4. Bölüm

2. Bölüm

inşirah serbest
alaska_perisi

Mahir Bey birkaç dakika sessizliğin ardından konuşmaya başladı. "Farkındayız her şey senin için çok zor, ani ve yabancı. Ama aynı şeyler bizim için de geçerli. Tepkilerini de anlamaya çalışıyoruz."

"Kızınız nerede?" Kısa süreliğine sustu. "Doğumdan birkaç gün sonra vefat etti. Solunum yetmezliğinde." Hafifçe gülümsedim. "Gerçek anne ve babasının yanında yani. Nereden buldunuz beni? Daha doğrusu Nagihan Hanımı?"

"O, bizi buldu. 3 ay önce."

"Net tarih verin bana."

"25 Mayıs." Kazadan bir hafta önceydi. Başımı salladım. "Benden ne istiyorsunuz?"

"Eğer sen de kabul edersen. Birbirimizi tanıyalım. Aile olmasak dahi seni tanımak istiyoruz. Sen de bizi tanımak istersen tabi." Pars elimi avcunun içine hapis etti. Aslı Hanım yerinde doğrulup öne doğru kaydı Nora başını dizimden kaldırıp önüme geçti. "Nora yerine geç kızım." Nora beni umursamayıp yerinde durmaya devam etti. "Nora! Yerine geç!" Nora tedirgin bir şekilde tekrar yanıma gelip durdu. "Seni de anlamaya çalışıyoruz Ala. Ancak sen de bizi anlamaya çalış. Yıllardır evladımızı ölü olarak bildik. Sonra kadının teki karşımıza çıkıp sizin evladınız yaşıyor ve benim yeğenim diyor. DNA testi yaptırıyoruz ve bu gerçek çıkıyor. Biz de ne yapacağımızı bilmiyoruz. Aynı senin gibi. Ya, bizim kızımız büyümüş, evlenmiş, yuva kurmuş. Ama biz bunları görememişiz. Bir ailen var mıydı bunu bile bilmiyoruz. Birbirimize yabancıyız."

Dedikleri ile boğazımda ki yumru büyüdü. Yutkunamadım. "En çok da sen yara aldın bu süreçte. Ama izin ver birbirimizin yaralarını saralım. İzin ver kızımızı tanıyıp, onunla vakit geçirmek istiyoruz." Aslı Hanımın dolu gözlerini baktım. Ben de bir anneydim. Aslı Hanımı anlıyordum. Yüreğinde ki yangının aynısı benim yüreğimde de vardı. O dokunabiliyordu. Benim dokunmam bile yasaktı. Başımı salladım. Sesimi çıkaramıyordum bile. Aynı yürek yangınına sahiptik. "Seni tanımamıza izin verir misin kızım?" Sertçe yutkundum tekrardan. Pars' a baktım. Başını salladı sadece. Gözümden düşen yaşı sildim. Aslı Hanım ve Mahir Beye döndüm. "Tamam, tamam. Tanıyalım birbirimizi." Başımı da eş zamanlı sallıyordum. Saçlarımı geriye attım. "Tamam dedin değil mi? Sen kabul ettin ya kızım. Bundan sonrası daha kolay artık. Önemli olan senin kabul etmendi."

"Bir şartım var." Mahir Bey, Pars' a döndü. "Söyle, oğlum." Başımı iki yana salladım. "Eşim, ben ve ailem zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte bir şeyleri hatta birçok şeyi alttan almanız ve Ala' yı bu süreçte zorlamayıp, kararları ona bırakmanızı istiyorum. Ala bu süreçte yeterince yıprandı. Biraz daha yıpranmasını istemiyorum." Aslı Hanım burukça gülümseyip başını salladı. "Tabi ki de öyle olacak. Geç de olsa kızımızı bulduk. Onu kaybetmemek için her şeyi yapmaya hazırız."

 

 

💦💦💦

 

Alsancak Konağına gidiyorduk. Yemeğe davet etmişlerdi. Pars' ın ısrarı ile kabul etmiştim. Değişiklik olur ve iyi gelirmiş diye diye ikna etmişti. Nasıl ikna olduğumu ben de bilmiyordum. "Pars, hala geri dönebiliriz."

"Ala, güzel sevgilim benim. Bak, canımın içi. Canın yanıyor farkındayım. Benim de canım yanıyor. Bak bütün ülkenin en iyi doktorlarını topladık buraya. Oğlumuz için her şeyi yapıyoruz. Ama bazı şeyler bizim elimizde değil. Kendini hayata kapataraktan da oğlumuza bir faydası olmayacak. Doktorları duydun zaten. Oğlumuz iyiye doğru gidiyor. Ama kendi isteği ile uyuyor hala." Gözlerim yine dolmuştu. "Haksızlık yapmıyorum değil mi oğlumuza?" Elimin üzerinde öpüp yola döndü. "Haksızlık yapmıyoruz hayatım."

"Tamam, o zaman bu gecenin tadını çıkarmaya çalışıcam." Evin önünde arabaya durunca stresle yerimden dikleştim. Beraber arabadan inip evin önüne ilerledik. Üstümde koyu mavi triko bir elbise vardı. Saçımı at kuyruğu yapmış, spor ayakkabı giyinmiştim. Yüzüme makyaj yapmamıştım. Pars ise klasik pantolon tişört yapmıştı. Kapıyı çaldık. Aslı Hanım kapıyı açmıştı. "Hoş geldiniz çocuklar." Hafifçe gülümsedim. "Hoş bulduk." Beraber içeri girdik. Aslı Hanım bana hemen sıkıca sarılmıştı. Hafifçe karşılık vermiştim. Bizi yönlendirmesi ile salona ilerledik. Mahir Bey salonun ortasında duruyordu. Koltuklar da dört erkek vardı. Tekli koltukların arasında tekerlekli sandalye de birisi daha vardı. Geçen sefer yoktu aralarında. "Hoş geldiniz kızım." Hafifçe gülümsedim. "Hoş bulduk Mahir Bey." Aslı Hanım gibi sarılışına hafifçe karşılık verdim. Aslı Hanım elimden tutup koltukların önüne ilerletti. Ben de peşimden Pars' ı çekiştirdim. "Meriç, ikinci büyük abin. Toprak, üçüncü büyük abin. Mert, üçüncü abin ve en küçüğünüz Onur." Baş selamı verdim hepsine. Meriç elini uzatmıştı. Karşılık verip elini hafifçe sıktım. "Ala." Pars' a döndüm. "Eşim, Pars." Pars ile el sıkıştılar. Tekerlekli sandalye de oturan adama yönlendik. "En büyük abin Aziz." Hafifçe gülümseyip elimi uzattım. İlk önce uzattığım elime baktı sonra bana. Arada kalmış gibi tereddüt ile elini uzattı. "Ala, ben de." Bacağıma giren sızı ile yüzümü buruşturdum. Aziz' in kaşları daha çok çatıldı. Pars bunu fark edip bana baktı. "Ala, hemen otur şu koltuğa." Tekli koltuğa oturttu beni. Ağrımın olduğu yere elini koyup ovalamaya başladı. "Tamam, iyiyim. Ani bir sızı girdi. Geçti ama."

"İyi misin kızım?" Başımı salladım. "İyiyim, Aslı Hanım."

"Neyin var kızım?" Mahir Bey de endişeyle yanıma gelmişti. "Önemli bir şey değil. Kazadan sonra geriye kalan bir şey."

"Ne kazası?" Aziz ilk kez konuşmuştu. "3 ay önce kadar bir araba kazası geçirdik ailecek. Bir süre fizik tedavi gördüm. Sağ bacağımı kullanamadım. Ama şimdi sadece arada sızlayan bir bacak kaldı. Çok da önemli değil."

"Olur mu öyle şey kızım? Senle alakalı her şey önemli." Pars endişeli gözlerle bana baktı. Bacağımda ki elinin üzerine elimi koydum. Hafifçe gülümsedim. "İyiyim merak etme." Gözlerinde ki endişe hala gitmemişti. "Tamam, hepiniz yerinize geçin. Konuşalım adam akıllı." Meriç' in konuşmasıyla herkes koltuklara geçti. "Size geldiğimiz de konuşamadık adam akıllı. Şimdi konuşalım. Bahsetsene kendinden biraz." Arkama yaslandım. Bir elim bacağımdaydı. "Pek anlatacak bir şeyim yok. 25 yaşındayım. Pars ile 4 yıldır evliyiz. Annem ve babam, ben ortaokula giderken vefat ettiler. Pars ile bir oğlumuz var." Oğlum aklıma düşünce gözlerim doldu. "Öyle işte."

"Oğlun nerede peki?" Mert, meraklı bir şekilde sormuştu. "Hastane de. Bir süre boyunca orada kalması gerekiyordu."

"Oğlunu nasıl orada bıraktın da buraya gelebildin?" Onur' un suçlayıcı ses tonu ve bakışları ile boğazımda ki yumru büyüdü. Gözlerim daha çok doldu. "Emin ol ki, hastane de o kadar çok kaldım ki. Yoğun bakım ünitesinde ki herkes beni çok iyi tanıyor. Ama ben kendimi hırpaladıkça evladım iyileşmiyordu. Oğlum, uyandığın da paramparça olmuş bir anne değil. Aksine güçlü bir anne ile karşılaşması gerekiyor. Benim paramparça olmuş halim ona yararı aksine zararına olurdu. Burada olma sebebime gelirsek de Onur. Ben de bir anneyim. Ve Aslı Hanımı anlıyorum. Evladından ayrı kalmak onu kaybetme hissinin bile ne kadar berbat olduğunu biliyorum. Kısacası burada bulunma sebebim siz değilsiniz. Mahir Bey ve Aslı Hanım. Onlara evlat acısı yaşattıramam." Pars yanım da diğer elimi tuttu.

"Biz kendimizi tanıt-" Telefonumun çalmasıyla çantadan telefonu çıkardım. Betül hemşire arıyordu. "Betül arıyor." Telefonu aceleyle açtım. "Betül, bir sorun yok değil mi?"

"Ala..."

"Betül! Bir şey mi oldu?"

"Ala... Ala, uyandı. Oğlun uyandı Ala."

"A-an-anlamadım Be-Betül." Elimi kalbimin üzerine koydum. "Ala, oğlun uyandı." Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Ge-geliyoruz şi-şimdi."

"Ala, ne oluyor?" Pars' a döndüm. "Hastaneye gidelim Pars. Hemen gidelim. Beklemeyelim sakın." Titriyordum. "Uyanmış...Pars... Pars uyanmış. Oğlumuz uyanmış. Oğluma götür beni." Pars' ın gözleri titredi. Onu tanıdığım günden beli ikinci kez oluyordu. İlki, hamile olduğumu söylediğimdeydi. İkincisi ise bugündü. "Ta-tamam. Gi-gidiyoruz, Ala. Oğlumuza gidiyoruz."

Bölüm : 20.03.2025 20:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...