Ölmek alışkanlık yapar.
Berfu sabah gözlerini erkenden açmıştı. Zaten uyuyamıyordu birkaç gündür. Kızı artık uykularına gelmekten vazgeçmişti. Karanlığın içinde onu aramaktan başka çaresi kalmamıştı ama bir türlü bulamıyordu. Küçük kızı karanlığın göbeğinde kalmıştı ve ağlıyordu ama bir türlü bulamıyordu.
Gözlerini açtığında kapının önünde uyuyan adama baktı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Başına ne gelmişse o geldikten sonra başlamıştı. Öncesinde tek derdi hastalıklarıydı. Şimdi ailesi onunla konuşmuyordu, yaşamaktan zevk almadığı bir şehirde, sevmediği insanlara mahkum olmuştu. Adamın hastalıklı sevgisi fark etmeden onu da içten içe mahvetmişti. Ne ara her şeye bu kadar gözünü ve gönlünü kapatmıştı. Yanında adam öldürmüştü de sesi çıkmamıştı. Arkadaş, abi gördüğü adam onun korumalığını yaptığı için ölmüş de bir yas bile tutmamıştı. Oysa o küçükken duyduğu her sela da ölen insana üzülürdü. Değerlerini bile çalmıştı.
Giymek istemediği birçok kıyafeti sırf moda diye giymiş, asla konuşmayacağı insanlarla konuşmak zorunda kalmıştı. Hayatındaki her şeye karışmıştı da hiçbir suçu yokmuş sadece onu düşünüyormuş gibi göstermişti kendini. Giydiği kıyafetten, arkadaşlarına, ailesine, sırf onun yanında küçük duruma düşmemek için okuduğu bölüme, öğrendiği dile, nereye gidip geleceğine kadar karışmıştı. Tüm hayatını çalmıştı. Onu olmadığı biri haline getirmişti.
Fikirlerine değer veriyormuş gibi göstermiş olmasına rağmen hiç bir zaman vermemişti. Ailesinden önce geldiğini söylemişti ama hiç bir zaman öyle davranmamıştı. Zerda kaç kere hata yapmasına rağmen küçük olan o olduğu için özür dilemek zorunda kalmıştı. Daha yeni evlendiklerinde bile onlar tatileyken o canı ile cebelleşmişti. Her seferinde onu değil de karşı tarafı suçlamak daha kolay olmuştu ama tüm suç karşısında uyuyan adamdaydı. Hiç dur noktası olmadan hareket etmişti ve tüm suç da ona ve kızına kalmıştı.
Kadın yıllar içince adamı sevdiğini zannetmişti ama kadın kocasını hiç sevmemişti sadece uyum sağlamaya çalışmıştı. Eğer bu şekilde davranırsa dayanması kolay olur zannetmişti. Kolay da olmuştu, gördüğü ve duyduğu her şeye gözünü ve kulağını kapatmıştı. Şimdi ise hepsi bir anda gözünün önüne geliyor, kulaklarına doluyordu. Ağır gelmişti bir anda bu kadar aydınlanma yaşamak. Gözlerini kapattı. Hazmetmeye çalıştı. Bu arada adam uyanmış karısının uyuduğunu düşünmüş ve yan odaya geçmişti. Berfu kafasının içindeki sesleri susturmaya çalışsa da tam tersi olmuştu. Sesler susmamış aksine artmış da artmıştı. Dışı ne kadar sessizse içi o kadar gürültülüydü. Seslerin susmasını istiyordu hem de hepsinin. Kolundaki serumu çıkarttı. Yataktan kalktı ve odadan çıktı.
Türkan hanım sabah odayı kontrol etmek için girdiğinde kadının yatakta olmadığını ve serumun takılı olmadığını fark etti. Serum yatağa akıyordu. Banyo ve tuvalete baktı ama yoktu. Korkuyla hemen yan odaya girdi. “Feyyaz Bey uyanın.” Feyyaz kafasını yastıktan kaldırırken uyku sersemi “Ne oldu?” diye sordu.
“Berfu Hanım yatağında yok odayı da aradım odada da yok serumunu da çıkartmış.”
Feyyaz yataktan hemen kalkmış sonra da evin alt katını, bahçesine bakmışlardı ama bulamayınca yatak odasına geri dönmüştü odada ayakta bulmuştu. Kadın aynada kendine bakıyordu.
“Berfu yatağına geçer misin, lütfen?” Zaten hiç hali yoktu şimdi düşüp kalacaktı. Her sabah ve akşam acaba bugün mü diye düşünmekten kendini alamıyordu. Şimdi bir de ayağa kalkıp olmayan enerjisini de harcıyordu.
Berfu aynadaki haline baktı. Kefenleseler sesi çıkmazdı, onlarda zaten anlamazdı yaşadığını. Gözlerinin feri sönmüş, gözleri çökmüş ve morarmış, teni aynı bir ölüyü andıracak kadar beyaz, dudakları ve dudaklarının kenarları morarmıştı. Saçlarını parlaklığını yitirmiş bir peruk gibi yapmacık duruyordu. Kadın ölmüştü de kimsenin haberi yoktu büyük ihtimalle. Aynadan kendine yaklaşan adamı gördüğünde gözlerini büyük bir nefret kapladı. İçindeki nefretin sadece küçük bir tezahürü gibiydi.
“Yaklaşma bana.” Derken eline geçen parfüm şişesini de fırlatmıştı. Bırak yanına yaklaşmasını adını anmasından tut da aynı havayı solumak bile istemiyordu. “Yaklaşmıyorum tamam ama sen de yatağa geç bir şey olacak şimdi.” Feyyaz bir adım geri çekilmişti. Günler sonra konuşmuştu. Nefretini kusmak için olsa bile konuşmuştu. Eğer konuşmaya başlamışsa bunun ardı gelirdi. Önemli olan konuşmaya ikan olmasıydı.
“Şimdi mi geldi aklına bir şey olacağı?” Eline geçen başka bir şeyi fırlattı. Sonrasında ise durmadan eline ne geçmişse atmaya başladı. Feyyaz, o an kendine bir şey olacağı düşüncesi ile değil de ayakta bir şeyler fırlatan eşine bir şey olacağı korkusunu duyuyordu. “Berfu lütfen kendine zarar vereceksin.” Haftalardır adam akıllı toplanmayan odada banyoda olması gereken birçok şey dahil makyaj masasının üzerindeydi.
“Senden başka bana zarar verecek kimse yok.” Kırılan parfüm şişlerinin içindeki koku odayı doldurmaya başlamıştı. Odanın farklı yerlerine dağılan şişelerin içindeki kokular birbirine karışmaya başlayınca odayı da kötü bir koku doldurmuştu. Erkek ve kadın parfümlerinin birbirine karışmış halleri. Sanki odada yaşanan kaosun bir yansıması gibiydi. “Özür dilerim hatalı olduğumu biliyorum suçluyum. Şimdi lütfen sakinleş.” Feyyaz yaklaşmaya çalışıyordu ama üzerine gelen eşyalardan ilerleyemiyordu. Bu kadar gücü nasıl kendinde bulduğunu bile bilmiyordu. Beslediği nefret onu ayakta tutmaya yetiyordu anlaşılan. Günlerdir kendinde olmayan karısı bir anda kendine gelmiş gibiydi. Sanki gerçekten tanıdığı kadın gibi davranıyordu. Sessizlik ona hiç yakışmıyordu.
“Sakinleşeyim mi?” Berfu sakinleşme aşamasını çoktan kaybetmişti. Kafasının içinde susmayan seslerin sesi daha da yükselmiş aklından ne geçerse diline yansımaya başlamıştı. Bu konuda ne kendini durdurabiliyordu ne de durdurmak istiyordu. “Ben de acı çekiyorum yeterince zaten.” Acı kavramı ona her zaman değişik gelmişti. Ama şu anda bunun nedenini düşünecek hali yoktu. Sebebini açıklayamayacağı şeyleri şu an düşünmek sadece vakit kaybı olurdu.
“Acı mı sen sevmeyi bilmiyorsun ki acı çekmek ne demek? Sen nasıl acı çekilir onu bile bilmiyorsun.” Haklıydı. Daha önce kimseye sevgi beslememişti yani en azından ardından acı çekecek kadar. Babasının ölümünün ardından yas bile tutmamış işlerin başına geçmişti. İçinde açıklayamadığı bir nefret ve güç arzusu ile dünyaya gelmişti ve bunun sebebini ise hep duygusuzluğuna yormuştu ama belki de ilk defa hata yaptığı düşüncesi aklına geldi. “Sevdim, seviyorum seni de sevdim bebeğimizi de ama elimden bir şey gelmiyor onun için.” Yalan değildi. Daha önce hiç aile kurmayı ya da baba olmayı hiç düşünmemişti ama Berfu hayatına girdikten sonra işler değişmişti. O anne olmak istediğinde baba olabileceğini düşünmüştü. Nasıl bir baba olurdu emin değildi ama Berfu’ya gösterdiği sevgiyi bebeğine de gösterebileceğini düşünmüştü. En azından bunun için çabalayabilirdi.
“O kadar kötü bir insansın ki iyi olan hiçbir şey etrafında yaşamıyor.” Öyleydi de. Kadının evlendiklerinden beri ölümün eşiğinden o kadar çok dönmüştü ki artık Azrail bile haline şaşırıyordu büyük ihtimalle. Kedilerin dokuz canı olduğu gibi onunda dokuz canı vardı galiba ve kaçını kullandığını bile bilmiyordu. Artık saymayı bırakmıştı. Belki de bu sonuncuydu. Başka canı kalmamıştı elindekinden başka. “Haklısın ne desen haklısın. Dikkat et.” Yere düşen cam şişeler parçalanıyor ve etrafa sıçrıyordu. Bu kadar cam şişenin orada ne işi vardı ve Berfu nasıl sakinleşecekti?
“Yaklaşma bana. Sana da hayatıma girdiğin güne lanet olsun.” Berfu aklındakini ve kalbindekini dökmeden duramıyordu. Çok fazla dayanamayacağının o da farkındaydı ama gittiği yere kadar gidecekti. O kadar uzun zamandır içinde tuttuğu nefret bir anda dışarı tezahür etmeye başlamıştı. “Berfu yalvarırım böyle konuşma zaten içim yanıyor elimde bir tek sen kaldın sende böyle konuşursan kimsem kalmaz.” Adam, acizliği hiç tatmamıştı hayatında. Aciz olmak ne demek onu bile bilmiyordu. Adam akıllı acı bile çekmemişti. Şimdi ise kalbinin parçalara ayrıldığını hissediyordu. Kadının haklı nefreti onu boğuyordu. En büyük korkularından birisi de buydu. Gitmek istemesi. Gitmek ister miydi? Terk eder miydi onu?
“Senin yüzünden her şeyimi kaybettim kimsem kalmadı.” Adam kadının her şeyi olmak istemişti. Çünkü onun her şeyi oydu. Tüm hayatını ona bağlamıştı. Çok fazla hissettirememişti belki ama denemişti. Deniyordu. Yıllar içinde bunun için farklı şekillerde denemişti. “Ben varım.” Aklımı kaybetmiyorsam sen varsın diye düşündü. O vardı, o olduğu sürece hayatında olacaktı. Bundan emin olmadan asla yaşayamazdı. O ölmeden karısı ölmeyecekti. Ne ölmesine izin verirdi ne de onsuz yaşamasına.
“Yoksun hiç olmadın hiç olmayacaksın bundan sonra da.” Birinin seni sevmediğini bilmekle duymak arasında büyük bir fark varmış diye düşündü bir an adam. Feyyaz içten içe hiçbir zaman Berfu’nun onu sevmediğini biliyordu. Tüm çabası da onun sevgisini kazanmak içindi. Ailesinden uzaklaşırsa sever zannetmişti olmamıştı. Arkadaşlarıyla arası açılırsa ona döner zannetmişti ama kadın hiçbir zaman ona tam sadakatle yaklaşmamıştı. Hep araya birilerini koymuştu. Etrafında kimse kalmasa bile sessizliği koymuştu da aralarına Feyyaz’ı yaklaştırmamıştı. Ama can yakıcı gerçeği duymak... İşte bu şu an için o kadar ağır gelmişti ki altında eziliyor gibi hissediyordu adam.
“Berfu tüm hayatım boyunca bir tek seni sevdim. Ayakta duracak halin yok şimdi cam kırıklarının üzerine basacaksın dikkat et.” Haklıydı da tüm hayatı boyunca tam sadakat duyduğu tek kişiydi. Aşk, sevgi, güven. İlginçti. Berfu makyaj masasının tüm çekmecelerini adama fırlatacağım diye boşaltmıştı. Her yer mahvolmuştu. Orası bitince ders çalışma masasının üzerindekileri fırlatmıştı. Feyyaz yaklaşmaktan vazgeçmiş yerinde bekliyordu. Ona karşı hareket etse o da hareket ediyordu ve kesinlikle bir yerine zarar verecekti. Yerini korursa en azından kadın da koruyordu. İçindeki nefreti akıtmasına izin verdi. Belki bu şekilde içi soğur da hayatına devam etmenin bir yolunu bulurdu.
“Düşünme sen beni düşünme, sevme, yanıma yaklaşma senden insan sadece kötülük görür." Feyyaz koluna çarpıp yere düşen kitaba aldırış etmeden bir adım ileri attı. Sabrı kalmamıştı artık. Sakinleşmesi ve susması gerekiyordu. Çünkü Feyyaz duyduğu şeyleri kaldırabilecek kadar cesur değildi. Hayatında ilk kez bir korkak gibi davranıyordu. "Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.” Bin kere de özür dilese sonuç değişmeyecekti.
“Senin saçma inançsız özürlerin bana hayatımı geri vermeyecek.” Haklıydı da kadın adam ondan yüzlerce belki binlerce kez özür dilemişti ama içten dilediği özür sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Özrün arkasına saklanmak kolay geliyordu sadece. Özür dileyeceği şeyleri yapmamak için çaba harcamaktansa sonrası için çaba harcıyordu ama artık sıkılmıştı aynı senaryodan. Hep aynı şeylerdi. Önce onu kırıyor sonra da suçu işe atıyordu. O yüzden acımasız olmasına ya da kelimelerle arasının iyi olmamasına.
“Deme öyle, konuşma bu şekilde.” İçinden hayatın benim demek geçse de vazgeçti. Öyleydi de evlendikleri ilk zaman freni kesilmiş arabadan çıktığında Azrail’in bile seni benden almasına izin vermem demişti. Adam sözünü tutmuştu da. Gerçekten onu yaşatmak için tüm dünyaya savaş açmıştı. Ama bu söz sadece kadın için işe yaramıştı. Kadının karnındaki bebeği koruyamamıştı.
“Nefret ediyorum senden.” Feyyaz kadının ağzından duyduğu her lafta yerin altına biraz daha giriyordu. Karşısında hem ağlayan hem de nefretle konuşan kadını görmek şuurunu yitirmesine sebep olmuştu. Ağzından çıkan cümleleri tartmadan söylemişti.
“Ama ben seni o karanlık ara sokakta gördüğümden beri seviyorum. O günden bugüne hiçbir şey değişmedi lütfen. Kendine gel. Canımı yakmaya çalışıyorsan başardın.” Berfu önce adamın ağzından çıkan ilk cümleyi anlamadı beyninin cümleyi anlamlandırması birkaç uzun saniye almıştı. Karanlık ara sokak derken nereden bahsediyordu? İlk önce büyük ihtimalle konağın bahçesinde görmüştü. Karanlık ara sokakta hiç görmemişti adamı. Kadın karanlık ara sokak kavramını ilk olarak nereden bildiğini hatırlayamadı sonra aklına daha evlenmeden hatta babası bu işe karışmadan önce abisinin yerine bir yerden alması gereken kutuyu almış sonra da Sema ile konuşmaya daldığı için geç kalmış ve eve daha erken gitmek için bir ara sokağa girmiş sonrada sarhoş bir adamın saldırısına uğramıştı. Oradan geçen iki kişi kurtarmış sonra da adamın arabasıyla kasabaya gitmişti. O akşamı arabadan indikten hemen sonra unutmuş kimseye bahsetmemiş hatta onu kurtaran adamı bile düşünmemişti. Feyyaz’ın bunu bilmesinin tek bir anlamı vardı. Onu kurtaran adam oydu. Kadın yıllar önce unuttuğu adını bile anmadığı geceyi hatırlayınca bir ürperti geçti üzerinden. Ne demişti? Karanlık ara sokakta gördüğümden beri seviyorum mu?
Berfu anlamlandırmakta zorlanıyordu. Sonra kafasının içinde şimşekler çaktı. Şimdiye kadar yaşanan her şeyi açıklayan bir açıklama bulmuştu. Feyyaz o gece onu gördükten sonra ailesine yaklaşmış, ailesinden nefret etmesine rağmen sesini çıkartmamış evlendikten sonra da bağını kesmişti. Sadece kendisi kesmemiş kendisinin bağını da kestirmişti. Ailesinin ve kendisinin başına ne gelmişse o gece yaşandığı için gelmişti. Berfu gözleri büyürken şaşkınlıkla eli ağzına gitmişti. “Benim yüzümden.”
Feyyaz ne söylediğini çok sonra fark etmişti şu an söylemesi gereken en son şeyi söylemiş ve öğrenmesi gereken en son anda öğrenmişti. Aklından neler geçtiğini tahmin ediyordu. Kendini suçluyordu. Her şeyin kendi suçu olduğunu düşüyordu ama değildi. Sorun adamdaydı. Kim tanımadığı sokakta gördüğü kadına aşık olurdu ki. Kadın da değildi genç kızdı. İlk gördüğünde 19 yaşındaydı. Sorun olabilecek bir çok şeyi gözü görmemişti. “Değil.”
“Benim yüzümden.” Kadın sayıklıyordu resmen. Öğrendiği gerçek şu an vücudunun kaldırabileceğinden çok fazlaydı. Yatağa yaklaşıp üzerine çöktü. “Değil Berfu senin suçun değil.” Şu an aklından neler geçtiğini biliyordu eğer o sokağa girmeseydim hiçbiri yaşanmayacaktı diye düşünüyor ve kendini suçluyordu.
Adamın sesini net olarak algıladığında içinde büyük bir öfke peyda oldu. Hızla yataktan kalktı. Eline geçen yastıkları adama doğru fırlattı. “Hepsi benim suçum.” Berfu elindeki nevresimi ve çarşafı tek hamlede çekti. Çekerken bu arada eline adam içeri girene kadar aklında olan ama adamı görünce içine dolan nefretle unuttuğu şey geldi. Elindekini sıkı sıkı tutarken masaya yaklaştı ayağının altında küçük bir sızı hissetti ama şu an pek umurunda değildi. Masaya ulaştığında başının sönmesiyle geriye yaslandı. “Eğer o gece beni bulmamış olsaydın.” Feyyaz kadının elindeki görmeden devam etti gözü yerdeydi. Az önce yürürken ayağını yerdeki cama kestirmişti. “Ölmüş olurdun o zaman.”
“Seninle tanışmaktan hayatıma girmendense ölürdüm daha iyi. En azından ailemin hayatını mahvettiğini bile bile yaşamak zorunda kalmazdım.” Berfu’nun sesi artık yüksek çıkıyordu. Tüm ev değil tüm mahalle duyuyordu büyük ihtimalle.
“Güzelim kendine gel.” Gözlerini yerden kaldırıp yüzüne baktığında kadının elindekini gördü.
“Seninle tanışacağıma ölseydim.” Feyyaz kadının elinde sıkı sıkı tuttuğu silaha odaklanmıştı. “Nereden buldun onu?” Berfu silahı daha fazla sıkarken elini kaldırdı. Emniyetini açtı.
“Berfu kendine gel ver onu bana.” Berfu’nun hiç durası yoktu. Adam içeri girene kadar aklında kendini vurmak vardı. Yataktan çıkma sebebi buydu. Tam kendini vuracakken son defa ayna da kendine bakmak ve veda etmek istemişti.
“Tüm hayatımı mahvettin. Seninle tanıştığım ilk günden beri hayatımda hiçbir şey yolunda gitmedi. Ailende sen de tüm hayatımı mahvettiniz. İyilik diye diye tüm hayatımı mahvettiniz. Beni olmadığım birine çevirdiniz.” Adam bir adım ileri gitti. Silahı nereden almıştı? Ne zamandır yatağın içindeydi? Biraz önce ortadan kaybolduğunda mı almıştı ama nereden? Kasa da yoktu bir tanesi çalışma odasındaki çekmecedeydi diğeri de alt kattaki dolabın gizli bölmesindeydi. Gizli bölmeyi bilmiyordu ama çalışma odasındakini almış olmalıydı. Salaklık yapmıştı eve hiç sokmaması gerekiyordu hele ki böyle bir zamanda. Jaime Gabriel meselesi sırasında koymuş sonrasında ise varlıklarını bile umursamamıştı. Doğrusu umursayacak vakti olmamıştı.
“Özür dilerim. Özür dilerim bırak onu konuşalım lütfen.” Aklına gelen şeyi yapmasından korkuyordu. Ayakta duracak hali kalmamıştı.
“Ailemi, memleketimi, dilimi, değerlerimi her şeyimi elimden aldın.” Yirmi yıl boyunca sahip olduğu her şeyi bir anda haberi olmadan elinden almıştı da ruhu duymamıştı. Duysa bile sesi çıkmamıştı. En başında ilk evlendiklerinde kendi eşyalarını istemeliydi. Hatta daha öncesinde düğünde, o gelinliği giymemeliydi ama her şeyi iyi niyet timsali gibi yapmışlardı ki sadece yardım ettiklerini düşünmüştü.
“Berfu elindekini bırak kendini yaralayacaksın şimdi.” Kadının ana amacı oydu zaten. Kendini yaralanmak. Hatta kendini öldürmek. Bu sefer Azrail ile kendisi pazarlığa oturmak istiyordu. Kaç kere yüz yüze gelmişlerdi ama hiç konuşmamışlardı bu sefer kendisi konuşmak istiyordu.
“İstemediğim kıyafetleri giydirdin, istemediğim ortamlara soktun kendimi eksik hissettirdin.” Berfu haklıydı. Yaşadıklarını açıklayabilecek gücü bile yoktu. Evlendikleri günden beri sorun çıkaran olmamak için susmuştu. İsteklerinin çoğunu göz ardı etmişti. Aşağılanmamak için girdiği o davranışlar sanki hepsi kendisi gibi değildi. Kendisi değildi. Sanki yıllardır uyuyordu da şimdi uyanmıştı.
“Özür dilerim, elindekini bırak, yalvarıyorum tamam mı ne istersen yapacağım?” Berfu elindeki silahı yavaşça kaldırdı. Silahı bıraktığı anda doktor çağıracak ilaç verdirtecek sonra da her şeyin iyi olduğuna inandırmanın bir yolunu bulacak ve kendi bildiğini okumaya devam edecek, ailesine karşı tehdit oluşturmaya devam edecekti.
Bunun olmasına izin vermeyecekti. Silahı kafasına dayadı. O gece ölmüş olsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. En başında hiç onu bulmamalıydı. Sonunda ölmeye bile razı olurdu ama bunlara izin vermezdi. Ailesi parçalanmamış, onun yüzünden bir sürü insan ölmemiş olacaktı. Zamanı geri alamazdı ama şimdi yapabilirdi sonrasını kurtarabilirdi. “Yalan söylüyorsun sen kendinden başka kimseyi dinlemezsin. Beni tekrar kandırmana izin vermeyeceğim.”
“Silahı indir. Berfu lütfen. Yemin ederim.” Hayatında ilk defa çaresizdi adam. İlk defa bir şeyden korkuyordu.
“Sana da yeminine de güvenmiyorum. Beni kendi kalıplarınıza sokana kadar zorladınız. Ama bilmeliydim daha nişanda belliydi beni değiştirmek istediğiniz. Korkudan ses çıkartmayacağımı bildiğin için işini çok kolaylaştırdım.”
Feyyaz yaklaşmaya başladı. “Yaklaşma.” Berfu elini tetiğe yerleştirince Feyyaz işin ciddiyetini fark etmişti. Gerçekten kendini öldürmeyi planlıyordu. Planlamıyordu yapıyordu.
“Tamam yaklaşmıyorum. Sen de elindekini bırak ne olur Berfu. Ne istersen yapacağım?” Feyyaz havadaki adımını yere indirdi.
“Çok geç artık beni koyduğun altın kafesten kaçmak için başka çıkış kapısı bırakmıyorsun bana.” Haklıydı gitmesine asla izin vermezdi. Yaşadığı müddetçe hayatındaki tek seçenek o olacaktı. Adam bundan emin olmadan asla durmazdı. Başka kapı bırakmazdı ona. Gerekirse o kapıları tek tek duvar örer içlerindekileri öldürürdü.
“Yapma, tamam, bekle, dur.” Feyyaz dizlerinin üzerine çöktü. “Beni vur. Sen değil ben suçluyum beni vurursan her şey kapanır.” İlk defa ölüme yürümüyordu. Korkmuyordu ve ciddiydi. Daha önce kaç kere ölümle yüz yüze gelmişti. Korkmuyordu ölümden Azrail ile arkadaş olmuş bile olabilirdi. Sorun değildi onun için ölmek hele de karşısında kafasına silah dayayan kadın için. Kadının ölmesindense bunu görmektense kendi ölmeyi yeğlerdi.
“Beni de kendine çevirmek istiyorsun.” Onu da katil yapmak istiyordu ölüme giderken bile kadının üzerine oynuyordu. Kendine benzetmeye çalışıyordu. Berfu dönen başını ve kararan gözlerini umursamadı nasıl olsa biraz sonra her şey tamamen bitecekti. Biraz sonra gözlerini kapatacak önce her yer kararacak sonra da kızına kavuşacaktı.
“Yapma güzelim, ne olur beni vur ama izletme bana ölümünü. Yalvarıyorum. Karşında diz çöküyorum beni vur.” Dizlerini kırarak oturdu. Diz kapaklarının üzerinde dururken gözleri hala havadaki silahtaydı.
“Ölmeyi isterken bile beni kendine çevirmeye çalışıyorsun beni de senin gibi katil yapmayı planlıyorsun ama bu sefer olmaz bu sefer kendi yolumdan gideceğim ilk ve son kez.”
Feyyaz dizlerinin üzerinde elleri havadaydı. Berfu bilincini yitirmek üzereydi ama umursamadı. İkisi de sona geldiğinin farkındaydı. Ölüm çok yakındı. Yine tetiğin ucunda kadın vardı ve adam bir kez daha izliyordu ama bu sefer daha korkunç bir şey vardı. Diğerlerinin hiç birinde kadın tetiği kendi kafasına tutmamıştı. Diğerlerinde intikam alabileceği birisi varken bu sefer intikam alabileceği kimse yoktu, canını acıtabileceği canını alabileceği kimse yoktu. Çünkü canı, kendi canını almaya çalışıyordu. Önce gözlerini kapatmak istedi ama vazgeçti. Son anına kadar dayanacaktı.
Not: İyi akşamlar arkadaşlar. Bölüm geç geldi farkındayım ama bu aralar taşınmak zorunda kalınca İnternet ve elektrik problemi yaşadım. Diğer bölüm yazılı yarın gelecek. Kaos dolu bir bölüm oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Berfu uzun zamandır belki kendine bile itiraf edemediği ne varsa ortaya döktü. Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir ve gelecek bölümde bizi neler bekliyor sizce? Gerçekten kendini vurdu mu?
Feyyaz bundan sonra ne yapacak ve ikna edebilecek mi?2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.68k Okunma |
4.48k Oy |
0 Takip |
106 Bölümlü Kitap |