Bütün Mardin halkı beni korkuyla izlerken, ben büyük bir keyifle yanan evi iziliyordum. Zaimoğlu konağı...2
Önümde ağzı gözü dağılmış olan aile fertlerine baktım. Salim Zaimoğlu bana öfkeyle bakıyordu. Kahkaha attım.
Onu bu hale getirmek için küçük bir bedel ödemiştim ama buna değerdi. İntikamım için her yolu denemiştim.
Bugün aşiretlerden gelen onayla beraber yola çıkmıştım. Aşiret üyeleriyle anlaşma yaparak onları planıma ortak etmiştim.
Aşiretlerin benden bağımsız bir ay istediklerini yapabileceklerdi. O bir ay içinde istedikleri sikimi yapabilirlerdi. İster silah kaçırır, ister ticaret yaparlardı. Sadece bu ay biraz zarar edecektim. Küçük bir zarar. Umrumda değildi.
Bunun karşılığında üstlerine attıkları iftira ile Zaimoğlu fertlerine ölüm emri çıkmıştı. Onca kadının ahı ve acısı olan konağı yakmıştım. Selim amcanın ve Ela teyzenin intikamını almıştım.
Ne yapıp ne edip, intikamımı almıştım. Ela teyzenin çektiklerini bir nebze olsun çektirmiştim ibneye. Sabahtandır etmediğim işkence kalmamıştı.
Etrafta bizi izleyen topluluğa sırıtarak baktım.
"Acımasız Salim bey!!" Diyerek sesimi yükselttim. "Benim olmadığım çöplükte acımasızlığını konuşturmuşsun. Benim kayınbabama ve kayınvalideme etmediğini bırakmamışsın. Ela annem karnındaki evlatlarını kaybetmiş. Yetmemiş kocasını kaybetmiş. Ama sen peşlerini bırakmamışsın. Benim biricik karımın peşindeymişsin. Ne yapacaktın. Ha!! Benim karıma ne yapacaktın?" Dedim kükreyerek.4
Gece'min adını ağzına alanı öldürürdüm. Bu adam da öldürdüğüm oğulları gibi cehenneme gidecekti.1
Oğullarının karıları neler çekmişti bu evde. Onları güzel bir eve yerleştirmiştim. Artık özgürlerdi. İstediklerini yapacaklardı.
Salim Zaimoğlu kaşlarını kaldırarak sırıttı.
"O benim torunumdur. Benim kanımdır. Kanımı alacaktım, anne babasının yanına gönderecektim. Hem belki oğullarım da kullanırdı. Belli mi olurdu?" Dediğinde başımı yere eğdim ve derin bir nefes aldım.2
Ellerim kaşınıyordu. Ama sabır etmeliydim.
"Ölmekten korkmuyor musun? Sen bugün öleceksin. Korkmuyor musun?"
"Korksaydım kaçardım. Ölüm zamanım demek ki bu zamanmış. Ama eğer ölmezsem o kızı benden uzaklara götür. Çünkü bulduğumuz yerde başını gövdesinden ayırıp köpeklerime verecem." Dedi gözlerindeki kinle.
Hızlı hızlı nefesler alarak başımı gökyüzüne kaldırdım. Gözlerimi kapatarak güldüm.
"Aslında, sana işkence edecektim. O kadınlara yaşattıkların için senin acıyla inlemelerini dinleyecektim. Ama sen, şansını zorladın. Öleceksin. Şimdi. Kafan koparak." Dedim gözlerine bakarak. Umursamaz bir şekilde baktığında cesareti gözlerimi yaşarttı.
"Ela teyzeye neden bütün bunları yaptın?" Dedim ve gözlerimi kıstım.
"Selim benim oğlum değildi. Abimin oğluydu. Aşık olduğum kadınla evlenmişti. Abim ve sevdiğim kadın öldüğünde benim oğlum olarak verdiler bana. Ben de sevemedim onu. Üstüne şehirli bir karıyı getirince delirdim. Ve ikisine çektirdim." Dedi gözlerini açık tutmaya çalışarak.7
"O kadın ne kadar iyi biriydi biliyor musun lan sen?!!! Biliyor musun?!! Sen sırf nefret ediyorsun diye bu aile bunları yaşamamalıydı? Allah senin belanı versin!!" Dedi Poyraz ağlayarak Salim'e vurmaya başladı. "Ne istediniz lan onlardan? Senin de abimin de Allah belasını versin!!" Dedi tükürükler saçarak ağlarken.
Salim denen piç kahkaha atarak kanla kaplı olan ağzıyla öksürdü.
"O fahişe bizim adımızı lekeledi. Ölmesine çok sevindim."6
Poyraz çıldırarak eline aldığı baltayı Salim'in başına vurmaya başladı. Akan kanların arasından gözyaşlarının arasından gülümsedi.
"Ela!! Teyze!! Dünyanın!! En!! İyi kadınıydı!! O mükemmel bir kadındı!! Gece de çok iyi!! Siz kadınların yaşamasına izin vermiyorsunuz!! Geber lanet olasıca!! Geber!!" Dedi. Üzeri kanlar olmuştu.
"Abi kafası koptu. Müdahale edelim mi?" Umut konuştuğunda burnumu çekerek başımı salladım.
Poyraz'ın kollarından adamlar tutarak yere oturttular. Poyraz'ın yanına giderek çöktüm. Elimi ensesine atarak kendime çektim.
"İntikamlarını aldık Poyraz. Ela teyze seninle gurur duyuyor. Selim amca da." Dedim dolu gözlerimle.
Poyraz gözyaşlarının arasından güldü.
"O bunu istemezdi. O, o kadar iyi bir kadındı ki kimsenin ölmesine izin vermezdi." Dedi sarsılarak ağlarken. "Abi bu mu yani?!! Ela teyze o kadar acı çekti!! Ama bu şerefsizler hemen öldü!! Rojda'nın katili hemen öldü!! Ben dayanamıyorum abi!! Kalbim kaldırmıyor artık bu olanları!! Senin yaptıkların, bu pisliklerin yaptıkları elimi kolumu bağlıyor!!"
Poyraz'ın ensesinden tutarak göğsüme çektim.
"Sakin ol kardeşim. Bitti artık. Kimse kalmadı. Gece'ye kimse zarar veremez. Bitti." Dediğimde benden ayrılarak gözlerime baktı.
"Onu bırak abi. Gece'yi bırak. Lütfen." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Sikik sikik konuşmayı bırak. Zaten hayatımız yeni yeni rayına giriyor. Kalbindeki sorun da iyileşmeye başladı. Bu lafları duymak istemiyorum senden." Dediğimde zorlukla ayağa kalktı.2
Gece'nin kalbinde sorun kalmamış gibiydi. Çok üzülüp stres olmadığı sürece kalbinde sorun olmuyordu.
Bana nefretle bakıyordu. Derin bir nefes alarak ayağa kalktı.
"Senden ve bu gücünden nefret ediyorum abi!! Senden ve bu aşkından nefret ediyorum!! Senden ve bu bencilliğinden nefret ediyorum!! Artık yoruldum!! Cidden yoruldum!! Küçüklüğümden beri bu hayata uyum sağlayamadım!! Ama mutluyum!! Senin gibi de olabilirdim!! Allah korusun!!" Dedi alayla. "Gece bir gün öğrenecek. İşte o zaman..." dedi fısıltılı ama sert bir sesle. "İşte o zaman seni aşkından ölse bile bırakacak. Sen de zorba bir herif olduğunu için-"
Yüzüne indirdiğim yumrukla yere devrilen kardeşime baktı. Kahkaha atarak yerde gökyüzüne baktı.
"Ela teyze görüyor musun?!! Gerçekleri duymaya tahammülü yok!! Ama kızına yalan söylüyor!!" Dediğinde başımı ovarak Umut'un yanına gittim.
"Bu Poyraz'la ilgilen Umut. Bu cesetleri de yak, yok et. Mal varlıklarını da anlaştığımız gibi aşirete paylaştır." Dediğimde başını sallayarak onayladı beni.
Siyah arabama yürüyerek bindim ve sürmeye başladım. Bir haftadır Mardin'deydim. Ve burası yangın yeriydi. Gece'yi buraya getirmek istememiştim. Doğru bir hamle yapmıştım.
Telefonum çaldığında onayladım. Görüntülü aramıştı beni güzel bebeğim.
"Arslan, bak pasta yaptım." Dedi telefonu oynatarak pastayı gösterdi. Çikolatalı pasta yapmıştı herhalde..
Arada böyle aradığı ve selam vermeden konuştuğu için alışmıştım bu hallerine.
"Bugün gösterdiğin Yüzüncü pasta Gece."
Gece kaşlarını çatarak mutfaktan çıktı. Aşağıdan kendini gösterdiği için tatlı görünüyordu. Gıdığını yerdim ben onun.
"Çünkü pasta yapmayı seviyorum. Sen de beni onaylamak zorundasın esmer bomba. Hanımcılık bunu gerektirir." Dedi salona girdi ve koltuklardan birine oturarak telefonu sehpaya sabitledi.1
"Çok güzel olmuşsun. Yüzündeki saçlar çok güzel olmuş." Dedim mırıldanarak.
Gece kıkırdayarak saçlarını düzeltti.
"Kahkül o manyak. Sen gittikten sonra saçıma taktım kafayı." Dedi önünde duran gofretten ısırık alarak.
Üzerine yapışan beyaz badiyle aklımı başımdan alıyordu. Bir de altına şort giymişti vefasız.
"Gece sakın saçlarını kesme. Bak seni uyarıyorum. Tamam önüne karışabilirsin ama uzunluğuna karışma."
Gece uzun saçlarını arkaya atarak güldü.
"Hayır senin saçlarını seviyorum. Saçlarını açıyorsun ya bütün kokusu burnuma doluyor. Huzur kokan saçların bütün hayatımı güzelleştiriyor. Bu yüzden saçlarına dokunursan bozuşuruz." Dedim sert sesimle.2
Gece tebessüm ederek bana baktı.
"Sen böyle konuştuğun için asla kestirmem ki saçımı. Romantik serseri." Dedi omuz silkerek. "Arslan bak Mazhar'da seni çok özledi." Dedi ve kediyi ekrana yaklaştırdı.1
Beyaz kedi ekrana mal mal bakıyordu. Göbeği baya şişmişti. Süt içmekten şişmanlaşmaya başlamıştı. Gece kedinin başından öptükten sonra güler yüzüyle bana baktı.
"Pezevenge bak. Senin yanında ya nasıl keyfi yerinde ama."
"Ona öyle seslenme Arslan. Onun bir kalbi var." Dedi kediyi yanağına yaslayarak öptü.
İç çektim. Şimdi yanında ben olmalıydım.
"Pezevenk ne kadar da mutlu. Şimdi senin yanında olmak vardı ya..." dedim iç çekerek.
Gece kediyi yere bırakarak bana baktı.
"Gitmeseydin o zaman. Çok özledim seni." Dediğinde direksiyonu çevirdim.1
"İşlerimiz vardı biliyorsun güzelim. Yoksa ben seni bırakır mıyım?"
"Bırakmazdın. Biliyorum ama...özlüyorum işte seni." Dedi omuz silkerek.
"Evde yalnız mısın?" Dedim gözlerimi kısarak.
"Murat dışarıda, Ahuzar teyze de akşam olan bir davete gitti. Ben gitmek istemedim. Davetleri sevmiyorum. Selin ve Gülten dışında kimse yok." Dedi. Kedi Gece'nin kucağına giderek oturduğunda Gece refleksle kedinin başını okşadı.
"Davetleri neden sevmiyorsun ki? Yalnız olmandan hoşlanmadım. Bir şey olursa kızlara söyle tamam mı?"
"Ya bilmiyorum Arslan, davetler hiç hoşuma gitmiyor. Herkes çok kasıntı ve ciddi. Benlik bir yer değil. Hem evde pasta yaptım, abur cubur yiyip, film izliyorum. Kedim de var. Seni de arıyorum. Daha ne." Dedi gülerek.
O kadar güzel güldüğü için her an kaza yapabilirdim.
"Mutluysan hiç bir sıkıntı olmaz yavrum. Bugün okula gittin mi?" Dedim kaşlarımı çatarak.
Her zaman adamlarımdan bütün gün dışarıda ne yaptığını öğreniyordum ama Gece ile her şeyi normalleştirmek için konuşuyordum. Hem Gece için daha iyi oluyordu.
"Evet gittim. Adamların her yerde Arslan. Eminim ki gittiğimi ve ne yaptığımı biliyorsundur." Dedi göz devirerek.
"Öyle yine de sormak istedim."
"Seni özledim be yavrum. Hem de çok. Sensiz her anım işkence gibi Gece. Şimdi senin yanında olmak vardı." Dedim iç çekerek.1
"Ben de seni çok özledim Arslan. Sen yokken odamızda kalmak bile işkence gibi. Ne zaman gelirsin?" Dedi hevesle.
"Yarın oradayım. Bitti işim. Akşam üstü evde olurum bile. Hem seni cidden özledim." Dedim gözlerine bakarak.
Gece kızararak yutkundu. Bir hafta önce birlikte olduktan sonra bir daha birlikte olmamıştık. Çünkü benim Mardin'e gelmem gerekmişti.
"Ben de seni özledim. Sana sarılmayı, öpmeyi ve..."
"Arslan!!" Gece yüzünü kapatarak bağırdığında güldüm.
"Ne? Seni özledim kızım. Seninle sevişmeyi de özledim. Geldiğim zaman kaç benden." Dedim alayla.1
Gece parmaklarının arasından kameraya baktı.
"Kaçmak isteyen kim?" Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Utangaç kediye bak sen. O kadar güzelsin ki. Şu an imkanım olsa yanına gelirdim. Gelirdim ve senin o dudaklarını kanatırcasına öperdim. O kokunu içime çeker, sonra da uyurduk."
"Beni tanıyorsun yavrum. Ama utanmaman için konuyu kapatıyorum. Sonra dün konuştuğumuz gibi yüzüme kapatma telefonu."
"Arada yaparım öyle şeyler. Biliyorsun." Dedi kıkırdayarak.
"Senin aslında bana söylemen gereken bir şey vardı sanki? Mesaj atmıştın. Bak seninle konuşunca her şeyi unutuyorum. Beni kendine nasıl aşık ettiğini anla." Dedi göz kırpmaya çalışarak. Güldüm.
"Aslında yüz yüze konuşsak daha iyi olabilir bu konuyu."
"Ben merak ederim Arslan. Hadi söyle." Dedi ısrarla.
Gözlerine baktığımda ısrar edeceğini anlamıştım. Nefesimi vererek arabayı sağa çektim.
"Bu konu hakkında söylenecek pek bir şey yok Gece. Ama bunu sana söylemem lazım. Çünkü her ne kadar bu konu hakkında konuşmasan da çok merak ettiğini biliyorum." Merak dolu gözlerle bana bakan sevgilime baktım. "Zaimoğulları..." Dediğimde korkuyla ayağa kalktı.
"Sana bir şey mi yaptılar?!! Zarar mı verdiler sana?!!" Dedi endişeyle.1
Çocuklarını katlettim, Salim piçini de Poyraz kafasını koparttı diyemezdim.
"Bana hiç bir sikim yapmadılar. Ama intikamımızı aldım. Gece onlar öldü. Salim denen piç yaşamıyor artık." Dediğinde dudakları titredi.
"N-nasıl?" Dedi titrek bir sesle.
"Evlerini yakmışlar. İçinde ölmüşler. Biz oraya giderken İçinde kendilerini yakmışlar."
"Yaşıyorlar. Artık daha rahat bir hayat yaşayacaklar. Kimse dokunmayacak onlara. Özgür olacaklar." Dedim tebessüm ederek.
Gece koltuğa çöker gibi oturarak önündeki sehpaya baktı.
"Annem mezarında rahat olacak değil mi?" Dedi gözünden düşen yaşı silerek. "Babam ve abim rahat olacaklar değil mi? Hem o kadınlar da rahat bir hayat yaşayacaklar değil mi?"
"Evet Gece'm. Artık Ela annemiz mezarında rahat uyuyacak. O kadınlar da özgür olacak."
"Annem ve babam...onlar..." dedi fakat devamını getiremeden sustu.
"Gece'm güzelim, artık kimse sana dokunamaz. Bitti. Ama ağlamana dayanamam. Lütfen sakin ol. Bak kalbin ağrıyacak yine."
"Ben..ben uyumak istiyorum Arslan. Yarın annemin mezarına gidip onunla konuşmak istiyorum. Sen de hemen gel lütfen." Dedi ve telefonu kapattı.
Derin bir nefes alarak başımı direksiyona yasladım. Direksiyonu çevirerek sürmeye başladım. Bir gün daha güzelimden uzak yaşayamazdım.
"Ben şimdi gidiyorum Umut. Sen buraları temizle ve gel tamam mı?" Dedim sıkıntıyla.
"Abi İstanbul'da bir şey mi oldu?" Dedi düz bir sesle.
"Yengene intikam aldığımızı söyledim. Biraz kötü oldu. Benim onun yanında olmam lazım. Sen buradaki her şeyi hallet gel koçum tamam mı?" Dediğimde sessiz kaldı. Kaşlarımı çattım.
"Tamam abi." Dediğinde telefonu yüzüne kapattım. Bu aralar herkes bir garipti amına koyayım.1
Telefondan bu seferde Selin'i aradım.
"Alo Selin, Gece ne yapıyor şimdi." Dedim sert bir sesle.
"G-Gece hanım şimdi morali iyiydi ama, birden kötü oldu. Kedisini de alıp odasına çıktı." Dediğinde küfür ettim.
"Sen arada kontrol et tamam mı Selin?" Dediğimde onayladı. Telefonu yüzüne kapatarak yüzüne kapattım.
Siz: Murat Nazlı'yı eve göndersene
Siz: Poyraz ve ben Salim iti ve erkeklerini öldürdük
Murat: Hem neden bana haber vermediniz?
Siz: Bir Kurtoğlu İstanbul'da kalsın istedim
Siz: Bak sinirlenmeye başlıyorum
Siz: Nazlı'yı eve gönder. Gece iyi değil. Ben onun da bilmeye hakkı olduğunu düşündüm. Söyledim ama biraz kötü oldu. Ben gelene kadar Nazlı yanında olsun.1
Murat: Tamam abi yola çıktık bile
Siz: Ben infaz kararını aldıktan sonra öğrenmiş gelmiş
Murat: Poyraz abi nerede özledim onu
Siz: Bizden nefret ediyor. Ela teyze için gelmiş
Murat: Anladım. Tamam. Biz yolu yarıladık. Merak etme Gece yenge ile Nazlı ilgilenir.
Telefondan çıkarak gaza bastım. En yakın zamanda sevgilimin yanına gidip, ona destek olmalıydım.
"Anne, ben geldim. İyisiniz değil mi orada? Ben çok iyiyim." Dedim dolan gözlerimle. "Anne, Arslan sizin ve acı çeken kadınların intikamını aldı. O adamlar ölmüş. O kadar korkaklarmış ki Arslan oraya gitmeden evlerinde kendilerini yakmışlar. Arslan beni onlarla muhattap etmeden bitirdi pislikleri. Artık rahat uyuyun canım ailem." Diyerek titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım.
Saat dokuzdu ve ben erkenden ailemin yanına gelmiş, hasret gidermiştim. Onları çok özlüyordum ama annemin dediği gibi güçlü olmalıydım.
"Baba, seni çok seviyorum. Umarım orada çok mutlusunuzdur. Sizi özledim." Diyerek derin bir nefes aldım. Omzuma dokunan el ile birlikte gülümsedim. Arslan gelmişti. O her zaman gelirdi.
Omzuma kabanını bıraktığında derin bir nefes aldım.
Başımı çevirdiğimde bana kara gözleriyle bakıyordu. Aşk ve merhametle bakan gözlerine gülümsedim.
"Bak damadın da geldi anne. Bizim için çabalayıp durdu ve o kötü insanlardan intikamınızı aldı." Dediğimde Arslan elimi tutarak sıktı.
"Benim için endişe etmeyin artık. Anne asla endişe etme. Artık tehlikede değilim. Hem Arslan olduğu zaman asla tehlikede olmam değil mi?" Dedim Arslan'a bakarak. Gülümsedi.
Oysa bana söylediği yalanlarla beraber beni bitiren adamın yanında tehlikedeydim. Bencil ve kendini düşünen bir adamdı. Benim duygularımı düşünmeden, annemin endişesini kullanan bir adamdı. Daha doğrusu...adam mıydı o?4
Sessiz kalarak boşta kalan elimle annemin mezarını okşadım.
"Üşüyeceksin. Tam tamına bir saattir buradasın. Ailenle sessizliği paylaştığın için rahatsız etmek istemedim ama Üşümeni de istemiyorum." Yumuşak bir şekilde konuşan Arslan'a baktım.
"Gidebiliriz artık. Hem haklısın üşüdüm." Diyerek Arslan'ın kabanına sarıldım. Ailemin mezarı ile vedalaştıktan sonra Arslan'ın koluna girerek yürümeye başladık.
Mezarlığın başında duran adamlarla beraber nefesimi verdim.
"Arslan düşmanım da kalmadı artık. Bu adamlar olmasa olmaz mı?" Dedim gözlerimi adamların üzerinde gezdirerek.
Arslan çenemden tutarak kendisine bakmamı sağladı.
"O kadar korumalara bakmana gerek yok bebeğim. Hem düşmanımız çok fazla. Senin güvende olduğuna emin olmam lazım." Dedi kaşlarını kaldırarak. "Öyle bakma yavrum. Senin güvenliğin için bu adamlar var. Yoksa ben de meraklı değilim kadınımın peşinde bu lavukların olmasına."
Hiç hoşuma gitmese de başımı salladım.
"Tamam, tamam. Dediğin gibi olsun. Hem ne o öyle kadınım falan."
"Kadınım değil misin?" Yüzümü buruşturdum.
"Benim de sana erkeğim mi demem lazım. Ya Arslan krosun he." Dedim arabaya binerek.
Arslan da yanıma bindiğinde üzerimde duran kabanı aldı. Umut ısıtıcıyı çalıştırdığında teşekkür ettim. Umut başını sallayarak araba sürmeye devam etti.
"İlaçlarını içtin mi Gece?" Dedi Arslan önüme gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırarak.
"Hı hı evet." Diyerek başımı cama çevirdim. "İçiyorum. Endişelenme." Dedim tırnağımla oynarken.
Günlerdir ilaçları içiyor gibi yapıyordum. Yani her gün bir tane hafıza ilacını sifona atarak sifonu çekiyordum.
Arslan'ın olmaması daha iyiydi. O olmadığı için rahat rahat ilaçları düzenlemiştim.
O ilaçları içmek istemiyordum. Başımı ağrıtıyordu. Ne zaman içsem beynimde bir durgunlaşma oluyordu. Ama bu bir haftadır daha iyi olmuştum. Bu ilaç hiç bir işime de yaramıyordu. Ne bir şey hatırlıyordum, ne de ağrıma iyi geliyordu.2
Arslan çenemden tutarak beni kendine çevirdiğinde yutkundum.
"Gece ilaçlarını kontrol ediyorlardı. Düzenli bir şekilde içiyorsun."
"Evet ilaçlarımı düzenli bir şekilde içiyorum ama bunu neden bu kadar devlet meselesi haline çevirdiniz anlamadım."2
Kalp ilaçlarımı içiyordum. Yani ilaçlarımı içiyordum. Yalan sayılmazdı bu.
"Devlet meselesi haline getirmedim. Sadece sağlığını düşünüyorum. Hem sen neden bu kadar gerildin ki?"
"Gerilmedim ya. Sadece bilmiyorum. Küçük bir çocuk gibi davranmanızı istemiyorum bana. Lütfen siz de biraz daha anlayışlı olun." Dedim gözlerimi devirerek.
"Gece daha ne kadar anlayışlı olabilirim sana. Ben sadece sana bir şey olmamasını istiyorum. Sadece bu. Bu." Diyerek sesini yükseltti.
"Bana yüksek sesle konuşma!! Bak Arslan..." diyerek derin bir nefes aldım. "Zaten ilaçlarımı içiyorum. Ama benim böyle üzerime düşmeniz beni boğuyor. Anladın mı? Boğuyor. Tek başıma üzüntümü bile yaşayamıyorum. Neyse ben yoruldum ya. Sana da bir şey anlatacağımı düşünmüyorum."
"Gece güzelim biz şimdi neden tartışıyoruz bunu da anlamadım."1
Tartışmıyoruz ki. Ben sadece benim gözlerimden her şeyi anladığın için, konuyu değiştirdim. Sen de hemen yuttun. Demedim tabikiii!!!
"Neyse Arslan, boşver. Eve gitmek istiyorum. Eve gitmek ve kitap okumak istiyorum. Orada düşünceli erkekleri okuyarak hayal kurucağım. Çünkü sen çok düşüncesizsin."
"Gece!! Ne diyorsun sen!! Bak güzelim-"
"Şaka yapıyorum kıskanç. Ben kim, kitap okumak kim." Dedim hızla.
Arslan yüzünü sıvazlayarak derin bir nefes aldı. Onu biraz delirtmiştim.
"Arslan beni eve bırak." Diyerek mırıldandım. "Cidden kafam kaldırmıyor bazı şeyleri."
Arslan belimden tuttu ve başımdan öptü. Gözlerimi devirdim.
"Tamam, artık senin üzerine çok düşmeyeceğim. Ama sen de beni biraz anla olur mu?" Dedi derin bir nefes alarak.
"Buna sen inanıyor musun? Neyse tamam. Acıktım ben, bak şurada simit satıyorlar. İnelim çayla simit yiyelim." Dedim hevesle.6
Arslan Umut'a işaret verdiğinde araba kenarıda durdu. Arslan arabayı açarak arabadan indi. Ben de kayarak ayaklarımı sallayarak arabadan indim. Arslan elini uzattığında uzattım.
"Arslan simitlerin yanlarında duran peynirden var mı? Adı ne unuttum."
"Üçgen peynir mi?" Dedi sahile yürüyerek bir banka oturttu beni. Yanıma oturarak elinde duran kabanı omzuma örttü.
"Ay evet o. Ondan da alalım." Dediğimde başını salladı.
Korumalardan biri elinde duran çay ve simit kartonuyla geldiğinde gülümsedim. Arslan kartondan çıkardığı simitle üzerini açtığı peyniri bana uzattı. Hevesle elinden alarak simitten ısırık aldım. Peynirden de ısırık alarak çiğnemeye başladım. Arslan önündeki denizi izlemeye başladığında ben de onu izledim.
Sakalları az biraz uzamıştı. Saçları dağılmış, gözaltında hafif bir morluk vardı. Benim için onca yol gelmişti biricik eşim. Yakışıklı kocam beni çok güzel seviyordu.3
"Sen manzarayı, ben manzaramı izliyorum Arslan." Diyerek keko bir şekilde burnumu çektim.
Arslan başını eğerek belirsiz bir şekilde gülümsedi.
"Özür dilerim biraz fazla üzerine geldim. Ben biraz ilgi budalası oldum. Sen bana çok ilgili olduğun için şımardım." Dedim elimi bacağına koyarak. Aklıma gelen şarkıyı mırıldanarak söylediğimde kaşlarını kaldırdı.
Ben burada her gün seni beklerim."
Arslan başını sağa sola salladı ve sert yüz ifadesiyle doğrularak etrafa baktı.
Arslan'ın bacağında olan elimi sıkarak şarkıyı söylemeye devam ettim.
"Gel beni kendinden mahrum etme n'olur
Aşk dediğin elbet bir yol bulur"
Arslan bana dönerek omzumdan sarıldı.
"Aşk dediğin elbet bir yol bulur değil mi?" Dedi iç çekerek.
"Aşk bir yol bulur. Yol bulamazsak kendi yolumuzu yaparız."
Elimdeki simidi bitirdiğimde elimdeki çayı içmeye başladım ve ayağa kalktım.
Önümdeki sonsuz maviliğe baktım. Gülümsedim. Yüzüme rüzgar çarpıyordu. Güzel bir güneş vardı. Balık tutan adamlar vardı. Sevgili çiftler vardı. Herkes kendi dünyasında yaşıyordu.
Arkamı dönerek beni izleyen Arslan'a baktım.
"Deniz çok güzel. Çay da çok güzel."
"Doydun mu? İstersen bir simit daha alalım."
"Hayır. Doydum." Dedim gülerek. "Kilo aldım zaten. Göbeğim çıkmaya başladı. Diyet yapmam lazım." Dedim esefle.3
"Güzelim, sen her halinle güzelsin. Sakın diyetle kafanı bozma. Hem ben senin göbeğini seviyorum. Sana dair her şeyini seviyorum."
"Arslan eğer böyle devam edersen yüz kilo olurum."
"Her halin güzel bir kadınsın. Nasıl mutlu olmak istiyorsan öyle ol." Dediğinde başımı sağa sola salladım.
"Benim kocam şaka mı ya? Tam bir istanbul beyfendisi." Dediğimde ters bir bakış attı. Şaka yaptığımı anlamıştı.
"Sadece çok kıskanç. Kıskanç da olmasa tam bir beyfendi." Dedim dudaklarımı büzerek. Arslan ayağa kalktığında ofladım. Ondan uzun olmak iyiydi.
"Burnun kızardı. İstanbul hanımefendisi. Hasta olmandan korkuyorum." Dediğinde başımı salladım. Daha fazla itiraz etmek istemiyordum.
"İşe gidecek misin? Gitmiyorsan eve gidelim. Film izleriz." Dedim esneyerek.
Arslan çapkın bir şekilde beni süzerek başını salladı.
"O günkü filmi izleyelim. Neydi adı hmmm la la land'ı izleyelim." Dediğinde titrek bir nefes aldım. "Ya da biz bir film çekelim. Nasıl fikir?"
Etkileyici bir şekilde konuşmasıyla elimi elinden çekerek arabaya bindim.
Bu adam doyumsuz biriydi. Hiç doymak nedir bilmiyordu. Şerefsiz. Ama çok da yakışıklı bir serseriydi.
Düşüncelerime kıkırdadım. Bu adam bütün ayarlarımla oynuyordu. Ama bundan şikayetçi değildim. Ona aşık olduğum için çok mutluydum.5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |