29. Bölüm

29

İlayda
adoranightt

 

♧ ♧ ♧

 

 

"Gece ben acıktım, bir şeyler yiyelim mi?"

 

 

Nazlı bana bakarak konuştuğunda başımı salladım.

 

 

"Ben de acıktım. Hadi gel bir şeyler yiyelim." Dedim dudaklarımı yalayarak.

 

 

Nazlı ayağa kalktığında ben de ayağa kalktım.

 

 

Az ötemizde bizi izleyen Umut'a baktım. Bir haftadır yakın korumam oydu. Ve artık herkes bana korkuyla bakıyordu. En azından bir hafta öncesine kadar insanlar beni görmezden geliyordu. Şimdiyse bana korkuyla bakıyordu.

 

 

Neydim ben mafya mı?2

 

 

Tövbe tövbe.

 

 

Umut yanımıza gelerek önünü ilikledi. Bir de saygılıydı.

 

 

"Yenge abi sizi bekliyor. İş için bir restoranttalardı zaten."

 

 

"Uzaksa gelmek istemiyorum ben." Dedim Nazlı'ya bakarak.

 

 

Nazlı omuz silkerek bana baktı.

 

 

"Sen nereye ben oraya." Dedi masadaki kitapları toplayarak.

 

 

"Uzak değil yenge. On dakikalık bir yol var sadece." Dediğinde başımı salladım.

 

 

Arslan'ı özlemiştim zaten. Onu görmek için tabiki de gidecektim.

 

 

"Tamam hadi gidelim. Hem zengin yemeği yeriz Gece. Istakoz falan." Nazlı doğrularak konuştuğunda gözlerimi devirdim.

 

 

"Istakoz canlı bir şekilde üzerine gelse korkudan ölmüştün. Ama ıstakoz yemek istiyorsun."

 

 

"Ama ölü ki. Bir şey olmaz."

 

 

Nazlı'ya yandan bakarak yürümeye başladım.

 

 

"Biliyor musun Nazlı? Istakozlar canlı canlı kaynatıldıktan sonra yenirmiş. Çünkü ıstakozlar zehirli bir canlıymış. Yani anında öldürülürse zehirli oluyormuş. Bu yüzden aşçılar ölmeden kaynatıyolarmış canlı canlı. Zehirli olması da bu sayede gideriliyormuş." Dedim Umut'a bakarak.

 

 

Umut kaşlarını kaldırarak bana baktıktan sonra önüne döndü.

 

 

"Ne? Gerçekten mi? Nasıl ya? Kesin beni korkutmak için yalan söylüyorsun Gece." Dehşetle konuştuğunda Umut konuştu.

 

 

"Aslında yenge haklı. Dün Arslan abiye de bu bilgiyi söyledi. Hatta bütün aileye." Dediğinde Umut'a kızgınlıkla baktım.

 

 

"Ne yani benim sayende bilgileniyorsunuz Umut. Ben size iyilik yapıyorum ama siz resmen şikayet ediyorsunuz." Dedim homurdanarak. Umut dudaklarını birbirine bastırarak sessiz kaldı.

 

 

"Gerçek mi yani bu bilgi? Ay bir daha asla ağzıma bile almam adını." Dedi Nazlı başını sağa sola sallayarak.

 

 

"Ama ıstakozun eti de çok lezzetliymiş. Yani Nazlı yemek istiyorsan ye bence."

 

 

"Gece sana ne oluyor be. Normalde sen bu bilgiye ağlardın bile."

 

 

Omuz silktim. Artık ağlamak istemiyordum. Hem cidden biraz değişmiştim.

 

 

"Istakozun adına üzüldüm ama hayatımı neden etkilesin. Asla yemem orası ayrı ama ona bakarsan Çin'de de kedi ve köpeği de yiyorlar. Ben Mazhar'a bakıp ağladım mı?" Dedim dudaklarımı büzerek.

 

 

"Yenge aslında ağlamıştınız." Umut düz bir sesle konuştuğunda Umut'a baktım.

 

 

"Umut, yemin ederim o günkü gibi seninle alışverişe çıkarız. Anandan emdiğin süt burnundan gelir." Dedim kızgınlıkla.

 

 

Umut ağzına fermuar çeker gibi işaret yaptığında başımı salladım.

 

 

"Aferin, aferin."

 

 

"Ya Gece, Murat yok orada değil mi?" Dedi endişeyle.

 

 

"Ne bileyim. Umut Murat orada mı?"

 

 

"Büyük ihtimalle orada yenge" Dedi arabanın kapısını açarak.

 

 

Arka koltuğa binerek teşekkür ettim. Nazlı da bindiğinde homurdandı.

 

 

"O olmasa şaşardım zaten." Dedi homurdanarak.

 

 

"Ne güzel işte sana aşık çocuk. Niye ona bir şans vermiyorsun." Dedim merakla.2

 

 

Nazlı sessiz kaldığında derin bir nefes aldım.

 

 

"Umut senin cephede hiç aşk yok mu? Bak herkesin bir aşkı var." Dedim yüzümü ekşiterek. Sanki gençlerin durumunu öğrenmek isteyen yaşlı kadınlar gibiydim.

 

 

Umut yola bakmaya devam etti.

 

 

"Hayır yok. Olmasını da istemem." Dedi mırıldanarak.

 

 

"Neden ki? İstemez misin seni seven ve ya sevdiğin birini?"

 

 

Umut yoldan aldığı gözleriyle bir süre bana baktı. Lakin tekrar yola döndü.4

 

 

"Hayır istemem." Diye mırıldandı. Kaşlarımı kaldırdım.

 

 

"Tamam sen öyle diyorsan." Dedim omuz silkerek.

 

 

"Gece fenomen oldun kızım. Baksana yirmi milyon takipçin olmuş bile." Dedi telefonunu bana göstererek.

 

 

Şaşırarak telefona baktım. Ne kadar çabuk çoğalıyordu takipçi sayım.

 

 

"Arslan sayesinde ünlü oldum. Arslan'ın bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Çok güçlü bir işadamı işte." Dedim.

 

 

Nazlı sessiz kaldığında ben de sessizleştim.

 

 

Araba durduğunda dışarıya baktım. Çok lüks bir mekanın önünde durmuştuk.

 

 

Korumalar gazeticileri tutuyorlardı. Muhtemelen benimle konuşmak istiyorlardı.

 

 

Arabadan inerek burnumu çektim.

 

 

Nazlı yanıma girerek koluma girdi.

 

 

"Umarım Murat yoktur burada da." Dediğinde omuz silktim.

 

 

"Senin olduğun her yerde. Şapşal aşık." Dedim asık suratla.1

 

 

Nazlı bana kötü bir bakış attıktan sonra yürümeye başladı.

 

 

Restoranta girdiğimizde bir garson bize eşlik etti. Deniz manzaralı olan bir masaya geldiğimizde Arslan ayağa kalktı.

 

 

Yine siyah bir takım elbise giymişti. Zaten her zaman böyle giyiniyordu. Ama yakışıklı olduğu için yakışıyordu.

 

 

Arslan yanıma gelerek bana sarıldığında beline sarıldım.

 

 

Nazlı Murat'ın yanına oturdu. Lakin Murat'ın yüzüne bile bakmadı.

 

 

Masaya oturduğumuzda menüyü aldım elime. Madem buraya kadar gelmiştik, yemek yiyecektim.

 

 

"Nazlı ıstakoz varmış. İstersen afiyetle bir güzel ıstakoz ye." Dedim kaşlarımı kaldırarak.

 

 

Nazlı bana gözlerini devirdi ve tekrar menüye döndü.

 

 

"Ben köfte patates istiyorum." Dedim Arslan'a bakarak.

 

 

Garson siparişlerimizi alıp gitmişti. Arslan'ın eli bacağımı sıktığında ona baktım. Eliyle bacağımı tekrar sıktığında gözlerimi büyüttüm.

 

 

"Arsızlaşma Arslan." Dedim kulağına fısıldayarak.

 

 

Arslan elini iç bacağıma götürmeye başladığında elimi elinin üzerine koydum.

 

 

"Sapık adam, yeter bırak." Dedim titrek bir nefes alarak.

 

 

Arslan alnıma öpücük kondurarak elini çektiğinde hızlı atan kalbimi sakinleştirmek adına derin bir nefes aldım. Titreyen ellerimle önümde duran bardaktan bir yudum içtim.

 

 

"Gece sen iyi misin?"

 

 

"Evet iyiyim ne oldu?" Dedim yutkunarak.

 

 

"Yüzün kızarmış ve ellerin titriyor." Diyerek kaşlarını çattı.

 

 

Gülümseyerek omuz silktim.

 

 

"İyiyim. Sadece dışarısı soğuktu ya. Birden sıcak olduğunda kızardım işte." Dedim.

 

 

Nazlı başını sallayarak önüne döndüğünde yutkundum.

 

 

Şerefsiz, haysiyetsiz Arslan. Utanmadan neler yapıyordu.

 

 

Arslan sırıtarak elini omzuma attığında kaşlarımı çattım.

 

 

Hiç bir şey olmamış gibi rahattı ya yüzüne yapıştırasım geliyordu.

 

 

Beş gün önce birlikte olmuştuk ve ben biraz utanıyordum hala. Arslan da bazen o güne dair imalarda bulunuyordu. Pislik herifin tekiydi işte.

 

 

Yani o günü planlamamıştık. Zaten daha önce de Arslan ile birlikte olmamıştım. Arslan o gün öyle söylemişti.

 

 

Ben Arslan ile evlendiğim vakit, bu tür şeylerden utanıyormuşum. Ki zaten utangaç bir insan olduğum için bu gayet olasıydı.

 

 

Arslan o gün isteyip istemediğimi sormuştu. Ben de sevdiğim ve evli olduğum adamı istiyordum. En kötü günlerimde benim yanımda olan bir adamla birlikte olmak istiyordum pek tabi. Zaten çok ilerisine gitmiştik bazı günler. Bu yüzden o gün birlikte olmuştuk. Hiç de pişman değildim. Aşık olduğum adamla özel bir anı paylaşmak beni mutlu etmişti.

 

 

Önüme konulan tabakla birlikte düşüncelerimden sıyrılarak önümde duran yemeğe baktım.6

 

 

"Bu zengin mekanlarında her şeyi süslüyorlar. Tabi bunun yüzünden bu tabak ateş pahası oluyor." Dedim gözlerimi ağzına yemek tıkayan Nazlı'ya bakarak.

 

 

"Harbiden ya, Ahuzar teyze evde yapsa ne kadar ucuz oluyor. Ve ya küçük bir işletmede. Ama burada kim bilir ne kadar."

 

 

"Boşverin pahalı olup olmamasını. Siz sadece yemek yemeye devam edin. Sonuçta kanun kadar zengin eşleriniz var." Dedi Murat sırıtarak.

 

 

"Aman ne eş." Diye homurdandı Nazlı.2

 

 

"İleride mesleğimi elime aldığım zaman kendi paramla Arslan'ı yemeğe çıkaracağım. Ama Arslan ben öğretmen olacağım sonuçta ona göre bir mekan buluruz tamam mı?" Dedim Arslan'ın esmer yüzüne bakarak.

 

 

Arslan dövmeli eliyle dün öptüğüm dudağının kenarını kaşıdı.

 

 

"Ben seninle soğan ekmek bile yerim Gece. Biliyorsun." Dediğinde Murat yüzünü buruşturdu.1

 

 

"Kıro musun abi? O neydi be."

 

 

"Cidden Arslan." Dedim mırıldanarak.

 

 

Arslan Murat'a sert bir bakış attığında Murat anında sustu.

 

 

Önümdeki yemeği bir yandan da yemeye devam ediyordum.

 

 

"Tatlı yemek de istiyorum. Nazlı hızlı ye yemeğini. Kuş kadar yiyorsun." Dediğimde çatalını yemeğinin yanına bıraktı.

 

 

"Benim iştahım yok." Dedi mırıldanarak.

 

 

Murat kaşlarını çatarak Nazlı'ya döndü.

 

 

"Neden güzelim? Hasta mısın yoksa?" Dedi yüksek bir sesle.

 

 

"Nazlı kardeşim iyi misin?" Dedi Arslan ciddi bir sesle.

 

 

"İyiyim sadece Gece ıstakozlarla ve kedilerle ilgili şeyler söyledi. İştahım gelmiyor yani." Dediğinde ortam sessizleşti. Önümde duran köfteye çatalımı batırarak ağzıma attım.

 

 

Başımı kaldırdığımda bana bakan Murat ve Arslan'a omuz silktim.

 

 

"Ne? Sadece bilgi ediniyorum. Size anlatıyorum. Istakozu canlı canlı kaynattıktan sonra yiyorlar. Çinde kedi ve köpeği yiyorlar." Dedim köfteyi yutarak. "Ama ben de şu çinlilere çok şaşırdım. Kedi ve köpek eti yenir mi? Neden korona gibi bir hastalık çıktı şaşırmamak lazım. Fare bile yiyorlar. Yarasa da, hatta penis balığı bile yiyor-"6

 

 

"Gece lütfen sus artık!! Neler araştırmışsın öyle sen?" Dedi dehşetle ve elini ağzına koyarak masadan kalktığında Murat da peşinden kalktı.

 

 

Arslan'ın önünde duran lezzetli eti gördüğümde çatalımla tabağıma aldım.

 

 

"Of bunlar da ne kadar narinler. Hemen bir mide bulanma, hemen bir dehşete düşmeler. Sanki adam öldürmeyi anlatıyorum." Dedim ekşi sos ile köfteyi aynı anda yuttum. "Arslan, elim dolu bana meyve suyumu içirsene." Dedim.

 

 

Arslan meyve suyumun pipetini ağzıma götüdüğünde içtim.

 

 

"Afiyet olsun güzelim. Am artık şu Çinlileri araştırma."

 

 

"Neden ki? Kültür öğreniyorum işte." Dedim ileride bana bakan adama tekrar baktım.

 

 

Neden öyle bakıyordu anlamıyordum.

 

 

Bir seksen boylarında ve sarışın bir adamdı. Omuz silkerek önüme döndüm.

 

 

Arslan'ın telefonu çaldığında masanın üzerinde duran telefonunu aldı.

 

 

Üzerinde Aslı yazıyordu. Doğum yapmıştı ve bebeğiyle ilgileniyordu ama hala Arslan ile çalışıyordu.1

 

 

"Ben bir cevap verip geleyim yavrum. Sen de yemeğini ye olur mu?" Dediğinde başımı salladım.

 

 

"Tamam. Ama çabuk gel. Gelmezsen seni öldürürüm."

 

 

"Öldürürsün biliyorum." Dedi ve başımdan öperek ileride duran bar sandalyesinin orasına gitti.

 

 

"Her neyse ben sizi yemeye devam edeyim, güzel yemekler." Dedim önümdeki yemeklere iştahla bakarak.

 

 

Tam yemeğe başlıyordum ki masamın üzerinde duran kişiye baktım. O sarışın adamdı. Beni süzerek boğazını temizledi.

 

 

"Oturabilir miyim?" Dedi bozuk Türkçesi ile. Büyük ihtimalle yabancıydı. Herhalde Rustu.

 

 

"No dobraj. Yani oturma abicim." Dedim başımı sağa sola sallayarak.

 

 

Adam boğazını temizleyerek karşıma oturduğunda kaşlarımı çattım.

 

 

"Yanındaki kişi abi miydi? Seni kıskanıyor?" Dediğinde dudaklarımı büzdüm.

 

 

"Abi değil. Koca. Koca. Benim koca. Ve seni burada görürse çok sinirlenir. Hadi kalk abicim." Dediğinde beni anlamadı herhalde.1

 

 

"Sen çok güzel. Çok güzel dudaklar. Senden hoşlandım ben. Seninle bir kahve içmek istiyor ben." Dediğinde arkasında bizi izleyen Arslan'a baktım.1

 

 

Duydukalarından sonra büyük ihtimalle sinirlendiği için kızarmıştı. Yüzünde ve boynundaki damarlar belli olmuştu. Korktuğum için başımı yere eğdim.

 

 

Ellerini yumruk yapmıştı. Elinin üzerindeki damarlar da belli olmuştu. Hulk dönüşüyordu.

 

 

"Buyrun cenaze namazına." Dedim mırıldanarak. Zaten bir gün macerasız hayatım geçmiyordu. Her zaman bir sorun oluşuyordu.1

 

 

Arslan büyük bir hızla masamıza ulaşarak karşımda duran adama baktı. Ama öyle bir baktı ki korkudan yutkundum. Kırmızı görmüş boğa gibiydi resmen.

 

 

Arkada duran Umut yanıma gelerek omzumdan tuttu. Başımı kaldırdığımda yüzüme baktı ve tekrar karşısındaki manzaraya baktı.

 

 

Arslan sarışın adamın yakalarına yapışarak ayağa kaldırdı ve cam olan diğer masaya adamı fırlattı. Korkuyla bağırarak ayağa kalkmaya çalıştım. Lakin Umut beni tuttu. Arslan'ın hapise girecek olma ihtimalindende mi korkmuyordu?

 

 

Sarışın adam acı dolu bir sesle bağırarak yerde kıvranıyordu.

 

 

"Sikerim lan seni ibnenin dölü!!! Seni sikerim, sikmek nasıl olur görürsün lan pezevenk!!" Diyerek gürledi Arslan.1

 

 

Arslan ile göz göze geldiğimizde nefes nefese bir süre bana baktı. Arslan dişlerini sıkarak sarışın adamın üzerine çıkarak deli gibi yumruk atmaya başladı. Arslan'ı ilk defa birine şiddet uygularken görüyordum ve ben ilk defa ondan korktuğumu hissediyordum.3

 

 

Arslan adamı yumruklamaya devam ederken gelen kırılma sesiyle korkarak çığlık attım ve kulaklarımı kapattım.

 

 

Arslan sarışın adamı dövmeye devam ederek restorantın ortasına yürüttü ve adamı kendine çevirerek kafa attı. Gözlerimden düşen yaşlarla Arslan'a bakıyordum kolumun altından.

 

 

Restoranttaki herkes korkuyla çığlık atarak ayağa kalktılar. Nazlı korkuyla masamızın başında Arslan'ın caniliğini izliyorlardı.

 

 

Murat sanki bu şey normalmiş gibi oturdu ve bana baktı. Tekrar gelen gürültüyle birlikte Arslan'ın tarafına baktım.2

 

 

Arslan'ın üstü başı kan içindeydi ve üstü dağılmıştı.

 

 

Yanlarına o sarışın yanında gördüğüm adam eğildi ve korkuyla Arslan'a baktı.

 

 

"Ne yaptın lan kardeşime?"

 

 

Arslan kardeşinin dibine çökmüş adamı ayağa kaldırdı ve onun da yakalarına yapıştı.

 

 

"Eğer bugün buradan toz olup gitmezseniz konsolosluk elimden ölünüzü alacak!! Senin oruspunun dölü kardeşin benim kadınıma göz koymakla en büyük hatasını yaptı!! Eğer bugün buradan gitmezseniz yapacaklarımdan korkun!!" Dedi kükreyerek.

 

 

Arslan hızla dönüp yanıma gelmeye başladı. Korkuyla yutkundum. Ama o benim aşık olduğum adam gibi değildi.

 

 

Arslan bana hiç bir şey demeden kolumdan tuttuğu gibi kaldırdığında korkuyla derin bir nefes aldım.

 

 

"Abi." Murat arkadan bağırdığında Arslan cevap vermeden beni restoranttan dışarıya çıkarttı.

 

 

Restoranttan çıktığımızda kapının önünde duran siyah arabaya bindik. Ön tarafa da Umut binince başımı cama yaslayarak gözlerimi yumdum. Çok korkuyordum. Birden ne olmuştu? Neden bu kadar korkunç davranmıştı Arslan?

 

 

Gözyaşlarımı silip bakışlarımı ellerime indirdim. Benim bir suçum yoktu ama Arslan'ın yaptığı şey yüzünden korkuyordum.

 

 

Arslan ellerini dirseklerine yaslayarak eliyle başını ovdu.

 

 

"Umut, o piçlerin bugün buradan gitmesini sağla!! Eğer gitmezlerse-"

 

 

"Abi yenge ve sizi eve götürmem lazım değil mi?"

 

 

Arslan aniden bana baktığında irkilerek kapıya yanaştım. Arslan sıkıntıyla bir soluk alarak bana baktığında gözlerimi tekrardan ellerime diktim.

 

 

"Sen ne dediğimi anladın Umut." Dedi sakin bir sesle. Umut'a minnettardım. Benim burada olduğumu hatırlatmıştı.

 

 

Arslan belimden tuttuğunda geriye çekilmeye çalıştım.

 

 

Arslan beni dibine kadar çekerek bana baktı.

 

 

"Güzelim ben bir an sinirlendim. Yani sen benim yanımda bir kadının bana öyle sözler söylemesine dayanmazdın değil mi? Ben de dayanamadım."

 

 

"Arslan!!" Dedim yüksek sesle. Sonra sesimi alçaltarak devam ettim. "Ben seni kıskansam bile böyle mi yaparım. Ben seninle konuşur, sonra da giderim oradan. En çok bir kadına kızarım. Ama sen o adamı.. Arslan sen o adamı öldüresiye dövdün. Ben seni tanıyamadım ilk defa seni tanıyamadım. Sana ne olduğunu anlamadım. Bu normal mi?" Dedim dehşetle.

 

 

Resmen bir adam şiddete uğramıştı ve Arslan o kişiyi neden dövdüğünü bana anlatıyordu.

 

 

"Gece adamın konuşması bile sapıkçaydı. Ne kadar rahattı görmedin mi? Kim bilir taciz bile etmiştir başkalarını. Ki seni rahatsız etti." Dediğinde korkuyla gözlerimi büyüttüm.

 

 

"O adam öyle midir gerçekten?"

 

 

"Abi bilgileri geldi adamın? Adamın adı İvan. İki bin on altı ve iki bin yirmi iki senesinde taciz davalarında adı geçmiş." Dediğinde elimi gözlerime bastırdım. Tacizci bir sapık resmen masama oturmuştu.4

 

 

"O pislik cezasız mı kalmış?" Dedim öfkeyle.

 

 

"Eğer haksızsa Leonardo ile irtibata geçerim. Leonardo da o adamla ilgilenir. Sen merak etme." Dediğinde başımı salladım.

 

 

"Yine de Arslan sen çok korkunçtun." Dedim mırıldanarak.

 

 

"Haklısın, çok haklısın yavrum. Ama ben kendimi tutamadım. Biliyorsun biraz sinirli biriyim. Yoksa ben hiç öyle bir şey yapar mıyım?" Dedi gözlerime bakarak.1

 

 

"Yapmazsın değil mi?" Dedim mırıldanarak.

 

 

Gülümsedi yanaklarımı okşayarak.

 

 

"Yapmam. Hem adam tacizci piçin tekiymiş. Haketmiş işte." Dediğinde başımı salladım.

 

 

Haketmişti.

 

 

"Ama bir daha şiddet uygulama kimseye. Ne kadar güçlü olsan da polisler şiddet uygulayan ve suç işleyen herkesi tutuklar. Her an polisler gelip seni tutuklayabilir. Ne yapmayı düşünüyorsun?" Dedim başımı sağa sola sallayarak.2

 

 

"Beni kimse tutuklayamaz Gece. Sen rahat ol." Dediğinde başımı sağa sola salladım.

 

 

"Ne yani seni tutuklamazlar mı?"

 

 

"İfademi alırlar sadece Gece. Yavrum sen daha fazla kafanı yorma bu işe tamam mı? Hadi evimize gidelim artık. Sen de benden korkma Gece." Dedi başıma öpücük kondurarak.

 

 

Başımı salladım. Ben sevdiğim adama kızgın kalamıyordum ama o yaptığı kıskançlığın da normal olduğunu düşünmüyordum.3

 

 

"Bu yaptığın normal değildi Arslan. Bu kadar büyük bir kıskançlık ilişkimizi yıpratır. Biliyorsun değil mi?" Diyerek başımı keskin çenesine odakladım.

 

 

Arslan kasılarak huzursuz bir nefes aldı.

 

 

"Biraz kıskanç bir yapım var yavrum. Haklısın. Bu huyumu değiştirmeye çalışacağım." Dedi başını sallayarak. Gülümsedim. Zaten benim için bazı özelliklerini değiştirmeye çalışıyordu. Bu yüzden onun üstüne daha da çok giderek onu üzmek istemiyordum.1

 

 

"Sana inanıyorum. İlişkimiz için çabaladığını da görüyorum. İlişkimizde yalan ve ihanet olmadığı sürece biz çok mutlu olacağız. Bu zamana kadar bana asla yalan söylemedin. Beni asla şüpheye düşürmedin. Bu yüzden sana bu konuda biraz daha anlayışlı olmak istiyorum." Dediğimde gözlerime çözemediğim bir şekilde bakarak başını salladı.3

 

 

Başımı göğsüne yaslayarak gülümsedim. Sıcak ve güvenli kollarında olduğum için gülümsedim. Daha demin bakmaya korkuyordum. Ama benimle konuştuktan sonra pamuk gibi olmuştu.

 

 

"Seninle konuştuktan sonra değişiyorum. Bak yine sakinleştirdin beni." Diye mırıldandı boğuk bir sesle.

 

 

"Farkettim. Her zaman böyle oluyor." Dedim.

 

 

"Bu öfkeyle dolup taşan ruhumu bir tek sen sakinleştiriyorsun."1

 

 

"Aynısı benim içinde geçerli. Ailem oldun bana. Eğer sen de olmasaydın bu hayatta tek başıma kalacaktım." Dedim atan kalbinden öperek.

 

 

Arslan sessiz kalarak yüzünü saçlarıma gömdüğünde bana dikiz aynasından bakan Umut'a gülümsedim. Gözlerini kaçırarak arabayı sürmeye devam etti.1

 

 

♧ ♧ ♧

 

 

"Bu İvan denen herif bu ülkeden siktir olup gitti mi?" Dedi Arslan kanla kaplı olan ellerini silerek. Daha demin bir adama işkence yapmıştı ve çok sinirliydi. Kadınına bakan adamı bile öldürmek isterken o adam sevdiğinin yanına kadar gidip onunla konuşmuştu.

 

 

"Gittiler. Bir daha da asla ülkeye giriş yapamayacaklar. Gitmeden önce dediğiniz gibi bir uzuvları da yok oldu." Dedi düz bir sesle Umut.

 

 

Arslan üzerindeki kanla kaplı olan gömleğe bir bakış attı.

 

 

Karısıyla vakit geçirmek yerine burada adam kesmeyi kendisi de istemezdi ama hayatta her zaman istediği gibi olmazdı.

 

 

"Zaimoğulları ne alemde." Dedi Arslan gözlerini kısarak soğuk havaya nefesini verdi. Korumaların depodan çıkardığı cesete yandan bir bakış attı.

 

 

"Leonardo'nun deposuna götürün Serdar." Dedi Umut ceset torbasına bakarak. Serdar başını sallayarak cesedi tutarak yürümeye devam etti.

 

 

"Tacizci pezevenk." Diye tısladı ceset torbasına bakarak Arslan.

 

 

İşkence ettiği adam üvey kızını taciz eden bir piçti ve cezasını saatlerce Arslan'ın elinden çekerek ödemişti.2

 

 

"Abi Zaimoğulları yüklü miktarda para kaybettiler ve ortak olduğu şirketler sizin adınızı duymasıyla beraber ortaklıkları bir bir fes ediyorlar. Bununla beraber Salim Zaimoğlu ve ailesi daha da içlerine kapandılar. Yengeye zaten sizin sayenizde asla yaklaşamıyorlar. Biliyorsunuz o kadın da ölü bulundu Mardin'de. Büyük ihtimalle kendilerinin adını söylemesin diye infaz edildi. Şu anlık bir sorun yok ama aşiretlerden eğer bir karar gelirse sana bildireceğiz." Dedi Umut önünde duran ormana bakarak.

 

 

Arslan başını salladı. Ela teyzesinin intikamını alacaktı. O Salim soysuzuna da, ailesine de etmediğini bırakmayacaktı.

 

 

Ama sabretmesi lazımdı. Eğer şimdi bir şey yaparsa aşiretler arası çatışmada çıkabilirdi. Gece'ye bir zarar da gelebilirdi.

 

 

"En ufak bir hareketlilikte bana haber veriyorsun." Demesine kalmadan telefonu çaldı.

 

 

Gece'm

 

 

Telefonu cevaplayarak kulağına götürdü.

 

 

Umut başını eğerek arkasını döndü ve hızlı adımlarla depoya yürümeye başladı.

 

 

"Yavrum."

 

 

"Arslan neredesin? Uyandım ama ortalıkta yoksun?" Dedi Gece önündeki lahana sarmasından bir tane daha aldı ve ağzına attı.

 

 

"Şirkette işlerim vardı bebeğim. Şimdi geliyorum hatta." Dedi.

 

 

Adam öldürdüm. Üzerim kanlı, ben bir duş alıp geliyorum diyemezdi ya.1

 

 

"Tamam ama hemen gel. Özledim seni. Hem Ahuzar teyze bir lahana sarması yapmış var ya, yesen aklını kaybedersin." Dedi hevesle konuşarak.

 

 

"Aslında ben burada bir şeyler yedim ama seninle beraber de yerim." Dedi depoya girerek kendine ait odasına girdi.

 

 

"Aç değilsen yeme. Hem şişko da olma." Dediğinde Arslan sırıttı.

 

 

"Olmam bebeğim sen merak etme." Dedi telefonu sehpanın üzerine bırakarak hoparlöre aldı.

 

 

"Peki ben solucan olsam beni sever miydin?" Dediğinde Arslan gömleğini çözerken duraksadı.2

 

 

"Nereden çıktı bu birden bebeğim?" Dedi Arslan hayretle.

 

 

Gece omuz silkerek tekrar konuştu.

 

 

"Saçma bir soru mu sordum? Ama ben çok merak etmiştim. Sosyal medyada görmüştüm bunu ve sana sormak istedim. Ama söylemek istemezsen sen bilirsin." Dedi Gece üzülerek.

 

 

Arslan içinden kendisine küfür etti. Gece bugün olanlara rağmen kendisine anlayışlı davranmıştı ama kendisi hala sevgilisini üzüyordu.

 

 

"Hayır benim hatam yavrum. Sen tekrar sor, ben cevap vereyim." Dedi alyansını elinden çıkararak sildi. Kan izi olmasını istemiyordu.

 

 

"Bir anda solucana dönüşsem beni yine sever miydin?"

 

 

Arslan kaşlarını çatarak aklına gelen düşünceler birden dudaklarından dökülüverdi.

 

 

"Nasıl olursan ol çok severdim seni. Çünkü sen aşık olduğum kadınsın."

 

 

"Beni akvaryum gibi bir yere mi koyardın?" Dedi Gece merakla.

 

 

"Geceleri akvaryuma koyardım ezilme diye." Dedi Arslan ciddiyetle cevap verdi. "Gündüz yanımda taşırdım. Hatta avucumda gezerdin. Okşar ve severdim seni her zaman. Gece ezilme diye de başka bir yerde olurdun. Küçük bir solucan mı olurdun?" Dedi kolundan saatini çıkarırken.1

 

 

Gece üzülerek cevap verdi. Ya bir gün solucan olsaydı!

 

 

"Evet. Küçük bir solucan maalesef."

 

 

"Gözümden ayırmazdım. Ben konuştuğum zaman ve cevap vermediğin için üzülürdüm. Sinirlenirdim. Senin sesin olmadan yapamazdım." Dedi düşünmesi bile garipti. "Çok garip düşünmesi yavrum ya. Ben seni her halinle seviyorum." Dediğinde Gece Arslan'ı ısırmamak için zor duruyordu. Bir de ciddi ciddi cevap veriyordu.

 

 

"Peki ben üç yüz kilo olsam beni sever miydin?" Dedi merak ederek.

 

 

"İstersen bin kilo ol. İstersen beş kilo. Kızım ben senin o güzel kalbini seviyorum lan. Ölürüm sana kurban olduğum." Dediğinde Gece utançla çığlık attı.

 

 

"Ya ben de seni çok seviyorum şapşal. Ama eve çabuk gel. Hadi öptüm bay bay." Dedi ve Arslan'ın yüzüne telefonu kapattı.

 

 

Arslan sırıtarak başını sağa sola salladı.

 

 

Karısı her zamanki gibi yine ve yine aklını başından almıştı. Hem de yanında olmamasına rağmen.

 

 

"Ulan Gece." Dedi mırıldanarak. "Deli ettin beni aşkınla."

 

 

Banyoya girerek duş aldı ve üzerine takım elbisesini giydi. Saçlarını kurutarak depodan çıktı ve arabasına bindi.

 

 

Eve doğru giderken Poyraz'ın aradığını gördü. Aramayı cevaplayarak sessiz kaldı.

 

 

"Abi. Ne yapıyorsun?" Dedi Poyraz derin bir nefes alarak.

 

 

"İyiyim Poyraz da neden aradığına mı gelsek artık."

 

 

"Bilmiyorum aradım öyle. Sesini duymak istedim. Senin sesin babamın sesine benziyor. Öyle duymak istedim." Dediğinde Arslan hüzünle gülümsedi.

 

 

İçlerinde en çok Arslan babasına benzerdi. Bu yüzden Murat ve Poyraz kendisine ayrı düşkündü.

 

 

"Arada annemi ve ya Murat'ı arasan hiç fena olmaz." Dedi iç çekerek.

 

 

"Murat piçiyle ne konuşabilirim ki. O pislik Gece'nin yüzüne bakarak yalan söyleyen bir ibne hele sen..."

 

 

"Evet ben ne?"

 

 

"Gece öğrendiği zaman ne olacak?"

 

 

"Öyle bir şey olmayacak."

 

 

"Ya olursa. Ya bir gün öğrenirse. O zaman senin bu mutlu hayatının sonuna gelirsin. Gece her şeyi affeder ama bunu asla affetmez. Bunu sen de biliyorsun abi. Ama kendine itiraf etmiyorsun."1

 

 

"Bana aşık ve beni sevdiğini söyledi!!!!"

 

 

Poyraz sessiz kaldı. Hiç bir şey bilmeyen kız resmen abisine aşık olmuştu. Eğer gerçekleri öğrenirse bu Gece için bir yıkım olurdu.

 

 

"Umarım öğrendiği zaman seni sevmeyi de bırakır."

 

 

"Bırakamaz. Bırakmam. Ölüm olsa da sevdiğim kadını bırakmam ben."

 

 

"Zorla mı-"

 

 

"Evet gerekirse zorla. Hem biz neden bunu konuşuyoruz ki? Benim karım bana aşık. Biz birbirimizi çok seviyoruz. Biz asla ayrılmayız. Şimdi sen de orada ne sikim yapıyorsan yap. Ama buraya geldiğin zaman sus. Bütün keyfimi siktin attın amına koyayım." Dedi ve bekletmeden telefonu Poyraz'ın yüzüne kapattı.

 

 

Evin önüne geldiğini gördüğünde Arslan arabasını ihtişamlı eve sürdü ve arabayı kapının önünde durdurdu. Arabadan indiğinde anahtarı korumaya atarak eve yürümeye başladı. Kapıya geldiğinde zile bastı.

 

 

Kapı az sonra açıldığında Arslan hizmetliye cevap vermeden eve girdi.

 

 

Salondan gelen seslerle birlikte Arslan salona yürümeye başladı.

 

 

"Ben geldim." Dedi salona girerek.

 

 

Gece ve Ahuzar yan yana oturmuş sohbet ediyorlardı.

 

 

"Hoş geldin oğlum." Dedi Ahuzar oğlunu süzerek. Yine depodan geldiğini anlamıştı.

 

 

"Hoş buldum anne. Ne yapıyorsunuz burada?" Dedi Arslan Gece'ye bakarak. Elindeki çay bardağıyla diğer elinde tuttuğu telefona bakıyordu.

 

 

"Ahuzar teyzeyle elbise bakıyoruz." Dedi mırıldanarak Gece.

 

 

Arslan karşı koltuğa oturarak Gece'ye baktı.

 

 

"Çok açık kıyafetler olmasa daha güzel olur." Dedi rahatsız bir şekilde. Gece zaten çok güzel bir kadındı. Bir de dekolteli kıyafetlerle daha da dikkat çekiyordu.

 

 

"Arslan benim feminist yanımı ortaya çıkarma. Ben ne beğenirsem giyerim. Ne istersem yaparım." Dedi homurdanarak.

 

 

Gece bazı günlerde de Arslan'ın bu yanları yüzünden gıcık oluyordu. Arslan çok kıskançtı.

 

 

"Gece çok açık kıyafetler giymenin anlamı ne? Sen zaten güzelsin bir de açık kıyafetler giyerek daha da dikkat çekiyorsun."

 

 

"Arslan ben zaten çok açık kıyafetler giyinmeyi kendim sevmiyorum. Rahat edemiyorum. Bu seninle olan bir durum da değil. Ama arada açık kıyafetler giydiğim zamanda böyle yapıyorsun. Neden ben insanlar bakacak diye kendimi kısıtlayayım ki? Onlar gözlerini çeksinler üzerimden. Hem merak etme kimse benimle göz göze bile gelmiyor. Cidden bazen beni boğuyorsun. Haksız mıyım Ahuzar teyze?" Dedi Gece Ahuzar teyzeye bakarak.

 

 

Ahuzar teyze başını salladı.

 

 

"Çok haklısın kızım. Arslan kıskanç biri. Bugün de duyduk neler yaptığını." Dedi oğluna ters bir bakış atarak. "Gelinim nerede ne giymesini bilen biri. Ona karışma Arslan."

 

 

"Siz bana karşı ittifak kurmuşsunuz. Yakında beni de evden atarsınız." Dedi Arslan alayla gülerek.

 

 

Gece gözlerini devirdi.

 

 

"Eğer böyle yapmaya devam edersen Kapı dışarı edebilirim seni. Sonuçta bu evin hanımı benim. Ahuzar teyze öyle söyledi. Değil mi Ahuzar teyze."

 

 

"Öyle valla."

 

 

Arslan ellerini havaya kaldırarak kaşlarını kaldırdı.

 

 

"Tamam susuyorum. Siz beni yakında kapı dışarı da edersiniz." Dediğinde Ahuzar hanım ayağa kalktı.

 

 

"Aynen öyle, eğer gelinimi üzersen gelinim de seni üzer." Dedi sonra Gece'ye döndü. "Kızım benim uykum geldi. Siz de daha fazla oyalanmadan uyuyun. Yarın okulun var." Dediğinde Gece başını sallayarak onayladı.

 

 

Ahuzar hanım salondan çıktığında Arslan Gece'ye baktı.

 

 

"Küçük solucanım bana ayar vermeye başlamış." Dedi Arslan Gece'ye duyguyla bakarken.

 

 

Gece teleonunu masaya bırakarak Arslan'a baktı.

 

 

"Küçük solucan eğer kendisini sinirlendirirse kara mamba olabilir dikkat et." Dediğinde Arslan güldü.

 

 

"Senden gelen her şey başım gözüm üstüne. Kara mambam benim."

 

 

Gece gözlerini devirerek kollarını birbirine bağladı.

 

 

"Şapşallık etme. Hem o adamı dövdüğün için ifade vermeye gittin mi?" Dedi Gece umursamaz görünmeye çalışarak. Ama çok endişeleniyordu Arslan'ı polisler alacak diye.

 

 

Arslan'ın sevdiği kadına söylediği yalanlar bazen boğazını düğümlüyordu. Ne kadar üzülse de sevdiği kadının yanında kalması için bu yalanları soylemesi gerekiyordu. Gece'sini kaybedemezdi.

 

 

"İfadeye çağırdılar. İfademi verdim, sonra da şirkete geçtim." Dedi rahat bir tavırla.

 

 

"O adam senden şikayetçi olmadı mı?"

 

 

"Olmadı, herhalde güçlü biri olmamdan korkmuş. Siktir olup gitti. Rusya da hapishaneye almışlar bile. Leonardo ilgilenmiş." Dediğinde Gece rahat bir nefes aldı.

 

 

"Tamam o zaman. İçim rahatladı." Dediğinde Arslan yutkundu.

 

 

"Yanıma gel."

 

 

Gece Arslan'a baktı. Geriye yaşlanmış tutkuyla gözlerine bakıyordu.

 

 

Gece ayağa kalkarak yavaş adımlarla Arslan'a doğru yürüdü.

 

 

Yanına kadar geldiğinde Arslan Gece'nin belinden tuttuğu gibi kucağına oturttu.

 

 

Arslan Gece'nin beyaz boynuna sert bir öpücük kondurarak tutkuyla konuştu.

 

 

"Seni özledim." Diye fısıldadı. "Hem de çok."

 

 

Gece alt dudağını ısırarak titreyen ellerini Arslan'ın boynuna sardı.

 

 

"B-ben de, ben de çok özledim." O geceyi hatırladığında yutkundu. İlk deneyimi olduğu için ilk anda canı çok yanmıştı. Arslan da daha nazikti. O günün sabahında Arslan Gece'nin iyi hissetmesi için her şeyi yapmıştı. Kahvaltı hazırlamış. Yalnız bırakmamıştı.

 

 

"Benim kadar özlemiş olamazsın." Diye hırladı.

 

 

Gece yanaklarının kızardığını hissetti. Tamam bir kere birlikte olmuşlardı ama şu lanet yanağı halâ kızarıyordu.

 

 

Gece Arslan'ın yüzüne baktığında Arslan aniden dudaklarına yaklaşarak öpmeye başladı. O kadar güzel hissettiriyordu ki Arslan ile öpüşmek her zaman öpüyordu zaten kocasını.

 

 

Arslan Gece ile birlikte ayağa kalktığında Gece dudaklarından ayrıldı. Arslan Gece'yi kalçasından tutarak sabitledi ve asansöre bindi.

 

 

Gece'yi asansöre yaslayarak tekrar öpmeye başladığında, Gece de ellerini Arslan'ın ensesinde birleştirerek öpüşüne karşılık verdi.

 

 

Arslan Gece'nin alt dudağını ısırarak emdiğinde Gece de üst dudağına aynı işlemi yapıyordu.

 

 

Asansör durduğunda Arslan Gece'nin belinden tutarak asansörden çıkardı ve odalarına girdi.

 

 

Arslan Gece'nin boynuna yönelerek öpmeye başlamasıyla Gece nefes nefese gözlerini kapattı.

 

 

Arslan Gece'yi yatağa bırakarak tekrardan dudaklarına yöneldi. Dakikalarca öpüştükten sonra Arslan Gece'den ayrılarak hırlamaya benzer bir sesle konuştu.

 

 

"Eğer şu an beni durdurmazsan durmayacağım Gece."

 

 

Gece Arslan'ın boynundan tutarak dudaklarını birleştirdi.

 

 

"Durmanı istemiyorum." Dedi baygın gözlerle.

 

 

+18 (lütfen bu bölümlere yorum yapmayın. Yazarken utandım)3

 

 

Arslan bunu bekliyormuş gibi tekrar yapıştı Gece'nin bal gibi olan dolgun dudaklarına.

 

 

Arslan Gece'den ayrılarak gömleğinin düğmelerini çözerek çıkardı ve yere fırlattı.

 

 

Gece'nin üzerinde duran pijama üzerininin düğmelerini çözerek üzerinden çıkardı. Üzerinde kalan pijama üstünü yere gönderdi.

 

 

Gece Arslan'ın karın kaslarını okşadığında Arslan Gece'nin değdiği her yerin yandığını hissediyordu.

 

 

Gece altındaki pijamayı çıkarırken Arslan da yardım etti. Gece iç çamaşırları ile kaldığında Arslan Gece'yi bir süre uzaktan izledi.

 

 

O çok güzeldi. Bembeyaz teni ve yemyeşil gözleriyle bir mücevher gibi parlıyordu karanlık hayatında.

 

 

"Gece...Tanrı aşkına, o kadar güzelsin ki..." dedi boğuk bir sesle.

 

 

Gece ona gülümsediğinde Arslan burnuna bir öpücük bıraktı.

 

 

Arslan'ın eli kopçasına gittiğinde Gece belini kaldırarak kopçasını çıkarmasına yardım etti.

 

 

Sütyen odanın bir yerinde yeri boylarken, önüne serilen göğüsler ile yutkundu.

 

 

Hayatında ilk defa Gece ile birlikte olmasına rağmen hala heyecanlıydı. Her öpüştüklerinde bile heyecanlanıyordu. Orası da ayrıydı.

 

 

Arslan Gece'nin sağ göğsünü eline alıp yoğururken sol göğsünü de ağzına alıp emmeye başlamıştı.

 

 

Arada dil darbeleri ve ufak ısırıklar bırakıyordu.

 

 

Bir kadının her şeyi mi güzel olurdu. Aşık olduğu kadının her şeyi güzeldi. O çok güzeldi.

 

Aklını kaybedecek kadar güzeldi.

 

 

Gece altında inlemekten başka bir şey yapamıyordu. İkinci deneyimi olmasına rağmen hala kendini kontrol edemiyordu.

 

 

Arslan öbür göğsü ile aynı şekilde ilgilendikten sonra, karnına doğru nefesini verdi ve küçük öpücükler vermeye başladı. Gece altında inlediğinde elini Gece'nin vajinasına doğru götürerek ıslanmış olan vajinasına orta parmağını gezdirerek deliğine götürdü. Gece hazdan dolayı başını arkaya attı.

 

 

Gece deli gibi utanıyordu ama daha fazlasını da istiyordu.

 

 

Arslan orta parmağını Gece'nin içine soktuğunda Gece dişlerini alt dudağına geçirdi.

 

 

"Arslan!! Hızlı ol." Dedi nefes nefese. Şu an utanıyordu ama aldığı haz daha fazlaydı.

 

 

Arslan ikinci parmağını da içine koyduğunda ileri geri hareket etmeye başladı. Baş parmağıyla klitirosine baskı yaptığında Gece'nin zevkten gözleri doldu. O kadar iyi geliyordu ki...

 

 

Gece kendini bıraktığında gözlerini kapattı. Nefes nefese boşaldığını anlamıştı.

 

 

Arslan yataktan kalkıp pantolonunu ve baksırını çıkardı. Gece onun kalktığını gördüğünde gözlerini kapatmıştı. Çok saçma bir şeydi ama Gece Arslan'ın erkekliğini ilk gördüğünde hem utanmış, hem de korkmuştu. Büyük ve kalın olduğundan asla bir daha bakmaya cesaret edemiyordu işte.

 

 

Arslan Gece'nin üzerine tekrar uzandığında Gece gözlerini açarak gözlerini birleştirdi.

 

 

"Seni seviyorum kadın. Beni asla bırakmana izin vermeyeceğim. Asla. Sensiz ben ölürüm. Beni anlıyorsun değil mi? Sen benimsin. Bana aitsin. Ben de sana aitim." Dedi boğuk bir sesle. Aklına Poyraz'ın dedikleri gelmişti.

 

 

Gece hala orgazm olduğu için titriyordu ve anlattıklarını umursadığı pek söylenemezdi.

 

 

Arslan tekrar Gece'nin dolgun dudaklarına dudaklarını bastırdı. Gece de karşılık verdiğinde Arslan dövmeli elini Gece'nin sol göğsüne götürerek sıktı.

 

 

Gece inleyerek belini yukarı kaldırdığında karnına degen sertlik ile yutkundu. Aklı durmadan oraya kayıyordu. Korkuyordu ama istiyordu da.

 

 

Arslan tekrar Gece'nin göğsünü sıktığında Gece inleyerek başını arkaya attı.

 

"Ah."

 

 

Arslan beyaz boynuna eğilerek önce küçük öpücükler bıraktı daha sonra ısırdı ve emdi. Bir sürü yere ayni işlemi yaptıktan sonra sıkı bir öpücük kondurdu boynuna. O huzur veren kokusuna hayrandı bu kadının.

 

 

"Sakın korkma yavrum. İlk zamanki gibi fazla ağrı olmayacak." Dediğinde Gece başını salladı.

 

 

"Artık yap şunu Arslan!!" Dedi sabırsız bir sesle.

 

 

Arslan kadınının bu halini görünce gülümsedi. Yaramaz kedisi sabırsızdı. Gece'nin bacaklarını aralayınca Gece titredi. Biraz daha aralayıp kendini onun bacak arasına yerleştirdi. Gözleri Gece'nin vajinasına değince sırıttı.

 

 

"Benim için tekrar ıslanmışsın." Dedi şehvetle.

 

 

Gece utanarak doğrulmaya çalıştı. Şerefsiz işte yine utandırmıştı kendisini.

 

 

Arslan Gece'yi yatağa yatırdı ve penisini vajinasına dayadı.

 

 

"Beni artık durduramazsın Gece. Çok geç." Dedi hırlayarak.

 

 

Kendisini Gece'nin içine ittiğinde, Gece hafif bir sızlama hissettiği için inledi. Bütün duvarlarında Arslan'ı hissediyordu.

 

 

Arslan hemen Gece'nin dolgun dudaklarına kapandı. Özlediği sıcaklığı hissettiğinde Arslan da inledi.

 

 

Arslan Gece'nin kendine alışması için bir süre bekledi.

 

 

"Arslan!!" Dedi Gece. Kedisi içinde hareketlenmesini istemişti. Ellerini ik yanda birleştirerek içinde hareketlerine başladı. Aynı anda bir inleme bıraktı her ikisi de. İçinde gidip geldikçe Gece kendisini bulutların üzerinde gibi hissediyordu.

 

 

Arslan Gece'nin içinde daha da hızlandıkça birbirilerinin inlemeleri odada karışıyordu. Vücutlarının her çarpışı odada yankılanıyordu.

 

 

Gece'nin boynunu öperek, kulağında hırıldıyordu içinde hareket ettikçe.

 

 

Gece'nin elleri sırtını çiziyordu. Kesinlikle canını acıtıyordu Arslan'ın.

 

 

Karnındaki zevk büyüdüğünde ismini haykırarak kendini bıraktı Gece. Bu yaşadığı şey efsaneydi. İkinci kez yaşıyordu bunu ama bu öncekinden bin kat daha iyiydi.

 

 

Arslan kendini sıcak duvarlara sert bir şekilde vurarak sayıklamaya başladı.

 

 

"Seni bırakmam. Benden gidemezsin."

 

 

Saatlerce ve defalarca birlikte olmuşlardı. Arslan korunmayarak defalarca kez kendine qit sıvıları Gece'nin içine akıtmıştı.

 

 

"Hissediyorsun değil mi güzel karım? İçimde nasıl nabız gibi attığını hissediyorsun değil mi?" Dedi hırlayarak.

 

 

Gece başını salladı baygın gözleriyle tavana bakarken. Şu an yaşadığı zevkle birlikte kendini bulutların üzerindeymiş gibi hissediyordu.

 

 

Arslan Gece'nin yorgun olduğunu görmesine rağmen içinde daha da hızlanarak git gellerine devam etti. Doyamıyordu bu kadına. Sadece sevdiği kadını istiyordu.

 

 

"Benden gitmene izin vermem!! Senin için ölürüm!! Benden gitmemen için her şeyi yaparım!!" Dedi Gece'nin bacaklarını omzuna koyarak daha derinine indi.

 

 

Gece inleyerek Arslan'ın boynundan tutarak kendine çekti ve dudaklarını öptü. Boynundan öperek emdı ve ısırdı. Kendinde iz varsa kendisinde de olacaktı. Bu kadar basitti.

 

 

Arslan son kez hızlı vuruşlarını yaptıktan sonra kendini bıraktı içine. Korunmamıştı. Gerek duymamıştı. Bir bebek Gece'yi kendine daha da bağlardı belki de. İçine bütün sıvılarını bırakarak nefes nefese Gece'nin dudağına öpücük bırakarak kendini yana bıraktı.

 

 

Derin nefesler alıp veriyorken göğüsleri birbirine değiyordu. Nefes sesleri odayı dolduruyorken mum ışığı ikisini aydınlatıyordu.

 

 

Arslan Gece'yi belinden tutarak göğsüne çekti. Gece başını yorgunlukla Arslan'ın göğsüne bırakarak anında kendini karanlığa bıraktı. Arslan Gece'nin şakağına öpücük bırakarak üzerlerine pikeyi çekti.

 

 

Arslan'a kalsa daha bir kaç defa daha sevişirdi Gece ile. Ama sevdiği kadının yorulduğunu da anlamıştı. Bu yüzden rahat bırakmıştı bebeğini.

 

 

Arslan Gece'yi göğsüne biraz daha çekerek başının üzerine öpücük kondurdu.

 

 

Eğer bir çocukları olursa Gece artık asla ondan gidemezdi. Şimdi de gidemezdi ama belki çocukları için kendisini af bile edebilirdi.

 

 

Ne olursa olsun Gece'yi kimse elinden alamazdı. İki dünya bir araya gelse Gece ondan gidemezdi. Dünyayı yakar, yine sevdiği kadının kendinden gitmesine izin vermezdi.

 

 

♧ ♧ ♧

 

Bölüm : 01.02.2025 20:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...