♧ ♧ ♧3
Allah onsuz yaşayamam dediği her kulu yaşatıyormuş. Ben de yaşıyordum.
Annemin mezarının başında dolu gözlerimle beklerken ağlamamak için zor duruyordum. Ama annemin yukarıdan beni izlediğini düşündüğüm için ağlamak da istemiyordum.
Üç ay önce annem odasında kanlar içinde bulmuştuk. Tuvalette başını vurmuştu. Annemi hastaneye götürdüğümüzde koridorda öylece ameliyathaneye bakmıştım. Annemin gideceğini kabul etmesem de biliyordum ama bu kadar erken gitmesini kaldıramamıştım.
Üç aydır sadece derslerime vermiştim kendimi. Ders çalışıyor, annemin mezarına geliyor ve evde uyuyordum.
Ama Arslan her seferinde benim için çabalayıp duruyordu. Her zaman benimle ilgileniyor, beni mutlu etmek için çabalıyordu.
Ama mutlu olmak istemiyordum. Hele öğrendiklerimden sonra.
Onlar babam ve anneme etmediklerini bırakmamışlardı. Kardeşlerimi bile öldürmüşlerdi.
Annem öldüğünde Arslan'ın odasında onların adı geçmişti ve Arslan mecburen bütün ısrarlarım sonucunda bana anlatmıştı. Onlar korkunçtu. Benim annem ve babama etmediklerini bırakmamışlardı.
"Anne..." dedim gözümden düşen yaşı silerek. "Anne, seni özlüyorum. Kokunu özlüyorum. Seni ve gülümsemeni özlüyorum. Babamı da özlüyorum. Sizleri çok özlüyorum. Ama yanımda değilsiniz. Bu hayatta ailem yok." Dedim ağlamaya başlayarak.
İleride beni bekleyen Arslan'a bakarak gülümsedim.
"Aslında ailem var. Arslan. O çok iyi biri. Beni çok seviyor. Ve beni o zalimlerden koruyor. Üzerime titriyor. Benim mızmızlanmalarıma ve terslemelerime katlanıyor. Ve hiç şikayet etmiyor. Hatta yanımda olduğunda gözleri parıldıyor. Ama anne..." dedim dudaklarımı büzerek titrek bir nefes aldım. "Seni özledim. Seninle yeniden kurabiye yapmayı özledim. Babam ile olan videolarımızı izlemeyi izledim. Benim saçımı örmeni özledim. Neden gittin ki?" Dedim ve mezarında büyüyen çiçekleri okşadım.
"Keskin bir ağrı var kalbimde anne. Geçmiyor. Bana ben gittiğim zaman mutlu ol demiştin ama anne olamıyorum. İçimde bir his var. Rahatsız bir his. Sanki bir şeyler, sanki bir şeyler garip. Kafam karışık ve ben üzgünüm." Omuzlarım çöktü. Gözlerimdeki yaşlarla beraber annemin mektubuna baktım.
Ölmeden önce yazmıştı ve ben hala cesaret edip de okumamıştım.
"Anne ben bu mektubu nasıl okuyayım? Kalbim dayanabilir mi? Ben çok ağlarım." Dedim ağlayarak.
"Anne gelsene bana. Kızın seni çok özledi. Annesiz olmak çok zor anne. Bana gülümsemeni istiyorum anne. Bana sarıl ve beni bırakma istiyorum. Ama yoksun anne. Gittiğinden beri senin yatağında uyuyorum. Kokun gitti artık. Hadi gel de yeniden o güzel kokunu soluyayım. O muhteşem gülümsemeni göreyim." Dedim burnumu çekerek.
"Poyraz da üç aydır ortalıkta yok anne. Gitti. Cenazede benim yanımdan ayrılmamıştı biliyor musun? Bana sarılmış ve ağlamıştı. Benden defalarca özür dilemişti. Cenazede senin mezarında ağlamıştı. Sonra ortalıktan kayboldu. Anne sen gittikten sonra o da çok kötüydü. Ben de kötüyüm. Seni herkes çok seviyor. Ama bu kadar erken gitmen haksızlık." Dedim omuzlarımı silkerek.
"Anne peki neden bana o zalimlerin sana, babama ve daha doğmamış kardeşlerime yaptıklarını anlatmadın. Neden anne neden? Hele babam neler çekmiş anne? Peki sen? Senin çekmediğin kalmamış anne? Benim abim olacakmış anne? O da gitmiş. Anne sizin yaşadıklarınızı kalbim kaldırmıyor. Ben vicdan azabı çekiyorum. Siz onca şey yaşarken ben büyüyene kadar size mızmızlanıp durmuşum." Dedim derin bir nefes alarak.
Başımı kaldırarak gökyüzüne baktım. Kış güneşi çıkmıştı. Kuşlar uçuyordu.
Ağaçlarda kuşlar yavruları için yuva yapıyordu.
Anneler çocuklarını okula yetiştirmeye çalışıyorlardı.
Herkesin kendi dünyası vardı. Herkesin kendi felaketi vardı. Herkesin kendine göre yaşayacakları vardı.
Ben de annemin mezarında kendi dünyamda acımı çekiyordum.
"Babamı hatırlamıyorum ama...anne ona onu sevdiğimi söyle lütfen." Dedim yanında duran babamın mezarına bakarak gülümsedim. Artık ayrı değillerdi. Sonra yanında küçük mezara gözüm kaydı. Her buraya gelişimde yarım saat orada o mezara sarılıyordum.
Abim. Benim abimdi ama ben ondan büyüktüm. Bu nasıl acıydı. Nasıl abime kıymışlardı? Nasıl bir annenin canını sökmüşlerdi.
Bilmiyordum. Bunların amaçları neydi, ne yapmaya çalışıyorlardı bilmiyordum.
Bildiğim tek şey çok cani olduklarıydı.
"Anne, ben okula gidiyorum. Babamın bende olan isteğini yapıp okuyorum. Ve ben çok başarılıyım baba. Çok da akıllıyım. Sizin için bu okulu bitireceğim. Siz de beni yukarıdan mutlulukla izleyin." Dedim burun kemerimi ovarak yutkundum.
"Ahuzar teyze, Murat, Nazlı yanımdan hiç ayrılmıyorlar. Hep yanımdalar. Beni mutlu etmek için çabalayıp duruyorlar. Ama bilmiyorum sizin yerinizi doldurmuyorlar. Annemin yerini doldurmuyor kimse. Keşke gelsen. Keşke bunların bir şakadan ibaret olduğunu söylesen. Yemin ederim kızmam ve ya üzülmem anne." Dedim elimi yüzüme kapatarak hıçkırdım.
"Halâ gözlerim seni arıyor anne. Halâ benim yaptığım çocukça hareketleri gülümseyerek izlemeni istiyorum. Seninle Sezen Aksu'nun şarkılarını dinlemek istiyorum. O şarkıları dinlerken bana babamı anlatmanı istiyorum. Anne ben gerçekten seni çok özlüyorum. Geçmiyor özlemim. Geçmiyor sana olan sarılma isteğim." Dedim boğuk bir sesle.
Omzuma dokunan elle daha beter ağlamaya başladım.
"Arslan annemi çok özlüyorum." Dediğimde Arslan arkama oturarak beni omzumdan sardı. Sessiz bir şekilde bana sadece sarıldı. Yanımda olduğunu hissettirdi.
"Gece'm iki kişi seni çok iyi anlar. Biri seninle aynı durumu yaşayan, biri de seni çok sevmiş olan." Dedi derin bir nefes alarak. "Ben seni iki ihtimalde de anlıyorum. Birini kaybetmenin acısını çok iyi anlıyorum. Seni sevdiğim için de anlıyorum. Ama canım da yanıyor. Sen üzüldüğün zaman benim de canım yanıyor. Annen seni yukarıdan izliyor. Onun için güçlü ve mutlu olmalısın. Baban ve abin için mutlu olmalısın. Sen mutlu ol ki onlar da mutlu olsun."
"Dediğin kadar kolay değil." Dedim gözümden düşen yaşı silerek iç çektim. "Her yara hemen iyileşmez. Her acı hemen geçmez."
"Babam da gittiğinde mezarına gelmiştim. Artık beni ve ailemi koruyan bir babam yoktu. Her yanımız düşmanlarla doluydu ve ben çok yıpranmıştım. Kardeşlerim ve annem bitik durumdaydı ve ben ayağa kalkmak zorundaydım. Babamın acısını ilk defa o gün yaşamıştım. Sonra ayağa kalktım." Dediğinde başımı geriye yatırdım. Başım Arslan'ın omzuna değdiğinde derin bir nefes aldım.
"Nasıl dayandın Arslan? Ben iki aydır bunun acısıyla yaşarken, sen nasıl ayağa kalktın? Nasıl?"
"Güçlü olmak zorundaydım. Başka bir seçeneğim yoktu." Dedi acı bir tebessüm ederek.
Gözlerimi yumarak kalbimdeki sızının geçmesini bekledim. Annem öldükten sonra bir hafta kalbim yüzünden yataktan çıkamamıştım. Ve Arslan bu yüzden üzerime titriyordu. Onu korkutmak istemiyordum.
"Arslan geçecek değil mi? Bu acı geçecek değil mi?" Dedim umut ve acıyla. Başımı yukarıya kaldırmıştım.
Arslan benimle göz göze gelerek yutkundu.
"Geçmeyecek." Dedi net bir sesle. Dudaklarım titredi. "Ama alışacaksın. Ben de alıştım. İkimiz buna alışacağız. Ben her zaman hayatını kolaylaştırman için buradayım." Dedi anlayışla. Yorgun bir gülümseme verdim Arslan'a.
Başımı tekrar ailemin mezarlarında gezdirdim.
"Onları çok seviyorum. Onlarsız nasıl olacak bilmiyorum ama yaşamaya devam edeceğim. Onlar için güçlü olacağım." Dedim titrek bir sesle.
Arslan beni kollarımdan tutarak kaldırdı. Ellerimizi açarak dua ettik. Arslan mezarların üzerine düşen yaprakları topladı ve suladı. Son kez ailemin mezar taşlarını öptüm.
Annemin mezar taşını öperken tekrar ağlamaya başladım.
"Anne yine geleceğim. Damadın biraz evhamlı ama yine onu ikna edeceğim. Biliyorsun bana hemen kanıyor." Dedim gözyaşlarımın arasından. Doğrularak Arslan'a baktım. Beni gülümseyerek iziliyordu. Kolunu bükerek gözüyle işaret etti.
Koluna girerek başımı omzuna yasladım. Kokusu bana huzur veren tek kişiydi Artık. Annem gitmişti. Onun kokusu yoktu Artık.
Mezarlıktan çıktığımızda önümüzde duran arabaya bindik. Umut bana anlayışla bakarak arabayı sürmeye başladı.
Arslan'a doğru kayarak başımı omzuna yasladım. Dövmeli elini tutarak öptüm. Arslan belimden tutarak kulağıma eğildi.
"Seni seviyorum." Dedi yanağıma tüy kadar öpücük kondurarak. Gülümseyerek gözlerimi kapattım.
"Seni seviyorum. İyi ki varsın." Dedim iç çekerek. Aşık olduğum adam da olmasaydı ne yapardım bilmiyordum. O benim her şeyimdi. Onu da kaybedemezdim.
Telefonum çaldığında kabanımdan telefonumu çıkararak ekrana baktım.
Murat arıyordu. Gülümsedim. Benimle Nazlı ve Murat bu kötü zamanda moralimi yerine getirmek için uğraşıp durmuştu. Onlara minnettardım.
"Murat mı arıyor?" Dedi ekrana bakarak. Başımı salladım.
"Yorgunsan cevap verme güzelim." Dedi belimi okşayarak.
"Hayır yorgun değilim. Onları daha fazla görmezlikten gelmek istemiyorum." Dedim mırıldanarak.
Telefonu cevaplayarak kulağıma götürdüm.
"Efendim Murat." Dedim sakin bir şekilde.
"Yenge biz sabah seninle konuşmak için eve gelmiştik ama evde değilsin."
"Evet evde değiliz. Annemi ziyarete gittik." Dedim titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak camdan dışarıya baktım.
Murat bir süre sessiz kaldıktan sonra boğazını temizledi.
"Nazlı okulda seni bekliyor yenge. Ben haber vereyim istersen."
"Hayır şimdi okula gidiyoruz zaten. Sen ona mesaj at. Birazdan yanına gidiyorum." Dedim iç çekerek.
"Tamam o zaman." Dedi Mırıldanarak. "O zaman akşam görüşürüz." Dedi soru sorar gibi bir sesle.
"Görüşürüz." Dedikten sonra telefonu kapattım.
"İstersen bugün okula gitme güzelim. Seninle vakit geçirebiliriz." Dedi gözlerime bakarak.
"Hiç keyfim yok Arslan. Okuldan sonra eve gitmek istiyorum."
Gerçekten hiç bir şey yapasım gelmiyordu. Okuldan sonra eve gelip uyumak istiyordum.
"Sen nasıl istersen yavrum." Dedi anlayışla. Gülümsedim. Bu zamana kadar hep anlayışlı ve beni mutlu etmeye çalışıyordu.
Okulun bahçesinde araba durduğunda gözlerimi kırpıştırdım ve derin bir nefes aldım.
Arslan yanağımı okşayarak dudağıma üst üste narin öpücük bıraktı. Yanağını okşayarak çenesinden öptüm.
"Seni almaya geleceğim." Dediğinde başımı salladım. "Sana aşığım." Dediğinde aşkla gözlerine baktım.
"Seni seviyorum." Gülümsedi ve tekrar yanağıma öpücük kondurdu.
Arabadan indiğimde Nazlı yanıma geldi. Kollarını açarak bana sarıldığında gülümsedim.
"İyi misin Gece?" Dedi geriye çekilerek.
Gözleri dolu dolu bakıyordu. Bu süreçte en çok üzülenlerden biriydi Nazlı. Gülçin de yanıma gelmişti. Onunla da tanışmıştım. Benimle her gün ilgilenmişti. Ama şehir dışında Asaf abi ile çok önemli işleri çıkmıştı. Bu yüzden yanımızdan ayrılmışlardı.
Onlar olmasaydı daha kötü olabilirdim. Bu yüzden Allah'a şükür ediyordum.
"İyi olmaya çalışıyorum." Dedim halsizlikle.
Annem gitmişti. Benim bana bakınca gözleri parlayan biricik annem gitmişti. İyi olmaya çalışıyordum işte.
Nazlı titrek bir nefes alarak dolu gözleriyle gülümsedi.
"Ela teyze mutlu olmanı isterdi. Hem bak daha yeni yeni kalbin iyileşmeye başladı. Daha fazla üzülme lütfen." Dedi endişeyle.
Başımı salladım. Bir hafta önce de kalbimde tekrar sorun oluşmuştu. Arslan zaten bunun için üstüme düşüyordu.
"Zaten toparlanmaya başladım. Üç ay önceki Gece değilim." Diye mırıldandım.
Nazlı başını salladı ve burnunu çekti.
"Eski neşeli Gece değilsin. Çocuksu Gece yok artık. Artık hiç bir şey eskisi gibi de değil." Dedi gözünden düşen yaşı silerek.
"Bunu diyen sadece sen değilsin. Murat da aynı şeyi düşünüyor. Ama bilmiyorum. Annem gittikten sonra mutlu olasım gelmiyor." Dedim başımı gökyüzüne kaldırarak.
Nazlı koluma girerek derin bir nefes aldı.
"Biliyorum Gece çok mutsuzsun ama lütfen artık mutsuz olma. Ben seni de kaybedemem." Dedi yutkunarak.
"Beni kaybetmeyeceksin. Hadi gel bir kahve içelim." Dedim kolumu omzuma atarak.
Nazlı gülümseyerek başını salladı.
Kahvemizi alarak biraz bahçede dolaştık. Dersimize girdik. Notlar aldık. Son dersten de çıktığımda Nazlı'yı aradım.
"Nazlı neredesin? İstersen benimle gel. Hem biraz vakit geçiririz."
"Gece benim bir işim var. Okuldan çıktım ben zaten."
"Önemli bir şey yok değil mi?" Dedim endişeyle.
"Hayır, hayır değil. Sadece bir arkadaşımdan notlarımı almam lazımdı. Onu alacağım işte."
"Tamam. Bir şey olursa ararsın."
"Görüşürüz." Telefonu kapatarak siyah kabanımın cebine koydum.
Bahçeye çıktığımda herkesin bir noktaya bakmasıyla ben de o tarafa baktım.
Arslan son model arabasının önüne yaşlanmış telefonuyla ilgileniyordu. Beni her zaman bekliyordu zaten ama herkes her zaman ona bakıyordu. Onlara merakla bakan herkes vardı ama kimse benimle arkadaş olmuyordu. Bu durum canımı sıksa da Nazlı olduğu için sorun da etmiyordum.
Merdivenlerden inerek Arslan'a yürümeye başladım. Arslan başını telefonundan kaldırarak bana baktı. Gülümsedim.
Arslan telefonunu ceketine koyarak ayağa kalktı.
Arslan'a sarılarak ayak parmak ucumda yükselerek yanağını öptüm.
Arslan da belime kolunu koyarak boynumu öptü.
"Merhaba Arslan." Dedim ayrılarak. Arslan'ın hala eli belimdeydi.
"Merhaba güzelim." Dedi yüzümü izleyerek. Her zaman izlerdi. Bunu hep farkediyordum. Zaten o da yüzümü izlediğini saklamazdı.
Benim kapımı açarak binmemi sağlayıp, o da arabaya bindi.
"Arslan neden hiç araba yok." Dedim korkuyla.
Arslan nefesini vererek arabayı sürmeye başladı. Elimi öperek dizine koyduğunda merakla ona baktım.
"Çünkü seninle yalnız kalmayı istiyorum." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ama ya sana zarar verirlerse. Bak o kadın o şirkete girdi. Bizim içimize de girebilirler. Ya sana bir şey olursa." Dedim korku ve endişeyle.
Arslan direksiyonu döndürerek bana gülümsedi.
"Gece bebeğim, onların defterini dürmeme çok az kaldı. Yakında Ela teyzenin intikamını da alacağım. Ve benim evime kadar kimse giremez. Yürek yemeleri lazım bana zarar vermeleri için." Dedi rahat bir tavırla.
"İntikam mı? Nasıl bir intikam?" Dedim çatık kaşlarla.
"Gece, lütfen daha fazla soru sorma. Bak daha bir hafta önce kalbin yüzünden ne hale geldin. O gün var ya delirdim. Sanki benim kalbim atmayı bıraktı. Artık hiç bir olaya karışmana izin vermiyorum tamam mı?" Dedi yoldan gözlerini bana çevirdi.
"O psilikler ya sana zarar verirlerse!! Ben zaten annemi kaybettim!! Seni de kaybedemem!!" Dedim nefretle. "O...onlar bizim hayatımızla oynadılar. Ama sana zarar verirlerse ölürüm Arslan. Ölürüm. Lütfen sana bir şey yapmasınlar."
Arslan arabayı kenara büyük bir hızla çekerek derin bir nefes aldı. Kemerimi çözerek Arslan'a döndüm.
"Senin üzülmeni istemiyorum. Beni yanlış anlama. Ama Arslan sen de gidersen ben mahvolurum. Toparlanamam. Bu hayatta güvendiğim ve aşık olduğum adama zarar verilmesine izin veremem. Benim tek ailem sensin." Dedim ağlamaya başlayarak.
Arslan aniden beni belimden tutarak kucağına çektiğinde korkuyla çığlık attım.
Arslan kara gözlerini dudaklarıma dikerek büyük bir açlıkla beni öpmeye başladığında kollarıma omzuna sardım.
Arslan'ın diliyle dilim birbirine dolandığında inleyerek gözlerimi kapattım.
Arslan belimden beni kendine bastırdığında ikimiz de aynı anda inledik. Arslan dudağımdan ayrılarak boynuma yöneldiğinde ellerim saçlarına çıktı.
Arslan boynuma öpücükler bırakarak boynumu emmesiyle gözlerim kapandı.
Başını boynuma bastırarak üzerinde sürtündüğümde Arslan nefes nefese benden ayrılarak başını omzuma yasladı.
Titrek nefesler alarak başımı boynuma koyarak soluklandım. Artık Arslan'dan utanmıyordum ve bir kere daha böyle bir an yaşamıştık. Bu yüzden bunu normal karşılıyordum.
"Gece ben...ben..." dedi boğuk bir sesle. "Bana kimse bir şey yapamaz. Benden herkes korkar. Güçlü bir iş adamıyım. Bana kimse zarar veremez." Dediğinde içim rahat olmasa da başımı salladım.
Derin nefesler alarak soluklandım.
"Gece'm benim ailem olduğun için ve beni sevdiğin için teşekkür ederim. Küçükken yaşamadığım mutluluğu seninle yaşıyorum. Bunu bana hissettirdiğin için sana minettarım." Dediğinde camdan dışarıya baktım.
Arslan'ın altındaki sertliği hissedince yutkunarak kızarmış olan yanaklarımı omzuna sürttüm.
"Sarılırsak geçer." Diye mırıldandım.
"Sarılırsak Geçer." Dedi boynuma öpücük bıraktı.
"O günkü gibi kızarmış mıdır boynum Arslan?" Dedim kısık sesimle.
"Kızarmış olabilir. Siktir et." Dedi rahat bir tavırla.
"Ya biri görürse." Dedim geride çekilerek. Arslan belimden tutarak dudağıma sert bir öpücük kondurdu ve koltuğuma tekrar oturttu. Kemerimi bağlayarak aynaya baktım. Beyaz tenli olduğum için tabi ki kızarmıştı.
Torpidonun kapağını açarak kapatıcıyı aldım.
Arslan arabayı sürerek gözlerini kıstı.
Kapatıcıyı boynumdaki morlukların üzerine yayarak sürmeye başladım.
"O şeyi tekrar torpidoya koy Gece. İleride tekrar ihtiyaç olabilir." Dediğinde nefesimi tuttum.
"Tamam yavrum demedim bir şey." Dedi ıslık çalarak.
Kapatıcıyı torpidoya fırlatarak kapattım.
Arslan'ın sırıttığını görünce gözlerimi devirdim ve başımı cama çevirdim.
Arslan elimi tuttuğunda ona baktım. Gözlerindeki sıcaklık içimi ısıtıyordu.
Sen benim söylenmeyen sözlerim
Sen benim unutamadığım ilklerim
Sen benim içemediğim son kadeh
Uzun yolum, şarkılarım sevdiğim
Radyoda çalan şarkıyla gülümsedim.
"Mutlu olduğum ve her şeyi unuttuğum tek yer senin yanın." Dedim esmer yüzüne bakarak.
Arslan huzurla derin bir nefes aldı yüzüme bakarak.
"Senin istediğin her şey olurum Gece. Yeter ki bana her zaman böyle bak."
"Sana önceden neden aşık olduğumu anlıyorum Arslan. Senin gibi birine aşık olunur. İyi ki çıktın karşıma." Diyerek hüzünle gülümsedim.
Arslan yoldan çektiği gözleriyle onu izlediğimi gördü ve tuttuğu elime sıkı bir öpücük kondurarak dizine koydu.
"Annem ve babamın mektubunu okurken benim yanımda olur musun?" Dedim keskin çenesine bakarak.
"Bugün okumasan yavrum. Bugün yeterince yoruldun zaten."
"Hayır bugün okumak istiyorum. Belki annemi yanımda hissederim." Dediğimde daha fazla zorlamayarak başını salladı.
İç çekerek yola baktım. Bu hayatta beni anlayan tek kişi Arslan'dı artık.
Yüzüme gülen bu adamın söylediği yalanlarla güvenimi yerle bir edeceğini nereden bilebilirdim ki...
♧ ♧ ♧3
Ahuzar teyze Arslan'a üzgün bir ifadeyle soru sorduğunda derin bir nefes aldım.
"Amerika'da kafasını dinleyip gelecek. Şimdi üzerine gitmek istemiyorum." Dedi Arslan elindeki içki bardağını kafasına dikerek camda olan gözlerini annesine çevirdi.
Koltukta arkama yaslanarak dudaklarımı büzdüm.
Poyraz cenazede bana çok yakın davrandığı için onu seviyordum. O çok iyi biriydi. Ama gitmesi beni üzmüştü. Çünkü onunla abi kardeş olmak istemiştim.
"Ne zamana kadar Arslan. Arıyorum telefonlarıma cevap vermiyor. Bari sesini duysak olmaz mı?" Dedi dolu gözlerle.
Ahuzar teyzeye kolumu sardığımda elimi tuttu.
"Anne şimdi olmaz." Başını ovarak önünde duran içki şişesinden bardağına içki doldurdu.
"Arslan beni deli etme!! Oğlumla konuştuğunu biliyorum. Ben anneyim!! Zaten can yoldaşım vefat ettikten sonra daha da yalnızlaştım. Oğlumu da kaybedemem. Biraz sesini duysam bile yeter." Dedi gözlerinden düşen yaşlarla Arslan'a baktı.
Arslan annesine bir süre baktıktan sonra başını eğdi.
"Arslan, Ahuzar teyze haklı. Ne olursa olsun o bir anne. Oğlunu merak etmiş. Eğer Poyraz sana cevap veriyorsa arada konuşsun." Dedim Arslan'a bakarak.
Arslan bir süre bana bakarak başını salladı.
"Tamam anne. Ama şu an bana da cevap verir mi bilmiyorum. Bu aralar iyice serseri oldu." Dedi masanın üzerindeki telefonunu tuşlayarak kulağına götürdü.
Arslan konuşmaya başladığında Ahuzar teyzeye gülümsedim. Başımdan öptü.
"Poyraz hoparlöre veriyorum. Annemle konuş. Kadın kaç gündür perişan. Beni dinle Poyraz!" Dedi gürleyerek.
İrkilerek sehpaya baktım. Arslan ne zaman sinirli olsa yüzüne bakamıyordum.
"Şimdi hoparlöre alıyorum telefonu!! Adam akıllı konuş!!"
Arslan telefonu hoparlöre alarak sehpaya bıraktı.
"Poyraz oğlum." Ahuzar teyze titrek sesiyle konuştuğunda sırtını sıvazladım.
Kendi annemi hatırlamıştım. Annem de bana böyle sesleniyordu.
Arslan ile gözlerimiz birleştiğinde beni anlayarak yanıma gelmeye başladı. Beni her daim anliyordu işte. Ne zaman üzüldüğümü, ne zaman mutlu olduğumu biliyordu.
"Efendim anne." Diye mırıldandı Poyraz ifadesiz bir sesle.
Arslan koltuğun kenarına oturarak omzumdan beni sardı. Koluna öpücük kondurdum.
"Oğlum seni çok özledim. İyi misin? Oralarda mutlu musun?" Dedi yutkunarak.
"İyiyim anne. İyi olmaya çalışıyorum. Taşıdığım yüklerle orada yaşamak çok zor. Burada en azından yüzüne baktığımda vicdan azabı çekeceğim kimse yok. Eğer bir gün öğrenirse onun yanında olmak için geri geleceğim. Ama yalan bir hayatta yaşamaya devam ediyor. Ve benim buna dayanacak gücüm yok." Dedi burnunu çekerek.
Kaşlarımı çattım. Neden bahsediyordu ki Poyraz?
Arslan kasıldığında başımı yukarıya kaldırdım. Çenesini sıktığı için çenesi belirginleşmişti. Boynundaki ve alnındaki damarlar belli olmuştu. Korktuğum için başımı yere eğdim.
"Seni özlüyorum Poyraz. En azından bir günlük gelsen olmaz mı?"
"Olmaz. Ben gelemem. Benden bunu istemeyin. Ben bu duruma madem mecburum, bari ne yapacağıma, nerede yaşayacağıma karışmayın." Dedi kesik kesik. Ağladığı için sesi boğuktu.
"Oğlum neden böyle yapıyorsun? Kendine bunu yapma? Dayanamıyorum ben sen böyle yapınca. Gözüme uyku girmiyor. Seni özled-"
"Anne beni manüpüle etmeye çalışma. Ben ne Gece-"
"Poyraz!! Annemle düzgün konuş." Arslan tıslayarak konuştuğunda alt dudağımı ısırdım.
"Abi sen de işine geleni konuşuyorsun, işine gelmeyeni konuşmuyorsun zaten. Bencil herifin tekisin de neyse."
"Arslan abinle ve annenle biraz daha düzgün konuşsan olmaz mı? Annen günlerdir senin için üzülüyor. En azından biraz daha yumuşak olsan daha iyi olabilir." Dedim yumuşak bir sesle. "Hem abin bencil biri değil. O kendinden çok ailesini düşünüyor."
Poyraz sessiz kaldığında telefondan sadece titrek nefes sesleri geldi.
"Gece sen o kadar iyi kalpli ve temiz kalpli bir insansın ki, kendimden utanıyorum. Abim bencil bir şerefsiz Gece." Ahuzar teyze bağırarak uyardığında Poyraz susmadı. "O var ya kendi mutluluğu için herkesi harcar. Biz ucubeleriz Gece. Sizin hayatınızı mahvetme-"
"Poyraz sus lan artık-" dedi kükreyerek. Arslan'ın kolunu tuttuğumda bana baktı.
"Gece senden özür dilerim. Beni affet demeye yüzüm yok ama beni affet be Gece. Ela teyze seni çok güzel yetiştirmiş ama biz mahvettik her şeyi. Bu vicdanım beni uyutmadığı için kaçtım. Ama Gece olmuyor. Bırakmıyor peşimi bu şey. Ben...ben özür dilerim." Dedi ve telefonu kapattı.
Dolan gözlerimi kırpıştırarak yutkundum.
Neden böyle konuşmuştu ki? Neden bu kadar acı dolu bir sesle konuşmuştu?
Arslan omzuma dokunduğunda ona baktım. Ahuzar teyze gitmişti.
"Gece o ne dediğini bilmiyor. Ela teyze onu büyüttü sayılır ve onun için vicdan azabı içinde. Sen sakın kendini bu konuda yıpratma." Dedi ilaçlarımı bana uzatarak.1
İlaçları elinden alarak yuttum ve suyu yuttum.
"Sorun değil. Sadece...sadece bilmiyorum. Garip hissettim." Arslan derin bir nefes vererek başını salladı.
"Hadi artık yukarıya çıkalım." Diyerek beni kucakladı.
Başımı omzuna yaslayarak iç çektim.
"Poyraz iyi mi peki?" Dedim dudaklarımı büzerek.
"İyi tabiki yavrum. Bardan bara gezip duruyor. Zaten hafif sarhoşmuş bizimle konuşurken." Dedi asansöre binerek.
"Sen de iki bardak içtin. Sana bir şey olmadı pek ama."
"Eğitim. Eğitim gördüğümde bütün her şeye dirayetli oluyorsun." Dedi iç çekerek.
"Korkunç bir şeye benziyor bu eğitim." Dedim iç çekerek.
"Küçükken babam bırakmıştı beni o merkeze. İşkence ile duygularını senden alıyorlar." Dediğinde yüzümü buruşturdum.
"Tamam Arslan. Anlatma rahat rahat." Dedim korkuyla.
Bunu da tabiki Murat bana anlatmıştı. Ve bir saat ağlamıştım. Sevdiğim adam neler çekmişti. Küçüklüğünden beri İşkence ve zulüm görmüş resmen. Tabi Arslan Murat'ı bir güzel dövmüştü. Ama Murat çok akıllı bir çocuktu. Böyle anlatınca Arslan'a daha çok bağlanmıştım.
Arslan'a neden oraya gittiğini sorduğumda cevap vermemiş ve 'Orası ile ilgili hiç bir şey anlatmak istemiyorum güzelim. Lütfen sen de sorma." Demişti. Ben de anlayışla karşılamıştım bu durumu. Belki de en büyük travmasıydı orası.
Arslan odamıza geldiğinde gözlerimi kırpıştırdım. Düşüncelerim yüzünden geldiğimizi bile şimdi anlıyorum.
Arslan beni yere indirerek alnımdan öptü.
"Hadi üzerini değiştir. Ben de şu takım elbiseden kurtulayım." Dediğinde başımı salladım.
Arkamı dönerek banyoya girdim ve üzerimi değiştirdim.

Aynaya bakarak yüzümü yıkadım. Bu aralar makyaj yapmıyordum zaten.
Saçlarımı yukarıdan ev topuzu yaparak banyodan çıktım.
Arslan tekli koltukta oturmuş telefonla bir şeylerle uğraşıyordu. Hızlı adımlarla Arslan'a doğru yürüdüm.
Altına sadece siyah bir eşofman giymişti. Üstünde her zamanki gibi bir şey yoktu.
Arslan başını telefondan kaldırarak bana baktı.
Yanına vardığımda kucağına oturdum. Belimden tutarak beni kucağına yerleştirdi.
Başımı göğsüne yaslayarak kokusunu içime çektim.
"Gece'm, bugün okuma annenin mektubunu bence."
"Okumak istiyorum." Diye mırıldandım.
Arslan derin bir nefes aldığında elimi boynuna koyarak okşadım.
"Sakin ol sevgilim. Üzülmeyeceğime söz veriyorum. Sadece mutluluktan gözlerim dolar. O kadar." Dedim omuz silkerek.
"Sana karşı çıkamadığım için bu evde borunu ottürüyorsun."
"Sen de hanımcı olma o zaman." Dedim tebessüm ederek.
"Hanımcı olmak doğamızda var. Babam da annemin sözünden çıkmazdı. O kadar adama sözünü geçiren adam, annemin sözünden çıkmazdı." Dedi iç çekerek.
"Sanki sen farklısın." Dedim dalgın bir şekilde.
"Benim hanımım çok nazlı da ondan. Hemen bir trip, hemen bir küsme. Valla kimseden korkmayan ben senden korkuyorum." Dedi başını sağa sola sallayarak.
"Hayatımda ki en büyük mutluluğum oldu bu. Sen yanımda ol ben mutlu olurum zaten." Dedi iç çekerek.
"Arslan okuyalım mı?" Dedim dudaklarımı büzerek.
"Zamanı geldi ha? Okuyalım güzelim." Dedi mektubu sehpadan alarak bana verdi.
Titreyen ellerimle mektubu aldım.
Gece kadar güzel ve kusursuz olan biriciğime...
"Benim onun biriciği." Dedim titrek bir sesle.
Arslan sırtımı sıvazlayarak yanımda olduğunu belirtti.
Mektubu açarak katlanmış kağıdı çıkardım.
Gözyaşı izleri olan mektuba baktığımda ağlamamak için derin bir nefes aldım.
Aylardır ağlıyordum. Ama yine ağlayacak gibiydim.
Katlanmış kağıdı açarak titreyen ellerimle gözlerimi yazılarda gezdirmeye başladım.
Anne seni çok seviyor. O kadar çok seviyor ki kalbinden taşıyor sevgisi. Kızım benim. Bebek kokulum. Şimdi sen 'bebek miyim ben anne!!' Diye kızıyorsundur bana. Ama öylesin bebeğim. Sen benim bebeğimsin. Onca acıdan ve kederden sonra gelen mucizemsin. Sen babandan kalan son yadigardın. Baban seni bana emanet etmişti. Koruyamadım. Seni koruyamadım. Yapamadım. Ama en azından buradan giderken gözüm arkadan gitmeyecek. Arslan seni koruyacak. O zalimlerden koruyacak. Kızım değerlim, özür dilerim. Gitmek istemiyorum ama bu hastalık beni alıp götürecek gibi. Hissediyorum. Üç ay kadar sürem bile kalmadı. Bir gün gideceğim. İşte o zaman senden güçlü kalmanı istiyorum. O zalimlere karşı güçlü olmanı istiyorum. Ben gittiğim yerde mutlu olacağım. Babanı ve abini çok özledim. Abin var...büyük ihtimalle Arslan sana anlatmıştır. Hatta eminim. Onları özledim. Hem de çok. Abinin yüzünü görmesem de onu içimde büyüttüm. Hissettim. Onun annesiyim ben. Bu yüzden çok özledim. Hele babanı...onu çok özledim Gece'm. Kokusunu, gülümsemesini, bana aşkla bakışını...her şeyini. Ben onlarla mutlu olacağım. Çok mutlu olacağım. Sen de bu hayatta güçlü olacaksın. Asla üzülmeyeceksin. Biliyorum seni narin ve nazlı büyüttüm ama güçlü bir kadın olarak da büyüttüm. Bu yüzden güçlü kalacak ve babanın kızı gibi hayatta kalacaksın. Benim yokluğuma alışacaksın. Alışacak ve güçlü bir kadın olarak kalacaksın. Ah benim yeşil gözlüm. Aglama ağladığını hissediyorum. Ağlama. Kıyamam. Sana gülmek yakışıyor. Kahkaha atmak yakışıyor. Benim için ağlarsan sana çok kızarım. Benim güzelim güçlü bir kadın olarak ayağa kalkacak ve ben de onu yukarıdan gülümseyerek izleyeceğim. Başım ağrımaya başladı. Yoksa daha uzun bir yazı yazacaktım. Hem birazdan benimle uyumaya geleceksin. Bu mektubu görmeni istemiyorum. En azından şimdi.
Canımı kızım, içinde senden bir haber büyüyen o derin kabusun adı sevilmemek olmasın diye bütün yeryüzünün sevgisiyle sevdim seni.
Seni seviyorum. Baban da çok seviyor. Abin de çok seviyor. Üzülüp de bu iki erkeği üzme olur mu?
"Annem." Dedim hıçkırarak. Kağıdı göğsüme bastırarak yüzümü buruşturdum.
"Ben de seni çok seviyorum anne. Ben de seni çok seviyorum. Annem." Dedim sarsılarak.
Arslan beni göğsüne çektiğinde kollarımı beline sardım.
"Arslan annem hissediyormuş. O öleceğini hissediyormuş. Annem ve babamı çok özledim. Neden ki? Neden hep onlar mutsuz oldu?" Dedim sitemle.
"Bazen hayat bizi üzer Gece. Annen ve baban buna rağmen birbirleriyle çok mutlularmış." Dediğinde hıçkırdım. "Annenin senin ağlamamanı istediğini duydun. Ağlama be güzelim. Yemin ederim canım yanıyor."
Gözyaşlarımı silerek başımı kaldırdım ve Arslan'ın dudağına öpücük kondurdum.
"Artık ağlamak yok. Annem beni yukarıdan mutlu görecek. Hem sen de üzülme." Dedim başımı tekrar göğsüne yaslayarak.
"Yoruldun mu? Uykun varsa uyuyalım." Dedi Arslan ayağa kalkarak.
"Evet uykum var. Hem belki rüyamda annemi görürüm. Değil mi Arslan?" Dedim heyecanla.
Arslan beni yatağa bıraktı. Kendi de yanıma uzandığında göğsüne sokuldum.
"Annen rüyana gelecek güzelim."
"O zaman hemen uyuyalım ki, hemen annemi göreyim." (Ağlicam geceye:")2
Arslan başımdan öperek belimden tutarak beni kendine yapıştırdı. Gozlerimi huzurla kapatarak gülümsedim.
Artık annemin dediği gibi güçlü bir Kadın olacaktım. Acaba üç aydır annem için ağladığım ve kalbimi hasta yaptığım için annem bana küsmüş müdür?
Anneciğim lütfen bana küsme. Söz veriyorum bundan sonra asla hasta etmeyeceğim kendimi. Kendimi karanlığa bıraktım ve aşık olduğum adamın güvenli kollarında kendimi huzura teslim ettim.
♧ ♧ ♧3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |