Annem yerde acı içinde kıvranıyordu ve ben duruyordum.
Olayın farkına vardığımda kendime geldim ve hemen yanına gittim.
"Anne! Anne iyi misin?" dedim ama cevap veremiyordu.
Hemen ambulansı aradım. O gelene kadar annemin yanında durdum.
Ne olduğunu hala anlamamıştım.
Ama o zaman suyu gelmesi gerekmiyor muydu?
Hastaneye geldiğimizde annemi bir odaya aldılar. Henüz bir şey söylemediler bana.
Belki de kardeşim geliyor ve haberim bile yok benim.
Kapının önünde bir oraya bir buraya gidip geliyordum.
"Efendim?" dedim. Sesim nefes nefeseydi çünkü heyecanlıydım, gergindim.
"Dışarı çıkmak için aramıştım ama sen iyi misin? Neredesin?"
"Ne?! Noldu bir şey mi oldu? İyi misin?!"
"Ben iyiyim ama annem... Evde bir anda sancısı tuttu. Bebek mi doğuyor yoksa başka bir şey mi bilmiyorum. Doğum için henüz erken ama belki erken doğumdur bilmiyorum. "
"Korkma dur sakin ol. Hangi hastanedesin? Geliyim mi?"
"Hayır hayır senin sesin iyi gelmiyor. Konum at geliyorum hemen. Kerem'e haber verdin mi?"
"Tamam o zaman, kerem'e de söyleyim geliyorum. Korkma sen de tamam mı, bir şey olmaz merak etme"
Telefonu kapattığımda ellerimin titrediğini farkettim.
Kötü bir şey olmasından korkuyordum.
Erken doğumsa kötü, çünkü bu ikisine de zarar verebilir.
Ama eğer doğum değilse de kötü, çünkü annem çok acı çekiyordu.
Biri de çıkıp bir şey demiyor ki!
Az sonra içeriden hemşire çıktı.
"Merhaba, hastanın yakını siz misiniz?"
"Evet, ne oldu anneme?" dedim endişeyle.
"Endişelenecek bir şey yok. Doğum yaklaştığı için sancıları başlamış, normal bir durum."
"Şu an değil, uyandığı zaman size haber veririz. Geçmiş olsun" diyip gitti.
Neyseki kötü bir şey değilmiş.
Biraz sonra Nisa ve kerem geldi.
"İyi misin?" dediğinde başımı salladım.
Geri çekilince Kerem'e döndüm ve sımsıkı sarıldım.
İşte şimdi daha da rahatladım.
"Ne oldu bir şey dediler mi?" dedi Nisa.
"Doğum yaklaştığı için normalmiş. Bir şey yokmuş" dedim.
"Oh çok şükür. Bak sana bir şey olmayacak demiştim." dediğinde gülümsedim.
"İyisin demi bak. Bir rengin atmış" dedi Nisa.
"İyiyim" dediğimde sesim titremişti.
Gözlerimin dolduğunu hissettim.
"Sen iyi değilsin. Kahve falan alıyım mı?" dedi.
"Var var, siz bekleyin ben kahve alıp geliyorum" diyip aşağı indi.
Kerem'e dönmeden koltuğa oturdum.
Bana bakıyordu ama ona dönmemiştim.
"İyi değilsin" dedi ve elini elimin üzerine koydu.
"Çok korktum. Onu o halde görünce çok korktum" diye fısıldadım.
"Korkma, bir şey olmamış bak" dedi.
Gülümseyerek kollarımı boynuna doladım. Sımsıkı sarıldım.
"Bana niye haber vermedin?" dedi.
"Bilmiyorum, o an aklımda değildi. Hastaneye gelince arayacaktım ama... Kerem her şeyime koşuyorsun zaten, o yüzden aramadım" dediğimde kaşları çatıldı.
"Tabi ki her şeyine koşacağım, her şeyinde yanında olacağım Zeynep. Bir daha bana haber ver lütfen"
Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından burnumu boynuna sürttüm. Kokusunu içime çektim. Rahatlatıyordu beni.
Ardından geri çekildim. Biri görebilirdi.
Nisa geldi ve kahveleri verdi.
Kahveleri içtikten sonra hemşire geldi.
"Anneniz uyandı, kısa süre görebilirsiniz" dediğinde hemen ayağa kalktım.
İçeri girdiğimde annemin koluna serum takılı yattığını gördüm. Beni görünce gülümsedi.
"Ben iyiyim sen nasılsın? Korkmuştun?"
"Çok korktum. Neyseki bir şey yokmuş" dedim.
"Bu arada az önce aklıma bebek için bir isim geldi." dediğinde heyecanlandım. "Ne?"
"Beyza. Babaanneni çok sevdiğini biliyorum, bu yüzden Beyza güzel olur diye düşündüm. Sence?"
Söyledikleriyle gözlerim doldu. Bu şekilde düşünmesi çok hoştu. "Çok güzel olur." dedim sessizce.
"Bu arada birazdan teyzen gelecek. Ben birkaç gün burada kalacakmışım. Sen eve geç bekleme" dedi.
"Hayır burada kalacağım bende. Seni bırakmam"
"Okulun var, eve git sen. İyiyim ben"
"Hayır, eve gitmeni istiyorum. Okulunu aksatma, Allah izin verirse üniversiteye gideceksin. Çalış, okuluna git" dedi.
"Peki tamam. Ama bir şey olursa mutlaka haber verin" dedim.
"Bu kadar yeterli, hastanın dinlenmesi lazım" dedi.
Başımı sallayıp odadan çıktım.
Kerem ve Nisa bana döndü. "İyi mi?" dedi Nisa. "Çok iyi. Hatta kardeşime isim bile bulmuş. Beyza, babaannemin ismi." dediğimde Nisa sevinçle bana sarıldı. "Çok güzel Beyza ismi, çok güzel düşünmüş."
Geri .ekildikten sonra Kerem sarıldı. "Demek baldızımın ismi Beyza." dediğinde gülerek geri çekildim. Utanmıştım. Baldız?
"Hadi gidelim. Teyzem gelecekmiş, annem eve gitmemi söyledi" dedim.
"Tamam, ben bırakıyım ikinizi de" dedi kerem ve hastaneden çıktık.
Nisa'yı bıraktıktan sonra benim evimin önüne geldik.
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim " dedim.
"Her zaman yanındayım. Ama bir dahakine haber verirsen sevinirim " dedi gülümseyerek.
Elimi yanağına koydum, yüzünü yüzüme yaklaştırdım. Yavaşça dudaklarımızı birleştirdim ve yumuşak bir öpücük kondurdum.
"Yalnız kalma. Hala tehdit ediliyorsun" dediğinde hatırladım.
"Gelsene" dedim evi başımla göstererek.
"Neyse çok ısrar ettin, geliyim bari" dedi gülerek.
Eve girdik ve odama çıktık. Hemen üzerimi değiştirdim. Saate baktığımda 11 olmuştu.
"Tamam yatalım" dedi kerem ve tişörtünü çıkarıp yatağa uzandı. Yanında uzandım ve ona döndüm.
Gözlerini izleyerek uykuya daldım.
Sabah alarm sesiyle uyanıp hazırlanmıştık. Otobüse binip okula geldik.
Sınıfa girince hemen yerimize geçtik.
Sınıfa nöbetçi hoca geldiğinde hocamızın gelmediğini söyledi. Ders boştu yani.
Test kitabımı çıkarıp fizik çalışmaya karar verdim. Sınav yaklaşıyordu ve ben baya aksatmıştım.
"Çöz sen" dedi umursamaz şekilde.
"Kerem sende çözeceksin. Sınav yaklaşıyor ve biz bir süredir doğru düzgün çalışmıyoruz." dedim.
"Sınavı pek takmıyorum açıkçası. Puanım düşük olursa özel üniversiteye giderim" dediğinde şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalktı. Kırıldığımı hissetmiştim.
Ama haklıydı. Niye özele gitmek varken benimle okumak istesin ki?
Bir an bunun hayalini kurduğum için içimden kendime sövmeye başladım.
"Peki" dedim sessizce ve önüme döndüm.
Onu düşünmemeye çalışarak teste odaklandım.
Zil çaldığında cevapları kontrol ettim. 40 dakikada 25 soru çözmüştüm. Normalde daha fazla çözüyordum ama hem uzun süredir çalışmadığım için, hem de kerem'in dediğini düşündüğüm için fazla odaklanamamıştım. Yine de fena değildi.
"Ben sabah kahvaltı yapmadım, bir poğaça alacağım. Kantine inelim mi?" dedi Nisa.
Başımı sallayıp onayladım ve ayağa kalktım. Beraber kantine indik.
Sırada beklerken Nisa bana bakıyordu.
"Asıl sana ne oldu? Canın mı sıkkın?" dedi.
"Bir şey olmadı" dedim gözlerimi kaçırarak.
"Seni kaç yıldır tanıyorum Zeynep. Söyle hadi ne oldu?" dedi.
"Kerem'e biraz canım sıkıldı" dedim.
"Ben bizimle ilgili hayal kuruyordum tamam mı? Bunlardan en çok istediklerimden biri hep beraber aynı üniversiteye gitmek. Sizinle ayrılmak istemiyorum." dedim.
"Evet ama Kerem öyle düşünmüyor sanırım. Sabah mesela test çözelim dedim ona, ama o sınavı umursamadığını söyledi. Eğer puanı az olursa özele gidermiş" dedim.
"Peki senin bu düşünceni biliyor mu?" dedi.
"Geçenlerde lafı geçmişti, söylemiştim ona. Yani onun böyle bir düşüncesi yok Nisa, umrunda bile değil" dedim.
"Öyle düşünme, tabi ki seninle aynı üniversiteye gitmek istiyordur" dedi.
"Hayır Nisa, ne dersen de. Farkındayım her şeyin" dediğimde sustu. O da farkındaydı çünkü, kerem'in umrunda bile değildi.
Kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.
"Asma yüzünü, istersen Kerem'le konuşuyum" dediğinde hızla ona döndüm.
"Hayır, sakın. Ben böyle istiyorum diye onun da aynı şeyi istemesi gerekmiyor. Hem özel üniversiteyi herkes ister. Belki de onun için daha iyi olur" dedim.
Sıra bize gelince poğaçayı aldı ve sınıfa çıktık.
"Hadi herkes test çözsün. Bakın hepimiz aksatıyoruz dersleri, ama ben aynı üniversiteye gitmek istiyorum. Hepimiz çalışıp beraber okusak güzel olmaz mı?" dediğinde gülümsedim. Benim için söylüyordu.
Yunus "Gerçekten aynı üniversiteye gitsek güzel olur" dediğinde bade'de ona katıldı.
Göktuğ "Bence bu biraz zor" dedi.
"Hayır zor değil, hepimizin dersleri neredeyse aynı. Hepimiz çok çalışırsak yakın puanlar alabiliriz. İstersek yapamayacağımız bir şey yok" dedim gülümseyerek.
"İyi tamam, sizi mi kıracağım?" diyip test kitabını çıkardı Göktuğ.
Yunus ve bade çözmeye başlamıştı bile.
"Hadi bizde çalışalım sevgilim" diyip önüne döndü Mustafa.
Nisa bana göz kırpıp önüne döndü.
"Çalışacak mısın?" dedim umutla.
"Canım istemiyor güzelim, sen çalış. " dediğinde başımı sallayıp önüme döndüm.
Öğle arasına gelmiştik. Kantinde hep birlikte test çözüyorduk. Birlikte okuma fikri hepimizi gaza getirmişti. Kerem birkaç soru çözüp telefonuna bakmaya başladı. Onu önemsememeye çalışıyordum.
Biraz sonra tuvalete gitmek için ayağa kalktım.
"Tuvalete" dedim yüzüne bakmadan ve hızla yürüdüm.
Ona kızmam doğru değildi, özele gitmesi gerçekten iyi olurdu ama yine de kırılmıştım.
İlk kattaki tuvalet çok dolu olduğu için üçüncü kattaki tuvalete çıkmak zorunda kalmıştım.
Tuvaletten çıkacakken arkamda Cemre ve Hazal'ı gördüm. Bir şey demeden geçecekken cemre omzumdan itti.
"Asıl sana noluyor? Kerem'le olan samimiyetiniz canımı sıkıyor artık" dediğinde Hazal ve bir kız kollarımdan tuttu. Diğer kızın, Kerem'den defter isteyen kız olduğunu farkettim. Cemre ile birlik mi olmuştu? Tam bir aptal.
Kollarımdan tutup beni bir sandalyeye oturttular ve hemen ağzımı bantladılar.
Yerimde tepinmeye başlamıştım ama çoktan kollarımı arkadan bağlamışlardı. Neredeyse yere düşecektim ama direnmeye devam ettim.
Ayaklarımı da bağlayınca beni bıraktılar ve karşıma geçtiler.
"Bir daha Kerem'e yakın olduğunu görmeyim" dedi Cemre.
Ardından sandaleyeyi sürükleyerek beni tuvalet kabinlerinden sonuncusuna soktular ve kapıyı da yarım kapatıp gittiler.
Bağırmaya çalışıyordum ama sesim boğuk çıkıyordu. Kimse de yoktu.
Direnmeyi bıraktım çünkü sandalye nerdeyse düşecekti.
Malesef birinin gelmesini bekleyecektim.
Yaklaşık 15 dakikadır bu haldeydim. Çok bunalmıştım, çok havasızdı.
Az sonra birinin sesini duydum. Sanırım tuvalete gelmişti.
Ses çıkarmaya çalıştım ama pek beceremedim.
Kerem bu. Kapının dışında bekliyor sanırım.
"Zeynep!" diye seslendi tekrar nisa.
İlk kapıyı açtığını hissettim. Yerimden kıpırdamıyordum çünkü sandalye düşebilirdi. Ses de çıkaramıyordum.
Ardından bu kapıya geldi. Hafifçe araladı. Beni görünce şokla ağzını kapattı.
"Burada, gel" dedi Kerem'e ve hemen yanıma girdi.
Kerem de gelince bana baktı ve şaşkınlıkla tuvalete girdi. Küçücük tuvalette 3 kişi sıkıştık.
"Noldu?" dedi hemen ve arkama geçti, ellerimi açtı. Nisa da ayaklarımı açmaya çalışıyordu.
Nisa açtı, kerem de ellerimi çözünce önüme geldi ve ağzımdaki bantı yavaşça çıkardı.
Derin nefesler almaya çalışırken acıyan bileğimi ovdum. O sırada kerem ellerini yüzüme koydu ama ben ona bakmadım.
Ayağa kalktım ve tuvaletten çıktım. Hemen yüzümü yıkadım.
Hala bana bakıyorlardı, bir şey dememi bekliyorlardı.
"Ne? O mu yaptı? Şimdi onu gebertirim" diyip öne atıldı Nisa ama kolundan tuttum.
"Dur, değmez bırak. Umrumda değil. Siz niye gelmiştiniz?" dedim.
Kerem'e bakmamaya çalışıyordum.
"Sen geç kalınca bakmaya geldik. Alt tuvalette yoktun, endişelendik biraz. Cemre niye böyle bir şey yaptı? Hem yanında kim vardı?" dedi Nisa.
"Hazal ve bir kız. Cemre işte, niye yaptığı umrumda bile değil" dedim hala bileğimi ovarken.
Kerem'in gözleri bileğime kaydı, ardından gözlerime çıktı.
Bir şey diyecekti ama sanırım Nisa var diye konuşmuyordu. Tekrar Nisa'ya döndüm.
"İyisin değil mi? Başka bir şey yaptılar mı?" dedi.
"Hayır, iyiyim zaten. Hadi gidelim zil çalacak " dedim. Hep birlikte çıkınca kerem kolumu tuttu.
Nisa sınıfa ilerleyince kerem de beni boş bir sınıfa soktu.
Sırtımı kapıya yaslayıp ona döndüm.
"Benim yüzümden yaptı değil mi?" dedi.
"Cemre'nin yaptıkları için kendini suçlama" dedim.
Yaklaşıp bileğimi eline aldı ve baktı. Ardından yavaşça öptü ve ovmaya başladı.
Elimi çekip "Hadi gidelim" diyip arkamı dönmüştüm ki beni kendine çevirdi.
"Noldu?" dedi kaşlarını çatarak.
"Bir şey olmadı, ders başlayacak" diyip hareketlenmiştim ki daha da yaklaştı ve elini iki yanıma koyarak aradaki mesafeyi azalttı.
Nefesi hafiften yüzüme vuruyordu.
"Bana kırgınsın" dediğinde gözlerimi kaçırdım.
Çenemden tutup kendine çevirdi yüzümü.
"Kaçırma gözlerini, gizleme benden. O güzel gözleri görmek istiyorum" dedi sessizce. Artık gözlerimi istesem de kaçıramazdım zaten.
"Ne yaptım? Kırgınsın bana farkındayım" dedi.
Ağzımı açtım ama tekrar kapattım.
"Bir şey olmadı, sadece" diyip sustum.
"Sadece?" dedi devamını getirmemi istediğini belli ederek.
"Bilmiyorum kerem, önemsiz bir şey zaten" dedim.
"Senin canını sıktığına göre önemsiz değil. Söyle" dedi.
"Üniversite hakkındaki düşüncelerin biraz canımı sıkmıştı ama düşününce aslında haklısın. Zil çalacak hadi gidelim" diyip hareket ettiğimde daha da üstüme geldi . Kapıya yapışmıştım resmen.
"Hangi düşüncem canını sıktı, anlamadım?" dedi.
Gözlerimi kaçırarak cevap verdim.
"Hani dedin ya, puanım yetmezse bile özele giderim diye, ondan" dedim sessizce.
"Hala anlayamadım. Bunda canını sıkan taraf ne?" dediğinde yüzüne baktım. Gerçekten farkında değil miydi?
"Kerem ben sana birlikte çalışalım diyorum, aynı üniversiteye gitmek için hayal kuruyorum, sen özele giderim diyorsun, umrunda bile değil. Neyse, özele gitmen iyi olur zaten senin için, o yüzden sorun yok" dedim gözlerimi kaçırarak.
Tekrar yüzümü kendisine çevirdi.
"Tabi ki seninle aynı üniversiteye gitmek isterim. Bunun özeli istememle ne alakası var?" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Gerçekten anlamıyor muydu?
"Kerem benim özele gitme şansım yok farkındasın değil mi? Sadece burslu gidebilirim, o da çok zor zaten" dediğimde anladığını belli ederek bana baktı.
"Ben böyle düşünmemiştim. Gerçekten özür dilerim. Tabiki seninle aynı üniversiteye gitmek istiyorum Zeynep, senden ayrılmak istemem zaten. Ben bunu düşünemedim, seni kırdığımın farkında değildim" dediğinde gözlerimi kaçırdım tekrar.
"Hayır, özele gitmek senin için daha iyi olur" dedim.
Elini çeneme koyup gözlerine bakmamı sağladı tekrar.
"S*kerim özelini. Ben seninle okumak istiyorum, senden ayrı bir hayalim olamaz benim. " diye fısıldadı.
"Gül şöyle. Bir daha gözlerini de kaçırma benden" dediğinde nefesi yüzüme geliyordu.
"Sorun yok değil mi?" dediğinde ellerimi yüzüne koydum ve hızla dudaklarımızı birleştirdim.
"Uzun zamandır öpmediğimi farkettim, özledim" diyip tekrar birleştirdim.
"Derse girmesek" dedi sırıtarak.
"Olmaz öyle , girmemiz gerek" dedim. Uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük daha kondurup sınıftan çıktım. Arkamdan geliyordu.
Eve gelince bir şeyler atıştırdım. Kerem de akşam bana gelecekti, yalnız kalmamı istemiyordu.
Biraz oturduktan sonra ödevlerimi yapmaya başladım.
Bir anda boynuma kondurulan öpücükle yerimde sıçradım. Kerem sırıtarak bana bakıyordu.
"Ne zaman geldin?" dedim gülümseyerek.
"Şimdi geldim. Seslendim ama duymadın, bende öpüyüm dedim" dedi sırıtarak.
"İyi demişsin" diyip ayağa kalktım ve ona yaklaştım.
Ellerimi ensesine koyup kendime çektim ve yavaşça dudaklarımızı birleştirdim.
Birkaç saniye sonra geri çekildim. "Aç mısın?" dedim.
"Tamam, ödevleri yapalım mı?" dediğimde gülümseyerek başını salladı ve masama geçtik. Azdı zaten ödevimiz.
Yaklaşık 1 saat sonra bitirdik ve yatağa geçtik.
Kerem sırtını yatağın başlığına yaslamıştı, bende sırtımı göğsüne yaslamıştım. Kollarını karnıma sardı ve çenesini omzuma koydu.
Ellerimi ellerinin üzerine koydum.
Dudakları yavaşça omzuma dokundu. Oradan boynuma ilerledi. Küçük öpücükleri vardı.
Şakağıma çıktı, ardından dudaklarıma ilerledi. Başımı hafifçe yana çevirip dudaklarımızı birleştirmesine izin verdim. Az sonra yavaşça ayrıldım.
"Duşa girmem lazım benim" diyip geri çekildim.
"Bende geliyim mi?" dedi sırıtarak.
"Gerçekten banyo yapmam lazım ama" dediğimde ayağa kalktı.
"Tamam, yaparız. İç çamaşırınla durabilirsin" dediğinde başımı iki yana salladım.
"Sınıfta s*viştiğimizde göreceğimi gördüm zaten" dediğinde utanarak gözlerimi devirdim.
"Suyu ayarlıyorum" diyip banyoya girdi.
Gülerek altımdaki pantolonu çıkardım ve kısa, ince, gecelikli şortlarımdan giydim. Onun yanında çamaşırımla duracak değildim. Üzerimdeki zaten askılıydı.
Yavaşça banyoya girdiğimde kerem bana baktı. Elini uzattı, tuttum ve karşısına geçtim. Tişörtünü çıkarıp dışarı attı, bana bakınca başımı iki yana salladım. Utanıyordum.
Bir şey demeden kapıyı kapattı ve bana döndü. Ilık su başımızdan aşağı akıyordu. Ellerini belime koyup beni sertçe kendine çekti. Ellerim omuzlarını buldu. İkimizde suyun altındaydık.
"Sana dokunmayı özledim" diye fısıldadı dudaklarıma doğru.
"Bana dokunmanı özledim" diye fısıldayıp dudaklarımızı birleştirdim.
Fazlasıyla uzun bir süre yakınlaştıktan sonra geri çekildim.
"Beni hasta ediyorsun" diye fısıldadı.
"Çıkıyorum, giyin gel" dedi gülümseyerek. Gözleri göğüslerime kayınca "Kerem!" dedim gülerek. Sırıtarak çıktı banyodan. Beni utandırmak için yapıyordu.
Giyinip çıktım banyodan. Kerem yatakta telefonuna bakıyordu. Beni görünce telefonu bıraktı ve gülümseyerek bana döndü.
Yanına gittiğimde elimden tuttu ve beni yanına oturttu. "Saçlarını kurut, hasta olursun" dedi.
"Getir de ben kurutuyum" dediğinde heyecanla kurutma makinesi getirdim ve ona verdim. Yatağın yanındaki fişe taktı ve bana döndü. Arkamı döndüm. Ardından yavaşça saçlarımı kurutmaya başladı. Yavaşça okşayarak kurutuyordu. Ben de karşıdaki aynadan bizi izliyordum. Güzeldik, gerçekten çok güzeldik.
Az sonra makineyi kapattı ve saçlarımı taramaya başladı. Bitirince başını belime kadar gelen saçlarıma yaklaştırdı, kokladığını hissettim.
"Saçlarını sakın kesme, çok seviyorum" diye fısıldadı. "Tamam" dedim sessizce. "Söz ver" dedi.
"Söz veriyorum Kerem, sen yanımdayken saçlarımı asla kesmeyeceğim" dedim.
Ardından gülümseyerek ona döndüm ve sıkıca sarıldım. Saçlarımı yine kokladığını hissettim.
"Uyuyalım mı?" diyerek geri çekildim. "Olur" dedi ve yatağa uzandı. Bende yanına uzandım, yaklaşıp başımı göğsüne koydum ve kokusuyla uykuya daldım.
Çalan telefonumla gözlerimi açtım. Nisa arıyordu. Saate baktığımda geç kaldığımızı farkettim. Kerem de uyanmaya başlamıştı. Hemen telefonu açtım.
"Alo? Nerdesin sen? Uyuya mı kaldın?" dedi.
"Evet, uyuyakalmışız" dedim. Kerem de bana bakıyordu yattığı yerden.
"Uyuyakalmışız derken? Ha siz birlikte... Ne yaptıysanız artık ikiniz de uyumuşsunuz. Neyse canım siz uyumaya devam edin. Hadi öpüyorum" dedi.
"Nisa!" diye uyaracağım sırada telefonu kapattı.
Kerem'e döndüm. "Geç mi kalmışız?" dediğinde başımı salladım.
Kolumdan tutup beni tekrar yatağa yatırdı.
"Gitmeyelim bugün, geç kalmışız zaten. Beraber olalım. Ders çalışırız, eğleniriz. Uzun zamandır birlikte takılmıyoruz" dediğinde tereddütte kalmıştım.
"Okula gidince bir şey anlamıyoruz zaten. Gitmeyelim" dedi çocuk gibi.
Gülümseyerek yanağına öpücük kondurdum.
"İstemiyorsan gitmeyiz" dediğimde o da gülümsedi ve uzanıp dudaklarımızı birleştirdi.
Geri çekildiğinde nefes nefese telefonu aldım. Annem arıyordu. Nefesimi düzene soktuktan sonra telefonu açtım. Kerem yatağa uzanmış bana bakıyordu. Sütyenimle olmam beni utandırmıştı.
Kerem'in yanında anne kelimesini çok kullanmamaya çalışıyordum.
"Ben ne yapıyorsun diye aramıştım. Yarın eve geleceğim, onu haber verecektim" dedi.
"Ben iyiyim, beni merak etme." dedim.
"Tamam, bir sorun olursa bana haber ver. Yarın sabah görüşürüz" dedi.
Telefonu kapatınca Kerem'e döndüm. Gülümseyerek bana bakıyordu.
"Hiç. Sen gülünce benim de gülesim geliyor" dediğinde gülerek eğildim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurup ayağa kalktım.
"Kahvaltı hazırlıyorum" diyip kapıya yönelmiştim ki dediğiyle durdum.
"Böyle mi duracaksın? Benim için hava hoş ama üşüyebilirsin" dediğinde kaşlarımı çatarak üzerime baktım. Sütyenle olduğumu unutmuştum. Utandım.
Yüzüne bakmadan hemen yerdeki tişörtü alıp giydim. Güldüğünü duydum ama bakmadım. Hızla aşağı indim.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra biraz film izledik. Ardından sınavlara çalıştık beraber. Öğlen olmuştu çoktan. Biraz sohbet ettik, tekrar film izledik, tekrar ders çalıştık. Bazı şeyleri hep tekrarladık ama onunla birlikte yaptığımız için hiç sıkılmamıştım.
Saat 8 olmuştu. Kerem beni bir yere götüreceğini, rahat bir şeyler giymem gerektiğini söyleyip gitmişti.
Altıma siyah kot pantolon, üzerime mavi sweat giymiştim. Saçlarımı da açık bıraktım. Yarım saat sonra Kerem geldi.
Arabaya binince uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Hatırlıyor musun seni doğum gününde bir yere götürmüştüm, yıldızları izlemiştik. Oraya götürecektim. Ama istersen başka yere de gidebiliriz tabi ki"
"Cidden mi? Oraya gidelim, Kerem çok güzel düşünmüşsün. Özlemiştim orayı" dediğimde gülümseyerek arabayı çalıştırdı.
"Sende tak" dediğimde taktı ve araba hareket etti.
Geldiğimizde onunda yardımıyla çıkmıştık. Yere uzandı yavaşça. Kollarını başının altında birleştirdi. Ben de yanına uzandım. Yıldızlar çok güzeldi. Kimse yoktu. Hafif rüzgar vardı. Ve yanımda Kerem...
Şu an o kadar mutlu, o kadar huzurluydum ki...
Gülümseyerek Kerem'e döndüm. O da bana döndü.
"Teşekkür ederim" diye fısıldadım.
"Asıl ben sana teşekkür ederim. Sen yıldızları izlemek için buraya geliyorsun ama ben senin sayende her gün en güzel yıldızı izliyorum" dedi gülümseyerek.
Hafifçe doğrulup dirseğini yere yasladı, başını da eline. Üzerime eğildi hafifçe. Uzanıp dudaklarımızı birleştirdi.
Sanki sözlü teşekkürü yetmemiş gibi, dudaklarıyla da teşekkür etmeye çalışıyordu.
"Çok seviyorum seni" diye fısıldadı.
O an söylemek istedim. Ama korktum. Neden bilmiyorum ama bunu her söylemek istediğimde içimden bir ses söyleme diyordu bana. Bekle, acele etme...
Cevap olarak dudaklarına küçük bir öpücük daha kondurdum.
"Üşümüşsün, gidelim mi?" dedi.
"Hayır biraz daha izlemek istiyorum" dedim.
"Ama ben senin hasta olmanı istemiyorum. Başka zaman bir daha getiririm seni" dediğinde başımla onayladım. Ayağa kalktık. Kolunu omzuma attı ve arabaya ilerledik.
Geldiğimizde hemen üzerimi değiştirdim ve kerem'in yanına uzandım. Kokusuyla uykuya daldım.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra salona geçmiştik. Ev sıcak olduğu için üzerimde kerem'in tişörtlerinden vardı. İkimiz de sessizce oturuyorduk. Ben kanepeye uzanmıştım ama kerem oturuyordu yanımda. Sıkılmıştım.
Ardından aklına bir şey gelmiş gibi sırıtarak bana yaklaştı. Bir bacağını bacaklarımın arasına koydu ve üzerime eğildi.
"Canının sıkıntısını alabilirim" diye fısıldayıp dudaklarımızı birleştirdi. Bunu bekliyormuş gibi hemen karşılık verdim.
Dayanamayacaktım, o kadar çok yakınlaşmıştık ki kendimi tutamayacaktım.
"Şu an seni istiyorum. Her zerreni hissetmek istiyorum, bana dokunmanı istiyorum. Kerem neden bilmiyorum ama seni istiyorum" diye fısıldadım dudaklarına.
"Bende seni istiyorum. Her zerrene dokunmak, bedeninin her yerini öpmek istiyorum. Zeynep neden bilmiyorum ama seni istiyorum" diye fısıldadı dudaklarıma.
Hiç beklemeden pantolonunun düğmeyi açtım. Hafifçe doğruldu ve pantolonunu çıkardı. Sadece baksırıyla kalmıştı karşımda.
Yutkunarak dudaklarımızı birleştirdim.
Belki de şu an bir hataydı, belki de pişman olacaktım. Belki de çıkılmaz bir yola giriyorduk ve bu yolda ikimiz de yanacaktık. Ama umrumda değildi. Yanımda kerem olduktan sonra yanmaya da razıydım.
Ve ona aşık olduğumu bir kez daha fark ediyordum.
Neredeyse tamamen soyunmak üzereydik ama çalan zille duraksadı.
"Annem sanırım" dedim korkuyla.
"Açmasan?" dedi. Gözleri hala çok yoğun bakıyordu.
"Dışarıda bırakamam ya kerem" dedim gülerek. Son kez gülüşümden öptü.
"Bende devam etmek istiyorum ama malesef" dedim dudaklarına bakarak.
"Devam edelim o zaman" diye fısıldadı ve dudaklarımızı birleştirdi ama tekrar çalan zille geri çekildi.
Ben de gülerek kalktım hemen. O pantolonunu giyerken ben de dolaptan pantolon tişört çıkardım ve giymeye başladım. Kerem gülerek bana bakıyordu ama ben utanmaya başlamıştım. Az önce hiç utanmıyordum ama şu an utanmıştım.
Giydikten sonra aynanın karşısına geçtim ve hızlıca saçlarımı düzelttim.
"Sakın aşağı gelme" dedim Kerem'e ve koşarak kapıya gittim. Açınca annem içeri girdi.
"Hoşbuldum. Niye bu kadar geç açtın?"
"Şey, uyuyordum da yeni duydum" dedim.
"Kızardın mı sen?" dedi koltuğa oturarak.
"Ne?! Yo kızarmadım. Niye kızarıyım? Sıcak ondandır" dedim hızlıca.
"Acıkmaya başladım. Birazdan bir şeyler hazırlarım " dedi.
"Sen otur, ben hazırlarım. " dedim
"Sen yemek yapmayı biliyor musun?" dedi.
"Öğrenmek zorunda kaldım" dedim. Ortam gerilmesin diye "Neyse hazırlarım ben. Bu arada, Kerem'i çağırsam sorun olur mu?" dedim.
"Çağır güzel olur. Ama çağırmadan önce bir şey konuşmak istiyorum." dediğinde yanına oturdum.
"Bak kızım. Kerem'le veya bir başkasıyla birlikte olabilirsin tabiki. Reşit oldun artık. Sevgilin olacak, bir şeyler yapacaksın. Ama sadece uyarmak istiyorum. Çok fazla ileri gitmeyin. Bak ben bir hata yaptım, erken yaşta hamile kaldım. Sen yaşadıklarını biliyorsun. O zaman bunları düşünmemiştim tabi, sadece istiyordum ama sonradan farkına vardık ve pişman olduk. Eğer böyle bir şey yapmak istersen bile korun. Gerçekten çok zor bir durum" dedi. 'Anneler hisseder.' sözü doğruydu galiba.
"Haklısın, merak etme anne. Aklımın bir kenarında bulunacak bu" diyip yukarı çıktım.
Eğer annem gelmeseydi ve biz Kerem'le devam etseydik belki de sonuna gelecektik. O zaman bunları düşünmemiştim ama doğruydu.
Kendi yaşadıklarımı kendi çocuğuma yaşatamam.
Odaya girip kapıyı kapattım. Kerem yatağa oturmuş beni bekliyordu. Gözlerimi kaçırarak yanına gittim. Elimden tutup beni dizlerine yan oturttu.
"Utanıyor musun hala?" dedi sırıtarak.
"Utanma. Sakın bundan utanma. Hem çok güzeldi" diye fısıldadı.
Uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
"Annem yemeğe bekliyor seni" dedim.
"Ben buradayım zaten" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Biraz bekle, pencereden inip kapıyı çal. Ben de yemek hazırlayacağım" dedim.
"Tamam" dedi ve yanağımdan öpüp ayağa kalktı.
Arkamı dönmüştüm ki tekrar ona döndüm. Kollarımı boynuna doladım. "Bu arada, bencede çok güzeldi" diye fısıldadım kulağına ve dudaklarımızı birleştirdim.
Odadan çıktım ve mutfağa indim.
Tavuk sote yapacaktım. Malzemelerini çıkardım. Etleri doğradım.
O sırada çalan zille kapıya gittim. Kerem gelmişti.
"Aa sen mi geldin?" dedim alayla.
"Ne tesadüf demi?" dedi gülerek ve belime sarıldı. Hemen geri çekildim.
"Annem şurada, görebilir " diye fısıldadım. Başını sallayıp içeri girdi.
Annemle selamlaştıktan sonra ben mutfağa geçtim. Az sonra da kerem geldi.
"Yardım edilecek bir şey var mı?" dedi.
"Tek başına yorulma, bende bir şeyler yapıyım. Sofrayı kuruyum mu?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. O sofrayı kurarken ben de yemeği pişirdim. Yarım saat sonra hepimiz masadaydık. Sessizce yemekleri yiyorduk. Ardından ben bulaşıkları yıkadım ve Kerem'le birlikte odama çıktık.
"Kaldığımız yerden devam mı etsek?" dedi sırıtarak ve yaklaşmaya başladı ama ben hafifçe geriledim.
"Kerem ben, bir şey söyleyeceğim" dedim.
"Sakın pişman olduğunu söyleme" dedi korkarak.
"Hayır tabiki, pişman falan değilim. Seninle yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim, ama" diyip sustum. Ellerimi tuttu. "Ama?" dedi.
"Kerem korkuyorum. Az önce seni istiyordum, gerçekten istiyordum. Çok ilerledik, ve eğer annem gelmezse belki de sonuna gelecektik ama ben, korkuyorum sanırım. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum. " dedim sessizce.
Biraz daha yaklaştı, ellerimi okşamaya başladı.
"Korkma, istediğin zaman dururuz. Sonunu getirmek istemiyorsan hiçbir zaman getirmeyiz. Seninle sevişebiliriz, heryerini öpebilirim, her yerine her kıvrımına dokunabilirim. " diye fısıldadı dudaklarıma.
"Ama sonunu yapmayız istemezsen. Söz veriyorum, önümde tamamen çıplak da olsan" dedi sırıtarak.
"İstemediğin sürece o sonu yapmam. Soyarım, soyunurum. Ama o sonu yapmam. Bundan şüphen mi var?" dediğinde hızla başımı iki yana salladım.
"Hayır tabiki, sadece durduramazsak kendimizi diye korkuyorum " dedim.
Korkma, durdururuz. Bundan şüphen olmasın" dediğinde gülümsedim.
Elimi yanağına koydum ve alnımı alnına yasladım. Kokusunu içime çektim. Burnumu yavaşça burnuna sürttüm. Güldü.
"Seni çok seviyorum " diyip dudaklarımızı birleştirdi.
Bu sefer az önceki gibi *püşmüyorduk.
Daha sakin, daha yavaş, daha sevgi dolu.
Yanağını okşamaya devam ettim. Gülümseyerek gözlerine bakıyordum.
Uzanıp yanağını öptüm. Ardından sakallarının arasını öptüm.
Ardından kendime çekip sımsıkı sarıldım. Neden bilmiyorum ama bugün Kerem'e karşı ayrı bir sevgim vardı.
Annemin sesiyle ikimiz de aşağı indik.
"Kızım çayı bir demler misin?" dedi.
Başımı sallayıp mutfağa yöneldim.
Çayı demledikten sonra arkamı döndüğümde Kerem'i gördüm. Beni izliyordu. Gülümseyerek ben de tezgaha yaslandım ve ona baktım. Birbirimizi izlemeye devam ettik. Gözleri o kadar güzel ki, baktıkça bakasım geliyor.
Çayı içtikten sonra Kerem'le odamdaydık. Saat geç olmuştu.
"Gitmem lazım artık" diyip ayaklandı kerem.
Aşağı inince annemle de vedalaştı ve kapıya ilerledi. Ben de arkasından gittim. Kapıyı açıp geçti.
Geri çekildim. "İyi geceler" dedim gülümseyerek.
"En iyi geceler senin olsun güzelim" diyip gitti.
Odama çıktım ve Kerem'i düşünerek gözlerimi kapattım.
Sabah bir sesle gözlerimi açtım. Çığlık sesiyle. Annemin sesi bu!
Hızla yorganı attım ve yatak odasına gittim. Annem yatakta bağırıyordu. Yatak ıslanmıştı. Suyu mu gelmişti? Allah kahretsin ne yapacağım ben?!
O gelene kadar çanta hazırladım.
Ambulansın siren seslerini duyduğumda heyecanla anneme döndüm.
Allah kahretsin!4
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
5.09k Okunma |
310 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |