34. Bölüm

34

İlayda
adoranightt

 

♧ ♧ ♧

 

"Bu şirkete sen olmasam gelmezdim Arslan. Herkes çok ciddi ve gözümün içine bakmıyor kimse." Diyerek homurdandım.

 

Arslan beni masaya oturtarak kafesledi. Burnunu saçıma yaslayarak derin bir nefes aldı.

 

"Bakarlarsa hiç iyi olmaz çünkü. Öldürürüm onları." Diyerek benimle alay ettiğinde boynuna öpücük kondurdum. Kollarımı ensesine doladım.

 

"Benimle alay etme Arslan. Çok ciddiyim." Dedim yanağımı yanağına yaslayarak. "Seninle alay etmiyordum."

 

"Evet, evet öyle." Dedim derin bir nefes alarak. Arslan derin bir nefes alarak dudağımın kenarını okşadı.

 

"Mide bulantın nasıl?" Dedi kaşlarını kaldırarak.5

 

"Bir kere midem bulandı diye her şeyi abartıyorsun. O gün biraz fazla yedim yemeği. Dokundu işte yemek. Çok yağlı bir yemekti." Dedim burnumdan gülerek.

 

Dün midem bulanmıştı. Çünkü çok yağlı bir yemek yemiştim. Fazla yediğim için de midem bulanmıştı. Ama Arslan çok endişelenmişti. Zaten İki ay önce İzmir'de rutin kontrole girmiştik. Ve hiç bir sorun çıkmamıştı. Her şey normaldi.5

 

Gülçin ile de iki aydır görüşmüyorduk zaten. Nikahtan sonra Hollanda'ya gitmişlerdi. Önemli bir işleri için biraz orada kalmaları gerekmişti.

 

"Yine de bir doktora görünsen iyi olur." Dedi yanağımı okşayarak. "Biliyorsun sana en ufak bir zararda acı çeken ben oluyorum."

 

"Bir şey yok sevgilim. Gerçekten normal bir mide bulantısı. Bak iki aydır kalbim de de bir sorun yok. Tıkır tıkır işliyor kalbim." Diyerek kıkırdadım.

 

Arslan başını salladı.

 

"Kalbin stres ve üzüntü yaşamadığın için çok daha iyi. Doktorunla irtibat halindeyim zaten. En ufak bir şeyde bana haber veriyorsun." Başımı salladım. Her zaman beni böyle uyarıyordu zaten.

 

"Çocuk değilim Arslan. Kendim gidebilirim doktora."

 

"Dışarısı tek başına çıkman için tehlikeli bebeğim. Hem doktora gitmemiz lazım zaten. Kalbin için ilaçların değişebilir."

 

"Ne zaman gidiyoruz doktora?"

 

"İki gün içinde gideriz hastaneye. Ama hastaneye gittikten sonra İtalya'ya gidebiliriz." Diyerek bacağımı sıktı ve okşadı.

 

"Neden ki?"

 

"İşlerim var bebeğim? Yeni açtığımız marinada bir sorun oluşmuş. Onu halletmem lazım." Dedi.

 

"Ben gelmesem olur mu? Okulum var ve arkadaşlarım ile biraz vakit geçirmek istiyorum." Dedim mırıldanarak.

 

"İtalya'yı görmek istemiyor musun?" Dedi hoşnutsuz bir şekilde.

 

"Hayır merak etmiyorum. Hem seninle daha sonra da gidebiliriz." Dedim dudağına küçük bir öpücük kondurarak. Gülümsedi.

 

"Sen beni bu dudaklarınla hemen hemen her istediğini yaptırıyorsun." Dedi kaşlarını kaldırarak. Elini iç bacağıma götürerek okşadı.

 

"Arslan sen çok doyumsuz bir adam oldun. Hemen hemen her gün yapıyoruz. Ama sen hala daha..." diyerek elinin üzerine elimi koydum. Bu aralar istemiyordum.

 

"Sert ve kirli ağız konuşmamı sevdiğini söylemiştin."

 

"Her zaman başıma mı kakıcaksın böyle?" Diyerek göğsünden ittim. Arslan gülerek geriye çekildiğinde masadan atladım. Arslan arkamdan gelerek belimden tuttu ve havaya kaldırdı beni. Ayaklarımı sallayarak kıkırdadım.

 

"Her zaman başına kakarım."

 

"Pislik olduğunu söylemiş miydim?"

 

"Bunu her zaman bu konudan bahsettiğimizde söylüyorsun." Dedi telefonu ve ceketini alarak kabanım ve çantamın olduğu deri koltuğa gitti.

 

Beni yere bıraktı ve kabanımı giydirdi. Çantamı eline alarak diğer elini uzattı. Elimi büyük ve dövmeli eline bıraktım.

 

"İtalya'ya gitmen bu kadar önemli mi?" Dedim dudaklarımı büzerek. Arslan o sırada odadan çıkarak asansöre bindirmişti bile bizi.

 

"Sorun olmasa asla gitmezdim. Ama mecburen gitmem lazım." Dediğinde gözlerimi kıstım.2

 

"Tamam, ben de geliyorum o zaman. Sensiz burada tek başıma yapamam. Hem yabancı bir şehir gezmek eğlenceli olabilir."

 

Arslan elimi havaya kaldırarak öptü. Mutlu olduğu parlayan gözlerinden belliydi.

 

Gülümsedim. O mutlu olunca otomatik olarak ben de mutlu oluyordum.2

 

♧ ♧ ♧

 

Gece önündeki sarmadan bir tane daha alarak ağzına attı. Canı çok sarma istemişti. Ve önündeki tabaktan başka sarma kalmamıştı.5

 

Arslan iç çekerek gözlerini kıstı Gece'ye bakarak. Annesiyle konuşmadan önce asla böyle bir şey düşünmemişti ama şimdi aklında dönüp dolaşıyordu bu ihtimal.

 

Annesi Gece'nin hamile olmasından şüphelenmişti. Önce buna ihtimal vermemişti ama dün midesinin bulanması ve Gece'nin annesine reglinin gecikmesini söylemesiyle hamile olma ihtimali çok yakın gözüküyordu.4

 

En yakın zamanda hastaneye gitmeleri lazımdı. Eğer hamileyse kalp ilaçlarının düzenlenmesi bile lazım olabilirdi.

 

Gece'nin ağlamasıyla Arslan düşüncelerinden sıyrıldı.

 

Hüngür hüngür ağlayan minik karısının yanına gitti Arslan. Şiddetli bir şekilde ağlıyordu.

 

"Yavrum ne oldu?" Dedi endişeyle.

 

"Sarma bitti. Ve canım hala çok istiyor. Neden bitti ki? Her zaman böyle oluyor." Dedi hıçkırıklarının arasından.2

 

Sarması bitmişti resmen. Ve hala canı istiyordu.

 

Arslan Gece'nin deli gibi ağlamasına şaşırdı. Gece bugüne kadar hiç böyle bir konu yüzünden ağlamamıştı.

 

Gece'nin yaşlarla parlayan gözlerine baktı.

 

"Güzel gözlüm ağlama. Ben şimdi seni götürürüm sarma yemeye. İstediğin kadar sarma yemen-"

 

"Gece, güzel kızım ne oldu?" Dedi. Ahuzar hanım seslere uyanmış, mutfağa gelmişti. Ağlayan Gece'yi gördüğünde endişeyle yanına yürüdü.

 

"Anne sarma, sarma yok mu? Gece'nin canı istiyor." Dedi Gece'nin önünde diz çökerek.

 

Ahuzar hanım kaşlarını çattı.

 

"Neden kızım?"

 

"Canı istiyormuş anne?" Dediğinde Ahuzar hanımın gözleri parladı. Gelini kesinlikle hamileydi.

 

Önce kusma şikayeti, şimdi canının bir şeyler aşermesi, reglinin gecikmesi, abuk subuk şeylerde bile ağlayıp gülmesi. Kendisi de bunları yaşamıştı.

 

Sevinçle gülümsedi. Torunu olursa çok mutlu olurdu. İlk göz ağrısının bir bebeği olursa çok mutlu olurdu.3

 

"Ben şimdi size taze taze sarma sararım." Dedi çekmeceyi açtı ve üzüm yapraklarının olduğu kavanozu açtı.

 

Gece hala ağlamaya devam ediyordu. Neden durmadan ağlamak istiyordu bilmiyordu ama durmadan ağlaması geliyordu.

 

"Anne yetişir mi?"

 

"Yetişir, yetişir. Siz salona geçin olduğunda ben sizi çağırırım." Dedi sevinçle.

 

Oysa kendisi bir kadın olmasına rağmen, Genç bir kadının yalan hayatına göz yumuyordu. Evet sevinçliydi. Çok sevinçliydi...

 

Arslan Gece'nin belinden ve bacaklarından tutarak havaya kaldırdı. Gece hala ağlamaya devam ediyordu. Arslan sinirle derin bir nefes aldı. Gece'nin ağlamasına dayanamıyordu.

 

Gece'nin başı döndüğünde gözlerini kapattı. Bu son günlerde durmadan ya başı dönüyor, ya da midesi bulanıyordu.1

 

Annesi olsaydı ona sarılır uyurdu. Bu düşünceyle daha beter ağlamaya başladı.

 

Arslan salona gelerek oturdu. Kucağında duran Gece'nin saçlarını okşadı.

 

"Bebeğim lütfen ağlama artık. Annem sarma yapıyor. İstediğin kadar yersin." Dedi alnına öpücük kondurarak.

 

Gece yüzünü buruşturarak derin bir nefes aldı.

 

"Arslan neden böyle oluyor? Neden mutluyken birden her şey kötüleşiyor? Neden hem ağlamak, hem de gülmek istiyorum?" Dedi hıçkırarak.

 

Arslan derin bir nefes aldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Doktor çağırıp Gece'yi daha fazla germek istemiyordu.

 

"Canım sarma çok istiyor. Ama bitti hepsi." Dedi elini yüzüne kapatarak ağlamaya devam etti.

 

Gece içini çekerek ağlıyordu. Arslan üzerinde duran kravatını gevşetti. Aklına gelen şeyle Gece'yi koltuğa oturttu.

 

"Sarma olana kadar meyveli yoğurt yemek ister misin?" Dediğinde Gece durularak Arslan'a baktı.

 

"Hayır istemiyorum. Sarma olduğu zaman beni uyandır. Benimle de konuşma. Seninle konusmak istemiyorum." Dedi ve koltukta büzülerek gözlerini kapattı.

 

"Ne-"

 

"Arslan! Midem bulanıyor. Uyumaya odaklıyorum kendimi. Doktor falan da deme bana. Ölsem gitmem bugün hastaneye falan. Sarma olduğu zaman da uyandır beni." Diyerek gözlerini yumdu.

 

Arslan nefesini vererek Gece'nin saçlarını öptü ve mutfağa gitti.

 

Annesi sarma dolu olan tencereye su doldurup ocağa bıraktığında kaşlarını kaldırdı.

 

"Ne çabuk yaptın anne sarmayı?"

 

"Buzlukta hazır harcım vardı. Kaç yıllık ev hanımıyım. Olsun o kadar." Dedi gülümseyerek.

 

Heyecanlıydı. Sevinçliydi. Mutluydu Ahuzar hanım. Yıllardır torun hasretiyle yanıp tutuşuyordu. Şimdi de böyle bir ihtimal bile onu çok mutlu ediyordu. Güzeller güzeli gelini Kurtoğlu ailesine bir evlat verebilirdi.

 

"Yüzünde güller açıyor anne. Bunun Gece ile bir alakası var mı?" Diyerek kalçasını tezgaha dayadı.

 

Tabiki de biliyordu. Annesi bebek ihtimalinden sonra daha da mutlu olmuştu.4

 

Arslan'ın içinde de küçük bir his olmuştu. Baba olursa ne yapacağını bilmiyordu. Ne olacağını bilmiyordu. Gece ne tepki verir onu da bilmiyordu. Büyük ihtimalle mutlu olacaktı. Gece çok merhametli ve iyi bir anne olurdu.3

 

Önünde karnı burnunda pıtı pıtı yürüyen karısını hayal ettiğinde elinde olmadan gülümsedi.

 

"Var tabi ki. Gelinim hamile belli bu." Dedi dolan gözleri ile. Arslan irkilerek annesine baktı.

 

İlk defa babaanne olacaktı. Her ne kadar endişe duyuyor olsa bile oğlunun ve gelininin bir parçası olacaktı. Bunu düşünmesi bile ağlatacak kıvama gelmesini sağlıyordu.

 

"Anne daha hiç bir şey belli değil. Belki de Gece hamile bile değildir. Umutlanma, sonradan üzülmeni istemiyorum." Diyerek kollarının düğmesini açtı.

 

Kendisi de umutlanmak istemiyordu. Eğer hamile olmasa üzülmezdi. Her ne kadar kabul etmek istemese de tedirgindi. Eğer bebek erkek olursa ne olacaktı, bilmiyordu.

 

Ahuzar hanım oğluna ters bir bakış attı.

 

"Üç tane çocuğum oldu benim. Sekiz tane doğum yaptı annem. Ben anlamayacağım da kim anlayacak Arslan. Gece hamile. Bundan adım gibi eminim." Dediğinde Arslan derin bir nefes aldı. "Mutlu değil misin Arslan? Bu ihtimali konuştuğumuzdan beri bir farklısın."

 

"Gece bir çocuğumuzun olmasını ister mi bilmiyorum. O genç ve şu an bebek istemediğini söylemişti bana." Dedi sıkıntıyla.

 

Ahuzar hanım oğlunun yanına giderek sarıldı.

 

"Gece annesi gibi Arslan. Çok merhametli ve iyi bir kız. Emin ol, çocuğunu olacağını öğreneceği vakit o bebeği hemen kabul edecek. Çok da mutlu olacak." Dedi oğlunun kolunu sıvazlayarak. "Gece dünyanın en iyi annesi olacak. Buna adım gibi eminim."4

 

Arslan biliyordu. Bir bebeği olursa seveceğini ve o bebeği koruyacağını biliyordu. Annesinin böyle konuşmasıyla daha da rahatladı.

 

"Umarım dediğin gibi olur her şey anne."

 

"Dediğim gibi olacak her şey oğlum. Emin ol."

 

Salondan gelen seslerle birlikte Arslan annesinden ayrıldı.

 

"Sen yemeğe bak, ben geliyorum." Dedi ve mutfaktan çıktı.

 

Salona girdiğinde Gece'nin olmayışıyla salondan girdiği gibi çıktı.

 

Tuvalletten gelen seslerle birlikte tuvalete gitti. Açık olan kapıdan girdiğinde Gece'nin yerde klozete kustuğunu gördü.

 

Arkasına giderek çömeldi ve saçlarını tuttu.

 

"Arslan git. Miden bulanır senin de." Dedi utançla. Durmadan böyle görüyordu kocası onu. Kendi bile iğrenerken Arslan'ın da iğrendiğini düşünüyordu.

 

Arslan kaşlarını çatarak cebindeki telefonu çıkardı.

 

Gece'nin öğürmesi ile telefonu yere bıraktı. Gece ağlayarak öğürüyordu.

 

"Güzelim ben senden iğrenir miyim? Bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum." Diyerek Gece'nin omzundan öptü. Gece ne yapsa yapsın iğrenemezdi ki ondan. O kendisine hep mükemmel geliyordu. O melek gibiydi.

 

Arslan Gece'nin sırtını sıvazlıyordu. Ahuzar hanım tuvalete geldiğinde Gece'nin yanına geldi.

 

Gece bütün her şeyi kusarak geriye çekildi. Arslan Gece'nin belinden tutarak omzuna yatırdı.

 

Ahuzar hanım Gece'nin saçlarını yüzünden çekti ve Gece'nin yüzünü avuçladı. Gece gozlerini yumdu. Şu anda annesine ihtiyacı vardı. Her şeyden çok.

 

"A-annemi özledim. Keşke burada olsaydı." Dediğinde Ahuzar hanımın gözleri doldu.

 

"Annen seni yukarıdan izliyor kızım. O seni her zaman izliyor. Mutlu ol ki mutlu olsun annen."

 

"O beni görüyor ama ben onu görmüyorum. Yarın annemin yanına gitmek istiyorum." Diyerek burnunu çekti. Arslan gözlerini yumdu. Sevdiği kadının üzülmesine dayanamıyordu.

 

"Yarın annenin yanına Arslan götürecek seni. Poyraz da eve gelecek. Artık hiç bir zaman ayrılmayacağız." Dedi gülümseyerek. Gece başını salladı. İlaçlarla ilgili konuştuğundan beri Gece ile konuşmamışlardı.1

 

Arslan Gece'yi ayağa kaldırarak elini yüzünü yıkadı ve ağzını fırçalamasını bekledi.

 

"Arslan odamıza çıkalım mı?" Dedi burnunu çekerek. Arslan başını salladı.

 

"Olur güzelim. Ama sarma istemiyor-"

 

"Arslan söyleme bana yemek adı falan. Midem bulanıyor." Dediğinde Arslan yutkundu.

 

"Yarın hastaneye gideceğiz. İtiraz istemiyorum Gece." Arslan sert bir sesle konuştu.

 

Gece İtiraz etmedi. Belki bu mide bulantısı ile ilgili ilaç verebilirlerdi.

 

Odalarına geldiklerinde Arslan Gece'yi yatağa oturttu. Önünde çökerek ellerini tuttu.

 

"Daha iyi misin yavrum?" Dedi Gece'nin diz kapağından öperek.

 

Gece hatırladığı şeyle gözlerini kapattı.2

 

Küçük Gece bisikletini sürerek kahkaha attı.

 

"Baba! Bak baba piskileti sürüyorum!"

 

Selim kızının sevincine karşılık ellerini beline koyarak güldü. Küçük civcivi her şeyi babasına söylüyordu.

 

"Dikkatli ol civcivim!! Kalbini ağrıtma!!" Dedi elindeki alet çantasını kapatarak. Bahçelerinde bulunan musluğu yaramaz kedisi kırmıştı.

 

Gece cevap vermeyerek sürmeye devam etti. Artık mahalledeki kızlar gibi piskiletini sürüyordu. Kimse alay edemezdi.

 

Gece birden dengesini kaybederek yere düştüğünde bağırdı.

 

Selim başını kızının bisiklet sürdüğü yere çevirdi. Küçük kızı yerde ağlıyordu. Selim anında yerinden doğrularak kızına koştu. Kızının yanına geldiğinde kucağına aldı ve eve yürüdü. Gece hıçkırarak ağlıyordu. Kızının tombul yanaklarından düşen yaşlarla nevri dönüyordu Selim'in.

 

"Sakin ol bebeğim. Bak şimdi eve gidiyoruz." Dedi kızının saçlarına öpücük kondurarak.

 

Gece babasının göğsüne sokularak ağlamaya devam etti. Dizi çok ağrıyordu.

 

Selim eve girdi ve portmantonun yanında duran ilk yardım çantasıyla salona girdi.

 

Kızını koltuğa oturtarak ilk yardım çantasını açtı. Gece o kadar çok düşüyordu ki, artık alışmışlardı bu duruma. Ama her düştüğünde canları her zamanki gibi ağrıyordu.

 

"Güzelim hiç bir şey olmayacak. Bak dizine barbieli yara bandı yapıştıracağım." Dedi kızının dikkatini dağıtarak. Gece küçük tombul ellerini yüzüne kapatarak kendini sıktı. Selim bey zar zor Gece'nin yarasını temizledi ve yara bandını yapıştırdı. Gece titrek bir nefes alarak babasına baktı.

 

"Öp baba dizimi. Geçsin." Dedi dolu gözlerle.

 

Selim bey kaşlarını çattı. Sert tutmaya çalıştığı sesiyle konuştu.

 

"Neden sana taktığım korumalıklarını çıkardın Gece? Her zaman senin canının yanmasını mı izleyeceğim ben. Annen ne kadar üzülecek biliyorsun değil mi?" Dedi çatık kaşlarla.

 

Gece anında dudaklarını büzerek babasına baktı.

 

"Baba, onunla dalga geçiyorlar. Süt kızı diyorlar bana. Anne kuzusu diyorlar bana."

 

"Kim diyor Gece. Ben arkadaşlarının arasında hiç öyle birini görmedim."

 

Gece gözlerini kaçırdı. Omuz silkti.

 

"Çünkü öyle biri yok değil mi? Sen çok kurnazsın Gece. Bir daha asla ama asla çıkamayacaksın korumalıklarını tamam mı?" Dedi kaşlarını kaldırarak.

 

Gece anında başını salladı.

 

"Tamam baba. Bir daha söz veriyorum ki koruma şeysini takıcam." Dediğinde kızının dizine üst üste iki kere öpücük kondurdu. Gece gülerek kollarını babasının başına sardı.

 

"Senin hiç bir erkeğin sevgisine ihtiyacın olmayacak Gece'm. Baba seni o kadar çok sevecek ki, sevgisizlik nedir bilmeyeceksin. Yara olan dizlerini her zaman öpen baban olacak." Dedi ölen oğlunun mezarını hatırladığında yutkundu.

 

Gece anlamadığı için kıkırdadı ve babasının dağılmış saçlarını çekti.

 

"Baba sev beni. Çok sev. Anneden de çok." Dedi nazlı bir sesle.

 

Selim kızının boynunu öptüğünde Gece kıkırdadı. Acısını hemen unutturan bir babası vardı.

 

"Sen çok kıskançsın Gece. O senin annen, annen. Sana köfte yapmaz görürsün."

 

"Ay, hayır baba! Anne köfte yapsın. Onu da çok seviyorum ben hem."

 

"Rüzgar nereye eserse oradasın Gece." Dedi Selim kızının yeşil gözlerine bakarak.

 

"Rüzgarı çok seviyorum baba. O çok yakışıklı. O da benimle evlensin."

 

Selim kaşlarını çattı. Yine o çocuktan bahsetmişti. Savcının oğlu olan Rüzgar ile aynı sınıftaydı Gece ve ikisi birbirine aşık olduğunu iddia ediyordu. Hoşnutsuz bir şekilde nefes aldı Selim.

 

"Rüzgar denen çocukla konuşmasan olur mu çiçeğim?"

 

"Ama baba o beni çok seviyor. Büyüyünce benimle evleneceğini söyledi. Ben de onunla evlencem. Bizim evde yaşasın mı?" Dedi babasının tombul elleriyle yanaklarını tutarak.

 

Selim homurdanarak kızını kucağına aldı. Allah'tan güzel bir ev alacaklardı da buradan taşınacaklardı.

 

"Gece güzel bir yemek yapalım mı? Anneye sürpriz olur hem."

 

"Köfte patates!!" Dedi neşeyle.

 

"Anneye değil sana sürpriz olur bu. Hem kalbinin sağlığı için daha sağlıklı besinler tüketmelisin. Yani demem o ki brokoli yapıyoruz."

 

"Baba, ben onu yemem. Ne olur başka bir şey yiyelim."

 

Selim gülerek kızının tombul yanağını öptü ve mutfağa yol aldı. Ne olursa olsun yedirecekti küçük prensesine o yemeği.

 

Dönen başını umursamadan ellerini Arslan'ın ellerinden çekti. Başı sızlıyordu. Onca aydan sonra ilk anısını hatırlamıştı.

 

Arkasını dönerek emekledi ve yatağına girdi. Babasıla ilgili anıyı görmek daha fazla ağlamasına neden oluyordu.

 

Arkasından Arslan beline sarıldığında yüzünü buruşturdu Gece. Midesi hala daha bulanıyordu.

 

"Arslan ben...ben-" Arslan'a bir şey hatırladığını söyleyecekken Arslan Gece'yi susturdu.1

 

"Hşşş, bir şey anlatmak zorunda değilsin. Hadi şimdi biraz uyu ve dinlen. Seni sevdiğimi unutma." Dediğinde bir şey demeden gözlerini yumdu Gece.

 

Mide bulantısının geçmesini istiyordu Gece. Başının sızlamasını istemiyordu. Bir de...bir de babasını yeniden görmek istiyordu.2

 

♧♧♧

 

Bölüm : 11.02.2025 20:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...