104. Bölüm

GEÇMİŞE BAKMAK SADECE PİŞMANLIK GETİRİR 2

Kübra Ahsen Durukan
ahsenkubos

 

Bedenin ölmesi mi

 

Ruhun ölmesi mi?

Gece saat ilerlerken Feyyaz sonunda evinin yolunu bulabilmişti. Başındaki ağrı gözlerine vuruyor gözlerinden ateş saçıyor gibiydi. Tek derdi sessiz sakin bir şekilde duş almak ve uyumaktı. Bu geceyi de sessizce girip odasındaki kanepenin üzerinde karısının tam karşısında uyumak istiyordu. Yukarı çıktığında odalarından çıkan kayın validesini gördü. Telaşlı bir hali vardı. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordu. Sessizce geçen birkaç saniyenin ardından kadının yüzüne bakmadan gözünü açık kapıdan gözüken yatağa bakarak “Bir şey mi oldu” diye sordu. Orta yaşlı kadın göz ucuyla damadına bakıp “Ateşi çok düşük hipodermi geçiriyor.” Adam şaşkınlıkla karşındaki adama baktı. Çok ateşli geçirdiği geceleri biliyordu ama ilk defa ateşinin düşük olduğunu duymuştu.

“Doktor çağırdınız mı?”

“Hayır. Sıcak banyo yaptırdım. Odanın ısısını yükselttik ama işe yaramadı.” Feyyaz cevap vermeden cebindeki telefonunu çıkartıp bu aralar sıkça konuştuğu doktorun numarasını buldu. Telefon çalarken kulağına götürdü. Birkaç çalıştan sonra uykulu bir ses “Feyyaz Bey” demişti.

“Berfu, ateşi çok düşük” dedikten sonra duraklayıp karşısındaki kadına sordu “kaçtı?” Ezo kısa bir hafızasını yokladıktan sonra “33.5” dedi.

Feyyaz doktora dönerek “33.5’muş” dedi. Doktor önce uyku sersemi adamın ne dediğini algılayamadı önce. Dumura uğramış gibiydi şu an. Kısa bir sessizlikten sonra “Kendinde mi?” diye sordu. “Hayır baygın.”

“Kalın giydirmek yerine üzerindeki kıyafet sayısını azaltın. Sıcak bir yaptırın.”

“Yapmış.”

“Sıcak torba, bez gibi ya da bir kişi yanına yatıp kendi vücut ısısıyla ısıtsın. Sabah erkenden gelip kan tahlili yaparım.”

Feyyaz cevap vermek yerine sinirle kapattı telefonu. Arkasında meraklı bir çift göz bırakmıştı. Yatak odasına ilerleyerek baygın yatan genç kadına baktı. Derin donduruca kalmış gibi gözüküyordu. Elini boynundaki kravatına attı. Tek hamle de boynundan çıkartmıştı. Sonra ceket, gömlek derken üstünde ne varsa çıkarttı. Ne yaptığını merakla izleyen Ezo ne olduğunu tam kavrayamadı başta. Sonra anladığında ise arkasını dönerek kapıyı kapattı.

...

Kendimi buzdan ateşlerin üzerinde yürüyormuş gibi hissediyorum. Her dokunuşumla yanıyorum. Ne olmuştu bana böyle. Yine mi hastaydım? Ateşim yükselmiş olmalıydı. Gözlerimi zorlasam da açamadım. Önce bir hareketlilik sonra da o tanıdık koku ciğerlerimi doldurdu. Keşke hayat bu şekilde ilerlemeseydi bizim için. Geri çekilmek istedim ama yapamadım sıkıca sarılmıştı bana yine her zamanki gibi. Bu huyundan hiç vazgeçmeyişi sanki içinde bulunduğumuz durumu tasvir ediyordu. Ne o beni bırakmak istiyordu ne de ben kalmak. İkimizinde içinde bulunduğumuz bu durumdan rahatsızdık ama bunun için çözüm önerimiz bile yoktu. “Öyle mi peki neden öyle davranmıyorsun?” uzun zamandır duymadığım iç sesim geri dönmüştü anlaşılan. Hoş şu an dışımdan konuşmadığım için her türlü içimden konuşmuş oluyordum. Peki hangi tarafım konuşuyordu. Vicdanım, hayır o olamazdı eğer öyle olsaydı yapmam gereken ilk iş buradan kaçmak olurdu. Beynim, onu da zannetmiyordum ne de olsa kendimi öldürme kararını birlikte almıştık. Kırık kalbim, o mu o da olamazdı bırak birine hak vermeyi acı çekmekten bir şey yapmaya hali kalmamıştı. Kimdi peki herkesten ve her şeyden nefret eden tarafım olabilir miydi? Bırak hak vermeyi kaç kere onu öldürmemi söylemişti. Peki hangi tarafımdı bu? İçimde bu soruya cevap ararken cevap yine içimden geldi. “Mantıklı tarafın.” Öyle bir tarafım mı vardı benim? Şimdiye kadar yaptığım ne mantıklıydı da öyle bir tarafım var olmuştu. Canımı sıkan her şeyi hatta kendi iç sesim dahil bir nefeste dışarı bırakmak istiyordum. “Öyle bir tarafım bence hiç var olmadı.”

“Belki de bastırmayı seçtin beni duymaktansa.” Yapmış olabilir miydim böyle bir şeyi? Neden yapayım ki? Neden yapmayım ki peki? Şimdiye kadar yaptığım hiçbir şey mantıklı olmazdı o zaman. Saçmaydı bir insanın yaptığı nasıl hiçbir şey mantıklı olmazdı ki? Hep en mantıklısının anne sözü dinlemek olduğunu söylemezler miydi? Ben hiç annemin sözünden çıkmamıştım ki. Kendi aileni öncelikli yapmak mantıklı bir hareket değil miydi? Ben de öyle yapmıştım. Veyahut kocanın sözünden çıkmamak ona sadakat göstermek mantıklı değil miydi? Ben bunların hepsini yapmıştım da neden mantıklı tarafım tarafından şu an bunun için suçlanıyordum.

“Sen sadece kolayına gelen şeyleri yaptın.” Böyle miydi gerçekten? Gerçekten hep kolayıma geleni mi yapmıştım. Böylesine bir adamla yıllarca evli kalmıştım bu kolay bir hareket miydi? Hayır kesinlikle değildi. Olamazdı yaşadığım güçlükleri gayet iyi biliyordum ben. “Hayır yapmadım. Yıllarca Feyyaz’la evli kalmak hiç de kolay değildi."

“Peki kalmayı sen seçmiş olamaz mısın?” Olabilir miydim? Olamazdım yıllarca şekilden şekle girmek bir acının her boyutuyla tanışmak istemezdim. Ben bunu seçmiş olamazdım. “Olamam.”

“Nedenmiş?” Birçok nedeni vardı ama bu aralar yüreğimi dağlayan şey başka bir bebeği öldürdüğü gibi kendi bebeğimizin de ölüm fermanını onaylamıştı resmen. Ama şimdi benim bunları yutmam mı gerekiyordu? Asla. Asla. Asla. Asla unutmazdım. “Bir katille bir bebek katiliyle nasıl kalmayı seçerim. Gitmek için seçeneğim yoktu benim.” Gidecek bir yerimin de olmadığını zannediyordum ayrıca. Ben hayatımda hep bir kafese konulmuştum. Birinden çıkıp birine girmiştim ama bu diğerlerinden daha şaşalı ama daha karanlıktı. “Emin misin? Hiç denedin mi bunu?”

“İzin vermezdi.” Vermezdi. Hele de yeni öğrendiğim gerçeklerle asla izin vermeyeceğini biliyordum. Gitmeye kalkmak benim için imkansız gibiydi. Gitsem bile bulur gelir beni yine o altın kafesine kapatırdı. “Denedin mi?” Bunu denemeye kalkmak bile tehlikeliydi. Ve ben tehlikenin ne demek olduğunu gayet iyi biliyordum. Sadece beni bulmakla kalmaz bana yardım eden kim olursa olsun gözünü kırpmadan öldürürdü. Ama ben sadece izlerdim.

“Etrafımdaki herkese tehdit oluştururdu.” Göz göre göre başkalarını ölüme göndermezdim. Bunu kimseye yapma hakkın yoktu. Onların yaşayacağı acıları ve sıkıntıları görmezden gelip arkamı dönemezdim. Ben kimseyi tehlikeye atamazdım. Ben bununla yaşayamazdım ki. Bana böylesi bir özellik yüklenmemişti. “Denedin mi?” Cesaretim bile yoktu bunu denemeye.

“Denemedim.” Deneyemedim demek daha doğru gibi geldi bir an. Çünkü Feyyaz gibi bir adama arkanı dönemezdin. Buna asla izin vermezdi. Hele de böylesine takıntılı bir adama. “İşte sorunun cevabı da en başta budur. Sen sadece kendini beğenmiş ve kendi doğrularında hareket eden bir insan oldun. Her zaman onlardan yüksekte olmak için bir nedenin olurdu. Bu da seni bulunduğun ortamda hep şanslı kıldı.” Konuyu nereden nereye çekmişti. Ben böyle bir insan mıydım? Bencil, kendini yüksekte gören, başkalarının acılarını umursamayan biri miydim ben.

“Yanılıyorsun ben...” cümlemi tamamlamama bile izin vermeden atladı. “Ben mi yanılıyorum? Ben senim unuttun mu?” Unutmak ne mümkündü her hareketinden ben olduğum belliydi zaten.

“Hiçbir zaman kendimi beğenmiş olmadım.” Ben başkalarının acı çekmesine bile katlanamazdım bir de üstüne onları alçakta gördüğümü iddia ediyordu. “Oldun. Senin olmayan ne varsa her zaman daha iyisini istedin. Küçükken de böyleydin büyüdün hala böylesin.” Ne saçma konuşmaydı bu? Çocukken hepimiz bencil olurduk ama ben buna rağmen paramla birilerine asla üstten bakmadım aksine hep onlarla denk olmaya çalışmıştım.

“Değilim.” Nettim bu konuda. Eğer mantıklı tarafım olduğunu iddia ediyorsa bunu bilmeliydi. Ne de olsa o bendi. “O yüzden mi her okul çıkışı kendi yakın arkadaşlarını araba ile eve bıraktın.” Bu kötü bir şey miydi? Yollarda sürünmesinler yorulmasınlar istemiştim sadece. Bunun için nasıl bencil ilan edilebilirdim ki. Bence mantıklı değil mantıksız tarafım olmasın.

“Sadece yürüsünler istemedin. Çevrendekilerin aynı koşullarda olmasını istememiş olabilir misin?” Saçmalık resmen saçmalık. Bir an önce ateşimin düşmesi lazımdı yoksa ben bununla daha fazla devam edemezdim. Haklı olduğunu iddia ettiği yönler mantıklı değildi. “Evet yani hayır.”

“Hadi ama biraz da gerçeklerden konuşalım ha Berfu olmaz mı? Bunca yıl arkasına saklandığın ne varsa ortaya dökelim.” Olmaz. Olamaz. Asıl o zaman çıplak kalırım ben. Bazı doğruları kabul etmek beni bitirirdi. Asıl o zaman katlanamazdım bu yaşadıklarıma. Olmaz.”

“Niye kendini açıkta kalır gibi hissedeceksin.”

“Evet.”

“Belki de tam tersi olacak nereden biliyorsun? Belki de şimdiye kadar olduğundan daha güvende ve iyi olacaksın.” Peki neden Feyyaz’la yüzleştikten sonra olmamıştım. Sadece daha çok acı çekmiştim. Hala da öyleydim. Kalbimin kırılmamış noktası kalmamış gibi hissediyordum. “İstemiyorum.”

“Şu an ölümle burun burunasın ama yine de doğrulara yüz çeviriyorsun.” Ölüm mü? Bu benim ilk burun buruna karşılaşmam değildi ki. Benim daha önce de canım yanmıştı bu mu benim canımı acıtacaktı ki? Bir yolunu bulur yine hayatta kalırdım ama gerçekliğin acısını kaldıramazdım. Başka bir gerçek istemiyordum hayatımda. “Yapmıyorum öyle bir şey.”

“Emin misin? Her zamanki gibi kaybedenin sadece sen olduğunu iddia ediyorsun.” Belki sadece ben değildim ama herkesin acısını yaşama şekli farklıydı. Ben böyle yaşıyordum. “Ama..”

“Ama ne? Sadece senin mi bebeğin öldü sadece sen mi kötü zamanlar geçiriyorsun ya da dünyadaki her şey senin duygu durumuna göre mi hareket etsin istiyorsun?” Tabi ki bunu istemiyordum ki istesem bile imkansız bir şey olurdu bu. Benim tek derdim birilerinin beni anlamasıydı ama daha kendim kendimi anlayamamıştım anlaşılan. “Hayır ben sadece anlaşılmak istiyorum.”

“Anlatmadığın şeyi nasıl anlamalarını istiyorsun.” İnsan sevdiği birini konuşmadan anlaması gerekmez miydi? Gerçekten seviyorsa hissederdi bence. Anlardı. Karşındaki kişiyi tanıyorsa daha konuşmadan gözlerinden anlardı. Peki beni niye kimse anlamıyordu. Sonrasında cevap vermemi beklemeden devam etti. “Hoş biz çocukken de böyleydin sen. Hep bir şeyler yapmadan ayağına gelsin isterdin. Hep ilgi görmek ve her şeyin senin üstünden yürümesini isterdin.”

“Hayır.” İstemezdim. Bunları bencil insanlar isterdi ve bencil değildim. Bunu asla kabul etmezdim. “Emin misin peki iyi düşün.” Çocukken belki ama... Benim sessizliğimden faydalanıp devam etti. “Bende öyle düşünmüştüm.” Cevap vermeme bile izin vermiyordu ki. Ben kendimi nasıl açıklayacaktım? Yine durmadan devam etti.

“Sen her zaman dünya senin etrafında dönsün, her zaman tüm gözler senin üzerinde olsun, hep en iyisi sen ol istiyorsun. Kimse konuşmadan anlaşılmaz ama sen öylesini istiyorsun. Sen herkes sana annenin sana davrandığı gibi davranmasını istiyorsun ama bu imkansız böyle bir dünya yok maalesef. Sen de farkındasın şu an kollarında yatan adamın duygu körlüğü olduğunun. O kendi duygularını anlamlandıramazken senin duygularını da anlasın istiyorsun. Ama maalesef bu tarz şeyler sadece hayal dünyasında olur. O yüzden kendini toparla. Ne acı sadece senin acın ne de bir şeyler kaybeden tek sensin.”

“Herkesin acısı kendine ağır gelir.” Öyleydi. Herkes her yaşadığını kaldırabilseydi. Acılar tartılarak dağıtılırdı. İntiharlar hiç var olmazdı. “Haklısın ama asıl mesele acıları kıyaslamaktır. Kimsenin acısını kıyaslama kendininkiyle. Herkes kendi tarzında yaşar. Sen bu şekilde yaşadın belki de haklıydın bu şekilde yaşamada ama hayat böyle değil maalesef her zaman bizim koşullarımız geçerli olmaz.” Tekrar konuşmasına izin vermeden ben girdim araya.

“Sen şimdi ne diyorsun? Affet gitsin mi? Nasıl dersin böyle bir şeyi sen ben değil misin? Benimle birlikte yaşamadın mı bu acıları? Sen de istemedin mi ölmeyi? İçini yemedi mi acabalar? Keşke demedin mi hiç? Mantığım olduğunu iddia ediyorsun. Yıllardır mantıklı tek bir hareketimin olmadığını söylüyorsun. Bencilce davrandığımı bir şeylere sırtımı dönmenin kolay olduğunu söylüyorsun ama öyle değil. Sen de gayet iyi biliyorsun kazanın onun suçu olmadığını kabul etsem de peşimizdeki arabanın onun düşmanlarından birine ait olduğunu. Birilerine bir şey yapıp canını acıttığı için intikam uğruna bu işlere kalkıştığını. Sen de iyi biliyorsun ki yıllardır ailemle konuşmama sebebimin o olduğunu. Şimdi diyeceksin ki onlarda suçluydu. Ben hiçbir zaman onlar suçsuz demedim ki ben her zaman onların hatalarını da kabul ettim ama arayıp bir özür dilemelerine bile izin vermemiş. Bu yani yıllarca bizi büyüten insanlara sırf kocamız istemiyor diye arkamızı mı döneceğiz. Aramayın, sormayın, iletişim kurmayın dememiş mi? Demiş. Değil mi? Şimdi susuyorsun neden ben haklıyım çünkü. Canımı yanacağını bile bile ailemi benimle tehdit etmiş bir de karşıma geçip onları kötüledi bana.”

“Ben onun yaptıklarının mantıklı olduğunu hiç iddia etmedim ki. Belki de duygu konusunda ne kadar körse mantık konusunda da öyle bir insan. Sende bunu gayet iyi biliyorsun o yüzden toparlanıp ipleri senin eline almanın vakti gelmedi mi? Sana yapılanların acısını çıkartmanın şimdi vakti değil de ne zaman? On yıl sonra mı yoksa bugün mü? Kalk toparlan, senin zor zamanında kim sana nasıl davrandıysa onlara Berfu Hancı’nın ya da Karabey’in değil onlara gerçek Berfu’nun kim olduğunu göster.” Ben iyileşmek istemiyordum ama. Ben bu acıyla ömür boyu yaşamak istiyordum. Ayrıca nasıl iyileşilir onu bile unutmuştum. “Nasıl?”

“İyileşmeyi istemekle başlayabilirsin. Sen hiçbir zaman Feyyaz’ın bize olan hislerine kör olmadın ama hakkını da hiç vermedin. Berfu Hancı olmak ne demekmiş öğren. Gücünün farkına var. Sen hiç Berfu Karabey olmanın hakkını veremedin. Kalk şimdi öğret. Nasıl yıllarca bir kukla gibi iplerle oynatıldıysan şimdi de sen öyle yap.”

“Kalkmaya gücüm yok.”

“Biliyorum hissettiklerini hissediyorum. Kalbinin acıyla dolu olduğunu biliyorum. Canının yandığını nefes almanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bu yüzden toparlanmalısın zaten. Canın ne kadar yandıysa sende onların canını yak. O her şeyi alttan alan o Berfu olma. Kararları net olan, saygı gören, ne istediğini ve ne istemediğini bilen, kalbinin ve beyninin ortasını bulan o güçlü kadın ol. Bunca yıl içinde neler yaşanabileceğini gördün ve kime nasıl davranman gerektiğini anladın. Artık sıra bunları uygulamaya koymakta.”

“O nasıl olacak ben bırak ayağa kalkmayı daha yataktan kalkamıyorum ilaçların etkisiyle.”

“İyileşmeyi gerçekten isteyerek başlayabilirsin. İlaçlarını bir hile olmadan kullanabilirsin. İyileşmek için nelere ihtiyacın olduğunu kabul ederek başlayabilirsin. Düştüğün yerden kanatlanıp uçabilirsin.”

Not: Aylardır Berfu'ya ne demek istiyorsanız sizin yerinize demiş kadar oldum bence. Sizce bundan sonra nasıl bir Berfu göreceğiz dersiniz? Uzun zamandır aklımda olan bir bölümdü sonunda yazdım. Gelecek bölüm hareketlenmeye başlıyoruz ufaktan. Bakalım çiftimizi neler bekliyor olacak. Takipte kalın ve bolca öpüldünüz 😘🥰😘🤗2

Bölüm : 09.04.2025 20:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Kübra Ahsen Durukan / GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1) / GEÇMİŞE BAKMAK SADECE PİŞMANLIK GETİRİR 2
Kübra Ahsen Durukan
GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1)

80.63k Okunma

4.48k Oy

0 Takip
106
Bölümlü Kitap
GECELERİ SADECE KÖTÜLÜK MÜ DOLAŞIRDI SOKAKLARI?BAZEN GÖRMEK İÇİN KÖR OLMAK GEREKİRGÖVDE GÖSTERİSİ YAPMAK İÇİN NE GEREKİR?BİRİSİNİ NASIL TANIRSIN?ŞEYTANDA BİLİR KİMDEN KORKACAĞINIKORKULAR BAZEN GERÇEĞİ GÖRMEMİZİ ENGELLERGERÇEKLERİ İNKAR ETMEK ONLARI GİZLER Mİ?BİLİNMEZLİĞE SÜRÜKLENMEKHER ŞEY SENİNLE BAŞLARKORKULARDAN KORKU BEĞENEN BÜYÜK KORKUN NE?İNTİKAM SOĞUK YENEN BİR YEMEKTİRKAYBETMEK İÇİN ÖNCE NE KAYBETTİĞİNİ BİLMEK GEREKİRYENİ HAYATA KÖTÜ BİR MERHABAVAR OLMAYA ÇALIŞMAKYENİ ORTAMLAR YENİ BAŞLANGIÇLAROYUNBOZANLIK YAPMASOSYETEYE İLK BAKAMAYIŞUYUM SAĞLAMANIN İLK KURALI EKSİK LİSTESİ YAPMAKTIRPLANLAR BAZEN İŞE YARAMAZGÖRDÜN MÜ DÜNYA ETRAFIMA PERVANEÜZÜLMEK İÇİN BAHANE ARAMAK...ELEŞTİRİLMEDEN SEVİLMEK...KORKULAR SEVGİMİZİ BESLERDİNLEYEN YOKSA KONUŞMANIN ANLAMI YOKTURBİTMEK BİLMEZ GECELERÖLÜM SENSİZLİĞİBİLEN BİLDİĞİ GÖREN GÖRDÜĞÜ KADARGERÇEKLERİN EN KÖTÜ HUYUDERİN GÖKYÜZÜ HİZAYA GELSEVME KİMSEYİ YAKARSIN CANINIKÜÇÜK SÜRPRİZLERGülüş kurşun olamaz mı?İNTİKAM YEMİNİHERKES KENDİ MERAKININ KÖLESİDİRSevmekDEDİKODU MALZEMESİYALITILMIŞ BİR HAYAT MI YANILTILMIŞ BİR HAYAT MI?Yeni bölüm duyurusuKALBİM BUZDAN TUZAKırılganBİLİNMEZLİKTE KAYBOLMAKSIĞINILACAK LİMAN BUL KENDİNEYeni bölüm geldiDÜŞÜNÜLECEK ÇOK ŞEY VARAÇIKLAMA !!!!!!!Yalnızlığı DenemekGECİKMİŞ BALAYI DİYEDEBİLİRDİK AMA...Yeni bölüm zamanlarıÖLÜMLE YÜZ YÜZE GELMEK KORKUTUCUDURKARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİAcep Değil Deli OlsaGelecek bölümlerden bir kesitGELECEK HAKKINA BİR ŞEYLERTeknik sorunlarORTAYA DÖKÜLEN DUYGULARKIŞ ORTASINDA ÇİÇEKLENECEĞİZAcılar DeniziGelecek bölümlerden bir kesitNotBİTMEK BİLMEZ BİR YOLCULUKTUR HAYATEVCİLLEŞMİŞ ERKEK EN İYİSİDİRKARANLIK GÖKYÜZÜNDE PARLAYAN KUTUP YILDIZIKAR ÇİÇEĞİ'NİN ASIL SAHİBİZERDA'NIN TATLI(SIZ) SÜRPRİZLERİHER GÜZELİN BİR SORUNU VARDIRAçıklama ve DuyuruGÖNÜL YAPMAK GÖNÜL ALMAKTIRYENİ BÖLÜM GÜNLERİ BİLGİLENDİRMEKISKANIYOR MUYUZ NEYeni bölüm geldiSEVGİNİN BİNBİR TÜRLÜ HALİSEVEN SEVDİĞİNİ KISKANMASINYeni bölüme destek amaçlıGÖZÜNÜ KARARTMIŞ BİR KATİL HER ŞEYİ YAPABİLİRMÜKEMMELLİK HER ZAMAN GÖZE BATARAŞK BAHÇESİ Mİ KIŞ BAHÇESİ Mİ?HERKES KENDİ BİLDİĞİNİ OKUR60.000 Okunma OldukÖneri başlığıBÜYÜYOR MUYUZ YOKSA BÜYÜYOR MUYUZ?ALACAKARANLIĞA DOĞRUFikir alma bölümüBULDUM DERKEN HADİ KAYBEDİYORSAMYeni bölüm yarın gelecekKORKULAR KALBİMİZİN EN KARANLIK KÖŞELERİDİRÇIKAMADIĞIM DİPSİZ KUYUİnstagrama bir şeyler yüklemeye başlayacağımPANDORANIN KUTUSU ARALANMAYA BAŞLIYORBİR GECE ANSIZIN KAYBEDEBİLİRMİŞİMİlk gönderiyi yükledimGİDEN GİTTİĞİ GİBİ DÖNER Mİ HİÇ?YAZIN SERT RÜZGARLARIGelecek bölümlerden bir kesitGÜN TERSİNE DÖNÜYOR GALİBAKAYIP YILDIZLARIM VARDI VER ONLARIIŞIĞIM SÖNÜYOR YARDIM EDİNBeni İnstagram'dan takip ediyor musunu?AZRAİL HİÇ GİTMEMİŞSE GELMİŞ SAYILIR MI?YAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİRYAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİR 2KARLI DAĞIN KARIGEÇMİŞE BAKMAK PİŞMANLIK GETİRİR 1GEÇMİŞE BAKMAK SADECE PİŞMANLIK GETİRİR 2BELKİ DE GÜNEŞ HAVANIN EN KARANLIK OLDUĞU ANDA AÇARKIŞ SONU BAHAR BAŞI
Hikayeyi Paylaş
Loading...