Canım çiğköfte çekmişti ve bunu dile de getirmiştim.
Şimdi diyorsunuz ki ee yani napalım.
Valla siz olacakları bilseydiniz başka yemek mi yoktu gölge derdiniz.
Alperin sipariş vereceğini sanmıştım ama aksine adamlarına malzemeyi aldırmış evde yapmaya başladı.
Neymiş onun yaptığı çiğköfte kadar lezzetlisini bulamazmışım...
Neyse bende bir seviniyorum bir seviniyorum anlatamam.
Okuduğum mafya kurgularda ki gibi güzel yemek yapıp bana elleri ile yedirecek sonra dudağımın kenarında yemek kırıntısı kalıp onu oradan dudakları ile alacak sanıyordum.
Alper elindeki leğen de çiğköfte yoğuruyorken bende ona melül melül bakıyordum.
En son bu kadar yeter diye düşünen Alper eline aldığı çiğköfteyi tavana fırlatmıştı.1
Ben ağzım açık bir şekilde Alpere bakarken o da tavana yapışan çiğköfte ile gurur duyuyordu kendi ile.1
Elimi alnıma vurarak. Sakin tutmaya çalıştığım sesim ile konuşmaya başladım.
"Alper, hayırlısıyla o çiğköfte ne zaman tavandan inmeyi düşünüyor." Alper bana bakarak
"Ne bileyim güzelim düşer herhalde bir ara"
"Bir ara?" Son cümlesini tekrarlayarak konuşmuştum.
Kafasını sallayarak beni onayladı.
Sabır çekerek bağırmaya başladım.
"Alper annem o tavanı görürse bizi bir yerlere oturtur. KALK BİR ŞEY YAP TEMİZLİYELİM" alt tarafı bir yemek keyfi yapacaktım neden şimdi temizlik yapacaktık ya of.
Alper eline aldığı bez ile tavana bakmaya başladı.
"Sandalye getirsene gölge" dedi. Ben bir burktuğum ayağıma baktım bir de alpere.
Alper hâlâ bana beklenti ile bakarken ayağımın altında olan yastığı alıp ona fırlattım. Yastığı hava da tutup çatık kaşları ile bana bakmaya başladı.
"Alt tarafı bir sandalye istedim. Bu tantana ne kızım ya?" Diyen alpere sanki mümkünmüş gibi daha da çatık kaşlarla bakmaya başladım.
"MAL AYAĞIMI OYNATA MIYORUM MAL" alperin bakışları burktuğum ayağıma takıldı. Ardından derin bir nefes vererek yanağının içe çökmesine sebep oldu.
Alper mutfağa gidip sandalye getirmişti.
Hırsla sandalyeye basarak üstüne çıkması ile kafasını tavana daha doğrusu çiğköfteli tavana sertçe vurmuştu.
Gülmemek için yanağımın içini ısırıyordum. Ne kadar başarılı olduğu ise şüpheli.
Alper kafasını vurmasına rağmen umursamadan elindeki bez ile tavanı silmeye daha doğrusu çitilemeye başladı.
Çiğköftenin yağı ve salçasından dolayı tavana ren vererek yayılmıştı.
Yerimden doğrularak kalkıp alpere yanaşıp ceketini çekiştirip bakmasını sağladım.
Tavana değmesin diye dizlerini kırpmış şekilde duran alperin dengesi sarsılmıştı ama yine de düşmedi.
"Allah rızası için dur. Ben temizleyecem" demem ile kafasını iki yana salladı.
"Olmaz, ayağını burktun. Kıyamam sana" ayh yerim ha seni.
Derin nefes vererek erimemeye dikkat ettim.
"İn bir daha ikiletirsen seni evden atarım Alper" demem ile Alper sandalyeden zıplayarak atladı.
bunun mafya olduğuna emin miyiz(?)1
Neyse en azından hanımcı bir bey...1
Onun yerini ben alarak sandalyeye çıktım.
Alpere elimi uzatarak elindeki bezi isteyecektim eğer Alper elimi sımsıkı tutma saydı.
Derince yutkunup konuşmaya başladım.
"Hımmm" diye anlamaz gözler ile bana baktı. Gülerek elindeki bezi işaret ederek.
'haa' diye bir nida çıktı ağzından sonra tuttuğu elimin içine bezi bıraktığında bunun tiz bezi değil dezge bezi olduğunu anlamam ile yanaklarımı şişirdim.
"Alpercim, canım, hayatım, hayalim bununla mı sildin sen tavanı"
"Güzelim tekrar söylesene hayalim kelimesinden sonra dinlemedim" diye alpere kısaca bir bakış atarak sandalyeden inip mutfağa gittim.
Elime aldığım bulaşık süngerine bulaşık deterjanı dökerek sıcak su altında köpürttüm.
Geri oturma odasına dönerek sandalyeye çıkıp tavanı silmeye başladım.
Tavanda ki yağ lekesi çıkmıştı ama ıslaklık duruyordu.
Ben tavanı silerken de Alper odayı toplamış yanımda duruyordu.
İşimin bittiğini anlaması ile beni kucağına almıştı.
Kısa ve ince bir sesle çığlık atmış ve boynuna sokulmuştum.
Anın etkisinden çıkarak alperin boynuna gizlediğim kafamı çıkarmıştım ama şuan da başka anın etkisine girmiştim.
Burunlarımız birbirine sürtünüyordu mesela.
Alper dudaklarımızı birleştirmek için yaklaşırken dışarıdan birinin annemin adını söylemesi ve annemin cevap vermesi ile neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Alper ben ve sen evde tek olmak"
"LAN SALAK BİR KIZ VE ERKEK EVDE TEK BAŞINA. İNSANIN AKLINA NE GELİR."
"ne bileyim herkes ayrı mal"2
"SEN ONLARDAN AYRI MAL" ardından kesintisiz konuşmaya başladım.
"ALPER KENDİNİ DÖV ACINACAK DURUMA DÜŞ. KILIN KIPIRDAMAYACAK HALE GEL. BİR ŞEY YAPPP"
"ALPER YA KENDİNİ DÖV YA DA NE ÖLÜN ÖLÜME NE DE DİRİN DİRİME" banane canım katlansın biraz acıya.
"Koskoca mafyanın düştüğü hale bak aq" diye Alper yüzüne bir yumruk attı.
"Tamam vazgeçtim vurma kendine canın yanacak"
" Niye bakmayacak mısın bana" dedi hınzırca.
"Ne alaka ya Alper tabiki bakarım" demem ile Alper yüzüne art Arda yumruk indirmeye başladı.
Koltukların arasında duran saksıdan toprak alarak kıyafetlerine sürdü.
Ardından dudağını ısırarak kanattı. Bu hareketi ile yutkundum.
Zaten yüzüne attığı kuvvetli yumruklar ile elmacık kemiği kızarmış burnu kanamıştı.
Oyun olacağını bilmesem içim acırdı.
Kapının açılması ile alperi 3'lü koltuğa iterek uzandırdım.
Koltuğa sığmayan Alper ile gülmemek için zor dururken, annem kapıda belirmiş ve üstü başı kötü durumda olan alpere bakıyordu.
"Bu kim?" Annemin sorgulayıcı bakışları üzerimdeydi.
Ben senaryo yazmayı unuttum lan.
"Ee şey anne. Bu çocuğu kapının önünde dövdüler. Bu tek ile 10 kişi falan. Neyse ilk başta karışma gölge dedim kendime. Sonra dedim ki senin ailende polis var lan polis. Onlar halkı koruyor, sen bir çocuğu mu koruyamaz mısın dedim" ve durdum. Fazla uçtum aq1
"Ee sonra?" Diyen annemle konuşmaya devam etti.
"Şey hani evde kuru sıkı var ya ben onu alıp kapıyı açarak onlara doğrulttum. 'siz hayırdır benim kapımın önünde kavga ediyonuz' dedim. Geri çekildiler işte. Bu elemanda kılını kıpırdamıyordu. Bende acıdım içeri aldım." Dedikten sonra annem beni kendine çekerek alnından öptü.
"Ay benim merhametli kızım" diyen annem ile alt dudağımı ısırdım.
"Sana niye musallat olmuş bunlar oğlum"
"Valla bilmiyorum abla sokakta yürürken, 50 kuruş istediler bende de bozuk yoktu 5 TL verdim. Birden kendimi kovalamaca oynarken buldum"2
"Ah ve evladım, annen baban yok mu arayıp haber verelim?" Alper gözlerini kaçırarak
"Yok" dedi. Annem dudaklarını birbirine bastırarak, elindeki gün tabağını çıkardığı masanın üzerine bıraktığında fark ettim.
"Al oğlum ye sen bunları şifa olsun"
"Sus bakim o tabak bitecek nokta" diyen annem ile gülmemek için iç taraftan alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.
"Peki" Alper kabulleniş ile kafasını aşağı yukarı salladı.
"Neyse ben gidip mutfağa bakım gölge yine dağıtmıştır bir de akşam yemeği hazırlıyım. Akşam yemeğine de buradasın ona göre oğlum" diyerek ayağa kalkan annemi hemen oturtarak.1
"Anne ben mutfağı toplim öyle yemek yap sen" konuşmasına bile izin vermeden mutfağa gittim.
Ee burada sadece çiğköfte tepsisi var. Diğer bulaşıklar nerede?
Aklıma gelen düşünce ile sırıtmadan yapamadım.
Aklıma gelen bir diğer düşünce ile durdum.
Annem alpere akşam yemeğine mi kal demişti.
Yutkunarak telefonu mu çıkardım ve ezberimde olan numarasını kaydederek alpere yazdım.
Kuşçu: limonlu kurabiye güzelmiş.
Siz: limonlu kurabiyeyi sal ve git.
Kuşçu: Ayn ya biraz daha fazla olmalıydı.
Siz: YA ALPER ABİM AKŞAM YEMEKTE SENİ GÖRÜRSE BİTERİZ.
Kuşçu: hmm hem de nasıl güzel olmuş birtanem kurabiyeyi yemen gereken konular var.
Kuşçu: n'olacak yani abin gelirse oturur efendi efendi yemeği yer gideriz.
Siz: lan gitsene evimden istemiyorum git.
Kuşçu: gerçekten de bu kurabiyenin tarifini alıp bana yapmalısın.
Son mesajına görüldü atarak telefonu kapattım.
Of bir de bu çiğköftenin bu evde ne işi olduğunu anlayacaktım.
Geri oturma odasına geçip oturduğum esnada annem hala alpere soru soruyordu.
"Var efendim." Senin bu efendilik bir anneme mi çalışıyor acaba Alper.
"Güzel güzel, zaten senin gibi pırlanta çocuğu bırakmazlar." Alper dudaklarını birbirine bastırarak bana bakıp varla yok arası göz kırptı.
"Neden evladım aç mı kalalım. Masayı mı kemirelim."
"Ya anne yemek var ki konuşuyoruz işte"
"Yaptık ki var anne" öf darlandım.
Bak ya ben yaptım desem inanmaz.
"Kız kaldır totonu yardım et sofrayı serelim" elimde ki kumanda ile boş boş kanalları geçerken annemin cümlesi ile ayağa kalktım.
Annemin doldurduğu çiğköfte tabaklarını masaya taşıyıp ayran dolu sürahiyi de elime alarak masadaki bardakları doldurduğum esnada annemde yıkadığı yeşillikleri getirdi.
Geriye kalan alperin uyanması ile abimin gelmesiydi.
"Kızım sen git çocuğu uyandır ben de abini arayım nerede kaldı diye"
"Tamam anne" diyerek oturma odasına geçtim.
Abimin gelmeyip karakolda kalmasını dilemek ne kadar doğru bilemiyorum.
Gamış gibi yatmak zorunda mısın ve adam.
Belki yanağından öpersen uyanır...
Olur olur bal gibi olur. Adam senin sevgilin değil mi kızım
Derin nefes vererek alperin yanağına küçük buse bıraktım.
Kafamı kaldırmadan, alperin kulağına yaklaştırdım dudaklarımı
Alper gözlerini açarak beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma yasladı.
"LAN BURADA NOLUYOR IRZ DÜŞMANI"
Kafamı kapıya çevirdiğimde abimin kapıda bize baktığını görmem ile hemen ayağa kalktım.
"HE AQ ÇOCUK MU KANDIRIYORSUN GÖLGE SEN?"
"Hayır" sesim neredeyse hiç çıkmamıştı.
"Bari sus abi sonra konuşalım annem duymasın."
"Ha burada yiyişirken iyi ben yakaladığımda aman abi annem duymasın. Başka emrin"
"Abi-" ben konuşmak için ağzımı aralarken alperin konuşması ile geri susmak zorunda
"Hayırdır oğuz, sen bugün kardeşimin dudaklarına yapışmadın mı? O zaman senin verdiğin tepkiyi bende veriyim"
"Sudenin abisi yok ki" benle abim aynı anda konuşmuştuk.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |