51. Bölüm
Kübra Ahsen Durukan / GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1) / KARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİ

KARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİ

Kübra Ahsen Durukan
ahsenkubos

 

Geçmiş, her zaman neşeli ve güneşli değildir bazen can da yakar.

Berfu gözünü açtığında odanın karanlık olduğunu fark etti. Hava iyice kararmıştı. Pencereden dolan ışığa baktı. Dışarıdaki ışıklar odaya doluyordu. Yine de içerideki loş ışıktan memnun değildi. Etrafa göz gezdirdi odada tek miydi? Pencerenin önündeki büyük kanepeye baktı ama kimseyi göremedi. Gitmiş miydi? Hani gitmeyecekti? En azından lambayı yakıp gitmeliydi. Tam nefretlik bir adamdı. Yerinde toparlandı. Kolundaki hortumu fark etti serum mu takmışlardı. O uyurken yoktu büyük ihtimalle uyuduktan sonra takmışlardı. Bu arada karnındaki ağrının da yerinde durduğunu fark etti. Hareket edince kendini belli etmişti. Sırtını dikleştirdi iyice. Aklında lambayı nasıl yakacağı sorusu vardı. Hastanelerden ve karanlıkta tek kalmaktan hoşlanmıyordu şu an ikisi birleşmişti içinde sebebi belirsiz bir korku oluşturuyordu göğsünde.

Sırtını geriye yaslamak istedi ama yatağın başlığı yoktu ve duvara değmiyordu yatağın üst kısmını dikleştirmesi gerekiyordu elini sağ tarafa attı ama kumanda orada yoktu diğer tarafı da kontrol etti ama yine bulamadı. Sinirle söylenmeye başladı. Bir önceki hastane de kaldığında sağ tarafta asılı oluyordu şimdi nereye kaybolmuştu. En iyisi önce kalkıp lambayı yakmaktı sonra da kumandayı bulmaktı. Serum takılı kolunu karnına yerleştirdi hem karnı ağrıyordu ve tutarsa geçer gibi hissetmişti hem de damar yolu olduğu için yanlış bir hareket yapıp canını iyice yakmak istemiyordu. Üstündeki örtüyü kenara çekti. Sağ ayağını yataktan sarkıtmıştı ki kapı açıldı. İçeriye kimin girdiğini görmek için bekledi. Karanlığın içinde siyah bir silüet gördü. Görüntü biraz daha netleşirken birden içeriyi hastaneye özgü o parlak ve rahatsız edici beyaz ışık doldurdu. Berfu kamaşan gözlerini kapattı. Gözlerini ovalarken görüş açısının düzelmesini sağlamaya çalıştı. Gözlerini tekrar açarken etrafına bakındı en azından içerisi artık karanlık değildi. Ona bakan adamı gördüğünde zaten asık olan suratını iyice astı. “Niye kalkıyordun?”

“Kendimi camdan atacaktım.” Feyyaz gelen tepkiden hiç hoşlanmamıştı özellikle de bugün. Ölüm ve Berfu kelimelerini bir arada duymak bile istemiyordu hele ki onun ağzından duymak daha kötü hissettiriyordu ve bu duyguyu tarif edemezdi. “Berfu cidden şakası bile hoş değil.”

“Niye şaka olsun ki? Böylesi daha acısız ve hızlı olurdu en azından.” Uzun ve sancılı günler onu bekliyordu ve en nefret ettiği şeyler bir aradaydı: hastane, acı çekmesi, serum, iğne, bitmez bilmek tetkikler. “Ne desem de beni dinlemeyeceksin zaten o yüzden bir şey demiyorum.” Dinleyebileceği bir açıklamasının olmadığının biliyordu o yüzden kendince mantıklı olan ama ona mantıklı gelmeyecek bahanelerini dinlemek istemiyordu.

“Deme zaten konuşmada benimle.” Feyyaz bu şekilde ilerleme kaydedemeyeceklerini biliyordu bu yüzden konuyu değiştirdi. “Üstünü değiştirecek misin?” gelen soruyla birlikte kocasının üzerini çoktan değiştirdiğini fak etti. Üzerine daha rahat bir tişört ve pantolon benzeri bir eşofman giymişti. Kendisi de sabahtan beri dar paça bir pantolon ve kirli bir tişörtle yatıyordu.

“Yok bana ne hacet sen kendini değiştirmiş rahatlamışsın ben yatarım birkaç gün daha pantolonla.” Feyyaz yaranma çabalarının boşa çıkacağını biliyordu. Yine de denedi. “Uyuyordun uyandırsa mıydım?”1

“Olur mu beyefendi siz rahat edin yeter hatta burada da uyuyamazsınız eve gidip yatağınızda yatın ben tek kalırım.” Feyyaz artık sınırda gezdiğini düşünüyordu çünkü ne dese ters bir cevap veriyordu ve alışkın olmadığı bu durum sürekli karşısına haksız ve suçlu olduğu gerçeğini çıkartıyordu. “Berfu yeter laf sokmayı bırak artık.”

Berfu cevap vermezken yataktan kalkma işine geri döndü. Cidden pantolon yapışmış ve rahatsız etmeye başlamıştı belini falan da sıkmıştı. Yataktan destek almaya devam ederken Feyyaz kolundan tutarak destek olmaya çalıştı ama Berfu kolunu kurtarmak için geri çekti. “Ben tek kalkarım.” Zorlandığı belliydi ne diye zorluyordu ki. “Bırak yardım edeyim.” Yardım etme şekli kesinlikle kadın için yardım olmuyordu. Defalarca yaşamıştı bunu şimdi de biliyordu öyle olacağını.

“İstemez. Sen git önemli işlerini falan hallet.” Hayatındaki en önemli şey şu an karşısında onu suçluyordu zaten. Ne kadar sinirlense de sesini çıkartmadan duruyordu. “Berfu benim en önemli işim sensin şu an.” Şu an. Sonra değişebilirdi mesela birazdan bir telefon gelebilir ve işim çıktı diye gidebilirdi.

“Şu an, sonra başka bir şey bulursun zaten.” Cümlenin sonuna eklediği bir kelime yüzünden mi trip yiyordu şimdi. Berfu yeterince sinirliydi ve her şeye takılacaktı. “Ne desem kendine göre yorumlayacak mısın?” yorumlamış mıydı şimdi? Yorumlamamıştı ki olduğu gibi anlamıştı işte.

“Olur mu sizin böyle el kılavuzunuz falan yok mu ne yapıp ne yapmayacağımı yazan ondan verirseniz daha rahat olur benim için hatta içine bir de ne konuşacağımı falan da eklersiniz.” En iyisi bugün konuşmamalılardı. Yarına daha iyi olursa anlaşabilecek bir yol bulabilirlerdi. “Hiçbir şey demiyorum.”

“Deme dedim zaten en başında beni yalnız bırak yeter.” Ayağa kalkıp etrafa bakınan kadına baktı. Büyük ihtimalle kıyafetlerini arıyordu. “Dolabın içinde giyeceklerin.” Berfu ayakta iyice dengesini bulunca kolundaki serumun ayarını kapattı bir de kan falan görüp de bayılmak falan da istemiyordu. Serum askılığını da çekerek önce dolabın içine geldi. Kapağı açarak içinden bir pijama çıkarttı ne de olsa başka bir şey giyecek hali yoktu hatta tüm gün boyunca terlediğini düşünerek bir de iç çamaşırı çıkarttı. Dolabı geri kapatıp banyoya girdi. Feyyaz arkasında seslenmeden duramadı.

“Yardım edeyim mi?” Berfu konuşma dedikçe gıcıklığına yapıyordu herhalde varlığını hatırlatarak onu sinirlendirmeye çalışıyordu ve başarıyordu da. Bir kenarda sessizce otursa olmuyor muydu da illa kendini belli ediyordu. “Az önce konuşma benimle demedim mi?”

“O zaman hemşire çağıralım.” Berfu susmayan adama dönerek yeter artık sus diye bakış attı sonra da banyoya girip kapıyı sertçe kapatırken cevap verdi. “İstemez ben hallederim.” Feyyaz cevap vermedi. İstemeyerek yapmadığı ne varsa başına iş açmaktan fazlasını yapıyordu. Berfu’nun sinirli ve kaprisli haline bile şu an için teselli bulabilirdi çünkü işler doktorun dediği gibi giderse işler bundan daha kötüye gidecekti. Bırak laf sokarak konuşup surat asmasını bırak bir daha yüzünü bile göremeyebilirdi şu an için onu korkutan en büyük şey buydu öyle ki yerinde durmasına bile mâni oluyordu. Sinirini çıkartacak bir şey lazımdı ama onda da buradan ayrılamıyordu ayrılırsa işler daha kötüye gidecek gibi geliyordu. Telefonla konuşmak için bile kapının önünden ayrılamamıştı.

Kanepeye oturdu ama her an ayağa kalkabilecek gibi bir hali vardı tekrar bir yerlerde düşüp kalmasını istemiyordu. Gözü sürekli kapıdaydı tam ayağa kalkıp banyoya girecekti ki kapı açıldı üzerinde pembe pijama takımı ile çıkmıştı. Saçlarını tekrar toplayarak geriye yukarıdan bir at kuyruğu yapmıştı. Bir elinde askılık bir elinde kirli kıyafetlerle dolabın yanına geldi. Dolabı açarak önce elindeki kirlileri bıraktı sonra da çantanın içindeki telefonunu eline aldı. Neyse ki evden koymayı akıl edebilmişlerdi. Telefonu eline alırken tabletinin de olduğunu görünce mutlu oldu en azından vakit geçirebilecek bir şeyleri vardı artık. Tableti de eline aldı. Dolabı kapatıp yatağın yanına geldi. Elindekileri komodinin üzerine bıraktı. Uzanacakken aklına yatağın kumandasını bulamadığı geldi aklına. Yatağın etrafını tekrar kontrol etti ama bulamadı. Komodinin çekmecesini açarak içini kontrol etti ama yine bulamadı.

Feyyaz karşısında bir şeyler aradığı belli olan kadına baktı. “Ne arıyorsun?” Berfu yaklaşık 10 dakika önce konuşma dememiş miydi bu adama? Niye hala konuşuyordu o zaman. “Sana ne?” Feyyaz ters bir şey söyleyip yangına körükle gitmek yerine alttan almaya karar verdi.

“Belki yerini biliyorumdur.” Kadın etrafı aramayı bırakarak adama döndü. “Doğru sen bilirsin zaten. Yatağın kumandası yok.” Feyyaz yan tarafta duran yatak masasının üzerine uzanarak kumandayı aldı. Yatağa doğru ilerleyip kumandayı uzattı. “Bilmesen zaten şaşardım. Artık yatağı da senden habersiz hareket ettiremeyecek miyim?”

“Sen uyurken getirdiler.” Kumandayı eline aldı yatağın başını biraz dikleştirdi sonra da yatağa uzandı. Önce eline telefonu aldı. Zerda aramıştı birçok kez. Ona mesaj attı. Şu an konuşası yoktu. Adam bir an aklına gelen şeyle oturduğu yerden toparlandı. “Aç mısın çorba gönderdiler?” Berfu’dan bir süre cevap beklese de cevap vermemişti. Bu geceden itibaren bir şey yemeyecekti en azından biraz çorba içebilirdi ayrıca yemeğe hayır deme gibi bir huyu yoktu. Masayı yatağa çekti önce sonra termosun içindeki çorbadan kupanın içine döktü. Hala fazlasıyla sıcaktı. Kupayı masanın üzerine bırakıp geri kanepeye döndü. Berfu birkaç dakikanın sonunda dayanamayıp kupayı eline almıştı. Tatsız çorbadan birkaç yudum aldı ama midesinin pek kabul edeceği bir tadı yoktu. Bir taraftan elindeki telefona bakarken diğer taraftan da çorbayı bitirmişti. Feyyaz ayağa kalkıp çorbayı tazeledi ve yerine geri oturdu. Berfu ilkini güçlükle içtiği çorbadan tekrar birkaç yudum aldı ama daha fazla içerse kusacağından emin olunca kupayı geriye iterek bıraktı. “Ne oldu?”

“Midem bulandı.” Hatta bulanmaya devam ediyordu. Her an midesi ağzına doğru koşabilir gibi geliyordu. Geçmesi için derin bir nefes aldı yatıştırmak adına. “En azından bunu da bitirseydin iki gün bir şey yemeyeceksin zaten.”

“İçemiyorum dedim ya.” İçemiyorum demekle olmuyordu ki zaten aç kalacaktı yarın bugünden başlamasına gerek yoktu. “Ağır ağır dene o zaman dursun.” Berfu cevap vermeden tablete bakmaya devam etti. Birkaç yudum onu nasıl olsa iki gün boyunca idare etmeyecekti. O yüzden midesini iyice bulandırıp şu anda bulamadığı iç huzuru daha da berbat hale getirmek istemiyordu. Saat ilerlerken her iki saatte bir içeriye biri geliyor ateşini ölçüyor tansiyonunu kontrol ediyor biten serumu çıkartıyor ya da yenisini takmaya geliyorlardı.

Aradan geçen iki günün sonunda biyopsi günü gelmişti. Son iki günde Feyyaz’a göre birkaç kilo vermiş gibiydi. Sabah erkenden kan almışlar sonuçlar çıkınca da biyopsiye almışlardı. Biyopsiden sonra da midesine endoskopi ile bakacaklardı. İkisini bir arada çıkartmanın daha kolay olduğunu söylemişti doktor. Hijyen açısından ameliyat odasına almışlardı. Feyyaz odada kalmıştı. 1 saatin sonunda gelmişlerdi. Yarım saat sürer demesine rağmen 1 saattir ortada yoklardı. Niye bu kadar uzun sürdü diye ortalığı birbirine katmak istese de belki de bilerek önlem alarak onu odada bırakmışlardı. Odaya geldiğinde baygındı. Yatağa yatırdılar. Sonrasında doktor geldi. “Niye bu kadar uzun sürdü?”

“Uzun sürmedi.” Doktorun sesi netti. Uzun sürmemişti. Hem endoskopi hem de biyopsi yapmıştı ne kadar sürmesi gerekiyorsa o kadar sürmüştü. “1 saat gittiniz.”

“Evet. Önce endoskopi yaptık sonra da biyopsiye aldık anestezi uygulandı işlemden sonra da kendine gelmesini bekledik.” Doktora göre normaldi yani. İkisinin toplam yarım saat süreceğini düşünmüştü. Fazla evham yapıyordu galiba. Ayrıca genel anestezi mi yapmışlardı? “Genel anestezi mi?”

“Evet.” Neden diye sormak istese de vazgeçti büyük ihtimalle anlamayacaktı anlatsa bile. En önemlisi iyi olup olmadığıydı, iyiyse bir problem yoktu. “Şimdi iyi mi?”

“Biraz sonra kendisine gelir. Sonuçlar için alınan örnekler laboratuvara göndereceğiz. Sonuçlar gelince bilgilendirme yapacağım.” Tüm tedavi süreci neredeyse bu sonuçlara bağlıydı. Ne kadar sürede gelecekti peki? Çünkü karısını hastanede çok uzun tutamayabilirdi. “Ne zaman gelir?”

“En geç on güne kadar.” On gün mü? Çok uzundu. On gün sonraya kadar bekleyemezlerdi. Hadi o zamana kadar durumu kötüleşirse ne olacaktı? “Geç daha erken sonuç verecek bir yere gönderin.”

“Hastanenin…” Feyyaz devam etmesine izin vermedi nasıl olsa devamını biliyordu hastanenin anlaşmalı olduğu diyecekti ama umurunda değildi. Bu hastaneye yılda çuvalla para döküyordu her şeyin en iyisi oldu diye. “İyi o zaman başka bir yerle anlaşın o zaman.”

“Peki ben öne aldırayım.” Başka bir yerle anlaşmaktan çok daha hızlı ve iyiydi. Nasıl olsa adamın istediği gibi olacaktı başına hiç bela alası yoktu. “Zahmet olacak. 3 gün içinde sonuçlar çıkmış olursa iyi olur.”

“Peki. 4 saat boyunca bir şey yiyip içmeyecek sonra sonrasında hastane menüsünden yiyebilir.” Hastane menüsü? Berfu Hancı? Karısı? İmkânı yoktu. Hem temizlik ve sağlık açısından olmazdı hem de hastane yemekleri yiyecek hali yoktu ya evde çalışan bir aşçı vardı. “Yiyemez ne yiyeceğini söylersiniz evden gelir.” Olur dese zaten hatırı kalırdı Başak’ın.

“Diyetisyenden bir liste hazırlamasını isterim. Şimdilik geçmiş olsun ben sonra uğrarım.” Feyyaz cevap vermezken doktor odadan çıktı. Kadın odada biraz daha kalırsa çıldıracağını düşünüyordu. Kesinlikle sorunlu bir adamdı illa kendi istediği olacaktı. Ayrıca karısını o kadar seviyorsa bu hale gelene kadar bir hastaneye götürmeliydi. Eşi ne yapsa hak ediyordu.1

Feyyaz sandalyeyi çekerek yanına oturdu. Üzerinde hastane önlüğü vardı. Sonuçların çıkması zaman alacaktı hadi o zamana kadar daha kötüye giderse ne olacaktı? Kafasının içinde dönen senaryolar içini sıkıyordu. Özellikle gerçekleşme ihtimallerinin yüksek oluşu… Her zaman kafasının içinde komplo teorileri olan bir insandı ama bu diğerlerinden farklıydı. Gece de çok iyi uyumamıştı ve şimdi kendini belli ediyordu. Sabaha kadar acaba ateşi yükseldi mi diye kontrol etmişti biraz fazla abartmış olacak ki Berfu’da fark etmiş bir turda uyku arasında kızmış hemşireler sürekli kontrol ediyor diye ama elinde değildi hemşire iki saatte bir geliyordu o arada yükselse haberleri olmayacaktı. Kafasını yatağa yasladı. Bir elini başının altına alırken diğer eliyle de kadının elini tutuyordu.

Feyyaz bir anlık sarsıntıyla gözünü açtı. Uyanır uyanmaz Berfu’nun hışmına maruz kalmıştı avcunun içindeki elini çekmişti tabi çekerken de uyandırmayı ihmal etmemişti. Sandalyede toparlandı önüne düşen saçlarını geriye çekti. “Ağrın var mı?” Hoş ağrısı olsa ne yapacaktı ya da yapabilecekti ki? “Niye ağrı kesici mi vereceksin?”

“Yapabileceğim bir şey olsa yapardım biliyorsun.” Berfu’nun şu an bildiği tek şey. Karşısında uyku mahmurluğunu atlamaya çalışan adamın başına sürekli bir iş açtığıydı. “Senin yapabildiğin tek şey zaten beni ortadan kaldırmak.”

“Berfu ne kadar daha uzatacaksın? İsteyerek zarar vermediğimi biliyorsun.” İsteyerek yapmadım, bilmiyordum, canını yakmak istemedim, bilerek yapmadım… Uzar giderdi bu liste ama işte işin sonunda zararlı çıkan tek kişi yine kendisi oluyordu. “Bilmiyorum.” Diyecek bir sözü ya da verecek bir cevabı yoktu o yüzden konuyu değiştirdi.

“Doktor bir süre hareket etmesin dedi.” Berfu cevap vermezken kafasını çevirdi. Feyyaz’ın suçsuz gibi davranıyor oluşu canını sıkıyordu. Belki biraz sakar bir insandı ve sürekli başına iş açıyor olabilirdi ama olayların büyümesine kesinlikle o sebep oluyordu. Aynı adının anlamı gibiydi her şeyin fazlası vardı ama asla ne ortası ne de azı oluyordu hep bir fazlalık. Kötülük ve zarar verme konusunda çok cömertti.

Günün geri kalanında Berfu biraz doktor isteği biraz da canım yanar korkusuyla hareket etmeden yatmıştı. Bir ara evden yemek gelmişti ve onu yemişti ama iki gündür bir şey yemediği için midesi mi küçülmüştü yoksa hasta olduğundan mı yiyememişti emin değildi bilmiyordu çorbayı bile zor yemişti. Feyyaz yemesi için zorlasa da pek bir işe yaramamıştı.

Ertesi gün tomografi çekilmişti. Berfu her gün başka bir şey diyerek söylenmeyi ihmal etmiyordu. Feyyaz artık Berfu’nun durmadan ona laf sokmasına alışmıştı, sürekli kulak arkasına atıyordu. Sadece adam değil Berfu’yla ilgilenen hemşireler ve diğer çalışanlar da alışmıştı ilk zamanlar kendi üstlerine alınsalar da artık kime dediğini daha rahat anlıyorlardı. Neden hala kadının agresifçe kocasına saldırdığının farkında değillerdi ama en azından kendileriyle bir problemi olmaması onları rahatlatmıştı.

Dördüncü günde sabah MR çekinmişti ama bir de ilaç verdikleri için çok uzun kalmıştı ve çok da alışkın olmadığından belki de biraz çarpmıştı. Berfu yatakta uzanırken Feyyaz çalan telefonuna cevap verdi. Kısa bir konuşmanın ardından kapattı. “Daha iyi misin?” Başındaki ağrı bir nebze de olsa geçmişti konuşmadığında midesi de bulanmıyordu daha iyi sayılırdı yani. “Sayılır.”

“Benim çok kısa bir işim çıktı iki saatliğine gitmem gerekiyor.” Gitmese şaşardı zaten. Günlerdir buradaydı ölmüştü iş diye kesin. Biraz daha gitmezse kesin kafayı yerdi. “İyi git.”

“Hemen dönerim.” Burası İstanbul’du hemen dönerimler minimum iki saatle başlar uzar giderdi. 12 saat içinde bile dönse hemen döndüm diyebilecek bir adamla evliydi zaten. “Tamam.”

“Bir şey istiyor musun?” Ne isteyebilirdi ki iş yerinden? Bir şişe viski mi yoksa birkaç litre sigara kokusu falan mı? “Hayır.”

“Emin misin?” Konuşacak hali olsa şu an deli gibi bir şeyler saymak istiyordu ama midesi uzun konuşmaya izin vermiyordu. “Evet.”

“Tatlı da istemiyorsun yani.” Tatlı nereden çıkmıştı? Nereden alacaktı tatlıyı? “Ne tatlısı?” Feyyaz sonunda dikkatini çekmeyi başarmıştı. Ne kadar iştahı olmasa bile tatlıya hayır diyemiyordu hala.

“Bilmem istediğin bir şey varsa.” İsterdi istemesine ama nereden almıştı? Doktor tüm paketli hazır gıdaları yasaklamıştı hatta dışarıda satılanları da yemesi iyi olur demişti. “Nereden alacaksın?” Satın alamazdı ne de olsa doktor yemesin demişti. Şu an kendini affettirmek için yasağı delecek hali yoktu.

“Evden isteyeceğim. Sen varsa söyle gelirken getireyim.” Hayır demezdi yat yat sıkılmıştı belki bir şeyler yiyerek oyalanırdı. Ayrıca doktor tekrar yemek yasağı koymadan ne yese kardı. Bir düşündü ne istiyordu. Dün Instagram da ayva tatlısı görmüştü ve çok güzel gözüküyordu belki ondan isteyebilirdi ama aklına browni geldi. O da fena sayılmazdı. Seçim yapamayınca en mantıklısı ikisini de söylemekti. “Ayva tatlısı ve orman meyveli browni.”

“Ayva tatlısı ve browni mi?” Feyyaz duyduğu şeyi onaylamak istemişti çünkü ikisi uyumlu gelmemişti kulağına. Hatta alakaları bile olmadığından emindi. “Niye çok mu tuhaf?” Tuhaf olduğu kesindi ama şimdi evet demeye gerek yoktu. Gönlünü almaya çalışıyordu kavga çıkarmaya değil.

“Yok değil tamam gelirken getiririm.”

“Tamam.”

“Sen de yataktan kalkmadan uzan.”

“Tamam.” Feyyaz üzerini değiştirip odadan çıktı.

Berfu gözlerini kapatarak uyumaya çalıştı. Midesi bulanmaya başlamıştı. Zorla da olsa biraz uyumuştu. Gözlerini açtığında odada tek olduğunu fark etti. Parmağındaki alete baktı yine makineye bağlamışlardı. Kafasını biraz düzeltti ama kendini pek iyi hissettiği söylenemezdi. Karnının içine de bir ağrı girmişti yine. Bir an hemşire çağırsam mı diye düşündü ama bir işe yaramayacaktı nasıl olsa ilaç veremiyorlardı. Serum zaten takılıydı. Geri vazgeçti. Bir elini yüzünü yıkasa daha iyi gelebilirdi. Yavaşça toparlandı. Midesi ağzında gibiydi. Yatakta oturur pozisyona gelince derin derin nefes alıp verdi. Daha iyi olduğunu düşündüğünde ayaklarını sarkıttı. Yere eğilerek terliğini bakındı. Kafasını yere eğmesiyle az önce güçlükle rahatlattığı midesi tekrar ağzına geldi bu sefer terliği de umursamadan yere indi. Bir an önce tuvalete girmeliydi. Yataktan indi ama dengesini sağlayamadan midesinde ne varsa çıkartmaya başladı. Her şey ondan sonra oldu. Kusmaya başlayınca dengesini kaybetti yatağa tutunayım derken kolu serum askılığına takıldı ve önce serum kolunda çıktı. Açık damar yolundan kanlar dışarı akmaya başlayınca Berfu kendini bıraktı. Ne olacaksa olacaktı artık çünkü kendini daha fazla kasacak hali kalmamıştı.

Yere düşen askılıkla birlikte kapının önündeki adamlar içeri daldı. Ses normal değildi. Kadını yerde kan ve kusmuk içinde görünce birisi hızla acil yardım tuşuna bastı diğer yere eğilerek kadına seslendi ama ses gelmiyordu. Her taraf kan olmuştu ve kanın nereden geldiğini görememişti. Hemşireler odaya hızla daldıklarında en son yirmi dakika önce yatakta kadının boylu boyunca yerde uzanıyor oluşunun yanında kan ve pislik içinde kaldığını fark ettiler.

Önce yerde yatan kadını yatağa aldılar. Üstü başı mahvolmuştu ama yatakta çok temiz durumda değildi öncelikle kanın nereden geldiğini bulmak en mantıklısıydı. Kanın damar yolundan geldiğini fark ettiler. Kolunun üzerine düşünce damar yolu zarar görmüş ve damar patlamıştı. Önce güçte olsa damar yolunu çıkartmaya çalıştılar.

Feyyaz odanın bulunduğu koridora girdiğinde kapının açık ve kapının önünde kimse olmadığını görünce hızla odaya daldı. Gözü önce yerdeki kana kaydı sonra da etrafında insan kaynayan kadını görmeye çalıştı. Yatağa yaklaştığında berbat haldeki karısını gördü. “Ne oldu?” telaşlı bir şekilde yanına geldi. Hemşire de çok emin değildi nasıl bu hale geldiğinden “Birden fenalaşmış.” Her yer kandı bir de üstüne üstü başı da kan olmuştu. Bir yerine bir şey mi olmuştu.

“Kan?” Hemşire uzun uğraşlar sonucunda kanın nereden geldiğini bulmuştu. “Serum çıkmış kolunun üzerine düşünce de damarı patlatmış.” Korumalar odadan çıkarken bir temizlikçi odayı temizlemeye geldi. Hemşire üstünü temizlemek için önce üstündeki pijamanın üstünü çıkarttı. Elini yüzünü görebilecek kadar temizledi. Yüzünde pek bir şey yoktu. Yan düştüğü için kafasını vurmuştu ve bir şey olup olmadığından emin değildi. Eliyle kafasının içini kontrol etti. Şişlik harici bir şey yoktu. Yine de tomografi çekmek kötü olmayabilirdi. Doktor gelince kontrol ederdi. Hasta bakıcı bir tekerlekli sandalye getirdi. Sandalyeye alıp yatağı temizlemek en mantıklıydı. Feyyaz baygın kadını önce sandalyeye aldı. Ardından üzerini değiştirmek için dolaptan kıyafet çıkardı. Sandalyeyle birlikte banyoya girdi. Peşinden hemşirelerden birisi geldi. Üzerini değiştirdiler.

Adam önce kadının üstüne baktı daha iyiydi ama saçları da berbat haldeydi. Bu halde kalamazdı. Kusmuk ve kan saçlarını mahvetmişti. Sandalyeyi lavabonun önüne çekip saçlarını da yıkadı. Islak saçlarını havluya sardı. Banyodan çıktığında yatak değiştirilmişti. Temiz yatağa yatırdı. Hemşire yeni bir damar yolu açarak yeni bir serum taktı. Hemşireler odadan çıkarken doktora haber vereceklerini söylediler. Oda boşalınca Feyyaz da üzerini değiştirdi. Yatağın yanına oturdu. Kadının ıslak saçla yattığını fark ettiğinde havluyu çıkartarak saçlarını taradı. Islak saçları biraz sonra kururdu içerisi yeterince sıcaktı zaten. Tarağı banyoya bırakıp içeri girmişti ki kapı açıldı ve içeri iki hasta bakıcı girdi.

“Tomografi istedi doktor hanım.” diyerek durumu açıkladılar. Adamlar sedyeyle odada çıkarken Feyyaz da peşlerinden gitti. Tomografi bitince odaya geldiler. Bir süre sonra da doktor içeri girdi. Elindeki tablette sonuçları kontrol etti. “Kafasına ciddi bir darbe almamış.”

“Kendine gelmedi daha.” Doktor, hastanın yanına gelerek elindeki ışıkla gözlerini kontrol etti. Tepki verdiğini görünce sadece baygın olduğunu anladı. “Birazdan kendine gelir.”

“Ne oldu birden?” Birden değildi ki ilk geldiğinde de bayılarak gelmişti. Eğer evde olmuş olsaydı kim bilir kaç defa daha bayılırdı. Ayakta duracak hali bile yoktu bayılması çok normal bir durumdu. “Birden değil dediğim gibi sancılı bir süreç olacak.”

“Sürekli bayılacak mı?” Sürekli bayılmayacaktı ama toparlanmak için de değerlerinin bir an önce düşmeye başlaması lazımdı. “Değerleri normal seviyelere düşmeye başarsa hayır ama bu şekilde devam ederse evet.”

“Hiç mi değişiklik yok?” Gözle görülür bir değişiklik yoktu şu anda ama hala umudunu yitirmemişti doktor. Ya yarın ya da bir sonraki gün sonuçlar gelecekti o zaman daha net ilerleyecek ve iyileşmesini bekleyecekti ne de olsa kendisi baştan aşağı mucizeydi. Tabi buna mucize demek de biraz verilen onca emeğe hakaret gibiydi. “Hayır maalesef ki. İlk günkü ve bugünkü değerler neredeyse aynı.”

“Ne olacak?”

“Birkaç gün içinde sonuçlar gelecek o zaman daha net bir tedavi uygulayamaya başlayacağız. O zamana kadar yapılacak tek şey gözetim altında tutmak.” Feyyaz kadına cevap vermezken doktor odadan çıktı. Feyyaz kendini tekrar sandalyeye bıraktı. Saçlarına bir öpücük bıraktı.

Berfu gözlerini açarken başka birinin radarına çoktan girmişti. Derin bir nefes aldı. En son ciğerlerinde hissettiği acının ortadan kaybolduğunu fark edince rahatladı. Yutkundu. Boğazı kurumuştu. “İyi misin, beni duyuyor musun?” duymaması için bir sebep var mıydı? “Evet.”

“Nasılsın, ağrın var mı?” Karnındaki ağrı az da olsa geçmişti ama kafası ağrıyordu. En son kafasının yere çarptığını hissetmişti zaten normaldi yani. “Başım ağrıyor.” Feyyaz, kadının etrafa dağılan saçlarını düzeltti.

“Kafanı çarpmışsın.” Şu an net bir şekilde hissediyordu zaten çarptığını ama hissetmemeyi yeğlerdi. Boğazındaki kuruluk iyice kendini belli etmişti. “Su.” Feyyaz ayağa kalkıp masanın üzerindeki su şişesini eline alarak yatağın yanına yaklaştı. Önce kapağı açtı sonra da karısının kafasına destek vererek suyu içirdi. Şişeyi komodinin üzerine bıraktı.

“Ne oldu birden?” Aslında mide bulantısı birden olmamıştı ama baygınlık kesinlikle birden olmuştu. En son ayaktayken aklında olan tek şey karnına giren ağrıydı. “Karnıma bir ağrı girdi sonrası yok zaten.” Yalan değildi ayağa kalktığında karnında keskin bir ağrı hissetmişti.

“Niye hemşire çağırmadın?” Bayılacağını ya da kusacağını düşünmemişti tuvalete gidip elini yüzünü yıkamayı planlarken olanlar olmuştu. “Birden oldu tuvalete gidecektim ayağa kalktım ama sonrası yok.” Feyyaz daha fazla üstüne gitmeyerek bıraktı. Çok büyük bir zarar görmeden atlatmıştı neyse ki. “Neyse ki bir şeyin yokmuş.”

Berfu uzun uzun yatmaktan sıkılmıştı. Yaptığı bir şey yoktu. Önce okumak için kitap istemek aklına gelmişti sonra vazgeçti onun yerine sınava az kalmış olduğunu fark ederek evden test kitabı istemek geldi aklına. Tabi Feyyaz duyar duymaz reddetmişti. Berfu ondan istemekten vazgeçerek Zerda’dan istemenin mantıklı olduğunu fark ederek onu aradı. Hem odada yatmaktan sıkılmıştı birileri ile konuşmak iyi geleceğini düşünüyordu kocası ile arası tam olarak düzeltmemişti bu yüzden çok konuşmuyordu ama konuşmadan yatmaktan işkenceye dönmüştü onun için.

Zerda, Berfu’nun istediklerini almış ve hastaneye gelmişti. Feyyaz ilk gördüğünde söylense de bir şey dememişti. Dese de bir şey değişmeyecekti Berfu laf sokmaya devam edecekti ve insan içinde tartışmak istediğini zannetmiyordu. Zerda gelince Berfu’nun da neşesi biraz yerine gelmişti. Biraz konuşmak ve farklı bir insan görmek iyi gelmişti. Uzun bir konuşmanın ardından Zerda kalkmıştı. O gidince Berfu’da uyumuştu. Uyanınca test çözmeye başlamıştı. Birkaç gün boyunca odada Berfu ya ders çalışmış ya da uyumuştu Feyyaz ise hem sıkıntıdan patlamak üzere hem de odadan ayrılmamak için ayak diriyordu. En son dışarı çıktığında Berfu ölüme kafa atmıştı yine bu sefer de aynısı olur mu düşüncesiyle odadan ayrılamıyordu.1

Fatih arada uğrasa da Seda hiç gelmemişti bu yüzden hastaneye gelmişlerdi. Onların gelmesi Feyyaz içinde iyi olmuştu çünkü biraz daha tek başına oturmaya devam ederse delirecekti. Berfu, Feyyaz’ın aşırı pimpirikli hallerinden sıkılmıştı. Sürekli aman dikkat modunda geziyordu ve bu Berfu’yu fazlasıyla yoruyordu. Doktor ve hemşireler yeterince dikkat ediyorlardı ama Feyyaz bunu üst dereceye çıkartmıştı. Ateşinin olmadığını bilse bile geceleri kalkıp ateşini kontrol ediyordu. Üstünü örtüyordu havanın sıcak olmasını da dinlemiyordu.

Fatih ve Seda kanepeye otururken Feyyaz sandalyeye oturdu. Kısa bir nasılsın muhabbetinden sonra kısa bir sessizlik oluşmuştu. Seda konuyu değiştirerek birkaç küçük dedikodu verdi. En azından ortam değişmişti. Feyyaz’ın telefonu çalmasıyla telefonunu eline alarak ekranı kontrol etti. Cevap vermek için ayaklanırken Berfu’nun açık olan ayaklarını da örtmeyi ihmal etmedi. Adam odadan çıkarken Berfu ayaklarını geri açtı içerisi yeterince sıcaktı zaten. “Çok pimpirikli davranıyor ya.” Haklı bir yakarıştaydı.

“Normaldir ama.” Hem Berfu durumunu tam bilmediği için ona abartı geliyordu hem de Feyyaz daha önce -çok hatırlamasa bile- yaşamıştı bunları. “Herkes dikkatli zaten.” Kocası biraz fazla abartıyordu. Biraz pencereyi açsa bile üstünü örtüyordu iyice onda da birkaç dakikadan fazla açık kalmıyordu pencere.

“Seni kafasında annesiyle kıyaslıyordur.” Fatih’in bir anlık olarak ağzından kaçmıştı. Bunu düşündüğünü bile fark etmemişti. “Niye?” Güzel soruydu, niye? İkisi de öncesinde durumu kötüleşmiş ama tam müdahale edilememişti. Ayrıca belki o gün evde olsaydık sorusu büyük ihtimalle kafasının içinde onlarca belki yüzlerce defa geçmişti.

“Feyyaz annesi öldüğünde 4 yaşındaydı.” Berfu daha önce bu konuyu duymadığını fark etti. Uzun zaman önce öldüğünü biliyordu ama neden ve nasıl olduğunu kimse söylememişti. “Niye öldü?” Aradan 25 yıl geçmişti neredeyse. Çeyrek asır.

“Hamileydi yengem o zaman. Kan zehirlenmesi gibi bir sorun oldu galiba. O zaman tıp bu kadar ileri değildi maalesef. Fark edildiğinde geçti zaten sonra da yengem aldırmak istemedi.” Berbat bir durumun ortasında kalmıştı yani merhum kayınvalidesi. Kim çocuğunu bu şekilde kaybetmek isterdi ki? Birini kurtarmak için canından olmuştu yani. “Doğumda mı öldü?”

“Yok 5 aylık hamileyken evde tekmiş fenalaşmış kimse de yokmuş. Feyyaz bakıcıyla birlikte parktaymış eve geldiklerinde ölü bulmuşlar.” Çok vahim bir durumdu. Tek başına ne kadar acı çektiğini düşünemiyordu şu an. Hem daha 4 yaşındaki bir çocuk için fazlasıyla büyük bir kayıptı. Ayrıca anne kaybetmenin acısı tartışılamazdı. Şu an kendi annesiyle konuşmuyor olsa bile onun ölü olduğunu bile düşünmek onu ölüme sevk ediyordu. “Kötü olmuş.”

“Yani üzücü bir olaydı uzun bir süre kimse toparlanamadı.” Kim toparlanabilirdi ki? Çok küçük yaşta annesiz kalan bir çocuk ve eşini ve doğmamış bebeğini kaybetmiş bir adam kimse için kolay değildi. Acaba annesinin ölü bedenini görmüş müydü? 4 yaşındaki bir çocuk için fazla büyük bir travmaydı. “Feyyaz da görmüş mü annesini?”

“Tam değil bakıcısı bir sorun olduğunu anlayınca dışarıda bırakmış.” Neyse ki akıllı kadınmış diye düşündü Berfu. Kim annesinin ölüsünü görmek isterdi ki hele ki bir çocuk. “Üzüldüm.”

“Şimdi sende birden fenalaşınca acaba bir şey olur mu korkusu bırakmıyordur peşini.” Bu şekilde düşündüğünde mantıklıydı. Acaba düşüncesi keşke kadar sıkıntılı bir kelimeydi çünkü arkasından gelecek kelimeler hem sonsuzdu hem de artık imkansızdı. Sırf bu yüzden insanın içi içini yerdi. “Zaten hastanedeyiz ne olacak ki?”

“Geçen bayılmışsın ama.” Bir anlık bir şey olmuştu zaten bir şey olmamıştı şimdi daha iyiydi. Doktor sonuçların o kadar da korkunç olmadığını söylemişti ayrıca. İyileşme şansı yüksekti. “Bir anlık bir şeydi ve bir sorun çıkmadı.”

“Bu çıkmayacağı anlamına mı geliyor?” Gelmesi gerekiyordu ama başka bir sorundan şüphelendiklerinin farkındaydı Berfu ama üstüne düşmek istemiyordu. “Yani.” Seda bu kasvetli konunun uzadığını fark etti ayrıca şimdi içeri Feyyaz falan girerse sıkıntıydı o yüzden konuyu kapatmaya karar verdi.

“Neyse en yakın zamanda iyileşirsin ve bu konuda kapanır gider.” Berfu’nun şu an için tek isteği buydu. Bunu da atlatmak. “İnşallah.” Aradan bir dakika bile geçmemişti ki kapı açılıp içeri Feyyaz girdi. Bir süre daha beraber oturup Fatih ve Seda kalkmaya karar verdi.

Fatih kapıdan çıkarken elindeki telefona baktı. Seda’nın elini bırakarak bir iki adım uzaklaştı. Feyyaz da arkasından geliyordu. Kapıdan çıkınca Seda beklemeye başladı. Fatih’in kaşları çatılırken karşı tarafı dinleyip telefonu kapattı. “Seda sen aşağı inip arabada beklesene geliyorum ben şimdi.”

“Bir şey mi oldu?” Fatih şimdi açıklasa bile anlamayacak kadına baktı. Bir de kaos ortamı yaratmaya gerek yoktu. Şimdi sesli konuşacaklar bir de Berfu falan duyacaktı iyice abartacaktı hiç gereği yoktu. “Önemli değil sen in.” Seda inanmasa da üzerine düşmedi nasıl olsa daha sonra anlatırdı.

“Tamam.” Seda yanlarından uzaklaşırken Feyyaz’ın yanına geldi Fatih sesini kısık tutarak “Ne yaptın sen?” diye söylendi. Feyyaz’ın yüzünde mimik bile oynamamıştı. Neden bahsettiğini anlamıştı ama Fatih’in dahil olup yorum yapabileceği bir şey değildi. “Ne yapmışım?”

“Hastanedeki 20 kişiyi ortadan kaybetmişsin.” Herhangi bir hastane ya da hastane de çalışan herhangi bir çalışan değildi onlar. Berfu’nun ayağını kırdıktan ameliyat olana kadar hatta ameliyat olduktan sonra da onunla sözde ilgilenmesi gereken kişilerdi. Yani bu halde olasının sebepleriydi. “Bunu mu yetiştirdiler?”

“Kafayı mı yedin niye böyle bir şey yaptın?” Sebebi belliydi doktor açıkladığında da yanında vardı ya. Onunla kalmamıştı tabi peşini bırakmamıştı bu işin. “Fazlasıyla hak etmişlerdi.” Onu ciddiye almaları gerekiyordu baştan savma iş yapmamalılardı.

“Lan doktoru, hemşiresi ya da hasta bakıcısı neyi hak edecek?” Feyyaz kendini tutmayı bırakarak “Lan o doktor yüzünden ameliyat oldu benim karım.” Sadece o da değildi ağır ağrı kesicilerle zehirlemişlerdi. Şimdi de fazlasıyla ağır ödüyorlardı cezasını. “O zaman o gerekiyordu demek ki bunun için adam mı öldürülür?” O da ilk başta gerekli diye düşünmüştü sonra doktor öyle söyleyince tüm sonuçları başka doktorlara göstertmişti doktorların hepsi normal olduğunu ameliyata ihtiyaç olmadığını söylemişti işte o zaman beynine kan sıçramıştı.

“Delirtme beni Fatih gerek yokmuş ameliyata başka bir doktora gösterttim sonuçlarını Berfu’nun durumundaki birisi için normal olduğunu ameliyata gerek olmadığını söylediler.” İyi de bu anca doktorun suçu olurdu diğerlerinin suçu neydi hasta bakıcısı ne yapabilirdi ki onların suçu neydi de öldürtmüştü. “Sen de delirip önüne kim çıkarsa öldürttün yani.”

“Lan ben günlerdir hastanede bekliyorum. Doktor hala tehlikeli diyor.” Sadece sonuçlar kötü gelmiyordu başka şeyler de çıkıyordu. MR sonucunda bir problem vardı başka özel bir doktora göndermişlerdi sonucu o doktor başka bir MR istemişti üstüne Berfu ne olduğunun tam farkında değildi ama işlerin ters gittiğini anlamıştı. “Sen de çözümü onları öldürtmekte buldun yani.”

“Kime hata yaptıklarını bilerek öldüler.” Hata kabul edecek birisi değildi sırf bu yüzden her alanda kendi işini yapıyordu. Hastanelere yıllık dünyanın parasını harcıyordu işi düşerse en iyi tedavi alabilsin diye ama salak doktorun birisi yüzünden karısı ölümün eşiğine geliyordu asla kabul edemezdi. “Sen deli misin? Başımıza bir iş açacağını düşünmedin mi?”

“Temiz iş yapın o zaman.” Doktorlarla ya da Berfu ile ilgili bir şey dökmesinler diye diğerlerini de ortadan kaldırtmıştı işini sağlama almıştı bunlara kalsa eksik iş yapıp başlarına asıl belayı aldırırlardı. “Tabi ortak noktalarını araştırırken Berfu’ya denk gelmeyecekler değil mi?”

“Hastane kayıtlarında Berfu’nun adı yok.” İşini ne zaman şansa bırakmıştı ki? Sadece o da değildi kamera görüntülerinde bile yoktu artık. “Sen de buna mı güvendin? Lan aynı hastanede ve aynı bölümde çalışan 20 kişi ortadan kayboluyor peşine düşmezler mi zannettin?” Kim ifade verecek bir de üstüne onun ve karısının ismini verecekti ki onları bilen herkes konuşma potansiyeli olan herkes ölüydü bilenler ise ölmeyi tercih ederdi konuşmak yerine.

“Rüşvetin çözemediği olay yok.” Her yerde işlerdi oldukça işlevsel bir şeydi. Para, güç ya da şan şöhret herkesi yoldan çıkartır karşıdakinin yoluna sokardı. “Polis değil istihbarat almış olayı şimdi nasıl çıkıyorsan çık işin içinden.”

“Onlar benim kapıma gelebilsin önce de.” Tabi ondan önce gelecek bilgiye sahip olmaları ve yeterli cesarete sahip olmaları gerekiyordu. “Hallederim diyorsun yani.”

“Evet. Yıllardır boşuna mı gidip geliyoruz?” Ülkenin her alanından insan tanıyordu ayrıca her şey karşılıklıydı onlar da bilirdi. Feyyaz Hancı ile düşman olunmazdı çünkü adil oynamazdı ve kazanana kadar her şeyi mübah sayardı. “İyi inşallah dediğin gibi olur yoksa sen karımı hastalandırdılar diye öldürttüğün adamlar yüzünden hastanedeki karını bırakıp soruşturmaya dahil olmada.”

“Olmam ben işimi sağlama alırım önce bu bir, ikincisi sen benden hesap mı soruyorsun?” Ne bu sorgu sual bitmiyordu. Ne zamandan beri yaptığı her şeyi onlara haber veriyordu ki? O yapardı sorun çıkarsa onlar hallederdi. Olması gereken buydu. “Sinirle çıktığın yolda başına iş almaman için uğraşıyorum.”

“Sinir değil intikam.” Sinirli olsa kesin bir depoya kapattırır işkence ederdi ama şu an intikam gibi kısa bir yolu tercih etmişti. Kısasa kısas. “İyi aldığın intikam bir işe yaramıştır inşallah.” Yaramıştı, içi soğumuştu en azından.

“Karışma Fatih bir siktir git karının yanına benim derdim bana yeter.” İçeride ilgilenmesi gereken bir karısı vardı ve hastaydı. Şimdi oturup Fatih’le tartışamazdı. “Nasıl biliyorsan öyle yap. Sakin bildiğinden bir dikiş ileri gitme.”

“Gitmem.” Daha önce de gitmemişti şimdi de gitmezdi. Şimdiye kadar iş hayatında hiç pişman olmamıştı. “Belli.” Fatih sinirle uzaklaşırken Feyyaz arkasını dönüp odaya girdi. Yatağa baktığında Berfu’nun uyuduğunu fark etti. Kanepeye uzandı. Hak etmişlerdi. Şu an hastanede olmasının hatta aylardır acı çekmesinin sebebi de onlardı. Zamanında iyi bir kontrolle yola çıkmalılardı. Yaptıkları şeyi ağır ağrı kesicilerle kapatmak istemişlerdi sırf bu yüzden karısı ölümle pençeleşiyordu. Günlerdir burada olmalarına rağmen doktor çok da ilerleme kat edemediklerini söylemişlerdi. Tedaviye başlamış olmalarına rağmen midesinden dolayı yemesi içmesi kısıtlanıyor ve ilaç alamıyordu. Bir de üstüne kilo veriyordu. 48’e kadar düşmüştü. Doktor kilo alsın dese de yediği içtiği bile kısıtlıydı. Tüm bunları onlar başlatmıştı şimdi de cezalarını çekmişlerdi. Karısının yerine onlar ölmeliydi.

 

Bölüm : 10.11.2024 10:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Kübra Ahsen Durukan / GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1) / KARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİ
Kübra Ahsen Durukan
GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1)

80.9k Okunma

4.48k Oy

0 Takip
106
Bölümlü Kitap
GECELERİ SADECE KÖTÜLÜK MÜ DOLAŞIRDI SOKAKLARI?BAZEN GÖRMEK İÇİN KÖR OLMAK GEREKİRGÖVDE GÖSTERİSİ YAPMAK İÇİN NE GEREKİR?BİRİSİNİ NASIL TANIRSIN?ŞEYTANDA BİLİR KİMDEN KORKACAĞINIKORKULAR BAZEN GERÇEĞİ GÖRMEMİZİ ENGELLERGERÇEKLERİ İNKAR ETMEK ONLARI GİZLER Mİ?BİLİNMEZLİĞE SÜRÜKLENMEKHER ŞEY SENİNLE BAŞLARKORKULARDAN KORKU BEĞENEN BÜYÜK KORKUN NE?İNTİKAM SOĞUK YENEN BİR YEMEKTİRKAYBETMEK İÇİN ÖNCE NE KAYBETTİĞİNİ BİLMEK GEREKİRYENİ HAYATA KÖTÜ BİR MERHABAVAR OLMAYA ÇALIŞMAKYENİ ORTAMLAR YENİ BAŞLANGIÇLAROYUNBOZANLIK YAPMASOSYETEYE İLK BAKAMAYIŞUYUM SAĞLAMANIN İLK KURALI EKSİK LİSTESİ YAPMAKTIRPLANLAR BAZEN İŞE YARAMAZGÖRDÜN MÜ DÜNYA ETRAFIMA PERVANEÜZÜLMEK İÇİN BAHANE ARAMAK...ELEŞTİRİLMEDEN SEVİLMEK...KORKULAR SEVGİMİZİ BESLERDİNLEYEN YOKSA KONUŞMANIN ANLAMI YOKTURBİTMEK BİLMEZ GECELERÖLÜM SENSİZLİĞİBİLEN BİLDİĞİ GÖREN GÖRDÜĞÜ KADARGERÇEKLERİN EN KÖTÜ HUYUDERİN GÖKYÜZÜ HİZAYA GELSEVME KİMSEYİ YAKARSIN CANINIKÜÇÜK SÜRPRİZLERGülüş kurşun olamaz mı?İNTİKAM YEMİNİHERKES KENDİ MERAKININ KÖLESİDİRSevmekDEDİKODU MALZEMESİYALITILMIŞ BİR HAYAT MI YANILTILMIŞ BİR HAYAT MI?Yeni bölüm duyurusuKALBİM BUZDAN TUZAKırılganBİLİNMEZLİKTE KAYBOLMAKSIĞINILACAK LİMAN BUL KENDİNEYeni bölüm geldiDÜŞÜNÜLECEK ÇOK ŞEY VARAÇIKLAMA !!!!!!!Yalnızlığı DenemekGECİKMİŞ BALAYI DİYEDEBİLİRDİK AMA...Yeni bölüm zamanlarıÖLÜMLE YÜZ YÜZE GELMEK KORKUTUCUDURKARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİAcep Değil Deli OlsaGelecek bölümlerden bir kesitGELECEK HAKKINA BİR ŞEYLERTeknik sorunlarORTAYA DÖKÜLEN DUYGULARKIŞ ORTASINDA ÇİÇEKLENECEĞİZAcılar DeniziGelecek bölümlerden bir kesitNotBİTMEK BİLMEZ BİR YOLCULUKTUR HAYATEVCİLLEŞMİŞ ERKEK EN İYİSİDİRKARANLIK GÖKYÜZÜNDE PARLAYAN KUTUP YILDIZIKAR ÇİÇEĞİ'NİN ASIL SAHİBİZERDA'NIN TATLI(SIZ) SÜRPRİZLERİHER GÜZELİN BİR SORUNU VARDIRAçıklama ve DuyuruGÖNÜL YAPMAK GÖNÜL ALMAKTIRYENİ BÖLÜM GÜNLERİ BİLGİLENDİRMEKISKANIYOR MUYUZ NEYeni bölüm geldiSEVGİNİN BİNBİR TÜRLÜ HALİSEVEN SEVDİĞİNİ KISKANMASINYeni bölüme destek amaçlıGÖZÜNÜ KARARTMIŞ BİR KATİL HER ŞEYİ YAPABİLİRMÜKEMMELLİK HER ZAMAN GÖZE BATARAŞK BAHÇESİ Mİ KIŞ BAHÇESİ Mİ?HERKES KENDİ BİLDİĞİNİ OKUR60.000 Okunma OldukÖneri başlığıBÜYÜYOR MUYUZ YOKSA BÜYÜYOR MUYUZ?ALACAKARANLIĞA DOĞRUFikir alma bölümüBULDUM DERKEN HADİ KAYBEDİYORSAMYeni bölüm yarın gelecekKORKULAR KALBİMİZİN EN KARANLIK KÖŞELERİDİRÇIKAMADIĞIM DİPSİZ KUYUİnstagrama bir şeyler yüklemeye başlayacağımPANDORANIN KUTUSU ARALANMAYA BAŞLIYORBİR GECE ANSIZIN KAYBEDEBİLİRMİŞİMİlk gönderiyi yükledimGİDEN GİTTİĞİ GİBİ DÖNER Mİ HİÇ?YAZIN SERT RÜZGARLARIGelecek bölümlerden bir kesitGÜN TERSİNE DÖNÜYOR GALİBAKAYIP YILDIZLARIM VARDI VER ONLARIIŞIĞIM SÖNÜYOR YARDIM EDİNBeni İnstagram'dan takip ediyor musunu?AZRAİL HİÇ GİTMEMİŞSE GELMİŞ SAYILIR MI?YAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİRYAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİR 2KARLI DAĞIN KARIGEÇMİŞE BAKMAK PİŞMANLIK GETİRİR 1GEÇMİŞE BAKMAK SADECE PİŞMANLIK GETİRİR 2BELKİ DE GÜNEŞ HAVANIN EN KARANLIK OLDUĞU ANDA AÇARKIŞ SONU BAHAR BAŞI
Hikayeyi Paylaş
Loading...