68. Bölüm

Bölüm 67: “Affedememek”

Aleyna Ay 🌙
aleynay0

Barın’dan;

Sevdiğin bir insanın canı yanarsa seninde yanar.

 

Eğer sevdiğin kadın mutluysa, sende mutlu olursun.

 

Eğer sevdiğin kadın üzgünse, sende üzgün olursun.

 

Benim canım yanıyordu.

Almila’yı böyle gördükçe içim içimi kemiriyordu.

 

En çok canımı yakan ise ona yardım edemememdi.

 

Acısını kendime alamamamdı.

 

Paramparça oluyordum.

Dayanamıyordum.

 

Peki, o nasıl bu acıya dayanacaktı?

Ben içindeki acıyı dindirebilir miydim, bunu başarabilir miydim?

 

Dindirmeye çalışacaktım.

Bunu başaracaktım.

 

Bir Ay Sonra

 

Kapının çalınması ile bakışlarım o tarafa değdiğinde Beril “girebilir miyim?” Demişti.

 

Kafamı sallayıp sessizce “gel…” dediğimde Beril içeri girmişti ve yavaşça kapıyı kapatarak yatağa yaklaşmıştı.

 

“Otursana…” dediğimde kafasını sallamıştı ve yatakta uyuyor olan Almila’ya bakarak “iyi mi?” Demişti.

 

Belli belirsiz kafamı sallarken “bilmiyorum” demiştim.

 

Parmağım Almila’nın yanağını nazik haraketler ile okşarken “acısını dindirebilsem keşke…” demiştim.

 

Beril, elini omzuma yerleştirdiğinde “sen zaten ona çok iyi geliyorsun Barın” demişti. “Acısına çok iyi geliyorsun.”

 

Beni yine ikna etmeye çalışmıştı; ama yine başaramamıştı.

 

Çünkü,biliyordum ki iyi gelmiyordum.

Ben sevdiğim kadına yardım edemiyordum.

Yarasını saramıyordum.

 

“Bir ay oldu Beril.” Bakışlarım ona kayarken “bir ay oldu…” demiştim tekrardan.”Korku dolu kabuslar ile uyanıyor, hemen Berfu’nun yanına koşup yatağında olup olmadığına bakıyor ve sonra ise sanki ona zarar gelecekmiş düşüncesi ile dikkatlice ilgilenip tekrardan uyuyor.Hatta… hatta bazen dokunmaya bile korkuyor kızımıza. Konuşmuyor bile! Konuşmuyor ve bu beni çok korkutuyor.”

 

Beril sesli bir nefes verdiğinde “yaşadıkları kolay şeyler değil Barın.” Sesi titrerken “gözlerinin önünde hem teyzesini hemde…” durup Almila’ya baktığında “ah Mirza Amca!” Demişti kızarcasına.”Neden böyle bir şey yaptın ki? Neden Almila’yı bir kere daha babasız bıraktın ki! Neden, neden?”

 

“Almila’ya çektirdiği acıların bedelini ödemek istedi; ama çok yanlış bir yol seçti Beril.Çünkü, bu yolu seçerek hem kendi canını aldı hemde Almila’dan bir parça kopardı.Derin’i cezalandırmak isterken asıl cezayı Almila’ya vermiş oldu ve ben bu yüzden Mirza Amca’ya çok kızıyorum!”

 

“Asıl bedel ödemesi gereken kişi ise hâla hayatta.”

 

Bakışlarım Beril’i bulurken “en büyük acıyı o çekiyor aslında” demiştim.”Babası uğrana herkesi öldürdü; ama bunca zaman babası için yaptıkları en son babasını kaybetmesine neden oldu, onun hayatını elinden aldı.İleriyi düşünmeden adım attı ve attığı adım onun uçurumu oldu.Uçurumdan düştü; ama peşinden hayatını götürdü.

Mirza Amca gözlerinin önünde öldü.Mirza Amca öldüğünde ve silahı Derin’e dayadığımda öldürmesi için yalvardı; ama ben bunu yapmadım.Çünkü, öldürmek ona verdiğim bir ödül olurdu.Öldürmedim ve bu yüzden Derin bütün suçları kabullenerek hapse girdi.Sence bu onun için bedel değil mi? Biliyorum ölmesi gerekiyordu; ama bazen bazı cezalar ölümden çok daha iyidir.Eğer ben o gün onun beynine sıksaydım bir kere ölecekti; ama şimdi…”

 

“Ama şimdi olması gerektiği gibi her gün ölüyor.” Beril ayağa kalkarken Almila’ya yaklaşmıştı ve saçını öperek geri çekilmişti.

Gözünden akan yaşı silerken “ben eve gidiyorum Barın” demişti.”Ama bak eğer bir şey olursa beni hemen arıyorsun tamam mı? Ben hemen gelirim.”

 

Kafamı sallarken ayağa kalkmıştım ve Beril’e sarılarak “Mert’e selam söyle olur mu?” Demiştim.

 

Kafasını sallarken “söylerim…” demişti.

 

Beril’in dışarı çıkması ile yatağa oturduğumda Almila’nın elini avuçlarımın içine almıştım ve dudağımı eline nazikçe değdirerek küçük bir öpücük bırakmıştım.

 

Almila’nın gözleri birden açılırken “Barın…” demişti.

 

Dudaklarımda istemsizce bir gülümseme oluşurken “güzelim…” demiştim fısıldayarak.

 

Uzun zaman üstüne ilk defa ismim dudaklarından dökülürken tekrardan elini öpmüştüm ve “nasılsın?” Demiştim.

 

Gözlerini kapatıp düzensiz nefes alıp verirken “kızım nerede?” Demişti.

 

“İçeride güzelim.Ayfer Teyze’si ile oynuyor.”

 

Olduğu yerde doğrulup üstündeki pikeyi attığında “kızıma bakacağım ben” demişti ve hiçbir şey söylemeden odadan dışarıya adım atmıştı.

 

Almila’nın gitmesi ile güçlü bir nefes verdiğimde telefonu elime almıştım ve Leyla Hanım ismine tıklayarak aramıştım.

 

Kısa bir süre içerisinde telefon açılırken “efendim Barın Bey?” Demesi ile “bu seansı bir kere daha deneyebilir miyiz?” Demiştim.

 

Telefondan çok kısa bir süre ses gelmezken “tabii ki” demişti.”Tekrardan deneyebiliriz.” Tekrardan sessizlik oluşurken “En son seans almayacağız demiştiniz.” O görmese bile kafamı salladığımda “bugün konuştu…” demiştim direk konuya girerek.”Bir ayın üstüne dudaklarından Barın kelimesi döküldü.”

 

“Bu çok iyi bir ilerleme Barın Bey.”

 

“İyi olacak yani değil mi?” Olumlu bir cevap beklerken kurduğu cümleler rahatlamama sebep olmuştu.

 

“İyi olacak siz hiç merak etmeyin.Uzun süre üstüne konuşmuş olması bile büyük bir ilerleme bizim için.En azından içinde kendine edindiği dünyadan çıkmaya başlayarak yavaşta olsa dış dünyaya dönüyor. Emin olabilirsiniz ki bundan sonraki seanslarımız bize pozitif olarak dönecektir.”

 

Mutluluktan dolayı içim içimi yerken “o zaman en kısa zamanda seansa tekrardan başlayalım.” Demiştim.

 

“Bence bugünden başlayalım Barın Bey.Eğer müsaitseniz bugün yanınıza gelmek isterim.”

 

“Müsaitim.” Bir bir cümle ağzımdan hızlıca çıkarken “Tamam…” demişti.”Orada görüşürüz o zaman.”

 

“Görüşürüz.” Diyerek telefonu kapattığımda odadan dışarıya çıkıp koridorda ilerleyerek oyun bölümünde oynayan Berfu’ya bakmıştım.

 

Bakışlarım ona korku ile bakan Almila’ya kayarken koluma dokunan el ile sol tarafıma dönmüştüm ve Ayfer Teyze’ye bakmıştım.

 

Ayfer Teyze bana bakarken “dokunsam canı yanar mı diye sordu biliyor musun Barın oğlum?” Sesi titrerken “ben onu böyle görmeye dayanamam” demişti.”Bunu yapamam.”

 

“Bende dayanamıyorum Ayfer Teyze…” derken ona dönmüştüm ve “ama iyi olacak” demiştim.”Bugün konuştu biliyor musun? Bir ay üstüne tekrardan konuştu.”

 

Ayfer Teyze’nin yanağından göz yaşları firar ederken “ciddi misin Barın oğlum?” Demişti.Kafamı sallarken “birazdan Leyla Hanım gelecek” demiştim.”Tekrardan seanslara başlayacağız.”

 

“Ee bu çok güzel bir haber!” Ona gülümserken “birazdan burada olur sen hazırlık yapar mısın lütfen?” Demiştim.

Kafasını sallarken “hemen oğlum” demişti ve yanımdan ayrılarak mutfağa doğru ilerlemişti.

 

Yavaş adımlar ile oturma odasına girdiğimde Almila bana bakmıştı ve tekrardan Berfu’ya dönerek “sence hala kaçırdığını düşünüyor mudur?” Demişti.

 

Güçlü bir nefes alıp verirken koltuğa yerleşmiştim ve “kızımız şu an anne ve babasının yanında olduğunu hissediyor güzelim.Berfu her gün senin kokunu alıyor.Senin yanında olduğunu biliyor.Ayrıca Berfu için bile seans yapıldı biliyorsun.Şu an hiçbir sorun yok.Kızımız tamamen iyi ve sağlıklı.”

 

Olduğu yerde geriye yaslanırken “ben çok korkuyorum Barın…” demişti.”Kızımızı kaybetmekten çok korkuyorum.”

 

Olduğum yerden kalkıp yere oturduğumda Almila’ya yaklaşmıştım ve başını omzuma yerleştirerek sıkıca sarılmıştım.

 

Almila’nın elleri beni sıkıca kavrarken güzel kokusunu içime çekmiştim ve “korkma…” demiştim.”Sana söz veriyorum bundan sonra kızımıza asla zarar gelmeyecek.Buna izin vermeyeceğim, vermeyeceğiz.”

 

Birazcık aşağıya kayıp kafasını dizime yerleştirdiğinde elim saçını bulmuştu ve yavaşça okşamıştı.

 

Berfu yavaşça ayağa kalkıp küçük adımlarla yanımıza geldiğinde “ba ba” demişti ve bana bakmıştı.

 

Gülümseyerek Berfu’nun elini tuttuğumda “babam” demiştim ve yanağına öpücük kondurmuştum.

 

Almila ayağa kalkıp Berfu’ya baktığında Berfu bu sefer “anne” demişti ve sonra “ma ma” diyerek elindeki oyuncağı ağzına götürmüştü.

 

Almila gülümseyerek Berfu’ya baktığında gözlerindeki ışıltı mutluluğuma mutluluk katmıştı.

 

Almila hızlıca ayağa kalktığında “gel bakalım prensesim” diyerek yavaşça Berfu’ya dokunmuştu ve zarar vereceği düşüncesine kapılarak nazikçe tutmuştu.

 

Bende ayağa kalktığımda “kızımıza asla zarar vermezsin sen güzelim” diyerek Berfu’yu Almila’ya biraz daha sabitlemiştim ve “korkma sakın” diyerek yanağından öpmüştüm.”Unutma kızımız için en güvenli yer annesinin kollarıdır.”

 

Almila bana yaklaşıp yanağıma sıcak dudaklarını değdirdiğinde Berfu ile mutfağa doğru ilerlemişti.

 

Koltuğa yerleşip Leyla Hanım’ın gelmesini beklediğimde sonunda kapının çalması ile Ayfer Teyze’ye bakıp “ben açarım” demiştim ve kapıya ilerleyerek açmıştım.

 

Karşımda bana gülümseyerek bakan Leyla Hanım’a “hoşgeldiniz” dediğimde “hoşbuldum” demişti ve içeri geçmişti.

 

Almila, “kim o?” Diyerek yanımıza geldiğinde Leyla Hanım’ı görmesi ile şaşırmıştı ve “hoşgeldin” demişti.”Kusura bakmayın ben beklemiyordum da.”

 

“Aslında bende bugün gelecek olmayı hiç beklemiyordum; ama güzel haberinizi alınca hemen gelmek istedim ve görüyorum ki çok doğru bir karar vermişim.”

 

Almila, Leyla Hanım’a gülümsediğinde “buyrun lütfen…” demişti.”İçeri geçelim.”

 

Hepimiz içeri geçip oturduğumuzda çok kısa bir sessizliğin ardından Leyla Hanım ayağa kalkarken “biz Almila Hanım ile içeri geçelim” demişti.

 

Kafamı sallayıp panik içinde Almila’ya baktığımda gülümsemişti ve Leyla Hanım ile çalışma odasına doğru ilerlemişti.

 

Zaman bir türlü geçmek bilmezken sonunda içeriden çıkmışlardı.

 

Leyla Hanım, Almila’ya elini uzatırken “bir sonraki seansta görüşürüz” demişti.Almila küçük bir gülümseme ile “görüşürüz” dediğinde “hemen geliyorum güzelim” demiştim ve Leyla Hanım ile çıkışa ilerlemiştim.

 

Kapıya gelip ona doğru döndüğümde “merak etmeyin…” demişti.”Almila Hanım, şu an gayet iyi durumda.Sadece kafasına takılan bir mesele vardı.Onu çözmeye çalıştık; ama…”

 

“Ama?” Merakla Leyla Hanım’a baktığımda “ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım Barın Bey.Bilirsiniz ki iş kapsamında benim de kendime göre sınırlarım var.Ben Almila Hanım ile bu konuyu konuştum; ama sizinde konuşmanız eminim çok daha iyi olacaktır.Sevdiği bir insan tarafından düşüncelerini doğrulaması eski haline daha çabuk döndürecektir.” Gülümseyerek bana baktığında “ama şu an gerçekten iyi durumda.Merak edebileceğiniz hiçbir konu yok.”

 

“Ya konuşurken yanlış bir şey söylersem?”

 

“Konu Almila Hanım ise emin olun bu mümkün bile değil.” Kol saatine bakıp bana döndüğünde “ben gitsem iyi olur.Buradan sonra uğramam gereken bir hastam daha var.”

 

“Her şey için teşekkür ederim.”

 

“Rica ederim.”

 

Leyla Hanım’ı uğurlayıp içeri geçtiğimde oturma odasında kimsenin olmadığını görmem ile yatak odasına yönelmiştim ve kapıya açarak yatakta oturan Almila’ya bakmıştım.

 

İçeri girip kapıyı kapattığımda “Berfu nerede?” Demiştim.

 

“Ayfer Teyze ile odasında…” dediğinde yatakta kenara kaymıştı ve bana yer açmıştı.

 

Hemen yanına oturup Almila’yı kendime çektiğimde kafasını omzuma yerleştirmişti ve bana sarılarak kendini biraz bana doğru döndürmüştü.

 

Elim saçlarını bulurken “nasıl geçti seansınız?” Demiştim.

 

Almila belli belirsiz omuz silkerken “güzeldi” demişti.”Ama eminim sen zaten her şeyi biliyorsundur.”

 

“Biliyorum; ama yine de senin o güzel sesinden duymak istiyorum.”

 

Sessiz bir kıkırdama ile bana döndüğünde “gerçekten güzeldi” demişti.

 

Almila’ya doğru biraz dönüp elini tutup öptüğümde “güzelim…” demiştim gözlerine bakarak.Almila bana dikkatlice bakarken “bana sormak istediğin bir şey var mı?” Demiştim.”Aklına takılan, seni huzursuz eden… yani aklına gelebilecek her şey.”

 

Almila parmaklarını ellerimin üstünde gezdirirken “Nida…” demiştim.”Barın o kızı yurt dışına neden gönderdin diye deli gibi düşünüyorum.Sonra Derin…” ismi dudaklarından nefret ile dökülürken “o kızı neden öldürmedin ki?” Demişti.

 

Almila’nın yanağından akan yaşı yavaşça sildiğimde “Derin’i öldürmedim Almila çünkü, yaptıklarının bedelini yaşayarak ödesin istedim.Düşünsene eğer o an ölseydi bir defa canı gidecekti.Peki ya şimdi? Her gün.Hem…” bana baktığında “içerden bana sürekli haber geliyor.Derin orada intihar etmeye bile kalkmış biliyor musun?” Saçlarında parmaklarımı gezdirdiğimde “Nida ise… onu yaptıkları yüzünden hapse atmak veya öldürmek çok saçma olurdu.

Bunu sende biliyorsun.Hem o gün kızımızı bile gerçekten kurtarmaya çalışmış.Sen bayıldıktan sonra Derin polisler gelmesine yakın söyledi bunu.Bu yüzden ise para verip, yurtdışına göndermek daha doğru olur diye düşündüm.”

 

Almila güçlü bir nefes soluduğunda “doğru olanı yaptın sevgilim” demişti ve gülümsemişti.

 

Bana yaklaşıp sıkıca sarıldığında “seni çok özledim…” demiştim.Kolları bana iyice dolanırken kokusunu içime çekmiştim.

 

“Bende seni çok özledim.” Dediğinde ona

baktım ve dudağına küçük bir buse kondurarak “hadi biraz daha dinlen sen” diyerek yatağa yatırdım.

 

Yatağa yatırmam ile parmakları parmaklarımı bulurken “sende benimle birlikte yat” demişti.”Gitme bir yere.”

 

Tereddüt bile etmeden yatağa yerleştiğimde Almila bana sırtını dönmüştü ve bana doğru yanaşmıştı.Kollarım bedenini sararken yüzümü boynuna gömmüştüm ve elimi eli ile kenetlemiştim.

 

Güzel kokusunu içine çekerken dudaklarım boynuna küçük bir buse kondurmuştu.

 

Bir süre sonra Almila’nın düzenli nefes alışları uyuduğunun sinyalini verirken kendime biraz daha çekmiştim ve bana huzur veren kokusunu içime çekip, nefesini dinlemiştim.

 

“Bundan sonra her şey çok daha güzel olacak sevgilim…” fısıltımı duymuş gibi canlandığında elimi iyice tutmuştu ve kendini iyice uykuya teslim etmişti.

 

Almila’dan;

 

Gözlerimi açtığımda yanımda gözleri açık olan Barın’ı görmem ile gülümsemiştim ve elimi yüzünde gezdirerek yanağına küçük bir öpücük kondurmuştum.

 

“Sen beni mi izliyorsun?” Dediğimde “manzara güzel olunca insanın izleyesi geliyor” demişti ve beni kendine çekerek boynumdan öpmüştü.

 

“Emimim uyurken çok kötü görünüyorumdur” diyerek isyan eder bir ses tonu ile dudaklarımı büktüğümde “valla benim karım uyurkende bana dünyanın en güzel manzarasını sunuyor.” Demişti ve bu sefer dudağıma öpücük kondurarak geri çekilmişti.

 

Burnumu parmakları arasına alıp sıkarak “günaydın uykucu prenses!” Dediğinde “Saat kaç oldu ya?” Demiştim ve duvarda duran saate bakmıştım.”Cidden oha!Akşam oldu resmen.Ne çok uyumuşum böyle.”

 

“Bir an yarına kadar hiç uyanmayacaksın sandım.” Barın’ın yüzünü incelerken “uyumaya devam edebilirim istersen” demiştim.

 

Barın kafasını sallarken “sanırım bundan sonraki saatlerini bana ve misafirlerimizi ayırman gerecek.”

 

“Misafir?”

 

“Mert, Beril, Erhan, Annem ve Ece.” Saate baktığında “yarım saat içinde burada olurlar.”

 

Rahatça kurduğu cümle ile yataktan kalktığımda “ya sevgilim neden söylemiyorsun ki uyandırıp?” Demiştim.

“Ben şimdi ne hazırlayacağım!”

 

Barın rahat bir tavırla beni incelediğinde “ya niye bu kadar rahatsın ki sen?” Demiştim.

“Yarım saat sonra gelecekler ve evde yemek yok!”

 

Barın gülerek yataktan kalktığında “bir de gülüyor ya!” Demiştim Barın’ı inceleyerek.

 

Barın yanıma gelip belimden tuttuğunda “sevgilim” demişti yüzümü inceleyerek.

“Sence de abartmıyor musun? Sonuç olarak onlar yabancı değil.İsteyen gider mutfağa hazırlar bir şeyler.”

 

“Ya ama olmaz ki öyle ya!” Dediğimde Barın saçlarımı öpmüştü ve “hadi sen hazırlan” demişti.

 

“Hazırlanmayacağım!” Dediğimde “hadi ama sevgilim!” Demişti bana bakarak.”Lütfen hazırlanır mısın?”

 

Barın’ı inceleyerek ofladığımda “iyi be tamam!” Demiştim ve dolaba ilerleyerek kapağını açmıştım.

 

“Elbise giy.” Sırtımda hissettiğim parmaklar ile birden gevşediğimde “neden?” Demiştim.

 

“Çünkü, karımı elbise içerisinde görmek istiyorum.Ne yani olamaz mı?”

 

Güldüğümde “olur…” demiştim ve ona birden dönerek kollarımı boynuna dolamıştım.

 

Barın’a yaklaşıp dudaklarımı dudaklarına değdirdiğimde uzun zamandır özlemini çektiğim vücuduna dokunmak istemiştim.

 

Bana iyi gelen gözlerini bakarken “giymek istediğim elbiseyi seçmek ister misin?” Demiştim.

 

Dudaklarım dudaklarına değerken beni dolaba doğru iyice yaklaştırmıştı ve bana sarılarak boynuma nefesini değdirmişti.

 

Benden ayrılıp elinde duran hediye kutunu birden uzattığında “bu ne ?” Demiştim ve kutuyu almıştım.

 

“Güzeller güzeli karıma bugüne özel aldığım elbise.Umarım beğenirsin.”

 

“Kutudan çıkardığım uzun, yırtmaçlı beyaz saten elbiseye baktığımda “ama bu çok güzel!” Demiştim ve Barın’a sarılarak “teşekkür ederim sevgilim!” Demiştim.

 

Barın’dan ayrıldığımda “hadi çabuk hazırlan!” Diyerek dudağıma öpücük kondurmuştu ve benden ayrılarak dışarı çıkmıştı.

 

Elbiseyi üstüme geçirip saçımı ve makyajımı yaptığımda odadan dışarı çıkmıştım ve kapıyı kapatmıştım.

 

Barın direk yanımda belirirken “her zamanki gibi çok güzel olmuşsun…” diyerek beni baştan aşağıya süzmüştü ve belimi tutarak kendisine yaklaştırmıştı.

 

Oturma odasına adım atarken birden “iyi ki doğdun Almila!” Diye bağıran sevdiklerimi gördüğümde Erhan’ın ve Mert’in havaya attığı konfetilere gülümseyerek bakmıştım.

 

Heyecandan ve mutluluktan şaşkınlıkla etrafa bakarken “siz ne yapmışsınız böyle ya?” Demiştim.

 

Oturma odasını süsleyen balonlara ve doğum günü süslerine göz gezdirdiğimde bakışlarım bana doğru gelen Berfu’ya kaymıştı.

 

Üstünde duran pembe prenses elbisesini görmem ile “ya benim prensesim gerçekten prenses olmuş!” Demiştim ve kucağıma alarak öpmüştüm.

 

Barın yanıma gelip beni belimden tuttuğunda “iyi ki doğdun güzelim…” demişti.”İyi ki hayatımdasın, iyi ki benimsin.”

 

Dudağıma küçük bir öpücük kondurup Berfu’nun yanağını öptüğünde kucağına almıştı ve “babaya gel bakalım prenses” demişti.

 

Bakışlarımı Berfu’dan çekip Ayfer Teyze’ye değdirdiğimde “iyi ki doğdun Almila kızım” demişti.

 

Ayfer Teyze’ye sıkıca sarılıp “teşekkür ederim Ayfer Teyzem” dediğimde karşımda sabırsızlıkla bana bakan Beril’e doğru ilerlemiştim ve sıkıca sarılmıştım.

 

”İyi ki doğdun dünyanın en güzel arkadaşı! İyi ki varsın.”Dediğinde ondan ayrılmıştım ve “teşekkür ederim” demiştim.”Sende iyi ki varsın.”

 

Beril’in hemen yanında duran Ece’ye baktığımda “iyi ki doğdun Almila Abla” demişti.Ece’ye sıkıca sarılıp “teşekkür ederim” dediğimde bu seferde Ferda Hanım’a ilerlemiştim ve sarılarak “hoşgeldin anne” demiştim.

 

Cümlem üzerine duraksadığında kısa süre içerisinde toparlanmıştı ve “iyi ki doğdun kızım” demişti.

 

“Teşekkür ederim…” dediğimde durmuştum ve “anne” diyerek tekrardan Ferda Hanım’a bakmıştım.

 

Her anne dediğimde gözlerinde oluşan mutluluk daha çok artarken Erhan “ya sıra bana gelebilir mi acaba?” Demişti.

 

Gülerek Erhan’a baktığımda “yengecim!” Demişti ve bana sıkıca sarılmıştı.”İyi ki doğdun…” dediğinde “teşekkür ederim yengecim” demiştim ve ayrılmıştım.

 

“Pardon, pardon?” Yanı başımdan gelen ses ile Mert’e baktığımda “yenge…” demişti Erhan’a bakarak ve sonra bana dönerek “yengecim?” Göz kırparken “anlayamadım?”

 

Erhan sırıtarak Mert’e döndüğünde “Erhan Bey Erhan Bey!” Demişti sitem ile.”O benim yengem!” Şaşırarak Mert’e baktığımda “ilk yengem!” Demişti.”Çek bakalım ellerini yengemden!” Bana doğru yaklaşıp sarıldığında “iyi ki doğdun benim yengem!” Demişti vurgulayarak.

 

Şaşkınlığımı bir tarafa atıp Mert’e sarıldığımda “teşekkür ederim yengecim…” demiştim.

 

Uzun zamandır belki de ilk yenge demesiydi ve bu beni kesinlikle çok iyi hissettirmişti.

 

Mert benden ayrılırken “bak en çok bana söylemesi yakışıyor gördün mü?” Demişti.

 

Erhan kafasını sallarken “başladık yine!” Demişti.Bana baktığında “iki haftadır böyle!” Diyerek Ece’ye bakmıştı.

 

Bakışlarım Ece’ye kayarken gözlerini kaçırmıştı ve duymamış gibi davranmıştı.

 

Mert’e baktığımda Mert bir Erhan’a bir Ece’ye bakarak sinirle gözlerini kaçırmıştı.

 

Beril’e doğru ilerleyip kolunu dokunduğumda “öğrendi mi?” Demiştim.

 

Beril kafasını belli belirsiz sallarken “söylemeye çalıştım; ama anladığı için devam etmeme asla izin vermiyor.Duymak istemiyor güya beyefendi! Ne zaman söylemeye çalışsam hop konuyu değişiyor!”

 

Gülerek kafamı iki yana salladığımda “ne kadar kaçabilecek ki!” Demiştim.Erhan’a dik dik bakan Mert’e göz devirdiğimde “çocuğu yiyecek resmen!”

 

Erhan “ya sabır!” Diyerek yanımıza geldiğinde “Ece bile bana bu kadar çok bakmıyordur!” Demişti.

 

Cümlesi gülmeme sebep olurken Ece’ye bakmıştım ve “Ece’cim gelir misin?” Demiştim.

 

Ece bir bana birde abisine baktığında “buraya gel çabuk!” Demiştim.

 

Ece küçük adımlar ile yanımıza geldiğinde “abim beni yiyecek!” Demişti.

 

“İzin vermem.” Erhan, Ece’ye bakmadan cümlesini kurarken “sen ilk başta abimin karşısına geçip beni sevdiğini söyle” demişti sitem ile.”Sonra izin vermezsin.”

 

Erhan, Ece’ye baktığında “senin abin izin veriyor mu acaba?” Demişti.”Baksana vampir avcısı gibi mübarek.Havada kapıyor kelimeleri.”

 

“Noldu koskoca Erhan Soylu’ya?” Erhan, Ece’ye bakarken “ne demek noldu?” Demişti.”Burada işte görmüyor musun? Hayır yani benim gibi bir adam nasıl görünmez onu da bilmem ama!”

 

“Onu söylemiyorum ki ben! Sen neden kendini övmeye geçiyorsun hemen!”

 

İkisinin sesine Mert dönerken “susun be!” Demiştim bağırarak.”Doğum günü kızı ile ilgilenin.”

 

Barın arkamda belirirken “ben seninle ilgileneceğim karıcım…” demişti kulağıma fısıldayarak.”Ama daha sonra.”

 

Kolumu Barın’a çarparken “susar mısın?” Demiştim.

 

Barın güldüğünde “haklısın ben susayım geceler konuşsun…” demişti ve elini belime yerleştirerek beni kendine çekmişti.

 

Beril, “hadi bakalım doğum günü kızı!” Dediğinde beni çekiştirmişti ve “üzgünüm Barın karını çalıyorum!” Diyerek masaya doğru ilerletmişti.

 

“Pasta üfleme zamanı!” Dediğinde “dilek tut…” demişti Ferda Hanım.

 

Ayfer Teyze’de duran Berfu’ya ilerleyip kucağıma aldığımda “gel bakalım prensesim…” demiştim.”Anne ile pasta üfle.”

 

Berfu “yaşaşın!” Diyerek el çarptığında pastanın önünde durmuştum.

 

Gözlerimi kapatıp dilediğimi tuttuğumda Berfu ile pastaya yaklaşmıştım ve “üfle bakalım annecim!” Demiştim.

 

Berfu üflemeye çalıştığında gülmüştüm ve bende üfleyerek mumları söndürmüştüm.

 

Herkes alkışlarken Berfu’da alkışlamaya başlayıp gülmüştü.

 

Ayfer Teyze’ye Berfu’yu verip pastayı kestiğimde Barın pastadan almıştı ve bana yedirmişti.

 

Bende pastadan alıp Barın’a yedirdiğimde “iyi ki hayatımdasın sevgilim…” demişti ve bana yaklaşarak tekrardan sarılmıştı.

 

“Sende iyi ki hayatımdasın…” dediğimde dudağına öpücük kondurmuştum ve ayrılmıştım.

 

“Hadi o zaman hediye zamanı!” Beril neşe ile hediyesini uzattığında “ya teşekkür ederim!” Demiştim.

 

Beril’den hemen sonra sırasıyla Mert, Ece, Ayfer Teyze, Ferda Hanım ve Erhan hediyelerini verdiğinde “hepinize çok teşekkür ederim” demiştim.”Bu gün benim için o kadar özel oldu ki.Hepiniz iyi ki varsınız.”

 

“Daha bitmedi.” Yanıma gelen Barın’a baktığımda “nasıl yani?” Demiştim.

 

“Ee herkes hediyesini verdi; ama ben vermedim.Sırada benim hediyem var.” Elimden tuttuğunda “ama benim hediyem bahçede” demişti.

 

Barın ile birlikte bahçeye çıktığımızda “ne hediyesi bu böyle?” Demiştim anlamayarak.

 

Barın beni çiçeklerin ekili olduğu bölüme getirdiğinde “beraber çiçek ekeceğiz” demişti.

 

Yerde duran örtüye beni oturturken Berfu’yu da almıştı ve yanıma yerleştirmişti.Barın’da Berfu’nun yanına oturduğunda “ne ekeceğiz peki?” Demiştim.

 

“Lavinia Çiçeği.” Bakışları beni bulurken “bir nedeni var mı peki?” Demiştim.

 

Bitkiyi elime tutuştururken Barın toprağa çukur açmaya başlamıştı.

 

“Lavinia, ölüm çiçeği demek; ama aynı zamanda huzur ve sakinliği temsil eden bir sembol.” Açtığı çukura su döküp ıslattığında “hayatımızdan çok ölüm geçti sevgilim…” demişti.Cümlesi ile eski görüntüler aklıma düşerken Barın’ın sesi ile düşünmeyi bırakmıştım.“Ama bunlar geride kaldı” demişti.”Bizim hayatımızda artık sadece huzur olacak.Bu yüzden ise bu çiçeği dikmek istedim.”

 

Elimde duran bitkiyi gösterirken “yerleştirelim mi artık?” Demişti.Yeşil gözlerine bakıp kafamı salladığımda Barın ile birlikte bitkiyi toprağa yerleştirmiştik.

 

Barın Berfu’nun ellerini tutup toprağa değdirdiğinde “güzel kızımız ile ekme işini tamamlayalım” demişti.

 

Berfu’nun ellerinde duran toprakları silip avucunu öptüğünde ismimizin yazılı olduğu çubuğu toprağa sabitlemişti ve “bu çiçeği beraber büyüteceğiz” demişti.”Sen, ben ve kızımız.Bu çiçek artık bizim sembolümüz.”

 

Barın’a yaklaşıp sıkıca sarıldığımda “çok güzel düşünmüşsün sevgilim” demiştim.”Bu hayatımda aldığım en anlamlı hediye.Çok teşekkür ederim.Seni çok seviyorum.”

 

“Bende seni seviyorum sevgilim.”

 

Barın’dan ayrıldığımda mutluluktan dolayı gözümden düşen yaşı silmiştim ve bizi izleyen aileme dönmüştüm.

 

Hepsi mutluydu.

Hepimiz mutluyduk.

 

Peki bundan sonra hep mutlu olabilecek miydik?

 

Ece’den;

 

İnsan aile edinince nasıl hisseder?

Ben dünyadaki her şeyin bana ait olduğunu hissediyorum.

 

Annemi ve babamı kaybettikten sonra tek ailem abimken, şimdi ise yenileri eklenmişti kalbime.

 

En önemlisi ise Erhan eklenmişti ve bu hiç ummadığım bir anda olmuştu.

 

Peki, bundan sonra da böyle mi geçecekti hayatımız?

 

Mutlu ve huzurlu yaşayabilecek miydik?

Yoksa, yeni sorunlarla mücadele etmek zorunda kalacak mıydık?

 

Koltukta oturup, gülerek sohbet eden sevdiklerime baktığımda “biraz eğlenmemiz gerekmiyor mu sizce de?” Diyerek birden koltuktan ayağa kalkmıştım.

 

Hepsinin bakışları bana dönerken abim “nereye gitmek istersiniz küçük hanım?” Demişti göz kırparak.

 

Olduğum yerde otuz iki diş sırıtırken “klüp?” Demiştim.

 

“Ay evet bence de gidelim.” Beril yengem beni desteklerken Barın abim Almila ablaya bakmıştı ve “doğum günü kızı ne düşünüyor?” Demişti.

 

Almila ablaya lütfen dercesine baktığımda Almila abla gülümsemişti ve “aslında düşündüm ve gitsek fena olmaz.” Olduğum yerde zıplarken “yes be!” Demiştim ve haraket haline geçerek yürümeye başlamıştım.

 

Abimin sesi beni durdururken “hey küçük hanım sen nereye böyle?” Demişti.

 

Abime garip garip bakarken “ee gideceğiz ya ben o yüzden…” cümlemi bitirmeden abim elimde duran bardağı gösterirken “bak bardağına” demişti işaret ederek.”Ne var onda.”

 

Elimde duran bardağa bakarken “meyve suyu…” demiştim anlamayarak.”Neden ki?”

 

Abim ayağa kalkıp yanıma gelirken “bak abicim hepimizde içki varken sende meyve suyu var.Peki, neden?” Cevap vermemi bile beklemezken “çünkü sen küçüksün.” Cümlesini vurgularken “küçük olduğun içinde bazı şeyleri yapamazsın değil mi abicim?” Bakışlarım istemsizce bizi izleyen Erhan’a değerken tekrar abime bakmıştım ve “bundan ne sonuç çıkarmam gerekiyor yani?” Demiştim.

 

“Çıkarman gereken sonuç senin gelmiyor oluşun güzelim.”

 

“Pardon, pardon?” Abime şaşkınlıkla bakarken “ne demek o ya?” Demiştim.

 

“Ee ama abicim biz klübe gidiyoruz ve senin yaşın küçük olduğu için klübe gelemezsin.”

 

“Ya ama haksızlık bu ya!”

 

“Mert abartmasan mı acaba?” Yengem yardımıma koşarken “küçülsün de cebimize girsin hayatım ha ne dersin?” Demişti.

 

Bir ümit ile Barın abime baktığımda ayağa kalkmıştı ve “Mert öyle şey olmaz” demişti.

“Biz eğlenirken kız neden evde kalsın?”

 

“Evet Mert neden evde kalıyormuş Ece?” Almila Abla da ayağa kalktığında “hem bugün benim doğum günüm ve ben ne istiyorsam onun olması gerekiyor.” Yanıma geldiğinde “ve bende Ece’nin gelmesini istiyorum.” Demişti.

 

Abim hepimize bakarken Erhan’a bakmıştı ve “Erhan Bey siz ne düşünüyorsunuz?” Demişti.” Yorum yapmayan bir sen kaldın.”

 

Erhan bana bakarken Mert abime dönmüştü ve “bence de gelmemeli” demişti.

 

Ağzım açık kalırken “pardon, pardon?” Demiştim.”Anlayamadım?”

 

Abim beni sustururken “sen sus kız” demişti ve Erhan’a dönerek “sana mı soracağım kardeşim?” Demişti.”Ne demek gelmemeli?”

 

“Dediğin gibi yaşı küçük. O yüzden ise gelmemesi daha iyi olur.” Bana bakarken “sen gelme Ece” demişti.

 

Ferda Hanım gülmemek için kendini tutarken abim Erhan’a bakmıştı ve “buna sen mi karar veriyorsun?” Demişti.Hepimiz abime dönerken abim bana bakmıştı ve “geliyorsun Ece.” Demişti.

 

Şok içinde öylece kalırken Erhan bana bakmıştı ve göz kırpmıştı.

 

Yapmaya çalıştığı şeyi anladığımda bende gülmüştüm ve önüme dönmüştüm.

 

Ferda Hanım ortamdaki konuşmayı bozarken “ben Ayfer Hanım ile içeri kaçıyorum!” Demişti.”Siz ne yaparsanız yapın.” Yanımdan geçerken yanağımdan makas aldığında “görüşürüz fıstık” demişti ve gözden kaybolmuştu.

 

Abim tek kaşı çatık bana bakarken “ne var ya?” Demiştim.

 

“Aşkım hadi biz öndem gidelim.” Beril yengem yanımıza gelirken abimin koluna girmişti ve “hadi Ece’cim” demişti bana bakarak.”Gidelim.”

 

Hepimiz evden çıkıp arabalara yerleştiğimizde klübe varmıştık ve kısa sürede adapte olarak dans etmeye başlamıştık.

 

Olduğum yerde ritim tutarken sırtımda hissettiğim parmaklar ile birden korku ile arkama dönmüştüm.

 

Arkama dönmem ile Erhan’ın parmakları dudaklarımı kavradığında “sessiz ol ufaklık” demişti.”Bizi yakalatmaya mı çalışıyorsun.”

 

Bakışlarım hızlıca abimi bulurken arkasının dönük olduğunu görmem ile Erhan’a bakmıştım ve “sen kafayı yedin herhalde?” Demiştim.”Abim burada farkındasın değil mi?”

 

Erhan bana bakıp omuz silktiğinde “eee?” Demişti.”Buradaysa burada ne olmuş yani?” Yavaşça bana yaklaşıp parmakları sırtımı okşadığında bakışlarım ileriye doğru atılmıştı.

 

Beril yengem bize gitmemiz için işaret yaparken Erhan elimi tutmuştu ve beni ortamdan uzaklaştırmıştı.

 

İleriye gelip kızlar tuvaletine girdiğimizde içeride duran kızı görmem ile duraksamıştım.Erhan “çıkar mısınız?” Diyerek kıza kapıyı işaret ettiğinde kız ikiletmemişti ve sendeleyerek direk çıkmıştı.

 

“Ne yapıyorsun?” Diyerek Erhan’a baktığımda Erhan, kaygan zemin uyarısı olan tabelayı kapıya bırakmıştı ve kapıyı kapatarak tamamen içeri girmişti.

 

Beni tutup lavabonun tezgah bölümüne oturttuğunda ellerini iki yanıma sabitlemişti.

 

“Ne yapıyorsun Erhan ya?” Diyerek inmeye çalıştığımda bacaklarımı tutmuştu ve “ne demek istedin bugün?” Demişti.

 

Gözlerim gözlerine değerken “anlamadım?” Diyerek ona bakmıştım ve bir cevap beklemiştim.

 

“Sen ilk başta abime beni sevdiğini söyle derken ne demek istedin?”

 

Gülerek Erhan’a baktığımda “gerçekten bunu mu kafana taktın?” Demiştim. Erhan’a biraz yaklaşıp yüzümü yüzüne odaklandığımda “abimin karşısına geçip beni sevdiğini söyleyemiyorsun!” Demiştim.”Koskoca Erhan Soylu gizli gizli buluşmayı tercih ediyor. Şu an da olduğu gibi.”

 

“Korktuğumdan değil o küçük hanım.”

 

“Allah Allah? Peki ya ne içinmiş.”

 

Parmakları dizimde gezinmeye başladığında hoşuma gitse de belli etmemeye çalışmıştım ve Erhan’a bakmıştım.

 

“Bu bir aylık süre zarfında Almila için zaten hepimiz bir şeyler yapmaya çalıştık ve en önemlisi de kaybetme korkusu yine sürekli olarak yaşadık.” Derin bir nefes alıp verdiğinde “abinde bu korkuyu sürekli yaşıyor Ece.” Ciddi bir ses tonu ile bana baktığında “Bak… sen onun tek kardeşisin” demişti.”Senden başka kanından olan kimse yok ve normal olarak sana değer verip, üzülmeni istemiyor.” Güldüğünde kafasını iki yana sallamıştı ve “bana ise hala güvenmiyor” demişti.”Tamam bana karşı belki eskisi gibi değil; ama bu ona güven hissini hemen aşılamaz ki. Hem anlamıyor mu sanıyorsun bizi? Anlıyor ve bunu da hissettiriyor.” Bu sefer parmakları saçlarımı bulurken geriye doğru atmıştı ve “Seni üzeceğimden korkuyor…” demişti.

“Kıracağımdan korkuyor ki haklı da.”

 

Kafamı iki yana sallarken “hayır” demiştim.”Sen beni üzemezsin, kıramazsın…” elim yüzünü kavrarken “hem sanırım haklısın” demiştim.”O kadar çok olay oldu ki… bunların arasında dile getirmek zaten saçma olurdu.Hem biliyor musun? Ben böyle gizli gizli buluşmayı daha çok seviyorum.”

 

Erhan kafasını geriye atıp kahkaha attığında “bak sen şu ufaklığa ya!” Demişti.

 

Elini sırtıma götürüp beni kendine biraz daha çektiğinde bacaklarımı iki yanına sabitlemiştim ve kollarımı boynuna atmıştım.

 

“Başka en çok neyi seviyorsun bakalım…” diyerek dudaklarıma doğru fısıldadığında “seni öpmeyi” demiştim.

 

Erhan dudaklarıma bakıp sırıttığında “desene sevdiğin şeyleri sürekli olarak yapmak zorundayız.”

 

Dudaklarını dudaklarıma değdirip dudaklarının arasına aldığında dillerimiz birbirine kavuşmuştu.

 

Beni kendine iyice sabitlerken dudaklarım acıyana kadar beni öpmüştü ve geri çekilmişti.

 

Olduğu yerde yavaşça eğilip bacağıma dudaklarını değdirdiğinde olduğum yerde kasılıp derin bir nefes vermiştim.

 

Erhan titreyen bacaklarımı sabitlediğinde yavaşça bana yaklaşmıştı ve tekrardan dudaklarımızı birbirine kavuşturmuştu.

 

Tüm vücudumu istemsizce Erhan’a bastırdığımda “şu an klüpte olmamız gerçekten bizim için çok kötü oldu!” Demişti.

 

Kollarım boynundaki yerini alırken bacaklarımı iki yanına sabitlemiştim.

 

Erhan beni kaldırıp duvara sabitlendiğinde boynuma öpücükler bırakmıştı ve bacağımı okşayarak parmakları ile boynumu istila etmişti.Beni iyice sabitleyip omuzlarıma öpücükler bıraktığında kapının birden açılması ile Erhan beni hızlıca yere bırakmıştı ve birbirimizden ayrılmıştık.

 

Abim bir bana birde Erhan’a baktığında “Laaan!” Demişti ve bize doğru ilerleyerek Erhan’a yumruk atmıştı.

 

Ne olduğunu anlamadan abim beni arkasına aldığında Erhan’a doğru ilerlemişti ve onu duvara çarpmıştı.

 

Yengem “Mert yapma!” Derken Barın abim Mert abimi tutmuştu ve kenara alarak “Mert sakin ol!” Demişti. Almila abla yanıma gelip bana sarıldığında olduğum yerden tam ilerleyecekken Erhan kafasını iki yana sallamıştı ve elini oynatarak yerinde kalmam gerektiğini söyledi.

 

Gözlerimden yaşlar süzülürken abim “karşılık versene lan!” Demişti.”Karşılık ver bana!”

 

Erhan gülerek kafasını iki yana salladığında “vermeyeceğim.” Demişti.

 

“Erhan çık git hemen.” Barın Abi, Erhan’a bakarken “hayır, gitmeyeceğim.” Demişti ve dudağındaki kanı silmişti.

 

Abim, Barın abinin kollarından kurtulurken “şu siktiğimin durumuna bak ya!” Demişti gülerek. “Ne karşılık veriyor, ne gidiyor!” Bana baktığında “siz burada ne yapıyorsunuz ya?” Demişti. “Ne yapıyorsunuz?”

 

“Gördüğün şeyi.” Bakışlarım Erhan’ı bulurken “Erhan abimi kışkırtma!” Demiştim gözlerim ile uyarı çekerek.

 

Abim bana bakarken “seviyor musun gerçekten sen bunu?” Demişti.

 

“Benim bir ismim var Mert.”

 

Abim Erhan’ı duymamış gibi yanıma gelirken kolumu tutmuştu ve beni Almila Abla’nın yanından alarak kendine doğru çektiğinde Almila Abla tam bir şey söyleyecekken “Almila dur!” Demişti abim. “Kardeşime bir şey yapacak değilim değil mi?”

 

Abimin bakışları beni bulurken “soruma cevap verir misin güzelim…” eli yüzümü bulurken “seviyor musun?” Demişti.

 

Bakışlarım Erhan’ı bulurken abime bakmıştım ve kafamı sallayarak “çok seviyorum hemde” demiştim.

 

Erhan’ın gözlerindeki mutluluğu görürken abim elini yüzümden çekmişti ve bu sefer Erhan’a ilerlemişti.

 

“Peki ya sen?” Demişti. “Kardeşimi seviyor musun?”

 

“Kelimelerin yetmeyeceği kadar hemde.” Kalbim heyecandan artarken “siz ne zaman bu hâla geldiniz böyle?” Demişti ve güçlü bir nefes vermişti.

 

“Bende bilmiyorum…” derken Barın Abi, abimin yanına gelmişti ve koluna dokunarak “biraz sakinleş istersen…” demişti.

 

Mert abim yüzünü sertçe ovuşturduğunda hiçbir şey söylemeden dışarı çıkmıştı ve bizi kocaman bir sessizliğe sürüklemişti.

 

Gözümden yaşlar bir bir süzülürken Erhan yanıma gelmişti ve kolları ile beni sararak “ağlama” demişti. Yüzümü göğsüne gömerken kokusunu içime çekmiştim ve bir süre orada kalmak istemiştim.

 

Ne olacaktı?

Abim nasıl bir sonuca varacaktı?

Bundan sonra her şey iyi mi olacaktı yoksa kötü mü olacaktı?

 

Büyük bir boşlukta kalırken kalbimin sızısını azaltan Erhan olmuştu.

 

Peki, bu her zaman sürecek miydi?

 

Almila;

Sessizlik.

Kimine göre bu sakin ve huzurlu bir ortam olabilirdi; ama şu an ortama baktığımda bu sessizliğin çok büyük bir gerilime sebep olacağını anlayabilirdim.

 

“Böyle sessiz mi kalacaksın abi?” Ece azarlanmayı bekleyen küçük bir çocuk gibi Mert’e baktığında, Mert koltukta dikleşmişti ve saçlarını karıştırarak Ece’ye bakmıştı.

 

“Ne dememi bekliyorsun Ece?”

 

“Azarlamanı abi. Bak beni istediğin kadar azarla tamam mı? Kırılmayacağım bile; ama lütfen bana böyle bakma.”

 

“Nasıl bakıyorum ki?”

 

“Hayal kırıklığına uğraşmış abi gibi.”

 

“Uğramadım mı sence Ece? Oradan bakınca hayal kırıklığına uğramış bir abi olarak görünmüyor muyum sana?”

 

“Abi…”

 

Kafasını salladığında “hayır, hayır…” demişti.“Bana abi deme! En azından bana şu an bunu söyleme Ece. Çünkü, sen bana bunu her söylediğinde aklıma ikinizin görüntüsü geliyor ve ben çıldırıyorum!”

 

“Abi ben gerçekten çok üzgünüm!”

 

“Üzgün olsaydın bunu benden saklamazdın Ece! Saklayıp da sizi bu şekilde görmeme sebep olmazdın.” Ece utanarak kafasını eğdiğide “özür dilerim…” demişti.

 

“Özür dilemek için bence çok geç Ece Hanım!” Sinirle güldüğünde “Ayrıca sence ben salak birine mi benziyorum?” Demişti. Ece kafasını hayır anlamında hızlıca sallarken Mert, “Bilmiyor muydum sizin sevgili olduğunuzu sence?” Demişti. “Şüphelenmiyor muydum?”

 

Ece burnunu çekerek abisine baktığında içimden bir parça kopmuştu sanki.

 

“Ben sana söylemeye çalıştım ama Mert!” Beril araya giderken Mert “ya sabır!” Demişti ve gülmüştü. “Güzelim, ben zaten senin ne söyleyeceğini gayet iyi biliyordum. Biliyordum ve farkındaysan eğer sürekli kaçtım!”

 

Beril, Mert’e garip bir ifade ile baktığında “sen deli misin aşkım?” Demişti. “Madem biliyordun niye kaçıyordun ki? Hayır, ayrıca madem biliyordun o zaman yeni öğrenmiş danalar gibi niye bağırıyorsun?”

 

“Sence bebeğim!” Sesi hafif yüksek çıkarken “Allah kahretsin ki bunu kardeşimden öğrenmek istedim!” Demişti. “İnsan yerine koyulup, kardeşimin bana açılmasını bekledim.”

 

“Açılsa, sanki normal karşılayacaktın!” Beril, Mert’in bakışı ile sırıttığında “sustum” demişti.

 

Ece Mert’e baktığında “Ben korktum abi.” Demişti.

 

“Neden korktun ya neden korktun?”

 

“Bu tepkiyi verecek olmandan korktum abi.”

 

“Bu tepkiyi vermek normal değil mi sence Ece?”

 

“Normal mi?”

 

Mert güldüğünde “karım bir yandan sen bir yandan beni sinir hastası yapmaya yemin ettiniz sanırım!”

 

“Bence normal değil abi ama sen bilirsin yine de.”

 

“Ben bilirim tabii. Ben abiyim!”

 

Mert Ece’yi birden çekip kendine yaklaştırdığında sıkıca sarılmıştı.

 

“Sen benim için çok değerlisin Ece! Her şeyden çok daha fazla değerlisin. Ben senin saçının teline zarar gelse o saç teline dokunanı bulur öldürürüm onu! Korkuyorum Ece… sana bir şey olursa düşüncesi beynimden hiç çıkmıyor! Sen bana anne ve babamın emanetisin.”

 

“Erhan bana hiçbir şey yapmaz ki ama.”

 

Mert elini Ece’nin saçlarından yavaşça çekerken “belki sana bir şey yapmaz ama seni üzer.”

 

“Üzmez abi.”

 

“Bunu bilemezsin Ece. Erhan bu! Bildiğimiz Erhan.”

 

“Kardeşim hakkında konuşuyorsun Mert farkında mısın?”

 

Mert, Barın’a dönerken “farkındayım Barın!” Demişti. “Kusura bakma onu affedip, aramıza almış olmamız ona kardeşimi emanet edecek kadar güvendiğim anlamına gelmez.”

 

“Tamam haklısın Mert ama Erhan değişti. Ayrıca Erhan, Ece’ye çok iyi bakar! Saçının teline zarar gelmesine bile izin vermez. Ayrıca unutma ki Ece’yi kurtaran Erhan’dı! Henüz barışmadığımız bir zamanda bunu yaptıysa sevdiği ve değer verdiği zaman diliminde ne yapar sence?”

 

“Ben abiyim Barın! Kardeşimi korumak benim görevim ve ben Erhan’dan kardeşimi korumak istiyorum! İyi bir insan olabilir; ama benim kardeşime iyi gelecek bir insan olamaz! Onu sürekli üzecek, ağlatacak ve ben buna dayanamam! Bu yüzden ise görüşmelerine izin vermeyeceğim! Kusura bakma kardeşin olabilir; ama ben onu kardeşimin yanında görmek istemiyorum.”

 

“Mert!” Uyarı dolu sesim ve bakışlarım Mert’i hedef alırken “saçmalama istersen daha fazla!” Demiştim. “Erhan’ı artık tanıyorsun. Sevdin bile onu! Her şey mükemmel giderken neden ilişkilerine izin vermiyorsun ki?”

 

“Bence sen bu duruma karışma Almila. Sevdiğimiz insanların düşündüğüm gibi çıkmıyor oluşana şahit olmuş biri olarak Erhan’ı kardeşime uygun görmüyorum!”

 

“Mert!” Bu sefer Barın öfke ile bağırdığında “tamam kardeşini korumak istemeni anlarım, Erhan’a laf etmene de anlarım; ama sakın! Sakın karıma laf etmeye cüret etme! Bence senin sakinleşmen lazım! Sakinleş ve bunu öyle konuşalım.” Demişti.

 

“Ben sakinim zaten Barın! Ayrıca, şu an Almila’yı dinlemek istemiyorum tamam mı? Son yaşanılanlardan sonra affetmiş olmam bazı şeyleri değiştirmiyor.”

 

Affetmek?

 

Gözlerim dolacakken derin bir nefes alıp verdiğimde “bana acıdın mı yani?” Demiştim.

 

Mert sanki pişman olmuş gibi bana baktığında tam bir şey söyleyecekken “önemli değil Mert…” demiştim. “Sen haklısın. Kim olsa benim yaptığımı kolay kolay sindiremezdi zaten. O yüzden bir şey söylemene gerek yok.”

 

Olduğum yerden kalkıp içeri doğru gittiğimde arkamda hissettiğim Barın’ın varlığı ile “yalnız kalmak istiyorum!” Demiştim.

 

“Seni yalnız bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?”

 

Birden ona döndüğümde gözlerine bakmıştım ve ona sarılarak kokusunu içine çekmiştim.

 

Elleri sırtımı okşarken “bunun hesabını soracağım!” Demişti.

 

“Hiçbir şey söyleme sakın!” Dediğimde iyice Barın’a sarılmıştım. Bu kesinlikle çok güzel bir duyguydu.

 

“Seni üzdü Almila. Bunu yapmaya hakkı yok.”

 

Barın’dan ayrıldığımda “bu benim ve Mert’in arasında!” Demiştim. “Ayrıca ikimiz de yetişkin insanlarız Barın değil mi? Aramızda sorunların olması gayet doğal. Hiçbir zaman güllük gülistanlık yaşayamayız! Bu imkansız sevgilim.”

 

Parmaklarını saçlarımdan geçirip dudaklarını bastırdığında “bir daha yaparsa pataklarım onu!” Demişti.

 

Gülmüştüm ve tekrardan sarılmıştım.

Bu bana her zaman iyi gelmişti.

Bu bana yine iyi gelmişti.

 

Bence kırılmak nefretten çok daha hassas bir duygu.

 

İnsan sevdiği ve değer verdiği birine kırıldığı zaman onun için kafasında her şey biter.

 

Eğer kırıldığı kişi arkadaşıysa, sevdiğiyse, dostuysa ve sırdaşıysa içinde her zaman kırgınlığı bir yara olarak kalırdı ve bu yara asla geçmezdi.

 

Her şey aynı görünürdü; ama asla aynı olmazdı.

 

Affettim zannederdi; ama asla affedemezdi.

 

Aynı şekilde gülüp, eğlenirdi belki de; ama her baktığında yaptıkları gelirdi aklına.

 

Hatta, kırgınlığını dile getirirdi sonucunda daha çok kırılırdı ve keşke kırgınlığım içimde kalsaydı derdi ve bunu dedikten sonra karşılık görünmezse kırıldığı yerden çok daha fazla duygu eksilirdi.

 

Hiçbir şey değişmemiş olarak görünürdü; ama aslında çok şey değişirdi.

 

Şu an durum tamda buydu aslında.

Mert bana kırılmıştı; ama bu kırgınlığı oturup konuşmamıştık bile.

 

Babam ölmüştü, olay örtülmüştü.

Kırgınlık kaybolmamıştı sadece hapsolmuştu.

 

Belki de acımıştı.

Bu kadar olayın üstüne konuşmak istememişti.

 

Afettim diye düşünmüştü; ama affetmemişti.

Peki affeder miydi?

Bilmiyordum.

 

Bana eksiden söylediği içten ‘yenge’ kelimesini dile getirir miydi mesela?

Bilmiyordum.

 

Zamana mı ihtiyaç vardı yoksa?

Bilmiyordum.

 

Zaman her şeyi unuttur muydu peki?

Bilmiyordum.

 

Öğrenecektik.

Cevabı bulup yeniden eskisi gibi olmaya çalışacaktık.

 

Bölüm sonu…

 

Okuduğunuz için teşekkür ederiz. 🫶🏻

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

Sizin yorumlarınız benim için kıymetli ve önemli… 🫶🏻

 

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere.Kendinize çok iyi bakın 🫶🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.01.2025 20:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Aleyna Ay 🌙 / ❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️ / Bölüm 67: “Affedememek”
Aleyna Ay 🌙
❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️

71.91k Okunma

3.02k Oy

0 Takip
71
Bölümlü Kitap
Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”Bölüm 2: “Korku”Bölüm 3: “Kaçırılma”Bölüm 4: “Yeşil Gözlü Adam”Bölüm 5: “Cevabı Olmayan Sorular”Bölüm 6: “Plan”Bölüm 7: “Acı”Bölüm 8:”Korku”Bölüm 9: ”Sığınak”Bölüm 10: “Öpücük”Bölüm 11: “Saldırı”Bölüm 12: “Yardım”Bölüm 13: “Hüzün”Bölüm 14: “Ayrılık”Bölüm 15: “Hesaplaşma”Bölüm 16: “Hayal”Bölüm 17: “Nefret”Bölüm 18: “Barın”Bölüm 19: “Kabus”Bölüm 20: “Şapkalı Adam”Bölüm 21: “Kıskançlık”Bölüm 22: “Yakınlaşma”Bölüm 23: “Hisler”Bölüm 24: “Acı”Bölüm 25: “Gerçekler”Bölüm 26: “Mektup”Bölüm 27: “Şüphe”Bölüm 28: “Vicdan Azabı”Bölüm 29: “Vuslat”Bölüm 30: “Yıkım”Bölüm 31: “Kırgınlık”Bölüm 32: “Yalnız”Bölüm 33: “Hasta”Bölüm 34: “Öfke”Bölüm 35: “Hastahane”Bölüm 36: “Kötü”Bölüm 37: “Silah”Bölüm 38: “Tercih”Bölüm 39: “Kurtuluş”Bölüm 40: “Yakarış”Bölüm 41: “Mecburiyet”Bölüm 42: “Özür”Bölüm 43: “Yemek”Bölüm 44: “Ortaklık”Bölüm 45: “Dosya”Bölüm 46: “Doğum Günü”Bölüm 47: “Yeni Başlangıçlar”Bölüm 48: “Yıllar”Bölüm 49: “Tepe”Bölüm 50: “Geçmişten Kalan”Bölüm 51: “Eski Arkadaşlıklar”Bölüm 52: “Varlığını Hissetmek”Bölün 53: “Tekrar Karşılaşmak”Bölüm 54: “Eski Aşklar”Özel Bölüm: “Geçmiş”Bölüm 55: “Baba ve Kızı”Bölüm 56: “Bağ”Bölüm 57: “Kavuşma”Bölüm 58: “Eğlenmek”Bölüm 59: “Kardeş”Bölüm 60: “Kimsesizlik Hissi”Bölüm 61: “Derin Duygular”Bölüm 62: “Oyun”Bölüm 63: “Kaybetmek”Bölüm 64: “Geçmeyen Acı”Bölüm 65: “Kar Tanesi”Bölüm 66: “Tesadüf”Bölüm 67: “Affedememek”Bölüm 68: “Kalp Kırıklığı”Bölüm 69: “Yılbaşı”Bölüm 70: “Final”
Hikayeyi Paylaş
Loading...