66. Bölüm

Bölüm 65: “Kar Tanesi”

Aleyna Ay 🌙
aleynay0

Aklı başına gelince geçmişi yük olurmuş insana.

Ferda'dan;

Bakışlarım Erhan'ı bulurken "şu bilgisayardan kafanı kaldırmayı düşünüyor musun oğlum?" Demiştim tek kaşımı havaya kaldırarak.

 

Erhan bir bilgisayara bir bana bakarken "anne Barın'ın verdiği birkaç iş var.Yardımcı olmak için onlara bakıyorum.İşim var yani görmüyor musun?" Demişti bilgisayarı işaret ederek.

 

Oflarken "tamam da oğlum yarınlar çuvala mı girdi?" Demiştim."Seninle iki sohbet etmek istiyorum.Onu bile aynı evin içinde başaramadık!"

 

Erhan'da benim gibi oflarken bilgisayarı kapatmıştı ve "tamam, tamam" demişti ve bana bakmıştı."Hadi annecim et bakalım sohbetini."

 

Tek kaşım havaya kalkarken sonunda hatırladığı çayını masadan almıştı ve bir yudum alarak bana bakmıştı.Yüzünü buruştururken "soğumuş bu..." demesi ile yalandan bir şaşkınlığı yüzüme yerleştirmiştim ve "ciddi misin ya?" Demiştim alaylı bir tavırla."Acaba neden soğudu oğlum? Yarım saattir masada durduğu için olabilir mi?"

 

Erhan göz devirdiğinde "sohbetimize mi dönsek acaba?" Demişti."Hadi bakalım söyle, ne diyeceksin merak ediyorum."

 

Olduğum yerde hafiften diklendiğimde "Şimdi sorup, sormamak arasında kararsız kalmıştım..." dediğimde Erhan iyice bana odaklanmıştı ve devam etmemi beklemişti.

"Ama şimdi birden sorma kararı aldım.

Çünkü, merak ediyorum."

 

Göz kırparken "neyi?" Demişti anlamayarak.

 

Çayından tekrardan yudum almak için dudaklarına götürdüğünde soğuduğunu hatırlamışçasına yüzünü ekşitmişti ve masaya geri bırakmıştı.

 

"Ece..." demiştim birden cümlemi kurarak.

Ece'nin ismini duyması ile çay fincanını elinden düşürdüğünde anın verdiği refleks ile koltukta geriye doğru yaslanmıştım.

 

Erhan bir bana bir de yere baktığında "bari çay fincanını bırak deseydin anne!" Demişti ve yerden aldığı çay fincanını masaya geri koymuştu.

 

Elim havaya şaşkınlıkla kalkarken "bu kadar heyecanlanacağını bilseydim derdim oğlum" demiştim ve sırıtmıştım.

 

Erhan elini havaya kaldırırken "anne bu gülüşü ben tanıyorum..." demişti kendinden emin bir şekilde."Ama hiç boşuna heveslenme.Çünkü, öyle bir şey yok!"

 

"Bak sen ya..." diyerek güldüğümde "emin misin?" Demiştim.

 

Kafasını sallarken "eminim" demişti ve geriye yaslanarak "nerden çıktı bu Ece konusu?" Meraklı gözleri beni bulurken "hiç..." demiştim yalan söyleyerek.

 

"Ne demek hiç?" Dediğinde biraz eğilmişti ve "ya söylesene anne?" Demişti.

 

"Merak mı ettin sen bakayım?" Dediğimde gülmüştü ve "yok ya!" Demişti elini sallayarak."Ne merak edeceğim.Sordum sadece."

 

"Sordun sadece?"

 

Kafasını sallarken "herhalde anne!" Demişti."Küçük bir soru."

 

"Küçük?"

 

"Masum da olabilir istersen."

 

Güldüğümde kafamı iki yana sallamıştım ve Erhan'a bakmıştım.

 

Yalan söylemeyi asla becerememişti.

 

"Ya?" Diyerek oyununu bozuntuya vermediğimde "bende söyleyecektim oysaki..." demiştim.

 

Erhan bakmıyormuş gibi davrandığında "merak etmiyorum bu arada anne; ama sen yine de söyle" demişti kaçamak bakışlar atarak."Yanlış anlama yani içinde kalmasın diye."

 

"Tabii tabii!" Dediğimde "söylesene!" Demişti ve koltukta doğrulmuştu.

 

"Sürekli birbirinize attığınız kaçamak bakışlar beni bunu sormaya birazcık yönlendirmiş olabilir.

 

"Birazcık?" Dediğinde "evet" demiştim ve "çok az..." diyerek tepkisine bakmıştım.

 

"Çok az?"

 

"İstersen fazla da olabilir."

 

Güldüğünde "ya anne dalgayı bırak şimdi!" Demişti.

 

"Tamam, tamam..." dediğimde "ilk başta şunu söylemek istiyorum ki benden asla; ama asla bir şey kaçmaz!" Bana doğru döndüğünde "sürekli birbirinize kaçamak bakışlar atıyorsunuz" demiştim."Kavga ediyorsunuz; ama sonra bir bakıyorum ki hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsunuz.Ha! Birbirinize taktığınız lakapları söylemiyorum bile! Sen ona ufaklık o sana kötü adam." Gülümsediğinde Barın'ın aksine çok az olan gamzeleri biracık açığa çıkmıştı.

 

Bende gülümsediğimde "sonra böyle salak salak sırıtıyorsun!" Demiştim.

 

Gülüşü birden solarken "kim sırıtıyor?" Demişti salağa yatar gibi."Sırıtan kim?"

 

Göz devirdiğimde "sizi banyodan çıkarken gördüm!" Demiştim pat diye.Erhan yutkunurken aynı zamanda gerilmişti de."İkiniz o süre zarfında içeride ne yaptınız bilmiyorum."

 

"Pansuman..." dediğinde "yalanı kes!" Demiştim."Pansumanmış! Pabucumun pansumanı." Aklıma gelen bir düşünce ile "tövbe tövbe" dediğimde "her neyse..." diyerek cümleme devam etmiştim.

 

Erhan gerilirken "ne hissediyorsun?" Demiştim."Ece hakkında?"

 

Derin bir nefes alırken, o da benim gibi derin bir iç çekmişti ve kehribar rengi gözlerini yeşil gözlerime değdirerek "bilmiyorum..." demişti.

 

Belirsizlik gözlerinde hüküm sürerken "ne demek bilmiyorum?" Diyerek soru soran bakışlarımı yüzünde gezdirmiştim."Oğlum sen duygularının bilmiyorum musun? Ne hissediyorsun, ne hissetmiyorsun?" Durup düşündüğümde "hoş... hissediyor olsaydın o kıza gitmezdin." Gözlerimi yumup derin bir nefes aldığımda "bu konuya girmek dahi istemiyorum!" Demiştim iğrenircesine.

"Sahtekar kız ne olacak! Hayır yani sahtekar olmasını geçtim bir de olmaması gereken biriydi!"

 

"Anne?" Dediğinde "ne?" Demiştim sinirle.

"Yalan mı? Senin duygu boşluğundan, yalnızlığından, kafa karışıklığından faydalanarak seni seviyormuş gibi davrandı! Hem duygularını hemde paranı sömürdü resmen! Sen ise sanki yardıma muhtaçmış gibi davranarak sürekli peşinde dolaştın.Çok yardıma ihtiyacı vardı ya sanki! Peki ya sonuç ne oldu?" Gözlerim karnına değerken "ihanet..." dedim hiç düşünmeden."Başkası için ihanet etti!"

 

Göz devirirken "anne konuyu ben kapattım; ama sen ısrarla kapatmadın.Hatta ısıtıp ısıtıp önümüze serdin.Bak, ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum anne! Hemde hiçbir şey.Bunu bu kısa zamanda çok iyi anladım.Dediğin gibi ben o zamanlar duygu boşluğundaydım ve bu boşluğu onunla doldurmaya çalıştım; ama yanılmışım."

 

"Nasıl yani?" Dediğimde "bu kısa zamanda nasıl anladın ki oğlum? Yoksa, Ece mi..." sözümü keserken "ne alaka anne şimdi Ece ya!" Demişti.

 

"Ya oğlum bak o kız senin dış yaralarına merhem oldu."

 

"Eee?" Dediğinde "kalp yarana da olabilir belki?" Demiştim içten gelen cümlelerimi dışa vurmaktan çekinmezken."Yaranı sarabilir, seni koşulsuzca sevebilir.Hem tanıdık da sonuçta.Mert'in kardeşi.En azından kişiliğini biliyoruz! Kız kendini olduğu gibi gösterdi.İki yüzlü değildi yani!" İma dolu cümlelerim Erhan'a tokat gibi çarparken Erhan sinirle gülmüştü.

 

"Anne kafanda nasıl senaryolar kuruyorsun bilmiyorum; ama şunu aklından çıkarma o düşündüğün her neyse gerçekleşmeyecek hemde asla.Ayrıca unutma ki o Mert'in kardeşi." Durduğunda "ayrıca bir haftada yarama merhem olması sence de saçma değil mi?" Demişti.

 

Son söylediğini duymazken "Ee?" Dediğimde "Mert'in kardeşiyse nolmuş yani?" Demiştim ve bacak bacak üstüne atarak kaşımı havaya kaldırmıştım.

 

"Ne demek ne olmuş?" Dediğinde dalga geçer gibi bana bakmıştı."Annecim en büyük engellerden biri bu zaten!"

 

"Ne yani Mert'in kardeşi olmasaydı olur muydu?"

 

"Saptırma konuyu."

 

"Olanı söylemek ne zaman saptırmak oldu oğlum.Cümlenden bu çıkıyor işte! Ayrıca unutma ki aşkın engeli olmaz.Sen ne kadar kaçmaya çalışsan da önüne engel koysan da aşk o engeli kolayca yıkar.Kaçmaya çalışsan bile aşkın karşısında başarılı olamazsın.Ayrıca benim yakışıklı oğlum, kız eğer doğru kişiyse gayette kısa süre içerisinde merhem olur ki bana göre oldu bile." Güldüğümde "itiraf ettt artıkkk!" Demiştim cümlelerimi uzatarak.

 

Erhan tam bir şey söyleyecekken çalan telefonum ile ekrana baktığımda "Beril arıyor..." demiştim Erhan'a bakarak.

"Kurtarıcı gibi aradı sen konuşmadan önce."

 

Erhan olduğu yerde doğrulurken göz devirmişti ve "açsana anne" demişti telefonu göstererek."Kapanacak şimdi."

 

Tamam dercesine kafamı salladığımda "efendim Beril'cim?" Demiştim sıcak bir ses tonu takınarak.

 

Benim sesimin aksine Beril'in "Ferda Teyze..."diyen gergin sesini duyduğumda telefonu ile ilgilenen Erhan'a kısa bir bakış atmıştım ve "Beril, sen iyi misin?" Demiştim."Kötü bir şey mi oldu yoksa?"

 

"Berfu ve Ece..." yutkunduğunda birden ayağa kalkmıştım ve "Berfu ve Ece'ye bir şey mi oldu?" Korku tüm vücudumu ele geçirirken "ne olmuş?" Diyen Erhan'ın cümlesine yanıt vermemiştim ve pür dikkat Beril'i dinlemiştim.

 

"Kaçırıldılar Ferda Teyze." Ağlamaya başladığında olduğum yerde sendelemiştim ve beni tutan Erhan'a korku ile bakmıştım.

 

Erhan'ın gözlerinde oluşan garip duygu canımı iyice yakarken telefonu elimden çekip almıştı ve "ne demek kaçırıldılar Beril?" Demişti bağırarak."Nasıl olur bu?" Sesli bir küfür dudaklarından firar ederken telefonu kapatmıştı ve bana dönerek "anne ben gidiyorum!" Demişti.

 

Bana bakmadan çıkışa ilerlerken "oğlum nereye?" Demiştim panik içinde.

 

"Yiğenimi ve ufaklığı bulmaya!" Arkasını bile dönmeden cümleme yanıt verdiğinde telefonumu almıştım ve çıkışa doğru ilerleyerek kendimi dışarı atmıştım.

 

Rüzgar tenime çarparken hızlıca arabaya ilerlemiştim ve Barın'ların evine sürmeye başlamıştım.

 

Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamazken arabayı hızlıca park etmiştim ve kapıya hemen gelerek zile basmıştım.

 

Kapı Beril tarafından açılırken ağladığından dolayı oluşan kızarmış gözlerine bakmıştım.

 

Beril bana sarıldığında bende ona sarılmıştım ve "nasıl oldu bu?" Demiştim."Almila nerede?"

 

Beril benden ayrıldığında titreyen parmakları odasına doğru işaret etmişti.

 

Hiçbir şey söylemeden yatak odasına doğru ilerlediğimde kapıyı çalmadan içeri girmiştim.

 

Odasının ortasında çaresizce dikilen Almila'ya baktığımda o da bana bakmıştı.

 

Gözlerinde oluşan korku her şeyi açıkça ortaya sererken koşarak yanına gitmiştim ve Almila'ya sıkıca sarılarak "nasıl oldu bu?" Demiştim."Kim bunu yapmaya cesaret edebildi! Kim..?" Öfke bedenimi ele geçirirken parmaklarım Almila'nın sırtını okşamıştı ve titreyen vücudunu sakinleştirmeye çalışmıştım.

 

Kafasını sallarken zar zor benden ayrılmıştı ve "bilmiyorum..." demişti."Biz... biz arkadaşımıza yemeğe gitmiştik ve Berfu'yu Ece'ye emanet etmiştik.Geldiğimizde ise..." eli aniden karnına giderken dengesini kaybetmişti ve birden olduğu yerde sendelemişti.

 

Panik ve endişe içinde birden kolunu tutarken "ağla güzel kızım benim..." demiştim sessizce."Ağla, dök içini. Bak böyle yapman sana sadece zarar verir."

 

Kafasını cümlem üzerine olumsuzca iki yana sallarken "hayır..." demişti çaresizce.

"Ağlamayacağım."

 

"Bunu neden kendine yapıyorsun?" Çaresizce Almila'ya baktığımda boş gözler ile bana bakmıştı.

 

Hiçbir duygu yoktu.

Boşluktaydı.

 

"Çünkü güçlü olmak zorundayım!"

 

Güçlüsün zaten benim güzel kızım.

 

"Ağlamak insanı güçsüz yapmaz biliyorsun değil mi?"

 

İkna etmeye çalışmıştım.

Güçsüz olmadığını göstermeye çalışmıştım.

 

"Yapar."

 

Kendine bile yalan söylüyordu.

Ağlamak onu suçlu hissettiriyordu.

 

"Yapmaz kızım." Elim saçını bulurken "sen çok güçlüsün..." demiştim."O kadar çok şey yaşadın ki.Başka biri olsa bunu kaldıramazdı biliyorsun değil mi?"

 

"Bende kaldıramıyorum ki..." belli belirsiz omuz silkerken "kaldıramadığım bariz bir şekilde belli" demişti sessizce.

 

"Ayaktasın güzel kızım.Bak dik bir şekilde duruyorsun karşımda.Her şeye rağmen yıkılmıyorsun.Sence bu kaldıramamak mı?"

 

"Güçlü olsaydım kızımı korurdum, onu koruyabilirdim." Kafasını kendini kandırmak istercesine iki yana salladığında "ama yapamadım..." demişti sesi titrerken."Onu koruyamadım ben."

 

Kendini suçluyordu.

Kendine böyle mi ceza veriyordu yani?

 

Bana bakıp birden elimden tuttuğunda hiçbir şey söylememiştim ve beni yönlendirmesine izin vermiştim.

 

Odadan çıktığımızda Berfu'nun odasının önüne gelmiştik ve içeri girmiştik.

 

Bakışları Berfu'nun yatağına değerken "bak..." demişti boş olan yatağı göstererek.

"Kızım yok!" Sesi yüksek çıktığında tüm bedenim korku ile gerilmişti."Benim kızım bu saatte burada uyuyor oluyordu!" Sesi sitem dolu çıkarken kendini konuşmak için zorluyordu.

 

"Ben gelip güzel kokusunu içine çekip, pamuk gibi yumuşacık olan ellerinden öpüyordum ve huzurlu bir uyku çekiyordum!"

 

Kelimeleri ciğerimi yakarken sakin kalmaya çalışmıştım ve Almila'ya bakmıştım.

 

Bakışlarım titreyen ellerine değdiğinde hızlıca elini tutmuştum ve "yapma..." demişti korku ve endişe ile karşılık çıkan sesimle.

 

"Benim kızım nerede?" Soğuk elini sıcak olan ellerimden çektiğinde "bu saatte benim kızım uyuyor oluyordu..." demişti tekrardan."Peki ya şimdi. Ne yapıyordur sence? Uyuyor mudur, yoksa ağlıyor mudur? Hissetmiş midir mesela benim yanında olmadığımı?"

 

Benden çok kendi ile konuşuyor gibiydi.

Merak ettiği soruları nefessizce üst üste sıraladığında gerilen yüzü ile birden bana dönmüştü.

 

"Sence aç mıdır anne?" Demişti soru sorarcasına.

 

Bana baktığında eli boğazına gitmişti ve "nefes alamıyorum!" Demişti bağırarak."Kızımın ne halde olduğunu bile bilmeden bu şekilde durmak benim nefesimi kesiyor! Kızım belki de acıkmıştır ve bu yüzden ağlıyordur ve ben... ben bunların hiçbirinin cevabını bilmiyorum!"

 

Yanağımdan aşağıya sıcak göz yaşları bir bir akarken "kızım lütfen..." demiştim korku ile."Lütfen, lütfen sakin ol!"

 

"Ece onu korur ama değil mi? Onun ağlamasına izin vermez ki o." Beni duymuyordu, dinlemiyordu."Vermez." Demişti sorusuna kendi cevap vererek."Ece yanında ve onu koruyacak.Kızımın ağlamasına bile izin vermeyecek."

 

Kafasını tekrardan iki yana salladığında "oyuncağı bile burada kalmış..." demişti ağlamaya başlayarak."Onu geceleri her kontrol etmeye geldiğimde minik parmakları oyuncağını tutuyor oluyor biliyor musun? Yatağının hemen yanında olan küçük filin burnunu tutuyordu; Ama.. ama şimdi..." olduğu yere çökerken "başaramıyorum..." demişti."Ne anne olmayı becerebildim ne de güçlü olmayı!"

 

Bende Almila'nın yanına hızlıca çöktüğümde kendime çekerek birden sarılmıştım ve "hayır hayır..." demiştim."Böyle düşünme kızım. Böyle düşünme lütfen! Sen çok iyi bir annesin." Bende onunla birlikte ağlamaya başladığımda bakışlarım kapıda duran Beril'e ve hemen yanı başında duran doktora değmişti.

 

Onaylarcasına gözümü kapatıp açtığımda doktor yavaşça bize yaklaşmıştı ve Almila'ya sakinleştirici vermişti.

 

Almila'nın ağlaması yavaş yavaş düzenli nefes alıp vermelere dönerken Beril ile birlikte Almila'yı yatağına taşımıştık ve yatırmıştık.

 

Bakışlarım Almila'ya çaresizce bakan Beril'e kaydığında "neler oluyor Beril?" Demiştim sabırsızca."Almila neden Berfu'yu Ece'ye bıraktı.Şu kız... neydi adı? Nida.O burada değil miydi zaten?"

 

Beril, Almila'dan bakışlarını ayırıp bana baktığında "Almila, Nida ile ilgili birkaç bir şey anlattı bana Ferda Teyze.O kız bir şeyin peşinde ve Almila bunu bulmaya çalışıyordu.Bu yüzden ise Berfu'yu Nida ile bırakmak istemedi.Bu yüzden ise Ece'yi çağırdı."

 

"Nasıl bir şeylerin peşinde?" Öfkemi dizginlemeye çalışırken "ondan şüpheleniyoruz" demişti birden konuşarak.

 

Öfke tüm vücudumu ele geçirirken "nerede o?" Demiştim birden konuşarak."Ferda Teyze..." diyerek bana baktığında "söyle Beril!" Demiştim net bir sesle."O, nerede?"

 

"Yukarıda, odaya kilitledik."

 

Kafamı sallarken birden odadan çıkmıştım ve üst kata hızlıca ulaşarak misafir odasına doğru gitmiştim.

 

Üstünde duran anahtarı çevirip açtığımda yatakta uyuyor olan Nida'ya hızlıca ilerlemiştim ve kolundan tutarak sertçe kaldırmıştım.

 

Nida anlık afallama ile bana bakarken "ne oluyor ya?" Demişti birden konuşarak.

 

"Torunum ve Ece nerede?" Diyerek sorumu düz bir sesle sorduğumda "ben..." demişti kendini toparlamak istercesine."Ben bilmiyorum."

 

Nida'nın cümlesi üzerine içeri Beril girerken bakışlarımı Nida'dan çekmemiştim ve "yalan söyleme bana!" Demiştim.

 

"Bilmiyorum diyorum anlamıyor musunuz? Ben yapmadım! Hem görmüyor musunuz benimde başıma vurdular! Ben, ben onları kurtarmaya çalıştım; ama iki kişiydiler bu yüzden ise engel olamadım."

 

"İki kişiydiler mi?" Kafasını hızlıca sallarken "tarif et!" Demiştim otoriter bir sesle."Sakın yalan konuşmaya kalkma! Emin ol diğer yüzümü görmek bile istemezsin.Kaç senedir bunun için uğraşmışken değersiz bir kız için eski halime dönmek istemem duydun mu beni?"

 

Korku ile bana ve sonra ise Beril'e bakarken "söylemem" demişti kafasını iki yana sallayarak."Hem neden söyleyeyim ki?"

 

"Söylemek için çok nedenin var çünkü!" Beril birden yanımıza geldiğinde Nida'ya eğilmişti ve çenesi tutarak "kim olduğunu bilmiyoruz Nida!" Demişti sesini sakin tutmaya çalışarak."Ama bir amacın var ve bu yüzden buradasın.Bunun ise hepimiz farkındayız.Bunların hesabını sormuyor olmamız şu an sana ayıracak dakikalarımızın değerli olması duydun mu beni? O yüzden ise yalan söyleme ki canın yanmasın." Çenesini tutan parmakları gevşerken "ayrıca senin hesabın da görülecek; ama sonra!" Demişti."O yüzden hemen anlatmaya başla."

 

"Bence de" dediğimde yatağa oturmuştum ve "tarif et bakalım" demiştim.

 

"Biri kız diğeri ise erkekti." Birden konuşmaya başladığında "ikisinde de maske vardı" demişti."Erkek olsanın gözleri açık kahverengiydi, 1.80 boylarındaydı falan vardır." Dikkatlice ona baktığımda "peki ya kız?" Demiştim."O nasıldı?" Hatırlamaya çalışırcasına bir noktaya baktığında tekrardan bize bakmıştı ve "kız ise 1.65 falan vardır sanırım.Yani, benden kısaydı.Hatta ben onunla mücadele etmeye çalıştım gerçekten yalan söylemiyorum."

 

"Kendini savunmayı geç Nida! Olayı anlat." Sabırsızca ona baktığımda kafasını sallamıştı ve anlatmaya devam etmişti.

 

"Kız ise buğday tenliydi sanırım.Gözleri ise... kahverengiydi.Evet, evet kahverengiydi." Bize baktığında "gerçekten maske vardı bu yüzden ise en fazla bu kadarını söyleyebilirim."

 

"Hiç isimlerini söylemediler mi?" Beril konuşarak yanımıza geldiğinde "nasıl seslendiler birbirlerine?" Demişti.

 

"İsimlerini kullanmadılar.İkisi de birbirlerine aşkım diyordu sürekli."

 

"Şimdi sen olayı baştan sona bize anlat.

Nasıl geldiler, ne oldu? Hepsini ince ayrıntısına kadar anlatmanı istiyorum hemde hemen."

 

Nida yutkunduğunda "biz Ece ile oturuyorduk..." demişti."Sonra kapı çaldı ve ben kapıyı açmaya gittim.Sonra bir baktım ki o ikisi.Erkek olan ağzımı hemen kapatıp beni içeri doğru sürükledi.Sonra ise kız Ece'ye doğru yürüdü ve onu tutmaya çalıştı.Tabii ilk başta Ece elinde kurtuldu ve içeri doğru yani, Berfu'nun odasına koşmaya başladı.Adam ise beni kıza verip, Ece'nin peşine koştu ve onu yakaladı.Ece çok çaba sarf etti kurtulmak için; ama başarılı olamadı." Ağlamaya başladığında "sonra ise bende kızdan kurtulmaya çalıştım.Kız ise beni itti.Sonrasında ne oldu gerçekten bilmiyorum.Bayılmışım. Uyandığımda ise karşımda Barın ve Almila vardı."

 

Nefessiz bir şekilde anlattığı olay gerilmemi sağlarken "ikisi de genç miydi? Yoksa..."

 

"Gençti.Yani, genç oldukları belliydi."

 

Beril'e döndüğümde "tanıyor olabileceğimiz biri mi acaba?" Demiştim.

 

Beril belli belirsiz kafasını sallarken "bilmiyorum ki Ferda Teyze" demişti."Yani anlattıklarından bir sonuca varamayız ki.Çevremizde bir dünya kahverengi gözü olan veya genç olan insan var.Hem belki de tanıdık değil.Belki de amacı çok daha farklı olan biri."

 

"Haklısın..." dediğimde ayağa kalkmıştım ve Nida'ya dönmüştüm."Umarım anlattıkların doğrudur Nida.Yoksa, pişman ederim seni." Nida yutkunurken Beril'e bakmıştım ve "hadi gidelim" demiştim.

"Nida da dinlensin bu süre zarfında.Hem baksana bize anlatacak başka şeyleri de varmış.Güç lazım yani ona." Masada duran telefona bakışlarım değerken hızlıca ilerleyip almıştım ve ona doğru tutup sallayarak "kısa bir süre bana emanet" demiştim."Kimseye haber vermemen için."

 

"Ama buna hakkınız yok!" Dediğinde "öyle mi?" Demiştim sırıtarak."Telefon elimde durduğuna göre demek ki varmış değil mi?" Başka bir şey söylemeden odadan çıktığımda Beril'de çıkmıştı ve kapıyı kilitleyerek bana bakmıştı.

 

Telefona bakarken "ben şu telefon ile ilgileneyim" demiştim."Belki işimize yarayan bir bilgi bulurum." Beril kafasını sallarken aklıma gelen düşünce ile Beril'e bakmıştım ve "Mirza'nın haberi var mı?" Demiştim.

 

Beril kafasını sallarken "ona haber vermek açıkcası aklıma bile gelmedi Ferda Teyze." Demişti."Hem Derin'i ve babasını görmek şu an bence Almila'nın istediği son şey bile değil."

 

Elimi omzuna yerleştirip sıvazladığımda "haklısın kızım..." demiştim."Ama Mirza onun dedesi böyle bir durumu bilmeye hakkı var."

 

"Haklısın..." dediğinde "ben hallederim haber verme işini" demiştim tebessüm etmeye çalışarak.

 

"Tamam..." diyerek bana baktığında "Almila için güçlü olmalıyız kızım" demiştim."Şu an hem Barın'ın hem Almila'nın hemde Mert'in bize çok ihtiyacı var.Onlar için ayakta durmamız lazım. Beni anlıyorsun değil mi?"

 

Kafasını salladığında "anlıyorum..." demişti zar zor konuşarak."Ama korkuyorum da.Ece'ye ve Berfu'ya bir şey olacak olma ihtimali.Hatta belki de..." kafamı iki yana hızlıca salladığımda "hayır kızım" demiştim aklına gelen düşünceleri atmak istercesine."Aklına kötü bir şey getirme.Ece kızıma ve torunuma hiçbir şey olmayacak duydun mu?"

 

Kafasını salladığında bana sarılmıştı ve ağlamaya başlamıştı.Bende ona sarıldığımda "şimdi Almila'nın yanına git..." demiştim sırtını sıvazlarken."Uyandığında en azından seni yanında görsün kızım."

 

Benden ayrılıp yanaklarını sildiğinde "peki ya sen ne yapacaksın?" Demişti.

 

"Ben ise ilk başta Barın'ı arayacağım.Bir haber var mı öğreneceğim.Sonra ise Mirza Bey'i ararım."Kafasını salladığında "hadi git sen" demiştim ve destek verircesine gözlerimi yummuştum.

 

Beril yanımdan ayrılırken daralan nefesimi umursamadan işe koyulmak için hemen harakete geçmiştim.

 

Ne Ece'ye ne de Berfu'ya bir şey olmasına izin veremezdik.

 

Bunun olmasına asla müsaade edemezdik.

Etmeyecektik de.

 

Barın'dan;

 

Bir insan kaç defa daha aynı korkuyu yaşayabilir ki?

 

Aynı acıyı kaç defa hisseder?

Kaç defa yaralanır?

 

Almila gittiğinde içimi hem korku hemde acı sarmıştı.

 

Yaralanmıştım.

Onsuz hayat benim için bir hiçten öteydi.

Hiçlikti.

 

Şimdi ise kızım.

İlk göz ağrım.

Berfu'm.

 

Aynı acıyı bana ikinci kere yaşatmıştı.

Aynı korkuyu iliklerime kadar hissettirmişti.

 

Kalbim bir kere daha yaralanmıştı; ama biliyordum ki kızımı bulunca kalbimde oluşan yara yok olacaktı.

 

Yeşil gözleri ile bana bakarken tatlı tatlı gülümseyecekti ve zehrime panzehir olacaktı.

 

Annesi gibi.

 

Olduğum yerde ileri geri giderken "ne kadar daha kaldı Erhan!" Demiştim sabırsızca.

"Konumu ne zaman bulacaksın?"

 

"Uğraşıyorum Abi!" Diyerek benim gibi gergin bir ses tonuyla cevap verdiğinde bakışlarım Mert'i bulmuştu.

 

Kenarda, duvara yaslanmış bir biçimde otururken kafasını aynı ritmik hareketlerle duvara yavaşça vuruyordu.

 

Sabırsızdı.Bizim gibi.

 

Yanına gidip diz çöktüğümde "bulacağız..." demiştim kendimden emin bir ses tonuyla.

"İkisini de bulacağız."

 

Mert bana döndüğünde "kim böyle bir işe cesaret edebilir ki Barın!" Olduğu yerde doğrulduğunda "ne istiyor olabilirler?" Demişti öfkeyle."Ece'yi ve Berfu'yu kaçırarak ellerine ne geçmiş olabilir?"

 

Belirsizlik boş olan odada hüküm sürerken "onları bulduğumuz zaman bunların cevabını alacağız kardeşim ve sonra ise ölmemek için bize yalvaracaklar!" Sesim buz gibi çıkarken nefretimi açıkça belli etmiştim.

 

Boş bakışları beni bulurken "nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun?" Demişti.

 

Gözlerinde merak vardı.

İçimde kopan öfkeyi dizginlemeye çalışıyordum.

 

Başka çarem yoktu.

Kızımı ve kardeşimi bulmak için buna mecburdum.

 

"Birimizin sakin kalması gerekiyor çünkü." Sakin bir ses tonuyla cümlemi kurarken içimde kopan fırtınayı belli etmemeye çalışmıştım."Nefretimi ve öfkemi şu an dile getirmek hiçbir çözüm getirmeyecek bana.Aksine belki de kardeşimizi ve Berfu'yu bulmamız zorlaşacak."

 

Kafasını sallayıp "haklısın..." dediğinde elimi omzuna yerleştirmiştim ve sıkmıştım.

 

Tekrardan bana baktığında "ama Berfu'ya aldığın künyeye takip cihazı yerleştirmen gerçekten çok iyi olmuş.Yoksa bu kadar erken bulamayabilirdik."

 

Güldüğümde "sadece Berfu'ya takmadım" demiştim.Mert şaşkınlığını belli edercesine bana baktığında "Almila'ya da mı yerleştirdin?" Demişti.

 

Kafamı sallarken "özel olarak yaptırdığım kolyeye yerleştirdim; ama tamamen iyiliği için."

 

"Peki neden?"

 

"Çünkü, Nida olayından sonra içime bir kurt düştü.Bu yüzden ise böyle bir şey yapma kararı aldım.Ayrıca, kaybetme korkusunu iliklerime kadar yaşadım Mert ve yaşamaya da devam ediyorum.Ben Almila'yı ve Berfu'yu bir kere kaybettim ve bu kaybetme benim iki yılımı aldı elimden.Onları bulmuşken tekrardan kaybetmekten korktum anlıyor musun? Bu yüzden ise bunun olmasının daha doğru olacağını düşündüm." Sinirden güldüğümde "ve korktum tekrardan beni buldu!" Demiştim."Kızımı kaçırdılar! Orman gözlüm şu an bilmediğimiz kişilerin elinde.Ne yapıyor, ağlıyor mu, uyuyor mu, üşüyor mu, aç mı yoksa tok mu bilmiyorum! Ece... Ece'yi düşünemiyorum bile! O böyle şeylerden çok korkar.Dizi veya filmlerde bile buna dayanamazdı.Çok hassastı... şimdi ne yapıyordur acaba?"

 

Bakışlarım kısa bir an Erhan'ı bulurken yumruğunu sıktığını görmüştüm.

 

Almila'nın anlattıkları istemsizce aklıma gelirken kendimi toparlamıştım ve ayağa kalkarak tekrardan Mert'e bakmıştım.

 

"Şu kız..." dedi gözlerini kısarak."Onun bu işte bir parmağı olabilir mi?"

 

Ellerimi pantolonumun ceplerine yerleştirip belli belirsiz omuz silktiğimde "bilmiyorum..." demiştim."Ama aklımın bir köşesinde buna yapacağına dair bir ihtimal var.Çünkü, yanımızda durmasının bir amacı vardı.Belki de amacı..." gözlerimi yumduğumda sinirden gülmüştüm ve "umarım yoktur!" Demiştim."Çünkü, eğer buna cesaret ettiyse Almila'yı kimse tutamaz."

 

"Nerede o kız?" Erhan'ın öfkeli sesini duyduğumda "evde" demiştim."Almila ve Beril onu odaya kilitledi."

 

Erhan sırıttığında "eğer öyle bir şey yaptıysa yengem onu çiğ çiğ yer Barın." Tekrardan bilgisayara baktığında birden "Buldum!" Diyerek ayağa hızlıca kalkmıştı ve "buldum..." demişti tekrardan heyecanını gizlemeden.

 

"Hadi o zaman hemen gidelim!"

 

Hemen harakete koyularak Mert'lerin evinden çıktığımızda arabaya yerleşmiştik ve konuma bakarak sürmeye başlamıştık.

 

Yaklaşık bir saat süren yolculuğumuzun sonunda ıssız bir arazide durduğumuzda arabadan inmiştim ve silahımı tutarak elimde sabitlemiştim.

 

Mert solumda Erhan ise sağımda durduğunda "yavaş ve sakin olmalıyız..." demiştim sessizce konuşarak."Kızım ve Ece içeride.Onlara zarar gelmemesi gerek."

 

Her ikisi de bana gergin bir şekilde baktığında "burası çok ıssız Barın..." demişti Erhan sağına ve soluna göz gezdirerek."Sanki kimse yok gibi."

 

Derin bir nefes alıp verirken "yavaş yavaş içeri girelim bence" demiştim.

 

Burada olmadıklarına dair düşünceyi aklımın ucundan bile geçirmek istemiyordum.

 

Her ikisi de beni onaylarcasına kafa salladığında yavaşça araziye ilerlemiştik ve sessiz olmaya özen göstererek içeri adım atmıştık.

 

"Kurtaracağım seni meleğim..." diyerek kendi kendime konuştuğumda silahlarımızı doğrultarak tamamen içeri adım atmıştık.

 

Etrafta kimsenin olmadığını görmemiz ile Mert "Allah kahretsin!" Diyerek bağırdığında silahımı indirmiştim ve devrilmiş olan sandalyeye bakmıştım.

 

Kızım buradaydı.

Kardeşim buradaydı.

 

Bakışlarım yerden bir şey alan Erhan'a değdiğinde Erhan avucunu sıkmıştı ve "yetişemedik..." demişti."Buradaydılar ve biz yetişemedik!"

 

Olduğu yerden yavaşça kalkarken bana doğru yaklaşmıştı ve avucunun içinde olan künyeyi göstermişti.

 

Berfu'mundu.

Orman gözlü meleğimindi.

 

Künyeyi yavaşça avucuma bıraktığında diğer elinde bakmıştım.

 

Avucunu sıkıca bastırırken parmaklarından aşağıya sarkan kolyenin ucunu görmüştüm.

 

Ece'nindi.

Mert'in Ece'ye doğum gününde aldığı ve hiçbir zaman çıkarmadığı kolyesi.

 

Bakışlarım Erhan'a değerken hiçbir şey söylememiştim ve öfke soluyan Mert'e yaklaşarak "iyi misin kardeşim?" Demiştim.

 

Kafasını iki yana sallarken "öldüreceğim!" Demişti.

 

Sesinde bariz bir nefret vardı.

 

"Her kimse bedelini ağır ödeyecek Mert!" Sesim net çıkarken her ikisi de bana bakmıştı."Bunun bedelini çok kötü ödeyecekler; ama ilk başta sakin olmamız ve düşünmemize gerek.Biliyorum çok zor ve emin olun ki bende kendimi zor tutuyorum.

Kızımın yanağından düşen bir damlanın hesabını sormak için bile deliriyorum!"

 

"Kim bu orospu çocuğu! Ne istiyor hem Ece'den hemde yiğenimden!" Erhan ileri geri sinirle gidip gelirken "yalvaracak..." demişti.Öfkesi gözlerine yansırken "öldürmemem için bana yalvaracak ama ben acımayacağım!" Bizden biraz ileri giderken dışarı yavaşça çıkmaya başlayan Mert'e bakmıştım.

 

"Eğer yiğenime ve Ece'me bir şey yaptıysa..." kafasını iki yana sallarken bakışları beni bulmuştu ve birden susarak o da Mert'in peşinden dışarı çıkmıştı.

 

Çıkışa doğru bakıp öfke ile dışarı çıkan Erhan'a göz değdirdiğimde aklımda sadece olacak olanlar vardı.

 

Ece'yi ve Berfu'yu kaçıran kimdi?

Ne istiyorlardı?

 

Düşünceler aklımı karıştırırken odağımda sadece onlara zarar gelmeden bulmak vardı.

 

Bulacağım seni prensesim.

Bulacağım seni kardeşim.

 

Her ne olursa olsun size zarar gelmesine asla izin vermeyeceğim.

 

Almila'dan;

Kalbim acıyordu.

Bu kalp acısını artık unutmak istiyordum; ama her zaman başarısız oluyordum ve sanırım bundan sonra da her zaman olacaktım.

 

Tıpkı bugün de olduğu gibi.

 

Hayat mutlu olmama, olmamıza izin vermiyor gibiydi.

 

Sürekli mutsuz olmamız gerektiğini bize fısıldıyor gibiydi.

 

'Mutlu olamazsınız...' diyordu. 'Siz mutlu olamazsınız.Buna alışmalısınız.'

 

Belki de mutluluğu haketmiyorduk.

Haketmiyordum.

 

"Hayır..." demiştim kendi kendime fısıldarken."Biz mutluluğu hakediyoruz."

 

Elimi saçlarıma geçirip olduğum yerde ayağımı yere vurup ritim tutarken darlanan nefesimi umursamamaya çalışmıştım.

 

Yatağımdan baş dönmemi umursamadan yavaşça kalkıp odada tur atmaya başladığımda Barın'dan gelecek olan mesajı beklemeye başlamıştım.

 

Elim boğazıma giderken "neredesin benim güzel prensesim..." demiştim zar zor konuşarak."Neredesin annem?"

 

Gözlerim dolsa bile bunu engellemeye çalışmıştım ve dönen başım ile birlikte yatağa geri oturmuştum.

 

Kapının açılma sesini duymam ile hızlıca o tarafa döndüğümde birden ayağa kalkmıştım ve başımın dönmesi ile sendelemiştim.

 

Beril "Almila!" Diyerek panik içinde yanıma geldiğinde "sen ne zaman uyandın?" Demişti."Neden bana seslenmedin ki?"

 

Cümlesini umursamazken "ne zamandır böyle baygın yatıyorum?" Demiştim.

 

"Birkaç saattir." Bakışlarım pencereye değerken hala karanlık olduğunu görmem ile "haber var mı?" Demiştim."Kızımdan..." yutkunmaya çalıştığımda bunu başaramamıştım."Ece'den..." derin derin nefesler alıp verirken "konuşsana Beril!" Demiştim bağırarak."Haber var mı?"

 

Beril bana baktığında "oturalım mı?" Demişti.Bakışlarında ricadan daha çok emir vardı sanki.Kafamı iki yana sallarken "cevap ver!" Demiştim."Almila..." odaya göz gezdirdiğinde düşünmek için bahane arıyor gibiydi."Hadi..." dediğinde "otur" demişti yatağı işaret ederek.

 

Kolumu Beril'den kurtarıp yatağa oturduğumda "oldu mu?" Demiştim sinirle.

"Oturdum."

 

Beril bana bakarken yanıma gelmişti ve oturarak parmaklarını dizime yerleştirmişti.

 

Bakışlarım onu bulurken "kötü bir şey oldu ve bana bunun haberini vereceksin değil mi?" Boğazım düğümlenirken Beril kafasını sallamıştı ve "kötü bir haber vermeyeceğim kuzum" demişti."Ama..."

 

"Ama?"

 

"İyi haber olduğu da söylenemez."

 

Gerilirken iyice Beril'e dönmüştüm.

 

"Mert ile konuştum biraz önce.Ece ve Berfu'nun kaçırıldığı yeri öğrenmişler."

 

Heyecanlanırken "ne?" Demiştim birden ayağa kalkarken."Nasıl yani buldular mı benim kızımı? Hani, nerede! Geliyorlar mı?" Beril'e baktığımda "benim kızım acıkmıştır değil mi? Dur ben hemen bir şey hazırlayayım onun için." Haraketlendiğimde birden kolumdan tutmuştu ve "Almila..." demişti ses tonunu sakin tutmaya çalışarak."Orada değillermiş."

 

"Ne demek değillermiş? Biraz önce buldu dedin ama?" İnanmayarak Beril'e baktığımda Beril'de bana umutsuzca bakmıştı.

 

"Yetişememişler... Barın'lardan önce kaçmışlar."

 

"İyi de bu nasıl olur?" Kafamı iki yana sallarken "benim aklım almıyor!" Demiştim.

 

"Almila, Barın sana ve Berfu'ya aldığı hediyelere takip cihazı yerleştirmiş." Parmaklarım kolyemi bulurken Beril'e bakmıştım."Sinyal ile birlikte bulmuşlar; ama gittiklerinde künyeyi yerde bulmuşlar.Anlayacağın cihaz olduğunu anlamışlar ve hemen çıkartıp gitmişler."

 

Gözümden bir damla göz yaşı yanağımdan aşağıya düştüğünde "yani, kızımı bir daha bulmayacak mıyız?" Demiştim.

 

Çaresizdim.

Hemde çok fazla çaresizdim.

 

"Öyle söyleme!" Beril kafasını iki yana hızlıca sallarken bana yaklaşmıştı ve sıkıca sarılmıştı.

 

Benden ayrılıp yanağımdan akan göz yaşını sildiğinde parmaklarım kolyemi iyice kavramıştı.

 

Kar tanesi üzerinde bulunan yeşil ve kahve olan göz rengi detayına parmağımı hafifçe gezdirdiğimde "anne ve baba seni koruyamadı kar tanem." Demiştim.

 

Sesim titrerken kızımın içinde bulunduğu durumu düşünmüştüm.

 

Şu an kaçırıldığından haberi bile yoktu.

Belki de ağlıyordu, belki de...

 

Kafamı belli belirsiz salladığımda dudaklarım kolyeme değmişti ve hafif bir öpücük bırakmıştı.

 

Dudaklarımı kolyeden çekerken Beril'e bakmıştım.

 

Beril kolyeme ve daha sonra bana baktığında "Barın'lar birazdan gelecek" demişti.

 

Kafamı sallarken "şu Nida..." Beril bir şey hatırlamışçasına bana baktığında "biz Ferda Teyze ile kızdan bilgi aldık." Demişti aniden konuşarak.

 

"Ne bilgisi?" Diyerek merakla Beril'e baktığımda "ne bilgisi Beril?" Demiştim.

"Ayrıca bana bunu şu an mı söylüyorsun cidden!"

 

"Kuzum fırsat mı oldu sence bunu söylemeye?" Derin bir nefes aldığında "Nida Ece ve Berfu'yu kaçıran kişileri tarif etti." Yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemezken "nasıl yani?" Demiştim.

"Sen ciddi misin?"

 

"Evet..." dediğinde yüzünde kısa bir gülümseme oluşmuştu ve sonra ise silinmişti."Ama..." dediğinde "ama..." demiştim oflayarak."Evet amanın peşine gelecek olan olumsuz cümleye hazırım.

Gönder gelsin!"

 

"Yapma ama böyle..." dediğinde koluma dokunmuştu ve "yüzlerinde maske varmış" demişti."Erkek olan 1.80 kadın ise 1.65 falanmış.Erkek olanın göz rengi açık kahverengi kadın olan ise kahverengiymiş.Ha bir de kadın buğday tenliymiş." Bana baktığında "acaba tanıyor olabilir miyiz?" Demişti.

 

Düşünmeye başlayarak ileri geri gittiğimde "yani böyle düşününce tabii bilemedim.

Sonuçta çevremizde bir dünya bu tarif ettiklerine benzeyen insanlar var." Ellerimi saçlarıma geçirdiğimde "ama bu Nida'nın uydurduğu bir yalan da olabilir değil mi?" Demiştim Beril'e bakarak."Kendini haklı çıkarmak için her şeyi yapar! Belki de kendince bir hikaye uydurdu ve bunu anlattı." Beynimi bir dünya soru işgal ederken "ben gideceğim ve bunun hesabını soracağım! Buraya gelme amacı ne bunu öğrenmemiz lazım."

 

Kapıya doğru ilerlerken Beril kolumdan tutmuştu ve "Barın'ı mı beklesek acaba?" Demişti."Hem o geldikten sonra konuşmak daha iyi olur."

 

Beril'e bakıp derin bir nefes aldığımda "tamam" demiştim ve odada tur atmıştım.Zaman bir türlü geçmezken kapı zilinin çalması ile Beril'e bakıp "sonunda!" Demiştim ve odadan çıkarak koşarak kapıyı açmaya gitmiştim.

 

Kapıyı açıp karşımda duran Barın, Mert ve Erhan'a sırasıyla göz gezdirmiştim.

 

"Kızımızdan ve Ece'den herhangi bir iz yok değil mi?" Dediğimde Barın bana bakarak sessiz kalmıştı.

 

Cevabı biliyordum oysaki; ama yine de sormuştum.

 

Bir ihtimal 'belki' demiştim.

Bir mucize aramıştım.

 

Mert boş gözlerle bana bakarken hiçbir şey söylememişti ve direk içeri geçmişti.

 

Erhan ise bir bana bir de Barın'a baktığında yavaşça yanıma gelmişti ve elini omzuma yerleştirerek "bulacağız yenge..." demişti tereddüt bile etmeden."Sen hiç merak etme." Titreyen elimi Erhan'ın elinin üzerine yerleştirdiğimde "nasılsın?" Demiştim.

 

Sorduğum soru karşısında şaşırarak bana baktığında yalandan gülümsemişti ve "ben iyiyim yenge..." demişti.Yalandı."Ama Berfu'yu ve Ece'yi bulunca sizin gibi çok daha iyi olacağım."

 

"Ufaklık yok mu?" Dediğimde donuk gözler ile bana bakmıştı ve "ben sizi yalnız bırakayım" diyerek yanımızdan ayrılmıştı.

 

Sorumdan kaçmıştı.

Oysaki, gözünde olan endişeyi görüyordum.

Hem Berfu için hemde Ece için.

 

Erhan'ın içeri geçmesi ile Barın'la birlikte yalnız kaldığımda Barın beni kendine çekmişti ve göğsüne yaslayarak saçlarıma öpücük kondurmuştu.

 

Öpücüğü hafifti; ama yine de benim için huzurluydu.

 

"O piç her kimse onu bulacağım güzelim.

Bulacağım ve geberteceğim." Yanağımdan akan yaş Barın'ın üstündeki gömleğini ıslatırken "tek kişi değil..." demiştim.

 

Barın omuzlarımdan tutup beni kendinden ayırdığında "ne demek o?" Demişti anlamayarak.

 

"Nida iki kişi olduklarını söylemiş.Hatta tarif etmiş. Biri kız diğeri erkek." Beril'in anlattıklarını Barın'a da anlattığımda "anlattıkları umarım doğrudur Almila.Eğer değilse bu onun için hiç iyi olmaz!" Barın'ın elini tutup gözlerinin içine baktığımda "bana söz ver..." demiştim."Ne olursa olsun meleğimizi bulacaksın."

 

Barın dudaklarını alnıma değdirdiğinde "bulacağım!" Sesi sakin çıkarken "Kar tanemizi bulacağım güzelim..." demişti.

 

Parmakları kolyeme değdiğinde bende parmaklarımı Barın'ın parmaklarına yerleştirmiştim ve ona bakmıştım.

 

"Bulacağız ve kızımızı bir daha asla yalnız bırakmayacağız!" Bakışları merdiveni bulurken "Ama ilk başta şu Nida ile bir ilgilenelim bakalım." Demişti.

 

"Bence de..." dediğimde Barın ile birlikte tamamen içeri girmiştik ve merdivenlere yönelmiştik.

 

Mert, Beril ve Erhan bize bakarken ikimizde bir şey söylememiştik ve yukarı çıkarak odanın önüne gelmiştik.

 

Barın kapı kilidini açıp içeri girdiğinde bende girmiştim ve yatakta yatan Nida'ya bakmıştım.

 

İkimize göz gezdirdiğinde "beni buradan hemen çıkarın!" Demişti."Ne hakla beni burada tutuyorsunuz? Ben hiçbir şey yapmadım!"

 

"Kes sesini!" Dediğimde tam karşısına geçmiştim ve yatağa oturarak nefretle Nida'ya bakmıştım.

 

"Ferda Hanım'a ve Beril'e bir şeyler anlatmışsın.Bu anlattıklarından yola çıkarak sana koşulsuz inanacağımızı düşüyorsan emin ol ki çok yanılıyorsun."

 

"Anlattıklarım tamamen doğru! Neden inanmıyorsunuz bana bilmiyorum; ama gerçek bu! Ben bir şey yapmadım."

 

"Neden mi inanmıyoruz?" Barın yanımıza geldiğinde "burada kalmak için yalan uydurdun Nida!" Tam bir şey söyleyecekken Barın onu durdurduğunda "yalan söylemeye çalışma sakın!" Demişti net bir sesle.

"Buraya gelmenin bir amacı vardı ve biz bunu biliyoruz."

 

Olduğu yerde gerilirken "ne amacı ya?" Demişti."Neden bahsediyorsun sen?"

 

Güçlü bir kahkaha ortamı doldururken "hâla yalan söylüyorsun ya!" Demiştim bağırırken."Hala gözlerimize bakarak yalan konuşuyorsun!" Ayağa hızlıca kalktığımda

"Yalan söylemiyorum." Demişti."Ben yalan söylemiyorum!"

 

Gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalıştığımda "Buraya neden geldin ve seni kim gönderdi?" Durup ona baktığımda "Kimin köpeğisin?" Demiştim tek kaşımı havaya kaldırarak.

 

"Almila!" Diyerek birden ayağa kalktığında baş dönmesi ile olduğu yere çökmüştü.

 

"Sen hiç zahmet etme ya ben seni kaldırırım!" Diyerek birden kolundan tuttuğumda oturduğu yataktan tekrardan hızlıca kaldırmıştım.

 

Barın hızlıca yanıma geldiğinde "Almila!" Demişti kolumdan tutarak.

 

Barın'ın söylediklerini duymazken "Sence ben bu numaralara kanar mıyım? Yok gelmişmişlerde, yok kurtarmaya çalışırken kafana vurmuşlarda, yok bayılmışmışsın da! Kendi kafana vurmadığın ne malum? Gelen kişilere yardım edip, şüpheleri ortadan yok etmeye çalışmadığın ne malum? Söylesene buraya gelme amacının kızımı kaçırmak olmadığı ne malum?"

 

"Cidden ne saçmalıyorsun bilmiyorum Almila; ama benim bunlarla hiçbir alakam yok duydun mu beni? Yok! Ben bildiğim her şeyi anlattım sizlere!"

 

"Kes ya kes!" Diyerek ittiğimde "telefon konuşmanı duydum!" Demiştim tüm nefretim ile.

 

Kaskatı kesilirken "ne duydun?" Demişti.

 

Güldüğümde "ne duydum öyle mi?" Bakışlarım kısa bir an yanımda duran Barın'a değdiğinde tepkisizce bize baktığını görmüştüm."Her şeyi..."dediğimde "Buraya geliş nedenin kızımı kaçırmak mıydı?" Demiştim."Söyle çabuk amacın bu muydu?"

 

Kafasını hızlıca iki yana salladığında "asla!" Demişti."Böyle bir amacım yoktu benim! Ayrıca daha anne kuzusu olan bir çocuğu ben niye kaçırayım ki ya? Bunu neden yapayım!"

 

"Onu bize sen söyleyeceksin."

 

"Benim buraya geliş amacım asla bu değildi."

 

Sessizliği bozan Barın olurken "amacını söyle o zaman?" Demişti sabırsızca."Söyle ki bizde seni suçlamayalım."

 

"Ben..."

 

"Sen...?" Dediğimde "vaktim değerli Nida!" Demiştim gözlerine bakarak."Hemen anlat ki Ece'yi ve Berfu'yu bulmak bizim için kolay hâla gelsin."

 

"Anlatacaklarım sizin işinize yaramaz ki! Çünkü, benim Berfu ve Ece'nin kaçırılması ile alakam yok!" Gözleri dolsa bile bunu umursamamıştım."Neden bana inanmıyorsunuz ya! Bakın size kendimi nasıl kanıtlayacağım bilmiyorum ama tekrardan diyorum benim bu işle herhangi bir ilgim yok!"

 

"Anlat Nida.Anlat ki buna biz karar verelim." Barın sabırsızca Nida'ya yaklaştığında Nida gözlerini yummuştu ve tekrardan yatağa çökerek bize bakmıştı.

 

Nida'ya yaklaştığımda tam karşısında durmuştum ve kollarımı birbirine kenetlemiştim.

 

"Dinliyoruz" dediğimde "suçlanmak istemiyorsan eğer çabuk anlat!" Demiştim.

 

"Ben önceden Barın..." durduğunda Barın'a bakmıştı ve "Yani Barın Bey'in şirketinde çalışıyordum.Bunu zaten çok iyi biliyorsunuz." Sadece kafamı sallarken devam etmesini istemiştim."Sonra ise ben şirketten ayrılma kararı aldım.Nedeni ise..." durduğunda ikimize de bakmıştı.

 

"Barın Bey tam olarak neden ayrıldığımı bilmiyor."

 

"Bilmiyorum Nida; ama emin olabilirsin ki hiç düşünmedim neden diye.Açıkçası çokta önemli değil."

 

Nida'nın gözlerinde garip bir duygu belirirken yutkunmuştu ve devam etmişti.

 

"Ben Barın'ı seviyordum Almila." Odağına beni alırken söylediği cümleyi idrak etmeye çalışırken "seviyordun?" Demiştim anlamayarak.

 

Ellerim yumruk olurken "seviyordum; ama bunu Barın bilmiyordu" demişti.

 

Bakışlarım nefretle Nida'ya bakan Barın'a değdiğinde Nida'ya tekrardan bakmıştım ve

"Barın Bey!" Demiştim.Bana anlamaz bir yüz ifadesi ile bakan Nida'ya "Barın Bey diyeceksin!" Dediğimde Nida yutkunmuştu ve "Barın Bey bunu bilmiyordu" demişti.

"Ben aslında ona birkaç defa ima da bulunmuştum; ama anlamadı.Ya da anladı; ama çaktırmadı bilmiyorum."

 

"Eğer bilseydim seni evime kadar sokmazdım Nida." Barın'ın sesi net çıkarken "o kadar geniş değilim!" Demişti.

 

"Bu kısmı geç Nida! Yoksa, cidden biraz sonra olacakları ben düşünemiyorum." Sinirlerim zaten tepemdeyken Nida'nın böyle cümleler kurması beni daha da geriyordu.

 

Nida kafasını sallarken "amacıma ulaşamadım" demişti."Bu yüzden ise bana gelen teklifi değelendirme kararı almıştım."

 

"Teklif?" Barın, Nida'ya baktığında "ne telifinden bahsediyorsun sen?" Demişti.

 

"Senin rekabet halinde olduğun bir şirket vardı.Gerçi o şirket hâla var ve sen bunu çok iyi biliyorsun." İkimize de bakıp gülümsediğinde "benden onlara bilgi sızdırılmam istendi" demişti."Aslında ben cidden ilk başta bunu yapmak istemedim.

Kendimi geri planda tuttum; ama işte Barın bana yüz vermeyince bende bu teklifi değerlendirdim.

 

"Ha sen hırs yaptın yani?" Nefret ile Nida'ya baktığımda "Barın sırf sana yüz vermedi diye sen şirketten bilgi sızdırmaya çalıştın öyle mi?" Demiştim.

 

Kafasını sallarken deminki gergin halinden eser yok gibiydi.

 

"Aynen öyle..." dediğinde "elimde kalırsın!" Demiştim.Nefret tüm bedenimi ele geçirirken "zaten sinirliyim.Bu siniri senden çıkartırım."

 

Barın yanıma geldiğinde kolumdan tutmuştu ve beni biraz geri çekmişti.

Sesi tok çıkarken "sen devam et!" Demişti.

 

Nida güldüğünde "bende gittim" demişti cümlesine devam ederek."Gitmeyip de ne yapacağım ama değil mi?"

 

"Peki gidince ne oldu? Şirketten nasıl bilgi sızdırdın?" Barın yeni bir soru yönlendirirken Nida ayağa kalkmıştı ve tam önümüzde durmuştu.

 

"Şu an eski bir yapı ile ilgileniyorsun Barın.

Ayrıca, her mimarın hayalinde olan bir yapı bu.Tıpkı senin hayalinde olduğu gibi.Bu eski yapıyı mimariye kazandırmayı başardın ki bunu gerçekten çok iyi başardın.Biliyor musun Barın gerçekten de işinde iyi, hatta en iyisisin." Hayran bir yüz ifadesi ile cümlelerini tek tek sıralarken "Gözlerini kocamın üstünden çekip, övmeyi kes ve devam et!" Demiştim.

 

Sırıttığında "bunun satışı içinde ihaleye gireceksin." Barın'a baktığında "İhaleyi kazanmak ise en büyük hedefin." Demişti.

Dalga geçercesine bize baktığında "ama bu olmayacak!" Demişti."Çünkü, belgelerin hepsini karşı şirkete vereceğim.Dün iyi ki doğum gününe giderken beni bu evde yalnız bıraktınız Almila.Yoksa, ben nasıl çalışma odasına girip, belgeleri ele geçirecektim ki?" Durup bana ve daha sonra ise Barın'a baktığında "ama cidden kapıyı açarken çok zorlandım! İyi bir şifre koymuşsunuz kapıya; ama bu bana sökmez.Hiçbir şifre beni hedefimden alıkoyamaz." Barın'a bakıp sırıttığında "Barın'dan bile." Demişti utanmadan.

 

Söylediği son cümle son damlayı taşırırken Nida'nın saçından tutmuştum ve kafasını geriye atarak "seni öldürürüm!" Demiştim.

"Seni gerçekten öldürürüm Nida!"

 

Barın beni çekiştirirken "Almila, dur lütfen!" Demişti."Kışkırtmaya çalışıyor seni güzelim görmüyor musun?"

 

"Kışkırttı bile" dediğimde Nida'nın yüzüne sert bir tokat geçirmiştim.

 

Nida'nın yüzü tokatın şiddeti ile sol tarafa düşerken gülerek bana bakmıştı.

Dudağından akan kanı elinin tersi ile sildiğinde, Barın beni hızlıca geriye alarak Nida'dan uzaklaştırmıştı ve "güzelim, Nida bize lazım!" Demişti.

 

Nida olduğu yerde bana ima ile sırıtarak baktığında "ama bir şey söyleyeyim mi Almila?" Demişti bana bakarak."Gerçekten çok safsın.Yani, hemen nasıl inandın bana ve evini açtın? Oysaki Barın ilk başta yemi yememişti.Yani, sen olmasaydın buraya giremezdim." Güldüğünde "en iyisi şöyle söyleyeyim Barın'ın güzel kokusunun olduğu bu eve beni kabul ettiğin için teşekkür ederim."

 

Barın "Nida kes sesini!" Diyerek odayı inletecek bir güçte bağırdığında "daha fazla küçük düşürme kendini ve o çeneni kapat!" Demişti.

 

"Ben bunu cidden öldürürüm!" Diyerek Nida'ya doğru adım attığımda Barın beni tutmuştu ve "yapma!" Demişti."Seni hala kışkırtıyor Almila görmüyor musun cidden?"

 

Elimle yüzümü kapattığımda "bu Berfu ve Ece'nin kaçırılmasında parmağın olmadığı anlamına gelmiyor ama!" Yüzüne öfke ile baktığımda "bu evden hiçbir yere ayrılmayacaksın!" Demiştim."Kızımın yerini söyleyene kadar hapis kalacaksın!"

 

İkimize peş peşe baktığında "kafayı mı yediniz?" Demişti."Böyle bir şey yapamazsınız! Ayrıca söyledim size benim herhangi bir ilgim yok!"

 

"Tamam hadi diyelim yok..." Barın sırıtarak Nida'ya baktığında "ama belgeler sende değil mi?" Demişti."Benim için önemli olan dosyalar senin elinde.Bu bile seni tutmamız için bir neden Nida.Ayrıca, kızım bulunana kadar ve ben bu işi çözene kadar hiçbir yere gidemezsin." Nida'ya ilerlediğinde bakışlarım Barın'a değmişti.

 

"Onlara bilgi sattığın yeter değil mi Nida? Şimdi sen bize bilgi vereceksin.O şirket hakkında beni bilgilendireceksin!"

 

"Yapmayacağım."

 

"Yapacaksın.Eğer burdan çıkmak istiyorsan yapacaksın.Bak..." durduğunda bana bakmıştı ve Nida'ya dönerek "bak her ne yaparsan yap sen bir kadınsın ve bu yüzden sana zarar gelsin istemiyorum." Sesi sakin çıkarken "Önemsediğimden değil!" Demişti."Sakın yanlış bir düşünceye kapılma! Sadece, bir kadına istemeden bile olsa zarar vermek istemiyorum."

 

"Neden yapacağım ki Barın? Benim bu işten çıkarım ne olacak?"

 

"Düşündüğün şeyin olmayacağı kesin Nida." Boş gözlerle Nida'ya baktığında "onlardan bana bilgi sızdırırsan seni tamamen serbest bırakacağız" demişti.Sesi sakin çıkarken "Hatta istediğin miktarda sana para vereceğim ve buradan istediğin yere gideceksin" demişti.

 

Nida'ya yaklaştığımda "sen oraya para için gittin" demiştim."Bak eğer bize yardım edersen sana verdiklerinin iki katını veririz duydun mu bizi?"

 

Nida bir bana bir de Barın'a baktığında "bunca zaman bana kör oldun Barın" demişti."Kendimi göstermek için çok çaba sarf ettim; ama ne yaparsam yapayım beni asla görmedin, bakmadın." Sinirden gözlerimi yumarken bir şey söylememiştim ve Nida'yı dinlemeye devam etmiştim."Ama görüyorum ki karını seviyorsun."

 

"Çok seviyorum!" Dediğinde "karıma köpek gibi aşığım." Demişti tereddüt bile etmeden.

 

"Görüyorum" diyerek zar zor tebessüm ettiğinde "elde edemeyeceğim bir kişi için uğraşmaya gerek yok sanırım." Demişti.

 

Ellerim yumruk olurken tırnağımı avucuma sertçe bastırmıştım.Barın parmaklarımı gevşetirken Nida konuşmaya devam etmişti.

 

"Bu yüzden ise kendi yoluma bakmak daha iyi olacak.Tamam..." diyerek kafasını salladığında "teklifinizi kabul ediyorum" demişti."Ben size bilgi vereceğim, sizde bana alacağım paranın iki katını vereceksiniz."

 

"Sen bana ben sana diyorsun yani?" Güldüğümde "emin ol Nida en doğru kararı verdin.Zaten aksi olamazdı bile." Barın'ın elini tuttuğumda çıkışa doğru ilerlemiştik ve kapıyı kilitlemiştik.

 

Barın kapıyı kilitleyip bana döndüğünden elimi tutmuştu ve avucumun içine bakmıştı.

 

"Nida'ya yapmak istediklerini tahmin edebiliyorum Almila; ama sence bu kendine zarar vermen için bir neden mi?" Dudakları avucumun içine değerken öpmüştü ve geri çekilerek "bir daha sakın yapma!" Demişti.

 

Gözlerim dolarken "bu kızı bırakacak olma düşüncesi bile beni deli ediyor Barın! Kızın senin hakkında söylediklerini duymadın mı? Ayrıca kızımın kaçırılmasında da parmağı olabilir! Buna rağmen..." Barın beni kendine çektiğinde sıkıca sarılmıştı ve "kızımızı bulacağız!" Demişti.

 

Ağlamaya başladığımda parmaklarım geniş sırtındaki yerini almıştı.

 

"Barın ben kızımı çok özledim! Onun kokusunu, sesini, gülüşünü, bakışını, gözlerini..." parmaklarını saçlarıma geçirdiğinde "bende özledim güzelim" demişti."Miniğimizi bende çok özledim."

 

"Sence şu an ne yapıyordur? Ağlıyor mudur acaba? Aç mıdır sence?" Korku ile Barın'dan ayrıldığımda "ya kötü davranıyorlarsa?" Barın kafasını iki yana sallarken "yapma güzelim!" Demişti sinirle."Yapma bunu lütfen! Bak kızımıza her kim dokunmaya cüret ederse her bir parmağını kırarım.

Ağlatırsa ağlatırım, canını yakarsa yakarım.Öldürürüm onu!"

 

Öldürmesini deli gibi istiyordum.

Tüm kalbimle bunu diliyordum.

 

"Bunu istiyorum!" Dediğimde Barın bana dikkatlice bakmıştı."Öldürmenizi istiyorum Barın! Gözlerimin önünde acı çeksinler istiyorum!"

 

Barın omzumdan tutarken "bunu zevkle yapacağım!" Demişti ve dudaklarını alnıma bastırmıştı.

 

Benden ayrıldığında "aşağıya geçelim artık..." demişti ve elimi tutarak merdivenlerden aşağıya inmiştik.

 

Bakışlarım Mert, Erhan ve Beril'in bulurken bilgisayardan bir şeyler yaptıklarının görmem ile "ne yapıyorsunuz?" Demiştim.

 

"Ece ve Berfu'nun kaçırıldıkları yerin yakınında bir kamera vardı.Gelirken bakmak için almıştık.Onlara göz atıyoruz."

 

"Nasıl ya?" Diyerek yanlarına vardığımda "var mı peki bir şey?" Demiştim.

 

"Eğer açılırsa göreceğiz" dediğinde bilgisayara dikkatlice bakmıştım.

 

Kayıt sonunda açıldığında arabadan çıkarılan Berfu ve Ece'yi gördüğümde elim birden kalbime gitmişti.

 

İkisininde yüzünde yine maske vardı ve kameraya doğru asla bakmamışlardı.

 

Kadın Berfu'yu tutarken adamda Ece'yi tutuyordu.

 

Tutmuyordu.

Resmen zorla sürüklüyordu.

 

Ece elinden kurtulmaya çalıştığında maskeli olan adam yüzüne kameranın açısına gelecek şekilde tokat atmıştı ve yere düşmesini sağlamıştı.

 

Erhan Ece'nin olduğu kısımda videoyu durdurduğunda "orospu çocuğu!" Diyerek birden ayağa kalktmıştı.

 

"Geberteceğim lan sizi!" Diyen Mert'in cümlesi ile gerildiğimde "kardeşime değen parmaklarını kopartacağım!" Demişti.

 

Yanağımdan akan yaşı hızlı bir hamle ile silerken Ece'nin çaresizliğine bakmıştım.

 

Gözlerinde korku vardı.

Kameraya bakarken gözlerinde olan bu duyguyu görmüştüm.

 

Barın yanımıza gelip videoyu tekrardan oynattığında bakışlarım kızın kucağında ağlayan Berfu'ya değerken Ece o tarafa dönmüştü ve bir şeyler söylemişti.

 

Zor durumda olmasına rağmen yine de kızımı düşünüyordu.

 

Ağlamam iyide şiddetlenirken " kızımı ağlatmanın ve kardeşime dokunmanın bedelini ağır bir şekilde ödeyeceksiniz." Demişti Barın soğuk çıkan sesiyle.

 

Mert olduğu yere çökerken, Beril yanına gitmişti. "Ben nasıl bir abiyim?" Demişti Mert düz bir ses tonuyla."Kardeşimi koruyamadım."

 

Beril ona sarılırken "sen çok iyi bir abisin tamam mı?" Demişti aksini dile getirerek.

 

"Kardeşime dokunmaktan bile çekinirken o piç kurusu tokat attı ona.Benim kardeşime vurdu; ama bu yanına kalmaz!"

 

"Hepsi benim suçum..." dediğimde "ben Ece'ye söyledim!" Demiştim kendimi suçlarcasına."Eğer söylemeseydim başına böyle bir şey gelmezdi!"

 

Erhan bakışlarını bana çevirirken Mert ayağa kalkmıştı ve yanıma gelerek bana sarılmıştı.

 

"Yenge..." dediğinde sesi titremişti.Biraz daha ona doğru dönüp sarıldığımda bakışlarım bizi sessizce izleyen Barın'a değmişti.

 

Yanımıza gelirken "bir şeyler yapmamız lazım!" Demişti."Bir an önce kızımı ve Ece'yi bulmam lazım!"

 

Sessizliği Beril bozarken "polise gidelim bence!" Demişti.

 

Barın kafasını iki yana salladığında "bunu yapmak yalnızca Ece ve Berfu'yu tehlikeye sokar!" Demişti.

 

"Neden?" Dediğinde bakışları Beril'e değmişti.

 

"Çünkü, kim olduklarını ve bizden ne istediklerini bilmiyoruz Beril! Baksana henüz bizi aramadılar bile.Bir amaçları var.

Belli ki böyle sessiz kalarak acı çekmemizi istiyorlar.Ayrıca, sizce bu kamara kayıtlarını yok edemezler miydi? Akıllarına gelmedi mi sizce? Geldi.Sadece görmemizi istediler.Bu video görerek hem acı çekmemizi istediler hemde ne yapabileceklerini göstermek istediler.Bu yüzden ise polise gidemeyiz!"

 

Haklıydı.

Eminim ki bu kameraları düşünecek zekaya sahiptiler.

 

Sadece görmemizi istemişlerdi.

Göz dağı vermek istemişlerdi.

 

Çok kolay zarar vereceğini dile getirmişti aslında.

 

Bu yüzden ise özellikle kameranın karşısında Ece'ye vurmuştu.

 

Bu düşünce nefesimi daraltırken Barın'a yaklaşmıştım ve kafamı koluna yaslamıştım.

 

Barın'ın parmakları kolumu kavrarken telefonuna üst üste gelen bildirim ile ondan ayrılmıştım ve telefonu cebinden almasına izin vermiştim.

 

Barın ekrana tepkisizce bakarken "kimden?" demişti Mert Barın'ın yanına gelerek.

 

Telefonu eline alıp bildirime baktığında "Cüneyt'ten!" demişti dişlerinin arasından konuşarak.

 

"Çok az dersimiz varmış gibi bir de başımıza bu it çıktı! Ne istiyormuş?" Barın sinirle sokulduğunda ben ise Cüneyt'in ismini duyar duymaz gerilmiştim.

 

Telefonu hızlıca bu sefer ben Mert'in elinden aldığımda mesajın video olduğunu görmem ile hemen mesaja tıklamıştım ve açmıştım.

 

Hepimiz mesaja bakarken Cüneyt'in sırıtarak ekrana el salladığını görmüştüm.

 

"Beni gördüğüne sevindiniz değil mi? Dediğinde gülüşü iyice şiddetlenmişti.

 

Ekrana bakıp birden "Mert'cim kardeşini özledin mi?" Dediğinde aniden ekranı çevirip Ece'yi göstermişti.

 

Ece'yi görmem ile kanım donarken elim titremişti.

 

Sandalyeye bağlı olarak oturan Ece'ye baktığımda dudağından akan kanı görmüştüm. Nefesim kesilirken Mert hızlıca telefonu almıştı ve "kardeşim..." demişti.

 

Erhan'da hızlıca Mert'in yanında ki yerini alırken "ufaklık..." demişti.Ekrana öfke ile bakarken yanağımdan istemsizce yaş gelmişti.

 

Cüneyt, Ece'ye yaklaşmıştı ve saçını okşamıştı."Güzel kardeşin emin ellerde Mert!" Eli omzuna değerken Ece ağlayarak olduğu yerde çırpınmıştı.

 

Erhan'ın dudaklarından küfür firar ederken Mert "seni geberteceğim lan orospu evladı!" diyerek bağırdığında videoyu izlemeye devam etmiştik.

 

"Sana tam olarak iki saat veriyorum Mert. Sadece iki saat! Gel ve kardeşini elimden kurtar. Yoksa..." eli yavaşça sırtına kayarken göz kırpmıştı ve "dememe gerek yok herhalde!" demişti.

 

Sinirden dişlerimi sıkarken "Allah belanı versin!" demiştim.

 

Mert tepkisiz bir biçimde ekrana baktığında Erhan hemen arkasında bulunan sehpaya tekme atmıştı.

 

Korkarak geriye doğru sıçradığımda Barın panikle bana bakmıştı.Gözlerimi 'iyiyim' dercesine kapatıp açtığımda Barın bu seferde Mert'e bakmıştı ve destek olmak istercesine koluna dokunmuştu.

 

Erhan hızlıca telefonu alıp videoyu kendine attığında "bana biraz zaman verin!" Demişti."Verin ki ben bu şerefsizin konumunu bulabileyim!" Telefonda birkaç bir şey yapıp, birisini arayıp konuştuğunda bize bakmıştı ve telefonu kapatarak "konumuz birazdan elimizde olacak!" Demişti dişlerini sıkarak.

 

Barın ileri geri olduğu yerde gelip giderken "bu Cüneyt ne alaka lan?" demişti sorgularken."Ne yani bunca zaman kızımı ve Ece'yi kaçıran bu piç miydi?"

 

Olduğum yerde sendelerken hemen arkamda olan Beril beni tutmuştu.

 

"Böyle bir insanı ben hayatıma nasıl soktum?" Dediğimde Barın bana bakmıştı.Yanıma gelip sıkıca sarıldığında "kendini suçlamayı kes Almila!" Demişti."Böyle olacağını bilemezdik güzelim."

 

Mert olduğu yere çökerken Erhan olduğu yerde sabırsızca bir ileri geri gidip gelmişti.

 

Zaman bir türlü geçmezken sonunda bildirim sesi gelmişti ve "buldun mu?" Demişti Mert hemen konuşarak.

 

Erhan bize baktığında "buldum..." demişti.

"Konum şu an elimizde ve bir buçuk saat uzaklıkta görünüyor.Bizim ise yarım saatimiz gitti bile!"

 

Mert hemen harekete geçerken "çabuk gidelim o zaman!" demişti.

 

Hepimiz birlikte evden çıkıp arabalara yerleştiğimizde Mert ve Beril'i kendi arabalarına geçerken ben, Barın ve Erhan'da aynı arabaya binmiştik.

 

Barın arabayı kullanırken Erhan "Barın hızlı sür şu siktiğimin arabasını!" Demişti.

 

Hiçbir şey söylemezsen korkudan dudaklarımı kemirmeye başlamıştım.

 

Erhan olduğu yerde haraketlenirken elimi omzuna koymuştum ve "sakin ol..." demiştim sesim kısık çıkarken."Biliyorum çok zor ve emin oldu bende kendimi çok zor tutuyorum; ama Ece ve Berfu için sakin olmamız gerek!"

 

Erhan Ece'nin ismini duyar duymaz gözlerinde değişik bir duygu belirdiğinde yeri ve zamanı olmasa bile sorma kararı alarak Erhan'a bakmıştım.

 

"Ece için çok endişeleniyorsun değil mi?" Erhan bana düz bir ifade ile bakarken "sizin gibi bende onlar için endişeleniyorum" demişti.

 

"Kendini bizden özellikle de kendinden saklamama gerek yok Erhan.Biz her şeyin farkındayız.Bu yüzden ise öfkeni içine saklama.Saklama ki oraya gittiğimizde öfken dışarı istediğin şekilde çıksın."

 

Anlatmak istediğimi çok iyi anlamıştı.

Gözlerinde garip bir duygu belirirken sadece kafasını sallamıştı ve elimin üstüne elini hafifçe koyarak geriye yaslanmıştı.

 

Bakışları sürekli olarak arabanın saatine kayarken bir süre sonra "son beş dakika!" Demişti.

 

Panik vücudumu ele geçirirken Barın'ın arabayı birden durdurması ile bakışlarımı boş olan arazide gezdirmiştim.

 

Erhan araba durduğu gibi kapıyı açıp kendini dışarı attığında "nerede o siktiğimin piçi!" Demişti.

 

Mert ve Beril'de arabadan indiğinde Mert "neredesin lan?" Diyerek tüm gücüyle bağırmıştı."Çık dışarı, çık ki kemiklerini tek tek kırayım!"

 

Barın, Mert'e döndüğünde "sakin ol kardeşim!" Demişti."Bundan sonrası bizim için çok önemli.Bak Ece ve Berfu burada.En küçük bir hata onlar için tehlikeli olabilir.

Bak buradayız kardeşim.Buradayız ve kardeşimizi kurtaracağız! Hem Ece'yi hemde bizim küçük Berfu'muzu!"

 

Mert kafasını sallarken "haklısın..." dediğinde saatine bakmıştı ve "son bir dakikamız kaldı!" Demişti.

 

Bizi beklemeden araziye doğru koştuğunda harabeye dönmüş olan binanın içine girmiştik.

 

Buradayız miniğim, buradayız kar tanem.

Buradayız Ece, buradayız kardeşim.

Yanınızdayız.

 

Hepimiz birlikte dağılıp her yere baktığımızda Ece'nin yürek yakıcı sesini duymamız ile hepimiz yukarıya doğru koşmaya başlamıştık.

 

Merdivenlerden hızlıca koşup sese doğru ilerlediğimizde gördüğüm manzara ile elim ağzıma gitmişti.

 

Şok içinde yerde yatan Ece'ye baktığımda kolundan aşağıya süzülen kana bakmıştım.

 

"Ece!" Diyerek bağırdığımda Beril'de "Ece..." demişti ve korkarak ona bakmıştı.

 

"Sakın!" Diye bağıran Cüneyt'in sesini duymam ile bakışlarım bir elinde silah bir elinde ise bıçak ile duvara yaslanmış olan Cüneyt'e kaymıştı.

 

Mert sinirden olduğu yerde solurken "seni geberteceğim!" Demişti."Kardeşime yaptığın her şey için senin tek tek parmaklarını yerinden kopartacağım!"

 

Cüneyt sırıtarak Mert'e baktığında bakışları beni ve sonra ise Beril'i bulmuştu.İkimize de bakıp sırıttığında tekrardan bana bakmıştı.

 

Kısa bir an bende oyalanırken Barın'ın "o gözlerini karımdan üzerinden çek!" Demesi ile Cüneyt sırıtarak birden Barın'a dönmüştü.

 

Barın'a bakıp iğrenç bir şekilde güldüğünde "merak etme Barın artık karın ile ilgilenmiyorum!" Demişti.

 

Barın olduğu yerden tam ilerleyecekken Cüneyt'in Ece'nin boynuna silah dayaması ile "Barın dur lütfen!" Demiştim korkudan.

"Dur, yoksa bir şey yapacak."

 

"Bence de Barın durmalısınız!" Beril korkudan dolayı nefes nefese hepimize baktığında Barın sinirden soluyarak haraket etmemişti.

 

Erhan bir silaha bir de Ece'ye baktığında "canını yakmış..." demişti fısıldayarak.

"Onun canını yakmış."

 

Ece olduğu yerde inlerken "acıyor..." demişti.Yırtık olan üstüne baktığımda kanım çekilmişti.

 

Erhan bakışlarımı gördüğünde "ona dokunmaya cüret ettiysen..." Cüneyt'in bakışları Erhan'ı bulurken "ettiysem ne yapacaksın?" Demişti göz kırparak.

 

Erhan'ın dudaklarında şeytanca bir sırıtış belirdiğinde "biliyor musun Cüneyt sana nasıl ölmek istersin diye sormayacağım.

Çünkü, seni öyle bir şekilde öldüreceğim ki ölürken yalvaracaksın; ama ben sana asla acımayacağım."

 

Cüneyt güldüğünde "siz..." demişti ikisine bakarak."Sevgili misiniz? Ne bu koruma halleri? Hem senin adın neydi?"

 

"Erhan..." diyerek düz bir sesle konuştuğunda "Erhan Soylu." Demişti."Bu ismi aklında iyi tut olur mu? Çünkü senin ölümünün ismi bu olacak!"

 

"Vay..." dediğinde silahlı Ece'ye doğru iyice doğrultmuştu."Soruma cevap vermedin Erhan; ama ben yine de söyleyeyim.Merak etme Ece'cine hiçbir şey yapmadım! Sadece buraya getirmek için çok çaba sarf ettim.O kadar azimli bir kız ki çok çabaladı elimden kurtulmak için.Ee bende mecbur biraz hırpalamak zorunda kaldım."

 

Erhan tam bir adım atacakken Ece kafasını iki yana sallamıştı ve dudaklarının arasından "dur.." demişti.

 

Erhan haraket etmezken Cüneyt kafasını sağ tarafa doğru hafiften eğmişti ve "elini pantolonununun cebinden çekmelisin Mert!" Demişti."En ufak bir hamlenizde hemen yanımda ve soğuk namlunun altında olan bu kızı öldürürüm!"

 

Mert elini pantolonundan çekerken "ne istiyorsun?" Demişti."Kardeşimden ne istiyorsun?"

 

"Hah şöyle ya! Sonunda aynı dili konuşmaya başladık ha ne dersiniz?" Bana baktığında "Almila hepsinden silahları topla ve kenara fırlat!" Demişti.

 

Yutkunurken "dediğimi yap! Yoksa..." silahı Ece'ye dayadığında kafamı sallamıştım ve en yakınımda olan Barın'ın yanına gitmiştim.

 

Barın silahı çıkartırken "sakın yanlış bir hamle yapma!" Demişti Cüneyt uyarı dolu sesiyle."Eğer yaparsan öbür dünyaya benle birlikte Ece'de gelir."

 

Barın silahı bana verirken "kızım nerede?" Demişti.Ellerim titrerken Mert'e doğru ilerlemiştim ve ondan da silahı almıştım.

 

Cüneyt "Berfu..." dediğinde "o burada değil" demişti.Olduğum yerde gerilirken "ne demek değil?" Demiştim ve Erhan'dan da silahı alarak ona doğru dönmüştüm.

 

Cüneyt yeri işaret ederken "at şuraya hemen!" Dediğinde işaret ettiği yere silahları fırlatmıştım."Kızım nerede?" Diyerek tekrardan sorduğumda "hadi ama Almila!" Demişti bıktığını göstermek istercesine."Söyleyeceğimi falan mı düşündün gerçekten! Hemde bu kadar erken?"

 

"Ne istiyorsun?" Barın sakin kalmaya çalışırken "amacını söyle!" Demişti."Neden Ece'yi ve Berfu'yu kaçırdın?"

 

"Neden kaçırdım...." Düşünür gibi yaptığında "ortağım için!" Demişti.

 

Vücudum gerilirken "ortağın kim?" Diyerek Cüneyt'e bakmıştım.

 

Cüneyt bana bakıp güldüğünde "ortağım kendi istediği zaman zaten karşınıza çıkacak."

 

"Peki, senin buradaki görevin ne! Köpekliğini yapmak mı?" Mert sinirden soluduğunda "kaşınma istersen Mert!" Demişti silahı Ece'nin boğazına dayayarak.

"Bak kesik sadece kolunda var; ama siz biraz daha böyle davranmaya devam ederseniz bu sefer boğazında olacak; ama kesikten çok daha kötüsü!"

 

"O kızın tek bir saç teline bir kere daha zarar verirsen..." Erhan parmağını kaldırıp Cüneyt'e doğru salladığında "seni elimden kimse alamaz!" Demişti.Ece, Erhan'a bakarak ağladığında Erhan yumruklarını sıkmıştı.

 

"Bu boş tehditlerini sonraya saklamalısın bence Erhan!" Erhan yüzünü ovuşturduğunda bana bakmıştı.

 

Bende Erhan'a baktığımda birkaç adım atarak yanına ulaşmıştım.

 

Cüneyt Mert ve Barın ile konuşurken Erhan kulağıma eğilip birkaç bir şey söylemişti.

 

Kalbim heyecanlanırken kafamı sallamıştım ve "ya bir şey olursa?" Demiştim.

 

Bana bakıp gülümsediğinde "sence ben Ece'ye zarar gelecek bir hamle yapar mıyım yengecim?" Demişti göz kırparak.

 

Kehribar rengi gözlerine bakıp dudaklarımı hafifçe kıvırdığımda "ufaklığını kurtar..." demiştim.

 

Dudakları düz bir çizgi halini alırken Cüneyt'e dönmüştüm ve dikkatini dağıtmak istercesine "ortağın ve kızım nerede?" Dedim."Ne zaman ortaya çıkma cesaretini gösterecek?"

 

Cüneyt, "Cesaret..." derken kafamı sallayıp "aynen öyle..." demiştim ima ile sırıtarak."Kaçırmak kadar ortaya çıkma cesaretini de gösterseydi keşke!" Sağa sola bakıp "burada mısın korkak?" Diyerek bağırdığımda Mert ve Barın "ne yapıyorsun Almila?" Demişti aynı anda.Barın sağa sola bakarken "Cüneyt nerde?" Demişti fısıldayarak.

 

Kolumu yeni tuttuğunu fark ederken Barın'dan kurtulmuştum ve "sus Barın ya!" Demiştim çemkirerek."Şu an karışman bize sadece olumsuz bir sonuç verir!"

 

Cüneyt ayağa kalkarken Ece'ye dönmüştü ve silahı doğrultarak "sakın kalkmak gibi bir hata yapma!" Demişti.

 

Ece korku ile bize baktığında kafasını sallamıştı ve "tamam..." demişti.

 

Korktuğu için sesi titremişti.

 

Birkaç adım bize yaklaştığında "sana daha biraz önce burada yok dedim Almila!" Diyerek bağırmıştı.

 

Barın öne doğru bir adım attığında "karıma bağırma!" Demişti.Sesi Cüneyt'ten daha keskin çıkarken "bağırdığın o ses tellerini götüne monta ederim senin duydun mu beni!"

 

Bakışlarımı Barın'dan çekip iğrenerek Cüneyt'te baktığımda "bak..." demiştim kendi odağıma çevirerek."Cüneyt sana ne oldu bilmiyorum." Biliyordum. "Nasıl bu hale geldin onu da anlamıyorum." Anlıyordum.

"Sen... sen bu değildin.Bana yardım eden Cüneyt asla bu olamaz!" Tam olarak buydu.

Sadece gerçek yüzünü göstermiyordu.

 

"Ben özümdeyim Almila.Ben buyum.Senin yanında büründüğüm kişilik benim tam tersimdi.Asla sahip olmak istemeyeceğim birisiydi." Güldüğünde "geçmişe gidelim mi?" Demişti."Seni ilk gördüğüm ana."

 

Yutkunduğumda "ölmek için çok çaba sarf ediyorsun Cüneyt!" Barın kafasını sallarken gözlerini kısmıştı ve "ama sevdim!" Demişti."Devam et."

 

Cüneyt sinirle güldüğünde "Almila'ya yaptıklarını ne çabuk unuttun sen öyle?" Demişti.

 

Parmaklarım Barın'ın eline değdiğinde Barın kasılmıştı ve Cüneyt'e bakarak "unutmadım" demişti.

 

"Öyle mi?" Diyerek sırıttığında "o zaman anlatırken canın yanmaz!" Diyerek birkaç adım geri giderek bizden uzaklaşmıştı.

 

"Ben Almila'yı yağmurun altında buldum Barın! Bitkindi, yorgundu, ağlıyordu.Hatta, boşluktaydı.Kimsesizdi sanki.Hatta, öyleydi.O KİMSESİZDİ!"

 

Cümleleri canımı yakarken "sus!" Demiştim sessizce.

 

Cüneyt söylediğime aldırış etmezken "yardım ettim!" Demişti."Ben ona yardım ettim, evimi açtım! O an üzülmüştüm aslında biliyor musun Barın? Ben hayatımda ilk defa birine üzülmüştüm ve bu kişi Almila'ydı.Görmen lazımdı onu..." dudakları bir an düz bir çizgi halini alsa bile eski haline geri dönmüştü ve kafasını sallamıştı."Almila bana bu iki senede çaresizlik nasıl olur onu öğretti resmen ve bunu tek bir bakışıyla yaptı."

 

Can yakıcı cümlelerine devam etmişti.Benim canımın yanması önemli değildi aslında; ama Barın'ın yanıyordu ve ben bunu hissediyordum.

 

Onun kalp acısını hissediyordum.

 

"Bana sürekli senden nefret ettiğini söyledi; ama günün sonunda hep ağladı.O ağladı bende ağladım! O ağladığı için ben senden bir kere daha nefret ettim Barın! Almila sevindi sevindim! Ben hayatımda ilk defa kendimi birine bağlı hissettim!" Güçlü bir nefes alıp verdiğinde dudakları titremişti."Ben onu sevmiştim!" Demişti.

 

Barın elini sıkarken avucunun içinde olan parmaklarım istemsizce acımıştı.Gözlerimi yumduğumda açmıştım ve bana bakan Cüneyt'e bakmıştım.Cüneyt önce bana ve sonra birleşen ellerimize baktığında "bak..." demişti işaret ederek."Yine onun canını yakıyorsun Barın.Sen zaten hep onun canını yaktın."

 

Yalandı.

Barın bilerek benim canımı asla yakmazdı.

İstemeyerek bile olsa bunu yapmazdı.

 

Barın birden ellerimize baktığında elimi birden bırakmıştı.

 

Bakışları beni bulurken korkarcasına bakmıştı.Canımı yakmaktan korkmuştu.

 

Barın'a gülümseyip kafamı iki yana salladığımda gözlerim ile anlatmak istemiştim aslında ona.'Sen istesen de canımı yakamazsın' demek istemiştim.

 

Cüneyt silahı Barın'a doğrulttuğunda "sen bu kızın canını geçmişte de yaktın Barın ve hâla da yakmaya devam ediyorsun! Bazen düşünüyorum biliyor musun? Bu kız sende ne buluyor diye deli gibi düşünüyorum.

Diyorum ki onda olup, bende olmayan ne olabilir; ama cevabını bulamıyorum!"

 

Derin bir nefes alıp verdiğimde "onda olup sende olmayan çok şey var Cüneyt!" Bakışları bana değerken "Mesela Barın senin gibi asla kötü niyetli olmadı.Sevdi.Saygı ile sevdi.Senin gibi elde etmeye çalışmadı! Bana dokunurken bile naifti.İzinsiz dokunmadı! Kendini sevdirmek için olmayan biri gibide davranmadı! Tamam, belki geçmişte bir şeyler oldu; ama bunlar düzeltildi.

Önemli olanda bu.Ayrıca ben Barın'ın kalbini sevdim.Kalp güzelliğine bağlandım! Gözlerinde huzur buldum.

Kendimi onun yanında güvende hissettim! Mutsuzken ondan güç aldım ve tek limanıma sığındım; ama sende bunların hiçbiri yaşamadım! Hani bana sürekli 'nasılsın?' Diyordun ya? Bende sana hep 'iyiyim' diyordum? Yalandı.Ben hiçbir zaman iyi olmadım Cüneyt! Barın yanımda yokken kalbim hiçbir zaman huzurlu olmadı! Ben nefret ettiğimi söylerken bile onu gördüğüm ilk an gözlerinde huzuru buldum! O zaman işte 'iyiyim' dedim.'Ben iyiyim' dedim!" Yanağımdan bir damla göz yaşı akarken "bana yalandan iyilik yaptığında bile senin yanında iyi olmadım!" Barın'a baktığımda "seni arkadaşım sandım ben Cüneyt..." demiştim."Bana yardım eden, iyiliğimi isteyen, bu iki sene boyunca bana destek olan biri sandım ve bu yüzden ben sevdiğim adama tokat attım!"

 

Takat attığım an aklıma tekrardan düşerken "o gün kendimden nefret ettim!" Demiştim.

Barın parmaklarımı parmakları arasına alıp kenetlediğinde ona bakmıştım.

 

Orman yeşili gözleri benim ona yaptığım gibi aksini kanıtlamak istemişti.

 

Yanağından bir damla göz yaşı firar ederken Cüneyt kafasını iki yana sallamıştı ve "ben sana destek oldum zaten!" Demişti."Hani biraz önce demiştim ya ki ben buyum! Senin yanında olan asla sahip olmak istemeyeceğim birisiydi diye? Ben belki de o an istemeyerek de olsa sırf senin için ona sahip olmak istemiştim.Belki de, o kişiliğimi senin yanında sevdim.Çünkü, ben başka bir yerdeyken senin yanında olduğum gibi asla olamadım!" Ağlamaya başladığında "ama sen beni görmedin!" Demişti."Hatta öyle bir görmedin ki Almila beni Beril ile yapmaya çalıştın!"

 

Cüneyt'in cümlesi ile tüm vücudum ürperirken bakışlarım çok kısa bir an Mert'e değmişti.

 

Delici bakışları canımı yakarken kendimi tokat yemiş gibi hissetmiştim.

 

Yüzüne bakamazken "amacın ne?" Demiştim Cüneyt'e bakarak."Neden bunu yapıyorsun?"

 

Cüneyt omuz silkerken "yalanlarla dolu bir hayatınız olsun istemiyorum çünkü!" Dediğinde "size gerçekten iyilikte yaramıyor!" Demişti dalga geçercesine.

 

"Sen buna iyilik mi diyorsun?" Cümleyi kuran Beril'e baktığımda Cüneyt şaşırarak ona dönmüştü ve "sonunda konuşabildin Beril'cim!" Demişti.

 

Mert bir adım ileri atılacakken Beril elini uzatmıştı ve durması gerektiğini söylercesine gözlerine bakmıştı.

 

Mert bana öfke ve hayal kırıklığı ile tekrardan baktığımda bir şey söyleyememiştim.

 

Çünkü, haklıydı.

Beril'i Cüneyt ile yapmaya çalışmıştım.

 

O dönem duygularım bana bunun doğru olduğunu fısıldarken başka hiçbir şey düşünmemiştim.

 

Arkadaşımın mutlu olmasını istemiştim.

Cüneyt'ti iyi biri sandığım için onunla olmasını dilemiştim.

 

Kör olmuştum.

Ben her zaman kördüm.

Her şeye kördüm.

 

"Cüneyt amacını anlamadık mı sanıyorsun?" Güldüğünde "amacın bizim aramızı bozmak değil mi? Herkesi birbirine düşürmek; ama biliyor musun sana kötü bir haberim var.Çünkü, böyle bir şey olmayacak."

 

Olacaktı ve ben bunu çok iyi biliyordum.

 

Önceden bana şefkatle bakan Mert'in gözlerinde bu sefer saf bir öfke varken böyle bir şey nasıl mümkün olacaktı ki?

 

"Ben öyle düşünmüyorum ama!" Dediğinde Mert'e bakmıştı."Kocana baksana Beril'cim Almila'ya nasıl bakıyor?"

 

Herkes bakışlarını Mert'e çevirirken, ben buna cesaret edememiştim.

 

Bu saatten sonra nasıl yüzüne bakacaktım ki?

 

Herkes sessiz kalırken "gerçekleri benden başka kimse ortaya seremezdi sonuçta.Almila, sürekli bizi yapmaya çalışmıştı.Birlikte olmamız için çok çaba sarf etmişti; ama..." bakışları beni küçük düşürmek istercesine yüzümde oyalandığında "başaramadı." Demişti."Sen gerçekten çok inatçı çıktın Beril!" Güldüğünde "ama iyi ki de çıktın!" Demişti."Eğer böyle olmasaydı ben sırf Almila'nın yanında kalabilmek için seninle olmak zorunda kalacaktım!"

 

Mert ve Barın aynı anda küfür ederek Cüneyt'e hızlı bir adım attığında Cüneyt direk silahı Ece'ye doğrultmuştu.Beril ve ben korkudan bağırdığımızda Ece ağlamaya başlamıştı.

 

Cüneyt bağırarak "Sakın!" Derken "düşünme bile..." demişti ve hepimize bakarak sinirle solumuştu.

 

"Bu oyun cidden fazla uzadı!" Telefonu çıkarıp birini aradığında "ne zaman harakete geçmeyi düşünüyorsun?" Demişti bağırarak."Bak ben bu oyundan gerçekten çok sıkıldım!" Dediğinde merakla Cüneyt'e bakmıştım.

 

Ortağı kimdi?

Kiminle konuşuyordu?

 

Beynimi bir dünya soru işgal ederken Cüneyt "bende seni seviyorum bebeğim!" Demişti ve telefonu kapatarak birkaç bir şey yapmıştı.

 

Konuştuğu kişi sevgilisi miydi yani?

 

Şaşkınlık yüzümde açık bir şekilde belirirken Cüneyt gülmüştü.

 

"Mecburi olarak seviyormuş gibi davranıyorum işte!" Dediğinde çatlayan dudaklarını yalamıştı ve "talimat verildi..." demişti.

 

Arkaya bile bakmadan silahı Ece'ye doğrulttuğunda "hepinizi öldürmemi istedi!" Demişti şeytani bir şekilde gülerek."Ama ilk başta yerde yatan Ece'cikten başlayacağım! Çünkü, sabahtan beri küçük bir yara bile olsa acı çekiyor.Ee bana da acısını dindirmek düşer öyle değil mi?"

 

Kafamı sallayıp "yapma!" Dediğimde "Erhan neredesin?" Demiştim dudaklarımın arasından.

 

Cüneyt arkasına bakmadan hepimizin gözlerine tek tek baktığında "sizin gözlerinize bakarak vurmayı tercih ederim.Eminim çok daha fazla zevk alırım..." demişti ve duraksayarak bize tekrardan bakmıştı.

 

"O..." dediğinde "O, Erhan mıydı ismi? O nereden?"

 

Sırtımdan aşağıya soğuk terler atarken "bilmiyorum..." demiştim.

 

Cüneyt inanmayarak bana baktığında "Allah kahretsin ben bunca zamandır nasıl fark etmedim?" Demişti."Ama bana oyun oynamanın bedelini çok ağır ödeyeceksiniz! Sevdiği kızı vururken gözlerine bakmak isterdim oysaki..." dediğinde bir an bile tereddüt etmeden tetiğe basmıştı.

 

Güçlü bir serzeniş ortamı kaplarken elim ağzıma gitmişti.

 

Mert ve Barın "Ece!" Diyerek bağırdığında Cüneyt'in olduğu yerde sendelediğini görmüştüm.

 

Bakışlarım arkaya değerken yerde oturan Erhan'a bakmıştım.

 

Ece'nin kafası Erhan'ın göğsüne yaslıydı ve Ece'nin yüzü bize dönüktü.

 

Bakışlarımı Ece'den çekip Erhan'a çevirdiğimde elinde Cüneyt'e doğrultulmuş bir silah olduğunu görmüştüm.Yüzündeki sırıtış bir an bile solmazken "Oysaki bende gözlerine bakarak seni vurmak çok isterdim Cüneyt!" Demişti.

 

Cüneyt, her ikisine de baktığında olduğu yere çökmüştü ve yere yığılmıştı.

 

Hepimiz korku ile Ece'nin yanına gittiğimizde Barın Cüneyt'e ulaşmıştı ve silahı elinden alarak yüzüne indirmişti.

 

Cüneyt silahın yüzüne vurulması ile bağırdığında "söylediklerinin ve yaptıklarının hesabını vermeyecek misin sandın lan orospu çocuğu!" Demişti.

 

Korku ile Ece'ye bakarken bir yandan da Barın'a bakmıştım.

 

Barın yumruklarını Cüneyt'in yüzüne indirdiğinde her bir darbesinde acı çekiyordu.

 

Mert Ece'nin yüzüne ellerini değdirdiğinde "kardeşim..." demişti.

 

Ece parmaklarını abisinin parmaklarına değdirdiğinde "ben iyiyim abi..." demişti korku ile.

 

Erhan göğsüne Ece'yi iyice sabitlendiğini üstünde duran ceketi çıkarmıştı ve Ece'nin üstüne örtmüştü.

 

Beril, Ece ile ilgilenirken Mert'in öfkeli bakışları Cüneyt'e değmişti.

 

Olduğu yerden tam kalkacakken Ece'nin elini tutması ile ona bakmıştı.

 

Ece kafasını iki yana sallarken "yapma abi!" Demişti."Ben, ben korkuyorum.Lütfen yapma!" Mert Ece'nin alnına dudaklarını değdirdiğinde Erhan'a bakmıştı ve "onu buradan çıkar Erhan!" Demişti.

 

Erhan kafasını sallarken tam Ece'yi kaldıracaktı ki Cüneyt'e bakmıştı ve "öldürmeyin!" Demişti.

 

Sesi buz gibi çıkarken "bilgi alın ve öldürmeyin." Mert anlamaz bir yüz ifadesi ile ona baktığında Erhan bu sefer tamamen Mert'i odağına almıştı ve "aklımda ona layık olan bir plan var!" Demişti.

 

Mert sırıtırken "tamam" demişti ve Ece'ye bakarak Ece'nin dudağından akan kanı silmişti.

 

"Sana yaptıklarının bedelini ödeyecek..." dediğinde dişlerini öyle bir sıkmıştı ki gözlerini yumarak sakinleşmeye çalışmıştı.

 

Erhan, Ece'yi kaldırırken Ece'nin yüzü Erhan'ın göğsündeki yerini almıştı.

 

Kollarını ürkekçe Erhan'ın geniş omuzlarına sabitlediğinde gözlerini kapatmıştı ve "korkuyorum..." demişti.

 

Erhan gözlerini çok kısa bir an kapatıp açtığında "çıkaracağım seni buradan ufaklık..." demişti ve Beril'e bakarak "gidelim" diyerek dışarıyı işaret etmişti.

 

Bakışlarım yerde yatan Cüneyt'e değerken hızlıca yanına ilerlemiştim ve yere oturarak yakasını tutmuştum.

 

"Kızım nerede şerefsiz?" Dediğimde Cüneyt yediği dayağa rağmen gülmüştü ve "söylemeyeceğim!" Demişti.

 

Öfkeden zorlukta nefes alıp verdiğimde "Berfu senin elinde büyüdü!" Demiştim bağırarak."Ona zarar verirken, kaçırırken hiç için acımadı mı?"

 

Cüneyt'in sırıtışı yüzünde solarken "Berfu'ya zarar vermemesi için her şeyi yaptım ben!" Demişti."Merak etme yani ona zarar gelmedi."

 

Güldüğümde "sen böyle söyleyince içimin rahatlayacağını falan mı düşündün? Söyle çabuk miniğim nerede?" Dediğimde Erhan'ın sıktığı kurşun yarasına elimi bastırmıştım.

 

Cüneyt'in yüzü acıdan dolayı buruşurken "Onu sana zaten getirecek!" Dediğinde yarasına daha çok bastırmıştım ve "kim getirecek?" Demiştim bağırarak."Söylesene lan şerefsiz! Kim getirecek?"

 

Barın koluma dokunurken "çık dışarı!" Demişti.Şaşkın bakışlarım Barın'ın yüzünde gezinirken "Almila, çık dışarı!" Diyerek bağırmıştı.

 

Ona bakıp kafamı hayır anlamında salladığımda Mert'e bakmıştı ve "çıkar onu Mert!" Demişti.

 

"Hayır!" Dediğimde "evet!" Demişti.

"Hemen, dışarı çıkıyorsun ve bizi bekliyorsun!"

 

"Niye?" Diye bağırdığımda "çünkü olmadığın bir kişiliğe bürünüyorsun!" Demişti.

 

Gözlerim Cüneyt'in yarasına bastırdığım elime değerken yutkunmuştum ve "pişman değilim!" Demiştim.

 

Barın beni onur duyarcasına süzdüğünde "farkındayım güzelim" demişti."Ama sen yine de çık dışarı."

 

Barın'a bakıp sinirle soluduğumda Cüneyt'in yarasına daha çok bastırmıştım ve birden ayağa kalkmıştım.

 

Elimi üstüme sürerken "Allah senin belanı versin Cüneyt!" Demiştim ve çıkışa doğru ilerlemiştim.

 

Peki şimdi ne olacaktı?

Cüneyt'e ne yapacaklardı?

 

Onu sadece dövüp bırakacaklar mıydı?

Hayır, bunu yapmazlardı.

 

Öldürecekler miydi?

İşte bunu istiyordum.Çünkü, hak ediyordu.

 

Ben Almila Akay Soylu ilk defa birinin ölmesini bu kadar çok istiyordum.

 

Acı çekmesini, korkarak ölmesini...

Ve biliyordum ki bu olacaktı.

 

Peki kızımıza nasıl kavuşacaktık?

Onu nasıl kurtaracaktık?

İşte bunu bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni öldürüyordu.

 

Erhan'dan;

 

Bana ne oluyordu?

Bu içimde kopan fırtına da neydi böyle?

 

Hiç yaşamadığım bu yabancı duygu kucağımda korku ile titreyen Ece sayesinde miydi?

 

Kalbimin sıkışması, onun için endişelenmesi, bir şey olacak olma korkusu...

 

Bunların hepsinin adı neydi?

 

Kucağımda yatan Ece'ye baktığımda titrediğini görmüştüm.

 

Eli omuzlarımı kavrarken "Berfu'yu koruyamadım..." demişti."Onu götürmesine engel olamadım ben."

 

Kafamı iki yana sallayı "sen elinden geleni yaptın ufaklık..." dediğimde Ece güçlü bir nefes almıştı ve "abimler ona ne yapacak?" Demişti.

 

Her şeye rağmen güçlü durmaya çalışıyormuş gibiydi.

 

O zaten çok güçlüydü.

 

Sesinin titremesi aksini gösterse bile bana bakmıştı ve "cevap versene..." demişti.

 

Susmuştum.

Çünkü, Ece aksini istese bile Cüneyt yine acı çekecekti.

 

Çünkü, bunu hak etmişti.

 

"Sen bunları düşünme ufaklık..." derken ona bakmıştım ve "sen iyi misin?" Demiştim.

Değildi.Bunu çok iyi biliyordum; ama yine de sormuştum.Yalan söyleyeceğini bilmeme rağmen sesini duymak istemiştim."İyiyim..." dediğinde sesi kısık çıkmıştı.

 

Biraz ilerleyip Beril'e baktığımda "arabanın kapısını açar mısın?" Demiştim.

 

Beril hemen kafasını sallarken arabaya bizden çok daha önce varmıştı ve kapıyı açmıştı.

 

Beril bize dönerek sonra harabeye dönmüş binaya baktığında "ben Almila'nın yanına gideceğim..." demişti ve bize yavaşça ilerleyerek Ece'nin yanağını öpmüştü."İyi olacaksın ablacım..." derken sesi naif çıkmıştı.

 

Bana bakıp gözlerini kapatıp açtığında kafamı sallamıştım ve Beril'in gitmesini beklemiştim.

 

Hiçbir şey söylemeden arabanın arka tarafına oturduğumda hala kucağımda kafamı göğsüme yaslı olan Ece'ye bakmıştım.

 

Hiçbir şey söylemezken Ece kafasını kaldırmıştı ve "bir an gelmeyeceksiniz sandım..." demişti.

 

Parmaklarım Ece'nin saçlarını bulurken yavaşça yumuşacak olan saçlarında gezinmiştim ve "gelmeyeceğimizi gerçekten düşündüm mü ufaklık?" Demiştim."Seni, burada, bu adamla..." tüm vücudum sinirden gerilirken "onun tüm parmaklarını tek tek koparmak istiyorum!" Demiştim.

 

Sesim yüksek çıkarken bu Ece'nin daha fazla korkmasına neden olmuştu.

 

Parmaklarım bu sefer Ece'nin bedenini sarmalarken kendime doğru daha fazla çekmiştim ve sıkıca sarılmıştım.

 

"Korkma..." derken "sen yanımdayken sanırım bu mümkün değil..." demişti."Biliyor musun Erhan? Seni içeride ilk gördüğüm an..." durduğunda nefes alışverişi hızlanmıştı.

 

Hiçbir söyleyeceği cümleyi kaçırmak istemiyormuş gibi nefes alıp vermeyi bırakırken belki de bu gerilim birkaç saniye sürmüştü; ama bana uzun yıllar geçmiş gibi olmuştu.

 

"Ece..." dediğimde "hıı..." diye bir ses duymamla yavaş yavaş uykuya daldığını anlamıştım.

 

Kucağımda minik bir kız çocuğu gibi uykuya dalarken dudaklarım korkak ama heyecan verici bir biçimde Ece'nin saçlarına değmişti.Burnumu saçlarıma gömerken kokusunu özlediğimi anlamam kalbimin atmasına neden olmuştu.

 

"Sana, size yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödeyecek güzelim!" Dediğimde Ece'yi yavaşça arka koltuğa yatırmıştım ve arabadan inerek kapıyı kapatıp kilitlemiştim.

 

Dışarı çıkan Beril'i ve sonra ise Almila'yı gördüğümde hızlıca ilerleyip Almila'nın kolundan tutmuştum ve "yine yardımına ihtiyacım var yengecim!" Demiştim düz bir ses tonuyla.

 

"Ne istiyorsun yengecim?" Dediğinde gülümsemiştim ve ileriyi göstererek "şurayı görüyor musun?" Demiştim.

 

Almila anlamayarak ileriye doğru baktığında "e-evet?" Demişti bana bakarak.

 

Kafamı sallayı korku ile bana bakan Beril'e baktığımda tekrardan Almila'ya dönmüştüm ve "orda duran gaz vanasını açacaksın.Ha! Birde her yeri kapatmanız gerek."

 

Korku ile gözlerini açarken "aklında ne var?" Demişti."Aklımda Cüneyt'e layık bir ölüm var desem hoşuna gidecek mi yengecim?" Dediğimde "gidecek!" Demişti hiç tereddüt etmeden.

 

"İyi o zaman!" Derken kolunu benden kurtarmıştı ve "bir an önce yapalım o zaman şu işi!" Demişti.

 

Beril ve benim yanımdan geçip giderken "giderek önüne geçilmesi zor biri haline mi geliyor yoksa ben mi yanlış düşünüyorum?" Demiştim.

 

Beril güldüğünde "kızı kayıp olan bir anneden her zaman korkulması gerekiyor Erhan'cım." Gözlerini kısarak bana baktığında "ama sanırım sevdiği birini kaybetme korkusu yaşayan bir insandan da korkulması lazım?" Gerilirken "ne diyorsun?" Demiştim anlamamazlığa vurarak.

 

Beril elini koluma yerleştirirken "Diyorum ki Erhan'cım suyu burdan uzak tutman iyi olmuş.Çünkü, ateş ve su bir araya gelince buharlaşır.Senin ateşin şu an burayı yakacak güçte; ama eğer Ece o arabada uyuyor olmasaydı bunu yapmayacaktın.

Doğru mu anlıyorum?"

 

Sırıttığımda "çok doğru anlıyorsun ikinci yengecim." Demiştim samimi bir şekilde.

 

Beril cümlem üzerine bir şey söylemezken binadan içeri girmiştim ve Barın ve Mert'in yanına ilerlemiştim.

 

Yerde yatan Cüneyt'e bakarken yüzünün dağılmış olduğunu görmem yüzümü ekşitmeme neden olmuştu.

 

Gülerek yanına ilerleyip olduğum yere çöktüğümde "deminki cesur halinden eser yok ha Cüneyt?" Demiştim."Noldu, neden şimdi acı çekiyorsun ki?"

 

Cüneyt yüzünde oluşan yaralara rağmen hala güldüğünde "biliyor musun Erhan neden böyle olduğunu anlayabiliyorum." Yüzünü inceleyip "neden?" Diye sorduğumda "çünkü, birini kaybetme korkusunu benim gibi tattın?" Bakışlarım istemezce Mert'i bulurken bana baktığını görmüştüm.Bakışlarımı ondan çekerken "haklısın..." demiştim."Birini kaybetme duygusunu tattım.Mesela, yeni kavuştuğum yeğenim ile bu duyguyu tattım."

 

Cüneyt zorlukla gülmeye çalıştığıda "salak mı var sanıyorsun karşında?" Demişti."Ece'den bahsediyorum Erhan! Ve sen bunu çok iyi biliyorsun." Parmağımı kurşun yarasına bastırdığımda inlemişti ve "dur!" Demişti bağırarak."Canım yanıyor dursana!"

 

Parmağımı yarasından çekerken "yeğenimin nerde olduğunu umarım söylemişsindir!" Demiştim.

 

"Söylemedi." Barın'ın soğuk sesini duymam ile ona baktığımda kafamı yan yatırmıştım ve Cüneyt'e bakarak "bu salaklığı gerçekten yaptın mı?" Demişti."Bunca acı çekmene rağmen cidden söylemedin mi?"

 

"Söylemedim." Hepimize baktığında "ve söylemeyeceğim!" Demişti.

 

Kafamı sallarken "peki..." demiştim ve ayağa kalkmıştım.

 

Mert ve Barın'da ayağa kalkarken "ne yani beni bırakacak mısınız?" Demişti Cüneyt.

 

Yüzümü buruştururken "bunu yapmak için bir nedenimiz yokken seni niye bırakalım ki? Ayrıca..." eğilip Cüneyt'in yüzünü incelediğimde bana dikkatlice bakmıştı.

 

"Sana söylediğim cümleyi hatırlıyor musun Cüneyt?" Dediğimde tepki vermemişti ve korku ile bana bakmıştı.

 

"Sana ismimi aklında iyi tut demiştim." Gülümseme dudaklarıma yayılırken "neydi benim adım?" Demiştim.

 

Hâla bana bakmayı sürdürürken "Erhan..." demişti.Biraz daha ona eğildiğimde "duyamadım ki ama ben?" Demiştim ve Barın ve Mert'e dönerek "siz duydunuz mu?" Demiştim.

 

Barın ve Mert birbirlerine bakıp sırıttığında tekrardan Cüneyt'e dönmüşüm ve "tekrar söyle!" Demiştim."Belki duyarım."

 

"Erhan Soylu." Dediğinde "hah şöyle ya!" Demiştim doğrularak."Bak şimdi duydum işte." Yüzüm düz bir ifade alırken " sana 'bu ismi aklında iyi tut çünkü, senin ölümünün ismi bu olacak' demiştim! Gördüğün son yüz benim yüzüm olacak Cüneyt Doğan!"

 

Cüneyt kafasını sallarken "eğer acısız bir ölüm istiyorsan yeğenimin yerini bana söyle!" Demiştim.

 

"Söyleyemem! Çünkü, yerini bilmiyorum! Ortağım bana nereye götürdüğünü söylemedi!"

 

"Öyle mi?" Dediğimde "Sence ben bu numarayı yer miyim?" Diyerek sert bir tekme atmıştım.

 

Cüneyt olduğu yerde kıvranırken "eski halime dönmek istemiyorum; ama beni cidden çok zorluyorsunuz! Beni kötü birine dönüşmem için zorluyorsunuz!"

 

Eğilip yarasına bastırdığımda "söyle lan!" Demiştim."Söyle Berfu nerede?"

 

Dudaklarının arasından "bilmiyorum..." dediğinde zorlanmıştı."Bana söylemedi!"

 

"Telefonu nerede bunun?" Dediğimde "baktık..." dedi Mert."Hem mesajları hem konuştuğu numarayı silmiş.Yani, işimize yaran bir şey bulamadık."

 

Kafamı salladığımda "sen şimdi yeğenim nerede bilmiyorsun öyle mi?" Kafasını salladığında "ortağını da söylemeyeceksin?" Demiştim.

 

Bana dikkatlice bakarken "gerekli mi?" Demişti alayla.Bende alaycı bir tavırla ona baktığımda "tavrını sevdim" demiştim."Güzel."

 

Kafasını sallarken "onun için bu çabalarım değmez aslında biliyor musun?" Demişti son söylediğimi duymamış gibi yaparak."Ama sizin acı çektiğinizi görmek gerçekten bana haz verdi! Bu bile söylemem için gerekli bir neden? Çünkü, siz..." Barın'a baktığında "sen benim Almila'mı elimden aldın! Geldin ve onu tekrardan kendine çekmeyi başardın! Bu yüzden sana bu acı az bile!"

 

Barın Cüneyt'in cümlesi ile yanımıza ilerlediğinde silahı çekmişti ve tam alnına dayamıştı.

 

Cüneyt güldüğünde "vursana!" Demişti."Ne bekliyorsun?"

 

Barın "kes lan sesini!" Dediğinde "keşke biraz geç gelseydiniz..." demişti."Belki o zaman Ece ile çok iyi ilgilenebilirdim!"

 

Cümlesi ile yumruğumu sıktığımda Mert Cüneyt'in yakasından tutmuştu ve "öldüreceğim lan seni!" Demişti.Barın'ın elinden silahı alırken alnına iyice bastırmıştı ve "son duanı etmene izin bile vermeyeceğim!" Demişti.

 

Tetiğe basmak için harekete geçtiğinde "dur Mert!" Demiştim."Sakın onu böyle basit bir ölümle ödüllendirme."

 

Mert sinirden soluyarak bana baktığında "aklımda çok daha iyi var!" Demiştim.

 

Mert ayağa kalkarken "neymiş o!" Demişti.

Barın'a bakıp kalkması gerektiğini belli ettiğimde "dışarı çıkalım" demiştim.

 

Cüneyt'e baktığımda onun duyacağı bir ses tonuyla "yüzüme son kez bak..." demiştim.

"Ölüm seni bekliyor."

 

Cüneyt "hayır!" Diyerek bağırdığında Mert ve Barın dışarı çıkmak için hararetlenmişti.

Onların gerisinde durup, yere fırlatılmış telefonu aldığımda cebime atmıştım.

 

Cüneyt'e bakarken "boku bokuna ölmek nasıl bir his öğrenmek için iyi bir fırsat!" Göz kırptığımda "iyi değerlendir bu fırsatı!" Demiştim ve bende Barın'ların peşinden hemen dışarı çıkmıştım.

 

Soğuk rüzgar tenimize çarptığında dışarıda bekleyen Beril ve Almila'ya bakmıştım.

 

Almila yanımıza gelirken "anlatmadı mı bir şey?" Demişti.

 

Barın kafasını sallarken "anlatmadı!" Demişti öfkeyle.

 

Barın ve Mert'e bakarken "biraz ileri gidelim" demiştim."Burada durmamız sağlıklı olmaz." Almila'ya döndüğümde "dediğimi yaptın mı?" Diye sorduğumda Almila kafasını sallamıştı ve "evet" demişti."Peki her yer kapalı mı?" Oflayıp "Beril halletti!" Dediğinde Barın ve Mert bize bakmıştı ve "aklınızdan ne geçiyor?" Demişti.

 

Hepsine ilerlemeleri gerektiğini belli edercesine elimle işaret yaptığımda "uzaklaşalım" demiştim."Hatta siz arabalara binin ve çok daha fazla uzaklaşın.Emin olabilirsiniz ki Ece bu manzaraya şahit olmazsa daha iyi olur."

 

Barın ve Mert yüzümü incelerken hiçbir şey söylememişlerdi ve arabalara doğru ilerlemişlerdi.

 

Yere bakınıp cam şişe bulmaya çalıştığımda yerde uzun zamandır durduğunu anladığım içki şişesini elime almıştım ve arabaya ilerleyerek içine benzin doldurmuştum.

 

Şişenin ağzını kapatmak için tişörtümden bir parça koparttığımda ağız kısmını kapatmıştım ve cebimden çakmağı çıkarmıştım.

 

Bakışlarım yıkık binaya değerken gülmüştüm.

 

Kendimi yıllar önce dizginlemiştim.

Farklı bir Erhan Soylu oluşturmaya çalışmıştım; ama bugün başarılı olamamıştım.

 

Ben Erhan Soylu, Nihat Soylu'nun oğlu eski işlerime bulaşmamak için çaba sarf etmiştim.

 

Kötü tarafım belki de amcama çekmişti.

Orhan Soylu'ya.

 

Sonra Barın ve annem sayesinde iyi tarafımı seçmiştim.

 

Babam gibi iyi olmak istemiştim.

Anneme ve diğer sevdiklerime değer vermek için kendime söz vermiştim.

 

Bundan sonra yine tutacaktım sözümü; ama şu an değil, bugün değil.

 

Sevdiğime zarar veren bir insana karşı değil.

 

Çakmağı açıp bezi ateşe verdiğimde yüzümde eski Erhan Soylu gülüşü vardı aslında.

 

Artık olmak istemediğim kişinin sırıtışı.

 

Olduğum yerden uzaklaşıp cam şişeyi binaya doğru fırlattığımda binanın patlaması ile yüzümü kapatmıştım.

 

Bakışlarım arabanın hemen yanında duran Barın ve Mert'e değdiğinde yüzlerinde belirli bir gülüş vardı.

 

Binaya her ikisi de son kez baktıklarından arabalara yerleşmişlerdi.

 

Arabaya doğru ilerleyip bindiğimde telefondan annemi aramıştım ve açmasını beklemiştim.

 

Annem telefonu açarken "bir haber var mı?" Demişti."Ece'yi bulduk." Dediğimde "Berfu?" Demişti merakla."Onu bulamadık; ama bulacağız anne." Nefes alıp verdiğimde "Sanırım sana atacağım konuma eski dostlarımızı göndermen gerek annecim.

Temizlemeleri için."

 

"Yine mi?" Dediğinde "sondu." Demiştim.

"Eski Erhan Soylu olmayacağım anne merak etme."

 

"Tamam." Dediğinde "o iş bende." Demişti ve telefonu kapatmıştı.

 

Aydınlanmaya başlayan havayı görmem ile son kez binaya baktığımda "bu ufaklığa dokunduğun için küçük bir ceza." Demiştim.

"Hoşçakal Cüneyt Doğan!" Cebimde duran Cüneyt'in telefonuna baktığımda "şimdi sıra Derin Akay'da!" Demiştim."Ortağında."

 

Parmaklarım direksiyonu kavrarken parmaklarım beyazlaşana kadar sıkmıştım.Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığımda olacak olan olayları düşünmeye başlamıştım.

 

Bu ilk değildi.

Bunu biliyordum.

 

Bölüm sonu...

Merhaba arkadaşlar! Uzun bir aradan sonra yeni bir bölüm ile sonunda buradayım.

 

Umarım bölümü severek ve sıkılmadan okursunuz.

 

Şimdiden bölümü okuduğuz için teşekkür ederim. 🫶🏻

 

Eğer bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

Sizin yorumlarınız benim için çok kıymetli ve önemli... 🫶🏻

 

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere.

Kendinize çok iyi bakın 🫶🏻

Bölüm : 11.12.2024 19:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Aleyna Ay 🌙 / ❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️ / Bölüm 65: “Kar Tanesi”
Aleyna Ay 🌙
❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️

71.91k Okunma

3.02k Oy

0 Takip
71
Bölümlü Kitap
Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”Bölüm 2: “Korku”Bölüm 3: “Kaçırılma”Bölüm 4: “Yeşil Gözlü Adam”Bölüm 5: “Cevabı Olmayan Sorular”Bölüm 6: “Plan”Bölüm 7: “Acı”Bölüm 8:”Korku”Bölüm 9: ”Sığınak”Bölüm 10: “Öpücük”Bölüm 11: “Saldırı”Bölüm 12: “Yardım”Bölüm 13: “Hüzün”Bölüm 14: “Ayrılık”Bölüm 15: “Hesaplaşma”Bölüm 16: “Hayal”Bölüm 17: “Nefret”Bölüm 18: “Barın”Bölüm 19: “Kabus”Bölüm 20: “Şapkalı Adam”Bölüm 21: “Kıskançlık”Bölüm 22: “Yakınlaşma”Bölüm 23: “Hisler”Bölüm 24: “Acı”Bölüm 25: “Gerçekler”Bölüm 26: “Mektup”Bölüm 27: “Şüphe”Bölüm 28: “Vicdan Azabı”Bölüm 29: “Vuslat”Bölüm 30: “Yıkım”Bölüm 31: “Kırgınlık”Bölüm 32: “Yalnız”Bölüm 33: “Hasta”Bölüm 34: “Öfke”Bölüm 35: “Hastahane”Bölüm 36: “Kötü”Bölüm 37: “Silah”Bölüm 38: “Tercih”Bölüm 39: “Kurtuluş”Bölüm 40: “Yakarış”Bölüm 41: “Mecburiyet”Bölüm 42: “Özür”Bölüm 43: “Yemek”Bölüm 44: “Ortaklık”Bölüm 45: “Dosya”Bölüm 46: “Doğum Günü”Bölüm 47: “Yeni Başlangıçlar”Bölüm 48: “Yıllar”Bölüm 49: “Tepe”Bölüm 50: “Geçmişten Kalan”Bölüm 51: “Eski Arkadaşlıklar”Bölüm 52: “Varlığını Hissetmek”Bölün 53: “Tekrar Karşılaşmak”Bölüm 54: “Eski Aşklar”Özel Bölüm: “Geçmiş”Bölüm 55: “Baba ve Kızı”Bölüm 56: “Bağ”Bölüm 57: “Kavuşma”Bölüm 58: “Eğlenmek”Bölüm 59: “Kardeş”Bölüm 60: “Kimsesizlik Hissi”Bölüm 61: “Derin Duygular”Bölüm 62: “Oyun”Bölüm 63: “Kaybetmek”Bölüm 64: “Geçmeyen Acı”Bölüm 65: “Kar Tanesi”Bölüm 66: “Tesadüf”Bölüm 67: “Affedememek”Bölüm 68: “Kalp Kırıklığı”Bölüm 69: “Yılbaşı”Bölüm 70: “Final”
Hikayeyi Paylaş
Loading...