6. Bölüm
Anatra Bordò / KANLI BUZ(+13) / 6.BÖLÜM:UYUZ

6.BÖLÜM:UYUZ

Anatra Bordò
anatra_bordo

6.BÖLÜM

 

O anlık aldığım mesajın şokundaydım hâlâ. Neden bana bir anda mesaj atmıştı ki? Amacı neydi? Ne istiyordu? Mesajı henüz okumamıştım. Belkide yanlışlıkla göndermiştir. Olabilir yani.

 

Telefonumu aldım ve mesajlara girdim. Eskiden bende 'Aşkım' olarak kayıtlıydı. Şimdi ise sadece 'Murat Çölova' yazıyordu. Mesajına girip baktım.

 

"Hazal selam. Eminimki bir anda neden sana mesaj attığımı merak ediyorsundur. Haklısın. Hazal ben seninle buluşup konuşmak istiyorum" yazmıştı. Ne yani barışmak mı istiyordu? Ama neden şimdi? Bir anda neden barışmak istiyordu ki? Ayrılalı 2 ay olmuştu. 2 ay sonra bir anda barışması ne demek oluyordu?

 

"Murat ben İtalya'da değilim" yazdım ve gönderdim.

 

"Neredesin?" yazdığında 'sanane' demek vardı ama yazmadım. Murat ile kötü ayrılmıştık. O ayrılmak istemişti. Bende kabul etmiştim. Beni istemeyen bir erkeğin peşinde sürünecek değildim.

 

 

"Türkiye'deyim" yazıp gönderdim. Murat mesajımı anında gördü ve yazmaya başladı.

 

"Türkiye'ye dönmeni beklemezdim." yazmıştı.

 

"Murat ne söyleyeceksen burada söyle" dedim. Konuyu uzatıp daha fazla onunla konuşmak istemiyordum.

 

"Hazal burada konuşulmaz. Bir hafta sonra Türkiye'ye geleceğim. Buluşma şansımız varmı?"

 

"Bakarız" yazdım ve telefonu kapatıp masaya bıraktım. Kahvaltım bittiği için masadan kalktım. Eda ve Sarp'a bakmadan telefonumu alıp odama çıktım. Odama girip kapıyı kapattım. Yatağımın üzerine uzandım ve alışveriş hesaplarına girdim. Biraz alışveriş yapsam fena olmazdı. Can sıkıntımı bu şekilde gideriyordum.

 

Geçen ay muhteşem bir topuklu ayakkabımın topuğunu kırmıştım. Hemen aynısından bir tane daha aldım. Onu sipariş ettikten sonra karşıma çıkan bir ayakkabıya resmen aşık oldum. Topuğunda bir kılıç vardı. Aynı zamanda ayakkabının altındada minyatür minik bir kılıç vardı. Altı kırmızıydı fakat muhteşem kırmızı rengin üzerine siyah bir dantel örtmüşler gibiydi. Ayakkabının fiyatına dahi bakmadan hemen sipariş etmek istedim ama yapamadım. Çünkü ayakkabı satışta değildi. Bu ne demek be?

 

Bildiğin öylece dursun diye koymuşlar ayakkabıyı. O ayakkabıyı istiyordum. Alacaktım. Fiyat söz konusu dahi değildi benim için. Hesabımda babam sayesinde yüklü miktarda para vardı.

 

Yeni birşeylere bakmaya başladım. Gözüme bir elbise ilişti. Bordo güzel şık bir elbiseydi. Uzun askılı ve dardı. Üzerinde siyah bir tül vardı. Fakat o tül bordoyu kapatmıyordu. Bu elbiseye de aşık oldmuştum. Bunuda sipariş ettim.

 

🧊🩸

 

Akşam saatlerine kadar birçok şey sipariş etmiştim. Sıkıldığım için değilde akşam yemeği için alışveriş yapmayı bırakmıştım. Evet kahvaltıdan akşam yemeğine kadar odamda oturup alışveriş yapmıştım.

 

Odamdan çıkıp aşağı indim. Aras gelmişti. Kahvaltıda yaptığım gibi yine aynı şekilde ilerledim ve masanın diğer başına oturdum. Sabahki gibi tip bakışlara maruz kaldığımın farkındaydım fakat yine umursamadım. Önümdeki yemek tabağına baktım. Et vardı. Muhteşem. En sevdiğim yiyecek olabilirdi ama yaprak sarmadan sonra. Yemek konusunda güzel bir damak zevkimin olduğunu düşünüyorum.

 

Çatal ve bıçağı parmaklarımın arasına yerleştirdim ve etten bir lokma alıp ağzıma götürdüm. Yediğimde muhteşem lezetti ağzımın içini kaplamıştı. Ciddi anlamda muhteşem bir yiyecekti. Tercihlere saygım vardı ama vejeteryanlara yoktu sanırım. Böyle bir lezzetten mahrum kalıyorlardı ciddi ciddi.

 

Etin muhteşem lezzetiyle bir süre gözlerimi kapattım. Ardından yemeye devam ettim. Masada çatal bıçak sesleri yankılanıyordu. Etten birkaç lokma daha aldıktan sonra önümdeki şu bardağına uzandım. Eline alıp dudaklarımın arasına götürdüm ve birkaç yudum aldım. Bardağı tekrar masaya bırakıp önümdeki mükemmel eti yemeye devam ettim.

 

Bir ara Aras'a baktığımda Sarp ile konuştuğunu gördüm. İş hakkında konuştukları için onları dinlemedim. Sıkıcı işlerden bahsediyorlardı. İlgi alanım dışındaydı.

 

Eda "Sen hep pijamaylamı dolaşırsın?" dedi. Ona baktığımda bana bakıyordu. "Evde olduğum sürece evet." dedim. Eda kaşlarını kaldırıp indirdi. "Bir sorunmu var?" diye sordum. Abi kardeş pijamama takmışlardı resmen. Eda "yok" dedi. Önüme döndüğümde mırıltılı bir şekilde "olmasın zaten" dedim. Aras'ın bakışları üzerimdeydi. Eda gıcık bir ses tonuyla "Olursa ne olur?" diye sordu.

 

Gözlerinin içine bakarak güldüm. Hiçbirşey söylemedim. Eda'da dik bakışlarla bana bakıyordu. Sarp araya girdi ve "Neyse" diyerek konuyu geçiştirmeye çalıştı. O an döndüm ve "Sen niye araya giriyorsun?" dedim. Sarp'ın yüzü düştü. "Anlamadım" dedi. "Bakın artık aynı evde yaşıyoruz. Ben sizin ne yaptığınıza karışmıyorsam sizde benimkine karışmayacaksınız." dedim. Eda güldü ve "Şuna bak ya" dedi. Aras'a döndü ve "Abi birşey demeyecek misin?" dedi. Aras sessiz kaldı. Bakışlarım onu bulduğunda oda bana bakıyordu. Gözleri hafif kısıktı.

 

Yiyeceğimi yemiştim zaten bu nedenle masadan kalktım. "Size afiyet olsun" dedim ve odama gitmek için merdivenlerden çıktım.

 

 

🧊🩸

 

Kahvaltı masası yine herzamanki gibi gergindi. İçeriye korumalardan birisi girdi ve bana doğru ilerledi. "Hazal hanım kargolarınız geldi" dedi. Ne çabuk? Bu kadar çabuk gelmesi şaşırtmıştı. Somurtan yüzüm düzeldi. "Tamam odama alın" dedim. Koruma "tamam" diyip yanımdan ayrıldı.

 

Bir süre sonra içeriye elleri paketlerle dolu adamlar girdi. Sanırım birazcık abartmıştım. Eda "Oha" dediğinde ona baktım. Eda bana baktı ve "Bunlar ne?" dedi ve Aras'a dönüp "Abi bu kadın bizi iflas ettirecek" dedi. Göz devirip Aras'a baktım. Ardından tekrar Eda'yla bakıp "Bunların hepsini ben kendi paramla aldım. Senin abinin parasına ihtiyacım yok." dedim.

 

Eda hoşnutsuz bir şekilde "Babanın parasıyla alınmış ürünler öyle değil mi?" dedi. Bu kızı yolmamak için kendimi zor tutuyorum. Kafamı salladım ve "Evet. Bir sakıncasımı var?" diye sorup Aras'a döndüm. Aras kısık bakışlarla bana bakıyordu. "O şerefsizin parasıyla alınan hiçbirşey evime girmeyecek" dediği an paketleri taşıyan korumalar durdu.

 

Aras gözlerime bakarak "Hepsini dışarı çıkarın" dedi. Adamlar geri döndüler. Yerimden kalktım ve elimi masaya vurdum. "Senin o şerefsiz dediğin adam benim babam. Kızının girmesine izin verip parasıyla alınmış birkaç şeyin girmemesine izin vermiyormusun cidden?" dedim. O hâlâ yerinde rahatça otururken "Merak etme yakında sende gideceksin" dedi.

 

"Yakında değil. Şimdi gideceğim" dedim. Rahat tavrına sinir oluyordum. "Otur yerine." dedi. Oturmadım. Biraz sesimi yükselttim ve "Şimdi gideceğim." dedim. Bana bakarken Eda ve Sarp'a "çıkın dışarı" dedi. Eda ve Sarp'a baktım. "Niye çıksınlar ki? Kalsınlar. Kalsınlarda senin ne kadar iğrenç bir herif olduğunu görsünler. Kaç yıllık abilerinin bir kadını zorla evinde tutan bir pislik olduğunu görsünler" dedim.

 

Aras sıkıntıyla nefesini verdi. İçinden sabır çektiği belliydi. Eda ve Sarp daha fazla durmadan sandalyelerinden kalkıp alanı terkettiler. Aras ile başbaşa kalmıştık. "Konuşmaya devam et." dedi. Bu rahatlığın altından inşallah bir bok çıkmazdı.

 

"Pisliksin" dedim. Ardından devam ettim. "Şerefsiz dediğin düşmanının kızıyla aptal bir evlilik yapan bir piçsin" dedim. Serçe yutkundu. Ağır haraketlerle sandalyeden kalktı. "Piçim öylemi?" dedi. Yavaş adımlarla bana yaklaştı. "Başka devam et. Kus nefretini" dedi. İğrenerek ona baktım. Elini masa örtüsüne uzattı ve sertçe çekti. O an masa örtüsünün üzerindeki herşey yere döküldü. Anlık yerimden sıçradım. Tabak ve bardaklar üstüste kırılınca baya gürültü çıkmıştı.

 

Öylece ona baktım. Bana doğru birkaç adım attı ve tam karşımda durdu. Başımı diktim ve ona baktım. "Şimdi birde zorla alıkoyduğun karına şiddet uygula tam olsun" dedim. Cidden yaparmıydı? "Öyle birşey yapmayacağımı düşünmen gerekliydi." dedi. "Senden nefret ediyorum" dedim. Yüzü kasıldı. "Bana nefret sözcükleri söylemen hiçbir işe yaramıyor. Bunu bil" dediğinde güldüm. Hatta gözlerine baka baka kahkaha attım.

 

Garip bakışlarla bana baktı ve ardından "Sen ruh hastasısın" dedi. Gülmeye devam ettim. "Sende fazla pisliksin" dedim. Gülmeyi kestim ve "Şimdi ya kargolarım bu eve girer yada ben giderim." dedim. "Ne o kargolar bu eve girecek nede sen gideceksin" dedi. Uyuz. Cidden bu adam uyuzun tekiydi. Uyuzluğun vücut bulmuş hali. Aptal.

 

"Bu ukalalık nereden?" diye sorduğumda ciddi olup olmadığıma baktı. Ciddiydim. "Bu evden gitmeyeceksin" dedi. Dik bakışlarla ona baktım ve "Evden giderken sana el sallayacağım" dedim. Sinirli bir ses tonuyla hafif gür çıkan bir sesle "Dalga geçmeyin kes" dedi.

 

Ona inat "Boşanma dilekçesini görünce görürsün dalgayı" dedim.

Bu adamdan hemen boşanmak lazımı. Ömür törpüsü resmen. "Ömür törpüsüsün" dedi. Ne! İç sesimi duyuyorda benmi bilmiyorum? "Tamam boşan kurtul işte" dediğimde kaşlarını kaldırıp indirdi ve cıkladı.

 

"Cidden aşırı uyuz, sinir bozucu, manyak, salak ve aptalsın" dedim. "Sende kaçık bir kadınsın" dedi. Omzuna vurdum ve "Sensin kaçık" dedim. Güldü. "Kocaya şiddet ha?" dedi. "Böyle koca olmaz olsun" dedim. Yine güldü. "Ben sana laf ediyormuyum hiç?" dedi. Edermi hiç? İmalı bir şekilde"Hiç edermisin ya?" dedim. Cıkladı ve "Yok etmem" dedi. Uyuzluk yapıyordu. Bildiğin uyuzluk yapıyordu. Tam uyuzdu.

 

"Kargolarımı istiyorum" dedim. "Maalesef" dedi. Sesimi biraz daha yükselttim ve "Kargolarımı istiyorum!" dedim. Aras uyuz uyuz bana bakıyordu. "Ben birkere diyeceğimi dedim. O kargolar bu eve girmeyecek." dedi. "O zaman bende kargolarımın yanına gidiyorum" dedim. Tam ilerleyecekken bileğimden tuttu. Anlık refleksle ona döndüm ve yüzüne yumruk attım. Hassiktir! Hazal ne yaptın kızım? Bileğimi bıraktı ve elini kaşına götürdü. Kaşını kanatmıştım.

 

Lan adama yumruk attım. Beni yaşatırsa iyiydi. Zorlukla konuştum ve "Özür dilerim" dedim. Ters bakışlarla bana baktı. Sıçtın kızım. Hadi hayırlı uğurlu olsun. Tertemiz sıçtın. Kaçsam mı ki? "Hazal" dedi. Masumca "hı" dedim. Eli hâlâ kaşındaydı. Yanından ayrıldım ve koşmaya başladım. Koş kızım koş. Uç Hazal yok ol. Aras'ta arkamdan geliyordu. Ben koşuyordum ama o hızlı adımlar atarak neredeyse bana yetişiyordu. Off.

 

Salak reflekslerim. Tamda zamanını buldunuz. Koca evde kaçacak yer arıyordum. Arkama bakmadan evde koşuşturuyordum. Allah'ım yok olayım ya. Valla şuan tam gerekli olan şey bu. Salonda koşturmaya devam ederken ayağım halıya takıldı ve koltuğa yapıştım. Harika. Cidden harika. Aras yavaş adımlarla bana yaklaştı. 'Gelme üzerime katil' dememek için dilimi ısırdım.

 

"Evet Hazal Hanım, şimdi nereye kaçacaksınız?" dedi. Vallahi bende bilmiyorum Aras Bey. Tatlı tatlı gülümsedim ve "Ufacık, minicik, küçücük bir yumruk yani birşey olmaz" dedim. Bu dediğime ben bile inanmadım. Adamın kaşına sert yumruk atmıştım. Allah'ta beni kahretmesin ya.

 

Koltuktan kalktım ve karşısında durdum. Aklımda tekrar kaçmak vardı. Allah bilir bana ne yapacaktı? Tekrar kaçmak için hareketlendiğimde tek bir hareketle koltuğa düştüm ama oda üzerimdeydi. Öylece ona baktım. Gözüm kaşına kaydığında hafif kanayan kaşına baktım. "Aras" dedim. "Hı" dediğinde onu omuzlarından ittirmeye çalıştım. "Kalk üzerimden!" dedim.

 

"Bak o sesin çok çıkıyor" dedi. "Kalk" dedim. Cıkladı ve "Önce şu yumruğun hesabını vereceksin" dedi. Ne yumruğu ya ben hatırlamıyorum öyle birşey. "Vallahi isteyerek olmadı. Anlık refleksle oldu. Cidden" dedim. Bana gram inanmamıştı. "Fazla kaçık bir karım var. Allah bana sabır versin" diye söylendi. "Boşa beni sende kurtul bende be adam" dedim.

 

"Kurtulmak isteyen kim?" dedi. Anlamadım? Af buyur? "Neyse konumuza dönelim" diyip geçiştirdi. Yok dönmeyelim dönmeyelim. "Şimdi bana bu yumruğun hesâbını ver" dedi. Hesap mesap yok. "Unutalım gitsin" dedim. Üzerime baskı uyguluyordu. Bu yüzden altında eziliyordum. Hâlâ ittirmeye çalışıyordum ama maâlesef hiçbir işe yaramıyordu. Adam kıpırdamıyordu.

 

"Ben kolay unutmam" dedi. "Bak eğer birgün olurda birşeyi unutursan hatırlatırım bu sözleri" dedim. Konuyu değiştirmek istiyordum. "Konuyu değiştirme" diye uyarınca sustum.

 

"Ya cidden bilerek olmadı diyorum neden anlamak istemiyorsun?" dedim. "Ayrıca seninde ne tatlı canın varmış. Hemen bir yumrukta acıdımı. Üfliyimde geçsinmi miniğim" dedim. Miniğim dediğim adam benim iki katımdı. "Dalga geçme!" dedi. Güldüm. "Bakın Aras bey amacım size kasten zarar vermek değildi. Acıyın bu kadına" dedim. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

 

"Ödeşelim" dedi. Ne! Oda banamı vuracaktı. "Sende banamı vuracaksın?" dedim. "Hayır başka bir yolla ödeşeceğiz" dedi. Kaşlarımı çattım. Kurnaz aklından ne geçiriyordu? Gözlerine baktım. Bakışları dudaklarıma kaydı. Yutkundum. Ardında tekrar gözlerimi buldu.

 

Tam konuşacaktımki bir anda eğildi ve dudaklarını yanağıma bastırdı. Olduğum yerde öylece kaldım ve hiç kıpırdayamadım. Aras'ın sıcak dudakları yanağımdaydı.

 

Selammm

Bölüm eleştirilerini alayım...

Son sahneyi bekliyor muydunuz?

Yeni bölümde görüşmek üzere🖤

Bölüm : 04.08.2025 00:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...