13. Bölüm
Ahu Parla / ŞAH VE MAT'MAZEL / 12. Bölüm

12. Bölüm

Ahu Parla
ahu_parla

Herkese yeniden merhaba nasılsınız umarım iyisinizdir ben de işte eh idare eder sınavlar falan bölüm geçe kaldıı biraz affedinn

iyi okumalar lütfen yorum yapmayı fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın bunlar beni motive ediyorrr.

13. bölüm 20 yorumda gelecek

“Kimi maskeler saklanmak için değil, daha tehlikeli olmak için takılır.”

ŞAH VE MAT'MAZEL 12. BÖLÜM

Sanki kelime değil de, zincir gibi bir cümleydi bu.

Kulağımda yankılandı, kalbimde gerildi.

Beni kıskıvrak yakalayan o ses tonu...

Soğuk değildi bu kez.

Tehlikeliydi.

Ama bir tehlike bazen karanlık bir huzur gibi gelir.

Ceylan olmak, bunu öğrenmek demekti.

 

Gözlerimi kaçırmadım.

Korkmadım da.

Sadece...

İçimdeki o eski ses yine fısıldamaya başladı:

“Biri seni tuttuğunda değil, sen birine tutunduğunda kaybedersin.”

 

“Beni burada sonsuza kadar tutamazsın, Şâh,” dedim usulca.

Şâh sıkıntılı bir nefes verip eliyle yüzünü ovuşturdu.

"Anlamadığın şey şu, Savcım...

Sen artık eski hayatına öyle kolayca dönemezsin.

Buradan çıkıp gitsen, evine ulaşamadan öldürürler seni.

Ve emin ol, öldürmeleri en iyi seçenek olur.

Seni korumaya çalışıyorum.

Artık buna inanman gerek — tabii bu sana kalmış."

 

“Ben kendimi koruyabilirim,” dedim sertçe.

Birinin korumasına muhtaç olma düşüncesi bile gururumu kırıyordu.

Şâh gözlerini masada sıktığım yumruktan çekip doğrudan gözlerime dikti.

Açık kahveye çalan gözleri, bana konuşmadan her şeyi anlatmıştı.

 

“Biliyorum. Bunu kendi gözlerimle gördüm.

Ama bunu her zaman yapamazsın.

Birini öldürdün ve bundan rahatsız olduğunu biliyorum.

Uykunda sayıklıyorsun.

Acı çekiyorsun...

Bırak da bunu senin için ben yapayım.”

 

Bir süre sessizlik oldu.

Sadece duvar saati işledi.

 

Birini öldürdün.

Birini öldürdün.

 

Kabullenemediğim gerçeği sesli söylemesi bende tokat etkisi yaratmıştı.

Savcı olarak kuralları çiğnemiştim.

 

Sonra Şâh, masanın üzerindeki çiçeğin yapraklarıyla oynarken bakışlarını kaçırmadan mırıldandı:

“Anlayacağın, Savcım, artık benimlesin.

Ve başka seçeneğin yok.

Seni gizlemek için bir yol düşüneceğim.

Bulana kadar burada rahatına bak.

Bir isteğin olursa, söylemen yeterli.”

 

Şâh kalkıp mutfaktan çıkarken sadece izledim.

Masadaki boş bardağa gözümü diktim.

İçinde hiçbir şey yoktu ama

o an içim ondan taşacak gibiydi.

 

Konuşmak istemiyordum.

Çünkü bu tür cümlelerin sonu ya susmakla ya yanmakla biterdi.

Ve ben, bu adamın cümlelerinde daha fazla yanmak istemiyordum.

 

 

---

 

 

 

Akşama doğru yine kaldığım odada, yatakta oturuyor, kitaplıktan aldığım bir kitabı okuyordum.

Düşünmekten kafayı yemek üzereydim.

Kafamı bir şeylerle meşgul etme ihtiyacı hissediyordum ve kitap bunun için en basit yoldu.

 

Okuduğumu anladığım da söylenemezdi, ama deniyordum işte.

 

Odanın kapısının tıklanmasıyla başımı kitaptan kaldırıp “Gel,” dedim.

Kapı yavaşça açıldı ve içeri Şâh girdi.

Elinde bir tepsi ve siyah bir kutu vardı.

Yatağa yaklaşıp tepsiyi bana uzattı.

 

Kitabı kenara koyup uzattığı tepsiyi aldım.

Akşam yemeği olarak çorba, tavuk ve pilav getirmişti.

Hiç iştahım yoktu, bu yüzden tepsiyi kenara koydum.

Şâh kaşlarını çatıp ayak ucuma oturdu.

 

“Yemeğini ye,” dedi.

Bana emir vermesi o kadar sinirimi bozuyordu ki, onun çatılı kaşlarına karşılık ben de kaşlarımı çattım.

Kafamı sallayıp, elindeki siyah kutuyu işaret ederek sordum:

“Bu ne?”

 

Tepsiyi kucağıma koyarken cevapladı:

“Yemeğini yemezsen asla öğrenemeyeceğin bir şey.”

 

Ne kadar da sinir bozucu bir adamdı!

 

Oflayıp bir kutuya, bir de yemek tepsisine baktım.

Gerçekten çok merak ediyordum.

Bu yüzden belki birazcık yesem sorun olmazdı, değil mi?

O istediği için değil, ben istediğim için yiyecektim.

 

Sinirle kaşığı alıp hızlıca çorbayı içmeye başladım.

Aç olduğumu da o zaman fark ettim.

Bir çırpıda çorbayı bitirip tavuğa uzandım.

 

Tüm yemeği bitirmem yirmi dakika sürdü.

Başımı kaldırdığımda Şâh’ın sinir bozucu şekilde güldüğünü gördüm.

Adam, istediğini yaptırmaktan resmen zevk alıyordu.

Tavuk yüzünden yağlı olan ellerimi ona doğru uzatıp,

“Gülme lan! Beyaz gömleğini mahvederim bak!” dedim.

 

Şâh hızla geriye çekilip kısa bir kahkaha attı.

Kahretsin ki adam fena halde güzel gülüyordu.

 

“‘Lan’ mı?

Senin gibi bir kadına hiç yakışmıyor, Savcım,” dedi.

Ellerimi tepsinin yanındaki mendile silerken omuz silktim.

 

“Savcılık bir tarafım kalmadı artık.”

 

Modumun düşmesiyle Şâh gülmeyi bıraktı.

Bana “savcım” demesi canımı yakıyordu.

Olanları hatırlatıyordu.

Aslında haklıydım; o an başka seçeneğim yoktu.

Ama bir kere suç işlerseniz, bunun devamı her zaman gelir.

Siz isteseniz de istemeseniz de.

Ben bunu mesleğim sayesinde çok iyi biliyordum.

 

Ve korkuyordum.

 

Yine birini öldürmek zorunda kalmaktan.

Pişmanlık hissetmiyor olmaktan.

 

Rüyama giren abim, meslektaşlarım, hatta hiç tanımadığım insanlar

üstüme üstüme gelip bir katil olduğumu söylüyordu.

Kötü ya da iyi neden fark etmez;

birini öldüren kişi her zaman katildir.

Silinmez bir damga ile işaretlenmiş gibi hissediyordum.

 

Önüme koyulan kutu, beni düşüncelerimden sıyırdı.

Başımı kaldırıp Şâh’a baktığımda, başıyla kutuyu açmamı işaret etti.

 

Siyah kutunun kilidini yana kaydırıp kapağını kaldırdım.

İçi kırmızı kadife kaplıydı.

Ve onun ortasında…

bir maske duruyordu.

 

Beyaz.

Göz kenarları siyah boyayla çekilmiş,

dudak kısmı da yine siyaha boyanmış.

Bir kadına ait olduğu belli olan bir maskeydi.

Sanki siyah ruj ve eyeliner sürülmüş gibiydi.

 

Çok güzeldi.

 

Ama aynı zamanda ürkütücüydü.

 

Başımı kaldırıp,

“Bu... niçin?” diye sordum.

 

Şâh, kendinden emin bir şekilde yataktan kalkıp ellerini siyah kumaş pantolonunun cebine koydu. Hareketiyle kol kasları gerilirken derin bir iç çektim.

 

“Artık sen de örgüte giriyorsun, Savcım. Maskeni ben seçtim ama ismini sen belirleyeceksin. Sabah tüm bilgiler eline ulaşmış olur. Hepsini adın gibi ezberle ve tüm oyunculuk yeteneğini hazırlasan iyi edersin.

Çünkü öyle bir tiyatroya başlayacağız ki... kendini tamamen unutman gerekecek. Artık Savcı Ceylan yok. Her dakika, her saniye bambaşka biri olacaksın.

İyi geceler, Savcı Ceylan Karaca... Bu, senin kendi kimliğinle olan son gecen.

Aramıza hoş geldin.”

 

Sonunda istediğim yerlere geliyoooo

savcı Ceylan için işler biraz karışacak o yüzden heyecanlıyımmm

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler

Bölüm : 01.06.2025 19:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...