Onlar 6 kişiydi. Üsteğmen Çınar Güner, Üsteğmen Ata Yüksel, Astsubay Cem Kara, Astsubay Ceren Kara, Astsubay Nil Kalaycı, Kıdemli Üsteğmen Murat Erdoğan.... Yarbay'ları yeni şehit olmuştu. Başka bir Yarbay yanlarına gelmişti. Bomba patlamıştı. Ceren ve Cem zamanında müdahale edememişti çünkü tuzağı fark ettiklerinde çok geçti. Yarbay dışında hiçbir can kaybı olmamıştı bu timin. Şimdi ise bir kişi eksikti. Murat Erdoğan tuzağı fark ettiğinde herkesi dışarı çıkarmak için, bağırmıştı. Herkes çıkmıştı. Bir kişi dışında.... Cem yoktu. Gölge timi onun dışarı çıktığını görmemişti. Önlerinde yanan bir ev vardı. Ceren, Cem'in olmadığını görünce içeri girmeye kalkmış ve başarısız olmuştu. Çünkü onu Nil engellemişti. Timin şuan hissettikleri o patlayan bombadan daha ağırdı. Murat Erdoğan korkuyordu. Hayatında ilk defa korkuyu hissetmişti. Patlayan bir ev vardı ve bağlı olduğu timden bir kişi ortada yoktu. Murat Üsteğmen'in, şehit olan Yarbay'dan başka bir şehit vermeye tahammülü kalmamıştı. Ceren ikizi için korkuyordu. Çünkü biliyordu ki kalpleri tekti. Doğduğundan beri yanındaydı Cem. Gözlerini ilk açtığında gördüğü ilk kişi Cem olmuştu. Cinsiyetleri farklı olsa bile sürekli aynı giyinirlerdi. Aynı kıyafet olmasa bile aynı renk giyinirlerdi. Canı yandığında onu anlayan ilk kişi Cem olmuştu hep. Kaybolsa bulurdu. Daha önce ikisi de terörist tarafından kaçırılmıştı. Cem hafızasını kaybetmişti ama o boşluk içinde hatırladığı tek kişi Ceren'di. Ceren işkence görürken, gözünün önüne getirdiği kişi Cem'di. Şuan hissettiği boşluk kötüydü. Hiç hissi yokmuş gibi, robot gibiydi Ceren. Nil'in teselli sözlerine kulaklarını kapatmıştı. Sadece yanan evi izliyordu. Ata yıkılmıştı. Cem'in kaçırıldığı zaman, onun sebebiyle kaçırılmıştı. Başka bir baskında, gözünü Cem'in üstünden 5 dakikalığına ayırmıştı ve Cem kaybolmuştu. Ata ve Çınar ön tarafa bakarken, Cem ve Ceren de arka tarafı kontrol etmeye gitmişlerdi. Ata ve Çınar arka tarafa geldiklerinde Cem ve Ceren yoktu. Ata ve Çınar delirmek üzereydi. Bir daha kaybetmeye tahammül edemiyorlardı. Nil ruhsuz görünüyordu ama onun da acısı içindeydi. Bir mucize bekliyordu sadece. Nil, mucizelere inanmazdı. Ama hayatında ilk defa inanmak istemişti. " Mucize denen bir şey varsa, şuan olsun. " diyordu.
" Çıkmadıysa ve nefes alıyorsa kendi ellerim ile öldüreceğim onu. "
Umutlar tükenmek üzereyken biri görünmüştü. Yan taraftan. Cem.... Cem çıkmıştı işte. Kucağında Murat'ın biraz önce ki gördüğü ceset vardı.
" Komutanım ailesine haber verelim çocuğun. Gelip doğru düzgün cenazelerini alsınlar. Mezarı olsun. "
" Gel buraya gel. Başlarım senin Komutan'ına. Manyak mısın? "
Nil, Cem'den çocuğun cesedini alır almaz, Ceren, Cem'in boynuna atılmıştı. Ceren ile sarılmaları bittikten sonra Çınar ve Ata'ya dönmüştü Cem.
" Manyak mısın lan sen ? 10 aylık mısın lan ? 10 aylık mısın? Ölüp ölüp dirildim lan burda. " Çınar ve Cem'in de sarılması bittiğinde Ata, Cem'in önüne geçmişti ama sarılmak yerine Cem'in suratına bir yumruk geçirmişti.
" Komutanın ne yapıyorsunuz ya ? Niye yumruk yedim ben şimdi ?
" Bana bak senin kafanı kırarım. Öldüm lan burda. " Diğerlerine de sarıldıktan sonra Murat Üsteğmen telsizi açmıştı. Yarbay'a haber verecekti. " İyiyiz. Yaralımız, şehitimiz yok dönüyoruz. "
" Cem iyi komutanım. Son dakikada yan camdan atlamış ceset ile birlikte. " Murat Üsteğmen telsizden Yarbay Alp'in sesli nefesini işitmişti. Yarbay bomba patladığından ve Cem'in kaybolduğunu telsizden duyduğundan beri endişeliydi. Murat Üsteğmen, Cem'in de iyi olduğunu söyledikten sonra rahatlamıştı. Buluşma noktasında bekleyen helikopterle geri dönmüşlerdi Askeri Üsse. Onları bekleyen Yarbay Alp Çakmak vardı.
" Suratına ne oldu ? " Cem, yan tarafında duran Ata'ya baktı önce sonra Yarbay Alp'e geri döndü. Tam bir şey olmadığını söyleyecekti ki ; Ata'nın ' Ben yaptım. ' demesi ile, susmuştu. Yarbay Alp bu sefer Ceren'e dönmüştü. Ceren'in kızarmış olan gözlerini görünce ağladığını fark etmişti. " Ceren ? Sen iyi misin ? "
" İyiyim Komutanım. Cem sağlam şekilde yanımda. İyiyim. " Cem, Ceren'in elini tutmuştu. Sonra da Alp'e dönmüştü. " İyiyiz Komutanım. "
" Gidin dinlenin. Zor gündü sizin için. Akşam hareket merkezinde toplanacağız. " Yarbay gittikten sonra diğerleri de içeri girmişti.
" Abi aklım çıktı ya. Yine kaybettik sandım. "
" Alın benden de o kadar. Valla yandı her yerim. "
" Yanlız Komutanım, yanan benim. Ne biçim vurdun ya ? "
" Az bile . Şerefsiz. Ödüm koptu. " Dinlenme salonunda oturuyorlardı. İki kişi dışında. Nil ve Murat ortada yoktu. Murat, Yarbay'ın yanındaydı. Nil ise odada tavana bakıyordu. Uyumak istiyordu. Ama korkuyordu. Bir rüya daha görmeye tahammülü kalmamıştı. Ama kaçışı yoktu. Yataktan kalkıp, kalem ve kağıt aldı. Ve rüyasında gördüğü o adamı çizmeye başlamıştı. O bittikten sonra, başka bir kağıt aldı ve diğer adamı çizmişti. Nil resim çizmeyi severdi. Bu yeteneği annesinden gelmişti. Annesi çok güzel resim çizerdi. Nil kalem tutmaya başlar başlamaz yaptığı ilk şey resim çizmek olmuştu. Ama yaptığı meslekten dolayı vakti yoktu. Asker olmadan önce sürekli çizerdi. Yaptığı iki resme baktı. Daha sonra sakladığı, babası ve o adamın aynı karede olduğu fotoğrafa baktı. İki adamın da gözleri kendi gözlerinin aynısıydı. Ama saçlar farklıydı. Babası olarak düşündüğü adamın saçları koyuydu. Ama diğer adamın saçları biraz daha açık renkti. İkisinin de saçları kahve rengiydi. Ama babasının saçları koyu kahve tonlarındayken, diğer adamın saç rengi açık kahve tonlarında görünüyordu. Nil'in gözleri diğer adamın fotoğrafında daha fazla oyalanmıştı. Anlamıyordu. Babasının bile rüyasına girdiğini bir yere kadar anlayabilirdi. Ama bu adamı anlamıyordu. Çünkü hafızası bu adama gelince boşluktaydı. Elinde olan fotoğraf dışında bu adamı hiç görmemişti. " Kimsin sen ? "
" Babası hakkında bir şeyler biliyor muyuz? Adı ve soyadı ? Yaşı ? Boyu ? Kilosu ? Fiziksel özellikleri ? Herhangi bir şey ? İpucu bulamamış mı? "
" Hayır Komutanım. Hiçbir şey yok. Adam sanki hiç var olmamış gibi. "
Murat Üsteğmen gelir gelmez, Yarbay'ın yanına gelmişti. Nil'i, Nil'in babasını, rüyasını anlatıyordu. Nil bunu yapmazdı. Ceren yapmak istememişti. Diğerlerinin ise bu rüya olayından haberi yoktu. Murat bir şeyler bulmak istiyordu. Gerçekten asker miydi Şehit oldu ? Yoksa bir çocuğun sorumluluğunu alamayacak kadar adi biriydi de gitti mi ? Murat cevapları arıyordu. Onun iki seçeneği vardı. Daha doğrusu bu olayda iki seçenek vardı. Ya gerçekten İstihbarat'taydı. Ve ölü olarak gösterildi ya da gerçekten öldü. Ya da bu adam herkese yalan söylüyordu ve ortadan kayboldu. Bir daha geri dönmek istemedi.
" O zaman geçen gün gördüğü rüya ? "
" Büyük bir ihtimalle yine babasıydı. "
" Anlaşıldı. Benim İstihbarat ile görüşme yapmam gerekiyor. Çıkabilirsin . "
" Bana da haber verin Komutanım. "
" Tamamdır. " Murat tam çıkacakken, Yarbay'ın seslenmesi ile durmuştu.
" Kötü bir şey yapmadın Murat. Anlatman iyi oldu. En azından Nil'in kafası neden bu kadar karışık olduğunu çözdük. "
" Komutanım Nil uzun zaman önce babasını silmiş. Çünkü onun İstihbarat'tan olup, şehit olduğuna inanmıyor. Onun kafasını karıştıran babası değil yani. Onun kafasını karıştıran şey bu kadar geçen zamandan sonra neden birden bire babasının rüyasına girdiği . "
" Anlaşıldı. " Murat'ın bu sefer gerçekten çıkması ile, Yarbay İstihbarat servisine ulaşmıştı. " Yarbay Alp Çakmak ben.İstihbarat ile görüşmek istiyorum. Başında ki kişi kim ? "
" Merhaba Yarbay'ım . Yetkilimiz Bartın Kuzey. "
https://youtu.be/ItQwmLRsFZM?si=ujR59X7pi4ib1UWw
Okur Yorumları | Yorum Ekle |