
Gözlerimi araladığımda bana bakan çok güzel gözlerle karşılaştım.
Kerem dirseğini yastığa yaslamış beni izliyordu.
Gülümseyerek "Günaydın" dedim.
"Günaydın güzelim. İyi misin?"
Elimi yanağına götürdüm.
"Sen yanımdayken iyi olmamam mümkün mü?" dedim gülümseyerek.
"Hep yanındayım " diyip yanağıma bir öpücük kondurdu.
"İyi ki" diye fısıldadım.
"İyi ki"
Sabah sabah ne bu romantiklik?
Kahvaltıdan sonra salonda televizyona bakıyorduk.
"Ne düşünüyorsun?"
Duyduğum sesle irkildim. "Ha?"
"Filme bakmıyorsun. Aklın başka yerde, ne düşünüyorsun?" dedi.
Sesli bir nefes verdim.
Koltukta bana doğru dönüp ellerimi elleri arasına aldı.
"Zeynep bana söyleyebilirsin biliyorsun değil mi?" dedi.
Gülümsemeye çalışarak "Biliyorum" dedim sessizce.
Gözlerime baktı.
Söylememi bekliyordu.
Derin bir nefes aldım.
"Ne olacak şimdi?" dedim sessizce.
"Anlamadım? Ney ne olacak?"
"Nerede kalacağım kerem? Nereye gideceğim? Eşyalarım da o evde zaten. Ne yapacağım şimdi? Bir daha o eve gidemem" dedim sessizce.
"Bende kalırsın" dedi çok normal bir şeyden bahseder gibi.
"Olmaz Kerem. Teşekkür ederim bana yardım ettin, kaldım burada. Ama bu ne kadar sürecek?"
"İstediğin kadar. Hatta ömür boyu."
"Kerem, bilmiyorum. Ömür boyu burada kalamam. Hem sana da yük olurum. Bilmiyorum. Bir yol bulmam lazım. Bir ev falan tutuyum desem param yok, hem de hiç yok. Bir süre sonra üniversite sınavına gireceğim. Allah nasip ederse üniversiteye gideceğim. O zaman ne olacak? Masraflar? Ne yapacağım bilmiyorum. İşe girmem lazım. Çalışabilirim ama okul var. Bilmiyorum kerem bilmiyorum " dedim çaresizce.
"Güzelim sen niye bunları dert ediyorsun? Bana yük falan olmazsın. Bunu çıkar aklından. Asıl sen benim yanımda olursan benim yüküm azalır, derdim olmaz. Çünkü sen yanımdayken hiçbir şeyin bir önemi kalmıyor. Ama yine de olmaz dersen seni zorlayamam. Eğer bir ev tutmak istersen yardımcı olabilirim. Babamdan isterim."
"Olmaz Kerem. Geçen de aldım sizden para. Hem de 500.000 aldım. Az değil. Şimdi bir daha alamam. "
"Şimdi hatırladım, ben o para karşılığında senden iki dilek hakkı istemiştim hatırlıyor musun?" dediğinde yavaşça başımı salladım.
"Tamam ilk dileğimi diliyorum o zaman. Burada kalacaksın"
"Kerem olmaz. Özür dilerim istediğin şeyi yapmam gerekiyor evet ama benden bunu isteme. Gerçekten olmaz. "
"O zaman şöyle olsun dileğim. Çalışmak istediğini söyledin. Tamam iş bulalım, parayı toplayana kadar bende kal. Sonra sana bir ev tutalım " dediğinde durdum.
Düşündüm.
Aslında olabilirdi.
Hem de çok güzel olurdu.
"Aslında güzel bir fikir ama işi ne zaman bulacağız, hem parayı toplamam da uzun sürer. Bu kadar uzun bir süre sana yük olmak istemem gerçekten "
Kaşları çatıldı.
"Zeynep şunu bir at aklından artık. Bana yük olduğun falan yok. Ben aynı durumda olsam sen beni bırakır mıydın?"
"Hayır ama-" derken sözümü kesti.
"Aması falan yok. Ben dileğimi söyledim sana. Burada kalacaksın parayı toplayana kadar. "
"Tamam " dedim sessizce.
Sesli bir nefes verdi.
"Kızdın mı?" dediğimde gözlerime döndü.
"Evet. Bana yük falan olmuyorsun. Olmazsın da. Şöyle düşünüp durman sinirimi bozdu. " dedi sert bir şekilde.
Ellerimi yüzüne koydum.
"Özür dilerim." dediğimde cevap vermedi. Sadece gözlerime bakmaya devam etti.
Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Affettin mi?" dediğimde sırıtarak
"Bununla mı? Hayır, yetmedi " diyip dudaklarımızı birleştirdi hızla.
Anında karşılık verdim bunu bekliyormuş gibi.
Hızlı değil ama yavaş da değildi.
Ellerim boynunda gezinmeye başladı.
Onun elleri de yavaşça belime indi ve beni hafifçe kendine çekerek koltuğa yatmamı sağladı.
Bir süre sonra dudaklarımızı ayırıp alnımı alnına yasladım.
"Çok seviyorum seni" diye fısıldadı dudaklarıma.
'Bende seni çok seviyorum' diye fısıldadım içimden.
Bunu ona söylemek için henüz hazır değildim.
Korkuyordum.
Neyden bilmiyorum ama korkuyordum.
Ardından üzerimden kalktı.
Elini uzatıp benimde kalkmamı sağladı ama bakışları bileğimde duraksadı.
"Senin bilekliğin nerede?" dediğinde bileğime baktım.
Bilekliğim yoktu.
