23. Bölüm

23. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Elindeki poşetin birini bana uzattı.

"Bu senin" dediğinde merakla kaşlarım çatıldı.

Açıp baktım ve...

Spor için bir kıyafet olduğunu gördüm.

"Sen mi aldın?" dedim sevinçle.

 

"Yok güzelim zaten buradaymış, giyersin belki diye sana veriyorum" dedi alayla.

"Off kerem"

"Tamam şaka yaptım. Ama çok saçma bir soru sordun " dedi gülümseyerek.

"Neyse tamam. Başlayacak mıyız hemen?" dedim.

"Evet. Sen giyin, ben de bunları giyiyim. Başlarız" dediğinde başımı sallayıp gidiyordum ki duraksayıp arkamı döndüm.

 

Gülümseyerek ona yaklaştım ve dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum.

"Teşekkür ederim" diye fısıldadım dudaklarına.

"Ne demek güzelim" dedi gülerek.

 

Saçlarımı da bağladım ve ayna karşısına geçtim. Kısa ve üzerime yapışan siyah bir şort ve üzerimde yarım sporcu atleti vardı. Çok güzeldi ama dardı ve açıktı. Rahat edebilir miyim bilmiyorum.

 

İçeri geçtiğimde kerem'in de üzerini değiştirmiş orada olduğunu gördüm. Bana döndüğünde hızla onu süzdüm. Siyah, kolsuz bir tişört giymişti ve şu an, aşırı mükemmel duruyordu. Kol kasları da açığa çıkmıştı. Bugün bayram edeceğiz anlaşılan.

 

Onu süzmeyi bırakıp yavaşça gözlerine çıktığımda onun da beni süzdüğünü farkettim. Hayranlıkla bakan gözleri gözlerime tırmandı. Çekinerek ona baktım. "Bu biraz, dar mı sanki?" dediğimde gülümsedi. "Kimse yok, boşver" dedi.

 

Sessizce gözlerime bakmaya devam etti.

"Çok yakışmış" dedi yavaşça yutkunarak.

"Teşekkür ederim. Sen de baya, baya iyi olmuşsun" dedim sessizce.

Gülümsedi.

"Başlayalım mı?" dediğinde başımı salladım.

 

"Önce biraz ısınma hareketleri yapmamız lazım, vücudunun alışması lazım." dediğinde yavaşça başımı salladım.

"Koşuyla başlayalım mı?" dediğinde "Olur" dedim ve koşu bandına ilerledim.

Üzerine çıktığımda düğmelere basıp ayarını ayarladı.

Ve başlattı.

 

Makine ile birlikte ben de hareket etmeye başladım.

Şimdilik sadece yürüyordu.

"Önce yavaş başlayalım. Sonra arttıracağım" dediğinde başımı salladım.

O da yanımdaki koşu bandına çıktı benimle birlikte yürümeye başladı.

 

Yaklaşık 5 dakika sonra kerem "Ayarını biraz çoğalt" dedi.

Ayarını çoğalttım, biraz hızlanmıştı ama hala yavaştı.

Kerem de benimle aynı ayara getirdi.

Bir süre sonra tekrar ayarını çoğalttık. Artık koşmaya başlamıştım.

Kerem de aynı ayarda yapıyordu.

Tek fark ben ölmek üzereydim, ama kerem'de bir değişiklik yoktu.

 

Bir süre sonra "Ben çok yoruldum " dedim. Nefes nefese kalmıştım.

Kerem gülerek kendi koşu bandından indi ve yanıma geldi.

"Biraz daha yap" dedi.

Yanımda duruyordu.

Nefes nefeseydim.

"Kerem düşeceğim şimdi, çok yoruldum "

"Tamam kapatacağım şimdi, az daha" dedi ama benim halim kalmamıştı.

Gerçekten yorulmuştum.

Zaten hayatımda ilk defa buna biniyordum.

Vücudum alışkın değildi.

 

Az sonra kerem makineyi durdurduğunda ona doğru bir adım atmıştım ki düşecek gibi oldum ama kerem belimden yakaladı.

"İyi misin?" dedi beni indirerek.

"İyiyim. Çok yoruldum" dedim ve yere oturdum.

"Ohoo, sen böyle yapacaksan işimiz var" dedi gülerek.

Hızla ona döndüm.

"Tamam tamam bir şey demedim" dedi ellerini önüne getirerek.

 

Birkaç dakika sonra nefesim düzene girmişti.

Ayağa kalktım.

"Tamam devam edelim" dedim.

"Tamam, şınav ve mekik çekeceksin" dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Ney?"

"Şınav ve mekik. Kollarını ve bacaklarını güçlendirmen lazım" diyip boş bir yere ilerledi.

 

"Gel, şınavdan başlayalım" dedi.

Yanına ilerledim.

"Hadi, ben de seninle birlikte yapacağım" dedi ve yere oturdu.

İtiraz etmeden ben de yanına geçtim.

"Ben çok yapamam ama" dedim.

"Tamam yapabildiğin kadar" dedi.

 

Yere yüzüstü uzanıp kolları ve bacakları üzerinde durdu.

Ben de aynısını yaptım.

Aynı anda başladık.

Bir yandan sayıyı da saymaya başladı.

Aynı anda yapıyorduk.

"12-13..."

"Kerem yoruldum" dedim sessizce.

"Tamam 15'e tamamlayalım" dedi.

Zorla da olsa 15 olunca kendimi bıraktım ve sırtüstü yere uzandım.

Nefes nefese kalmıştım.

Kollarım çok ağrımıştı.

Kerem hala devam ediyordu, bir yandan da gülerek bana bakıyordu.

 

Yattığım yerden Kerem'i izlemeye devam ettim.

Kollarındaki kaslar sürekli kasılıp gevşiyordu ve, çok hoş duruyordu.

Kerem 50'ye tamamlayınca bıraktı.

Gülerek yanıma uzandı.

Biraz birbirimize baktıktan sonra kalktım.

"Hadi devam edelim"

"Tamam, şınav çekeceksin şimdi. Ben ayaklarından tutup sana destek vereceğim" dediğinde başımı salladım.

Yeniden yere uzandım ve ellerimi başımın arkasına koydum.

O da hemen önüme oturup ayak bileklerimi tuttu.

"Başla"

 

Yavaşça kalktığımda burun buruna geldik. Afallasam da dikkatim dağılmadan tekrar yattım ve tekrar kalktım.

 

Sadece gözlerine bakıyordum.

Sadece gözlerime bakıyordu.

 

18 de nefes nefese kalmıştım.

"Hadi güzelim 2 tane daha." dedi.

Zorla da olsa 20'ye tamamladım ve doğruldum.

Kerem'le yakındık ve nefes nefeseydim.

Başımı eğip nefesimi düzene sokmayı bekledim.

Başımı kaldırdığımda kerem'in bana baktığını gördüm.

Gülümsedim.

 

Az sonra ayağa kalkmıştık.

Bana şimdi yumruk atmayı öğretecekti.

"Kollarını bu şekilde aç" dediğinde aynısını yaptım. Arkama geçti ve kollarımı düzleştirdi.

Ardından belimi tuttu ve vücudumu dikleştirdi.

Dikkatimi dağıtmamaya çalışıyordum ama mümkün değildi.

Elleri hala belimdeyken arkadan kulağıma uzandı.

Fısıldadı.

"Şimdi yumruk atmayı göstereceğim, yaptığımın aynısını yap" dediğinde başımı salladım.

Dikkatim dağılıyordu.

 

Yanıma geçti ve yumruk attı karşıya.

Aynısını yaptım.

"Yumruğunu sık" dediğinde yaptım ve tekrarladım.

Sağ ve sol olarak sırayla devam ettik.

Bu beni diğerleri kadar zorlamamıştı ama terlemiştim.

15 dakika sonra durdu.

"Tamam şimdi kum torbasında deneyelim" dedi ve kum torbasına doğru ilerledi.

Arkadan takip ettim onu.

 

Bir bandaj aldı ve yanıma geldi.

"Ellerin yara olmasın" diyip elime sarmaya başladı.

Ardından geri çekildi.

"Şimdi aynı şeyi yap. Sadece kum torbasına vur" dediğinde yaptım.

"Daha hızlı"

Tekrar vurdum.

"Daha hızlı"

Tekrar.

"Daha sert"

Tekrar.

"Sadece sağ değil, solla da vur. Sırayla"

Tekrar. Tekrar.

"Daha sert"

Tekrar.

"Hızlan"

Hızlıca vurmaya devam ettim.

Durmadan vuruyordum.

Kum torbası hafif de olsa hareket ediyordu.

 

Artık tamamen buna odaklanmıştım.

Hiç durmadan vurmaya devam ettim.

Buna vururken aklıma babam geldi.

Daha da hızlandım.

O da bana böyle vuruyordu.

Daha sert ama.

Saçımı çekiyordu.

Ağzımı yüzümü kanatıyordu.

Canımı yakıyordu.

Daha da hızlanmıştım.

Ona olan öfkemi çıkarmaya başladım.

Bana vurduğu gibi vurmaya başladım.

Canımı yaktığı gibi bunun da canını yakmaya çalıştım.

Daha sert. Daha sert.

Daha hızlı.

 

Biri kollarıma dokununca duraksadım.

Kerem?

Endişeyle gözlerime bakıyordu.

Duraksadım.

 

"İyi misin?" dedi endişeyle.

Başımı salladım.

Sarıldı bana hemen.

Ben de kollarımı beline doladım.

 

Birkaç saniye sonra ayrıldı benden.

Yüzüme baktı.

"Noldu?" dedi .

"Bilmiyorum" dedim sessizce.

"Bir anda sertleştin, hızlandın. Durmanı söyledim ama duymuyor gibiydin beni"

Derin bir nefes aldım.

"Özür dilerim, ben" Sustum.

"Bir şey mi oldu?" dedi sakince.

Saklamayacaktım.

"Ya ben öyle vurunca, aklıma şey geldi" dedim. Durdum.

"Ney geldi?" dedi sessizce.

"Babam" diye fısıldadım.

"Bilmiyorum bir an kendimi kaybettim, ona olan hıncımı çıkardım, ben, özür dilerim," dedim sessizce.

"Hayır hayır, özür dileme. Senin bir suçun yok. Tamam mı?" dedi ve sarıldı bana. Bir süre öyle kaldık.

Sonra yavaşça geri çekildi.

"İyi misin?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

O da gülümsedi.

"Bitirelim istersen?" dedi.

"Hayır, devam edelim" dediğimde başını salladı.

 

"Kum torbası yeterli bence. Biraz da gerçek yumruk at" diyip önüme geçti.

Ellerini açtı.

"Sana mı vuracağım?" dedim.

"Evet, ellerime yumruk at. Ben hangisine vurman gerektiğini söyleyeceğim, sen de hızlıca vuracaksın" dediğinde başımı salladım.

"Sağ".

Vurdum.

"Sol"

Vurdum.

"Sağ"

Vurdum.

"Sağ" vurdum.

"Sol" vurdum.

 

Bu şekilde 15 dakika devam ettik. Yorulmuştum.

"Yumrukların sertleşti. Güzel" dedi sırıtarak.

Gülümsedim.

"Tamam biraz da reflekslerini geliştirelim. Şimdi ben sana vurmaya çalışacağım ve sen kaçacaksın" dediğinde başımı salladım.

 

Derin bir nefes aldım.

Bir yumruk attığında hızla başımı sola eğdim.

"Reflekslerin hızlıymış" dediğinde gülümsedim ve bir yumruk daha attı.

Ondan da kaçtım.

Bu şekilde bir süre devam ettik .

Artık nefes alamıyordum.

Çok yorulmuştum.

Nefes nefese geri çekildim.

 

"Yeter lütfen" dediğimde güldü.

"Tamam, fazla zorlamayalım" dedi ve elindeki bandajı çıkardı.

Ben de çıkardım.

 

"Bir duş alıp çıkalım" dediğinde başımı salladım ve kadınların duş yerine doğru ilerlemiştim ki kolumdan tuttu.

'noldu?' der gibi baktım.

"Nereye?"

"Duş alacağım" dedim anlamayarak.

"Birlikte alalım" dedi sırıtarak.

"Kerem çok yorgunum hızla alıp gitsek" dediğimde bir süre gözlerime baktı.

"İyi tamam" diyip bir anda arkasını dönmüştü ki bu sefer ben durdurdum onu .

 

"Trip mi atacaksın?" dedim gülümseyerek.

"Hayır, sadece " diyip sustu.

"Geçen de hayır demiştin. Ondan şey yaptım da neyse tamam ya yorgunsan boşver" dedi ve bir şey dememe izin vermeden gitti.

 

Kırılmış mıydı?

Sanırım.

İstemediğimi düşünmüştü sanırım.

Ama istiyordum.

Sadece yorgundum.

Belki de Nisa'nın geçen ki söylediği doğruydu. Benim onu istemediğimi, o üzülmesin diye onunla birlikte olduğumu düşünüyordu.

Ama Kerem'i kırmaya niyetim yoktu.

 

Arkasından ilerledim.

Erkek duş alma yerine girdiğimde tişörtünü çıkardığını ve suyu ayarlamaya çalıştığını gördüm.

Yavaşça yanına ilerlediğimde bana döndü.

"Noldu?" dedi.

 

"Yorgundum ama seninle duş alma isteğim daha ağır bastı " dedim gülümseyerek.

 

"Yorgunsan boşver, başka zaman yaparız" dedi.

"Kerem seninle almak istiyorum. " dedim.

"Yorgunsun ama" dedi.

 

"Kerem, seninle duş almak istiyorum. Ama istemiyorsan gidiyim" dediğimde sırıtmaya başladı ve beni bir anda belimden tutup kendine, yani suyun altına çekti ve hızla dudaklarıma yapıştı.

Önce afallasam da hemen ellerimi boynuna götürdüm ve karşılık vermeye başladım.

 

Az sonra yavaşça alt dudağımı ısırarak dudaklarımızı ayırdığında alnını alnıma yasladı.

 

Nefesimi düzene soktuktan sonra gözlerimi açtım.

Bana bakan bir çift güzel gözle karşılaştım.

Gülümsedim.

 

"Deli ediyorsun beni" diye fısıldadı.

"Sen bir de bana sor" diye fısıldadım.

 

Bir süre daha suyun altında kaldıktan sonra kenardaki havluyu aldı ve bana sardı.

"Hadi sen git giyin. Ben de hazırlanıyım geliyim" dediğinde gülümseyerek başımı salladım ve oradan çıktım.

Kız soyunma odasına gidip giyindim.

Saçlarımı da bağlayıp içeri geçtim.

Kerem beni bekliyordu.

 

Beni görünce gülümseyerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.

"Acıktın mı?" dedi.

"Hem de nasıl?"

"Yemek yiyelim, öyle geçelim eve" dediğinde gülümseyerek başımı salladım ve arabaya ilerledik.

 

Siparişleri verdikten sonra Kerem'e döndüm. Bana bakıyordu.

"Noldu?" dedim gülerek.

"Hiç. Çok güzelsin de, ona bakıyordum" dediğinde gülümseyerek gözlerimi kaçırdım.

O sırada telefonuma bir mesaj geldi.

Nisa'dan.

 

Akşama bizde toplanıyoruz. Mustafa ve ben size yemek yapacağız. Kerem'i de al gel. 8'de burada olun :)

 

Gülümseyerek 'tamam' yazıp gönderdim.

Kerem gülümsediğimi görünce "O kim?" dedi.

Telefonu bırakıp ona döndüm.

"Nisa ve Mustafa akşama yemek yapacakmış. Hep birlikte toplanacakmışız. Bizi çağırıyorlar" dediğimde gülümsedi.

 

"Nisa ve Mustafa mı yemek yapıyormuş? Mustafa? O da iyice hanım köylü oldu" dedi gülerek.

Ben de güldüm.

 

"Sevdiği için yemek bile yapıyor işte. Ne güzel" dedim gülümseyerek.

"Ben yapmıyor muyum?" dedi.

"Yapmıyorsun" dedim.

"Yaparız canım, ne sanki. Alt tarafı bir yemek" dedi gülerek.

"Sen mi yemek yapacaksın?" dedim şaşırarak.

"Evet " dedi normal bir şeyden bahsediyormuş gibi.

Gülerek başımı iki yana salladım.

"Ne? Yapamaz mıyım?" dedi.

"Ben öyle bir şey demedim."

"Öyle baktın ama" dedi.

"Yani ne biliyim canım, hiç öyle biri gibi durmuyorsun. Hem sen karizmayı falan çizdirirsin şimdi" dedim geçen ki dediğini dile getirerek.

 

"Niye öyle dedin ki şimdi? Geçen yesinler karizmanı diyordun " dedi sırıtarak.

 

Gözlerimi kaçırdım. "Neyse" dedim konuyu kapatmaya çalışarak.

"Tamam canım, karizma senden değerli mi? Yaparız bir ara yemek" dediğinde ona döndüm.

"Gerçekten yapacak mısın?" dedim gülümseyerek.

"Yapacağım " dedi.

Gülümseyerek gözlerine baktım.

 

O da bana baktı.

Ama ne bakış...

Beni benden aldı.

Her zamanki gibi...

 

Yemekleri yedikten sonra hesabı ödedi ve kalktık.

Eve gelince hemen üzerimi değiştirdim.

Rahat bir şeyler giyip salonda koltuğa uzandım.

Her yerim ağrıyordu.

 

Kerem beni o halde görünce gülerek yanıma geldi ve karşıma oturdu.

"Çok mu yoruldun?"

"Her yerim ağrıyor" dedim halsizce.

"Masaj yapıyım mı?" dediğinde ona döndüm.

"Ciddi misin?"

"Evet" dedi gülerek.

Kalkıp yanıma geldi.

Koltukta doğruldum.

Arkama geçti ve elleri boynuma gitti.

Yavaşça ovmaya başladı.

Ardından omuzlarıma geçti.

Ardından kollarıma indi.

Bacaklarıma...

 

Bir süre böyle devam etti.

Bitince ona döndüm.

"Gerçekten rahatladım. Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek.

"Ne demek güzelim. İlk bir kaç sefer böyle olursun ama sonrasında vücudun alışır"

 

Ona biraz daha yaklaşıp dizlerine yan bir şekilde oturdum ve kafamı boynuna gömdüm.

Şaşırdı.

Gülerek "Napıyorsun?" dedi.

Gözlerimi kapattım.

"Burada uyusam olur mu? Gideceğimiz zaman uyandır beni" dedim sessizce.

Güldü.

"Olur, uyu sen" dedi ve elleri sırtıma gitti. Saçlarımı okşadı.

Ve kısa süre sonra uykuya daldım.

 

"Zeynep"

"Güzelim"

"Kalk hadi"

Kerem'i duyuyordum ama gözlerimi açmıyordum.

"Zeynep" dedi tekrar.

"Hı?" dedim huysuzca.

"Kalk hadi, geç kalacağız" dediğinde oflayarak başımı kaldırdım.

Gözlerimi ovalayıp ona baktım.

Gülümseyerek beni izliyordu.

Çok güzel bakıyordu ya!

 

"Şu an aşırı derecede seni öpesim geldi" dedim bir anda.

 

Ney?

Ne diyorum ben?

Allah'ım aklıma mukayyet ol!

Önce afallasa da sonra gülümsemeye başladı.

 

"Öp o zaman"

 

Gülümsedim.

Elimi yanağına götürdüm ve dudaklarımızı birleştirdim.

 

Uzun bir süre onu bırakmadım.

"Zeynep" diye fısıldadı kerem ama devam ettim.

"Geç kalacağız" dedi ama umrumda olmadı.

"Telefonun çalıyor geç kalacağız"

Hala devam ediyordum.

"Güzelim gitmemiz lazım" dediğinde yavaşça başımı kaldırıp gözlerine baktım.

Gülerek "Napıyorsun?" dedi.

Bir süre gözlerine baktıktan sonra sessizce kucağından kalktım ve telefonumu alıp odama geçtim.

Nisa arıyordu.

Kısa bir mesaj atıp kapattım.

Kahretsin noluyor bana?!

Bir anda kendimi kaybettim!

Ve şu an aşırı derecede utanıyorum!

 

Hızla üzerimi değiştirdim.

Çok ince olmayan, üşütmeyecek bir elbise giydim.

Saçlarımı da taradım, hazırdım.

Yavaşça odadan çıktım.

Kerem'in hazırlanmış beni koridorda beklediğini gördüm.

Beni görünce hemen bana döndü ama ben gözlerimi kaçırdım.

"Gidelim mi?" dedim sessizce.

Bana yaklaşıyordu.

Gelme, gelme!

Utanıyorum gelme!

 

Tam karşımda durdu ama ona bakmadım.

"Güzelim bana bakar mısın?" dedi kibarca.

Cevap vermedim.

Elini çeneme koyup yüzümü kaldırdı ve gözlerine bakmamı sağladı.

Utanıyordum.

Çok utanıyordum.

 

Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Niye bakmıyorsun bana?"

"Biliyorsun bence sebebini" dedim sessizce.

Güldü.

"Utanmana gerek yok" dediğinde gözlerimi kaçırdım ama "Bana bak" dediği için tekrar ona döndüm.

"Kaçırma gözlerini benden" dedi gülümseyerek.

"Ya kerem ben özür dilerim bak. Az önce ne oldu bilmiyorum. Bir an kucağında uyanınca, ne oldu anlamadım. Kendimi kaybettim" dedim hızlıca.

Güldü.

 

"Özür dileme. Beni öptüğün için sakın benden özür dileme. Hem bende bazen kendimi kaybediyorum. Utanmana gerek yok. Bazen kendine hakim olamayabilirsin. Olma da zaten. Konu ben olunca kendini tutmana gerek yok." dedi.

Gülümsedim.

Eğilip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Hem çok hoşuma gitti" diye fısıldadı dudaklarıma.

Gülümsedim.

"Gidelim hadi " dedim.

Kolunu omzuma attı ve beraber evden çıktık.

 

"Hoşgeldiniz" diye gülümseyerek içeri aldı bizi Nisa.

"Hoşbulduk. " diyip hemen içeri geçtik.

Mustafa mutfaktaydı. Bir şeyler yapıyordu. Kerem'le yanına gittik.

Herkes buradaydı.

"Sen mi yaptın lan yemekleri?" dedi kerem sırıtarak.

"Evet abicim, Nisa ile birlikte yaptık" dedi gülümseyerek Mustafa.

"Şimdi zehirleniriz falan" dedi Kerem gülerek.

"Ölmezsin merak etme. Biraz sonra görürüm ben seni" dedi Mustafa .

 

"Yardım edilecek bir şey var mı?" dedim.

"Sofrayı kurmaya yardım edebilirsin" dedi Nisa.

Hemen yardıma başladım.

Bade de sofrayı kuruyordu zaten.

Az sonra her şey hazırdı.

"Hadi bakalım, afiyet olsun " dedi Mustafa ve hep birlikte yemeye başladık.

Kerem yemekten bir kaşık alınca şaşkınlıkla kaşlarını çattı.

"Oha, güzel olmuş lan" dedi.

 

"Heralde güzel olacak, benim güzel sevgilimin eli değdi. Hem ne diyordun az önce?" dedi Mustafa sırıtarak.

"Aman tamam, bir şey demedik "

 

Yemekler gerçekten güzel olmuştu.

Hızla yiyip kalktık.

Biz kızlar sofrayı kaldırıp erkeklerin yanına geçtik.

Ben kerem'in yanına, Nisa Mustafa'nın, Bade de yunus'un yanına geçti.

Göktuğ tekli koltukta tek başına oturuyordu.

"Olum sana da birini bulalım lan. Tek takılıp duruyorsun yanımızda" dedi Mustafa Göktuğ'a.

 

"Aman yok abicim, ben almayım. Ben kendi halinde mutluyum. Hiç çekemem sevgili falan."

"Olum illaki biri olacak hayatında. Şimdi olmasa da ileride olacak. Bu kadar önyargılı olma. Hem kötü değil ki sevgilin olması" dedi Yunus.

"İleride bakarız ama şimdi niyetim yok." dedi Göktuğ.

Daha fazla zorlamadılar.

 

Saat 11 olmuştu.

Biraz film izlemiştik, sohbet etmiştik. Güzel geçmişti günümüz.

Az sonra araba kapının önünde durunca hızla indim.

 

Eve girince hemen odama gittim.

Hızla üzerimi değiştirdim ve yatağa girdim.

Az sonra kapının açıldığını duydum.

Kerem gelmişti sanırım.

Gözlerimi açmadım ama.

Yanıma yattığını hissettiğimde gözlerimi biraz araladım.

Ona yaklaşıp göğsüne yattım ve gözlerimi tekrar kapattım.

Kerem gülümseyerek saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

Çok uykum vardı ve gözümü açmaya halim yoktu.

 

Sevdiceğimin kokusuyla da hemen uyuyakaldım zaten.

 

Çalan alarmla yavaşça gözlerimi araladım ve yatakta doğruldum.

Kerem de uyanmıştı.

"Günaydın" dedim ona dönüp.

"Günaydın güzelim" dedi gülümseyerek.

Yataktan kalktım ve banyoya gittim.

 

Saçlarımı da taradım.

Hazırdım artık.

Tarağı bırakıp yatakta beni izleyen Kerem'e döndüm.

"Çıkalım mı?" dedim gülümseyerek.

"Çıkalım" dedi.

Ve çıktık.

 

Sınıfa girdiğimizde bizimkiler dışında birkaç kişi vardı. Erken gelmiştik sanırım.

Geçip kerem'in yanına oturduğumda bir kağıt gördüm.

Bu ne?

Hayır ya!

Yine mi not?

 

Selam. Görüşmeyeli nasılsın? Bende iyiyim canım. Şimdi senden bir şey isteyeceğim. Fırat'ı bıçaklayacaksın. Öldürmene gerek yok, yarala yeter. Eğer yapmazsan ailenden birini öldürürüm.

2 günün var.

İyi şanslar canım:)

 

Hayır ya hayır!

"Ne o?"

Kerem'e döndüm ve kağıdı uzattım. Okudu. Kaşlarını çatarak bana döndü. Korkuyla ona bakıyordum. Kağıdı bırakıp hemen ellerini yanaklarıma koydu.

"Korkma sakın, hiçbir şey yapamaz tamam mı? Seni korkutmak için söylüyor. Kimseyi öldüremez." dedi beni sakinleştirmeye çalışarak.

"Ya yaparsa?"

"Tamam, ailene göz kulak olacağız tamam mı? İzleyelim onları, dikkat edelim. Korkma sen" dedi.

Yavaşça başımı salladım.

 

"Noldu?"

Kağıdı alıp Mustafa'ya uzattım.

Hepsi tek tek okudu

"Yapamaz böyle bir şey değil mi?" dedi Nisa.

"Birini öldüreceğini sanmıyorum. " dedi Göktuğ.

Açıkçası ben de birini öldürebileceğini sanmıyordum ama korkuyordum yine de. Az sonra hoca gelince sustuk.

 

Tenefüste hepimiz kantine indik ve bu konuyu tartışmaya başladık.

"Bakın ben öldüreceğini sanmıyorum" dedi Göktuğ .

"Ama Kerem'i öldürmeye çalışmıştı" dedi Nisa.

"Bence sadece korkutmaya çalıştı, öldürmeyecekti."

"Katılıyorum. Zaten birini öldürürse yakalanacağını bilir, yapamaz o yüzden"

"Evet haklısınız. Ama biz yine de tedbir alalım"

"Merak etme, ara sıra gidip ailesini kontrol ederiz"

"Polisi neden aramıyoruz?" dedi Nisa mantıklı bir şekilde.

"Ben gittim çoktan. Bizi tehdit ettiklerini ispatlayamadıkları için bir şey yapamıyorlar." dedi Kerem. "Polise mi gittin?" Benim niye haberim yoktu?

"Evet." dedi sadece. "Sizi tehdit ettiklerini nasıl ispatlayamıyorlar? Kağıtlar var ya." dedi Göktuğ. "Ama bu kağıtları bizim yazmadığımız ne malum." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Biz niye kendimizi tehdit edelim?" dedi Nisa. "Bunu polisler nereden bilecek ama? Her gün adamlara bir sürü böyle saçma sapan olay geliyor. İspatlayacak bir şey olmadığı için olaya bakamıyorlar."

"Tamam ama size bıçakla saldırdılar." dedi Yunus.

"Ama kamera kaydı falan yok." dedi Kerem. Onlar da daha fazla zorlamadı. Kısaca polis bir şey yapamıyor."

 

Rahatlamıştım biraz onlarla konuştuğum için.

Ama içimde yine de bir şeyler vardı.

Bilmiyorum, korkuyordum işte.

Kerem bunu anlamış gibi elimi tuttu.

"Korkma tamam mı?" diye fısıldadı.

Diğerleri çoktan başka konuya geçmişlerdi bile.

Yavaşça başımı salladım.

 

"Sence neden Fırat?" dedim Kerem'e.

"Bilmiyorum. Ama belki onu sevmiyordur, ya da sadece tesadüftür. Senin zarar vermen için birini seçmiştir, bu da tesadüfen Fırat olmuştur" dedi.

"Olabilir "

 

Bu işin altından bir iş çıkacak gibi ama.

Hayırlısı.

 

Çıkışta evden eşyalarımızı alıp direk spor salonuna gelmiştik.

Aynı kıyafetlerimi giydim.

Saçımı da bağladım ve içeri geçtim.

Kerem beni bekliyordu.

"Hadi başlayalım"

 

Yine dün ki gibi koşu bandından başlamıştık.

Bir süre sonra şınav ve mekiğe geçtik.

Bu sefer biraz daha fazla çekmiştim.

Sonrasında kum torbasında biraz yumruk çalıştım.

Çok yorulmuştum.

Yere oturup biraz dinlenmeye başladım.

"Devam edelim mi?" dedi kerem.

Başımı sallayıp ayağa kalktım.

 

"Şimdi ellerime yumruk atmaya başla. Ben sana hangisine vuracağını söyleyeceğim."

Başladık.

Yaklaşık 15 dakika devam ettikten sonra reflekslerimi geliştirmek için alıştırmaya başladık.

Kerem bana vuruyordu ve ben kurtulmaya çalışıyordum.

"Reflekslerin gerçekten iyi. Açıkçası bu kadar hızlı gelişmeni beklemiyordum " dedi bir yumruk daha savururken.

Ondan da kurtuldum.

"Ee ne sandınız kerem bey? Yakında sizi de dövmeye başlarsam şaşırmayın" dedim gülerek ve bir yumruktan daha kaçtım.

"Bak sen. Yalnız o sıkar biraz"

"Pardon? " dedim gülerek ve tekrar kaçtım.

"Beni diyorum, dövemezsin" dedi sırıtarak ve bir yumruk daha attı.

"Emin misin?" dedim.

 

"Kesinlikle " dedi ve bir yumruk daha savurdu ama bu sefer farklı bir şey yaptım.

Yumruğunu üstten atınca eğilerek kurtuldum ve hızla karnına bir yumruk attım.

Bunu beklemediği için kendini koruyamadı ve geriye sendeledi .

"Ne diyordun canım?" dedim sırıtarak.

"Oha, açıkçası bunu beklemiyordum. Çabuk öğreniyorsun" dedi gülümseyerek.

 

"Öğretmenimiz iyi" diyerek bir yumruktan daha kaçtım.

 

"Gerçekten dayanamıyorum artık" dedim nefes nefese.

Çok yorulmuştum ve terlemiştim.

"Bencede yeter. Bir duş alıp gidelim" dediğinde başımı salladım ve arkamı döndüm.

"Gel birlikte alalım" dediğinde gülümseyerek peşinden ilerledim.

 

Suyu açıp hızla tişörtünü çıkardı. Elimden tutup beni de suyun altına soktu.

Islanmaya başlamıştık.

Gülümseyerek birbirimize bakıyorduk.

Az sonra ellerini yüzüme koydu ve alnını alnıma yasladı.

Nefesini hissetmeye başladım.

Yavaşça aradaki mesafeyi kapattım ve dudaklarımızı birleştirdim.

Anında karşılık verdi.

Yavaş başlamıştık çünkü hızlanmaya halim yoktu.

 

Dudaklarımızı yavaşça ayırdım ve alnımı alnına yasladım.

 

"İleri gitmeyelim lütfen. Gerçekten çok yorgunum" dedim sessizce.

Gülümseyerek başını salladı.

"Eve gidince bir masaj yapıyım sana" dediğinde gülümseyerek ona baktım.

"Çok iyi olur" dedim.

 

Az sonra suyun altından çıktık ve hazırlandık.

Yolda giderken aklıma gelen şeyle Kerem'e döndüm.

"Kerem bir benim eve uğrasak olur mu?"

"Olur, Niye?" dedi.

"Ya ben merak ediyorum. Bir bakalım ne var ne yok. " dediğimde bana döndü.

"Tamam güzelim, için rahat edecekse bakalım" dediğinde gülümseyerek yaklaştım ve yanağına bir öpücük kondurdum.

 

Araba evin önünde durduğunda indik.

"İçeri girecek misin?" dedi.

"Hayır. Mutfağın camı genelde açık olur. Şanslıysak oradan görebilirim" diyip mutfak tarafına doğru yürüdüm.

O da arkamdan geliyordu.

Camın önünde durduğumuzda başımı uzatıp içeri baktım.

İkisi de salonda koltukta oturuyordu.

Annemin karnı şişmişti biraz.

Gülümseyerek Kerem'e döndüm.

"Gidelim mi?" dediğimde başını salladı.

 

Arabayı çalıştırmadan bana döndü.

"Rahatladın mı şimdi?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

"Teşekkür ederim"

"Teşekküre gerek yok gülüm. " dedi ve arabayı çalıştırdı.

 

Yol boyunca onu izledim.

O güzel yüzünü...

O güzel kalbini...

O mükemmel kişiliğini...

Herşeyi o kadar güzel, o kadar özeldi ki...

Hayran kalıyordum.

Şaşırıyordum bazen.

Bu kadar harika biri beni nasıl sevebilir?

Ben bu adamı hakedecek ne yaptım acaba?

 

Ama ne yaptıysam, iyi ki yapmışım.

Çünkü bu adamla çok mutluydum.

Ve çok seviyordum.

Hem de öyle böyle değil...

 

Bölüm : 29.12.2024 11:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş