16. Bölüm

13.Bölüm

Aleyna Gece Kaya
aleyna_gece

Kar tanesi bilmez ki çığın içinde, çığa sebep...

Oscar Wilde

 

" SELAMLAR BEYLER VE HANIMLAR... İYİ BAYRAMLAR. BU BÖLÜM ÖNCEDEN YAZILDI FAKAT, BAYRAMDA OLDUĞUMUZ İÇİN VE HEPİNİZİN İLK İKİ GÜN TEK VEYA AİLENİZLE GEZDİĞİNİZİ VARSAYDIĞIM İÇİN, MÜSAİT OLMADIĞINIZI DÜŞÜNDÜM. VE BÖLÜMÜ YAYINLAMADIM. OKULUNUZ AÇIK MI ŞUAN VEYA NE ZAMAN AÇILACAK BİLMİYORUM ÇÜNKÜ BEN OKULDAN MEZUN OLALI BAYA OLDU. AMA ŞUAN EVDE OLDUĞUNUZU VARSAYDIĞIM İÇİN OKUYABİLECEĞİNİZİ DÜŞÜNDÜM. TEKRARDAN İYİ BAYRAMLAR. SON ANDA OLDU AMA NEYSE.... İYİ OKUMALAR 😏 "

...........

( HASTANE )

Saat sabah saatlerine geliyordu. Doktor ve Hemşire gelmişti sonunda. Doktor ve Hemşire direk Çınar'ın odasına girmişti. Tam vaktiydi artık. Çınar'ı uyandıracaklardı. Zeynep hanım ve Ahu direk ayağa kalkmıştı. Camdan doktora ve Çınar'a bakıyorlardı. Nefesler tutulmuştu. Hemşire, seruma bir ilaç enjekte etmişti. 2 dakika sonra Çınar hakaret etmeye başlamıştı. Önce elleri hareket etmeye başlamıştı. Ahu bir elini cama yaslamıştı. Diğer elinde ise hala kek vardı. Zeynep keke bakıp gülümsemişti. Kek eğer bozulmadıysa Ahu bunu zorla yedirirdi ona. Eğer bozulduysa da tekrardan yapardı. Çınar gözlerini açmıştı. İlk gördüğü şey beyaz ışıktı. Gözlerini kapatmak istemişti. Ama hemşirenin " Uyandı. " sesi ile tekrardan gözlerini açmıştı. Yan tarafa döndüğünde bir doktor ve hemşire vardı. Üstünde hastane önlüğü vardı. Üniforması nerdeydi ? Ne olmuştu. Kendisi en son operasyondaydı. Neden hastanedeydi ? " Bana ne oldu ? "

" Merhaba. Ben doktorunuz Ayhan. Bana isminizi söyleyebilir misiniz ? "

" Çınar. Üsteğmen Çınar Güner. "

" Kaç yaşındasın Çınar ? "

" 26 yaşındayım. "

" Bana en son ne hatırladığını söyler misin ? "

" Operasyon. En son bağlı olduğum tim ile operasyona çıkmıştım. Sonrası yok. Kendimi burda buldum. "

" Peki bana 3 tane, A ile başlayan isim, 4 tane hayvan , ve 5 tane eşya söyler misin ? "

" Neden ? Ne oldu ki ? "

" Sadece tedbir amaçlı. Lütfen beni dinleyin. "

" Ahu, Ayhan, Alp . "

" Hayvanların ismi ? "

" Yılan, Ördek, Tavşan, Sincap. "

" Peki. Eşyalar ? "

" Sandalye, Masa, Telefon, Kulaklık, Dolap. Tamam mı ? "

" Tamamdır. Teşekkürler. "

" Şimdi ne olduğunu anlatır mısınız bana ? Ben neden burdayım. "

" Operasyonda vurulmuşsunuz. Arkadaşlarınız sizi buraya getirdi. Dün sabah ameliyat oldunuz. Tedbir amaçlı bir gece uyuttuk. Ama şimdi iyisiniz. "

" Arkadaşlarım ? Onlar nasıl ? "

" Onların durumu iyi. Arkadaşlarınız arasında tek yaralanan kişi sizsiniz."

" Anladım. Nerdeler ? Görmek istiyorum. "

" Şuan burda değiller. Ama iki kişi şuan burda. " Diyerek camı göstermişti Doktor. Çınar, cama baktığında iki kişi vardı. Birisi 30'lu yaşlarında kızıla kaçan kahverengi saçlı bir kadındı. Çınar onu tanımıyordu. Ama Murat Üsteğmen'e benziyordu. Saçları dışında... Bu ablası olmalıydı Murat Üsteğmen'in. Gözlerini kadından çekip, hemen yanında duran sarışına çevirmişti. Oradaydı işte. Dolu gözleri ama gülüşü ile ordaydı. Bir eli cama yaslamıştı. Diğer elinde bir kap vardı. Çınar, gözlerini Ahu'dan çekip, elinde ki kaba bakmıştı. Şeffaf bir kaptı. İçinde turuncu bir kek vardı. Bu keki tanımıştı. Portakallı kekti bu. Annesinin yaptığı gibiydi. Olanları hatırlamaya çalışmıştı Çınar. Helikopter'de portakallı kek mevzusu geçmişti. Ahu kek yapacaktı. Hangi meyveyi kullanacağını da Çınar'a sormuştu. Hatta operasyonda Ata'ya kızmıştı Çınar. Yemesine izin vermemişti keki. Ata nerdeydi ? Arkadaşlarınız getirdi demişti doktor. Ata ne haldeydi ? Kesin çok sinirliydi. Murat Üsteğmen'in de sinirli olduğunu düşünüyordu. Cem ve Ceren üzgündü kesin. Ve tabiki herkesi sakinleştirmek yine Nil'e kalmıştı. Ahu'nun nasıl haberi olmuştu onun vurulmasından ? Hiçbir şey bilmiyordu ama öğrenecekti. Tim, üstünü değiştirmeden hastaneye çıkmıştı. Yarbay da askeriyeden çıkmıştı. Tim ve Yarbay aynı anda girmişti hastaneye. Hastaneden içeri girip, Çınar'ın kaldığı odaya geldiğinde camın önünde hemen gözleri dolmuş ve camdan içeri bakan iki kadını görmüşlerdi. Birbirlerine bakmıştı herkes. Neden gözleri doluydu onların. Ne olmuştu. Herkesin içinden geçen cümle acı vericiydi. Eski Yarbay'larından sonra bir kişiyi daha şehit vermeye razı değillerdi. İlk hareket eden Ata olmuştu. " Ne oldu ? NE OLDU ! Neden cama bakıyorsunuz ? " Ahu hala Çınar'ı izlerken, Zeynep Hanım'ın gözleri time değmişti. " Uyandı. Uyandı. O iyi. " dedi sevinçle. Ata geriye doğru adım atmıştı. Uyanmıştı işte. Murat Üsteğmen ve Alp Yarbay direk camın önüne geçmişti. Çınar ordaydı. Uyanmıştı. İyiydi. Gözlerini Ahu'dan çekip, komutanlarına baktı Çınar. Kendilerine öz kafa sallama hareketini yapıp, iyi olduğunu anlatmıştı. Hemen arkasından gelen Cem, Ceren ve Nil'di. Çınar bu sefer onlara bakmıştı. Onlar da iyiydi. Kendisinin de iyi olduğunu anlatan ok 👍🏻 hareketini yapmıştı. Nil, Ahu'nun sağ koluna girerken, Ceren'de sol koluna girmişti. İkisi de gülüşlerini göndermişti Çınar'a. Ahu'ya ise Çınar'ın iyi olduğunu, endişe etmemesini söylemişti. Cam oldukça inceydi. Bu yüzden konuşulanları duyuyordu Çınar. Tuhaflık vardı ama Çınar ilk başta gülse de sonradan kaşlarını çatmıştı. Çünkü eksik vardı. Doktor başka yaralanan olmadığını söylemişti. Ama herkes burdaydı. Murat Üsteğmen'in ablası bile burdayken Ata nerdeydi ? Neden yanlarında yoktu. Ahu ve diğerleri Çınar'ın neden kaşlarını çattığını anlamamıştı. 1 kişi dışında. Ceren anlamıştı. Ata'yı görmediği için, Çınar'ın bu halde olduğunu düşünmüştü. Ve hemen etrafına bakmıştı. Etrafına baktığında geri de şok içinde duran Ata'yı görmüştü. Ceren de kaşlarını çatarak, Ahu'nun kolundan çıkıp Ata'nın yanına gelmişti. " Gel buraya salak ! Çınar'ı görmediğin için hepimize kan kusturdun. Şimdi uyanmışken, burda duramazsın. " diyerek Ata'yı kolundan çekiştirip, camın önüne getirmişti. Ata ve Çınar göz göze gelmişlerdi. İyiydi kardeşi. İkisi de aynı anda derin nefes vermişti. Doktor ve Hemşire'nin kontrolü bittiğinde ikisi de dışarı çıkmıştı. " Çınar Bey'in durumu iyi." dedi Hemşire. Bir derin nefes sesi gelmişti. Ahu'ya aitti bu. Çınar'ın iyi olduğunu duyunca rahatlamıştı. Tüm gece hastanede kapısının önünde beklemişti. Çınar iyiydi. Doktor da iyi olduğunu söylemişti. Herkes rahat bir nefes almıştı. " Kendisini görebilir miyiz ? " Soru Nil'den gelmişti. " Tabi ki. Ama fazla yormayın. " Doktor ve Hemşire gittikten sonra hepsi odaya gelmişti. Önce Ata, ardından Ahu, ardından Murat Üsteğmen, ardından Yarbay Alp, ardından Cem, Nil, Zeynep hanım, ve Ceren girmişti. " Sen iyisin değil mi ? " Ahu'nun utanarak, sorduğu soru ile Çınar gülümsemişti. " Evet. İyiyim. O elinde ki ? " Ahu utanarak kek kalıbına bakmıştı. " Şey bu portakallı kek. Ben sen vurulmadan önce yapmıştım. Ama geceden kalma bu. Bayatlamıştır. Ben yaparım sana yine. " dediğinde, Çınar zorda olsa kek kalıbını Ahu'nun elinden almıştı. " Bayatta olsa ben yerim bunu." Ceren, elinden Çınar'ın kek kalıbını alıp kenara koymuştu. " Yiyemezsin." Çınar'ın gözleri Ceren'e dönmüştü. Onu öldürmek istiyordu. " Neden ? "

" Hastanedesin. İzin vermezler. Çıkana kadar hastane yemeklerini yiyeceksin."

" Hayır. Ben keki yiyeceğim."

" Yemeyeceksin. "

" Yiyeceğim ! "

" Yemeyeceksin! "

" Yiyeceğim." Çınar, Ceren'in masanın üstüne koyduğu keki almıştı. Bu sefer keki elinden alan Nil'di. " Laf dinle. Çıkınca yersin işte. " Çınar 5 yaşında çocuk gibi yanaklarını şişirmişti. " Ben yaparım sana yine. Sen üzülme." Ahu'nun söyledikleri ile Çınar ona gülümsemişti. Hayatta bir ilk olmuştu. Çünkü Ahu, Çınar'ın yatağının yanına oturup elini tutmuştu. Çınar ise önce şaşırmış fakat elinin tersini okşayarak kendince cevap vermişti. İkisi gülerken, Ata yine rahat durmayacak gibiydi. Önce ellere sonra ikisinin birbirine gülen gözlerine bakmıştı. " Kardeşim ? Kekten bende yiyebilirim artık değil mi ? " Çınar'ın bir eli Ahu'nun elinde dururken, diğer elini hemen yanında duran fazlalık yastığı Ata'nın kafasına atmıştı. " Sen neden gebermiyorsun lan artık. Siktir git. Yok sana kek. " dediğinde Ahu daha fazla gülmüştü. Çınar, Ahu'ya tekrar dönüp özür dilemişti. Ama 1 dakika sonra tekrar kaşlarını çatmıştı. Çünkü Ahu, Ata'ya ona ayrı yapacağını söylemişti. Ata ise sevinip ' canım yengeme ' bağlayınca, Ahu utanmıştı. Ahu'yu utandırdığı için de Çınar yine sinirlenmişti. Utanmak ona yakışıyordu. Ama Çınar, sadece kendisine utanmasını istiyordu. Kapısı tıkladığında 3 kişi girmişti içeri. Bartın, Hannah, ve Boris... Bartın'ı tanıyorlardı. Garipsememişlerdi. Ama Hannah ve Boris'i bilmedikleri için tuhaf bakıyorlardı. " Selam. Nasılsın Çınar ? "

" İyiyim Bartın. Abarttıklarına bakma." Bartın'a sakince başı ile selam verdikten sonra Ahu'ya dönmüştü Çınar. " Bana su verir misin ? " diye ricada bulunduğunda Ahu yan masada duran sürahiden, bardağa su doldurmuş ve Çınar'a içirmeye başlamıştı. " Bartın bu arkadaşlar kim ? " Soru Yarbay'dan gelmişti. Bartın, " Tanıştırayım arkadaşlar. Boris ve Hannah. Kardeşlerim." dediğinde herkes şok içinde Boris ve Hannah'ı izliyordu. Çınar ağzından suyu püskürtmüştü. Ahu bile şok içinde Boris ve Hannah'ı izliyordu. İsimleri yabancıydı. Bartın kardeşim demişti. Bartın'ın bir yanı yabancı mıydı? " Senin ailen türk değil miydi ? " Soru Nil'den gelmişti. " Türk tabi ki. " Herkesin kafası karışmıştı. " Nasıl oluyor abi o zaman ? " Soru Cem'den gelmişti. Bartın konuya gireceği zaman, Hannah duruma el atmıştı. " Boris ve Bartın'ın annesi bir ama babaları farklı. Bartın'ın annesi, kocası ile ayrılıp, Amerika'ya taşındıktan sonra Boris'in babası ile karşılaştılar. Ve aşık olarak evlendiler. Bu yüzden Boris ve Bartın'ın anneleri aynı ama babaları farklı olduğu için öz kardeş oluyorlar." Herkes Boris ve Bartın'ı izliyordu. Fiziksel olarak çok fazla benzerliği yoktu ikisinin. Boris'in saçları koyu kahve tonlarındaydı. Göz rengi ise elaydı. İki renk vardı. Gözlerinin ortası kahve, kenarları yeşildi. Bartın'ın saçları ise açık kahveydi. Gözleri ise normal açık kahveden oluşuyordu. Hannah ve Boris daha fazla fiziksel olarak birbirlerine benziyordu. Hannah denen kızın aynı Boris gibi koyu saçları vardı. Fakat, Boris'in aksine onun gözleri normal yeşildi. " Peki sende mi öyle oluyorsun? Yoksa başka türlü mü ? " Soru Nil'den gelmişti. Merak ediyordu. Operasyona çıkmadan önce Bartın ve babasının tanıştığını öğrenmiş ve kan bağı olmasa da babasından dolayı üvey kardeş olduğunu öğrenmişti. Henüz yüzleşememişti. Eğer Boris denen adam ve Hannah dedikleri kız, Bartın'ın öz kardeşi ise kendisinin üvey kardeşi oluyordu. Hannah, " Ben farklıyım. Benim onlarla kan bağım yok. " dediğinde Ceren " Nasıl kardeş oluyorsun o zaman ? " diye sormuştu. Boris sıkıldığını belli eder şeklinde sesli nefes almıştı. " Biz uzun süredir Hannah ile birlikteyiz. Ben kardeşim olarak gördüğüm, daha doğrusu bugüne kadar tek kardeşim olarak onu gördüğüm için oluyor. Hannah benim olmayan kız kardeşimdi. Sonra annem ölmeden önce bir erkek kardeşim olduğunu öğrendim. Yıllar önce bırakmak zorunda kalmış. Geri döndüğünde bulamamış bir daha. Ölmeden önce annem hepsini bana anlattı. Adını, soyadını, yaşını, nasıl bir görünüşte olduğunu söyledi. Bende Hannah'a söyledim. Hannah benim kız kardeşim gibi gördüğüm biri olunca, Bartın'ın da üvey kız kardeşi oluyor. Tıpkı sizin durumunuz gibi. " Son cümleyi Nil ve Bartın'a söylemişti. Tim bu sefer onlara bakmıştı. " Ne oluyor lan ? Sizde mi kardeşsiniz ? " İsyan Ata'dan gelmişti. Nil, ilk önce Bartın'a bakmış, daha sonra diğerlerine dönmüştü. " Üvey. Üvey kardeş. Hoş kardeşlikte denmez. Çünkü bu ahmak beni bildiği halde hiçbir bok demedi. Babam bizden ayrıldıktan sonra Bartın ile karşılaşmış. Hani babam eski İstihbarat'cıydı ya. O zamanlar Bartın'ın çalıştığı Teşkilat'ta kıdemlilerden biriymiş. Babam Bartın ile karşılaştıktan sonra bırakmamış onu. İstihbarat ajanı olmasına yardım etmiş. Bundan dolayı bizde böyle oluyoruz. Bartın'ın üvey kardeşi konumundayım. Malesef..." Sonda ki iç çekiş can sıkıcıydı. Tim şok içinde bu dördüne bakıyordu. Şaşırmışlardı. Herkesin kafasında şuan ' AMENO AMENO DORİME ' şarkısı çalıyordu. " Benimde." dedi Boris. " Sadece Bartın'ın değil benim de üvey kardeşim oluyorsun. Dolaylı yoldan. " diye devam etmişti. Herkes şuan alakasız ama bir yandan o kadar alakalı dördülüyü izliyordu. Nil, Boris'in söylediklerinden sonra gözlerini devirmişti. Nil'in gözlerini devirdiğini görünce Boris'te kaşlarını çatmıştı. Hannah ve Bartın ise birbirine bakıyordu. Hannah ve Bartın fiziksel olarak benzemiyordu ama anlaşılan karakter olarak benzerlikleri vardı. Nil ve Boris ise fiziksel olarak birbirlerine benzemiyordu. Fakat onların karakteri de aynıydı. İkisi de soğuk bakışlı ve sinir bozucu insanlardı. Nil'in bir öz kardeşi olsa Boris olurdu. Aynı şey Bartın içinde geçerliydi. Bartın'ın öz bir kız kardeşi olsa o kişi Hannah gibi olurdu. " Şimdi bir şey soracağım. Daha doğrusu çok sorum var. Bir nasıl Bartın'ı buldunuz ? Diğer sorum da burda ne işiniz var ? Ve Çınar'ın vurulduğunu nasıl biliyorsunuz." Soru Cem'den gelmişti. " Bartın'ı kolayca bulmamızın sebebi onun gibi olmamız. Hannah'ta bende ajanız. Amerika'da İstihbarat ajanıyız. Buraya gelmemizin sebebi annem. " Gözleri Bartın'a bakmıştı Boris'in. " Daha doğrusu annemiz. Kendisi kanserdi. Yeni vefat etti. Türkiye'de bu şehre gömülmek istediği için buraya getirdik. Kendisinin memleketiydi sonuçta. Bartın'ın yanına gittim hemen. Yıllar önce mecburen ayrılmış olsalarda, sonuçta annesiydi. Bilmek ister ve cenazeye gelmek ister diye düşündüm. Arkadaşınızın vurulduğunu da Bartın söyledi. Gece bizim kaldığımız oteldeydi. " Boris söyleyeceklerini bitirdiğinde bu sefer elini Ceren kaldırmıştı. Sanki lise de bir öğretmenden söz istiyor gibiydi. Hali komikti . " Benimde sorum var. Türkçe nerden biliyorsunuz ? "

" Bana Bartın ve benim annemiz öğretti. Arada nadir de olsa Türkiye'ye tatile gelirdik. Dilinizi anlamadığımı ve zorlandığımı söyleyince annem bana ve babama Türkçe öğretti. Hannah ise Türkçe'yi benim sayemde biliyor. Ona da ben öğrettim. " Boris sözlerini bitirip, önce Nil'e elini uzatmıştı daha sonra da time bakmıştı. " Resmi olarak tanışmış olalım. Ben Boris Barış Honest. " Nil başta şaşırsa da sonradan kibarlık olsun diye Boris'in elini sıkmıştı. " Nil Kalaycı. " Boris ilk defa geldiğinden beri gülümsemişti. " Biliyoruz. " dediğinde Nil elektrik çarpmış gibi elini çekmişti. Şok olmuştu. Bartın bahsetmiş miydi ? Bartın'a baktığında, Bartın da şok içinde Boris'i izliyordu. Söylememiş olmalıydı. " Nerden biliyorsun ? " Bartın da bunun cevabını istediği için kafasını sallamıştı. " Bartın'ı araştırdığım zaman senin ismine ulaştım bir şekilde. " Nil tekrardan gözlerini devirip, Boris'in hemen yanından biraz uzaklaşmıştı. Ceren'in yanına geçmişti. Hannah, Nil'in uzaklaştığını görünce gülmüştü. Nil'in yanına gidip bu sefer elini o uzatmıştı. Nil de elini sıkarak karşılık vermişti. " Bende Hannah Holy Walker. "

" Ne zaman olacak cenaze ? " Yarbay kendini hemen toparlayıp, asıl konuya takılmıştı. " Bugün saat 11'de. " Boris'in konuşması ile Yarbay kafasını sallamıştı. " Geleceğiz. " dediğinde Bartın ve Boris ona dönmüştü. " Tanımıyorsunuz ki. Tanımadığınız birinin cenazesine mi katılacaksınız ? " Boris'in sorduğu soru timi husursuz etmişti. Nil, " Bizden birinin yakınının cenazesi bu. Elbette geleceğiz." dediğinde Boris ona dönmüştü. " Sende mi geliyorsun ? " dediğinde Nil kafasını sallamıştı. " Hepimiz geleceğiz sen rahat ol. " dediğinde herkes Çınar'a bakmıştı. Bunu söyleyen Çınar'dı. " Sen otur oturduğun yerde. " demişti Ata. Herkes kafasını sallamıştı. " Haklı. Sen vurulmuşsun. Biraz daha dinlen." Hannah'ın söyledikleri ile Çınar kaşlarını çatmıştı. " Geleceğim. Sizde beni tanımıyordunuz. Ama buradasınız işte. Ayrıca kim olursa olsun askerler için her anne aynıdır. O anne hepimizin." dediğinde Hannah gülümsemişti. " Çok tatlısınız. Türkler vicdanlı, saygılı derlerdi. Saçma derdim. Ama doğruymuş. " Hannah anlaşılan Ceren gibiydi.... Boris, " Biz gidelim o zaman." dediğinde tim ona dönmüştü. Murat Üsteğmen , " Nereye burdan birlikte geçerdik törene. " demişti. Boris bu sefer ona dönmüştü. " Babam... Buraya gelmiş. Cenaze için. Karşılamamız lazım. " demişti. Bartın, gelip gelmeme konusunda Boris'e soru sormuştu. Boris ise gerek olmadığını, Hannah ve kendisinin halledebileceğini, cenazede görüşeceklerini söylemiş ve reddetmişti. Daha sonra da Çınar ve diğerlerine son kez selam verip, Hannah ile birlikte çıkmıştı. " Sen cenazeye gelmeyeceksin ! " Ceren, Çınar'a carlıyordu. " Beni bir bırakın. Gelmek istiyorum. İyiyim. "

" Olum dur durduğun yerde. " Bu sefer ki uyarı Yarbay'dan gelmişti. Çınar, bu sefer Yarbay'a bakmıştı. " Komutanım. Yemin ediyorum tek gelirim. Beni burda bırakamazsınız herhalde. " dediğinde Murat Üsteğmen sıkılmış gibi tuttuğu derin nefesi vermişti. " Komutanım yapar bu. İzin verelim gelsin. Ayrıca yanında biz varız. Ahu da var. Kendisini zorlamasına izin vermez. Öyle değil mi Ahu ? " dediğinde Ahu kafasını sallamıştı. Bu halde dışarı çıkmasını istemiyordu. Ama Çınar'ın söyledikleri korkutmuştu. Özellikle Murat konuştuktan sonra daha fazla endişe etmişti. Tek başına kafayı yiyip gelmeye kalkacağına, onlar yanındayken kalkması daha iyiydi. " Evet ben olurum. Siz de olursunuz. Ama cenaze bitince tekrar hastaneye geleceğiz. " Ahu, Çınar'a bakmıştı. " Değil mi ? Geleceğiz." dediğinde Çınar zorda olsa kafasını sallamıştı. Normalde olsa gelmezdi ama karşında ki kadını kırmak istemiyordu. Onun için endişe ettiğini anlamıştı. " Söz. Geleceğim. Bende geleyim cenazeye. Gerçekten bitince geleceğim Komutanım. " dediğinde Yarbay ' öyle mi ' der gibi bakıyordu Çınar'a. Çınar ise ' el mahkum ' der gibi Ahu'yu göstermişti. Yarbay kafasını sallayıp, " Tamam geliyorsun. Ama bitince Ata ve Ahu seni hastaneye geri getiriyor. Ve sende dinleneceksin bu hastanede. Ve bu bir rica değil. Bu bir emirdir. " dediğinde Çınar kafasını sallamıştı. " Emredersiniz Komutanım." dediğinde Yarbay herkese son selam verip çıkmıştı. Tim'e de geç kalmamasını söyleyip gitmişti. Yarbay gittikten 2 saat sonra da tim çıkmıştı.. Askeriye'ye gidip üstlerini değişeceklerdi. Bu bir şehit töreni olmadığı için üniforma ile gitmeyeceklerdi. Sivil olacaklardı. 2 saat sonra tekrardan hastaneye gelmişlerdi. Çınar'a kıyafet getirmişlerdi. Kızlar ve diğerleri çıktığında içeri de sadece Ata vardı. Çınar üstünü değiştirmeyi bitirdiğinde o da çıkmıştı Çınar ile birlikte. Cenazeye gidiyorlardı. Çınar ve Murat Üsteğmen arabanın ön koltuğuna binmişti. Diğerleri arkadaydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.04.2025 21:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...