
Evettt bugün bereketli bir günnn o yüzden ikinciyide atımmm. iyi okumalar
12. Bölüm 20 yorumda gelecek
ŞAH VE MAT'MAZEL 11. BÖLÜM
“Bazı kabuslar, uyanınca bitmez.
Sadece gözünü açarsın, ama karanlık içeridedir.”
Yalnız kaldığımda, odanın sessizliği tekrar üzerime çöktü.
Ama bu sessizlik, artık korkutucu değildi.
Sanki kendi iç sesimi daha net duyabildiğim bir alan yaratıyordu.
Yavaşça ayağa kalktım. Sabahtan beri otur otur canım sıkılmıştı, normalde daha önceden kalkacaktım ama Şah biraz daha dinlenmem gerektiğini söyleyip gitmiştii, tabi gitmeden önce bana kahvaltı getirmeyi de ihmal etmedi. Onun gibi bir adamın bunu yapmasıını beklemiyordum ve komik gelmişti. Ayrıca evde hiç çalışan biri yoktu bu da her şeyini kendi hallediyor demekti. Bu oldukça şaşırtıcı gelmişti çünkü onun gibi adamların genelde bir sürü çalışannı falan olur, düşüncelerimi bir kenara bırakıp yataktan kalktım. Biraz alkol veya sigara içmeye ihtiyacım vardı bu zaman zarfında içmeyerek kendi rekorumu kırmıştım ama böyle otururken yokluklarını iyice hissetmeye başlamıştım.
Yürümek hâlâ zordu ama alıştım acıya,
bir yerin sızlaması artık durmam için sebep değildi.
Serumu çıkarıp bir kenara bıraktım, üzerimdeki ince gri sabahlığı düzelttim ve pencereye yürüdüm.
Dışarısı..Fena güzeldi.
Güneş doğmak üzereydi.
Gökyüzü soluk bir maviye bürünmüş, kuşlar hâlâ suskundu.
Şehrin uzağında, sessiz bir yere getirmişti beni. Orman tam kkarşımda bütün güzelliği ile beni karşılıyordu.
Bu kadar sessizliği göze alan biri, ya tehlikelidir ya da yaralı.
Sanırım Şâh ikisi birden. Bakışları bile bana sebepsiz hüzün verebiliyordu sanki acısı bana geçiyordu.
Odanın kapısını araladım.
Koridor loştu.
Sert zemin, adımlarımı yankılatmayacak kadar yumuşak bir halıyla örtülmüştü.
Duvarlarda çerçeveli eski haritalar, bir yerde antika bir pusula, başka bir yerde siyah beyaz bir fotoğraf...
Ama hiçbir yerde bir kadın izi yoktu.
Burası bir evden çok bir sığınak gibiydi.
Düzenli, soğuk ama içinde geçmiş taşıyan bir yer.
Merdivenlerden aşağıya indim.
Mutfağın kapısı açıktı.
Her şey yerli yerindeydi ama hiç kullanılmamış gibiydi.
Buzdolabına yaklaşırken düşünmeden söyledim:
“Senden fena kaliteli şeyler bekliyorum Şâh.” diyerek mırıldandım.
Sesim mutfağın içine karıştı, anlamsız şarkılar mırıldanırken dolabın kapağını açtım.
Hevesle parlayan gözlerim dolabın içindekiler ile söndü. Sadece meyveli soda ve sebze yiyecek falan vardı. Aradığım şeyi bulamamak beni yıldırmadı ve bütün dolaplara tek tek baktım belki de Şâh soğukta saklamıyordu.
Bir kaç dakikanın ardından hiç bir şey bulamadığım için söyenerek tekrar buzdolabının yanına gittim.
Kendime bir bardak su doldurdum ve ahşap masanın kenarında ki sandalyeyi çekip oturdum.
Bardağın içindeki suya bakarken,
yüzümün yansımasıyla göz göze geldim.
Tanımadığım biri vardı karşımda.
Aynı gözler,
ama içinde başka biri vardı artık.
Daldığım yerden beni erkeksi bir ses çıkardı.
Şâh.
Omzunda siyah bir hırka, yüzünde uykusuzluk izleri.
Ama beni görünce şaşırmadı. Sanki zaten bir süredir burdaydı.
Sadece şöyle dedi:
“Erken kalkmışsın.”
Gülümsedim.
Gerçek bir gülümseme değil,
daha çok “alışık olduğum bir gecede daha hayatta kaldım” gülümsemesiydi.
“Uyuyamadım.
Artık her şey uyandırıyor.”
Bir an göz göze geldik.
O da anladı.
Çünkü onun da uykusunu kaçıran şeyler vardı.
Bazı insanlar geceyi sevmez çünkü gece onlara geçmişi anlatır.
Biz onlardanız.
Bir süre mutfağın içinde karşılıklı sessizlikte durduk. Bu sefer sessizliği Şah bozdu.
"Az önce içki mi arıyordun?" Demek bir süredir burdaydı. Kaşlarımı çatarak elimde ki bardağı masaya bıraktım, "Evet neden hiç alkol yok bu evi öylesine kullandığın için mi?" dedim. Belkide asıl evi burası değildi zaten beni kendi evine getirmesi biraz garip olurdu. Karşımda ki sandalyeyi çekip otururken konuştu. "Hayır, alkol kullanmıyorum o yüzden yok." dedi keskince, şaşkınlıkla ona döndüm. "Çok şaşırdım dışarıdan hiç öyle durmuyorsun valla." dedim alayla gülerek. Tek kaşı havalanarak bana baktı ve dudağı sola kıvrılırken sıralı beyaz dişlerini gördüm. "Hmm nasıl duruyorum söyler misin Savcım?" gözlerimi yarım gülüşünden ayırarak gülümsedim dirseğimi masaya koyup sağ yanağımı avucuma yaslayıp düşünüyormuşum gibi yaptım.
"Hmm bir düşüneyim...Tam olarak şu mutfak tezgahına kalçasını yaslayıp kolları sıvanmış bir beyaz gömlek ile kristal bardakta viskisini yudumlayan tiplere benziyorsun." dedim. İkimizde onu bahsettiğim şekilde hayal etmiş olacağız ki ben kısa süreli dumura uğrarken o yüzünü buruşturdu. Sonra bana baktı ve yüz ifademi inceledi.
"Hayalinnden hoşlanmış gibisin? Yoksa o tarz adamlardan mı hoşlanıyorsun savcım?" dedi munzır bir ifade ile, ciddileşerek başımı iki yana salladım. "Hayır tabi ki, neyse peki neden alkol tüketmiyorsun?" konuyu değişme çabamı fark etsede zorlamadı ve sorumu cevapladı.
"Çünkü bağımlı olacağım ve aklımı bulandıracak şeylerden hoşlanmıyorum. Aklımın hep başımda olması gerek Savcı, anlayabiliyor musun?" Masada bana doğru eğilip gözlerimin derinliklerine bakarken tüylerim diken diken oluyordu. Sanki o aklı baştan alan şey olmak istiyordu.
Şâh aklı baştan alıp götürecek bir yüze sahipti. Ama ben dışa kanmazdım.
Sonra usulca sordum:
“Beni burada ne kadar tutacaksın?”
Şâh ilk cevap vermedi.
Ama bakışları, kelimelerin yerine geçti.
Ve ben anladım.
Burası artık sadece bir sığınak değil.
Bir seçim yeriydi.
Ve belki de...
burası bizim hikâyemizin başladığı yer olacaktı.
Şah'ın sessizce söylediği sözler ile bunu bir kere daha anladım.
"Artık seni kolayca bırakabileceğimi sanmıyorum savcım."
Bizim hikayemiz işte şimdi başlıyordu.
SON
Evet bölüm hakkında düşünceleriniz nelerr?
Şah hakkında ne düşünüyoorsunuz?
Ceylann karakteri sizce nasıl?
Bol bol yorum yapmayı unutmayın sağlıcakla kalıın lütfen
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |