25. Bölüm

25. Bölüm

Alpagut
alpagut

Emrih'in üstüne atlayan kişi Afya'ydı. Ormanın içine kadar sürüklendiler. Orman sessiz, sakin ve huzurluydu. Rüzgârın esintisi ile ağaçların uğultusundan başka hiçbir ses yoktu.

 

Afya - Benden kaçamazsın. Sen benimsin.

 

(Emrih "Bu gözlerindeki şey nedir? Açlık mı, tutku mu, yoksa sadece ben mi?")

 

Emrih - Ne oluyor burada? Sarayda değilmiydin sen?

 

Afya - Dayanamıyorum, senin için geldim.

 

Emrih - Aymi?

 

Afya - Gece onu korur, bir şey olmaz. Teslim ol.

 

(Emrih "Direnmemin anlamı yok, o sadece beni istemiyor... bana ait olduğunu hatırlatmak istiyor.")

 

Emrih - Ne yapıyorsun?

 

Afya - Aferin sana. Benim olanı alacağım.

 

Afya, çıplak bedenini Emrih'in göğsüne yatırdı. Dudaklarıyla önce Emrih'in boynunu öptü, sonra dudaklarına yöneldi.

 

(Emrih "Teninin sıcaklığı içimi yakıyor. Bu... hayal değil, gerçek.")

 

Emrih elleriyle Afya'yı sımsıkı kavradı. Belinden tutarak onu kendine çekti, dudaklarını tutkuyla emdi. Afya hafifçe inledi, bedenleri birbiriyle bütünleşti. Emrih, Afya'nın sırtını okşayarak onu yere yatırdı, üzerine kapandı. Dudaklar dudaklara, ten tene değdi. Aralarındaki arzu, ormanın sessizliğini bastıracak kadar güçlüydü.

 

(Emrih "Bu anda sadece biz varız. Dünya sustu, zaman durdu. Ve ben artık onun ne hissettiğini biliyorum.")

 

(Emrih "Onu seviyorum... evet, seviyorum.")

 

Afya - Ah... sonunda.

Emrih - Afya, saraya git. Yarın orada olurum.

 

Afya - Tamam ama gelince hala bana borcun var, tamam mı?

 

Emrih - Tamam.

 

Afya hızla saraya gitti, Emrih ordunun konakladıkları yere girdi. Çadırların arasından en heybetli olan kralın çadırı olmalıydı. İçeriye girdi, kral Halbvel ile içki içiyorlardı.

 

Emrih - Kralımız yeni komutanından memnun mu?

 

Huras - Evet, tabi, iyi birisi gibi ve tam muhabbet etmelik.

 

Emrih - Güzel bir komutan ve konuşacak birini bulduğunuz için şanslı birisiniz, Kral Huras.

 

Huras - Merhamet Tanrısına şükürler olsun ki evet, şanslı biriyim.

 

Halbvel - Şanslıysanız bunun için bence kader tanrısına şükür etmeliyiz.

 

Huras - Bence merhamet olmasaydı bunlar olmazdı, onun merhameti sayesinde.

 

Emrih - Kaç tane tanrı vardı ya? Ben çok ilgili değilim o konularda. Mesela şans tanrısı yok mu?

 

Halbvel - Şans tanrısı yok. Yüz tane tanrı var.

 

Emrih - Yüz tane mi? Hah, hiç bunların arasında kavga çıkmıyor mu? Biri bir şey dese, biri kabul etmese ne olurdu?

 

Halbvel - İşte bu yüzden tanrı tanrı var, o en üst mertebe ve gerçek tek tanrı. Diğer tanrılar asıl tanrı değil. Onlar tanrılık vasfı verilmiş başka canlılar. Aslında tanrı değiller yani.

 

Emrih - Hım, o zaman mantıklı.

 

Beraber sok betin dibini vurdular, Emrih tanrılar hakkında öğrendiği kadarını öğrendi. Artık yorgunluk da çökmeye başlamıştı.

 

Huras - Artık yatalım, ha. Benim uykum geldi.

 

Emrih - Biz sizi rahatsız etmeyelim, Kral Huras. İyi akşamlar.

 

Halbvel - Emrih, benim çadıma gelir misin?

 

Emrih, Halbvel'in çadırına gitti. Oradaki bir koltuğa oturdu.

 

Emrih - Ne konuşmak istiyorsun?

 

Halbvel bir askeri çağırdı.

 

Halbvel - Onu getirin buraya.

 

Emrih, kimin geleceğini merak ediyordu. Askerler içeriye eli ve ayağı bağlı başka bir asker getirdiler.

 

Halbvel - Bu asker ordudan kaçmaya çalıştı ve bence bu bir ihanettir. Sizce ihanetin bedeli ne olmalı?

 

Emrih - Aklın sıra beni mi sınıyorsun, acaba bakalım ne olacak?

 

Emrih - Ölüm! İhanetin bedeli ölümdür.

 

Halbvel - O zaman bu zevki size bırakıyorum.

 

Asker, Emrihe bir hançer uzattı. Emrih hançeri alıp askerin arkasına geçti. Kafasını tuttu ve hançerle boğazını parçaladı. Geri yerine oturdu.

 

Halbvel - Hayatımın büyük bir bölümü savaş meydanında ölen insanların arasında geçti. Bir savaşçıyı gözünden tanırım. Bir insanı öldürürken nasıl bakar, ölürken nasıl bakar. Kazanırken, kaybederken, öyleyken, böyleyken bir savaşın nasıl baktığını çok iyi bilirim.

 

Emrih - Peki bana bakarken ne gördün?

 

Halbvel - Senin gözlerinde kadar çok ölüm görüyorum ki bu gözlere sahip olabilmek için kaç kişi öldürdün? Sadece bu da değil, her bakışın arkasında ölü bir adam görüyorum. Bu güne kadar hiç ölüm açısı çektiniz mi?

 

Emrih - Hah, iki kere öldüm diyemem ya. Adama susarsam ısrar edecekmiş gibi durmuyor. En iyisi susmak.

 

Halbvel - Anladım, tamam. Teşekkür ederim, bana zaman ayırdığın için.

 

Emrih - Bir şey değil. Kraliyet sana emanet, unutma.

 

 

---

 

Sabah olunca hemen yola koyuldular. Güneş batmadan saraya varmışlardı. Hızla bir mahkeme kurulacak ve Barakle'nin idamı gerçekleşecekti.

 

Her şey hazırdı. Komutanlar, soylular ve kraliyet ailesi mahkemenin başlamasını bekliyordu. Barakle getirildi, kralın karşısına durdu. Emrih ortaya fırladı.

 

Emrih - Bugün burada hepimiz Barakle'nin suçlarının cezasını belirlemek için toplanıyoruz. Kralım, izninizle.

 

Huras - İzin senin.

 

Emrih - Barakle, Varali şehrinin sahibi. Uzun yıllar kraliyet bağlı iken son dönemlerde kendi başına buyruk hareketlerde bulunmuş, tren aylarının kurulumu meselesine karışmış. Ve siyasi bir evlilikte, Prenses Limke evlenmek istemediği için krala kinlenmiş. Bunların hepsi ile birlikte ordusunu toplayıp nereden alındığı bilinmeyen iskelet ordusu ile başkenti kuşatma amacıyla yola çıkmış. Kral Huras'a isyan etmiştir, bu olaya düğün günü orada olan bütün soylular şahittir. Cezası idamdır. İtirazı olan?

 

Barakle - Var! Hepsi senin suçun! Beni kandırdın, iskelet ordusunu bana sen verdin. Asteg, sen öldürdün bütün bu güveni bana verip, sonra da…

 

Huras - Kes sesini, Barakle.

 

Emrih - İzninizle, kralım. Bunların hepsinin benim yaptığımı söylüyorsun, bir kanıtın var mı? Şu an yaptığın hem krala bir saygısızlık, hem de kuru bir iftiradır. Senin isyan ettiğini herkes gördü. Ve sen bunların hepsinin benim yüzümden olduğunu söylüyorsun, öyle mi?

 

Barakle - Evet.

 

Emrih - Hala onun yalanlarını dinlemek isteyen var mı? Yoksa idam sehpasını hazırlayayım mı?

 

Huras - İdam edin hemen şunu!

 

Emrih büyüsü ile bir dar ağacı yaptı, Barakle'nin kafasını ipe soktu. Barakle'nin kulağına yaklaşıp,

 

Emrih - Ah, Barakle, bu halin bana geçmişimi hatırlattı. Ne acı değil mi? Bir anda büyük bir suçlamaya karşı karşıya kalıp yenilmek, bunu unutma belki yeniden doğarsın. Yaşam Tanrısı seni korusun.

 

Barakle şok olmuş bir şekilde dona kaldı. Emrih altındaki tabureye tekme atmasıyla saniyeler içinde öldü.

 

Emrih - Kralım, bir gayin gitti ama hala aramızda hainler var. Onların da cezasını keselim bence.

 

Huras - Suçlular cezalarını çekmeli.

 

Emrih - Toplu hüküm.

 

Emrihin bunu demesiyle atmosfer değişti, sarayda değillerdi. Başka bir boyuta geçmişlerdi. Gökyüzü kırmızı tonajdaydı. Herkesin altında üzerinde durabilmek kadar toprak vardı. Toprakların dışı alabildiğine uçurumdu. Emrih havada duruyordu, altında toprak yoktu. Bu büyü o kadar enerji kullanıyordu ki büyü artıkları Emrih'in vücudundan hızla çıkıyordu. Emrih sanki yanıyormuş, etrafı alevlerle çevriliymiş gibi görünüyordu. Soylular çok korkmuştu, hepsi bir anda ölebilirdi.

 

Emrih - Şimdi soylulardan bazıları ölecek ama korkmayın, sizi hep hatırlayacağız. Kral Huras, bu soylulardan size bağlı olanlar var mı?

 

Huras - Yok.

 

Emrih - Tüh, birkaçını yaşar diye umuyordum ama maalesef.

 

Emrih parmağını şıklattı ve oradaki bütün soylular param parça oldular. Büyüyü sonlandırdı. O atmosfer dağılmıştı. Huras tahtından kalktı ve sevinçten Emrih'e sarıldı.

 

Huras - Beni soylulardan kurtardın, ne istersen iste, sana vereyim.

 

Emrih - Zamanı geldiğinde sana bir teklifim olacak, onu kabul et.

 

Huras - Tamam.

 

Emrih - Yalnız burada bitmedi, biliyorsun değil mi?

 

Huras - Biliyorum.

 

Emrih - Bundan sonra da ülke genelinde soylular yok edilmesine karşı isyan etmeye kalkanlar olur ama senin halledeceğini düşünüyorum.

 

Huras - Merak etme, bundan sonrası bende.

 

 

---

 

Emrih odasına gitti.

 

Afya - A geldin mi? Hatari ve veriden haber geldi.

 

Emrih - Ne dediler?

 

Afya - Elf kıtasında olan araştırma bitmiş. Cüceler kıtasında geçmişler.

 

Emrih - Tamam, bu sana mı söylediler?

 

Afya - Hayır, Aymi'ye söylemişler, ben burada değilken.

 

Aymi uykuya dalmıştı.

 

Emrih - Aymi nerede?

 

Afya - Uyuyor.

 

Emrih - Hım, sonra öğreniriz ondan, o zaman şimdi gelelim borcumu ödemeye.

 

Bir anda gece fırlayıp Emrih'in üstüne atladı.

 

Gece - Selam, sabah yok mu?

 

Emrih - Merhaba küçük kedicik.

 

Gece - Kediciik mi? Sana gösteri kim kedicikmiş?

 

 

Bölüm : 07.07.2025 00:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...