19. Bölüm

19. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

"Ya ne zaman uyanır ki?"

"Hadi be kızım"

"Ya bir sessiz olun, uyandıracaksınız"

 

Yavaşça gözlerimi araladım. Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Bizimkiler ve kerem buradaydı. Onlar konuşuyorlardı, kerem de susturmaya çalışıyordu. Kerem yanı başımdaki sandalyede oturuyordu.

Hafifçe kıpırdandığımda hemen bana döndü. Gülümseyerek "Zeynep, uyandın. İyi misin?" dedi hemen. Diğerleri de yanıma geldiler. "Su" diye mırıldandım ama sesim çok kısık çıktı.

Kerem hemen bir bardak su doldurdu. Ensemden tutarak beni kaldırdı ve bardağı dudaklarıma dokundurdu.

Bir iki yudum sonra kendimi geri çektim ve başımı tekrar yastığa koydum.

"İyi misin, bir şeyin var mı? Ağrıyor mu bir yerin?" dediğinde başımı sağa sola salladım. Nisa "Ya çok korktum, nasılsın? İyi misin? " dedi. Ağlamıştı sanırım. Gözleri kızarıktı.

Yunus "Ben hemen doktoru çağırıp geliyorum" diyerek çıktı odadan.

"Zeynep geçmiş olsun iyi misin?" dedi Göktuğ, yavaşça başımı salladım. Mustafa da aynı şekilde söyleyince Kerem'e döndüm.

 

Gözleri kızarıktı, ağlamış mıydı?

Uyumamış da, belli.

Hüzünlü gözlerle bana bakıyordu.

 

Tam ağzımı açmıştım ki doktor gelince sustum.

"Nasıl hissediyorsun ?"

"Yorgun " dedim sessizce.

"Normal. Aslında kesik sıyırmış ve çok derin değilmiş ,ama çok kan kaybettiğin için biraz tehlikeli bir durumdu. Bir kaç dikiş attık. Serumun bitince hemşireyi çağırın, o da son kontrolleri yapınca taburcu olabilirsiniz. Geçmiş olsun" diyip odadan çıktı.

 

Nisa hemen yanıma gelip sarıldı. "Ya çok korktum, iyisin değil mi? Nasıl oldu bu? Kızım bir şey olacak sandım" dedi hızlı hızlı. Gülerek "Tamam sorun yok merak etme, iyiyim ben" dedim. Geri çekilince yunus geldi ve alnımı öptü. O sırada kerem hafifçe öksürünce geri çekildi.

Güldüm yavaşça.

"İyisin değil mi?" Başımı salladım.

Ardından Göktuğ gelip sarılacaktı ki kerem yeniden öksürünce sarılamadı. Güldük hepimiz. Hepsi geçmiş olsun dileklerini iletti.

 

"Annenlere haber vermedik, yunus ve kerem vermeyin dedi. Arayalım mı?" dedi Nisa.

"Hayır gerek yok. Endişelenirler falan" dedim umursamz bir şekilde.

Çok umurlarında ya onların da!

 

Hepsi çok yorgun duruyordu.

"Siz aç mısınız?" dedim.

"Bir şey yemedik, canımız istemedi sen o haldeyken" dedi Mustafa.

"Hadi gidin de yemek yiyin siz. Ben iyiyim" dedim.

"Hayır seni yalnız bırakmam" dedi Nisa ama kerem "Ben buradayım" diyince çıkmak zorunda kaldılar.

 

Yavaşça Kerem'e döndüm.

Bana bakıyordu.

Çok dikkatli bakıyordu.

"Nasılsın?" dedi yavaşça.

"İyiyim. Sen? İyi durmuyorsun" dedim.

"Uyumadım pek ondandır. Düşünme beni. Sen gerçekten iyi misin? " dedi.

Gülümseyerek "iyiyim." dedim.

"Ne oldu? Ne zamandır buradayım?"

"Dün geldik. Dünden beri uyuyorsun. Dikiş falan attılar. Çok kan kaybetmişsin. Kan aradık ve bil bakalım kimden bulduk?" dediğinde merakla kaşlarım çatıldı. "Fırat" diyince şaşırdım.

"Yok artık ciddi misin? Onun nereden haberi olmuş?"

 

"Kan gerekince Nisa okul grubuna falan yazdı. O da hemen geldi. O şerefsizin kanı vücudunda şu an" dedi kendi kendine sinirle.

 

"Boşver. Hayatımı kurtarmış işte. "

Bana yaklaştı.

Bir elini elimin üzerine koydu. Diğeri de saçlarıma gitti. Yaklaştı ve alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"Çok korktum. Sana bir şey olacak diye çok korktum. " dedi.

Sesi fısıltı gibi çıkıyordu.

"Ama bir şey olmadı" dedim onu rahatlatmaya çalışarak.

"Özür dilerim, çok özür dilerim. Benim yüzümden, seni koruyamadım özür dilerim" dediğinde hemen lafa girdim.

 

"Hayır kerem senin bir suçun yok. Sen beni korumaya çalıştın hatta. Kendine kızma lütfen. Hem dudağın nasıl oldu? Temizledin mi?" dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.

"Buraya gelince bir hemşire zorla temizledi " diyince kaşlarım çatıldı.

"Bir hemşire? Kız mı? Kendin niye temizlemiyorsun da millete dokunduruyorsun kerem? Allah Allah!" dedim sinirle .

 

Şaşkınlıkla gülmeye başladı. "Gülme!" dediğimde küçük bir kahkaha attı.

"Kıskandın mı sen?" dedi gülerek. Keyfi yerine gelmişti belli ki.

"Ne kıskanacağım ya seni? Sinir etme beni!" dedim sinirle.

 

"Tamam özür dilerim. Kusura bakma. Beceremedi zaten, kimse senin gibi yapamıyor" dediğinde güldüm.

Bir süre gözlerine baktım.

"Sen de yemek yeseydin" dediğimde "Aç değilim" dedi.

"Kerem yalan söyleme, ye sen de lütfen"

"Eve gidince yeriz beraber" dediğinde yavaşça başımı salladım.

 

O sırada kapı açıldı ve içeri Fırat girdi.

Keremin kaşları çatıldı ama bir şey demedi.

Fırat yaklaşıp yatağın yanında durdu.

"Geçmiş olsun, nasılsın?"

"İyiyim, kan vermişsin bana, teşekkür ederim " dedim gülümseyerek.

"Önemli değil. Neyse ben seni görmeye gelmiştim. Gidiyim. Şu arkadaş da her an saldıracak gibi duruyor zaten" diyip çıktı odadan. Kerem'e döndüm.

 

"Ya gülme şunun yanında "

"Of tamam kerem, ağlarım bir dahakine "

"Ağlama ama gülme de. Hiçbir mimik olmasın yüzünde" dediğinde güldüm.

 

Elimi zorla kaldırıp yanağına koydum.

Hafif çıkan sakallarını okşadım.

Yavaşça yüzünü kendime çekip dudak kenarına küçük bir öpücük kondurdum.

Alnını alnıma yasladı.

Nefesini hissediyordum.

O sırada aniden açılan kapıyla kerem hemen uzaklaştı.

Bizimkiler ve bir erkek hemşire gelmişti.

Genç duruyordu.

Yeni hemşire olmuştu sanırım.

 

Gülümseyerek " Serum bitmiş" diyip yanıma geldi ve serumu çıkardı. Kolumdan çekerken hafifçe inlediğimde kerem sertçe "Yavaş " diye uyardı. Gözlerimle susmasını söyledim.

Adam işini yapıyordu.

 

Dosyamı eline aldı.

"Geçmiş olsun , çıkabilirsiniz. Ama 48 saat uyumaman lazım. Dikişlerin açılabilir. Bir sorun olursa tekrar gelin." dedi gülümseyerek ve odadan çıktı.

Kerem hemen ayağa kalktı ve kalkmama yardım etti.

"48 saat ne ya?! Uyurum ben" dedim.

"Uyku yok. Uyumayacaksın" dedi kerem ve çantamı aldı.

Oflayarak odadan çıktım.

Nisa bir kolumda kerem bir kolumda yürüyorduk. Ben kerem'in arabasına bindiğimde diğerleri de Yunus'un arabasına bindi.

Hep birlikte kerem'in evine gidiyorduk.

Kerem evin anahtarını Göktuğ'a verip arabaya geldi.

"Anahtarı niye ona verdin?"

"Arabayı yavaş süreceğim. Onlar erken giderse kapıda kalmasın diye" dedi ve arabayı çalıştırdı.

Ben korktuğum için yavaş gidecektik.

Uzun zamandır arabaya binmiyoruz, nasıl unutmadı?

Her seferinde beni kendine hayran bırakıyor ya.

 

"Biraz daha bakmaya devam edersen kaza yapacağız" dediğinde hızla önüme döndüm.

"Bakmıyorum" dediğimde güldü.

Gülme şöyle, kalbim çıkacak şimdi!

 

Arabayı durdurunca inip hemen yanıma geldi ve inmeme yardım etti.

"Kucağıma alıyım mı?"

"Gerek yok" dedim gülümseyerek ve birlikte eve girdik. Kapıyı Mustafa açtı ve içeri girdik.

Kapıdan girer girmez yere baktım.

Halı yoktu, sanırım kan olduğu için kerem kaldırmıştı.

İçeri girdiğimde Nisa, Yunus ve Göktuğ'nun mutfakta olduğunu gördüm.

Kerem oraya yürümeme yardım etti. Yavaşça sandalyeye oturup onlara döndüm.

 

"Ne yapıyorsunuz?"

"Ya sen bana pasta yapmıştın ya, biz de sana yapalım dedik ama yapmayı bilmiyoruz. Sen bize tarif etsen de biz yapsak" dedi Nisa.

Hepimiz güldük.

"Zeynep şuna yemek yapmayı öğret ya, ileride aç bırakacak beni" dedi Mustafa şakayla.

 

Hepimiz buna güldüğümüzde Nisa öfkeyle Mustafa'ya bakıyordu.

"İlerde ben olmazsam görürsün sen" dedi Nisa sinirle. Mustafa hemen ona yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdu.

 

"Ya sen ol da , gerekirse aç kalırız" dediğinde Nisa da gülümseyerek onu öptü.

 

Onların bu haline gülümsedim .

Çok güzellerdi.

Umarım hiç ayrılmazlar.

Kerem'e döndüğümde o da bana bakıyordu. Gülümsedim.

"Iyy bunlar da vıcık vıcık" dedi Göktuğ yüzünü buruşturarak.

 

Hepimiz kahkaha attık.

"Kıskanma kardeşim kıskanma" dedi Mustafa .

Kapı çalınca ben korkuyla kapıya döndüm. "O kim?" dedim korkuyla.

Diğerleri bana bakıyordu. Böyle tepki vermeme şaşırmışlardı.

"Bade gelecekti, sakin ol" dedi Yunus ve kapıya gitti. Kapıyı açana kadar kapıya baktım. Bade girince derin bir nefes aldım. Bade hemen yanıma gelip sarıldı bana. "Çok geçmiş olsun, çok korktum ama gelemedim hastahaneye"

"Önemli değil, düşünmen yeter teşekkür ederim" dedim.

 

Kerem'e döndüğümde bana bakıyordu.

Yanıma bir sandalye çekip oraya oturdu.

"Niye kapı çalınca o kadar korktun?" dedi kulağıma eğilip.

"Biliyorsun nedenini" dedim sessizce.

"Korkma, bir daha gelmezler, korktular zaten geçen" dediğinde gülümsemeye çalıştım.

O sırada Nisa seslendi.

 

"Arkadaşlar bölüyorum ama biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Zeynep bize tarif etse de siz öyle mi devam etseniz"

 

Söylediğiyle utançla başımı çevirdim. Diğerleri gülüyordu.

Nisa'ya ölümcül bakışlarımı atıp tarif etmeye başladım.

Mustafa üstünün süsünü hazırlarken Nisa, Göktuğ ve Yunus da pastayı hazırlıyordu. Kerem ise yanımdan ayrılmıyordu.

 

Üzerimi değiştirmek için kerem'in yardımıyla odaya geldim.

Kerem çantamdan tişört ve pantolon çıkarıp bana uzattı.

Kerem odadan çıkmadan arkasını döndü ve ben giyinmeye başladım.

Pantolonu giydikten sonra tişörtü çıkardım ve giyerken aniden gelen acıyla inledim. Kerem hemen "iyi misin?" dediğinde "Evet, dönme sakın, bir dakika" diyip zor da olsa giyindim. Ardından ayağa kalktığımda kerem yanıma geldi.

"İyi misin?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

Saçlarımı düzeltmek için aynaya döndüm. Dudağımın kenarındaki yarayı gördüm. Elim yavaşça oraya gitti.

O günü tekrar hatırladığımda gözlerimi yumdum.

Kerem önüme geçip bana baktı.

Açtım gözlerimi.

 

"Çok mu acımıştı?" dediğinde başımı sağa sola salladım.

"Çok korkmuştum, sana bir şey olacak diye" dediğimde gözlerim doldu.

Kerem hemen başımı göğsüne çekti.

"Şş bir şey olmadı ama tamam mı, düşünme sen şimdi bunları. Sonra konuşacağız zaten" dediğinde merakla ona baktım.

"Sonra. Hadi gel bizimkilere bakalım. Mutfağı mahvetmesinler " dediğinde güldüm ve yanlarına gittik.

Pasta bitmişti.

Dolaba koydular ve salona geçtik.

Biraz film izledik.

 

"Kızım anneni aradın mı? Endişelenmiştir kadın" dediğinde karşıdan yunus ile gözgöze geldik. Nisa'ya dönüp "Boşver, düşünme onları. Neyse ya pasta olmadı mı?" diyip konuyu değiştirmeye çalıştım.

Nisa "Ben bakıyım " diyip kalktığında Mustafa da arkasından yardım etmek için gitti.

Kerem kulağıma eğilip "Ona anlatman gerek. Daha fazla saklayamazsın" dediğinde ona döndüm.

"Evet, en kısa zamanda anlatacağım her şeyi"

 

Nisa'nın üzülmemesi için ondan bir çok şeyi saklıyordum.

En başta ailemi.

Ya da intihar etmeye çalıştığımı.

Ya da evlendirilmek üzere olduğumu.

Ondan bir şey saklamak istemiyordum ama söyleyemezdim. Çok üzülürdü çünkü. Diğerlerine de anlatmamıştım.

Ama en kısa zamanda hepsine her şeyi anlatacaktım.

 

Nisa ve Mustafa elinde pasta ve kolalarla gelince gülümseyerek tabağımı aldım.

Yemeğe başladığımda kerem'in yemediğini gördüm.

Bir çatal alıp ona uzattım.

Başını iki yana salladı.

Lütfen der gibi baktığımda dayanamadı ve pastayı aldı.

Gülümseyerek yemeye devam ettim.

 

Diğerleri film izliyordu. Ben de tabağımı bırakmak için mutfağa giderken kerem ben götürürüm dedi ama izin vermedim.

O da arkamdan geldi.

Tabağı tezgaha bırakıp ona döndüm.

"Yorma kendini" dedi.

"Bir şey olmaz"

Yaklaşıp hemen önümde durdu.

 

"Pasta bulaşmış. Her seferinde nasıl beceriyorsun?" diyip yaklaşmaya başladı.

"Belki bilerek bulaştırıyorumdur" diye fısıldadığımda gülümseyerek yaklaştı.

 

Öpeceği sırada duraksadı.

"Acır mı dudağın?"

"Denemeden bilemeyiz" diyip ona yaklaşırken "Ya acırsa?" dedi.

"Bir şey olmaz" diyip tekrar öpeceğim sırada durdurdu.

"Acıtmak istemiyorum" dedi.

 

Sinirle "Kerem öpeceksen öp, öpmeyeceksen-" dediğimde dudaklarıma yapışarak sözümü kesti.

 

Yavaş ve hafifçe öpmeye başladı.

Acıtmaya korkuyordu.

Ellerim ensesine gitti ve onu kendime çektim. Çok yavaş öpüşüyorduk.

Onun elleri de belimdeki yerini bulunca hızlanmaya başlamıştık ki ben acıyla inledim.

"Noldu? Acıdı mı? İyi misin? Özür dilerim " dediğinde gülümseyerek "Boşver önemli değil" dedim.

Yaklaşıp yara olan yere çok hafif bir öpücük kondurup geri çekildi.

Gülümsedim. Gülümsedi.

 

Sabah olmuştu artık. Çok yorulmuştum. Bir gün olmuştu nerdeyse. Ve çok uykum gelmişti. Hepimiz koltuklarda oturup sohbet ediyorduk ama benim gözlerim kapanmak üzereydi.

"Zeynep uyuma!" dedi kerem.

"Çok uykum geldi"

"Gel bir elini yüzünü yıkayalım açılırsın" diyip beni kaldırdı ve banyoya götürdü. Ben yüzümü yıkarken o da kapıya yaslanmış bana bakıyordu.

 

Yüzümü kurulayıp aynaya baktım bir süre. Ardından Kerem'e döndüm. Dikkatli bir şekilde bana bakıyordu.

"Sana sarılabilir miyim?" dedim sessizce. Önce afallasa da sonra yaklaştı.

Kollarımı hemen boynuna doladığımda elleri belimdeki yerini buldu.

Bir süre öyle durdum.

Kokusunu içime çektim.

"Bir sorun mu var?" dedi kerem.

Yavaşça ayrıldım ondan.

"Hayır, sadece, sarılmak istedim" dedim.

"İstediğin zaman sarılabilirsin" dedi gülümseyerek.

Ben de gülümsedim.

"İyi ki varsın"

"Asıl sen iyi ki varsın " dedi ve kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.

 

İçeri girip oturduk.

"Hadi bir şeyler yapalım" dedi Yunus.

"Evet evet, bir yerlere gidelim" dedi Nisa.

"Nereye gideceğiz ki?" dedim.

"Bilmem, sinema olabilir" dedi Mustafa.

"Hayır ya sinema da iyice uykumuz gelir, yemeğe falan mı gitsek?" dedi Yunus.

"Bence bara gidelim" dedi Göktuğ.

"Evet bar olabilir" dedi Bade.

Hepsi bana döndü.

Bir cevap bekliyorlardı.

Kerem'e döndüm. Bana bakıyordu.

"Sen ne diyorsun?" dedim.

"Bilmem senin olduğun her yer benim için uygun" dediğinde gülümsedim.

 

"Bilmiyorum sinemada bencede uykumuz gelir, yemeğe de gitmek istemiyorum. Bar olabilir ama orada da şimdi sarhoş falan olursunuz" dedim.

"Ya sarhoş olmayız. Hadi bara gidelim lütfen" dedi Nisa.

"Nisa şimdi kim hazırlanacak ya" dediğimde "Zeynep lütfen biz yardım ederiz sana hadi " dedi.

"Peki tamam" dediğimde koşarak yanıma geldi ve sıkıca sarıldı.

Hafifçe inlediğimde korkarak geri çekildi.

"Ay özür dilerim iyi misin?"

"İyiyim iyiyim hadi hazırlanın o zaman " dedim.

Yunus onları eve bırakacaktı.

Hepsi evden çıkınca kerem yanıma geldi.

"İyi misin?" dediğinde yavaşça başımı salladım.

"Senin kıyafetin var mı?"

"Evet yanımda bir tane getirmiştim" dedim ve ayağa kalktım. O da yanıma gelip bana yardım etti.

 

Elbisemi giyince makyajı yapmaya başladım. Çok hafif bir makyaj yapmıştım. Saçlarımı da açık bıraktım. En son kırmızı rujumu da sürünce hazırdım.

"Zeynep" dedi kerem kapıyı tıklatarak.

"Hazırım gel" dediğimde yavaşça kapıyı açtı ve hayranlıkla bana bakmaya başladı.

"Sürekli beni kendine hayran bırakmayı nasıl başarıyorsun?" dedi yanıma yaklaşarak.

Gülümsedim.

Ellerini belime koyunca benim ellerim de koluna gitti.

Yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu.

Gülümseyerek kollarımı boynuna doladım ve sımsıkı sarıldım.

Ardından boynuna bir öpücük kondurup geri çekildim.

 

"Güzelim beni mi sınıyorsun? Öyle öpmek oldu mu şimdi?" dediğinde güldüm.

Boynuna baktığımda rujumun izi çıkmıştı. Gülerek elimle sildim orayı. O da uzanıp alnıma bir öpücük kondurdu ve evden çıktık.

 

İçeri girince etrafa bakınmaya başladık.

Bizimkileri arıyorduk.

"Gel oradalar" dedi kerem ve elini uzattı. Elini tutup yürümeye başladım ki biri bana çarptı.

22 yaşında falandı sanırım. Ben durunca kerem de durup baktı.

"Pardon görmemişim" dedi sırıtarak.

"Önemli değil" diyerek yanından ayrılacaktım ki kolumdan tuttu.

"Tanışsa mıydık ya? Bu güzellik ne böyle?" dedi pis pis sırıtarak.

Kolumu elinden kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı.

Kerem onun elini tutup ittirince adam geri sendeledi.

"Sen kimsin lan?" diye bağırdı adam.

Kerem'in kolundan tutup "kerem sorun çıkmasın lütfen" dedim.

Bana bakıp derin bir nefes aldı.

O sırada birkaç koruma geldi yanımıza.

"Kerem bey bir sorun mu var?" dediklerinde şaşırdım.

Kerem Bey?

"Şu şerefsizi dışarı atın" dedi ve elimden tutup yürümeye başladı.

 

"Yavaş lütfen kerem bey" dedim sırıtarak.

 

O da gülerek bana baktı ve bizimkilerin yanına geçtik.

Bizi görünce yunus hemen ayağa kalkıp elimden tuttu ve ıslık çalarak beni etrafımda döndürdü.

"Bu ne güzellik kız?" dedi gülerek.

O sırada kerem, yunus'un tuttuğu elimi çekti. "Eline koluna sahip mi çıksan? " dedi Yunus'a.

Diğerleri kahkaha atarken ben kerem'in kulağına "Kerem abartma" dedim.

Yunus da sırıtarak yerine geçti.

Kerem ve ben de oturduk.

 

Canım sıkılmıştı. Ve biraz başım ağrımaya başlamıştı. Müzik çok yüksekti.

Bizimkiler ayağa kalkmışlardı, kerem ve ben kaldık.

Başımı ovarken bir anda elimin üstünde kerem'in elini hissettim.

Elimi çektim ve onun masaj yapmasına izin verdim.

"Başın mı ağrıyor?" dediğinde başımı salladım.

"Gidelim istersen?" dedi.

"Biraz daha duralım, gideriz" dedim.

Elleri o kadar naif ve yumuşak masaj yapıyordu ki çok iyi gelmişti.

Ellerini çekerken "Teşekkür ederim " dedim gülümseyerek.

Biraz daha yaklaştı.

Bacaklarımı bacakları arasına aldı.

"İyi misin?" dediğinde yavaşça başımı salladım.

Ardından etrafa bakınmaya başladım.

Kimisi dans ediyor, kimisi arsızca öpüşüyor, kimisi de yukarı odalara çıkıyordu.

Kısacası hepsi iğreçti.

Herkesin önünde nasıl bu kadar rahat olabiliyorlar aklım almıyor.

Elimin üzerinde bir el hissedince ona döndüm. Kerem elimi okşuyordu.

Gülümseyerek ona bakmaya başladım.

O zaten bana bakıyordu.

Çok güzel bakıyordu.

Böyle bakma be adam!

Bendeki de kalp!

 

Diğer elimi yavaşça yanağına uzattım. Hafif çıkan sakalları arasında gezdirdim. Okşadım yanağını.

Eliyle elimi tutup dudaklarının üzerine getirdi ve avuç içimi öptü.

Bu yaptığıyla içim kıpır kıpır oldu.

Gülümseyerek ona yaklaştım.

O da bana yaklaşmaya başladı.

Alnımı alnına yasladım.

Bir süre nefesini hissettim.

Kokusunu içime çektim.

Ardından biraz daha yaklaştım ve dudaklarımızı birleştirdim.

Anında karşılık verdi.

Bir iki küçük öpücükten sonra yavaşça geri çekildim. Yanağına da bir öpücük kondurdum.

Gülümseyerek bana bakıyordu.

Ben de aynı şekilde ona bakmaya başladım.

 

Eve geldiğimizde bizimkiler hemen koltuklara yığıldı.

Saate baktığımda 2'ye geliyordu.

Zaman dolmak üzereydi.

Tam haber vereceğim sırada hepsinin uyuduğunu gördüm.

Gülümseyerek odaya geçtim ve üzerimi değiştirdim. Kısa şort ve askılı üstümü giydim.

Makyajımı da temizleyip yatağa girecektim ki kapı tıklatıldı.

"Gel" dedim gülümseyerek.

Kerem içeri girdi. Altında gri bir eşofman ve siyah bir tişört vardı.

Bana yaklaştı.

"Yanında yatabilir miyim?" dedi.

O kadar güzel dedi ki.

"Olur " dedim gülerek ve yatağa girdim. O da tişörtünü çıkardı ve yanıma uzandı. İkimiz de birbirimize döndük.

Yüzlerimiz çok yakındı.

Gülümseyerek birbirimize bakıyorduk.

Kerem elini belime atıp beni kendine çekeceği sırada gözlerimi sımsıkı yumup inledim.

Kerem telaşla elini çekti.

"Özür dilerim, unuttum gerçekten unuttum. İyi misin acıyor mu?"

"İyiyim tamam sorun yok" dedim.

"Bakıyım mı?" dedi.

Önce tereddütte kalsam da yavaşça başımı salladım.

Elleri tişörtümün ucuna gitti ve yavaşça kaldırdı. Yarayı görebileceği kadar kaldırdı. Üzerinde bir sargı vardı.

Yavaşça tişörtü geri örtüp yanıma uzandı tekrar. "Çok acıdı mı?" dedi.

"Hayır" dedim gülümseyerek.

Ona biraz daha yaklaştım.

Elimi yanağına koydum.

Burnum burnuna değdi.

 

"İyi geceler"

"En iyi geceler senin olsun güzelim"

Gözlerimi kapattım ve onun nefesiyle uyumaya çalıştım.

 

Gözlerimi açtığımda keremle aynı pozisyondaydık ve bana bakıyordu. Kendimi hafifçe geri çektim ve "Günaydın" dedim.

"Günaydın"

Ona döndüm. Gülümseyerek gözlerine bakmaya başladım.

"Bizimkiler uyandı mı?"

"Bilmiyorum, bende az önce kalktım"

Başımı sallayarak yataktan yavaşça kalktım ve odanın içindeki banyoya girip yüzümü yıkadım. Ardından içeri girdim. Kerem hala yataktaydı.

Giyeceğim kıyafetleri alıp Kerem'e döndüm.

 

"Değiştirsene burada" dedi sırıtarak.

"Kerem!" dedim gülerek.

"Neyse canım, o günlerde gelecek illaki " diyerek yataktan kalktı ve yanağıma bir öpücük kondurup odadan çıktı.

 

Ben de üzerimi değiştirdim.

Siyah pantolon ve mor sweatimi giydim.

Aşağı indiğimde Kerem'i gördüm.

Mutfağın kapısındaydı. Yanına gittiğimde baktığı yere baktım.

Nisa ve Mustafa birlikte kahvaltı hazırlıyordu.

Kerem de onları izliyordu.

Acaba onlara özeniyor muydu?

Gülümseyerek bana döndü.

Bir süre gözlerime baktı. Ardından günaydın diyerek mutfağa girdi.

"Günaydın, size kahvaltı hazırladık " dedi Nisa.

"Ben diğerlerini uyandırıyım" diyerek içeri gidecekken kerem "Ben uyandırırım" diyip gitti.

 

Kahvaltıdan sonra salona geçtik.

"Ara tatile mi girdik biz şimdi?" dedi yunus. "Evet bir hafta ara tatil " dedi Mustafa.

"Ee ne yapacağız tatilde bir plan var mı?" dedi Nisa.

"Ne yapabiliriz ki?"

"Tamam tamam, anlaşıldı. Ben bir plan yapıp size haber veririm. " dedi Nisa.

 

Ardından akşama doğru hepsi evlerine gitti.

Kerem ve ben kaldık.

Kerem ben hastahaneden çıktığımdan beri sessizdi.

Çok konuşmuyordu.

Ama zorlamak da istemiyordum.

 

Az sonra benim de uykum gelmişti.

"Yatıyorum ben " diyerek kalktım koltuktan.

"Tamam ben de birazdan yatarım" dedi kerem. Bir şey demeden odama geçtim.

Normalde olsa ben de geliyim falan derdi. Anlaşılan gerçekten canı sıkkın.

Bunu düşünmemeye çalışarak gözlerimi kapattım.

 

Sabah kahvaltıdan sonra kerem annesinin mezarına gitti.

Ben de gitmek istedim ama dinlenmem gerektiğini söyleyip beni götürmedi.

Bir derdi vardı ama neyse.

Otururken Nisa'dan mesaj geldi.

 

Yunus, sen ve ben. Senin evin oradaki parkta. 1 saat sonra, acil toplantı.

 

Evet arkadaşlar.

Nisa'nın arada böyle gizemli mesajları olurdu. Buna alışsanız iyi olur. Neyse .

Kalkıp hazırlandım ve yola çıktım.

 

Oraya vardığımda yunus ve nisa gelmişti.

"Eee neymiş bu acil toplantı konusu?" dedim ve ortalarına oturdum.

"Sen ve kerem" dediğinde hızla Nisa'ya döndüm.

"Ben ve kerem?"

"Evet "

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır sadece senin artık hislerinin farkına varmana yardım edeceğiz" dediklerinde gülümsedim.

"O nasıl olacak?"

"Bak, bence sen Kerem'i seviyorsun. Şimdi sana senin yaptıklarını anlatacağız, buna sen karar ver. " dedi Yunus. Başımı salladım.

"Ya mesela ona sarıldığında ne hissediyorsun, öptüğünde? Güzel bir his değil mi? Karnında kelebekler uçmuyor mu? Heyecan yapmıyor musun?"

"Evet ama ilk defa birine yaklaştığım için öyle bence "

"Hayır. Mesela şimdi Fırat gelip seni öpse aynı şeyleri mi hissedersin. Ya da Yiğit? Hayır öyle hissetmezsin çünkü onlar senin arkadaşın ama kerem öyle değil."

"Aslında haklısın"

"Mesela geçen gün onun için kendi hayatını riske attın. Ya sen onun için ölecektin. Kim yapar bunu? İnsan gerçekten sevdiği biri için yapar bunu "

"Yine haklısınız "

"Mesela gözlerine baktığında dalıp gitmiyor musun? Kızım ben bile senin bakışlarından farkettim ona nasıl baktığını" dedi Nisa.

"Arkadaşlar sanırım haklısınız. Ben gerçekten bir başkasına karşı böyle değilim. Yaşadıklarımızı , hissettiklerimi düşünüyorum da, ben gerçekten, sanırım gerçekten onu seviyorum. Hatta sanırım aşık olmuşum " dedim sevinçle.

"Sonunda ya, farkına varmana sevindik." dedi Nisa.

"Ee şimdi nolacak?"

 

"Kalkıp kerem'e bunu itiraf edeceksin. Sonra da öpüşür müsünüz koklaşır mısınız bilemem" dedi Nisa sırıtarak.

 

Hafifçe koluna vurdum.

"Ya ben nasıl diyeceğim ki Kerem'e bunu?"

"Dersin dersin hadi, git de söyle. "

"Tamam" dediğimde telefon çaldı. Kerem.

"İyi insan lafın üstüne "

Açtım.

"Efendim?"

"Nerdesin? "

"Geliyorum şimdi, bir şey mi oldu?"

"Hayır. Ama seninle konuşmam gereken bir şey var. Konum atacağım yere gelir misin?" dedi.

Kabul edip kapattım telefonu.

"Ay ne konuşacak acaba? Fırsat bu fırsat. Git söyle"

"Tamam. Teşekkür ederim bu arada "

"Ne demek canım. Hadi git artık" dedi Nisa.

"Ay tamam hadi görüşürüz " diyip kerem'in attığı konuma doğru ilerledim.

 

Gelene kadar hep Kerem'e söyleyeceğim şeyi prova yapıp durdum.

Çok heyecanlanmıştım.

Kerem bir bankta tek başına oturuyordu.

Yanına oturunca bana döndü.

"Nasılsın?" dedim.

"İyiyim sen?" dedi gülümsemeye çalışarak.

Canı sıkkın gibiydi.

"Ne konuşacaktın sen?" dedim gülümseyerek.

"Zeynep, bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama" diyip bana döndü.

Çok ciddi duruyordu.

 

"Zeynep ben özür dilerim. Artık seninle bu şekilde olmak istemiyorum. Bu kadar yakın olmak istemiyorum. Arkadaş mesela. Ama o da mesafeli. Yani kısacası seninle arama mesafe koymak istiyorum" dediğinde gülümsemem yavaş yavaş soldu.

 

"Anlamadım , neden?"

"Çünkü sürekli benim yüzümden sana zarar geliyor. Ya bıçaklanıyorsun, ya aptal aptal notlar alıp korkuyorsun, ya başına başka bir şey geliyor, ya okuldakilerle kavga ediyorsun. Bunların hepsi biz yakın olduğumuz için geliyor senin başına. Ben artık sana zarar vermek istemiyorum."

 

Gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Kerem saçmalama sen bana zarar falan vermiyorsun. Bunlar senin yüzünden olmuyor. Onların şerefsizliği senin suçun değil, ben bunları senin yüzünden yaşamadım. Senin bir suçun yok saçmalama. Sen bana zarar vermiyorsun, aksine benim yaralarımı sarıyorsun. Saçmalama lütfen "

 

"Zeynep özür dilerim ama ben sana gerçekten zarar veriyorum. Ve artık seninle bu şekilde olmak istemiyorum. Bunu sakın seni sevmeyi bırakıyorum gibi algılama. Ben seni sevmeyi bırakamam, bırakmam da. Sadece sana artık benim yüzümden zarar gelsin istemiyorum."

 

"Kerem saçmalıyorsun şu an. Bir şey mi oldu? O aptal tehdit falan mı etti seni? Benimle falan mı tehdit etti? Sen bana zarar falan vermiyorsun. Salak salak konuşma." dediğimde gözümden bir damla yaş aktı. Uzanıp o yaşı sildi.

 

"Zeynep özür dilerim " diyip ayağa kalktı.

"Bu mu yani? Sürekli beni bırakıp gidecek misin? Bu kaçıncı kerem? Hani beni bir daha bırakmayacaktın?" dediğimde ağlamaya başlamıştım.

 

"Özür dilerim, seni şu an, senin için bırakıyorum. Senin iyiliğin için."

 

"Ya bırak iyiliği falan. Sen şimdi bana iyilik yaptığını mı düşünüyorsun?" Sesim titriyordu.

"Zeynep üzgünüm ama ben kararımı verdim. Seni seviyorum ve hep seveceğim de. Sadece seni artık kendimden korumaya karar verdim. Üzgünüm. Ve özür dilerim " diyip arkasında beni paramparça bıraktığının farkında olmadan gitti.

 

Gitti! Yine gitti!

Allah kahretsin gitti!

Kerem gitti!

Beni yine paramparça bırakıp gitti!

Hayır hayır hayır!

Kerem gitti!

Gitti ya gitti!

Ağlıyordum.

Aptal gibi ağlıyordum!

 

Ben onu sevdiğimi söylemeye gelmiştim, o da beni bıraktığını söylemeye gelmişti.

 

Aslında belki de bu bir işarettir.

Aslında onu sevmiyorumdur.

Evet sevmiyorum!

Ben bu adamı sevmiyorum!

Ben, beni böyle bırakıp giden birini sevmiyorum!

Sevmem!

Sevemem!

Sevmemem lazım!

Benim ne halde olduğumu umursamadan çekip giden birini ben sevemem!

Beni defalarca kez bırakıp giden birini ben sevemem!

Sevemem!

Sevmiyorum!

Kesinlikle sevmiyorum!

Ya resmen bırakıp gitti beni ya!

Bırakıp gitti!

 

Ben o pislikler olduğu için ona sığındım, o da, o pislikler olduğu için beni bıraktı.

 

Aslında biz ne kadar da birbirine ters insanlarmışız!

Ağlıyordum!

Ağlıyordum ben sürekli ağlıyordum!

Ağlamaktan da bıktım!

Sürekli yalnız bırakılmaktan da bıktım!

Kerem'in beni bırakıp gitmesinden de bıktım!

Bıktım ya bıktım!

Bana ümit verip gitti resmen!

Gitti!

Allah kahretsin gitti!

Gitti!

Gitti kerem gitti!

 

 

Bölüm : 08.12.2024 13:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...