarak sahneden indi.
Yanımdan geçen garsonu durdurdum. Bir tane bardağa uzanacakken Arslan ellerimi tuttu.
"Kalp hastasısın bebeğim. Bunlar alkollü içecekler." Dediğinde başımı salladım.
"Ee ben susadım." Dedim etrafta gözlerimi gezdirerek.
Arslan elindeki içeceği bana uzattı.
Uzattığı içeceği koklayarak içtim.
"Lavaboya gitsem olur mu?" Dedim Arslan'a bakarak.
Arslan sıkıntıyla bana bakarak başını salladı.
Eliyle bir yere işaret yaptığında o tarafa baktım.
Bir tane adam buraya geliyordu. Umut denen adamdı bu kişi.
"Buyur abi." Umut bana bakmadan Arslan'a bakarak konuştu.
"Yengen lavaboya gidecek. Ona eşlik et. Benim annemle terasta bir şey konuşmam lazım." Dediğinde Umut başını eğerek geriye çekildi.
Arslan belimden tutarak beni yanağımdan öptü.
"Yanlış bir şey yapma bebeğim tamam mı? Yoksa ne olur biliyorsun." Dediğinde nefretle baktım Arslan'a.
Lavaboya yürüyerek içeri girdim. Elimi yıkayarak aynadan kendime baktım.
Aslında Arslan ölse bu şıklıkla cenazesine gidebilirdim.
Siyah elbisem baya güzeldi çünkü. Dışarıya çıkarak etrafa baktım. Umut beni kapının önünde bekliyordu.
Çekingen bir şekilde elimi önümde birleştirerek önünden geçtim. Tekrardan balo salonuna geldiğimizde etrafa baktım.
Arslan'ın terastayım dediğini hatırladığımda terasa doğru yürüdüm. Kapının önünde adamlar vardı. Kaşlarımı çattım.
Adamlar benim geldiğimi gördüğünde anında başını yere eğdiler. Ay adamlar baya uzun ve irilerdi. Sessiz bir şekilde önünden geçtiğimde bir şey demediler.
Kapıyı sessizce açarak içeriye baktım. Ahuzar teyze Arslan'a bağırıyordu.
"Allah'ın cezası adamı niye öldürdün!!" Dediğinde nefesimi tuttum.
Arslan gayet rahat bir şekilde omuz silkerek silahını beline koydu.
"Gece'yi süzüyordu. Arkadaşına çok beğendiğini söylemiş ben de öldürdüm." Dediğinde gözlerim doldu.
"Neden burada öldürdün Arslan!! Depoya götürseydin ya!!" Dedi anlamazca.
"O kadar dayanamazdım. Sabahtandır diken üstündeydim. Bir de senin benden Gece'nin okuluna gitmeni istemen delirtti beni." Dedi dişlerini sıkarak.
"Gece o kadar emek verdi. Ela delirir. Ona söz verdim. Gidecek okulun-"
"Gitmeyecek anne. Giderse benden daha da uzaklaşır. Zaten sevmiyor beni. Daha da uzaklaşır benden." Dediğinde kaşlarımı çattım.
Ben okula gideceğim diye sevinirken bu adam beni okula göndermeyecekti demek.
"Oğlum Gece senden daha da nefret eder. Göndermezsen her şey daha da kötü olur."
"Gitmeyecek o kadar. Bok gibi param var. Çalışmasına bile gerek yok." Dediğinde Kapıyı açarak içeriye girdim. Kapıyı büyük bir kuvvetle kapattım.2
Arslan arkasına yürüyerek beni gördüğünde sıkıntılı bir nefes verdi. Ama aklına her ne geldiyse bana gelmeye başladı.
"Benim okumamı engelleyemezsi-"
Ayağıma değen sıvıya baktığımda kan olduğunu gördüm. Dudaklarım titryerek az ilerisine baktım.
Yerde bir adam yatıyordu ve kafası dağılmıştı. Kan kokusu vardı. Yoğun bir kan kokusu. Midem bulandı. Öğürerek geriye gitmeye çalıştım lakin ayağımın kaymasıyla kan birikintisine düştüm. Kusmaya başlamamla birlikte daha da beter ağlamaya başladım.
Ceset vardı. Ceset vardı ve ben o cesetin kanının içine düşmüştüm.
Arslan bana gelerek koltuk altlarımdan tuttuğunda bağırarak çırpındım.
"Bırak beni!! Katil!! Adam ölmüş!! Öldürdün onu!!" Dedim şokla. Elbisemin bir bölümü kan olmuştu. İğrençti.
Katil olduğunu biliyordum. Mafya ve katildi. Evet bunu biliyordum. Lakin bunu görmek bambaşka bir şeydi.
Arslan beni kucağına aldığında çırpınmaya devam ettim.
Her yerim kan olmuştu. Ölen birinin kanı üzerimdeydi. Bu düşünceyle daha beter ağlamaya başladım.
Arslan küfür ederek beni yere bıraktığında koşmaya başladım.
O kadar hızlı koşuyordum ki ilk defa bu hızda koşuyordum.
Balo salonunun içine girdiğimde herkes nida atarak bana bakmaya başladı.
"Gece!!!" Arslan kükreyerek arkamdan geldiğinde insanların arasından koşmaya başladım.
İnsanlara çarparak koşarken arkamdan iki tane siyahlı adamın da geldiğini gördüm.
Koridora çıktığımda iki tane adam gördüm.
Korkuyla aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Eğer bana dokunursanız Arslan'a beni taciz ettiğinizi söylerim!!!" Dedim bağırarak.
Adamlar çaresizce birbirlerine bakarak önümden çekildiler. Ölmeyi göze alamadılar herhalde.
Kapının sonuna doğru kosarak dışarıya çıktım. Üstümden gelen kanın kokusuyla ağlamaya başladım. Midem bulanıyordu.
Koridorun başında silah sesi geldiğinde çığlık attım. Büyük ihtimalle tehdit ettiğim adamları Arslan öldürmüştü.
Merdivenlerden inerek etrafıma baktım. İleriden bana doğru gelen adamlarla birlikte korkuyla yutkundum.
Büyük bir hızla karşı kaldırıma koşmaya başladım. Lakin üzerime gelen arabayla birlikte çığlık attım. Far gözlerimi kör ettiğinde araba büyük bir gürültüyle bana çarptı. Havaya uçarak sert bir şekilde yere düştüğümde gözlerimdeki yaşlarla birlikte bana doğru koşan Arslan'a baktım.
Galiba ölüyordum. Keşke annem yanımda olsaydı. En azından onu görerek ölürdüm...
"Hayır!! Hayır!! Gece!! Bana bak güzelim!! Allah'ım hayır!!"1
Kafam yumuşak bir şeyin üzerine geldiğinde tepkisiz bir şekilde boş boş karşıya bakıyordum. Arslan beni dizine yatırdığında yutkunarak Arslan'a baktım.
O gözleri dolmuş kanlı saçlarımı yüzümden çekerken ceketiyle başıma baskı uyguluyordu.
"Bebeğim!! Kurtulacaksın!! Sana hiç bir şey olmayacak!! Tamam mı bebeğim!!" Dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.
Arslan kafasını arkaya çevirerek bağırdı.
"Umut!! Arabayı getir!! Hızlı ol piç kurusu!!" Ağzından tükürükler saçarak bağırdı.
O kadar çok bağırmıştı ki sanki yer titremişti.
Ama kafamdaki uğultular yüzünden rahatsız olamamıştım.
"Güzel sevgilim!! Sana söz veriyorum ki kurtulacaksın tamam mı?!! Sadece az bir şey dayan tamam mı?!! Lütfen o öldüğüm gözlerini kapatma!!" Gözlerinden düşen yaşla birlikte bağırdığında kulaklarım uğuldamaya başladı.
"Ar-slan, annem, annemi ona sevdiğimi söyle." Zorlukla konuşarak gözümdeki yaşlarla birlikte gözlerim kapanmıştı.
Arslan'ın canhıraş bir şekilde bağırdığını duymuş ama tepki vermemiştim.8
Okur Yorumları | Yorum Ekle |