Nil, Bartın'ın seslenmesi ile durmuştu. Kapıyı kapatıp yüzünü Bartın'a dönmüştü. " Nedir ? " Bartın bir süre sessiz kalmıştı. Tebessüm etmişti. Daha sonra da " Babandan haber çıkarsa, seni ararız. " demişti. Nil kafasını sallayıp, odadan çıktığında Bartın kapıyı izliyordu. Söylemek istemişti. Ama yapamamıştı. ' Babanla birlikteydim, Üvey abinim senin ' demek istemişti. Ama susmuştu. Konuşamamıştı. Ama söyleyecekti. Er ya da geç anlatacaktı ona.
" Abi nerde kaldı bu kız ? " Tim operasyondan gelmiş, şuan odada, masanın etrafında oturuyordu. Nil İstihbarat'a gitmişti. Ve herkes merak ediyordu. " Gelir birazdan. " Murat Üsteğmen'in konuşmasının bitmesiyle, Nil odadan girmişti. " Selam millet. " Nil seslendiğinde, herkes kapıya dönmüştü. " Valla geldi. Kızım otur şuraya. Meyve verdik. " Cem heyecanlıydı. Ceren de merak içindeydi. Çınar ve Ata, Nil'in konuşmasını bekliyordu. Murat her zamanki gibi Nil'e odaklanmıştı. Yüz ifadesinden nasıl geçtiğini anlamaya çalışıyordu. Çok kötü geçmediğini anlayıp, rahat bir nefes vermişti sessizce. Ama karışıklık vardı. Nil kötü görünmüyordu. Ama gözleri belirsiz bakıyordu. Nil, Ata'nın yanında olan boş sandalyeye oturup, time bakmıştı. " Bilmiyorum. Yani herşeyi anlattım. Araştıracaklar. " Ata ve Çınar birbirine, diğerleri Nil'e bakıyordu. " Kiminle görüştün ? " Ata'nın sorusu ile, Nil, Ata'ya bakmıştı. " Bartın Kuzey ile görüştüm. Başında o varmış. " Ata ve Çınar düşünceliydi. Diğerlerinden daha uzun süredir burdaydı. Tanıyorlar mı diye düşünmüştü. " Nasıl biri ? Halledebilecek mi ? " Bu sefer ki soruyu Murat Üsteğmen sormuştu. "Bilmiyorum. Karışık biri. Koyu saçlı, saçları orta boy, kahverengi gözleri vardı. Ama tuttuğunu koparacak biri gibi. " Tim, düşünceliydi. Ne olacaktı bilinmiyordu. Ata ve Çınar tekrardan göz göze geldiklerinde, Cem araya girmişti. " Olum birbirinize aşıksanız söyleyin. Bilelim. " diye şaka yapmıştı ve gülmüştü. " Evet. Çok aşığız. Seviyorum . Ölüyorum ben Çınar'a karşı aşkımdan. " Ata konuştuğunda Cem gülmeyi bırakıp, şok olmuş şekilde Ata ve Çınar'a bakıyordu. Bu sefer gülme sırası diğerlerindeydi. Kapıdan Yarbay Alp Çakmak içeri girdiğinde timi kahkaha atarken, Cem'i de şaşkın halde görmüştü. " Ne oluyor burda ? Cem neden inme inmiş gibi bakıyor ? " dediğinde tim gülümsemeyi bırakıp, Yarbay'a bakmışlardı. Cem kendine geldiğinde, Yarbay'a bakıp " Ata Komutanım, Çınar Komutanıma aşıkmış. " demiş, Yarbay gülümseyerek " Tüh, Sarı Papatya'ya yazık oldu. Aldatıldı sevdiği tarafından. " diye cevap vermişti. Bu sefer konuşma sırası Çınar'daydı. " Siz nerden biliyorsunuz Komutanım . "
" Ben Tim'in hakkında her şeyi bilirim. Ama hak verdim. Gerçekten sana uyan, kibar, güzel kız. Birazcıkta dengesiz. " dediğinde, Tim şok olmuştu. En çokta Çınar şok olmuştu. " Nerden tanıyorsunuz Komutanım? " Yarbay, tebessümünü bozmamıştı. " Buraya geldi oğlum. Git yanına. Hala duruyorsu. " dediğinde Çınar'ın aklında Yarbay'ın son sözleri vardı. Buraya mı geldi demişti o ? Burda ne işi vardı ki ? Çınar hala inme inmiş gibi durduğunda, Ata dayanamamış ve Çınar'ı itmişti. Çınar düşecekken kendini toplamış ve yüzünü Ata'ya döndürmüştü. Kızgın görünüyordu. " Ne yapıyorsun sen ? "
" Az daha durursan mal gibi kız kaçacak. "
" Adam akıllı konuş. Sen utanmıyor musun üstün ile kötü konuşmaya. "
" İkimizde Üsteğmen'iz Çınar. Git artık." Kavgayı bozan Murat Üsteğmen'di. " Ata haklı. Bence de git. Kızı bekletme. " Çınar, odadan çıktığında Yarbay dahil herkes gülüyordu. Ama bir yandan da sorguluyorlardı. Sarı papatya niye gelmişti ?
.....
Çınar Güner bahçeye çıktığında, onu görmüştü. Üzerinde beyaz gömlek, altında mavi İspanyol paça pantolon ve siyah topuklu ayakkabı vardı. Büyük çantası ve çantasının üstünde kısa trençkot vardı. Büyük ihtimalle sıcaklamış ve çıkartmıştı. Bankta oturuyordu. Sarı saçları dalgalıydı. Oturduğu bankın masa kısmında bir kutu vardı. Kapalı yemek kaplarına benziyordu. Yemekleri saklamak için kullanılan türden. Kap beyaz olduğu için içinde ki şeyi göremiyordu. Çok güzeldi o. Çınar sevgisini haykırmak istiyordu. Ama korkuyordu işte. Bekletmek istemiyordu onu. Hayatına alırsa onu, sürekli beklemek zorunda kalacaktı. Sevdiğinin ölüm korkusunu hissedecek, onun için korkacak, o korktuğu ölüm belki onu bulacaktı. Kendini toparlayıp, yanına doğru yürümeye başladı. " Ahu Hanım ? " Sarı papatya'nın adı buydu. Ahu Yeşil. Soyadı gibiydi gözleri. Yeşil... Ama yeşil'in tonu koyuydu. Nil'den daha koyu yeşildi gözleri. Ahu kendine seslenilmesi ile Çınar'a döndü. Farkında olmadan iç çekti. Üniforma'nın içinde kusursuz görünümü vardı. Ahu Hanım ne yapacağını bilemez şekilde Çınar yanına geldiğinde, direk önüne kabı koymuştu . Çınar güldüğünde, Ahu içinden ' Rezil oldum ' diye geçiriyordu. Çınar fazla uzatmadan kabı almıştı eline. İçinden biber dolmasının çıkmasını beklemiyordu. Gözlerini kaptan çekip, karşısında ki kadına baktı. Aklına bir hafta önce ki konuşmaları gelmişti. Ahu konuşurken laf arasında yemeklerden ne yediğini sormuştu. Çınar da en çok domatesi üzerinde olan biber dolmasını sevdiğini söylemişti. Çınar tebessüm ederek, kaba tekrar dönmüştü. Domates vardı üstünde, biber dolmaları ona göz kırpıyordu. Yanına limon koyulmuştu iki tane. Çınar kaba gülümseyerek bakarken, Ahu'nun sesiyle ona dönmüştü. " Ben... Ben uzun zamandır dolma yemiyordum. Dün dolma istedi canım. Biber dolmasını sevdiğinizi söylemiştin. Diğer dolmaların yanına biber dolması da yaptım. Size de getirmek istedim. Yersiniz diye. Yani vaktiniz olunca. Belki operasyon olur ordan dönünce yersiniz. Ya da operasyondan önce atarsınız iki tane ağzınıza. Aç gitmemiş olursunuz. " Çınar hala tebessümünü bozmamıştı. Karşısında duran kadını izliyordu. Kendini toparlayıp, teşekkür etmişti. Ama yine tebessüm etmişti çünkü sarı papatya utanmıştı. Ahu böyleydi. Utangaçtı. Ama bir o kadarda karışıktı. Utangaç olmasına rağmen, yeri geldiğinde çok zeki ve güçlü olurdu. Çınar için 3 türlü güç vardı. Fiziksel ve ruhsal. Bazıları fiziksel olarak güçlüydü. Ama ruhsal olarak çökerdi. Bazıları ruhsal olarak güçlüydü ama fiziksele gelince hiçbir şey yapamazlardı. Bazıları ise bu ikisinin karmasıydı. Ahu Öğretmen üçüncü olandı. Ruhsal olarak güçlüydü. Başına ne gelirse gelsin hepsinden sağlam çıkmıştı. Gerektiği zamanda fiziksel güçlüydü. Bir adamın kafasına kürekle vurmuştu eskiden. Çınar bunu dosya da okumuştu Ahu'yu araştırdığı zaman. Birisi çocuğu kaçırmak istemişti. Ahu o zamanlar engel olmaya çalışmıştı ama başarısız oluyordu. Adam çocukla birlikte gitmeye kalktığında, Ahu kenarda bulduğu küreği hiç düşünmeden adamın kafasına indirmişti. Sonradan pişman olmuştu ama indirmişti işte. Adam şikayetçi olduğu için, Ahu karakola alınmıştı. Sonradan polis, adamın gerçekten çocuk kaçıran şerefsiz olduğunu öğrenip, adamı hapise Ahu'yu da dışarı çıkarmışlardı. Adamda çok ciddi bir şey yoktu. Sadece baygınlık geçirmişti. Çınar, Ahu ile konuşurken, arkadan biri Çınar'a seslenmişti. Çınar o tarafa döndüğünde Ata'yı görmüştü. Çınar onu kızdırmak için geldiğini sanmıştı ilk başta ama ifadesini görünce vazgeçmişti. Terslik vardı. Belki başka operasyon ama iyi olmadığı kesindi. Ata, Çınar'ın yanına geldiğinde kibarca elini öğretmene uzatmıştı ilk. " Üsteğmen Ata Yüksel. Memnun oldum. " Ahu, Ata'nın elini sıktığında gerilmişti. Ama bu Ata'dan dolayı değildi. Çınar'dan dolayı gerilmişti. Çünkü Çınar'ın ifadesi Ata'ya bakar bakmaz gülümsemesi silinmişti. Boş bakıyordu. Bir şeyleri anlandırmaya çalışıyormuş gibiydi. " Ahu Yeşil. Bende memnun oldum. " Ata, gözlerini Ahu'dan çekip, Çınar'a bakmaya başlamıştı.1
" Operasyon var. Fazla oyalanma kardeşim. " dediğinde, Çınar onun kolunu tutmuştu. Gözlerini Ata'ya dikmişti ve onun gözlerinden aradığı şeyi de bulmuştu. Operasyon vardı evet. Ama sıradan bir operasyon değildi. Özel bir operasyon ve katıldığı operasyonlarda zor olanlardan biriydi. Ata gittikten sonra, Çınar tekrardan Ahu'ya bakmıştı. " Benim gitmem lazım Ahu Hanım. " Ahu Hanım başını sallamıştı ama hala gergindi. Kötü şeyler hissetmeye başlamıştı. Operasyon dedikleri o şeyde kötü olacaktı bazı şeyler. Ahu'nun gergin olduğunu anlamıştı Çınar. " Neden gerildin ? Ata'dan dolayı mı ? " Ahu başını iki yana sallamıştı. " Hayır. Arkadaşından değil. Operasyon'dan . İçeriğini bilmiyorum. Sorsam da söylemezsiniz. Ama arkadaşının ve senin ona bakınca oluşan yüz ifaden... İyi şeyler olacağını göstermiyor. Yani orda... Operasyonda. " Bunu Çınar da hissetmişti. ' Evet zor olacak. Ata'yı iyi tanıyorum. ' demek istemişti ama susmuştu. Onun yerine " tüm operasyonlar özel ve zordur " demişti. " Dikkatli olun. " Çınar başını sallayıp içeri girmişti. Elinde biber dolmasının bulunduğu kap ile. Odaya girdiğinde tim hazırlık yapıyordu. Bir haritanın üstündeydi herkes. Haritayı kontrol ediyordu. " Kaç giriş var ? " Murat Üsteğmen'in sorusunu Ata cevaplamıştı. " İki. Ön ve arka. Bazılarımız önü diğerlerimiz arkayı tutacak. " " Konu nedir ? " Çınar'ın sesi geldiğinde herkes ona ve elinde ki kaba bakıyordu. Nil kaş, göz yaptığında Çınar elinde ki kaba bakmıştı. Nil, kabı soruyordu. " Ahu Hanım... Dolma getirmiş yeriz diye. " Cem kendini ' Oo yengemiz hayırlı olsun ' dememek için tutuyordu. " Sağolsun. Çıkmadan önce alırız hepimiz birer tane. ' Murat Üsteğmen'in söylediği söz ile Çınar fark ettirmese de mutlu olmuştu. Operasyonda kötü şeyler olacağı belliydi. O şeylere sinirlenmeden, mutlu olmak için bir şeyler istiyordu. Ve o mutlu şey bu dolmayı yemekti. Konu biber dolması değildi. Konu bunun Ahu'nun yapmasıydı onun için. Çınar elinde ki kabı masaya koyup, Atanın yanına geçmiş ve haritaya göz gezdiriyordu. " Operasyon ne ? Kimi alacağız. " Soruyu cevaplayan Ceren'di. " Çocuk tacirlerini. " Ata'nın eli yumruk olmuştu. Devamını getiren Nil'di. " Çocukları küçükken alıp, ergenlik zamanlarına gelince zorla birilerine satıyorlar. Büyük adam başka. Ama yanındaki köpekleri alacağız bugün. "
" Asıl sorun başında ki adam. Onu almamız lazım. " Cem'in konuşmasına Ata'nın siniri eklenmişti. " Gerekirse o köpekleri paramparça ederim. O başında ki adamın adını alırım. " dediğinde Ata'nın şuan ki ifadesi anlaşılıyordu. Kimse bilmezdi ama Ata'nın tek zaafı çocuklardı. Küçükken kardeşini kaybetmişti Ata. Bu yüzden çocuklar zaafıydı onun. Herkes çocukları severdi Ata gibi. Ama Ata'nın ki biraz takıntıydı. Ata için sevdikleri önde gelirdi. Evet, onun için vatan öndeydi ama sevdiklerine zarar verildiğinde Ata için kıyamet kopardı. Ata dediğini yapardı. O adamları kendisi konuşturacaktı. Ve bunun için yaratıcı yolları da vardı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |