
“Hahahaha yine yenildin prenses Umut ne olacak böyle?” Sesim onu gıcık etmiş olmalı ki yüzünü buruşturdu. “Seninle bir daha langırt falan oynamayacağım Yankı!” Gülerek onu kendime çekerek dostça sarıldım. “Tamam tamam şakaydı. Neyse hadi ben kaçar Hocanın yanına gideceğim son sınıf doktoru olmak kolay değil.”
Umut’un yanından geçerek hızla yukarı çıktım. Çalıştığım hastanede oyun alanı olması çok iyi bir avantajdı. Tamam sadece langırt ve bilardo olabilirdi ama bu oyun alanı yok demek değildi. Dayanamayarak bulduğum ilk tuvalete girip kustum. Bu aralar çok fazla kusuyordum. Bunu hastanede gece nöbetlere kaldığıma bağlıyordum ama ben bile artık buna inanmıyordum. Doktora görünsem iyi ederdim.
Arkamdan cılız bir ses duyuldu “İyi misin?” Tiksinerek Aleyna'nın yüzüne baktım. ”Bundan sana ne?“ oflayarak bana cevap yetiştirmeye koyuldu. ”İyiliğini düşünende hata cadaloz kadın!” “Mümkünse benim iyiliğimi düşünme Aleyna”
Koşar adımlarla dar olan tuvaletten çıktım. Bugün hastane çok kalabalıktı. Her yanımdan geçen kişi omzuma çarpıyordu ve bu beni çok gıcık ediyordu. Bugün toplantı vardı. Ünlü prof. Doktorlar bize birkaç şey anlatacaktı. Dün telefonumun şarjı bittiği bende uyuya kaldığım için toplantının zamanını öğrenememiştim. Faruk hocaya bu yüzden gidiyordum.
İnsanların omuzlarına çarpmamaya özen göstererek ilerledim. Bir anda duvarlar üstüme gelir gibi oldu, gözlerim karardı, ayaklarım yerden kesildi. Düşmemek için tutunacak bir yer ararken çoktan düşmüştüm. Hayır! Düşmemiştim bir şey beni tutuyordu.
“Hanımefendi iyi misiniz? Beni duyuyor musunuz?” Gözlerim nihayet görmeme müsade edince önümdeki bana seslenen adamı görebildim. Haddinden fazla yakışıklıydı. Saçları koyu kumral gibiydi. Gözleri elamsı ama aslında bal rengiydi. Hayatımda bu kadar kusursuz adam az görmüştüm. Adamın üstünde bol beyaz tişört altında da düz inen siyah pantolon vardı. “Hanımefendi?” önümdeki yakışıklı adamın bana seslendiğini unutmuştum. “Ah, kusura bakmayın bu aralar sık sık böyle şeyler yaşıyorum. Teşekkür ederim.” Belki ben yanılıyorumdur ama adamın gözlerinin önünden bir korku kırıntısı geçti. Ama bu korku benim iyiliğimden endişelendiği için değildi. Kendi için korkuyordu sanki. “Bana adınızı bahşeder misiniz?” Ona gülümseyerek baktım.
”Yankı ya sizin?”
“Avcı, Avcı Harez” Nedendir bilmiyorum ama birden tebessüm ettim. “Tanıştığıma memnun oldum Avcı Harez Bey” o da bana tebessüm etti “Bende Yankı Hanım”
Burada çok fazla vakit kaybettiğimi hissedince gitmem gerektiğini söyleyip Avcı’nın yanından ayrıldım. Koşarak Faruk hocayı bulmaya gittim. En azından odası toplantı salonunun yanındaydı. Gerçi o salon konferans salonu da olabilir. Genelde slayt gösterimlerine gelmiyordum.
Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey Faruk hocayla burun buruna gelmem oldu. Cidden burun buruna boyum 1.75’di. ”Hocam kusuruma bakmayın, acaba toplantı ne zaman olacaktı?” Kınayan bakışlarla bana baktı. Faruk hocanın gözdesiydim en azından ciddi olmadığını bilmek içimi soğutuyordu. ”Unuttuğunu varsayıyorum. Daha yarım saat var. Yanına Umut’u da al. 10 dakika erken gelin.”
Teşekkür ederek oradan ayrıldım. Şimdi bir de Umut’u bulmam gerekecekti! Ariyetten 10 dakika önce gitmemiz gerekiyordu. Telefonuma uzanıp Umut’u arayacakken aklıma gelenlerle yüzümü buruşturdum. O manyak beni engellemişti! Umut’la ortaokuldan beri çok sıkı dosttuk ve o bana hep trip atardı hâlâ da öyle maalesef!
Hocalar onu hep narin ve beceriksiz görürdü. Tek Faruk hoca severdi onu. O yüzden çağırmış olmalıydı. Umut’un nerede olabileceğini düşünürken saçlarımdan beyazlar çıktı demek isterdim ama her gün aynı yerde durduğu için bu pek de zor olmadı. Tabii ki oturma odası! O su aygırı hem hocalar niye beni sevmiyor deyip hem de onlardan kaçıp tüm gün telefondan video izlerdi. Sınıfı bile nasıl geçiyor anlamazdım.
Umut’un biraz daha dedikodusunu yaparsam beni duyabilirdi. Bunu göze alamadım ve oturma odasına doğru yol aldım. Yine insanlara çarpmamaya dikkat ederek yürüyordum. Fazla yakınlıktan hiçbir zaman hazzetmemiştim. İki kat yukarı çıkınca oturma odasına ulaştım. Bu katı çok seviyordum. Etraf çiçeklerle dekore edilmişti. Yeşili çok severdim. O sevdiğim yeşil benim gözlerimin rengiydi. Camdan sızan ışık saçlarımla buluştuğunda hafif sarı olan saçlarım daha da sarı oluyordu. Kendimi çok seviyordum çünkü mükemmel sayılacak bir güzelliğim vardı.
Arkamdaki kapı açılınca korkuyla yerimden sıçradım.
“Yankı nasılsın beni mi özledin yoksa.” Umut hep pozitif olmuştu. Etrafa neşe katardı. “Yok canım. Ama biraz daha burda beklersek Faruk hoca bizi çok özleyecek.” Umut kendisini seven son hocayı da kaybetme telaşına kapılınca gülmeden duramadım. “Hadi gidelim.”
Umut’u da yanıma almış koridorda yürüyorduk. Faruk hocanın neden bizi 10 dakika önce çağırdığını bilmiyordum. Evet tahminlerim vardı ama yine de içim içimi yiyordu. Doktor olmak benim hayalimdi ve bunu en iyi şekilde yerine getirmek istiyordum. Bu yüzden bir yanlış yapmış olabileceğim ihtimali beni korkutuyordu.
“Yankı, neden Faruk hoca beni çağırdı sence?” Telaşlıydı çünkü Umut toplantıya girmemek için bahane uydurmuştu! Faruk hoca bunu anlamayacak kadar mal değildi. “Bilmiyorum ama kötü bi şey için değildir.” Buna ben bile inanmamıştım.
&
Zamanında Faruk hocanın yanında olduğumuz için mutluydum. Bizi toplantının olacağı yere getirmişti.
“İkiniz ne neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuz değil mi?” Evet anlamında kafamızı sallamıştık. Yalan olmasın fazla ciddiydi! “Bugün buraya size yeni bilgi vermek için bir çok ünlü doktor gelecek. Öncelikle bunun bilincinde olmanızı istiyorum. Yankı sen benim en değerlimsin.” Sözünü bitirdikten sonra gözü Umut’a değdi ve oflarmış gibi sesler çıkarıp konuşmaya devam etti. “Senin en değerlin de Umut olduğu için Umut da artık benim değerlimdir.” Dedi benim gözlerime bakarak. Beni bu kadar önemsediğini bilmiyordum.
“Teşekkür ederiz hocam.” Hemen konuya girmesi için onu teşvik etmeye çalıştım. “Bugün buraya sadece doktorlar değil biri daha gelecek. Dünyaca ünlü bir hastanenin sahibi. Oradaki imkanları tahmin etmeniz bile imkansız. O beyefendi buraya gelip 3 öğrenci seçecek ve 2 haftalık staj yapmanıza izin verecek. Bu sizin için harika bir fırsat. O 3 öğrencinin 2’si siz olmalısınız. O yüzden bu toplantı boyunca en ön sırada oturacaksınız. Ayriyetten normalden fazla çaba göstererek adamın gözüne gireceksiniz. Son olarak önceden beyefendiye sizin CD’nizi verdiğimi unutmayın.” Bir şey dememi bile beklemeden son hız odadan çıkmıştı.
“Yankı!” Umut ağlamaklı bir şekilde kolumu tutmuş sallıyordu. Bende hâlâ şoktaydım. “Umut umarım mutluluktan ağlıyorsundur çünkü bu mükemmel bir haber!”
Umut kolumu bırakmış kendi halinde ağlıyordu. Bende çok mutluydum. Umut'u sürükleyerek en ön sıraya oturtturdum.
“Umut ağlamayı kesip sevinmeye çalışır mısın? Bu proje sayesinde belki de hayatımız değişecek.” Burnunu çekerek cevap verdi. “Yankı benim anksiyetem var o kocaman hastanede ne yapacağım?” Oflayarak sesimi yükselttim. “Umutcum ben yanından ayrılmayacağım yeter ki şu lanet ağlama sesini kes!” Umut bu sözlerimden sonra ağlamayı kesmişti.
5 Dakika Sonra
Toplantı salonu tıklım tıklım dolmuştu. Sadece öğrenciler değil staj yaptığım hastanenin sahipleri de gelmişti.
Ben etrafı incelerken Umut kolumu dürttü. “Yankı gelmeye başladılar.” Önüme dönüp gelen kişiye baktım bir kadın vardı sahnede.
“Herkese merhaba. Ben Prof.Doktor Seyhan Ayaz...” tekrar midem tutunca hiçbir açıklama yapamadan çıkışa koşmaya başladım. Sahnenin önünde kusmam büyük rezillik olurdu!
Hemen toplantı odasının yanında olan tuvalete girip kustum. Şaşkınca kustuğum şeye bakıyordum. Sanki asit kusmuş gibiydim. Lavabonun üstündeki yeşil sıvı ayakkabıma damlayınca refleks olarak ayağımı çektim.
Kim bilir ne kadar süredir lavabodaki sıvıya bakıyorsam arkamdan bir ses yükseldi.
“Yankı Hanım?” Kafamı çevirip endişeden gözü dönmüş adama baktım. “Avcı Bey. 2. karşılaşmamızın böyle olacağını düşünmemiştim.”
Bu sırada Avcıyı gördüğüm gibi de lavabonun önüne geçmiştim. Bu yüzden yeşil sıvıyı göremiyordu. Ama nedense de yere bakıyordu. Kafamı yere indirdiğimde yeşil sıvının yere kadar ulaştığını gördüm.
“Aa, bu şey ıı. Slime!” Aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim. Neden bu şeyi gizlediğimi bilmezken yüzümü buruşturdum.
“Slime ha. Emin misiniz Yankı Hanım?” Hızlıca cevap verdim. “Evet evet kesinlikle.”
Yalan söylediğimi hissetmişti! Bakışları öyleydi en azından. Bu sıvıyı saklamama gerek yoktu ama içimdeki ses hiçte öyle demiyordu. İçimdeki sesi seçtim.
Avcı tam gidecekken vazgeçti. “Ben bir bakayım silmeye ilgi alanımdır kendileri.”
Bana doğru gelip kafasını uzatmaya çalıştı lavaboyu görebilmek için. Bir kalkan gibi lavaboyu örtmüştüm. Avcı birden iki koluyla omzumu tutup beni duvara yapıştırdı. Ne sanıyorsam! Kocaman adamdı tabii ki de beni lavabonun önünden çekebilirdi. İçimden o sıvının slime olmasını dileyip durdum.
Avcı kaşlarını kaldırıp bana baktı. “Bu gerçekten de slimemış.” Ben şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemezken o gülüyordu. Güzel beynim ışıldadı ve konuyu değiştirmek için bir şeyler buldum.
“Şuan kadınlar tuvaletindesiniz rica ederim çıkar mısınız?” Tabi bunları söylerken Avcıyı kapıya doğru ittiriyordum. “Tamam tamam ben çıkarım Yankı Hanım.” Bunları söylerken sırıtıyordu!
Onu resmen ittirerek dışarı çıkardım ve kapıyı yüzüne kapattım. Şu lanet şeyi temizlemem ve toplantıya yetişmem gerekiyordu.
&
İşim bittikten sonra koşar adımlarla tuvaletten çıktım. Kapıya dalarcasına toplantıya girdim. Büyük bir yer olduğu için kimse beni fark etmemişti. Hemen koltuğuma geçtim.
“Yankı neredeydin? Az kalsın kalp krizinden gidiyordum. O adam gelecek ve...”
“Sorun yok tuvalete gitmem gerekti hem bak gelmemiş.”
Sözünü kestiğim için Umut pek mutlu değildi. O anki psikolojim bunları dedirtmişti. Birden herkesten alkış sesleri yükselmeye başladı. Kafamı çevirip sahneye baktım. Birden soluğum kesildi. O hastanenin sahibi bu adam olamazdı değil mi?
“Yok yok bu değildir.”
“Yankı bir şey mi dedin? Hadi şu adamın gözüne girelim.”
Neredeyse sinirden ağlayacaktım! Önümde duran adamın gözleri sadece bana bakıyordu ve bu sinirlerimi iyice hoplattı. Işıkta daha da ela duran gözleri ormanın en karanlığına gömülmüş yeşillerime kitlenmişti.
“Evet Hanımefendiler, Beyefendiler. Herkes neden burada olduğumu neden sahnede olduğumu merak ediyordur çünkü ben ne doktorum ne de başka bir şeyim. Ben dünyaca ünlü Harez hastanesinin sahibi Avcı Harez’im.”
Bu kelimelerinden sonra bana bakmıştı. Artık gerçekten onun olduğunu biliyordum.
“Herkes hastanemdeki imkanları biliyordur. Bugün aranızdan 3 öğrenci seçecek ve onlara 2 hafta hastanemde staj yapma imkanı sunacağım. Faruk hocanız bana önceden sizin CD’lerinizi verdiği için az çok karar verdim fakat biraz da sizinle konuşmak istiyorum. Hadi eller havaya söz hakkı isteyin.”
Umut benden cesaret almış gibi elini kaldırdı. Ama benim somurtup kollarımı göğüsümde bağladığımı görünce o da elini indirdi.
“Yankı ne oldu? Bu hastanede en çok çalışmak isteyen sendin.”
“İnsanlık için az benim için çok şey oldu. Sorgulama Umut lütfen.”
Önüme dönüp dik dik Avcıya bakmaya başladım. Neden daha önceden söylememişti sanki o hastanenin sahibi olduğunu! Birden bakışlarını bana çevirdi.
“Evet gözlerindeki o koyu ormanda kaybolduğum kadın konuş bakalım sen kimsin.”
Sözleri karşısında afallarken ne yapacağımı bilemedim. O bana ne demişti?
“Yankı hadi kalk!” Umut arkamdan ittirince mecburen kalktım.
“Yani ne diyebilirim ki. Ben normal bir kızım.” Avcı sanki cevap olarak değilsin gibi kafasını sallıyordu. “adım Yankı son sınıf tıp öğrencisiyim. Bu kadar.”
“Tamam oturabilirsiniz Yankı Hanım.” Bu adam bir kaç dakika önce bana yürümüş sonra da Hanım mı demişti?
“Artık açıklama vakti geldi. Seçtiğim kişileri söylüyorum lütfen ayağa kalksınlar. İlk olarak” gözleri bana değdi hayır ben olamam değil mi? “Yankı parantez içinde yeşil gözlü kadın.” Şuan ağlayabilirdim. Gözlerime mi takmıştı bu adam! Elimden bir şey gelmediği için ayağa kalktım. “İkinci olarak Umut Bey siz.” Umutta ayağa kalkınca omzunu sıvazladım. Bu onun için iyi bir fırsat olabilirdi. “Üçüncü olarak da Aleyna Hanım.” Aleyna mı? Bu salonda sadece bir tane Aleyna yok. Tabii ki o değildir canım. Korkudan gözlerimi çeviremesemde meraktan çevirdim.
Yok artık! Aleyna ayağa kalkmıştı. Hemen kafamı çevirerek Umuta baktım. Göz göze gelmiştik. Yaşadığımız bu an gerçek miydi? Salona sığamayınca koşar adımlarla dışarı gitmeye başladım.
“Yankı dur!” Umut arkamdan bağırıyordu ama gitmekte haklı olduğumu biliyordu. Bir tek o biliyordu. Bir de Aleyna.
Dışarı çıkmıştım. Bahçedeki banktaydım. Arkamdaki adım seslerini duyunca arkama doğru baktım. Avcıydı. Tekrar önüme döndüm.
“Neden söylemedin, neden beni seçtin, neden beni kandırdın?” Sesim ağlamaklı çıkmıştı. Gözlerim dolmuştu. Bu söylediklerimin Avcıyla ilgisi yoktu. Aslında hepsi Aleyna'ya itafendi ama yanlış kişiye patlamıştım yine.
Avcı yanıma oturup yüzümü ona çevirmemi sağladı.
“İyi misin? Kötü bir şey mi yaptım? İstersen her şeyi şuan durdurabilirim ve burdan çekip giderim.”
“Hayır seninle ilgisi yok.” Acı bir tebessümle kafamı ellerimin arasına alıp dizime gömüldüm.
Avcı ne bir şey söyledi ne de ben. Sadece bana sarılmakla yetindi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |