

25.BÖLÜM
Yusuf'un istediği listeyi hazırlayıp ona gönderdim. Fazla dolu bir liste yapmıştım. Asya'nın ne sevdiğini ne sevmediğini son günlerde ne istediğini filan hepsini yazmıştım. Çok uğraştırmıştı ama karşılığında isteyeceğim şeye değerdi.
Deniz'den istediğim dosya elime ulaşmıştı. Aras Savaş Dağhan. Bakalım neler yapmıştı? Bilgisayardan dosyayı açtım ve incelemeye başladım. Benden önce yaptığı işler beni çokta ilgilendirmiyordu. Benden sonra ne yapmış ona bakacaktım.
Dikkatle ekrana bakarken zaman zaman edindiği düşmanları inceledim. Çoğunu öldürmüştü. Fakat hayatta olanlarda vardı. Listeyi biraz daha kaydırdığımda en altta bir isim gördüm.
KARTAL.
Bu kimdi?
Daha önce öncesinde hiç duymadığım birisiydi. Derince düşündüm fakat hiçbirşey çıkaramadım. Gerçekten kimdi bu Kartal? Listede isminin büyük harflerle yazılmasıda ayrı bir gizemliydi.
🧊🩸
Aras.
İşler çok yorucuydu. Masamda birsürü kağıt ve dosya vardı. Hepsine tek tek bakıp inceledim. Anlık telefonumdan çıkan bildirim sesiyle tüm dikkatim dağıldı. Kağıtların arasından telefonumu buldum ve açıp baktım. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti.
Mesajı açıp baktım.
“O piti piti. Kim geldi kim gitti. Ölüm çok uzak değil ki. İki gün bir gece gider canın başka ellere.”
Kaşlarım çatık bir şekilde mesaja baktım. Hiçbirşey anlamamıştım. Bu mesajı kim bana göndermişti ki? Aklımda yalnızca iki kişi vardı.
Birisi Hazal diğeri ise Kartal.
Ancak ikisinden hangisiydi?
🧊🩸
Hazal.
Mehtabın siyah gözlerine baktım. "Durumlar nasıl?" diye sordum. Mehtap "Bu kız iyi korunuyor fakat bazen çok açık veriyorlar." dedi. Bu benim için iyi bir haberdi.
Savaş'tan canını alacaktım.
Onu öldürmeyecek, süründürecektim.
"Bilmem gereken başka birşey varmı?" dedim. Mehtap kısa bir süre düşündükten sonra "Birkaç gün sonra bir davet var. Maskeli balo tarzı bişeymiş. Eda Dağhan orada olacakmış ama" dedikten sonra duraksadı.
"Ama?" dedim. "O piç kurusuda orada olacakmış." dedi. O biraz sıkıntıydı. Savaş Eda'yı yanından ayırmazdı. Fakat bir şekilde işimizi halletmek zorundaydık. Bu elimize geçen büyük bir fırsattı. "Savaş'ı bir şekilde atlatıp halletmemiz lazım." dedim. Mehtap "evet" diyerek beni onayladı.
🧊🩸
Ortak yaptığımız bir iş hakkında konuşmak için Cem Bey'in şirketine geldim. Otomatik kapıdan geçtim ve ferah bir havası olan şirkete giriş yaptım. Girişteki asistan "Hoşgeldiniz Hazal Hanım. Cem Bey sizi odasında bekliyor" dedi.
"Tamam" dedim ve asansörün olduğu bölüme doğru ilerledim. Bu şirkete daha öncesinden de gelmiştim. Bu nedenle şirketin içini biliyordum.
Arkamdaki iki koruma ile birlikte asansöre bindik. Üst kata çıkmaya başladık. Asansör geleceğimiz katta durduğunda indim. Büyük ve uzun koridorda ilerledim ve Cem Bey'in odasının önüne geldim. Kapıyı açıp içeri girdim.
Cem Bey geldiğimi gördüğünde ayağa kalkıp yanıma geldi ve "Hoşgeldin" dedi. Fazlasıyla ciddi bir yüz ifadesiyle "Hoşbuldum" dedim.
Eliyle lacivert koltuğu gösterdi ve "Buyur otur lütfen" dedi. Bir kaç adım atıp koltuğa oturdum. Cem Bey ilerledi ve kendi koltuğuna oturdu. Bacak bacak üstüne atıp ona döndüm.
"Hazal hanım konuya direkt girmiş gibi olacağım fakat size söylemem gerekn bir mevzu var" dedi. Tek kaşım usulca havalandı.
"Dinliyorum" dedim. Cem Bey gergin bir ses tonuyla "İtalyanlar'la ortak olduğumuz işimize bir kişi daha ortak olmuş" dedi. Meraklı bakışlarla onu dinliyordum. "Aras Savaş Dağhan" dedi. Dişlerimi sıktım. Her boka atlamasa olmuyordu değil mi? Her işimde parmağı olacaktı illaki. Ya sabır vallahi ya sabır.
Bazen hiç uğraşmadan bu adamın kafasına sıkmak istiyorum.
"Benim için sorun yok. Ben ondan kaçmıyorum ya?" dedim. Ondan mı kaçacaktım? Bu saatten sonra o benden kaçsın.
"Anladım pekala o zaman" dedi.
🧊🩸
Cem Bey ile işlerimiz hakkında konuştuktan sonra yanından ayrıldım. Şirketten çıkıp özel arabama bindim. Telefonum çaldığında kimin aradığına baktım. Mehtap arıyordu. Direkt açtım ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim" dedim. Mehtap "Hazal kız şuanda alışveriş merkezinde. İstersen hemen şimdi işi halledeyim. Tam zamanı çünkü." dedi. Aslında yapabilirdi fakat ben istemiyordum. O baloda halletmek daha iyi olurdu. "Hayır şimdi olmaz. Baloyu bekleyeceğiz" dedim. Mehtap ısrarla "Hazal bu fırsat bir daha elimize geçmez." dedi.
"Mehtap şimdi yapmayacağız" dedim. Mehtap daha fazla üstelemeden telefonu kapattı.
Balo günü hiç kimse bilmeden bir anda halledecektik.
🧊🩸
Herzamanki gibi şirketteki işlerimi halledip evime gelmiştim. Asya, Mehtap ve Nilüfer'de yanımdayı. Salonda oturmuş bişeyler içerek sohbet ediyorduk.
Nilüfer "Ömer Aras'ın yanından ayrılmıyor. Sürekli toplantı yapıyorlar" dedi. Mehtap sessizdi. Hâlâ bugünki olayı düşünüyordu. "Ömer zaten Aras'a çok bağlı. Asla yanından ayrılmaz" dedim.
Asya'ya baktığımda telefonda birisiyle mesajlaşıyordu. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi. Yusuf ile mesajlaştığı bariz bir şekilde belliydi. Asya'da bunu saklama gereksinimi duymuyordu. Bir yıldır konuştuklarını biliyordum.
Mehtap "Bu Aras'ın İtalyanlar'la iş yaptığını biliyor musun?" dedi. "Evet bugün Cem Bey söyledi." dediğimde Nilüfer'in gözleri parladı. "Cem Bey mi? Of o adam çok iyi ya. Hayranıyım resmen" dedi. Hepimiz tip bakışlarla Nilüfer'e baktık.
Nilüfer bakışlarımızı farkettiğinde yüzü düştü ve ardından "Ne var yani? Yakışıklı adam yalan mı?" dedi. "Nilüfer sanane adamın yakışıklılığından. Adam evli olabilir yada sevgilisi filan vardır yani" dedim.
Nilüfer kendinden emin bir şekilde "Yok yok ben eminim. Araştırıp öğrendim" dedikten sonra "Hatta bu hayvanat bahçesi kaçkını ex eniştemiz ile baya kanlı bıçaklı düşmanlarmış" dedi. Anında yüzüm düştü. O herifin tek bir lafı dahi yüzümüm düşmesine neden oluyordu.
Alçak pislik herif.
Asya lafa katılarak "Evet Yusuf sürekli onun yaptığı işlerden bahsediyor. Baya sıkıntılı bir adam sanırım" dedi. Mehtap soğukkanlılığını ortaya koyarak "Ya sıkıntılıysa sıkıntılı bize ne?" diyerek son noktayı koydu. Haklıydıda.
🧊🩸
Aras.
Yusuf ile karşılıklı bir şekilde oturmuş işler hakkında konuşuyorduk. "Yusuf şu siktiğimin Kartal'ını bulamadın değil mi?" dedim. Yusuf "Yok. Adam harbi kuş amına koyayım. Bir var bir yok. Uçuyor sanki" dedi.
Bu mevzu kafamı fazla karıştırıyordu. Bir yandan Hazal bir yandan Kartal iyice karışmıştı olaylar.
"O herifi bulmamız lazım. Yine sikik sikik mesajlar atmaya başladı amına koduğumun piçi" dedim. Fazlasıyla sinirlerimle oynuyordu. Yusuf "Herif bir var bir yok. Nasıl bulucaz?" dedi. Haklıydı fakat bulmak zorundaydık. Bu böyle yürümezdi.
🧊🩸
Hazal.
Gece saatleriydi. Uykum gelmiyordu. Yatağımdan kalktım ve odamdaki pencerenin önüne geçtim. Pencereyi açtım ve biraz hava aldım. Hava serindi. Derin bir nefes alıp verdim.
Bunalmıştım. Telefonumun mesaj sesiyle irkildim. Arkamı dönüdm6ve çekmecenin üzerindeki telefonumu alıp baktım. Bilinmeyen numaradan bir mesaj vardı.
Telefonun tuş kilidini açtım ve mesajı okumaya başladım.
“Planlar, sırlar, canlar. Bir bir yerine oturur taşlar. Bir bakarsın damla damla kan akar vücudundan, silahlar patlar, kurşunlar yağar. Bir kurt gelir vurur seni. Durur kalbinin sesi.”
Bu neydi böyle? Kaşlarımı çatmış bir şekilde defalarca mesajı okudum. Hiçbirşey anlamamıştım. Saçmalıktan başka birşey değildi. Mesajı kimin gönderdiğini bilmiyordum ama belli ki benimle derdi olan birisi göndermişti.
Tamam da neden?
Sizce Kartal kim ve nasıl birisi?
Yeni bölümde görüşmek üzere🖤
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.75k Okunma |
637 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |