
İyi okumalarrr yorum yapmayı unutmayın lütfen
ŞÂH VE MAT'MAZEL 16. BÖLÜM
Yazarın ağızından - 1 Ay önce Ceylan'ın Kaybolduğu Gün
Emir bir anda gelen arama ile Ceylan'ı bırakıp ekip arkadaşları ile olay yerine gitti ama gittikleri yerde gördükleri şey bir hiç olmuştu bankada hiç bir sorun yoktu ama arayan kişi silahlı soygun olduğunu söylemişti ve arkadan bunu kanıtlar gibi silah sesleri geliyordu.Emir sinirle ellerini saçlarından geçirip elindeki telsizi dudaklarına yaklaştırdı. "Hemen arayan kişinin yerini tespit edin yalandan yere polisi meşgul etmenin cezasını çekecek!" Emir bankada her şeyden habersiz sakince işini halleden insanların meraklı gözlerini boşvererek arkasını dönüp büyük cam kapıdan dışarı çıktı.
Hızlıca merdivenleri inerken bir yandan da söyleniyordu. İçinde rahatsız edici bir his vardı gömleğinin ilk bir kaç düğmesini açarak nefes almaya çalıştı, aklı karakolda bıraktığı Ceylan'da kalmıştı. Her ona baktığında gözleri boynunda ki izlere gidiyordu ve o adamı elleri ile boğarak gebertmek istiyordu. Ceylan'ın hiç bir şey olmamış gibi rahat ve kayıtsız kalmasına hayret ediyordu her defasında bu inanılmaz kadın kendisini şaşırtıyor ve tekrar hayran bırakıyordu. Düşünceleri ile istemsizce gülümsediğini farkedip zihninde baş köşede duran Ceylan'ın yüzünü unutmaya çalıştı. Park alanına geldiğinde uzaktan arabasını açmak için anahtarını havaya kaldırdı ve yan tarafındaki astı olan Ali'ye seslendi.
"Ceylan'a odamda kalmasını söyledin değil mi Berra yanındaydı en son sorsana ne yapıyormuş o uzun süre oturup kalamaz." dedi bir yandan da gözünde Ceylan'ın sıkıntıdan patlamış oflayıp duran hali geldiği için güldü. Ali'nin tedirgin ve kafası karışmış bakışlarını görünce dudakları düz bir çizgi haline geldi."Ne bakıyorsun oğlum öyle? Cevap versene." Ali bakışlarını yere indirirken konuştu. "Amirim siz Ceylan hanımı kontrol etmesi için sağlık görevlileri çağırmışsınız ya hatta biz giderken ambulans vardı görmediniz mi?" dedi.
Emir duydukları ile beyninden vurulmuşa dönmüştü. Arabanın kapısında dona kalan elini indirdi, "Ben...sağlık görevlisi falan çağırmadım?" dedi düşüncelerinin arasında, Ali şaşkınca başını kaldırıp Amirine baktı ikisinin de gözlerinden aynı ihtimal geçerken Emir büyük bir küfür savurup arabanın kapısını açtı ve hızlıca arabaya binip motoru çalıştırdı. "Oğlum niye bana sormuyorsunuz?! Ambulans falan da görmedim ben hay sikeyim!" direksiyona sinirle vururken Ali'nin binmesini beklemeden gaza basıp karakola doğru sürmeye başladı bir yandan da telsiz ile haber almaya çalışıyordu. Ama öğrendi ki ambulans gitmişti. Ceylan'da gitmişti.
Baş belası savcı! Yine yapmıştı yapacağını işi gücü bu adamı delirtmekti zaten başka ne işe yarıyordu ki? Nereye kaybolmuştu?
Emir karakola ışık hızında girip herkesi bir güzel azarladıktan sonra arama çalışmaları başlamıştı, ambulansın mobese kameralarındaki görüntülerini izlediler ve Emir ambulansın son durağı olan hastaneye gitti fakat Ceylan burda yoktu
Çünkü hiç gelmemişti ambulanstan indiği görüntüler de yoktu. Sanki yer yarılmışta içine girmişti kadın!
Emir tüm gece tekrar tekrar görüntüleri izledi Ceylan yüksek ihtimalle tünelde başka bir arabaya bindiriliyordu çünkü ambulansın gözükmediği tek yer orasıydı ve tüneldeden hızına göre bir kaç dakikalığına geç çıkıyordu. İncelenmesi gereken o kadar çok araba vardı ki herhangi bir araba olabilirdi, arabayı bulsalar bile artık çok geç kalmış olma ihtimalleride vardı. Emir kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.
Odasında Ceylan'ın geçen akşam oturduğu koltuğa bakakaldı keşke yine burada olup gevezelik yaparak onu delirtseydi.
Emir o an anladı ki o bir tek Ceylan'ın gürültüsünü seviyordu ve onsuz sessizlik cehennem gibiydi.
— Emir’in Gözünden —
Ceylan’ın kaybolmasının üzerinden tam yirmi sekiz saat geçmişti.
Yirmi sekiz saat. Bin altı yüz seksen dakikadır bir iz yoktu. Ne bir telefon sinyali, ne bir kamera görüntüsü. Kayıptı. Savcım… Ortadan buhar olup uçmuştu sanki.
Elimdeki kahveyi bir yudum aldım ama tadı yoktu, hatta içtiğim şeyin ne olduğu bile umurumda değildi. Gözlerim odamdaki koltuğa kaydı. Hani şu geçen hafta üstüne çıkıp bana laf yetiştirdiği koltuk. Ayakkabılarını çıkarıp oraya bağdaş kurarak oturduğu, sonra çantasında çikolatayla gelip beni susturmaya çalıştığı an…
Şimdi o koltuk bomboştu. Sadece yeri değil, sanki içimde de bir boşluk vardı. Doldurulamayan, tarif edilemeyen, aptalca bir eksiklik…
"Amirim."
Kapıdan gelen sesle irkildim. Başımı kaldırdığımda Berra içeriye girmişti, elinde birkaç dosya vardı ama yüzü benden kötü görünüyordu.
"Ne oldu?" dedim.
"Mobese kayıtları geldi. Ama… ama tünelde hâlâ kör noktalar var. Ambulans o noktada birkaç dakika görünmüyor. Bir ihtimal... başka bir araca geçirilmiş olabilir."
"Ben de öyle düşünüyorum." dedim dişlerimi sıkarak. “O ambulanstan bir anda yok olamaz. Onu kaçırdılar, hem de gözümüzün önünden.Aklım almıyor Ali resmen beni uzaklaştırdılar tuzağa düştük.”
Yumruğumu masaya vurdum. Başım zonkluyordu artık. Gözlerim yanıyordu uykusuzluktan. Ama içimdeki öfke hepsini bastırıyordu.
Berra hiçbir şey demeden dosyayı masaya bırakıp çıktı. Masaya kapanmak istedim ama yapamazdım. Ceylan… şu an nerede olduğunu bile bilmediğim o inatçı kadın… yardım bekliyor olabilir. Belki korkuyordur. Belki de yine bana söve söve hayatta kalıyordur, kim bilir?
Birden aklıma düştü. O gece bana "Artık çok yakınımda gözükmemeye dikkat et." demişti.
Belki de bu cümlede bir ipucu vardı. Belki bir şey seziyordu. Ya da korkuyordu, belli etmemeye çalışarak.
Sandalyeden kalktım. Artık burada oturmanın kimseye faydası yoktu. Gerekirse her taşı kaldıracak, her kamerayı inceleyecektim. Ceylan’ı bulmadan durmayacaktım.
Çünkü o sadece bir savcı değildi.
Benim en büyük sınavımdı.
Ve ben o sınavda kaybetmeyecektim.
Bittii sizce bir daha ki bölüm Şah'ın ağzından mı olsun?
Bölümü beğendiniz mi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |