21. Bölüm
Anatra Bordò / KANLI BUZ(+13) / 20.BÖLÜM:ÇİFT SİLAH YARALI KALP

20.BÖLÜM:ÇİFT SİLAH YARALI KALP

Anatra Bordò
anatra_bordo

Bölüm Şarkıları;

-Gün Ağarmadan

-Her Sevda Yeni Bir Veda

-Celladına Aşık

-Son Bakış

 

20.BÖLÜM

 

”Herkes öldürür sevdiğini”

 

Aras. 

 

Bugün. O gün bugündü. Adnan Durukan'ın ölüm günü. Bu günü çok beklemiştim ama içimde o istediğim his yoktu. Adnan'ı öldürmeyi çok istiyordum ama beraberinde ölecek kişinin ölümünü istemiyordum.

 

Hazal. Onu öldürmeyi istemiyordum. Suçsuzdu ve tek bir bildiği dâhi yoktu. Kurunun yanında yaşta yanar derler ya işte o hesaptı. Hazal'ın en büyük şansızlığı öyle bir aileye sahip olmaktı. Annesi, babası onun en büyük şansızlığıydı.

 

Çok düşündüm. Adnan'ı öldürdükten sonra herşeyi boşverip, Hazal ile birlikte dünyanın bir ucuna gitmeyi çok düşündüm ama yapamazdım. Bunun için birçok sebep vardı. Say say bitmez. Bulunduğum odada tıkılıp kalmış gibiydim. Daralmıştım ve bunalmıştım.

 

Adnan şerefisizinin ölüm haberinden sonra Hazal'ı öldürecektim. Cümlenin ağırlığı beni yakıyordu.

 

Hazal'ı öldürecektim.

 

Karımı öldürecektim.

 

Beni kısa sürede kendine bağlamıştı. Büyü gibiydi resmen. Deli dolu bir kadındı. Neşeliydi ama fazla ciddi olduğu zamanlarda vardı. Fazla iyi racon kesiyordu. Bu alemi tanımamasına rağmen iyi uyum sağlamış ve neyin nasıl olduğunu anlamıştı. Ben bu kadını öldürecektim işte.

 

Telefonum çaldığında isteksizce açtım. "Aras Bey, Adnan Durukan öldü" dedi. İstediğim buydu evet ama istediğim şeyler istemediğim sonuçlar çıkartıyordu. "Tamam" dedim ve telefonu kapattım. Şimdi geriye bir tek kişi kalıyordu. Hazal.

 

Onu nasıl öldürecektim? Bunu yapacak güç yoktu bende. Adamlara henüz birşey söylememiştim. Onlara yaptırmayacaktım. Bizzat ben gidecektim. Uzun zamandır görmüyordum yüzünü. Fakat bu son görüşüm olacaktı. Telefonumu alıp Hazal'ı aradım. Önce açmadı. Tahmin etmiştim. Tekrar aradım. Yine açmadı. Tekrar aradım. Yine açmadı. Tekrar aramaya çalıştım ama aranmadı. Engellemişmiydi?

 

Hemen çekmeceyi açıp yedek telefonumu çıkardım ve numarayı girip aradım. Bu sefer açtı. "Alo" dedi. Sesinin verdiği huzurla bir anlık gözlerimi kapattım. Hazal tekrar "Alo kimsiniz?" dedi. Uzatırsam yüzüme kapatırdı ve diyeceğimi diyemezdim. "Saat 4'te uçurum kenarında ol" dedim ve telefonu kapattım. Bu kadardı işte. Evet ben yapacaktım.

 

Karımı bizzat ben öldürecektim. Bu şerefsizliği yapmak zorundaydım. Yoksa ölen ben ve ailem olurdu. Benim ölmem sıkıntı değildi ama aileme zarar gelmesine izin veremezdim.

 

🧊🩸

 

Hazal.

 

"Saat 4'te uçurum kenarında ol" demişti. Düşündüğüm şeyi yapacaktı değilmi? Babamı öldürmüşmüydü? Haberi henüz gelmemişti. Belkide ölmüştü. Belkide. Şimdi sıra bende miydi? Hayır. Asla suçsuz yere ölemezdim. Benim bir suçum yoktu. Neden ölüyordum ki?

 

Peki Aras gerçekten beni öldürecek miydi?

 

Bunu yapabilecek miydi cidden?

 

Nasıl?

 

Yapardı. Aras için ailesinden başka kimsenin bir değeri yoktu. Bende bir öpücükle kendimi değerli gördüm. Saçmalık. Oturduğum yerden kalkıp hazırlanmaya başladım. Saat 14.28'di. Hazırlanıp evden çıkacaktım.

 

Hazırlanmam kısa sürmüştü. Saçlarımı taradım ve ardından üzerime kabanımı aldım. Bugün hava yağmurluydu. Yaz yağmuru olduğu için çokta sıkıntı değildi ama olsun. Odamdaki çekmeceyi açtım ve içinden bana ait olan silahımı aldım. Beni öldürürdü belki ama oda benimle birlikte ölecekti. Bana ölüm varda ona yokmu? Ben ölüyorsam oda arkamdan gelecekti. Ölüm varsa sadece bana değil.

 

🧊🩸

 

Uçuruma gelmiştim. Hava esiyordu. Saçlarım rüzgarın etkisiyle savruluyordu. Rüzgarın soğukluğunu saç diplerimde ve tenimin her yerinde hissediyordum. Tek başıma gelmiştim. Aras henüz gelmemişti. Belimin arkasında duran silahın varlığını hissediyordum.

 

Birkaç saniye sonra Aras'ın arabasını gördüm. Arabayı bir kenara koydu ve araçtan indi. Bakışlarındaki soğuk rüzgardan daha fazla ürpertmişti. Ciddi adımlarla yanıma gelip karşımda durdu. Aramızda yaklaşık 2-3 adım vardı. Onun gibi ona baktım. Soğuk. Bakışları gerçekten buz gibiydi. Serinletmiyor içimi üşütüyordu. Fazla karanlık bakıyordu. Kafasında sayısız düşünce olduğu belliydi. Yüzü ifadesizdi.

 

"Beklemek bir işe yaramıyor. Ne yapacaksan yap" diye ilk önce ben konuştum. "Baban öldü" dedi. İçimde alevler yandı. Göğsüme bir yumru oturdu ve boğazım düğümlendi. Babam ölmüşmüydü gerçekten? Babam, benim babam. Ölümünü düşünmek içimi çokta yakmamıştı ama o haberi almak kavurmuştu. Önce bacaklarım ardındanda tüm vücudum uyuşmaya başlamıştı. Tek başıma olsam göz yaşlarım birbirine karışırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlardım. Zorlukla konuştum ve "Sen kazandın" dedim.

 

Aras bundan mutluluk duyuyordu. Tabii duyardı. Onun için bundan güzel bir şey yoktu. "Ben kazandım" dedi. Artık bir an önce o tetiğe basmasını istiyordum. Yeter. O lanet yüzünü görmek içimi dahada çok yakıyordu. "Sıra bende. Öldür haydi benide" dedim.

 

Öldür.

 

Neyi bekliyordu ki? Yapsın artık. Eli beline gittiğinde vücudum titredi. Belindeki silahı çıkarıp bana doğrulttu. Aynı anda bende beklemedim ve elimi belime götürüp silahı aldım. Direkt ona doğrulttum. Buna şaşırmamıştı. Sanki bekliyor gibiydi.

 

Konuşmak istemiyorduk ikimizde. Zaten bugün biz değilde silahlarımız konuşacaktı. Silahı doğrulttum ama belli bir hedefim yoktu. Kalbinemi sıksam kafasınamı? "Sence nerene sıkmalıyım? Kalbine mi kafana mı?" dedim. "Sen bilirsin ama ben senin kalbine sıkmayı düşünüyorum" dedi. Sohbetimizin saçmalığı kadar saçma birşey yoktu. Vücudumuzda nereyi deleceğimizi konuşuyorduk resmen.

 

Bakışları fazla donuktu. Eli tetikteydi ama basmıyordu. "Babamı neden öldürdün?" diye sordum. Bugüne kadar en merak ettiğim şeylerden birisi buydu. "Annen yüzünden" dediğinde kaskatı kesildim. Annem'in ne alâkası vardı. O uzun zamandır Türkiye'de değildi. Bildiğim kadarıyla işlerlede ilgilenmiyordu. Kaşlarımı derince çattım ve "nasıl?" diye sordum.

 

"Öğrenmek için fazla geç kalmışsın" dedi. Hiçbirşey anlamıyordum. "Anlat o zaman!" diye bağırdım. Rüzgar sertçe esti. Anlatmadı. "Ben gerçekleri bilmiyorum. Ne, nasıl, ne zaman oldu hiçbir bilgim yok. Sana beni öldürme diye yalvarmıyorum fakat suçsuz birisini öldürüyorsun Aras. Bunu bil" dedim.

 

"Sen o anne ve babanın evladıyken suçsuz olamazsın." dedi. Annem ve babamın yaptıklarınıda bana yıkmıştı. Ben hiçbirşey yapmadım. Gerçekten hiçbirşey bilmiyordum. "ailelerin günahlarını çocukları çeker öyle mi?" diye sordum. O bir şey demeden "Peki sendemi öyleydin? Ailenin günahınımı çekerek buralara geldin?" dedim. Bu adamında yaraları olmalıydı. Gözbebekleri titredi. Yaraları vardı.

 

"Baban ölmüş, ardından işler sana kalmış. Baban acaba niçin öldü? Kim bilir ne yaptıda öldü?" dedim. Bu alemde kimse eceliyle ölmezdi. Genelde düşmanları buna müsaade etmezdi. "Kes sesini!" diye kükredi. Hiçbirzaman demeyeceğim lafları bugün ona diyecektim. "Aras babanı kim öldürdü bilmiyorum ama iyiki yapmış. Keşke o gün seni de öldürseymiş. Zeki bir düşman değilmiş" dedim. Anında bağırdı. "HAZAL KAPA ÇENENİ!" dedi.

 

Her ne kadar içim kanasada durmadım. "Sustur o zaman. Bas tetiğe. Haydi yap!" dedim. Silahı tutan elim yorulmuştu ama silahı indirmedim.

 

Bir adım atarak ona yaklaştım. Artık silah neredeyse anlıma değecekti. Benim silahım onun alnına değiyordu. Yutkundum. Bakışlarımı bir dakika dahi gözlerinden çekmedim. "Baban ve sen ölümü hak ediyorsunuz" dediğinde içim kan ağladı. Sanki tek tek damarlarım patlamıştı. Kendimi toparladım. "Sen emin ol dahada beterini hak ediyorsun. Suçsuz birini öldürecek kadar ahmak bir adamsın sen" dedim.

 

Sertçe yutkundu. Tetiği çektim. Oda benimle aynı anda tetiği çekti. Silahları kafamızda tutuyorduk. Elimi biraz indirdim ve silahın ucunu kalbinin üzerine dokundurdum. Oda benimle aynı şeyi yaptı. Silahları şimdi kalplerdeydi. Geriye tek birşey kalmıştı. O tetiğe basmak.

 

"Hoşçakal Aras Savaş Dağhan" dedim. Oda "Hoşçakal Hazal Durukan" dedi. Dağhan dememişti. Dağhan değildim zaten. Aynı anda tetiğe bastık. Ben tetiğe bastığımda biraz geriye gitti ve kurşun kalbinin kenarına gelmişti. Ama benim...

 

Benim kalbimi delmişti. O an nefesim kesildi. Aras'ın yarası ağır değildi. Dengemi kaybetmeye başlamıştım. Aras'a baktım. Acımasızca bana bakıyordu. Elimdeki silah yere düştü. Vücudum uyuşuyor gibiydi ama göğsümde derin bir acı vardı. Yapmıştı.

 

Aras Savaş Dağhan beni vurmuştu.

 

Kalbimden vurmuştu.

 

Elimi kalbimin üzerine götürdüğümde yaram sızladı ve elime sıcak kanım bulaştı. Aras hâlâ öylece bakıyordu. Daha fazla ayakta duramadan dizlerimin üzerine düştüm. Ağzımda kan tadı vardı. Bir an kan kustum. Kanlar akın edercesine dudaklarımdan akarken Aras hiçbirşey yapmadı. Bakışlarının soğukluğu devam ediyordu.

 

Kan kusmaya devam ettim. Canım yanıyordu. Hemde çok yanıyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Gözyaşlarım dudağımdaki kanlara karıştı. Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu. Nefes alıp verdikçe canım daha çok yanıyordu. Berbat bir haldeydim.

 

Gözlerim kararmaya başladı ama kapatmamakta ısrarcıydım. Baktım ona. Baktım. Yardım etmesini bekledim ama etmedi. Ben kan kusarken o yalnızca bana baktı. Sadece baktı. Asla kılını dahi kıpırdatmadı. İçimi birazda bu yaktı.

 

Bu adam gerçekten vicdansız, taş kalplinin tekiydi. Vücudum yana doğru eğildi ve yere düştüm. Dudaklarımdaki kan ve göz yaşlarım akmaya devam etti. Yaram ise fazlasıyla yakıcıydı. Gözlerim kapanana kadar Aras'a baktım.

 

Aras öylece baktı.

 

Ben yerde kan kusarken, yerde kanlar içinde yatarken o sadece bana bakıyordu.

 

Taş kalbi hiçmi sızlamamıştı? Hiçmi vicdanı yoktu. Gerçekten çok acımasızdı. Babamdan daha acımasızdı.

 

Gözlerim yavaşça kapanmaya başlamıştı.

 

Son kez baktım ona. Yaşlı gözlerim ona baktı. Öğürürcesine kan kustum. Heryerim acıyor ve yanıyordu.

 

Bu kadardı.

 

Buraya kadardı.

 

Aras Savaş Dağhan dediğini yapmıştı. Öldürmüştü beni. Tek kurşunda beni kanlara boğmuştu.

 

Ben kendi kanımda boğuluyordum ama o sadece bakıyordu. Aras Savaş Dağhan merhametsiz, vücdansız, taş kalpli adamın tekiydi.

 

Son sözlerim ne miydi?

 

Ben birkez öldüm o binkez ölsün. O bana acımadı onada acımasınlar. Hazal öldü ama Aras ölmekten beter olsun.

 

Hazal Durukan öldü...

 

Devam Edecek...

 

 

 

Bölüm : 04.09.2025 22:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...