Neredeydi?
Ne zamandır yoktu acaba?
Hastanede mi düşürdüm?
Yoksa evde mi?
"Bilmiyorum" dedim.
"Nerede olabilir ki?"
"Evde düşürmüş olabilir miyim?"
"Hayır, senin yanına geldiğimde olmadığını farkettim, sonra soracaktım ama unutmuşum. Hastanede mi düşürdün?"
"Olabilir. Acaba Oğuz' un arabasında mı?" dedim kendi kendime.
"Oğuz?" dedi kaşlarını çatarak.
"Beni hastaneye getirmişti ya. Arabasında falan olabilir mi?"
"Değildir. Boşver" dedi önüne dönerek.
"Bir sorayım ben. Hem kahve borcum vardı" diyerek ayağa kalkmıştım ki bileğimden tutup oturttu beni.
"Aramayacaksın heralde?"
"Arayacağım " dedim normal bir şekilde.
"Onunla konuşmanı istemiyorum. "
"Kerem beni hastaneye götürdü. Yardım etti. Ona bir teşekkür borcum var. Hem bilekliğim onda olabilir. Benim için önemli biliyorsun " dedim sakince.
"Evet ama, onunla konuşmanı istemiyorum. Ver numarasını ben ararım" dediğinde gülümsedim.
"Kerem saçmalama. Hem kıskandın mı sen?"
"Tabi ki kıskandım. Sevdiğim kız elin herifiyle kahve içecek, ben de burada sizi mi bekleyeceğim?" dedi sinirle.
"Kerem sadece bir kahve. Lütfen "
"Güvenmiyorum o çocuğa "
"Tanımıyorsun ki onu?"
"Ben hiçbir erkeğe güvenmiyorum. Tanımama gerek yok"
Ellerimi yüzüne koydum. "Lütfen. Sadece bir kahve. "
Sesli bir nefes verdi. İstemediği belliydi.
"Hem kıskanmana gerek yok. Ben seninim" diye fısıldayarak ona biraz daha yaklaştım.
"Evet. Sen benimsin" dedi sessizce.
Gözlerine baktım.
Aniden gelen cesaretle koltuktan kalkıp kucağına oturdum.
Bacaklarım iki yana açılmıştı.
Hayretle bana baktı.
Ama konuşmasına izin vermeden hızla dudaklarına yapıştım.
Nefes nefese kalmıştık.
Az sonra gözlerimi açtığımda bana baktığını gördüm.
Gülümsedim bende.
Kollarımı boynuna doladım ve sarıldım.
Boynuna bir öpücük kondurdum.
"Hastayım sana" diye fısıldadı.
Bende sana!
Az sonra kucağından kalktım .
"Nereye?"
"Oğuz'u arayacağım."
Sesli bir nefes verdi.
"Tamam telefonu al gel, burada yanımda konuş" dediğinde gülümseyerek içeri gittim.
Telefonumu ve numarasını alıp kerem'in yanına geçtim.
Numarayı tuşlayıp kulağıma tutmuştum ki kerem "hoparlöre al" dediğinde dediğini yaptım.
Çaldı, çaldı ve az sonra açtı.
"Efendim?"
"Oğuz, benim Zeynep. Hastaneye götürmüştün beni" dedim.
Kerem dikkatle beni dinliyordu.
"Evet Zeynep hatırladım, nasılsın?" dedi.
Kerem kendi kendine 'sanane' dediğinde onu susturdum ve devam ettim.
"İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?"
"İyiyim bende"
"Ya ben bilekliğimi düşürmüşüm de, senin araban da olabilir mi?"
"Evet, ben de dün farkettim. Senin aramanı bekliyordum"
"Tamam o zaman. Benim de sana bir kahve borcum vardı. Hem kahve içsek, hem de ben bilekliğimi alsam nasıl olur?"
"Olur tamam, bugün uygun mu senin için?"
"Evet tabi. Nerede?"
"Ben sana konum atarım. 1 saate gelebilir misin?"
"Tamam olur. "
"Tamamdır. Görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz" diyip kapattım.
"Siktiğimin herifi. Aramanı bekliyordum diyor bir de piç" dedi kerem sinirle.
"Kerem küfür etme ya, bir şey demedi" dedim sakince.
"Sen niye onu savunuyorsun ya?" dedi sesini biraz yükselterek.
"Bana ne bağırıyorsun ya? Ben ne yaptım?" diyip sinirle yerimden kalkmıştım ki beni bir anda kendine çekti ve kucağına düştüm yan bir şekilde.
"Tamam kızma, özür dilerim. Sinirlendim sadece"
"Niye sinirini benden çıkarıyorsun o zaman?" dedim sakin olmaya çalışarak.
"Tamam haklısın özür dilerim. Güzelim kıskanıyorum işte, sen de beni anla" dediğinde gülümseyerek ona döndüm.
"Salaksın" dedim gülerek.
"Biliyorum" dedi ve gülmeye başladı.
Yaklaşıp boynumu öpmeye başladığında geri çekildim.
"Hazırlanmam lazım" diyip kucağından kalktım.
"Tamam hazırlanalım da gidelim" dediğinde hızla ona döndüm.
"Gidelim derken?"
"Bende geliyorum"
"Hayır gelmiyorsun?"
"Sebep?" dedi merakla.
"Kerem saçmalama. Gidip kahve içip geleceğim"
"Hayır canım olmaz öyle şey. Sen orada elin herifiyle kahve içeceksin, ben de burada senin yolunu mu gözleyeceğim?"
"Evet"
"Zeynepçiğim, güzelim, yavrum -" dediğinde sözünü kestim.
"Ne dedin?"
"Yavrum dedim" dedi sırıtarak.
Utanarak gözlerimi kaçırdım.
Elimden tutup beni tekrar kucağına çekti.
"Hoşuna mı gitti?" dediğinde ona döndüm.
"Evet" dedim gülümseyerek.
"İyi hep derim o zaman"
"Hep de o zaman" dedim gülümseyerek.
"Neyse ne diyordum. Hah, kendini benim yerime koy. Şimdi ben bir kızla kahve içmeye gitsem-"
"Salak salak konuşma kerem!" diyerek sözünü kestim.
"Sen beni mi kıskandın?" dedi sırıtarak.
Gözlerimi kaçırdım.
"Kıskanmadım, ne kıskanacağım. Sadece.." Sustum.
"Bak güzelim, sen duymaya bile dayanamıyorsun" dediğinde ona döndüm.
"Off tamam. Gel ama uzakta dur. Başka masaya falan otur. Ayıp olur şimdi"
"İyi tamam. Gözüm üstünüzde olacak"
"Tamam " dedim gülümseyerek.
"Bak bak bir de beni kıskandı" dediğinde omzuna vurup ayağa kalktım.
"Kıskanmadım kerem, banane" diyip içeri gittim.
Tabi ki kıskanmıştım.
Hele bir kızla kahve içsin.
Sıkıyorsa içsin!
Havalar soğumaya başladığı için üzerime bordo bir sweat giydim. Saçlarımı da taradım, hazırdım.
Arkamı döndüğümde kerem'in beni izlediğini farkettim.
Gülümseyerek yanıma yaklaştı.
"Eğer yanlış bir harekette bulunursa-"
"Bulunmayacak. İzin vermem zaten merak etme" dedim ellerini tutarak.
"Bak elini falan tutmaya çalışır-"
"Kerem. Bir rahat olur musun? Olmayacak dedim, yapmaz böyle bir şey. Ama yaparsa da engel olurum zaten. Tamam mı? Sen sakin ol. Orada da rahat dur. Bir şey olursa ben engel olurum, sen karışma. Sonra olay büyümesin."
Sesli bir nefes verdi.
"Tamam, ama dikkat et" dedi istemeye istemeye.
Gülümseyerek ayak ucumda yükseldim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim.
"Hadi gidelim" dedim gülümseyerek.
Elini omzuma attı, başımın üzerine bir öpücük kondurdu ve yürümeye başladık.
Arabadan indiğimizde kerem'in yanına gittim.
"Çok yakınımızda oturma. Seni geçen hastanede gördü. Tanırsa ayıp olur" dediğimde başını salladı.
"Dikkat et" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
Ben önden ilerleyip Oğuz'a bakınmaya başladım. Gelmiş olabilirdi.
Görünce hemen yanına ilerledim.
"Merhaba" dediğimde hemen ayağa kalktı.
"Merhaba hoşgeldin"
"Çok beklettim mi?" diyerek yerime oturdum.
"Hayır, yeni gelmiştim" diyip karşıma oturdu.
Siparişleri verdikten sonra bilekliğimi uzattı.
"Çok teşekkür ederim. Gerçekten benim için çok önemliydi." dedim takmaya çalışırken.
"Rica ederim. Yardım ediyim mi?" dedi takamadığımı görünce.
"Olur" diyerek bileğimi ona uzattım.
Umarım kerem bizi görmüyordur.
Kahveleri içerken soru sordu.
"Kaç yaşındasın?"
"18. Sen?"
"19. Üniversite düşünüyor musun?"
"Evet, hazırlanıyorum sınava. Sen gidiyor musun üniversiteye?"
"Evet. Mühendislik bölümü okuyorum"
"Aa ne güzel. Ben de mimarlık düşünüyorum ama emin değilim"
"Umarım kazanırsın istediğin bölümü"
"Umarım."
"Sevgilin de mi üniversiteye hazırlanıyor?"
"Sevgilim?"
"Hastanede odaya biri girmişti ya. Sevgilin değil miydi o?"
Kerem.
"Hayır, arkadaşımdı. Sevgilim yok"
"Sevindim" dedi gülümseyerek.
Sevindim derken?
Kahveler bitince ben ayağa kalktım.
"Gidiyim artık" dediğimde bileğimden tuttu beni.
"Biraz daha dursaydın?"
"Hayır gitmem gerek" diyerek bileğimi çektim.
Ne yapıyor bu?
Gerçekten Kerem'in dediği gibi erkeklere güven olmuyor.
Hızla arabanın yanına yaklaştım.
Kerem de oradaydı.
Sinirle bana bakıyordu.
"Sikerim ben onu" dedi sinirle.
"Sakin ol" dediğimde öfkeyle bana döndü.
"Lan ne sakini? Bileğini mi tuttu o senin? O elini alır bir yerlerine sokarım ben onun! Sen niye izin veriyorsun? Hani engel olacaktın?! " dedi bana.
Bağırdığının farkında mıydı acaba?
"Kerem çektim zaten elimi hemen. Bir sakin olur musun?" dedim sakince.
"Olamam lan olamam. Sikerim ben onu! Amına koduğumun piçi! Kim lan o!"
"Kerem!" dedim bağırarak.
"Sakin olacak mısın artık?" dedim sakin olmaya çalışarak.
"Olmuyorum lan olmuyorum! Ne sakini?!"
"İyi, ben gidiyorum o zaman. Sen de sakin olunca gelirsin belki" diyip yürümeye başladım.
Kolumdan tutup beni kendine çevirdi.
"Nereye?"
Hala bağırıyordu.
"Bilmiyorum, bana bağırmayan birinin yanı olabilir mesela" diyip hızla arkamı dönmüştüm ki tekrar beni kendine çevirdi.
Etrafıma baktığımda kimsenin olmadığını farkettim. Zaten arabayı bilerek uzak bir yere park etmiştik.
"Tamam dur!" Hala bağırıyor.
"Ne dur ya ne dur?! Bağırıp durma bana artık yeter! Millete olan sinirini benden çıkartıp duruyorsun! Ben mi dedim bileğimi tut diye?! Elimi çektim zaten hemen! Benim ne suçum var! Bana ne bağırıyorsun?!" dedim sinirle.
"Tamam! Dur. Gitme. Tamam özür dilerim bağırmamam lazımdı" dedi sakin olmaya çalışarak.
"Kerem bana her bağırdığında özür diliyorsun ama, o özür senin bana sürekli bağırdığını unutturmuyor bana. Sürekli bana bağıramazsın. Başkasına olan sinirini benden çıkaramazsın" dedim sakince.
"Tamam, tamam özür dilerim. Haklısın gerçekten haklısın. Ama başkasının sana dokunmasını kaldıramıyorum tamam mı? O herif sana dokunurken ben orada hiç birşey yapmadan oturdum ve bu gerçekten çok zordu. Sırf sen gelme dediğin için gelmedim ama gerçekten çok zordu. Özür dilerim. Çok özür dilerim. Gitme tamam" dedi sakince.
Derin bir nefes aldım.
"Gidelim mi artık?" dedim yüzüne bakmadan.
Ellerini yanaklarıma koyup yüzümü yüzüne çevirdi.
"Güzelim gerçekten özür dilerim. Bir şey söyle" dedi.
Lütfen der gibi bakıyordu.
Ama sinirliydim.
Gerçekten sinirliydim.
Ellerini yavaşça yüzümden çektim.
"Gidelim mi?" dedim sessizce.
Bir süre yüzüme baktı.
Sessizce "Tamam" dediğinde hızla arabaya bindim. O da arkamdan bindi.
Bana baktı biraz ama ben ona dönmedim.
Sonra arabayı çalıştırdı.
Yol boyunca hep dışarıyı izlemiştim.
Ara sıra bana baktığını fark etsem de ona dönmedim.
Anlaması gerekiyordu artık.
Her sinirlendiğinde bana bağırmaması gerektiğini anlaması gerekiyordu.
Her bağırdığında özür dilememesi gerektiğini anlaması gerekiyordu.
Sürekli başkaları yüzünden kalbimi kırdığını anlaması gerekiyordu.
Ben her seferinde ona anlatmaktan bıkmıştım ama o her seferinde aynı şeyleri yapmaktan bıkmamıştı.
Araba durduğunda sessizce indim ve eve doğru yürümeye başladım. Hemen arkamdan geliyordu. Ona bakmamaya çalışıyordum. Kapının önünde durduğumda kapıyı açmasını bekledim. Bana baksa da ona bakmadım. Kapıyı açınca hemen içeri girdim. Ceketimi çıkarıp odama koydum ve mutfağa geçtim. Yemek yapacaktım. Hem acıkmaya başlamıştım hem de kafamı dağıtabilirdim.
Fırında tavuk patates yapmak için malzemeleri çıkarmıştım. Patatesleri soymaya başladım. Kerem neredeydi bilmiyorum. Sesini duymuyordum. Belki sakinleşmeyi bekliyordu. Merak etmiştim açıkçası. Ama bakmayacaktım. Sormayacaktım. Konuşmayacaktım.
Tabi bu kararım ne kadar sürer bilmiyorum çünkü onunla konuşmadan uzun süre dayanamazdım.
Ama deneyecektim.
Patatesleri hallettikten sonra eti de doğradım ve tepsiye koydum.
En son malzemelerini katarken bir anda karnıma dolanan ellerle irkildim.
Kerem.
Kokusundan bile anlamıştım.
Ama ona dönmedim.
İşimi yapmaya devam ettim.
"Napıyorsun?"
Cevap vermedim.
"Yardım ediyim mi?"
Cevap vermedim.
"Zeynep kızgın mısın?"
Cevap vermedim.
"Güzelim bana bakar mısın?"
Yine cevap vermedim.
"Yavrum bir bakar mısın?" dediğinde istemsizce gülümsedim ama hemen eski halime döndüm.
Umarım görmemiştir güldüğümü.
"Güldüğünü gördüm, saklama boşuna" dedi gülerek.
"Yavrum hadi" dedi yalvarır gibi.
"Yavrum diyerek beni yumuşatabileceğini mi düşünüyorsun?" dedim düz bir sesle.
Hala işime devam ediyordum.
Elleri karnıma sarılıydı hala.
"Evet" dedi sırıtarak.
İstemsizce ben de gülümsedim ama bu sefer saklamadım.
Uzanıp yanağıma yumuşacık bir öpücük kondurdu.
Ardından kulağıma eğildi, nefesini üfledi.
Yapma şöyle!
İçim bir hoş oluyor!
"Özür dilerim." diye fısıldadı.
Cevap vermedim.
Elimdekini bıraktım yavaşça.
Ona dönmedim ama.
Hala aynı şekilde duruyorduk.
"Senden özür beklemiyorum. Sadece bir şeyleri anlamanı bekliyorum" dedim sessizce.
"Biliyorum. Seni kırdığımın farkındayım. Hem de bunu defalarca yaptığımın da farkındayım. Ama sinirlenince kendimden geçiyorum. Özellikle de kıskandığımda, biliyorsun. O an sadece kendimi kaybettim. Sana bağırmamam gerekiyordu. Haklısın. Gerçekten çok haklısın. Özür dilerim. Sana bir daha olmayacak diyemem, sana bunun sözünü veremem. Ama bir daha yapmamaya çalışacağım, kendime hakim olmaya çalışacağım. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Seni isteyerek kırmam, asla. Özür dilerim."
Sessizce onu dinledikten sonra yavaşça ona döndüm.
Tezgah ve onun arasında kalmıştım.
Elleri hala belimdeydi.
Bir süre gözlerine baktım sessizce.
Kırgındım, gerçekten kırgındım.
Bana bağırması çok ağrıma gitmişti.
"Beni çok kırdın. Gerçekten çok kırdın. Bana bağırman çok ağrıma gitti. İsteyerek yapmadığını biliyorum, yapmazsın bunu da biliyorum. Ama kırıldım işte. " dedim sessizce.
"Biliyorum, özür dilerim. Seni kırmak istememiştim. Seni kırmak, yapacağım son şey bile olamaz. Asla. Özür dilerim, çok özür dilerim." dedi sessizce.
Pişman bakıyordu gözleri.
İsteyerek yapmadığını ben de biliyordum.
Bir süre gözlerine baktım sessizce.
Yavaşça kollarımı boynuna doladım.
O da hemen sarıldı bana.
Bir süre öyle kaldık.
Kokusunu içime çektim.
Yavaşça geri çekildim.
Bir elim boynundan yüzüne çıktı.
Yanağını okşadım.
Hafif çıkan sakalları arasında gezdirdim elimi.
Yüzünü elime yatırdı ve bir kaç saniyeliğine gözlerini kapattı.
Ardından elimi dudaklarının üzerine götürüp sıcacık bir öpücük kondurdu.
Gülümseyerek ona baktım.
Uzanıp dudaklarına yumuşak, küçük bir öpücük kondurdum.
Ardından yanağını öptüm.
Ve arkamı döndüm. İşime devam ettim.
Kolları tekrar karnıma dolandığında başımı göğsüne yasladım.
"Affettin mi?" diye fısıldadı.
Gülümseyerek "Aksi mümkün değildi zaten" dedim.
Güldüğünü hissettim.
Başımı yavaşça sola çevirdiğimde burun buruna geldik.
Bana bakıyordu gülümseyerek.
Ellerimi karnımın üzerindeki ellerinin üzerine koydum.
Ardından aradaki küçük mesafeyi kapatarak dudaklarımızı birleştirdim.
Çok yumuşak bir şekilde öpmeye başladı beni.
Elleri karnımda hareket ediyordu.
Bir kaç saniye sonra ayrıldık.
Yanağına kocaman bir öpücük kondurup geri çekildim.
İşime döndüm.
"Açsın değil mi?" dedim gülümseyerek.
"Hem de nasıl?" dedi gülerek.
"Yardım gerekiyor mu?" dedi yumuşak bir sesle.
"Hayır hallettim ama sofrayı kurabilirsin" dedim ona bakarak.
Gülümseyerek göz kırptı ve sofrayı kurmaya başladı.
Göz kırptığında ne kadar harika olduğunu söylemiş miydim?
Sanırım söylemiştim.
Yemekten sonra salona geçtik.
"Şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama kızmayacaksın" dediğinde hızla ona döndüm.
"Söyle?" dedim merakla.
"Kızma ama"
"Bunun garantisini veremem. "
Merak etmiştim.
Yan koltukta duran çantama uzanıp içinden telefonunu çıkardı.
Bir dakika!
Onun telefonunun benim çantamda ne iş var?
Merakla ona bakıyordum.
"Bak, amacım sadece onun sana ne söylediğini bilmekti. Yemin ederim seninle bir ilgisi yok. Sakın yanlış anlama. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyorum. Anlık kıskançlıkla yapmıştım. Bu yüzden eğer dinlememi istemezsen dinlemem."
"Kerem ne diyorsun anlamıyorum" dedim şaşkınlıkla.
"Telefonumun ses kaydını açıp çantana koydum " dedi sessizce.
Şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Sebep?"
"Sadece onun ne dediğini bilmek içindi. Seninle bir alakası yok, sana güvenim tam biliyorsun. " dedi hızla.
Sustum.
Sadece ona baktım.
"Güzelim bir şey söyle" dedi sakince.
"Kerem şu an ne söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Bugün bilerek mi beni sinirlendirmeye çalışıyorsun?" dedim.
"Ya bak özür dilerim. Ama merak ettim işte. Bir de yanınızda olmayınca"
Sesli bir nefes verdim.
"Neyse tamam "
"Ne tamam? Kızmadın değil mi?"
"Yani kızdım ama, neyse. Seni de biraz anlıyorum. Ama haber verseydin keşke."
"Haklısın. Bir dahakine söz sana da söyleyeceğim " dedi.
Gülümsedim yavaşça.
"Gel buraya " dedi gülerek.
Kalktım ve yanına gittim.
Elimden tutarak beni kucağına yan bir şekilde oturttu. Sırtım koltuğun başlığına yaslandı.
"Birlikte dinleyelim" diyip kaydı açtı.
"Kaç yaşındasın?"
"18. Sen?"
"19. Üniversite düşünüyor musun?"
"Evet, hazırlanıyorum sınava. Sen gidiyor musun üniversiteye?"
"Evet. Mühendislik bölümü okuyorum"
"Aa ne güzel. Ben de mimarlık düşünüyorum ama emin değilim"
"Umarım kazanırsın istediğin bölümü"
"Umarım."
Kaydı durdurdu.
"Mimarlık mı düşünüyorsun?"
Onunla bu konu hakkında hiç konuşmamıştık.
"Evet ama emin değilim. Sen?"
"Bende mimarlık ya da mühendislik düşünüyorum. Aynı üniversitede okuruz umarım " dedi gülümseyerek.
"Umarım " dedim gülümseyerek.
Kaydı tekrar başlattı.
"Sevgilin de mi üniversiteye hazırlanıyor?"
"Sevgilim?"
"Hastanede odaya biri girmişti ya. Sevgilin değil miydi o?"
Kerem.
"Hayır, arkadaşımdı. Sevgilim yok"
Bunu duyduktan sonra gözlerini kaçırdı. Sanırım biraz üzülüyordu.
Kaydı durdurup yanağına bir öpücük kondurdum.
"Gerisine gerek yok bence" dedim.
Gülümseyerek "Hayır dinleyelim hepsini" diyip yeniden başlattı.
Kırıldığını belli etmemeye çalışıyordu.
"Hastanede odaya biri girmişti ya. Sevgilin değil miydi o?"
Kerem.
"Hayır, arkadaşımdı. Sevgilim yok"
"Sevindim" dedi gülümseyerek.
Kaydı durdurup hızla bana döndü.
"Sevindim mi dedi o, bana mı öyle geldi?" Sinirlenmeye başlıyordu.
Doğal olarak.
Orada ben bile sinirlenmiştim.
"Öyle dedi " dedim sessizce.
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Sevgilim falan deseydin bari. En azından öyle salak salak konuşmazdı" dedi bana dönüp.
"Yalan mı söyleseydim kerem? " dediğimde gözlerini kaçırdı tekrar.
"Tamam boşver, geçti bitti " dedim sakinleştirmeye çalışarak.
Kaydı tekrar açtı.
"Gidiyim artık" dediğimde bileğimden tuttu beni.
"Biraz daha dursaydın?"
"Hayır gitmem gerek" diyerek bileğimi çektim.
"Dursaydın diyor ya piçe bak" dedi kendi kendine.
"Boşver durmadım zaten" diyip elimi yüzüne götürdüm.
"Hani yanlış bir niyeti yoktu?" dedi sakince.
"Kerem onun niyeti benim umrumda değil. Tamam yanlış anlamışım, niyeti farklıymış ama benim için önemi yok. Benim niyetim belli, o yüzden boşver"
Ellerim hala yüzündeydi.
Derin bir nefes aldı.
Sakin olmaya çalışıyordu.
Eğilip başımı boynuna gömdüm ve öpmeye başladım.
Küçük küçük öpücükler kondurdum.
Güldüğünü hissettim.
Hoşuna gidiyordu.
"Güzelim beni böyle yumuşatmaya mı çalışıyorsun?" dedi zar zor.
Başımı boynundan kaldırmadan "Evet, işe yaramıyor mu?" dedim sessizce.
"Yarıyor. Ama az sonra kendimi tutamayabilirim haberin olsun " dedi sessizce.
Güldüm.
"Tutma o zaman" diyip devam ettim.
Biraz daha devam ettiğimde kerem dayanamayıp hızla belimden tuttu ve beni tam kucağına oturttu.
Gülümseyerek dudaklarına yapıştım.
Elleri de dudakları gibi hızlıydı.
Ardından burnuma gelen kokuyla gözlerim kocaman oldu.
"Yemek!" diyip hızla mutfağa koştum.
O da peşimden geliyordu.
Hızla fırından yemeği çıkardım.
Neyse ki yanmamıştı.
Tepsiyi mutfak tezgahına koydum ve Kerem'e döndüm.
Sırıtarak bana yaklaştı.
Elleri belime gitti.
Ellerim boynuna gitti.
"Aklımı başımdan alıyorsun" diye fısıldadım dudaklarına.
Şaşırarak gözlerime baktı.
Bunu beklemiyordu.
Ben de beklemiyordum ama gerçek buydu.
"Sen de benim " dedi gülümseyerek ve dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Hadi yiyelim " diyip geri çekildim.
Yemekten sonra salonda film izlemeye başlamıştık.
Kerem koltuğun kenarına yaslanmıştı. Ben de hemen önüne oturup sırtımı göğsüne yaslamıştım.
Patlattığım mısır da kucağımdaydı.
Mısırı kerem çok yemiyordu.
Ama ben arada alıp onun da ağzına veriyordum.
Filmin sonlarına doğru uykum gelmişti.
Biten mısır tabağını da alıp kenara koydum, esnemeye başladım.
Kerem'in güldüğünü duydum.
"Uykun geldiyse yatalım"
"Hayır, film bitsin. Hem burası çok rahat" dedim gülümseyerek.
"E buldun kaslı vücudu, tabi rahat olur" dedi gülerek.
"Kaslı mı? Abartma istersen" dedim sırıtarak.
Yüzünü göremediğim için yüz ifadesini çok merak etmiştim.
Tabi ki vücudu kaslıydı, ben sadece onu sinir etmek için söylemiştim.
"Ne? Abartma mı? Ne yani kaslı değil mi?" dedi hızla.
Güldüğümü belli etmemeye çalışıyordum.
"Yani, var işte biraz"
"Sen ciddi misin?" dedi ciddi ciddi.
Küçük bir kahkaha attım.
Yerimde doğrulup ona döndüm.
"Hayır tabi ki şaka yaptım. Hem kaslı olmasa da benim için çok bir önemi olmaz" dedim gülümseyerek.
"Bir dakika ya? Anlamadım ben? Şimdi bende kas var mı yok mu?" dediğinde bir kahkaha daha attım.
"Var kerem var. Çok güzel kasların var senin. " dedim sırıtarak.
Hemen sırıtmaya başladı.
"Gerçekten mi?"
"Evet , gerçekten " dedim gülerek.
Aklıma gelen şeyle duraksadım.
"Hani sen bana dövüşmeyi öğretecektin?" dedim.
"Öğretiriz gülüm "
"Kerem geçiştirip duruyorsun. Bak ben gerçekten kendimi savunmayı öğrenmek istiyorum "
"Tamam, öğreteceğim. Hatta yarın başlayalım" dediğinde heyecanla gülümsedim.
"Cidden mi?"
"Evet cidden. Madem bu kadar istiyorsun." dedi gülümseyerek.
Hemen kollarımı boynuna doladım.
"Teşekkür ederim, iyi ki varsın"
Elleri belimdeydi.
"Asıl sen iyi ki varsın" diye fısıldadı.
"Yatalım mı artık?" dediğinde geri çekildim.
"Tamam " diyip ayağa kalktım.
Üzerime yine kerem'in tişörtlerinden giymiştim. En kısa zamanda evden eşyalarımı almam gerekecekti.
Tam yatağa ilerlerken kerem içeri girdi.
Gülümseyerek bana yaklaştı.
"Ee yatıyor muyuz?"
"Ben yatıyorum, seni bilmem" dedim.
"Birlikte uyumayacak mıyız?" dedi.
"Öyle mi yapacağız?" dedim anlamazdan gelerek.
"Yani ben öyle düşünmüştüm ama, neyse tamam" diyip arkasını dönmüştü ki kolundan tutup durdurdum onu.
"Dur ya saçmalama, şaka yaptım. Tabi ki beraber uyuyacağız" dedim gülümseyerek.
"Oh be! Korktum bir an" diyip yatağa ilerledi.
Gülerek yanına uzandım.
"Göğsüne yatıyım mı?" dedim sessizce.
"Sorman hata güzelim"
Gülümseyerek yaklaştım ve başımı göğsüne koydum ve kolumu karnına doladım.
Ellerini sırtıma sardı.
Ve çok sevdiğim kokusuyla uyumaya başladım.
Gözlerimi araladığımda kerem'in hala uyuduğunu gördüm.
Gülümseyerek dirseğimi yastığa yasladım ve onu izlemeye başladım.
Çok yakışıklıydı.
Kirpikleri bile çok güzeldi.
Sert bir yüz ifadesi vardı.
Seviyordum onu.
Çok seviyordum hem de.
İçimdeki duyguları nasıl anlatacağımı bilmiyorum.
Adının ne olduğunu bilmiyorum.
Aşk mı, sevgi mi, yoksa başka bir şey mi bilmiyorum.
Tek bildiğim, içimdekilerin eşsiz şeyler olduğu.
İlk defa böyle hissediyordum.
Ve bu mükemmeldi.
Uzanıp yanağına bir öpücük kondurduğumda yavaşça gözlerini açtı.
"Bu kadar mı?" dedi uykulu sesiyle.
Güldüm.
"Beni mi izliyorsun?" dedi sırıtarak.
"Yoo, ne münasebet?" dedim gözlerimi kaçırarak.
"Yalancı" dedi. Güldü.
Gülme be şöyle!
"Evet, seni izliyordum" dedim sessizce.
Gülümseyerek elini yanağıma koydu ve beni kendine çekti.
Dudaklarıma yumuşak, küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.
Eli yanağımı okşamaya başladı.
Gülümsedim.
Yüzümü eline yatırıp bir kaç saniye gözlerimi kapattım.
Şu an çok mutluydum.
Tuhaf değil mi?
Nedensiz yere mutluyum.
Çünkü sevdiğim kişinin yanındayım.
Hiçbir neden olmasa bile, onun yanında mutlu, huzurlu hissediyor insan.
Bu çok özel bir şey bence.
Neyse bu kadar romantiklik fazla.
"Hadi kahvaltı yapalım. Ben bir şeyler hazırlayım, sen de kalk gel" diyip odadan çıktım.
Kahvaltıdan sonra salona geçmiştik.
Yavaşça Kerem'e döndüm.
"Benim eve gitmem lazım." dedim sessizce.
Kaşları merakla çatıldı.
"Niye?"
"Eşyalarımı almam lazım. Kitaplarımı da. Hepsi orada kaldı. Uzun zamandır ders de çalışmıyorum zaten. Sınava gireceğiz bir de. Kitaplarımı falan almam lazım" dedim isteksizce.
"Tamam, birlikte gider alırız." dedi gülümseyerek.
"Senin gelmene gerek yok. Ben giderim. Sadece haber vermek için söyledim "
"Ben de gelirim. O adam evdeyse şimdi sorun çıkmasın " dedi huzursuzca.
"Kerem asıl o evdeyse ve sen gelirsen sorun çıkar. Ben giderim, lütfen "
"Olmaz gülüm, bırakamam seni. Tamam ben kapıda beklerim sen alırsın. Bir sorun çıkarsa içeri girerim ama söyleyim" dediğinde yavaşça başımı salladım.
Yavaşça arabadan indim.
Bu eve son geldimde olanları hatırladım.
Hayatımda ilk kez dayak yemiştim o gün.
Kerem'in yanına yaklaştım.
"Sen bekle."
"Tamam, dikkat et. Bak eğer bir şey olursa girerim içeri" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.
Yanağıma bir öpücük kondurdu.
Arkamı dönüp yavaşça kapıya gittim.
Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.
Derin bir nefes alıp içeri girdim ama kapıyı kapatmadım.
Korktum.
"Ne işin var senin burada?"
Duyduğum sesle irkildim.
Yanıma yaklaştı.
"Eşyalarımı alıp gideceğim. Sana gelmedim" dedim düz bir sesle.
"Lan sen hangi yüzle buraya geliyorsun?! Kovmadım mı lan ben seni?! Dayak yemedin mi sen?! Daha nasıl geliyorsun buraya?!"
"Eşyalarımı alıp gideceğim dedim. Sorun çıkarma" dedim sakince.
Yanından geçeceğim sırada kolumdan tutup sertçe itti beni.
Sırtımı duvara çarpınca acıyla inledim.
"Siktir git lan buradan! Bir daha da gelme! Git kimin altında yatıyorsan ona!"
Sinirlenmiştim.
"Ya yeter! Kimsenin altında falan yattığım yok benim! Yeter artık ya yeter! Eşyalarımı alıp gideceğim dedim! Meraklı değilim buraya gelmeye!
Senin yüzünü görmeye! Yeter artık bir rahat bırak beni ya yeter!" diye bağırdım.
"Lan sen ne diyorsun orospu!" diyip el kaldırdığında bir el, kolunu havada yakaladı.
Kerem.
Sertçe ittirdi o adamı.
"Kime el kaldırıyorsun lan sen?! Ha?!" diye bağırdı.
Babam şokla Kerem'e bakıyordu.
Sonra bana döndü.
"Bu mu lan altında yattığın?" dediğinde kerem "Lan seni -" diyerek üzerine yürürken kolundan tuttum.
"Kerem! Yapma lütfen! Alıp gidelim artık lütfen!" dedim yalvarırcasına.
Bana döndü.
"Tamam git al hemen. Burada bekliyorum" dediğinde koşarak odama çıktım.
Yatağın altından sırt çantamı çıkarıp kitaplarımı doldurdum. Ardından başka bir kol çantasını alıp ona da kıyafetlerimi doldurdum. İşime yarayabilecek her şeyimi aldım.
Hızla aşağı indim.
O adam sertçe Kerem'e bakıyordu.
Kerem de onu dövmemek için zor duruyordu.
Beni görünce hemen elimdeki çantayı aldı ve elimden tuttu.
Tam kapıdan çıkacağımız sırada o adam arkamdan bağırdı.
"Siktir git lan! Senin gibi bir çocuğum yok benim!"
Kerem hızla arkasını dönecekken durdurdum onu.
"Gidelim" diye fısıldadım.
Bana baktı.
Bir şey demeden evden çıktı.
Çantamı hızla bagaja fırlattı ve elini yüzüne götürdü.
Sakinleşmeye çalışıyordu.
Sırtımdaki çantayı bagaja koyup hemen yanına gittim.
"Kerem" dedim sessizce.
Neden bilmiyorum ama gözlerim doluydu.
Sesimi duyunca hemen bana baktı.
Hızla kollarımı boynuna doladım.
Sımsıkı sarıldı bana.
Az sonra yavaşça geri çekildim.
"Sakin ol tamam mı? Boşver " dedim sessizce.
"Ya o adam sana ne diyor ya?" dedi.
"Kerem ben duymuyorum onu. Umrumda değil, gerçekten"
Derin bir nefes aldı.
"İyi misin sen?"
"Ben iyiyim ama sen de iyi ol" dedim.
Alnıma bir öpücük kondurdu ve gözlerime baktı.
"Bak istersen hemen gidip dövebilirim" dediğinde "Kerem-" diyordum ki gülmeye başladı .
Yavaşça omzuna vurdum.
"Salak" dedim gülerek.
"Tamam, hadi gidelim. Bak iyisin demi?"
"Kerem iyiyim, gerçekten. Sen yanımdasın niye iyi olmayım ki?" dediğimde gözlerime baktı.
Ama çok güzel baktı.
"Hadi gidelim" dedim gülümseyerek.
Çantaları odaya koyup kerem'in yanına geçtim. Salonda oturuyorduk.
"Bir şey soracağım. Sen beni telefonuna ne diye kaydettin?" dedim merakla.
"Bu nereden çıktı şimdi?" dedi gülerek.
"Merak ettim."
Açtı telefonunu ve gösteri.
NEFESİM
Hayranlıkla Kerem'e döndüm.
"Bu çok güzel " dedim gülümseyerek.
"Sen benim nefesimsin. Nefes alma sebebimsin. Sen olmayınca meğer nefes almıyormuşum ben, yaşamıyormuşum. Seninle yaşamayı öğrendim, seninle nefes almayı öğrendim. Sen benim nefesimsin..."
'Sen benim nefesimsin...'
Hayranlıkla onu dinliyordum.
Ellerim yüzüne gitti ve kocaman bir öpücük kondurdum yanağına.
"Kerem ben, böyle bir şey beklemiyordum" dedim.
Gülümsedi.
"Sen ne diye kaydettin?"
"Söylemeyeceğim. Zamanı gelince öğreneceksin tamam mı?" dediğimde merakla kaşları çatıldı.
"Niye? Söyle şimdi?"
"Kerem hayır, şimdi olmaz. Ama bir gün mutlaka söyleyeceğim." dedim gülümseyerek.
"İyi öyle olsun bakalım" diyerek elini omzuma attı ve beni kendine çekti.
Ona, onu sevdiğimi söylediğim zaman gösterecektim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.42k Okunma |
330 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |