24. Bölüm

24

İlayda
adoranightt

♧ ♧ ♧

 

Saçlarımın okşaması ile gözlerimi kırpıştırarak kirpiklerimi geriye ittim.1

 

Arslan beni gülümseyerek izliyordu. Gülümsedim.

 

Akşam olmuştu büyük ihtimalle. Çünkü hava kararmıştı. Esneyerek gerindim.

 

Arslan şakağıma öpücük kondurduğunda gülümsedim.

 

"Fazla mı uyumuşuz? Saat kaç?" Dedim pencereye bakarak.

 

"Saat akşam sekiz yavrum." Dedi saçlarıma öpücük kondurarak.

 

"Çok uyumuşuz." Dedim oturur pozisyona gelerek. "Ayıp olmuştur şimdi. O kadar saattir odamıza çekildik." Dedim gözlerimi ovuşturarak.

 

Arslan gülümseyerek yanağımı okşadı.

 

"Odamız mı?" Dedi inanmazca.

 

"Evet odamız. Odamız değil mi burası?" Dedim anlamaz bir şekilde.

 

"Odamız, odamız da senin odamızı benimsemen beni mutlu etti." Dediğinde başımı salladım.

 

"Evet gözlerinden mutluluk akıyor resmen." Dedim kıkırdayarak.

 

"Mutluluğumun sebebisin. Seninle geçirdiğim her an benim için mutluluk kaynağı."

 

"Evet hanımcı bir aşk adam olduğuna göre ben kaçar." Dedim yataktan bacaklarımı sallayarak.

 

Arslan belimden tutarak beni göğsüne çektiğinde kıkırdadım.

 

Arslan dudaklarını boynuma değdirerek öptü. Titrek bir nefes alarak yutkundum.2

 

Elimi bir koluna koyduğumda gözlerimi büyüttüm. Ne kadar kaslı ve büyüktü be.

 

"Ayı gibisin Arslan. Bu kadar kası nasıl yaptın." Dedim başımı geriye atarak. Ellerimi koluna koydum.

 

Arslan kokumu içime çekerek öpücük kondurdu kulağımın arkasına. Huylandığım için başımı yana eğdim.

 

"Sana daha iyi sarılmak için yaptım bu kadar kası." Dedi keyifli bir sesle.2

 

"Hayır, onun için değil. Ben kaçtığım zaman beni kolaylıkla tutman için bence." Dedim gülerek.1

 

Arslan kasılarak sessiz kaldığında başımı çevirdim. Derin bir nefes aldığında benim de göğsüm onunla beraber hareket etti.

 

"Yanlış bir şey mi söyledim Arslan?" Dedim kaşlarımı çatarak.

 

Arslan sıkıntıyla soluk alarak boğuk bir sesle konuştu.

 

"Hayır, aklıma sadece bugün önemli biriyle tanışacağın geldi. Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." Dedi sıkıntıyla.

 

Dizlerimin üzerinde doğrularak Arslan'a döndüm.

 

"O kişi kim?" Dedim merakla.

 

Arslan dudaklarını yalayarak benim belimden tuttu.

 

"Bak bunu yapmak zorundaydık Gece. Zaten detaya inmek istemiyorum." Dedi bana temkinli bir ifadeyle bakarak.

 

"O kişinin kim olduğunu söyleyecek misin?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.

 

Arslan sıkıntılı bir nefes vererek pencereden dışarıya baktı bir süre. Ben de onun gözlerine bakıyordum söylemesi için.

 

Aniden bana bakarak dudaklarını araladı.

 

"Annen, senin bir annen var Gece." Dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.

 

Yanlış duymuş olmalıydım. Çünkü Arslan annemin vefat ettiğini söylemişti.

 

"Ne dedin sen az önce? Ben yanlış duydum sanırım." Dedim titrek bir nefes alarak.

 

Arslan gözlerini yumup açtı.

 

"Yanlış duymadın Gece. Doğru duydun annen yaşıyor ve aşağıda seni bekliyor." Dediğinde dizlerimin üzerinde oturarak titrek bir nefes aldım.

 

"A-ama sen...sen demiştin ki-"

 

"Annen ve ben senin iyiliğin için bu durumu sakladık senden. Gece'm annen sana her şeyi anlatacak." Dedi tereddütle.

 

"Bana yalan söyledin." Dedim belimde duran ellerinden kurtularak yataktan atladım.

 

Muhtemelen afalladığı için böyle kolay kurtulmuştum elinden.

 

Arslan da ayağa kalkarak yutkundu.

 

"Bebeğim annen ve ben mecburduk. Sana nedenini annen açıklayacak."

 

"Bana yalan söyledin!! Gözlerime bakarak bana yalan söyledin!!" Dedim kızgınlıkla. "Benim annem varmış ama bana yalan söylediniz. Neden ki?!!" Dedim anlamaz bir şekilde.1

 

"Bunun nedenini annenden duymak daha iyi Gece. Ben sana anlatamam." Dedi saçlarını çekiştirerek.

 

"Cidden neden benden sakladınız anlamıyorum. Ben yalandan nefret ederim. Ve benden bunu sakladın." Dedim çatık kaşlarımla beraber.

 

Kalbim kırılmıştı gözlerime bakarak yalan söylemişti. Bu beni kırmıştı.

 

"Gece annen zor bir süreçten geçiyor. Böyle yaparak anneni üzmeni istemiyorum." Dedi anlayışlı bir ifadeyle.

 

"Zor bir süreç mi? Ne süreci?" Dedim endişeyle.

 

Arslan alnını ovalayarak derin bir nefes aldı.

 

"Annen, annenin beyninde tümör var." Dediğinde nefesimi tutarak şokla geriye doğru bir adım attım.

 

Kalbimi tutarak derin nefesler aldım. Diğer elimi boğazıma sararak dolu gözlerimle Arslan'a baktım.

 

Daha yeni annem olduğunu öğreniyordum ve üstüne annemin beyninde tümör olduğunu da öğreniyordum.

 

"Ne?" Dedim yutkunarak. "Ne tümörü ne diyorsun sen?" Dedim dolu gözlerle.

 

Arslan dudaklarını yalayarak bana doğru gelerek omzumdan tuttu ve yatağa yürüterek oturttu.

 

Ben de şokla birlikte tepki veremiyordum.

 

"Annen hasta bebeğim. Çok hasta. Annen son zamanlarını seninle geçirmek istiyor."

 

"Ama tedavisi yok mu bu hastalığın Arslan?" Dedim titreyerek.

 

"Tedavisine çok geç kalınmış Gece. Son evresinde tümör. Üç aylık bir ömrü var annenin. Çok üzgünüm." Dediğinde ağrıyan kalbimi tuttum.

 

Arslan küfür ederek ayağa kalktı.

 

"İşte bu yüzden sana anlatmak istemedim Gece. Kalbin kaldıramayabilir bu durumu." Dedi çekmeceden ilaç alarak yanıma oturdu ve suyla beraber ilaçları bana uzattı. İlaçlarımı içerek derin nefesler almaya başladım.

 

"Arslan annem gidecek mi? Ben onu tanımıyorum ama kalbim acıyor." Dedim ağlamaya başlayarak.

 

Arslan beni göğsüne çekerek sırtımı sıvazladı.

 

"Gece lütfen üzülme. Kalbin için endişeleniyorum. Hem annen seni üzgün görürse çok üzülür. Onun için mutlu olmaya çalış." Dedi başıma öpücük kondurarak.

 

"Bırak beni!! Çek ellerini üzerimden. Bana yalan söyledin sen." Dedim hırçın bir şekilde.

 

Arslan beni kucağına çekerek kaslı kollarını belime sardı.

 

"Kalbin zaten hassas gece. Bak haberi duyduğun an kötü oldun. Ben risk almak istemedim." Dedi gözlerindeki pişmanlıkla.

 

"Neden böyle bir şey yaptın ki!! Bu çok anlamsızca!! Bırak beni!! Yalandan nefret ederim ben!!" Dedim dolu gözlerle.3

 

Arslan dudaklarını yalayarak sabırla derin bir nefes aldı.2

 

"Gece kalbin çok hassas. Ve sen kaza geçirdin. Sen zaten beni hatırlamıyordun. Kimseyi hatırlamıyordun. Ben nasıl annenin hasta olduğunu söylerdim ki sana. Zaten zor zamanlar geçirdin. Kalbine bir zarar gelmesine dayanamazdım. Beni de anla güzelim." Dedi yanağımı okşayarak.

 

Haklı gibiydi sanki. Ben kimseyi tanımıyordum ki. Hem annemle konuştuktan sonra daha iyi anlayacaktım bu olanları.

 

"Bana bir daha yalan söylersen seninle asla konuşmam Arslan. Yemin ederim." Dedim omzuna vurarak.

 

Arslan sessiz kaldığında iç çektim.

 

"Annemi görmek istiyorum Arslan. Ona sarılmak istiyorum." Dedim burnumu çekerek.

 

"Duş almak ister misin yavrum? O sırada ben de bir telefon görüşmesi yaparım. Sonra da aşağıya iner anneni görürüz." Dedi sevecenlikle.

 

"Tamam bırak beni." Dedim soğuk bir sesle.

 

"Gece lütfen bana soğuk yapma. Sen böyle yapınca ben mutsuz oluyorum."

 

"O zaman biraz mutsuz ol. Hem bana yalan söylediğin için biraz da düşünürsün." Dedim gözlerimi yüzünden çekerek.

 

"Şimdi bırak beni duş almak istiyorum." Dedim saçlarımı arkaya atarak.

 

"Seni zorlmak istemiyorum ama bana böyle davranmanı da istemiyorum." Dediğinde sessiz kaldım.

 

Arslan beni bıraktığında yüzüne bakmadan banyoya gittim. Kapıyı kapatarak duvara yaslandım.

 

Benim annem vardı ama hastaydı. İç çekerek sakin kalmaya çalıştım. Önce annemi görmek istiyordum.

 

Üzerimdeki kıyafetlerden kurtularak duşa girdim. Duşumu aldıktan sonra bornozumu giyerek saçlarıma havlu sardım. Yüzümü nemlendirdikten sonra banyodan çıktım.2

 

Arslan üzerini değiştirmiş ve camın önünde kaşları çatık bir şekilde telefonla konuşuyordu.

 

"Her yere adam koyun Umut. Her ne kadar şu an bir şey yapmıyorlarsa bile eninde sonunda yapacaklar. Hem hiç bir şey yapmasalar bile Ela teyzenin intikamını alacağım. Siz içlerine de adam yerleştirin tamam mı?" Dedi sert bir sesle.

 

Yutkunarak giyinme odasına yürümeye başladım. Cidden benimle konuşurken nasıldı, başkalarıyla konuşurken nasıldı. Ve ben yalan yok o halinden ürküyordum.

 

Dudaklarımı büzerek elbiselerimin önüne gelerek üzerime uygun elbislere bakmaya başladım. Gördüğüm rahat kıyafetlerle gülümsedim ve üzerime geçirmeye başladım.

 

Aynadan üzerime bakarak başımdaki havluyu çıkardım.

 

 

Saçlarımın ıslaklığını alarak omuz silktim. Bir saat kurutmakla uğraşmak istemiyordum. Hem annemi de görmek istiyordum.1

 

Giyinme odasından çıkarak kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

"Anneme gitmek istiyorum." Dedim ters bir şekilde beni süzen Arslan'a bakarak. Gözleri bir süre gerdanımda durakladı fakat yeniden gözlerime çıkardı siyah gözlerini.

 

"Saçların ıslak. Hasta mı olmak istiyorsun." Dedi yanıma gelerek.

 

"Ev çok sıcak bir şey olmaz." Dedim huysuz bir şekilde.

 

Arslan belime sarıldığında geriye çekildim.

 

"Gece, yavrum bak yapma böyle. Gerçekten isteyerek olmadı. Mecburdum."

 

"Bu senin yalancı olduğun gerçeğini değiştirmez." Dedim çatık kaşlarla.

 

"Yalancı değilim sadece annenin bu durumunu saklamak istedik. Annenle konuş istersen."

 

"Onunla konuşmak istiyorum zaten." Dedim yutkunarak.

 

Arslan elimden tutarak beni banyoya getirdi.

Kaşlarımı çatarak arkasından baktım.

 

"Ne yapıyorsun? Bırak artık anneme gidelim." Dedim elimi çekiştirerek.

 

Arslan belimden tutarak beni tezgaha oturttu.

Dolaptan kurutma makinesi çıkararak bana baktı.

 

"Hasta olmanı istemiyorum." Dedi elindeki kurutma makinesinin fişini prize takarak saçlarıma tutmaya başladı. Oflayarak tekrar kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

"Yalancı olmak nasıl bir duygu Arslan. Biraz merak ediyorum da." Dedim homurdanarak.

 

Arslan cevap vermeden narin bir şekilde saçlarımı kurutmaya devam etti. Sanki çok önemli bir iş yapıyor gibiydi. Ciddi ve odaklanmıştı saçlarıma.

 

Yani bu hallerine birazcık düşüyordum. Yani her kadın böyle birine düşerdi bence. Sana ilgili ve aşık bir adam. Bence iyiydi yani.

 

"Cevap vermekten de kaçıyorsun. Yalancı olduğun için seninle bir ay konuşmayacağım." Dedim memnunuyetsiz bir şekilde.

 

Arslan aniden gözlerini bana çevirerek gözlerini kıstı.

 

"Eziyet edeceksin bana yani. Biricik kocana." Dedi kaşlarını kaldırarak.2

 

Burnumu kırıştırdım.

 

"Biricik kocam bana yalan söylemezdi ama sen söylüyorsun. Belki de seni boşayıp başka bir koca bulmalıyım." Dediğimde Arslan'ın gözleri sinirle parladı.

 

"Gece!!" Diye beni uyardığında omuz silktim.

 

"Ne?" Dedim dudağımı ısırarak.

 

Arslan sakin kalmak adına derin bir nefes aldı.

 

"Güzelim." Dedi sakin bir şekilde. "İntikamını alıyorsun zaten. Bir daha böyle bir örnek verme."

 

"Tamam vermem. Sen de yalan söyleme." Dedim sinirle.

 

Sessiz kaldığında gözlerimi üzerinden çekerek aynaya baktım.

 

Arslan saçlarımı kurutarak taradı. Cidden pek anlıyor gibi değildi ama yine de iyi yapıyordu. Acıtmıyordu canımı.

 

"Ah acıttın." Dedim bilerek yalan söyleyerek.

 

Arslan durarak bana baktı.

 

"Yalan söylediğini anlıyorum Gece."

 

"Oha be nereden anladın?" Dedim şaşırarak.

 

"Aldığım eğitimler yüzünden artık duyguların ne ifade ettiğini biliyorum sadece." Dedi derin bir nefes alarak.

 

"Nasıl bir eğitim. Askerdeki gibi mi."

 

"Hayır daha farklı. Ama bu başka bir günün konusu. Başka zaman konuşuruz bu konu hakkında." Dediğinde başımı salladım.

 

Arslan saçımı taramayı keserek aynadan bana baktı.

 

"Bak güzelim ne kadar güzel oldun. Bir daha saçlarını nemli bırakma." Dedi yanağımdan makas alarak.

 

"Ne yani? Ben saçlarım ıslakken güzel değil miyim?" Dedim alıngan bir şekilde.

 

"Bu da nereden çıktı yavrum?" Dedi elindeki cihazı lavaboya bıraktı.

 

"Ne kadar güzel oldun, dedin. Saçlarım ıslakke-"

 

"Bebeğim neden öyle bir şey diyeyim. Sen her halukarda güzelsin. Benim güzelimsin." Dedi yumuşak bir sesle.

 

"Ne yani ben şişman olsam beni sevmez miydin?" Dedim yutkunarak. Arslan konuşacakken başımı sağa sola salladım.1

 

"Bütün erkekler aynısınız." Dedim kınayarak ve lavabodan inerek banyodan çıktım.

 

Arslan en son şokla bana bakıyordu. Umrumda değildi.

 

Odadan çıkarak asansöre giderek düğmeye bastım. Arkamdan adım sesleri duyduğumda suratımı asarak kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

Asansör kapısı açıldığında içeriye geçtim.

 

Arslan da içeriye geçerek önüme geldi ve beni kafesledi.

 

Yukarıdan ona baktığımda yutkundum.

 

"Git ben çirkinim ya, git başka güzel kız bul. Git." Dedim sinirle.

 

"Cidden Gece senden başkasını görür mü gözüm? Hem sen kendine nasıl çirkinim dersin. Dünyanın en güzel kızısın sen. Kalp hırsızısın. Benim gibi adamı kendine aşık etmiş kadınsın. Düşün ne kadar güzel ve mükemmel bir kadın olduğunu." Dediğinde sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

Esmer teninde olan adem elmasına bakarak kaşlarımı çattım.

 

Ne kadar yakışıklı, kütür kütür4

 

Sen kimsin ve nereden çıktın be!!

 

Ben senin iç sesinim salak! Şükür eski haline dönüyorsun da ben de gelmeye başladım.

 

Adam gibi dur o zaman, yoksa seni tekrar gönderirim nereden çıktıysan.

 

Aman be, gerçekleri söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

 

Evet, dokuzuncu köyde ben oluyorum.

 

Adama bak ne kadar yakışıklı. Cidden cenneti yaşıyorsun aptal balık.

 

Sanane be benden bak git başımdan yoksa kötü yaparım seni he.

 

Ne yaparsın, manifest mi yaparsın?

 

"Evet manifest yaparım. Görürsün gününü." Dedim kaşlarımı çatarak.

 

"Gece bebeğim, iyi misin?"

 

Arslan omzumda dokunduğunda irkilerek yüzüne baktım.

 

"Ha? Ne oluyor?"

 

"Dalıp gitmiştin. İyi misin güzelim?"

 

"Evet iyiyim, sadece bana yalan söylediğin için üzgünüm." Dedim iç çekerek. Bir de şu iç sese sinirlendim.

 

"Biliyorum annemin anlatması gerek bazı şeyleri." Dedim iç çekerek.

 

Arslan sessiz kalarak önümden çekildi ve duvara yaslanarak beni izlemeye başladı.

 

"Arslan ben anneme sarılmak istiyorum. Bir de yarın ailecek vakit geçirsek nasıl olur? Annem için iyi olur mu?" Dedim yutkunarak.

 

Arslan tebessüm ederek başını salladı.

 

"Yarın hep beraber dışarıda vakit geçirebiliriz." Dediğinde alt dudağımı ısırdım.

 

"Annem ne yapmayı sever Arslan?" Dedim hevesle.

 

"Annen seninle yapılan her şeyi sever. Annen seni çok sever." Dediğinde ağlamamak için zor durdum.

 

"O zaman piknik yapalım Arslan." Dedim hevesle.

 

Arslan kaşlarını çatarak onaylamaz bir bakış attı.

 

"Olmaz yavrum üşütürsün."

 

"Ya ama sen zengin değil misin? Yani sıcak bir yer yaratamaz mısın orman içinde?" Dedim mızmızlanarak.

 

Arslan yan yan bana baktıktan sonra nefesini verdi.

 

"Tamam güzelim ne dersen o. Sana karşı çıkamıyorum amına koyayım." Dediğinde şirin bir şekilde gülümsedim.

 

Arslan gülüşüme bakarak iç çektiğinde açılan asansör kapısından çıktım. Arslan da çıktığında kolumu kaslı koluna sararak başımı yasladım.1

 

"Arslan, ben onu görmedim ama çok özlediğimi hissediyorum." Dedim fısıldayarak.

 

"Çünkü sizin bağınız çok değerliydi Gece. Siz birbirinizin ailesiydiniz." Dedi başıma öpücük kondurarak.

 

"Ben sana küstüm ama şimdi küs kalasım gelmedi. Ama eğer bir daha yalan söyle seni öldürürüm. Ben Aşk ve gururdaki gururum tamam mı?" Dediğimde gözlerini kaçırarak başını salladı.

 

Ona bakmayı keserek önüme döndüm. O kadar uzundu ki boynum ağrıyacaktı.

 

Salon kapısının önüne gelerek titrek bir nefes aldım. Annem oradaydı değil mi?

 

Arslan'dan ayrılarak dudaklarımı yalayarak ellerimi yumruk yaptım.

 

Arslan belimden tutarak beni kapıdan içeri yürüttü. Odada Poyraz ve annem olduğunu düşündüğüm kadın vardı.

 

Poyraz bize baktığında annem de bu tarafa doğru baktı.

 

Beni gördüğünde gözleri dolarak yavaş bir şekilde ayağa kalktı.

 

"Gece'm kızım." Dedi titrek bir sesle.

 

Arslan belimden elini çekerek geriye çekildiğinde ağlayarak anneme doğru koştum.

 

Annem kollarını yukarıya kaldırarak beni bekledi. Annemin beline sarılarak ağlamaya başladım.

 

"Sen benim annem misin?" Dedim hıçkırarak.2

 

"Evet bebeğim. Özür dilerim güzel bebeğim." Dedi başıma sayısız öpücük kondurarak.

 

Kokusunu içime çekerek sessiz kaldım. Annem vardı benim. Ve kokusu çok güzeldi. Anne kokusu çok güzeldi.

 

"Neden bugüne kadar gelmedin yanıma?" Dedim sitemle.

 

Annem derin bir nefes alarak kendiyle beraber beni de yanına oturttu. Ama ben hala sarılmaya devam ediyordum.

 

Poyraz kızarık gözleri ile karşımızdaki duvara yaslanarak bizi izlemeye başladı.

 

"Ben...ben tedavi görüyordum kızım. Sen zaten kalp hastasısın bir de üstüne kaza geçirdin. Seni üzmek istemedim. Benim için endişelenmeni istemedim." Dedi titrek bir nefes alarak.

 

Tamam zaten dört beş gün olmuştu uyanalı. Ama annemin en başından beri yanımda olmasını isterdim. Ama hastalığını öğrendiğimden beri sadece sarılmak istiyordum anneme.

 

Sarıldığım ilk anda ona karşı içimde bir sıcaklık olmuştu. Kokusu bana huzur vermişti.

 

Onu üzmek istemediğim için konuyu değiştirdim.

 

"Seni anlıyorum ve sana sarıldığım anda seni özlediğimi hissettim anne."

 

"Ah bebeğim." Dedi annem bana sıkı bir şekilde sarılarak.

 

"Bir daha beni bırakmanı istemiyorum. Hep yanımda kal olur mu anne?" Diyerek başımı annemin boynuna gömdüm.

 

Annem sessiz kaldığında ağlamamak için alt dudağımı ısırdım.

 

"Seni seviyorum." Dedim burnumu çekerek.

 

"Seni çok seviyorum Gece'm." Dedi titrek bir sesle.

 

Yarım saat boyunca orada annemle vakit geçirdim. Arslan ve Poyraz bizi yalnız bırakmıştı.

 

Annem ile beraber yaşadığımız evi göstermiş, okula bile gittiğimi söylemişti. Sadece bu kaza olduğu için ara verdiğimi söylemişti.

 

Küçüklüğümden bahsetmişti. Küçükken yaptığım yaramazlıklardan bahsetmişti. Küçüklüğüme dair neredeyse her şeyden bahsetmişti.

 

Babamdan bahsetmişti. Babamın beni ne kadar çok sevdiğinden, benim onu nasıl sevdiğimden bahsetmişti. Ama genç yaşındayken ölmesi beni derinden sarmıştı. Daha Arslan'ın yaşındayken vefat etmişti. Gencecik yaşında vefat etmesi beni çok üzmüştü.

 

Annemin benim için yaşaması ve hayatını bana adamasını duyduğumda gözlerim dolmuştu. Annem benim için çok önemliydi. O muhteşem bir kadındı.

 

"Bak burada sen uykundan ağlayarak uyanmıştın. Baban da seni sakinleştiriyordu. O gün o kadar ağlamıştın, ama baban seni kucağına aldığında hemen susmuştun." Dedi gülerek.

 

Fotoğrafa baktığımda istemeden gülümsedim. Çünkü gerçekten fotoğraf kalbimde bir yerlerin sızlamasını sağlamıştı.

 

 

"O çok güzel bir babaymış." Dedim fotoğrafı okşayarak.

 

"Öyleydi. Sen onun yaşama sebebiydin." Dedi mırıltıyla.

 

Önümdeki fotoğraflardan anne ve babama ait olan fotoğrafı aldım.

 

"Siz birbirinize çok aşık bakıyorsunuz." Dedim gülümseyerek.

 

Fotoğrafta babam ve anne vardı. Annem ve babam birbirine aşkla bakıyordu. O kadar güzellerdi ki...

 

 

"Birbirimizi çok severdik. Her şeye rağmen asla birbirimizi sevmeyi bırakmadık." Dedi gözleri dolarak.

 

"Her şeye ragmen mi?"

 

"Evet biz birbirimizi her şeye rağmen çok sevdik." Dediğinde fotoğrafı masaya bıraktım.

 

Daha fazla üzülmesini istemiyordum. Artık mutlu olmasını istiyordum annemin.

 

Hasta olduğunu hatırladığımda başımı aşağı eğerek dudaklarımı yaladım.

 

Annemin yanında üzgün durmayacaktım. Zaten hastaydı bir de benim yüzümden üzülmesini istemiyordum.

 

Başımı kaldırarak yorgun gözlerine bakarak gülümsedim.

 

"Peki akrabalarımız var mıydı anne?" Dedim merak ederek.

 

Annem huzursuz bir nefes alarak bir süre bana baktı.

 

En sonunda başını sağa sola salladı.

 

"Hayır kızım ben yetimhanede büyüdüm. Anne ve babam askerdi ve şehit oldular. Babanın da ailesi vardı. Vardı ama....ama araları çok kötüydü. Ve babana çok kötüydüler. Bu yüzden baban onlarla iletişimi keserek bizimle bir aile kurdu." Dedi elimi tutarak.

 

"Ama beni hiç merak etmediler mi?" Dedim anlamayarak.

 

"Hayır merak etmediler güzelim. Söyledim ya yıllardır bizi aramaz ve sormazlar." Dedi yutkunarak.

 

"Ama belki de-"

 

"Gece güzelim onlar kötüler. Çok kötüler. Kalbinin sağlığı için ne yaptıklarını söylemek istemiyorum. Ama onlar kötüler."

 

"Kalbim hasta diye bana yoğun bakımdaki hasta gibi davranmayın." Dedim gözlerimi kaçırarak.

 

"Gece küçükken ölümden döndün. Moralinin her zaman yüksek olması lazım. Bu hastalık şakaya gelmez tamam mı?" Dedi endişeyle.

 

Başımı sallayarak onayladım annemi. Bugün kalbimin sızısında bile canım yanmıştı. Ama bu kadar abartmaları kendimi güçsüz hissettiriyordu.

 

Susadığım için yutkundum.

 

Ayağa kalkarak anneme baktım.

 

"Ben çok susadım anne. Sen bir şey istiyor musun mutfaktan?"

 

"Hayır güzel kızım. Ama hemen gel olur mu? Seni çok özledim." Dediğinde başımı sallayarak anneme ayaktayken sarıldım.1

 

"Artık ayrılık yok anne. Arslan ile de konuşacağım. İyileşmen için ne gerekiyorsa-"

 

"Günlerdir çözüm arıyorlar Gece. Çözüm yok." Dediğinde sessiz kalarak annemden ayrıldım.

 

Annemi hatırlamıyordum ama sanki onu tanıyor gibiydim. Ama annem gidecekti. Gidecek ve bir daha gelmeyecekti. Titreyen ellerimle yüzümü sıvazladım.

 

Dışarıdan gelen seslerle birlikte kaşlarımı çattım.

 

Arslan'ın sesi gelmişti. Derin bir nefes alarak kapıya doğru yürüdüm ve seslerinin daha net gelmesine neden oldum.

 

"Dilşad yenge öldükten sonra, Rojda da ölmüş abi." Dedi yanındaki adam.

 

Kaşlarımı çattım. Kimdi ki bunlar?

 

"Rojda on sekiz yaşında değil miydi Umut? Ne ölmesi?" Dedi sinirli bir sesle. Yutkundum. İlk defa bu kadar korkunç bir şekilde konuşmasını duymuştum.

 

"Abi hamileymiş herhalde. On sekiz yaşında evlenmiş ama komşuların dediğine göre yüzü gözü morluk içindeymiş her zaman." Dediğinde gözlerimi büyüttüm.

 

"Bu Zaimoğullarının içinde adamlarımız o içerideki kadınları bir şekilde korusun Umut. O ağa bozuntusuna şu an dokunamıyorum çünkü aşiretler birbirine girerse Gece'yi-"

 

"Gece hanım ne yapıyorsunuz orada?"

 

Hizmetlinin konuşmasıyla gözlerimi yumarak arkama döndüm.

 

Arslan ve Umut denen adamın sesleri kesildiği için daha beter strese girdim.

 

Geriye iki adım atarak hizmetliye gülümsedim.

 

"Arslan'ı arıyordum aslına bakarsan. Sesi de buradan geldiği için buraya kadar geldim." Dedim.

 

O sırada Arslan kapıdan içeri girerek bir bana bir hizmetliye baktı.

 

"Tamam sen gidebilirsin." Dedi hizmetliye bir bakış atarak.

 

Hizmetli başını eğerek geldiği gibi gitti.

 

"Sen bizi mi dinliyorsun güzelim." Dedi Arslan Sorgular bir sesle.

 

"Gerçekten hayır Arslan. Ben sadece annemin yanından ayrıldım su içmek için. Ama senin sesini duyunca merak ettim." Dedim başımı eğerek parmaklarımla oynadım. "Ama şey ben yanlışlıkla kendimi kaptırdım ve seni dinledim. Özür dilerim." Dedim omuz silkerek.

 

Arslan bir süre duraksadığında başımı kaldırarak yüzüne baktım.

 

Düz bir ifadeyle bana bakıyordu.

 

"Şey kızmakta haklısın Arslan. Ama ben bir anlık şeyle merak ettim. Yaptığım hoş değildi, çok haklısın." Dedim saçımı yüzümden çekerek.

 

Arslan derin bir nefes alarak önüme yürüyerek durdu.

 

"Sana kızmadım Gece. Sana kızamam da zaten." Dedi kemikli elini yüzüme yerleştirerek okşadı. "Sadece böyle iç karartan şeyleri duymanı istemiyorum." Dedi yumuşak bir sesle.

 

"O kız..." dedim yutkunarak. "O kız, şey ölmüş mü?" Dedim titrek bir sesle.

 

"Yavrum sakinleş. Bak şimdiden ellerin titredi."

 

"Ama hamile- hamileymiş." Dedim yüzümü buruşturarak. "Neden ölmüş? Hem neden yüzü morluklarla doluymuş?" Dedim dolan gözlerimle beraber.1

 

Arslan belimden tutarak beni göğsüne çekti. Başımı göğsüne yaslayarak derin bir nefes aldım.

 

"Gece bu işin peşindeyim ben. Sen kendini bu meseleyle üzme güzelim." Dediğinde başımı sağa sola salladım.

 

"Bilmiyorum, birden çok kötü hissettim. Hamile biriymiş bir de." Dedim kendimi geri çekerek.

 

Arslan beni kendinden ayırarak gözlerini kıstı.

 

"Bu işin peşini bırakmam Gece. Sen kendini üzme bu konu hakkında. Bak zaten bugün doktorlarınla konuştum. Kendini üzmemen gerek. Kalbinin sağlığı için artık kendini üzmemelisin." Dedi elimi tutarak.

 

Başımı sallayarak gülümsedim.

 

"Tamam Arslan. Bunu annemden de duydum. Kendimi üzmeyecek ve strese girmeyeceğim." Dedim içini rahatlatmak için elini sıktım.

 

Arslan da tebessüm ederek şakağımdan öptü.

 

"Hadi bebeğim daha fazla burada durmayalım. Hem suyunu da içersin." Dediğinde başımı salladım.

 

Arslan ve ben mutfağa girdiğimizde hizmetliler acele ile dışarı çıktılar.

 

"Bu hizmetliler ne kadar da saygılı ve sanki biraz stresliler." Dedim mutfak tezgahına yaslanarak.

 

Arslan sürahiden bardağa su doldurarak bana baktı.

 

"Hadlerini biliyorlar. Herkes haddini bilirse sorun çıkmaz işte." Dedi suyu bana uzatarak.

 

Suyu kafama dikerek içtim.

 

"Dünya varmış be."

 

Arslan gülümseyerek saçımı karıştırdı.

 

"Karıştırma saçımı. Bak bozdun." Dedim homurdanarak.

 

Saçlarımı elimle düzeltmeye çalıştım.

 

Arslan beni kendine çevirerek saçlarımı kendi elleriyle düzeltmeye başladı.

 

Dudağımı ısırarak Arslan'ı izlemeye başladım. Benimle ilgilendiği zaman gözlerinde hep bir parlaklık vardı. Ve bu benim mutlu olmama yetiyor gibiydi.

 

Arslan saçlarımı son bir kez daha okşayarak kokladı ve öptü.

 

"Çok güzelsin be." Dedi beni belimden tuttu ve tezgaha oturttu.

 

"Sana hala kızgınım Arslan. Annemi benden neden sakladığını anlıyorum ama yine de benden sakladın. Aslında seni kızgın ateşlere atmak istiyorum." Dedim çatık kaşlarla esmer yüzüne baktım.

 

Arslan burnunu yanağıma yaslayarak kolunu belime yasladı.

 

"Benim güzel sevgilim, keşke kalbin hassas olmasaydı lakin hassas bir kalbin var ve ben buna göre hareket etmek zorundayım. Kalbinin üzülmesini ve strese girmesini istemiyorum." Dediğinde kollarımı boynuna sardım.

 

"Beni sevdiğini ve bana değer verdiğini hissediyorum. Yoksa seni öldürürdüm." Dedim kızgın bir sesle.

 

Arslan gülerek belimi daha sıkı sardı.

 

"Ölümüm senin elinden olacaksa ölmeye de razıyım yavrum." Dedi derin bir nefes alarak.

 

"Seni öyle bir döverim ki benden korkarsın. Böyle büyük sözler söyleme." Dedim kıkırdayarak.

 

Arslan sessiz kalarak kokumu içine çekti.

 

"Annem ölecek mi?" Dedim sabahtandır aklımda dolanan soruyu sorarak.

 

"Sana odamızda bundan bahsetmiştim güzelim."

 

"Annemin yaşadığını söylediğinden sonra öbür şeyleri üstün körü dinledim." Dedim dudağımı bükerek.

 

"Annenin hastalığı çok ileride. Eğer tedavi olmak isterse ameliyat olduğu zaman vefat edebilir. Annen bu riski göze almıyor. Seninle uzun bir zaman geçirmek istiyor. Zaten bu-"

 

"Sus Arslan." Dedim ağlamaya başlayarak. "Sus, daha fazlasını duymaya mecalim yok."

 

"Yavrum benim." Dedi boynumdan öperek. "Üzülme Allah aşkına. Kalbinin ağrımasına dayanamam." Dedi derin bir nefes alarak.

 

"Ama ağlayasım geliyor. Ağlamamak için uğraşıp durdum ama annem gidiyor Arslan. İzin ver de senin yanında ağlayayım." Dedim hıçkırarak.

 

Arslan sessiz kalarak beynimi okşadığında başımı boynuna koyarak ağlamaya devam ettim.

 

"İyi ki varsın Arslan. Yanımda olduğun için teşekkür ederim." Dedim sarsılarak ağlarken.

 

"Asıl sen iyi ki varsın bebeğim benim. Yanımda olduğun ve hayatımı güzelleştirdiğin için teşekkür ederim." Dediğinde sessiz kaldım.

 

Şerefsiz çok güzel iltifat ediyordu.1

 

On dakika boyunca Arslan'ın omzunda ağladım. Annemin yanında üzgün olup da annemi üzmek istemiyordum.

 

"Güzelim daha iyi misin?" Dedi Arslan başımı öperek.

 

Başımı salladım ve başımı omzundan kaldırarak doğruldum.

 

"Korkma iyiyim." Dedim ozmumu silkerek.

 

"Artık yemek yemen lazım güzelim. Sofrayı kurmuşlardır. Sonra da ilaçlarını içmen lazım." Dediğinde başımı salladım.

 

Arslan böyle dedikten sonra açlığımı hissetmiştim. Bu yüzden başımı salladım.

 

"Yarın bir yerlere gidelim ama tamam mı Arslan? Annemle vakit geçirmek istiyorum." Dedim Arslan'ın yüzüne bakarak.

 

Arslan göz kırparak beni tek koluyla tezgahtan indirdi. Ellerimi omzuna koyarak ayaklarımı yere değdirdim.

 

"Ayarladım bile güzelim. Güzel bir piknik yapacağız bütün aile. Hem sana da biraz değişiklik olur." Dedi perçemimi arkaya atarak.

 

Daha sonra Arslan ile salona geçerek annemin yanına oturdum. Yemek hazırlanana kadar tekrar fotoğraflara baktım, annemle konuştum.

 

Bana bir sürü anımızdan bahsetmişti. Babam ile olan cdleri vererek akşam izlememi istemişti. Seve seve kabul etmiştim. Akşam babam ile olan videoları izlemek bana iyi gelebilirdi.

 

"Kızım bak bundan da ye. Sen çok seversin." Annem tabağıma sarma koyduğunda gülümseyerek teşekkür ettim.

 

Zaten sabahtandır Arslan tabağıma bir sürü şey katmıştı. Tıka basa doymuştum ama annemi kırmamak adına sarmadan da yemeye başladım.

 

"Anne yarın pikniğe gideceğiz biliyor musun?" Dedim gülümseyerek.

 

Annem şaşıran bir ifadeyle bana baktı.

 

"Ne gerek var şimdi kızım? Hem senin bağışıklığın düşük. Hasta olmanı istemiyorum." Dediğinde elini tutarak güldüm.

 

"Hayır anne, Arslan bizim için ayarladı piknik yerini. Ailecek gideceğiz." Diyerek elini sıktım.

 

"Sen istiyorsan tabiki de gideriz güzel kızım. Ama dışarısı senin için güvenli midir?"

 

"Ne olabilir ki dışarıda?"

 

"Güvenli Ela teyze, sen merak etme. Beni ve gücümü biliyorsun. Aileme zarar verdirtmem." Arslan anneme bakarak güven verici bir şekilde konuştuğunda sessiz kaldım.

 

Arslan güçlü bir iş adamı olduğunu söylemiş ve düşmanlarının olduğunu söylemişti. Herhalde annem ondan bahsediyordu.1

 

Annem rahat bir nefes alarak bana baktı.

 

"Tamam o zaman güzel kızım. Yarın vakit geçiririz." Dedi gülümseyerek. Gülümsedim.

 

"Nazlı da gelecek o zaman abi." Dedi Murat elinde duran telefonu masaya bırakarak.

 

"Ay evet gelsin. Ben onu da çok sevdim. Lütfen gelsin."

 

"Gelsin tabi." Dedi Arslan önündeki kahveyi yudumlayarak camdan dışarı baktı.

 

"Ahuzar teyze nerede?" Dedim merakla. Bugün onu görememiştim.

 

"Babamın ölüm yıldönümü yaklaştı da onun için hazırlıklar yapılıyor." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

"Benim yardım edeceğim bir şey-"

 

"Yok yenge, zaten hizmetliler hallediyor her şeyi. Annem sadece bu aralar durgun işte." Dedi gözlerini yumup açtı.

 

"Amcamlar gelecek mi abi?" Dedi sabahtandır başını tabağından kaldırmayan Poyraz.

 

Annem kasılarak huzursuz bir nefes aldı ve yerinde kıpırdandı.

 

Kaşlarımı çattım. Tabiki de kardeşi gelecekti abisinin mevlüdüne.

 

"Yani gelmesi lazım değil mi? Sonuçta abisinin ölüm yıldönümü." Dedim anlamaz bir şekilde.

 

"Gece doğruyu söylüyor. Ama yaşadığımız bazı şeyler yüzünden gelemez yenge."

 

"Ne oldu ki? Yani abisinin yıldönümüne gelmeyecek kadar."

 

"Kızları seni tekme tokat dövdü sadece. Arslan abimden uzak durman için." Dedi Poyraz alayla.

 

"Poyraz!!!"

 

Arslan korkunç bir şekilde bağırdığında irkilerek anneme yaklaştım.

 

Annem beni kolumdan tutarak masadan kaldırdığında hala korkarak Arslan'a bakıyordum. Çünkü gerçekten çok korkunç duruyordu.

 

"Ne demek bu?" Dedim anneme bakarak.

 

Annem başını tutarak gözlerini yumduğunda annemin kolunu tuttum.

 

"Anne iyi misin?" Dedim endişeyle.

 

Arslan Poyraz'ın yakasını bırakarak bizim yanımıza geldiğinde yutkunarak gözlerimi kaçırdım.

 

"Ela teyze iyi misin?" Dedi endişeyle.

 

Poyraz yerden ayağa kalkarak annemin önünde diz çökerek annemin ellerini tuttu.

 

Annem derin bir nefes aldı ve hepimize bakarak gülümsedi.

 

"Çocuklar ben iyiyim? Sadece fazla gürültü başımı ağrıttı." Dediğinde rahat bir nefes aldım.

 

Poyraz annemin kolundan tutarak yürütmeye başladığında annemin arkasından yürüdüm.

 

Poyraz annemi koltuğa oturttuğunda ben de annemin yanına oturdum.

 

"Anne gerçekten iyi misin? Bence bir doktor çağırmalıyız." Dedim endişeyle.

 

"Hayır Gece'm sadece bir anlık bir şeydi. Arada oluyor. Boşu boşuna doktoru çağırmayın." Dediğinde başımı annemin omzuna koyarak gözlerimi kapattım. Annem elini saçlarıma koyarak okşamaya başladığında titrek bir nefes aldım.

 

Beni Arslan'ın amcasının kızı neden darp etmişti ki? Neden Poyraz durmadan sinirliydi?

 

Cidden anlamıyordum. Hiç bir şey anlamıyordum.

 

Arslan'a baktığımda telefonla konuşuyordu. Büyük ihtimalle doktoru aramıştı. Poyraz annemin diğer yanında endişeyle karışık bir ifadeyle elini tutuyordu. İlk defa benim yanımda böyle endişe ile biriyle ilgilemmesi beni şaşırtmıştı.

 

Arslan'la göz göze geldiğimde gözlerimi kaçırarak gözlerimi kapattım.

 

Şimdiki önceliğim annemin sağlığıydı.

 

Sonra sormak istediğim şeyleri Arslan'a sorabilirdim. Amcasının kızının neden bana saldırdığını öğrenirdim.

 

Ama şu an anem benim için daha da önemliydi.

 

Bu yüzden bu konuyu göz ardı ederek annemle ilgilendim.

 

♧ ♧ ♧

Bölüm : 23.01.2025 21:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...