
(Karaca'nın gözünden)
Planım oldukça riskliydi fakat vazgeçmek benim kitabımda yoktu. Evi Berra sayesinde biliyorduk, hızlı bir ziyaretin kimseye zararı olmazdı...
Ama hepsinden önce, Beren'i kontrol etmem gerekiyordu bu yüzden eve döndüm. Anahtarım ile sessizce kapıyı açtığımda beni Gümüş karşıladı, Beren ortalıkta yoktu. Onun kaldığı odaya ilerlediğimde uyuduğunu gördüm, içim rahalamıştı.
Onu her gördüğümde içimde bir şeyler hissediyorum... Sanırım onu gerçekten seviyordum.
Kendi odama geçip eksiklerimi yanıma aldım, uzun bir akşam bizi bekliyordu.
Beren bana ulaşamazsa endişelenir miydi? Umarım endişelenmezdi...
Evden çıkmadan önce son kez Beren'i kontrol etmek istedim. Odasına girdiğimde, kabus gördüğünü fark ettim. Nasıl başta anlayamamıştım?
Tıpkı o gece olduğu gibi, onun evinde kaldığım o gece olduğu gibi yine kabus görüyordu... Yine çığlık atıyor, yine soğuk terler döküyordu...
O gece onu kollarımın arasında, saçlarını okşayarak sakinleştirmiştim... Şimdi de aynısını yapsam işe yarar mıydı? İçimdeki ses, o gece söylediklerini kulağıma fısıldıyordu...
"Hadi, yap. Ona yine huzur ver."
Yine içimdeki bu sesi dinlemeyi seçtim, Beren'i böyle görmek beni bitiriyordu...
Onun yanına oturdum, dikkatlice kendime çektim ve başını göğüsüme yasladım. Bir elimle onu sırtından desteklerken diğer elimle saçlarını okşamaya başladım. Sanki kollarımın arasında o küçük kız vardı... Onu ilk gördüğüm günkü küçük kız... Yavaşça onun kulağına eğildim.
"Zambağım, her şey yolunda... Ben yanındayım."
Fısıltıdan oluşan sesim, onu daha da sakinleştirmişti... Daha sıkı sarıldım, bırakmak istemiyordum, sanki bıraksam kaybolacaktı...
"Benim zambağım..."
Zambak, masumluğu simgelemesi ile bilinirdi. Tıpkı Beren'in hayatına kan bulaşmadan önce olduğu gibi... İşte Kanlı Zambak bunu temsil ediyordu, masumluğa sıçramış ve silinememiş lekeleri... Beren'i gördüğümde kanlı bir zambak değil, bembeyaz bir zambak düşünüyordum çünkü onu her gördüğümde o küçük kızı görüyordum. O küçük kız bana gülümsüyordu... İşte ben o küçük kızı korumak istiyordum, onun mutlu olduğunu görmek istiyordum.
"Bu akşam, intikamın alınmış olucak zambağım. Bir daha üzülmeyeceksin, söz veriyorum."
Bir süre onun yüzünü inceledim. Sonra onu yavaşça geri yatırdım ve üstünü örttüm.
"Uyandığında yanında olacağım..."
Bir elimle onun yanağını hafifçe okşadım, sonra derin bir nefes aldım ve odadan çıktım.
☽☽☽
Birkaç saat sonra, Lina dışarıda bizi beklerken Onur ile villaya bakıyorduk. Villa düşündüğümüzden biraz daha küçüktü ve bahçede tek bir adam bile yoktu. Bu bizi şaşırtmıştı.
"Bu normal mi?"
"Emin değilim..."
Onur derin bir nefes alıp bana döndü.
"Başlayalım mı?"
Başımla onay verdim. Ben villanın etrafını saran duvara atladığımda Onur etrafı kontrol ediyordu. Hava iyice kararmıştı, bizleri siyahlar içinde görmelerinin imkanı yoktu.
Duvara çıkıp dengemi kurduktan sonra Onur'a baktım, Lina'nın olduğu tarafa bakıyordu.
"Sorun mu var?"
"Sanki orada biri var.."
"Evet, Açelya orada. Odaklan."
Onur başını salladı ve peşimden duvara tırmandı. Ben önden gidiyordum, Lina'nın söylediğine göre villanın arkasında ki bahçede bir malzeme kulübesi varmış. Tahmini ise bu kulübenin, villaya bağlı bir yolu olması.
Duvardan villanın arkasına dolandık ve bahçeye atladık. Onur hemen arkamdaydı ve etrafa bakıyordu.
"Bu hiç normal değil Karga..."
"Belki yine birini öldürmek için gitmişlerdir."
"Tüm adamları ile mi? Daha detaylı düşünmeliydik."
"Bu iş bugün bitecek ve bizden olan kimseye zarar gelmeyecek, düşünecek bir şey yok."
Ve işte, kulübenin önündeydik. Kilitli olmasını bekliyordum ama değildi, hatta aralık duruyordu. Kısa bir an Onur'a baktım ve sonra ilk adımımı attım.
Ben içeri girdikten hemen sonra Onur'a gelmesini işaret ettim.
İçerisi tozlu ve örümcek ağları ile doluydu, hiçbir eşya yoktu ve çok karanlıktı. El fenerimi çıkarıp duvara tuttum, kapıyı arıyordum. Onur kendi feneri ile yere bakıyordu.
Biz içeriyi ararken kapı aniden üzerimize kapandı. Bir kilit sesi duyduğumuda ikimizde sertçe yutkunduk. Tuzağa düşmüştük!
Onur kapıyı zorluyor, açmak için bir şeyler arıyordu. Çok geçmeden başmın döndüğünü hissettim, uykum geliyordu...
"Kahretsin!"
Onur sinirle kapıya vurup uzaklaştı. Bir an dengesini kaybedip yere düştü.
Gözlerim kararırken bize ne olduğunu anladım, havalandırmadan gelen tuhaf kokulu bir gaz bizim uykumuzu getiriyordu. Daha doğrsu bizi yavaş yavaş bayıltıyordu.
"Sakın nefes alma..."
Onur cevap vermedi... Teslim olmuştu. Kısa sürede bende teslim olmuştum...
☽☽☽
Uyandığımda bir depodaydım. Etrafa baktığımda karşımda elleri ve ayakları bağlı şekilde oturan İlayda ve Yakup'u gördüm. Yerde, bana korku ve endişe dolu gözlerle bakıyorlardı. Ağızları bağlıydı. Odanın diğer tarafına baktığımda kimseyi göremedim...
"Demek misafirimiz uyanmış."
Sesin geldiği tarafa döndüğümde, Çetin'i gördüm...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.17k Okunma |
228 Oy |
0 Takip |
22 Bölümlü Kitap |