DİP NOT : Herkese selamlar. Bölümün geç geldiğinin farkındayım. Bunun sebebi ise telefonumda kayıtlı olan kolay paketimden dolayı bir durum. Ben bu hikâyenin bölümlerinin, ve bu kitap bittikten sonra yayınlayacağım yeni hikâyenin bölümlerini, buraya telefonumdan yazarak atıyorum. Yani bölümleri yayınladığım cihaz benim kendi kişisel telefonum. Evde daha önce bir wifi ağım vardı. Fakat şuan yaşadığım şehire taşındığım da iptal ettirmiştim. Yani şuan yaşadığım evde herhangi bir wifi ağım yok. Bu yüzden de ben sosyal medyalarıma girerken, video izlerken, bu uygulamaya şuan yazdığım hikâyenin bölümlerini atarken, ve diğer işlerim için kendi kişisel telefonumda bulunan internetimi, tarifemde kayıtlı olan kolay paketi kullanıyorum. Kullandığım kolay paket ise 28 günlük olduğu için, ve ben neredeyse her şeyde İnternet kullandığım için bazı zamanlar, kolay paketimde dahil olan dakika ve sms'den daha önce internetimi bitirebiliyorum. Kolay paketimde dahil olan internetim gereğinden önce yani normal yenilenme gününden önce bitmediği sürece zaten elimden geldiği kadarı ile bölümleri çok sık atıyorum. Son bölümün üzerinden baya zaman geçti dediğim gibi ve bunun sebebi, benim yine bu ay paketimde olan interneti normalde bitmesi gereken zamandan daha erken bitirmem. Ve internete girememem. Bu yüzden de bu bölüm geç geldi. Paketim 28 günlük olduğu için, 28 gün içinde yenileniyor. Yani internetimi erken bitirdiğim zaman yenileme zamanına kadar, başka herhangi bir ek internet alamıyorum. Paketimin yenilenme süresine birkaç gün daha var. Fakat şuan elimde geçici süreliğine wifi ağı bulunduğu için, bölümü atmak istedim. Kayıtlı olan kolay paketim yüklendiği zaman, tekrardan aktif olacağım. Anlayışınız için teşekkür eder, ve iyi okumalar dilerim.....
Bölüm Şarkılarımız : Yüksek Sadakat - Haydi Gel İçelim
Evdeki Saat - Uzunlar
..............
" Haydi Gel İçelim. Derdini al da gel. Haydi gel içelim !!! " Boris, Nil ve Bartın'ı havaalanından almış ve otele gelmişti. Şuan oda da Hannah amaçsızca şarkının ritmi ve elinde ki beyaz şarap bardağı ile dans ediyordu. " Güzelim bir sakin olsan. Akşam da oldu. Rahatsız olacak oteldekiler. " Hannah gülerek Bartın'a dönmüştü. Hannah, " Ben kontrol ettim. Oda ses geçirmiyor fazla." dediğinde Nil şok içinde Hannah'a bakmıştı. " Sen ciddi misin ? Hangi arada kontrol ettin sen onu ? " Boris, doğrudan Nil'e dönmüştü. Boris, " İlk yerleştiğimizde. " dediğinde Nil'in şok içinde baktığı kişi bu sefer Boris'ti. Bartın kollarını öne bağlamış, konuşmaları izliyordu. Nil, " Ciddi misiniz? Sende mi kontrol ettin ? " dediğinde Boris ve Hannah aynı anda kafasını aşağı yukarı sallamıştı onaylayarak. " Neyse dansımı böldünüz. Devam ediyorum. Hadi gel içelim." Hannah dans etmeye devam ederken, Nil, Bartın ve Boris kollarını öne bağlamış, Hannah'ı izliyordu. " Ne ? Ne bakıyorsunuz ? Ben türk şarkıları çok sevdim. " Sonrası Hannah'ın 2 saat dans etmesi, ve gecenin sonunda Bartın'ın, Nil'i Askeriye'ye bırakması ile sonlanmıştı. Şuan Askeriye'nin bahçesindelerdi. Bir bankta oturuyorlardı. " Nasıl tanıştınız ? " Nil'in aniden sorusu ile Bartın ona dönmüştü. " Kiminle ? "
" Babamla. Onunla nasıl tanıştın ? Nasıl katıldın onlara ? Nasıl bir insandı? Çünkü ben hatırlamıyorum. " Bartın'ın ici yanmıştı. " Gecenin ikisiydi. Annem uyandırdı beni. Kurtulmamı istedi. Uyuyordum. Beni uyandırdı. ' Gitmen lazım annecim. Kaçman lazım.' dedi. 8 yaşındaydım. Benimle gelmesini istedim. Kabul etmedi. Yakalanırız diye korktu. Kendini kurtaramadı ama beni kurtardı. O geceden sonrasında ki iki gün benim doğum günümdü. Baban buldu beni. Doğum günüm için marketten küçük kek almıştım. Baban geldi yanıma. Ne yaptığımı sordu. Doğum günüm bugün. 9 yaşına giriyorum dedim. Bu yüzden mi kek üflüyorsun dedi. Doğum günlerinde kek ve pastalar üflenmez mi diye sordum. Bana kek ve pastaların değil, mumların üflendiğini söyledi. Mum bulamamıştım ben. Aslında bulmuştum ama o da paralıydı. Ben annem beni bulana kadar, benim için hazırladığı eşyaların arasında ki parayı idareli harcamaya çalışıyordum. Mum bulamadım bulsam bile yakamam, çakmağım yok dedim. Benden uzaklaştı. Nereye gittiğini umursamadım bile. Çünkü yabancıydı. Acımıştı bana. Biraz sohbet edip, evine gitti diye düşündüm. Ama öyle olmadı. 10 dakika sonra geri geldi. Elinde meyveli pasta vardı. Üzerinde ise yanmayan 9 yazılı bir mum. Herhangi bir meyveye alerjimin olup olmadığını sordu. Yok dedim. Çünkü yoktu. Çakmak çaktı. 9 yazılı mumu yaktı. Üfle dedi. Ben üflemeden ona baktım. Çünkü annem doğum günü pastası yaptığı zaman, ve ben mumu üflerken sürekli dilek tutmanı söylerdi. Babana baktım. Annem gibi ' dilek dile ' diye tuttursun diye. Anlamadı fakat ben pes etmedim. Dilek dilemeli miyim ? diye sordum. Baban dilekler konusunda özgür olabileceğimi, içimden nasıl geliyorsa öyle davranmam gerektiğini, hayatta güveneceğin tek şeyin içinde ki ses olduğunu söyledi. ' İçinde ki sese kulak ver. O sana ne yapman gerektiğini ve neye ihtiyacın olduğunu bilir. Sırtını dönme o sese.' dedi. Ben dilek diledim. Annemin yaşaması için. Daha sonra da kim olduğum ve neden sokaklarda olduğuma dair olayları anlattım. Bana ben gizli polisim dedi. Ajan olduğunu o zamanlar söyleyemeyeceği için sadece polis olduğunu anlattı. Evime gittim onunla. Kimse yoktu. Ne babam vardı ne de annem. 2 gün sonra babamı ölü olarak bulduk. Şerefsiz yine sarhoştu. Ölüsü bile leş gibi rakı kokuyordu. Bu hayatta içmeyeceğim tek alkol rakıdır. Duyduğuma göre birine saldırmış. Kadın kendini korumak için, yanında ki taşı kafasına geçirmiş onun. Beyin kanamasından gitmiş. Kadının yanına gittim biliyor musun ? Cezavine. Ziyaretine. Ben 9 yaşındayken o kız 19 yaşındaydı. Suçlu kendisi değildi ama öldürdüğü kişinin benim babam olduğunu anlayınca benden özür diledi. Sarıldım ona. Babamın kötü bir insan olduğunu bildiğimi söyledim. Ben ondan özür diledim. Cinayetten 20 yıl alsa bile sonradan senin baban engel oldu. Nefsi Müdafaa'ya çevirdiler. 20 yıldan 7 yıla çevirdiler. Kız 19 yaşında girdiği cezaevinden 25 yaşında çıktı. İlk bulduğu kişi bendim. Veda etmeye geldiğini söyledi. Yurt dışına çıkacağını, cezası bittiği için yurt dışına çıkarken sorun yaratılmayacağını söyledi. ' Ben gidiyorum ' dedi. Aşık olmuş. Babanın ayarladığı ve kızı savunan Avukat, ona aşık olmuş. Cezası bitene kadar beklemiş. Cezavinin son gününde ise evlenme teklifi etmiş. Kızda sevdiği için kabul etmiş. Birlikte yurt dışına çıktılar. En son duyduğuma göre, Avukat, orda avukatlık yapmaya başlamış. Kadının da kendine ait restoran-cafe mekanı varmış. Üst kat restoran aşağı katı cafe. Kadın benimle vedalaşmaya geldiğinde Ben babanı kaybetmiştim o zamanlar. Şehit olmuştu. İstihbarat sahip çıktı bana. Bir ev verdiler. Ben gerçek ajan olana kadar, ihtiyaçlarımı karşıladılar. Ve eğitim gördüm. Baban yaşarken, o beni zaten egitiyordu yavaş yavaş. Ama onun bana yaptığı eğitimler ileriye hazırlık amaçlıydı. O öldükten sonra ise İstihbarat'ın bana verdiği eğitim gerçek eğitimlerdi. Babanın vasiyetiymiş. Sonradan anlattılar. Bir arkadaşı vardı. Beni eğiten baş eğitmen. Benden önce ki baş eğitmen. O babanın arkadaşıymış. Ankara da şuan. O eğitti beni. Baban, ona bir şey olsa bile ilerde ailemi bırakma sahip çık demiş. Sende dahil. Haberin yok ama seni de uzaktan izlemişler. O girdiğin askerlik eğitimlerin var ya ? O eğitimlerin, orda ki seni izleyen arasında bile o varmış. Ben seni isim olarak tanıyordum. Babanın cüzdanında senin küçüklük fotoğrafın vardı. Nil benim kızım demişti. Tanışmak istemiştim seninle o zamanlar. Çünkü karşımda ki adamın öz olmadığını biliyordum ama öz babamın yapmadığı babalığı senin baban yapmıştı bana. Bu durumda sende kardeşim oluyordun. Umarım demişti sessizce baban. İkimizin tanıştığı günü, sabırsızlıkla bekleyeceğini söylemişti. Biz tanıştık. Ama baban yok. " Bartın'ın sözleri Nil'in çökmesine neden olmuştu. Onunla karşılaşmak isterdi. Belki dertleşmek. Nil kendini toparlayıp, Bartın'a dönmüştü. " Mezarı ? Nerede mezarı ? " Nil yarın doğum gününden önce mezara gidecekti. " Boris'in annesini gömdüğümüz mezarlıkta. Yukarı tarafta. "
" Yarın doğum gününden önce gider miyiz ? Sen ordaydın . Hatırlıyorsundur. Gitmek istiyorum. "
Nil ve Bartın sabah buluşmuş ve mezarlığa gelmişti. Dün gece konuştuktan sonra Nil içeri geçmiş, Bartın da evine gelmişti. Sabah buluşmuşlardı. Şuan mezarlıktaydı ikisi de. Nil'in elinde karanfiller vardı. Babası onu severdi. Annesi de severdi. Babası annesi karanfilleri seviyor diye seviyordu bu çiçekleri. Mezarın başında şuan ikisi birlikteydi. Mezar taşında Kenan Kalaycı yazıyordu. Doğum tarihi 27 Temmuz. Ölüm Tarihi 27 Ağustos. Yılları önemsememişti Nil. Sadece tarih vardı önemsediği. Karanfilleri mezarın başına bırakmıştı. " Ben geldim." demişti. Sonradan Bartın'a bakmıştı. " Biz geldik. " diye düzelttmişti. Mezar taşını okşuyordu Nil. " Baba biz tanıştık. Baba ben asker oldum. " diye devam etmişti. " Baba annem şehit oldu." diye yine konuşmuştu. " Baba ben 24 yaşındayım. " demişti tekrardan. Bugüne kadar ne söylemek ne anlatmak istiyorsa hepsini anlatmıştı. " Baba rüyamda biri var. Sana benziyordu. Ama sen değildin amcamdı. Onu hatırlıyorum. Annem ve sen beni korumak istemiştiniz ondan. Ama nedenini hatırlamıyorum." demişti. Hala mezarın başındayken, bir ses duymuşlardı. Bartın direk o tarafa döndüğünde çalılıkların arasından ses gelmişti. Birinin ayak sesi geldiğinde Bartın silahını çekip, kişinin peşinden koşmuştu. Ama bulamamıştı. Ama birinin burda olduğu kesindi. Bartın geri geldiğinde Nil ona sorar gibi bakıyordu. " Kimdi o ? Yakaladın mı ? " Bartın kafasını sallamıştı reddederek. " Hayır. Maskesi vardı. Kamera kaydı da olmaz burda. Elimizden kaçırdık. " dediğinde Nil ümitsizce başını sallayarak onaylamıştı onu. Tekrardan mezara dönmüştü. " Nil artık gitmeliyiz. Hannah bizi bekliyor. " Nil tekrardan onaylayarak sallamıştı kafasını. " Baba ben iyiyim." demişti en son. Ve Bartın ile birlikte mezarlıktan ayrılmıştı. Doğum günü için önce, Askeriye'ye geçmişti Nil. Araba da " Evdeki Saat - Uzunlar " çalıyordu. Duruma uyan bir şarkı olabilirdi bu. Bartın, Nil'i bıraktıktan sonra kendi evine geçmişti doğum günü için hazırlanmaya. Nil tim ile birlikte gelecekti cafeye.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |