
◇◇◇
"Abim yolda şimdi. Hiç bir şey olmayacak. Poyraz abim depoda ama. Onu abimin elinden kurtarmamız lazım."
"Gece halâ uyanmadı Murat. Ya her şeyi hatırlarsa." Dedi Nazlı, sesinde olan bariz endişeyle.
"Hatırlamayacak. Hatırlarsa da..."
"Bilmiyorum tedirginim. Gece'ye kötülük yapıyoruz ama öğrenirse beni siler hayatından." Dedi Nazlı.
"Öğrenmemesi onun için de iyi Nazlı. Hem hamile hem de kendine zarar verecek hareketler yapar. Bunu istemeyiz." Dediğinde dişlerimi sıktım.
"Peki Poyraz abi?"
"Yarın Mardin'e gönderecek abimi, Arslan abim. Sadece az biraz yüzü gözü dağıldı o kadar."
Daha fazlasını duymadan yüzümü buruşturdum.
Bana oynanan oyunlardan, üzerimde oynanan oyunlardan artık haberdardım.
Kardeşim dediğim kız, gözlerime bakarak yalanlarını sıralamış bana.
Sarsılarak ağlarken sesim gitmesin diye elimi ağzıma kapattım. İçim yanıyordu. Ama buz gibi bir his de vardı içimde.
Sarsak adımlarla yatağa yürüyerek oturdum. Sanki her şey bir kabustan ibaretti. Ya da ben öyle olmasını istiyordum. Çünkü bu yaşadıklarım çok kötüydü.
Ellerimi gözüme bastırarak daha beter ağlamaya başladım. Canım yanıyordu.
Yarım saattir uyanmıştım. Yarim saattir bütün yaşadıklarımı yapboz parçası gibi birleştirmiştim.
Kaza yapmadan öncesi ve sonrasıydı her şey.
Arslan'ın bir adamı öldürdüğü, benim o ceseti görmem ve düşmem, sonra balo salonundan kaçmam, bana araba çarpması...
Sonra benim hastanede uyanmam, Arslan'ın kendisini kocam ve aşık olduğum adam olarak tanıtması, benim ona inanmam, ailesinin bu duruma ayak uydurması...
Yüzümü buruşturdum. Ben bunları haketmemiştim. Haketmemiştim.
Arslan, sevdiğim dediğim adam benim asla sevmeyi düşünmeyeceğim bir adamdı.
Arslan'ın kalbini söküp elimin arasına alıp parçalamak istiyordum. Onun o kalbi yüzünden çekmiştim bunca şeyi. Bana aşık olmasaydı belki de şimdi her şey çok farklı olacaktı.
Arslan, kalbimi yaralamıştı. Canımı dayanamayacağım kadar acıtmıştı.
Beni tehdit eden, ailem ve çevremle tehdit eden adamla birlikte olmuştum. Ona aşık olmuştum.
İnanamıyordum. Bu yaşadıklarıma inanamıyordum. Lanet olsun ki, ne yapacağımı bilmiyordum. Derin bir nefes aldım. Gözümdeki yaşları sildim.
Hayatım kararmıştı. Arslan hayatımı mahvetmişti.
Bulanan midemle beraber yutkundum. Elimi karnıma yaslayarak okşadım.
Farkettiğim gerçekle daha beter ağlamaya başladım.
Bebeğim vardı. Bir bebeğim vardı. Lanet olsun. Hayatımı mahveden adamdan bir bebeğim olacaktı.
Kafam çok karışıktı. Annem de yoktu zaten.
Alt dudağımı ısırdım. Kalbimde tarifi imkansız bir acı vardı. Ama artık ağlayacak gücüm yoktu.
Ne yapacağımı da bilmiyordum. Arslan her ne kadar bana özgürsün sen dese de değildim. Beni kandırdıktan sonra bile kontrolü üzerimdeydi. Ama ben saf aşık olduğum için bunu farketmiyordum.
O beni bu evden çıkartmazdı. Aklıma gelen şeyle yutkundum.
Nazlı'dan yardım istemekten başka çarem yoktu. Bu evden çıkamazdım. Hadi diyelim çıktım. Bu sefer de beni bulması on dakikasını almazdı. Bu yüzden Nazlı bana yardım edebilirdi belki.
Yatağın üzerinde duran telefonu elime alarak yine Gülçin'i aramaya başladım. Lakin yine cevap yoktu.
O olsaydı her şey daha kolay olurdu.
Polisi arayamazdım. Polisler bile bu adamla birlikteydi. Başımı ellerimin arasına alarak gözlerimi yumdum. Başım dönüyordu.
Kafamda bir zonklama da vardı. Midem de bulanıyordu.
Aklıma gelen kişiyle dudaklarımı birbirine bastırdım.
Poyraz...
Poyraz depoda tutuluyordu. Benim için. Benim için çekmişti bunca şeyi.
Onun o bitkin hallerini hatırladığımda yüzümü sıvazladım. Bu evde bir tek Poyraz'ın vicdanı vardı. O da benim için depodaydı artık.
Kapının açılma ve kapanma sesi geldiğinde alt dudağımı dişledim. Eğer Arslan'sa kaldıramazdım bu durumu. Onu şu an görmeye hazır değildim.
Aslında kimseyi görmeye hazır değildim.
"Gece. Şükürler olsun uyanmışsın." Nazlı'nın sesini duyduğumda durulmuş gözlerimdeki yaşlar, daha fazla akmaya başladı.
Gözlerimdeki yaşları silerek başımı salladım. Farkettiğim gerçekle başımı salladım.
"Evet uyandım." Dedim mırıldanarak.
Uyandım. Bu yalan hayattan uyandım. Bu mutluluk balonundan uyandım. Bitti bu rüya. Bitti. Elimde sadece acı kaldı.
Nazlı'nın gözlerine baktım. Hayal kırıklığı ile baktım.
Yüzümde nasıl bir ifade gördüyse kaşlarını çattı. Yanıma gelerek yanıma oturdu.
İlgiyle onu izledim. Acaba hep böyle miydi? Yoksa sonradan mı böyle olmuştu?
Ben onun için uğraşıp durmuştum. Benim annem onu kızı gibi görmüştü. Bizim evimizde onun odası vardı.
Onunla gülmüş, onunla ağlamıştım. Onu Murat'tan elimden geldiğince korumuştum.
Onu sevmiştim. Cidden sevmiştim. Kardeşim gibi görmüştüm. Ama o, sırtımdan bıçaklamıştı.
Biz bu aileden kaçarken, annem Nazlı'yı kızı yerine koymuş onu da almıştı yanımıza. Biz ne yapmıştık? Biz onu sevmekten başka ne yapmıştık?
Bezen ihanet en yakınlarından gelirdi. Ben bunu hiç yaşamamıştım. Ama şimdi en beterini yaşıyordum.
Gözlerine baktığım arkadaşım, onlarla birlik olmuş, benim gözlerime baka baka yalan söylüyordu.
Hala daha yalan söylemeye devam ediyordu.
Yoksa ben mi çok güvenmiştim ona? Yoksa ben mi çok saftım?
"Bana neden öyle bakıyorsun Gece?" Nazlı tereddütle gözlerime baktığında derin bir nefes aldım. Elim kaşınıyordu.
"Bebeğim iyi mi?" Dedim ruhsuz bir sesle. Bebeğimin durumunu öğrenmek istiyordum.
Gülümsedi. Başını salladı.
"İkiniz de gayet iyisiniz. Şükürler olsun ki. Doktor bir sıkıntı olmadığını, bebeğin durumunun iyi olduğunu söyledi." Dediğinde rahat bir nefes aldım. Bebeğim iyiydi. En azından o iyi olsundu.
"Poyraz ve Gülçin o kadar kötü kalpli ki bebeğini düşünmeden sana yalanlar söylemişler." Diyerek gözlerini kaçırdı. "Cidden iğrençler. Bazen onların bizi kıskandığını düşünüyorum. Bizim arkadaşlığımızı. Bilirsin peynir tipi. Gülçin cidden çok garip biri."
Dişlerimi sıkarak ellerimi havaya kaldırdım ve Nazlı'nın yüzüne son gücümle tokat attım.
Kimse Gülçin'e hakaret edemezdi. O benim için neler yapmıştı. Küçüklüğümden beri ondan ayrı günüm geçmemişti.
Odada tokat sesini duyduğumda içim hiç rahatlamadı. Daha da saldırasım vardı bu kıza.
Nazlı elini tokat attığım yanağına yaslamış derin derin nefesler alıyordu.
"Ö-özür dilerim. Ben iyiliğin için yaptım her şeyi." Diyerek dolu gözleriyle bana baktığında her şeyi anlamıştı.
Asla şiddet yanlısı olmadığımı da bilmiyordu. Bu yüzden tokat attığım ilk anda her şeyi öğrendiğime emin olmuştu.
Başımı sağa sola salladım. Dokunsalar ağlayacak kıvamdaydım.
"Neden yaptın bana bunu?" Dedim sinirle.
Sessiz kaldığında yüzüne baktım. Ağlayarak önüne bakıyordu. Başımı sağa sola salladım.
"Seni öldürürüm Nazlı!" Dedim bağırarak. Saçından tutarak yüzüne son gücümle tokat attım. Inleyerek çırpınmaya başladı. "Hain! Gülçin haklıymış. Gülçin haklıymış!" Dedim haykırarak burnuna yumruk yaptığım elimle vurdum.
Boğazını sıkarak yüzüne eğildim. Bu insanlar tatlı dilden anlamıyorlarsa, belki de haydut olmam gerekiyordur.
"Beni buradan bir şekilde çıkaracaksın küçük yılan!!" Dedim burnundan kanlar akarken ağlayarak elimde çırpınıyordu. "Benim bir şeyler hatırladığımı kimseye söylemeyeceksin!! Eğer söyle seni ve Murat'ın hayatını mahvederim Nazlı!! Bir şekilde beni bu evden çıkaracak-"
Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında Arslan ve Murat içeriye girdiler. Nazlı, ağlayarak bağırdığında Murat koşarak yanımıza geldi. Beni üzerinden ittiğinde elimdeki kanlara baktım. Sonra yatakta yüzü kanlar içinde ağlayan Nazlı'ya.
"Güzelim!! Ne oldu sana? Bebeğim cevap ver!!" Nazlı ağlamalarının arasından konuştuğunda yutkundum.
"Hatırlıyor!! Gece hatırlıyor!" Dediğinde komidinin üzerinde duran vazoyu elime alarak Murat'ın kafasına attım. Murat küfür ederek başını tutuğunda nefes nefese Nazlı'ya baktım. Hıçkırarak ağlıyordu. Gebersindi küçük yılan.
Murat abisine baktıktan sonra bana nefretle baktı ve ayağa kalktı.
Arslan siyah gözlerini gözlerime dikmiş, kapının başında bana bakıyordu. Yüzüne nefretle baktım. Öğrenmişlerdi.
Murat başından akan kanlarla Nazlı'yı kucaklayarak odadan çıktığında dolmuş gözlerimi hırsla sildim.
Arslan hala aynı yerde bana bakıyordu. Nazlı şeytanı yüzünden her şeyi öğrenmişlerdi.
Yutkunarak yataktan zorlukla kalktım ve Arslan'a baktım. Nefretle baktım. Tiksinircesine baktım.
Arslan hala ifadesiz bir şekilde bakıyordu bana. Sanki ne yapacağını bilmez bir şekilde.
Ama gözlerinde asla bir pişmanlık görmemiştim. Sadece şokla bakıyordu bana.
O bana nasıl bir acı çektirdiğinin farkında bile değildi ki. Her şeyi öğrendiğim için ne yapacağımı kestiremiyordu sadece.
Onu asla affetmeyecektim. O benim hastalığımı kullanan bir zavallıydı. Ailesiyle birlikte hayatımı mahvetmişti.
Kim bilir daha ne kadar ileriye gidecekti?
Onu hala seviyordum. Lanet olsunki aşk hemen bitirilen bir şey değildi. Hatta onu sevdiğim için kendimden iğreniyordum.
Ama elbet bir gün unutacaktım. Unuturdum değil mi?
Bunun için kalbime savaş bile açardım. Ama hayatımı mahveden adamı sevmeyi bırakacaktım.
Titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak yutkundum. Şimdi ağlama sırası değildi. Şimdi savaşma sırasıydı. Bu adamdan kurtulma sırasıydı.
Bebeğim vr kendim için bu adamdan kurtulmam lazımdı.
Üzerimdeki beyaz gecelik kan olmuştu. Midem bulandı.
"Öğrendin." Sert sesiyle konuşan adama ifadesizce baktım.
Üzerindeki takım elbise dağılmıştı. Buraya aceleyle geldiği belliydi. Gözlerinde tarifini bilmediğim bir ifadeyle bakıyordu.
Belki de ona bu kadar sakin olmamı beklemiyordu. Ama sakin değildim. Sadece güçlü duruyordum. Artık ağlamak ve sızlanmak değil, kurtulmak istiyordum.
Sadece keşke, keşke yanımda biri olsaydı. Arkamda bir destek. Her şey daha kolay olurdu.
"Öğrendim." Dedim titreyen sesimle.
On dakika boyunca konuşmadı. Konuşmadım. Söze nasıl gireceğimi bilmiyordum.
Yatağa oturarak geceliğimin eteğini sıktım.
Derin bir nefes aldım. Dolu gözlerimi yumdum. Öldüresim vardı bu adamı. Ama bir tarafım da...
Başımı sağa sola sallayarak dolan gözlerimi kırpıştırdım. Burnumdan sert bir nefes vererek gözlerimi esmer yüzüne çevirdim.
"Ben sana ne yaptım ya." Dedim isyanla. Gözlerim yanıyordu. Kalbim yanıyordu. Bitap düşmüştüm. "Ben sana ne yaptım Arslan!!! Bana bu kötülüğü neden yaptın!!" Diyerek son gücümle bağırdım.
Arslan yaslandığı duvardan ayrılarak kara gözlerini bana çevirdi.
"Sevdim. Sadece sevdim." Yüzümü sıvazlayarak, bu bahaneyi söylememesini umdum. Ama söylemişti.
"Lanet olsun sevgine!!!" Diyerek ayağa fırladım. "Lanet olsun sevgine!! Bu mu sevgi?!! Ha!! Bu mu sevgi?!! Takıntı bu!! Sevgi değil!!" Yüzümü sıvazlayarak arkamı döndüm. "Allah belanızı versin!!" Diyerek ağlamaya başladım. Hamile olduğum için miydi bu duygu değişimleri bilmiyordum. Ama beni yoruyordu.
Arkama dönerek yüzüne baktım. Hala yüzünde bir gram duygu görmememle saçlarımı çekiştirdim.
"Ben bunu yapmazdım!! Seven insan bunu yapmaz Arslan!!" Diyerek önüne kadar yürüdüm. Göğsüne son gücümle yumruk attım. "Neden yaptın bunu? Bu kadar kötü olunmaz Arslan!! Bu kadar kötü olamazsın!! Ben hastayken, beni hamile bırakacak kadar kötü olamazsın!!" Diyerek iki elimle göğsünü yumrukladım.
Arslan belimden tuttuğunda geride çekildim. Dokunmasını istemiyordum bana.
"Dokunma bana!! Her şey bitti. Anla bunu." Diyerek derin bir nefes aldım. Hıncımı alamıyordum bu pislikten. Sehpanın üzerinde duran vazoyu elime alarak Arslan'ın kafasına attığımda tepki vermeden sadece bana baktı. Başından kanların akmasıyla arkama döndüm.
"Bencil!! Bencilsin sen!! Arslan...hiç mi üzülmedin!!" Diyerek yüzüne baktım.
Dişlerini sıkarak sessiz kaldı.
"Yüzsüz!! Allah belanızı versin!! Annemin endişesini kullandın sen!! Allah'ım ne safmışım."
"Seni sevdim. Mutluluğumuz içindi her şey." Diyerek cebinden çıkardığı mendili başına tuttu.
"Mutluluğun içindi!! Benim mutlu olup olmamam önemli değil!! Benimle zorla evlenen sensin!! Babamla ve annemle tehdit ettin beni. Unutmadım. Hiç bir şeyi unutmadım." Diyerek yüzümü buruşturdum. "Beni sevmiş! Sen kendinden başka kimseyi sevmezsin! Sen bencilsin! Bencil! Ve benim senin yanında durmaya niyetim yok." Dediğimde işaret parmağını havaya kaldırarak bana baktı.
Yüzü kızarmaya başlamıştı. Ama beni gram etkilemedi bu durumu. Artık ondan korkan bir kadın yoktu karşısında. Tamam bazen.
"Sakın!! Benden başka bir yere gidemezsin.!" Diyerek gürledi.
Gözlerim dolarak onu süzdüm.
"Şu haline bak. Şu haline bak Arslan. Ben bugün hayatımın yalanlarını öğrendim. Sevdiğim sandığım adamın aslında benim celladım olduğunu öğreniyorum. Ve sen biraz bile utanıp, pişman olmuyorsun." Dediğimde gözlerini yumdu. "Seninle kalacağımı mı düşünüyorsun! Bunca şeyden sonra seninle kalacağımı mı düşünüyorsun? Bitti. Bu kadar. Bana saygı duyacaksın. Ben de gideceğim." Diyerek nefes nefese yüzüne baktım.
"Seni benim elimden kimse alamaz. Eğer gidersen bu şehri yakarım. Şakam yok Gece." Dedi sakin bir şekilde. "Kaçmayı aklından geçir, acımasız tarafımla tanışırsın." Buz gibi olan sesiyle beraber yutkundum.
Eninde sonunda kaçacaktım. Belki de kolay olmayacaktı. Hatta kolay olmayacaktı. Ama kurtulacaktım ondan ve pislik saplantısından.
"Umrumda değil. Ne yaparsan yap. Artık kimseyi düşünecek halim yok." Diyerek alayla güldüm. "Gülçin'e dokunamazsın. Asaf var. A-annem yok." Dedim zorlukla. Annemi özlemiştim. "Nazlı umrumda değil zaten. Beni kaybedecek kimsem yok artık. Beni bu tehditlerinle yanında tutamazsın artık." Diyerek dolu gözlerimle güldüm.
Kimsem yoktu artık. Hem Arslan'ın beni manüpüle etmesine izin vermeyecek kadar akıllanmıştım. Bu yüzden daha korkusuzdum.
Arslan burun kemerini sıkarak derin bir nefes aldı.
"Her şey senin içindi. Yapma bize bunu Gece. Gel oturalım konuşalım." Dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.
İnanamayarak gözlerimi büyüttüm.
"Ne konuşmasından bahsediyorsun!! Beni nasıl kandırdığını mı anlatacaksın!! Arkamdan çevirdiğin işleri mi konuşacaksın!! Ben sana dedim!! Bana yalan söylersen seni asla affetmem demiştim!! Şimdi gel konuşalım diyemezsin bana pislik herif!!" Dedim haykırarak. "Artık kabullen Arslan!! Kaybettin!! Bir oyun oynadın, ama işler istediğin gibi gitmedi!!"
Arslan gözlerini yumarak derin bir nefes aldı. Yumruk yaptığı ellerini açıp kapatarak arkasını döndü.
Sırtına baktım. Omuzlarım çöktü.
"Hayatımı mahvettin sen. Seni asla affetmeyeceğim. Yeminim olsun senden boşanacağım. Senden ve bu lanetli soyadından kurtulacağım." Dedim kendimden emin sesle. Arslan aniden dönerek alev alev yanan gözlerini gözlerime dikti.
"Ne dedin sen?!! Bir daha söyle!!" Dedi gürleyerek.
Alayla güldüm.
"Ne o? Hoşuna gitmedi bu durum herhalde. Ama gerçek bu. Senin gibi bir adamla beraber kalmayacağım. Ölsem bile, senden ayrılacağım." Dediğimde üzerime yürüyerek kolumdan tuttu.
Elimi göğsüne koyarak nefret dolu gözlerimi gözlerine diktim.
Arslan daha önce görmediğim korkunç bir ifadeyle gözlerime bakıyordu.
"Seni benden ölüm bile alamaz Gece. Bunu o güzel aklına sok. Eğer benden kaçmayı dene, yemin ederim, sana yemin ederim Gece, benim sana göstermediğim yüzümle karşılaşırsın." Sert bir şekilde dedikleriyle burnumu havaya diktim.
Artık kaybedecek bir şeyim yoktu. Ama gururumu ezmesine izin vermezdim, veremezdim.
"Elinden geleni ardına Koyma Kurtoğlu. Sen, sana verdiğim aileni kaybettin. Senden kurtulduğum vakit, benim bayramımdır. Eski Gece yok karşında. Senden korkan. Karşında titreyen bir kadın yok artık. Ve biliyor musun?" Dedim dudağına bakarak güldüm. Dişlerini sıkarak gözlerime bakıyordu. "Ve biliyor musun? Artık anneyim ben. Bebeğimi sizden korumak için her şeyi yapacağım." Dediğimde yutkundu.
"Gece bir Kurtoğlu olduğunu unutma."
"Zorla Kurtoğlu olduğumu unutma sen de." Dedim nefretle. "Bana söylediğin yalanlarla, benimle birlikte olduğunu da unutma. Ama artık her şey bitti. Artık yanında senin her istediğini yapacağın bir Gece yok." Dedim kaşlarımı çatarak.
Arslan kolumu bırakarak pişman dolu gözlerini gözlerime dikti.
"Beni sadece sevmeni istedim. Kalbinde yer edinmek istedim. Sen beni sevmedin. Ben eli kanlı bir adamım senin deyiminle. Bu benim için bir şanstı. Ve hayatımda en mutlu olduğum günlerdi Gece." Dedi saçını geriye atarak bana baktı. "Sen de sevdin beni. İkimiz çok mutlu olduk güzelim."
"Senden nefret ediyorum. Midemi bulandırmaktan başka bir şey hissetmiyorum sana." Dediğimde donuk bir ifadeyle gözlerime baktı.
Başını sağa sola sallayarak odadan çıktığında yere diz çökerek ağlamaya başladım. Kalbim ağrıyordu. Arslan'a dediklerim sadece canı acısın diyeydi. Bu lanet kalbim onu çok seviyordu.
"Yemin ederim unutmayacağım bana yaptıklarını Arslan!! Senden kurtulmak için elimden geleni yapacağım." Dedim ağlamalarımın arasından.
Ayağa kalkarak bütün vazoları ve eşyaları kapıya fırlattım. Odayı birbirine katarken bir kişi bile gelmedi odaya.
Bütün ailesi bana yalan söylemişti. Gözlerime bakarak yalanlar söylemişlerdi.
Şimdi ise bir özür bile dilememişlerdi. Üzgün bile değillerdi. Sadece her şeyi öğrendiğim için tedirginlerdi.
Bu aile bizi mahvetmişti. Ve ben bebeğimi ve kendimi bu aileden kurtarmak için elimden geleni yapacaktım.
◇◇◇
Arslan salona girdiğinde çalan telofonuyla birlikte telefona bakmadan cevapladı.
"Ne var lan?!!"
"Benim Asaf." Dedi kötü olan sesiyle. "Gülçin çok kötü. Yoğun bakıma alındı Arslan."
Arslan kaşlarını çattı.
"Ne? Bebek ve Gülçin iyi mi?" Dedi yutkunarak.
Bütün kötü şeyler üst üste gelirdi zaten.
"Bebek öldü. Gülçin de yoğun bakımda." Diyerek zorlukla yutkundu Asaf.
Arslan yerinde dondu. Ya Gece de...
Başını sağa sola salladı. Gece ve bebeği iyiydi.
"Geliyorum ben."
"Hayır Arslan gelme. Gülçin uyandığında seni görürse delirir."
"Basın sağ olsun Asaf." Dediğinde Asaf yüzündeki yaşları sildi. Bebekleri ölmüştü. Gülçin uyandığında ne yapacağını da bilmiyordu.
"Gece iyi mi peki?"
"Her şeyi hatırlıyor." Dediğinde Asaf başını salladı. Tahmin etmişti.
"Ne yaptı peki? Tepkisi ne oldu?"
"Nazlı ve Murat'ı yaraladı. Gideceğim deyip duruyor." Dedi omuzları çökük, gözleri dolu bir şekilde.
Gece ona sevgiyle bakmıyordu. Ona nefretle bakıyordu. Yine eski haline dönmüştü.
"Arslan ben bıktım. Yemin ederim gücüm tükendi. Bak Allah cezamızı verdi. Bebeğimizi bile aldı bizden. Bari şimdi bırak kızı. Bırak da hayatını bir şekile koysun." Dediğinde Arslan dişlerini sıktı. "Yoksa Gece'ye ben yardım edeceğim. Eğer senden kurtulmak istiyorsa, ona yardım ederim."
"Siktir git Asaf!! Eğer Gece ile bir irtibata girdiğini göreyim, seni vururum!! Sevdiğim kadını kimse elimden alamaz!! Kana bularım herkesi tamam mı?!!" Dedi ve telefonu yüzüne kapattı.
"Abi Poyraz Mardin'e gidecek birazdan." İçeriye giren Umut boğazını temizledi. Arslan'ın dediklerini duymuştu ve bundan sonra olacaklardan çekiniyordu.
Arslan hışımla Umut'a dönerek bağırdı.
"Mardin'den dışarı çıkmayacak!! Ve elinden bütün parasını ve sağladığım imkanları alacaksın!!" Diyerek yukarıya çıktı.
Gece'nin sinirinin geçmesini bekliyordu. Siniri geçtiği zaman her şey yeniden eskisi gibi olacaktı.
Birbirileriyle olacaktı. Onların kendilerinden başka çareleri yoktu. Gece kendisine aşıktı. Hem artık bir bebekleri olacaktı. Gece affedecekti. Eninde sonunda.
Odalarının başına geldiğinde odadan ses gelmemesiyle birlikte içeriye girdi.
Arslan dağılmış odayı gördüğünde altdudağını ısırdı. Her yer dağılmış, Gece ise odanın köşesinde ağlayarak önündeki annesi ile olan fotoğraflara bakıyordu.
Ellerini yumruk yaptı. Gece perişan gözüküyordu. Ama geçecekti. Geçecek ve her şey yine eskisi gibi olacaktı.
Gece önündeki fotoğraflara bakarak ağlıyordu. Arada mırıldanarak ağlamasına devam ediyordu.
Gülçin'in düşük yaptığını nasıl söyleyecekti bilmiyordu. Zaten zor günler geçirecekti Gece. Bebeklerine bir şey olmasından korkuyordu.
"Anne, anne gel lütfen. Al beni buradan." Dedi ağlayarak. Yalnız kaldığında yeniden her şey gözünün önünden geçmişti.
Arslan'ın dokunuşları. Ahuzar hanımın onu manüpüle etmesi. Gece'nin ona aşık olması. Yüzünü buruşturdu. Canı acıyordu. Çok acıyordu.
"Yasımı tutmama izin ver Arslan." Dedi Gece önündeki Arslan ve kendisinin fotoğrafını eline aldı. Gece Arslan'ın yanağını öperken, Arslan gözleri parlayarak kameraya bakıyordu.
"Ne yası?" Dedi çatık kaşlarla.
"Aşkımın yası. Ben aşkımı öldüreceğim. İçimde en ufak bir aşk kırıntısı bile kalmayacak." Diyerek fotoğrafı yırttı ve fırlattı.
Arslan kağıt parçalarının yere saçılışını acıyla izledi.
"Ben bunu ikimiz için yaptım. Seni sevdiğimi gör Gece." Dediğinde Gece hüzünle gülümsedi.
"Halâ pişman değilsin. Bir özür bile dilemeyecek kadar acizsin. Söylesene hiç mi vicdanın sızlamadı?"
Arslan'ın sessiz kalmasıyla Gece önüne dönerek güldü.
"Senin kalbine dahi dokunmayan şeyler benim canımı yakıyor. Seni mutlu eden konular benim hayatımı yaktı. Senin görmezden geldiğin benim kalbimdi, dünyada hiç yeri olmayan kalbim.." diyerek cama döndü. "Umarım bir gün, kalbimdeki aşk da gidecek. Ve senden kurtulduğum gün benim miladım olacak." Dedi gözlerini yumarak.
◇◇◇
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |