29. Bölüm

29. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Ölüm. Çoğumuz için korkutucu bir kelime. Açıkçası benim için değil. Ölmekten çok da korkan bir insan değilim. Ama benim için ölümün tek korkutucu yanı ani olması. Ne zaman, kimi bulacağı belli olmuyor. Benim önerim, bazı şeyleri ertelemeyin. Hatta hiçbir şeyi ertelemeyin. Mutluluğu ertelemeyin. Hayallerinizi ertelemeyin. Yapmak istediklerinizi ertelemeyin. Param olunca alırım, arabam olunca giderim, zamanım olunca yaparım, emin olunca söylerim... Ölüm beklemiyor. Zamanı da yeri de kimi alacağı da belli değil. Ölüm, sizin para biriktirmenizi, zaman bulmanızı, emin olmanızı beklemeyecek. Bu yüzden ertelemeyin. Yapmak mı istiyorsunuz? Yapın. Almak mı istiyorsunuz? Alın. Bir şey mi söylemek istiyorsunuz? Söyleyin. Hele de sevdiğiniz konusunda. Sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. Onunla olan hayallerinizi ertelemeyin. Ya ölüm gelirse? Ya aniden sevdiğinizi sizden alırsa? Siz 'Seni seviyorum.' diyemeden sevdiğiniz giderse?

Yapmayın. Beklemeyin. Ertelemeyin. Pişman olursunuz. Söylemek isteyip söylemedikleriniz içinizde kocaman bir yük olur. Hayalleriniz kabusa dönüşür. Bununla yaşamak çok zor. Bu yüzden bir şeyleri ertelemekten vazgeçin. Çünkü sizin ölümünüz ertelenmeyecek.

İçinizden geleni söyleyin. Sevdiğinize sevdiğinizi söyleyin, beklemeyin. Çünkü ölüm sizi beklemeyecek.

 

Gözlerim dolu dolu Nisa ve Yunus'a baktım. Şokla bana bakıyorlardı.

"Allah kahretsin " dedim sessizce.

"Zeynep, ben özür dilerim, yanlış anladı sanırım" derken "Senin bir suçun yok Nisa. Ben de oyunu kabul ettim." dedim. Kerem'i suçlayamazdım çünkü ne zaman geldiğini bilmiyordum ve eğer oyun olduğunu bilmiyorsa bu tepkide haklıydı. Bende aynı tepkiyi verirdim muhtemelen. Gözümden bir damla yaş akınca Nisa hemen gelip sarıldı.

"Sakin ol, açıklarız. Şu an sadece sinirli" dedi. Sinirli değil, kırgın.

 

Akşam olmuştu. Nisa ve Yunus hala yanımdaydı. Kerem'i defalarca aramıştım, mesaj atmıştım ama dönmemişti, bakmamıştı bile. Hatta bir süre sonra mesajlar tek tik oldu. Ya engelledi, ya da beni sessize aldı. Nisa ve Yunus'a da aynısını yapmıştı. Göktuğ ve Mustafa'ya haber vermiştik. Onlar da aramıştı ve bir süre sonra sanırım onları da engellemişti.

Az sonra Nisa ve Yunus gitmişti. Geç oldu saat. Mutfağa inip kahve için su koymuştum. Mutfaktan çıkarken annem salondan beni çağırdı.

"Gel otur" dedi yanını göstererek.

"Ne oldu?" dedim halsizce.

"Asıl sana ne oldu? Bugün bir şeyler var. Hani sizinkiler gelecekti? Bir şey mi oldu?" dediğinde gözlerim doldu.

Hemen kaşlarını çattı.

"Söyle ne oldu?"

"Anne ben çok büyük salaklık yaptım" dedim ağlamaklı bir sesle.

"Anlat, anlat belki yardımcı olabilirim" dedi. "Biz oyun oynuyorduk, Nisa, Yunus ve ben. Sadece benim Kerem'e karşı hislerimi öğrenmek içindi." dediğimde hafifçe tebessüm etti. Aramızda bir şeyler olduğunu biliyordu.

 

"Evet hayır oyunu. Düşündüğümün tam tersini söyleyecektim. Onlar bana sorular sordu. Onu seviyor musun, aşık mısın, bir şeyler hissediyor musun, tarzında sorulardı. Ben bunlara hayır dedim çünkü tersini söyledim. O sırada Kerem arkamdaymış. Sanırım bizi duymuş ama oyun olduğunu anlamadı. Konuşmaya çalıştım ama izin vermedi, çekti gitti. Aradım, aradık, açmadı. Çok kırdım onu anne. Gözleri dolmuştu, gördüm. Çok kırdım onu" dedim. Ağlamaya başlamıştım. Yaklaşıp bana sarıldı.

"Üzülme kızım, Kerem seni seviyor. Dinler seni ve gerçekleri anlar, o zaman hallolur" dedi beni rahatlatmaya çalışarak. "Evet ama kırdım onu. Onun yerinde olsaydım çok kötü olurdum ben." dedim. Sessiz kaldı. Sadece sarıldı.

Bir süre sonra kalkıp kahvemi aldım ve odama çıktım. Düşünmeye başladım. Kendimi nasıl affettireceğimi düşündüm. Onun şu an ne yaptığını düşündüm. Tüm gece düşündüm.

 

Sabah odanın aydınlanmasıyla yatakta doğruldum. Gece hiç uyumamıştım. Üzerimi değiştirip aşağı indim ve kahvaltı hazırladım. Annem de Beyza ile birlikte indi. O masaya oturunca ben odama çıkıyordum ki "Nereye?" demesiyle duraksadım. "Yemeyeceğim ben" dedim.

"Uyumadın mı sen?" dediğinde cevap vermedim. Belliydi zaten halimden.

"Kendine bunu yapma. Aranız düzelecek inan bana. Şimdi gelip kahvaltı yapıyorsun, itiraz yok" dediğinde oflayarak masaya oturdum. Bir iki lokma aldım.

"Bugün hastaneye gideceğim. Beyza'nın bazı kontrolleri var, gelir misin?" dediğinde başımı salladım ama aslında başka planım vardı. Kerem'in evine gidecektim. Bunu ona söylemedim ama, hastaneye tek başına gitmek isterdi, onu yalnız bırakmak istemiyordum.

 

Hastaneden döneli yarım saat olmuştu, akşam olmuştu. Nisa ile biraz konuşmuştuk. 'Bozma moralini, yarın okulda konuşursun ' dediğinde onayladım. Ne söyleyeceğimi düşünerek yatağa girdim.

 

Sabah hemen hazırlanıp çıktım evden. Kerem'le konuşacaktım, okulda benden kaçma ihtimali de yoktu.

Sınıfa girdiğimde heyecanla beklemeye başladım. Bizimkiler sakinleşmemi söylüyordu ama heyecanlıydım. Neler söyleyeceğimi düşünmüştüm, hatta ezberlemiştim. Bekliyordum Kerem'i. Ama gelmedi. Geç kaldığını düşündüm. Dersler geçti, öğle arası geçti. Kerem gelmedi, gelmeyecekti. Okula da gelmedi. 'Okuldan sonra gidersin üzülme' diyerek beni teselli ediyordu Nisa. Evet, okuldan sonra gidecektim.

 

Sonunda otobüsten indim. Kerem'e gidecektim. Bizim evin biraz ilerisindeydi. Yürürken telefonum çaldı. Annem arıyordu.

Beyza'ya bez almamı istiyordu. Hadi ama ya! Kerem'e gidecektim ben. Markete gidip eve dönmem geç olurdu. Ama annemi onayladım. Bugün de Kerem'i göremeyecektim.

 

Bugün okula gitmeyecektim. Zaten bu dönemin son günleriydi. Kerem de gelmiyordu. O olmadan okul çekilmiyordu. Ama bugün evine gidecektim. Öğlen saatlerinde gidecektim mutlaka ve konuşacaktım.

 

Öğlen yemeğinden sonra anneme söyledim ve çıktım evden. Kerem'in evine gidiyordum.

Vardığımda kalbime heyecan geldi. Kapıyı tıklattım ve bir adım geri çekildim. Açılmadı. Birkaç kere daha tıklattım. Zile bastım. Kapıyı tekmelemeye başladım. Bilerek mi açmıyordu? Yoksa gerçekten evde mi yoktu? Evde yoksa gideceği bir yer de yok. Evde olması lazım.

"Kerem!" dedim bağırarak. Kapıyı tekmelemeye devam ettim. Dakikalarca bastım zile. Tekmelerimle kapıyı kıracaktım neredeyse. Oflayarak geri döndüm eve. Yoktu. Açmamıştı. Nisa'ya söylediğimde moralimi bozmamam gerektiğini, belki de evde olmayacağını söyledi ama evde değilse neredeydi? Bilmiyorum. Yarın bir daha gideceğim.

 

"Kerem!"

"Aç şu kapıyı!"

Ertesi gün olmuştu ve yine gelmiştim ama yine açmıyordu. Yarım saattir buradaydım, kapıyı tekmeliyordum. Kapıda ayak izlerim çıkmıştı ama kapıyı açmıyordu. Oflayarak evime döndüm.

 

Bugün karne günüydü ama okula gitmeyecektim. Nisa ne kadar ısrar etse de karnemi onun almasını söylemiştim. Bugün yine Kerem'e gidecektim. Günlerdir gidiyordum ama bir işe yaramıyordu. Açmıyordu. Eğer bugün de açmazsa bir şeylerden şüphelenecektim artık.

 

"Kerem!"

"Aç artık aç!"

Bağırarak kapıyı tekmeledim. Günlerdir vurduğum tekmelerimle kapıyı kirletmiştim. Açmıyordu ama. Şüpheleniyordum. Şüphelerimin gerçek olmasından korkuyordum. Ya Kerem gittiyse? Belki başka bir eve, belki babasının yanına yurtdışına. Bilmiyorum ama evde olmadığına emindim çünkü tanıdığım Kerem beni günlerce kapı önünde bekletmezdi. Affetmese de kapıyı açardı. Emindim.

Eve geri döndüm. Çıkışta Nisa karnemi getirmişti. Takdir almıştım ama buna bile sevinememiştim.

 

Bugün pazar. Karneyi alalı iki gün olmuştu, Kerem'i görmeyeli bir hafta. Sabah Göktuğ'a mesaj atmıştım. Geçenlerde ayarladığı işe gidememiştim çünkü ortalık karışıktı. Peşimde sapık vardı, evlendiriliyordum, intihar etmiştim, babamı kaybetmiştim, kardeşim olmuştu. Bunlardan dolayı ona sıra gelmemişti. Ama hala oraya ihtiyacım vardı. Annemin fazlasıyla sıkışık olduğunu biliyordum, bana belli etmese de. Öğlen Göktuğ ile buluşup oraya gidecektik. Adam inşallah beni yine alırdı işe.

 

"Alır mı ki? Günler oldu" dedim şüpheyle Göktuğ'a. Restoranın önünde durmuştuk. "Merak etme, beni kırmaz" diyerek içeri girdi. Ben de arkasından ilerledim. Geçen ki gördüğümden beri fazla değişmemişti. Hemen o adamın odasına ilerledik. Kısaca konuştuk. Hala eleman eksikleri varmış. Aslında beni almayacaktı ama yaşadığım şeyleri kısaca söylediğimde biraz acıdı sanırım. Yarın başlayacağımı söyleyince odadan çıktık.

 

O sırada geçenki geldiğim kızla gözgöze gelince bana el salladı. Adını hatırlamıyordum ama ben de ona el salladım ve çıktım oradan. Göktuğ beni eve bırakmak istese de itiraz ettim ve eve ilerledim.

 

Eve gidince anneme çalışacağımı söylediğimde hoş karşılamadı. Buna gerek olmadığını söyledi ama gerek vardı. Uzun zamandır bunu istediğimi söyledim ve yaklaşık bir saat sonunda ikna edebildim. Nisa'ya da haber verdikten sonra yatağa girdim. Yarın ilk iş günümdü. Yine de Kerem'i düşündüğüm için heyecanlanamıyordum bile.

 

Sabah çalan alarmla kalkıp hazırlandım ve yola çıktım. Kahvaltı yapmadım, canım istememişti. Aklım hala Kerem'deydi.

Otobüsten inip restoranın önüne gelince içeri girdim. Müşteri yoktu. Garsonlar gelmişti, kasada ki kişi gelmişti.

Masaları düzelten Berna'yı görünce yanına ilerledim. Beni görünce "Merhaba!" dedi sevinçle. "Gel kıyafetlerini veriyim" diyerek kız soyunma odasına gitti. Peşinden ilerledim ve içeri girdim. Benim için ayrılan kıyafetleri verdi bana.

Giyinmem için arkasını döndü. Ben giyinirken "Neden geç geldin? Bir süre önce başlamayacak mıydın?" dedi.

Ne diyecektim ki? "Bazı sebeplerim vardı. Belki bir gün anlatırım" dediğimde üzerimi giyinmiştim. Saçımı da düzeltince isim kartımı ondan aldım ve üzerime taktım. "Çok yakıştı" dedi gülerek. "Sen de daha güzel durmuş" dediğimde gülerek koluma girdi ve oradan çıktık. "Geçen tanıştırmıştım, hatırlıyor musun herkesi?" dedi kenarda durarak. "Az çok" deyip etrafıma baktım.

 

Kasadaki adamı göstererek "Ferhat Bey" dediğimde başını salladı. Sonra garsonlara döndüm. Yeri silen kızı göstererek "Afra" dedim.

"Erdem, hoşlandığın kişi" dedim gülerek. Hemen bana döndü, "Sakın bunu ona söyleme" dedi heyecanla. "Merak etme" diyerek önüme döndüm. Etrafa bakındım. O sırada kenarda bize bakan çocukla göz göze geldim. "Furkan" dedim ondan gözlerimi kaçırarak.

"Buraya bakıyor" dedi bana dönerek.

"Farkındayım" derken sesim rahatsız olduğumu belli ediyordu.

"Ona fazla yaklaşma, gerekmedikçe de konuşma. Rahatsız olursan falan bana gel" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. "Pekala, geç olmadan masa ve sandalyeleri düzeltmemiz lazım." dediğinde onayladım ve onunla birlikte masaları düzeltmeye başladık.

 

Az sonra müşteriler gelmeye başlamıştı. Bir masada oturan iki çifti gösterip "Hadi bakalım, ilk siparişini al" dedi Berna gülümseyerek. Başımı sallayıp masaya ilerledim. Heyecanlıydım.

"Merhaba efendim, ne alırdınız?" dedim kibar bir ifadeyle.

"Biz iki kişilik kahvaltı menüsü istiyoruz" dediğinde başımı sallayarak onayladım ve Berna'nın yanına ilerledim..

"İki kişilik kahvaltı menüsü" dediğimde gülerek "Tamam, siparişi aldığın zaman aşçıların bölümüne gidip söylüyorsun. Hazırladıkları zaman sana haber verecekler." dediğinde başımı salladım ve aşçı bölümüne ilerledim.

 

"Sipariş mi var?" dedi kız gülümseyerek. "Evet, iki kişilik kahvaltı" dediğimde başını salladı ve arkasındakilere söyledi.

Ardından bana döndü. "Yeni mi geldin?" dediğinde başımı salladım. "Elif ben" diyerek elini uzattı. "Zeynep" dedim elini tutarak. Ardından oradan ayrıldım. Berna birinden sipariş alıyordu. Erdem ve Afra elinde tepsiyle masalara sipariş götürüyorlardı. Furkan ise bana doğru geliyordu. Gözlerimi kaçırıp yere baktım. Yanıma gelip Elif'e siparişi verip beklemeye başladı benim gibi.

 

"Selam, Furkan ben" diyerek elini uzatınca ona döndüm. İstemeyerek de olsa elini tutarak "Zeynep" dedim. "Neden burada işe başladın? Genç görünüyorsun?" dedi. Muhtemelen okula gittiğimi anladığı için soruyordu.

"Sen neden çalışıyorsun?" dedim konuyu benden ayırarak. "Paraya ihtiyacım var" dediğinde "Benim de" dedim. "Kaç yaşındasın?" dedi sırıtarak. "19" dedim. "Ben de 21" dedi. Sesli bir nefes verdim. Sormadım ki!

 

"Okuyor musun?" dediğinde başımı salladım. "Sen?" dedim umursamaz bir şekilde. "Hayır" dedi. Sanırım üniversiteyi kazanamadı ya da okumak istemedi. Banane?

 

"4 numara sipariş hazır" dediğinde Elif'in önüme koyduğu tepsiye baktım. Heyecanlanarak tepsiyi elime aldım. Yavaşça yürümeye başladım. Başarabilirdim, dökmeden oraya götürebilirdim. Masaya geldiğimde yavaşça tepsidekileri masaya dizdim. "Başka isteğiniz var mı?" dedim gülümseyerek. "Hayır teşekkürler" dediğinde masadan ayrıldım. Berna'nın yanına ilerledim. "İlk siparişin başarılı geçti, tebrikler" dedi gülümseyerek. "Teşekkür ederim, çok heyecanlıyım" dedim. "Sakin ol, güzel gidiyorsun. Ben buradaki ilk günümde tepsiyi yere düşürmüştüm ve rezil olmuştum. Neyse ki Ahmet bey kovmadı" dedi gülerek. Ben de güldüm. Umarım benim başıma da gelmezdi.

 

Yorulmuştum. Çıkmama 2 saat kalmıştı. Öğlen ve akşam fazla kalabalık olmuştu ama neyse ki şimdi birkaç kişi vardı. Gerçekten yorulmuştum. Elimdeki tepsiyi tezgaha bırakıp sandalyeye oturdum. Berna gülerek "Yoruldun mu?" dediğinde başımı salladım. "Alışırsın zamanla." dedi. Ardından masaya sipariş götürmek için yanımdan ayrıldı. Bir masa garsonu çağırınca etrafıma bakındım, diğerleri doluydu. Oflayarak yerimden kalktım ve masaya ilerledim. Orta yaşlarda iki adam vardı.

 

"Buyurun efendim" dedim.

"Masayı toplayıp hesabı getir" dediğinde sessizce masayı toplamaya başladım. Eşyaları tepsiye koyarken bir anda belimde hissettiğim el ile geriye çekildim. Adam sırıtarak elini belime koymuştu. "Ne oldu ya?" dediğinde cevap vermeden derin bir nefes aldım ve masayı toplamaya devam ettim ama elini tekrar belimde hissedince elini ittirdim. "Ne yapıyorsunuz?!" dedim sertçe. Herkes bize dönmüştü. "Bağırma!" dedi adam dişlerinin arasından. Furkan ve Berna yanımıza geldi. "Ne oluyor?" dedi Furkan kaşlarını çatarak. Cevap vermedim, ne diyecektim ki?

 

"Adam Zeynep'e dokundu, gördüm ben" dediğinde Berna'ya döndüm. "Saçmalama lan!" diyerek ayağa kalktı adam. Furkan ise yüzüne sert bir yumruk indirdiğinde ellerimle ağzımı örterek geri çekildim. Bir yumruk daha atacağı sırada "Ne oluyor burada?" diyen sesle hepimiz o tarafa döndük. Ahmet Bey bize bakıyordu.

 

"Şikayetçiyim bunlardan" dedi yerdeki adam. Furkan bir yumruk daha atacağı sırada "Furkan!" diye duyduğu Ahmet Bey'in sesiyle geri çekildi.

Ahmet bey "Beni odamda bekleyin" dedi üçümüze. Üçümüz sessizce onun odasına ilerledik. Girdiğimizde Berna bana döndü. "İyi misin?" dedi endişeyle. Sessizce başımı salladım. O sırada Ahmet Bey geldi. "Ne oldu anlatın" dedi sinirli bir şekilde. "Ahmet Bey o adam Zeynep'e dokundu, hem de iki kere. Zeynep karşı çıkınca da bağırdı. Furkan da bu yüzden adama vurdu" dediğinde bana döndü ama başımı yere eğdim. Sesli bir nefes verdi. "Dışarı çıkın ikiniz. Zeynep kalsın" dediğinde korkuyla dudaklarımı dişledim. Umarım ilk günden kovulmazdım. Onlar odadan çıkınca başımı kaldırıp ona baktım.

"Anlat" dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Ben masayı toplarken adamın eli belime dokundu, ama bir şey söylemedim. İkinci kez dokununca bağırarak geri çekildim. O sırada Berna ve Furkan geldi. Adam bağırınca Furkan yumruk attı, beni korumak için attı, bir suçu yok" dedim. "Sen bir şey yapmadın yani adama?" dedi. Benim tahrik edip etmediğimi mi soruyordu?

"Hayır tabiki. Kameralardan bakarsanız görebilirsiniz" dedim. Kovulmak istemiyordum. "Pekala gidebilirsin" dedi sakin bir sesle. "Kovulmadım mı?" dedim gülümseyerek. "Hayır" dediğinde odadan çıktım. Berna ve Furkan beni bekliyordu. "Ne oldu?" dedi Berna.

"Bir şey olmadı, kovulmadım" dediğimde gülümseyerek bana sarıldı.

Ayrılınca Furkan'a dönüp "Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek.

"Önemli değil" dedi gülümseyerek. Açıkçası onun hakkında duyduğum şeylerin yalan olduğunu düşünmeye başlamıştım.

 

Oradan çıktığımda otobüse atlayıp evime geldim. Geldiğimde saat 9 olmuştu. Annem kısa bir sorguya çektikten sonra odama çıktım. Az sonra Göktuğ aramıştı. İlk günümün nasıl geçtiğini sordu. Olanları anlattığımda birkaç küfür etti, ardından dikkatli olmamı tembihledikten sonra kapattı. Sonra Nisa'nın mesajlarına da cevap verdim.

Sıcak bir duşa girip yattım.

 

Bugün ikinci iş günümdü. Masaları düzenledikten sonra müşteriler gelmeye başlamıştı. Öğleden sonra yorgunlukla kenara oturdum. Yorulmuştum. "Yoruldun mu?"

Duyduğum sesle Furkan'a döndüm. Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Evet" dedim gülümseyerek. Dünden sonra ona ısınmıştım. "Alışırsın zamanla" dedi. Berna da aynı şeyi söylemişti.

"Sevgilin var mı?" dediğinde ona baktım tekrar. "Niye sordun?"

"Merak ettim" dedi gülümseyerek.

"Yok, senin?" dedim.

"Niye sordun?" dedi gülümseyerek. Gözlerimi deviridm. "Sen sordun diye sordum, yoksa banane?" dedim. Gerçekten umrumda değildi, sadece sorduğu için sormuştum.

Gülümseyerek "Yok" dedi.

Bir şey söylemedim. Müşteriler çoğalmaya başlayınca tekrar ayağa kalktım.

 

10 gün. Tam 10 gün geçti işe başlayalı. Tam 10 gün geçti Kerem'in evine gitmeyeli. Gitmişti sanırım. Korkuyordum, yine evine gittiğimde orada olmamasından korkuyordum. Gittiğini düşünmekten korkuyordum. Açıkçası günlerdir bu yüzden gitmemiştim ama Nisa gidip öğrenmemi, ona göre ne yapacağıma karar vermemi söylemişti. Şimdi onun evine yürüyordum. Gelmeme birkaç dakika kalmıştı. Akşam 9'u geçmişti saat. Karanlıktı.

 

Evinin önünde durduğumda kapıyı çaldım. Kapıda hala tekmelerimin izi duruyordu. Gözlerim doldu. Gitmişti değil mi? Kapıya yine vurmaya başladım sertçe. Bir anda açılan kapıyla duraksadım. Kerem karşımda duruyordu. Hızla yaklaşıp omuzlarına sertçe vurdum. "Nerdesin sen?!" dedim bağırarak. Şaşkınlıkla geri çekildi. Kapıyı sertçe örtüp tekrar ona döndüm. Omuzlarından iterek "Nerdesin sen?!" dedim. Ağlamaya başlamıştım. Şok halde bana bakıyordu, anlamamıştı ne olduğunu. "Nerdesin günlerdir?!"

 

İtmeye devam ediyordum ama yerinden kıpırdamıyordu. "Gittin sandım!" dedim bağırarak. Dudakları hafifçe kıvrıldığında "Gülme! Sakın gülme!" dedim sertçe. "Ne oluyor? Bir sakin ol" dedi normal bir sesle. İtmeyi bıraktım. Yanaklarım ıslaktı. Yaklaşıp ellerini yüzüme koydu ve yanaklarımı sildi. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Sinirli değil miydi bana? Geri çekildi ve salona ilerledi. Bende arkasından gittim.

 

Yanına oturunca bana döndü.

"Anlat" dediğinde "Neyi?" dedim şaşkınlıkla. "O günkü olayı. Göktuğ bana ulaştı bugün, bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi. Anlamadım ama yine senden uzak duramadığım için dinlemeye geldim." dediğinde şaşkınlığımı bir kenara bıraktım.

"O gün bir oyun oynuyorduk. Aptal bir oyundu. Cevaplarımın tersini söylüyordum. Aslında hayır dediğim her şey evetti" dediğimde şaşkınlıkla bana baktı. "Bak mesela onu seviyor musun dediklerinde net bir cevabım yoktu ama hayır diyemezdim çünkü bilmiyorum. Bir şeyler var içimde, yani cevabım evetti. Ama tersini söylemem gerektiği için hayır dedim. Diğerleri de böyleydi"

Hızlıca anlattığım şeylere şaşırmıştı. Bir süre sessiz kaldı. Elimi yanağına koyup biraz daha yaklaştım.

"Kerem inan bana lütfen" dedim ağlamaklı çıkan sesimle.

"Oynatma falan -" derken sözünü kestim. "Hayır tabi ki Kerem ben böyle bir şey yapar mıyım sana?" dedim. Gözlerim yine dolmuştu ama ağlamak istemiyordum.

"Özür dilerim" dediğinde "Hayır ben özür dilerim. Çok özür dilerim" dedim.

"Kapıdan girdiğinde niye öyle söyledin?" dedi. Gittiğini sandım dediğim için söylüyordu.

"Sen gittikten sonra kapına geldim günlerce. Vurdum, tekmeledim açmadın. Gittiğini sandım" dediğimde gülümseyerek "Kapıdaki ayak izleri sana mı aitti?" dediğinde güldüm.

"Kapıyı sen olarak hayal ettiğim için tekmeledim" dediğimde kaşları alayla havaya kalktı. "Bak sen, öyle mi?" dedi gülerek. Ben de güldüm. Biraz sonra gülüşüm yavaşça soldu. "Seni çok özledim" dedim fısıldayarak. "Ben de seni özledim" dedi sessizce.

 

Aradaki mesafeyi kapatıp yavaşça dudaklarımızı birleştirdim.

 

Uzun bir süre yakınlaştık. Küvete bile girmiştik.

 

"Sana dokunmayı özlemişim" diye fısıldadı kulağıma.

"Seni hissetmeyi özlemişim" diye fısıldadım bende.

 

Biraz öyle durduk. Ardından yavaşça ona döndüm. Tekrar kucağına oturdum.

"Neredeydin günlerdir?" dedim.

"Annemin mezarını gömdüğümüz yeri hatırlıyor musun?" dediğinde başımı salladım. "Oradaki evde kaldım. Annemle konuştum" dediğinde sessiz kaldım. Bu nasıl aklıma gelmemişti?

"Çok korktum Zeynep, senden onları duyunca neler hissettiğimi bilmiyorsun" dediğinde gözlerim doldu.

"Özür dilerim" dedim ellerimi hafif çıkan sakallarında gezdirerek.

Uzanıp dudaklarına hafif bir öpücük kondurdum. Alnımı alnına yasladım.

"İşe başlamışsın" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

"İlk günden bir şey olmuş, Göktuğ söyledi" dedi düz bir ifadeyle.

Yavaşça başımı salladım. Sesli bir nefes aldı. "O sevmediğim çocuk ona vurmuş sanırım" dedi istemeyerek. Başımı salladım tekrar. "Sana yürümüyor demi?" dediğinde güldüm.

"Hayır kerem" dedim. Hafifçe yatarak başını küvetin kenarına yasladı. Ben de üzerine daha çok gitmiş oldum. Sertliğini daha fazla hissedince sertçe yutkundum. Kerem anlamış olacak ki gülerek yaklaştı.

 

"Ait olduğu yeri istiyor" diye fısıldadı kulağıma .

Bir anlık cesaretle "Ait olduğu yer onu bekliyor" diye fısıldadım. Çok özledim, napıyım?

 

Söylediğim şeyle başını hafifçe geri çekerek bana baktı. Bu söylediğime şaşırmıştı. Hafifçe yutkunduğunda gülümsedim.

"Zorlama güzelim, yoksa bu işi bugün hallederim" dediğinde kendini zor tuttuğunu anlamıştım. "Halletsene" diye fısıldadığımda gözlerini kısrak bana baktı.

 

"Çıkar" dediğinde "Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Çıkar onu" dediğinde çamaşırımı kastediyordu. "Kerem?" dedim korkuyla.

"Bana güveniyor musun?" dediğinde başımı salladım. Her ne kadar korksam da şu an bunu istiyordum. Belimden tutarak hafifçe kaldırdı beni. Dizlerimin üzerinde durduğumda eli kendi çamaşırına gitti. Gözlerimin içine bakarak yavaşça çıkardı onu ve dışarı attı. Nefesimi tutarak gözlerimi yavaşça aşağı kaydırdım. Gördüğüm şeyle sertçe yutkundum. Yuh anasını!

 

Nefes nefese gözlerimi kaçırdığımda Kerem gülerek "Utanma, çünkü o sana ait" dediğinde ona baktım. Sıra bendeydi. Ben çıkaracaktım. Geri gittim ve oturarak sırtımı yasladım. Biraz uzaklaşmıştım. Gözlerinin içine bakarak çamaşırımı çıkardım ve dışarı attım. Suyun altında olduğum için göremiyordu ama gözleri çok yoğun bakıyordu. Suyun altından yavaşça ona ilerledim. Tam önünde durduğumda derin bir nefes alarak dizlerimin üzerinde durdum. Şu an görünüyordu. Gözleri yavaşça vücudumdan aşağı kaydığında nefes almakta zorlanıyordum. Gözleri orada duraksadığında baya oyalandı. Sertçe yutkunduğunda hafifçe gülümsedim. Ona yaklaştım ve tekrar kucağına geldim ama oturmadım.

 

"Otur" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

 

"İçine girmeyeceğim" dediğinde derin bir nefes aldım. Oturduğumda kadınlığımda hissettiğim sertliğiyle gözlerimi kapattım. Tekrar açtığımda bana çok yoğun bakıyordu. Belimden tutarak ileri geri hareket etmemi sağladı ve kadınlığım erkekliğine sürtünmeye başladı. İçime girmiyordu, ama girmek için zorluyordu sanki. Biraz sonra alışmıştım.

 

"Dokun" diye fısıldadığında şaşkınlıkla gözlerimi açtım ama bana çok net bakıyordu. Beni yönetmesi neden hoşuma gitmişti?

Derin bir nefes aldım. Elim göğsünden aşağı inmeye başladı ama sadece gözlerine bakıyordum.

Ona dokunduğumu hissettiğimde sertçe yutkundum. Hafifçe gülümsedi. Elimi onun üzerinde hafifçe gezdirdim. Çok mu büyüktü bana mı öyle geliyordu?

 

Biraz sonra elimin için aldığımda gözlerini kapattı bir kaç saniyeliğine. Gülümseyerek ona bakıyordum. Elimle ileri geri yaptığımda kendini zor tutuyordu. Ardından bırakıp ona daha fazla yaklaştım ve kucağına tekrar oturdum. Yüzlerimiz çok yakındı. Eli sırtıma gitti ve sütyenimin kopçasında duraksadı. Derin bir nefes aldığımda açıldı. Dudaklarını omzuma yaklaştırdı ve ipini dişleri arasına alarak çıkardı ve dışarı attı. Gözleri aşağı indiğinde göğüslerimde durdu. Sertçe yutkundu. Şu an tüm çıplaklığımla ona gitmiştim. Gözleri önündeydim. Tekrar gözlerime baktığında bir kez daha yutkundu ve hızla beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi.

Biraz sonra dudaklarımızı ayırdı ve boynuma ilerledi. Öperek aşağı indiğinde göğüslerime geldi. Önce hafifçe öptü. Ardından dilini gezdirdi. Sonra bir anda göğüs ucumu ağzına almasıyla sertçe inledim.

 

SİKTİR SİKTİR SİKTİR!

 

Bu çok başka bir şeydi. Kendimden geçiyordum. Nefes alamıyordum. Şu an ne yaşıyorduk biz?

 

Dudaklarını göğüslerimden ayırıp bana baktı. Nefes nefeseydim. Bir süre sadece gözlerime baktı. Ardından yaklaşıp dudaklarını tam kalbimin üzerine bastırdı. Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Geri çekilince alnını alnıma yasladı.

 

"Pişman mısın? Seni gördüm, dokundum, her yerine. Pişmansan, bir daha yapmam. Kırılmam, sadece gerçeği söyle" dedi korkuyla.

 

"Sana daha önce de söylemiştim. Seninle yaptığım hiçbir şeyden pişman olmam. Buradayım, tüm çıplaklığımla tam karşındayım, sana geldim." diye fısıldadım.

 

"İyi ki geldin" diyerek dudaklarıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Sertliği daha da yoldan çıkmıştı.

 

"Biraz daha devam edersek bu sefer gerçekten sonuna geleceğiz" dedi onu kastederek.

 

Gülümseyerek geri çekildim. Bir anda ayağa kalktığında gözlerimi kaçırdım. Gülerek "Giyin gel" dedi ve beline havluyu sarınıp çıktı.

Ben de kalktım ve giysilerime baktım. Bir sorun vardı. Yanımda başka çamaşırım yoktu. Neyse ki sweatshirt giymiştim. Göğüslerim belli olmazdı. Sweatshirt ve pantolonumu giyip saçlarımı da düzelttim ve banyodan çıktım. Kerem yatakta oturmuş beni bekliyordu. Bana bakınca gözlerimi kaçırdım ama ona yaklaştım. Gülerek elimi tuttu ve dizlerine oturttu beni. "Utanma" diyerek yanağımı öptü. Gülümseyerek dudaklarına bir öpücük daha kondurdum.

"Uykum geldi" dediğimde "Uyuyalım" dedi ve yatağa uzandı. Demek ki Kerem'in odasındaydı küvet. Hep benim kaldığım odada uyuduğumuz için bilmiyordum ben.

Yatağa girip yanına uzandım ve başımı göğsüne koydum. Sevdiğim adamın kokusuyla gözlerimi kapattım.

 

Gözlerimi açtığımda Kerem'in göğsündeydim. Hafifçe geri çekildim ve yüzüne baktım. Uyuyordu. Küçük bir çocuk gibi uyuyordu. Dirseğimi yastığa yaslayıp onu izledim biraz. Dün yaşadıklarımızı düşündüm. Utanıyordum biraz ama pişman değildim.

 

Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Kıpırdandığında gülümseyerek öpücükler kondurmaya devam ettim. Bir anda kendimi onun altında bulduğumda duraksadım.

Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Günaydın güzelim" dediğinde ben de gülümsedim.

"Günaydın" dedim elimi yanağına koyarak. "Böyle uyandırılmaya alışkın değilim. Yapma şöyle ani şeyler" dediğinde kıkırdadım.

"Alıştırırız" dediğimde bir kaşı havaya kalktı. Ardından gözleri dudaklarıma kaydı ve hiç beklemeden mesafeyi kapattı. Elleri sweatimin altından belimi buldu. Yukarı çıktığında çıplak göğüslerine dokunmasıyla duraksadı.

"Çamaşırım yok" dedim sessizce.

Gözleri koyulaşmaya başlamıştı.

 

"Beni zorluyorsun" dedi dudağının kenarını kıvırarak.

"Zoru severim" deyip hızla dudaklarımızı birleştirdim.

 

Az öncekine göre daha hızlı devam ettik.

Dudaklarımızı hafifçe ayırıp "Çıkarıyım mı? Dokunmak istiyorum" diye fısıldadı. Konuşurken dudakları dudaklarıma çarpmıştı. Tişörtümü çıkarmak istiyordu. Biraz tereddütte kalmıştım.

"İstemezsen-" derken sözünü kestim.

"Çıkar"

Net çıkan sesimle gülümseyerek tişörtümü yukarı sıyırdı. Çıkardığında gözleri bir süre göğüslerimde oyalandı. Onlara bakması beni fazlasıyla utandırıyordu. Gülümseyerek gözlerime baktı ve ardından dudaklarımızı birleştirdi. Dudaklarımızı ayırdı ve boynuma ilerledi. Bir süre orada oyalandı.

Ardından öperek göğüslerime indi.

Nefes nefeseydim, kalbim yerinden fırlayacaktı.

 

Az sonra geri çekilip nefes nefese kalan bana baktı.

 

Gözleri çok yoğundu. Biraz daha devam edersek dün gibi olacaktı ve şimdi sırası değildi. Üzerimden kalkmadan kenardaki sweatimi aldı ve başımdan geçirdi. Giydirirken gözleri gözlerimden ayrılmıyordu , elleri vücuduma değiyordu.

Giydirdikten sonra tekrar eğildi ve dudaklarıma yumuşak bir öpücük kondurdu. "Üşüme" diye fısıldadığında gülümsedim. Dudaklarına kocaman bir öpücük kondurup kendime çektim ve başımı boynuna gömdüm, sımsıkı sarıldım ona. Kokusunu içime çektim.

Boynunu öpüp geri çekildim.

"İşe gitmem lazım, muhtemelen geç kaldım." dediğimde istemediği yüz ifadesinden belliydi.

"Gitmesen?" dedi istemeyerek.

"İzin vereceğini sanmıyorum ama sorabilirim" dediğimde başını sallayarak üzerimden kalktı.

"Kahvaltı hazırlıyorum, konuşup gel" dediğinde başımı salladım ve odadan çıktı. Hemen telefonu elime alıp Ahmet Bey'i aradım. Zaten 1 saat geç kalmıştım. Baya kızacaktı.

 

"Alo Ahmet bey, nasılsınız?" dedim gülümseyerek.

"Sağol kızım sen nasılsın?" dedi.

Sesi uykulu geliyordu, daha yeni uyanmıştı sanırım. Tabi işe geç gidiyordu, istediği saatte kalkardı.

"İyiyim teşekkür ederim. Ben bugün izin alabilir miyim?" dedim korkarak.

"Tamam" dediğinde şok oldum.

"Nasıl yani?" dedim şokla.

"Tamam izinlisin" deyip telefonu yüzüme kapattı. Nasıl ya?

Bence uykulu olduğu için ne dediğini bilmiyordu. Neyse canım, aldım izni.

 

Gülümseyerek yataktan kalktım ve banyoda işlerimi halledip odadan çıktım. Mutfağa ilerlediğimde Kerem'in üstü çıplak halde, altında eşofmanlı şekilde kahvaltı hazırladığını gördüm.

Kapıya yaslanarak onu izlemeye başladım. Gerçekten çok yakışıklıydı. Sanki özel olarak yaratılmıştı.

Kusursuzdu, mükemmeldi. Saatlerce izleyebilirdim onu.

 

"Biliyorum yakışıklıyım, biliyorum bana hayransın ama yardım mı etsen?" dediğinde yavaşça ona ilerledim. Gülümseyerek bana döndü.

"Nereden anlıyorsun her seferinde?" dedim şaşkınlıkla.

"Kokundan" dediğinde bir kez daha hayran kalmıştım ona. Ayak ucumda yükselip yanağına bir öpücük kondurdum.

"İzin aldım" dediğimde "Harika, bugün birlikteyiz" dedi gülümseyerek.

Kahvaltıyı hazırlamasına yardım ettim.

 

Kahvaltıdan sonra birlikte salona geçtik.

Film açmıştık. Kerem arkasına yaslanıp ayağını uzatmıştı. Ben de hemen yanında oturuyordum, sırtımı göğsüne yaslamıştım ve ayaklarımı ayaklarının üzerine uzatmıştım. Gerçi ayaklarım, bacaklarının neredeyse yarısına geliyordu.

Birlikte film izliyorduk, elleri saçlarımda geziniyordu. Filmde *püşme sahnesi geldiğinde gözlerimi devirdim. Böyle sahneleri izlemeyi sevmiyordum. Ardından s*vişmeye başladıklarında gözlerim kocaman oldu. Soyunuyorlardı. Onları görünce aklıma Kerem'le yaptıklarımız gelmişti ve kızarmıştım. Gözlerimi kaçırdığımda sanırım Kerem anlamıştı, gülerek arkamdan boynuma ıslak bir öpücük kondurdu.

 

"Böyle sahnelerde niye geriliyorsun?" dedi gülümseyerek.

"İzlemeyi sevmiyorum. Banane milletin s*vişmesinden. Ben kendi s*vişmeme bakarım" dediğimde ortamda bir sessizlik oldu. Dediğim şeyin farkına vardığımda daha da gerildim.

"Yani, şey" derken gülümseyerek boynuma ıslak bir öpücük daha kondurduğunda gözlerimi kapatarak derin bir iç çektim. "Saçmalamaların hoşuma gidiyor" dediğinde gülümsedim.

Gözlerimi tekrar filme çevirdiğimde tamamen s*yunduklarını gördüm.

 

"Kapat şunu!" dedim hemen.

"Niye?" dedi. "Kerem milletin kızının şeyine mi bakacaksın?!" dediğimde büyük bir kahkaha attı.

Gülmesini özlemiştim, ben de gülümsedim. Uzanıp kumandayı aldım ve televizyonu kapatıp Kerem'e döndüm. Hala gülüyordu. "Gülme " dedim utanarak.

"Ya sen nasıl bir şeysin ya?" dedi gülerek.

"Nasıl bir şeyim?"

"Çok güzel bir şey" dediğinde gülümsemem büyüdü.

"Demek seni sadece bizim s*vişmemiz ilgilendirir" dediğinde gözlerimi devirdim. Bilerek yapıyordu!

 

"Bizim değil benim dedim" dediğimde kaşları havaya kalktı.

"Benim derken? Benden ayrı s*vişmelerinde mi olacak?" dedi. Bir anda ciddi olmuştu.

"Hayır tabi ki, yani, sadece, bu konuyu kapatsak mı?" dediğimde 'ciddi misin?' der gibi baktı. Başını sallayarak gözlerini kaçırdı.

"Yanlış anladın" dediğimde bana döndü.

"Neyi yanlış anladım tam olarak?" dedi sertçe, neyse ki sesi yüksek değildi. Sakin kalmaya çalışmıştı.

"Yani, o an, bizim deyince, Kerem böyle şeylerde utandığımı biliyorsun. Bizim deyince garip hissettim " dediğimde kaşları daha da çatıldı.

 

"Garip hissettin? Bizim s*vişmemiz garip mi? Zeynep bence sus, konuştukça batıyorsun" dediğinde benim de kaşlarım çatıldı. "Susayım mı? Gerçekten mi Kerem? Susayım mı?" dedim. Sinirlenmeye başlamıştım bende.

"Öyle demek istemedim" dediğinde bir şey demeden ayağa kalktım ama elimden tutarak beni sertçe kucağına çekti. Bacakları üzerine yan bir şekilde oturduğumda yüzü çok yakınımdaydı.

 

"Bunu kastetmedim, senin susman benim isteyeceğim son şey bile olamaz. Senin sesini duymadan yaşayamam, benden bunu esirgeme. Bunu kastetmedim" diye fısıldadığında sinirim geçmişti. Dikkatle gözlerime bakıyordu.

 

"Bazen kastetmek istemediğimiz şeyler söyleriz. Bende az önce onu kastetmemiştim, sen de beni yanlış anladın. Söz veremem kerem, ama senden başka kimseyle s*vişmek istemiyorum. İlerisi için söz veremem, ne olacağını neyin değişeceğini bilemem. Ama şimdi için konuşursam, tek istediğim sensin" dedim fısıldayarak.

 

Gözleri bir an dudaklarıma kaydı ama tekrar gözlerime kaydı.

"Özür dilerim" dedi sessizce.

"Dileme" dedim dudaklarına bakarak.

"Sadece öp beni" dediğimde hızla dudaklarımızı birleştirdi.

Ellerim tişörtünü çıkarmak için harekete geçtiğinde duyduğum telefon sesiyle duraksadım. Dudaklarımız hafifçe ayrıldı.

"Tam sırası" dedi Kerem istemeyerek. Gülerek kucağından kalktım ve hızla odaya çıktım. Komodinin üzerindeki telefonu aldığımda annemin aradığını gördüm.

"Efendim?" diyerek açtım telefonu.

"Ne yaptın, Kerem'de kalacağını söylemiştin?" dedi.

"Evet, buradayım. Hallettim aramızdaki şeyi, iyiyiz şu an" dedim gülümseyerek.

"Çok sevindim, işe gitmedin mi bugün?"

"Hayır izin aldım" dedim.

"Tamam, merak ettiğim için aramıştım. Görüşürüz o zaman. Bir şey olursa haber ver" dediğinde onaylayıp telefonu kapattım. O sırada telefonuma gelen mesaj dikkatimi çekti. Bilmediğim bir numaradandı.

 

Bilinmeyen numara: Kerem'den uzak durmanı söylemiştim. Yine ona gittin, seni son kez uyarıyorum, ondan uzak dur!

 

Okuduğum mesajla sertçe yutkundum. Açıkçası yapacakları şeyden korkmuyor değildim. Bir anda karnıma sarılan ellerle yerimde irkildim ve telefonu kapattım. "Kim yazmış?" dedi kulağıma eğilerek. "Nisa" dedim yalan söyleyerek. "Ne yazmış?" dedi.

"Öylesine" dediğimde daha da kulağıma eğildi. "Bana yalan söylemenden nefret ediyorum" dediğinde sertçe yutkundum.

"Bana neden yalan söylediğini anlamıyorum. Ters bir tepki mi veriyorum?" dediğinde endişeyle ona döndüm. Elleri kenarlara düşmüştü.

"Hayır tabi ki, sadece, gerek yok" dedim.

"Neye gerek yok, canını sıkmış, belli. Bana neden söylemiyorsun?" dedi.

Gerçekten kırılıyordu.

"Boş yere endişe yaratmak istemiyorum " dediğimde kaşları merakla çatıldı.

"Bir şey mi oldu?"

Derin bir nefes aldım.

"Hani bana notlar yazan biri vardı ya, seninle konuşmadığımız süre boyunca yazmamıştı" dediğimde kaşları çatıldı.

"Şimdi numaramı bulmuş, mesaj attı. Kerem'den uzak dur falan diye tehdit ediyor" dediğimde sinirlenmişti.

"Mesajı göster " dediğinde istemeyerek de olsa mesajı açtım ve ona uzattım. Okuyup içinden bir küfür savurdu.

"Korkmuyorsun demi? Hiçbir şey yapamaz sana" dedi daha sakin bir sesle.

"Bana değil, sana yapmasından korkuyorum" dediğimde gülümsedi. Başımı göğsüne çekip sımsıkı sarıldı, ben de kollarımı beline doladım.

"Merak etme, bir şey olmayacak " deyip başımın üzerine bir öpücük kondurdu.

Onun yanında, onun kollarında kendimi gerçekten güvende hissediyordum.

 

Akşam olmuştu. Eve gitmem gerekiyordu. İstemeyerek de olsa eşyalarımı alıp koridora gelmiştim. Kerem beni bekliyordu.

Yanına yaklaşıp ellerimi ensesine koydum, belimden tutup beni kendine çekti. Ayak ucumda yükselip dudaklarımızı birleştirdim. Ardından yanağından boynuna doğru öperek ilerledim.. Durmadan öpücükler konduruyordum, tekrar dudaklarına çıktım ve geri çekildim. "Gitmek istemiyorum" dedim sıkıntılı bir sesle.

"Ben de gitmeni istemiyorum" dediğinde gülümsedim hafifçe.

Tekrar dudaklarına yöneldim. Eli belimden kalçama kaydığında gülerek geri çekildim.

"İşimi zorlaştırıyorsun" diyerek arkamı döndüm ve kapıyı açtım.

 

Evimin önünde durduğumuzda ona döndüm. "Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. "Ne demek güzelim"

Dudaklarına küçük bir öpücük kondurup arabadan indim. Eve girdiğimde salonda kimse yoktu. Odama gireceğim sırada yatak odasında annem ve Beyza'nın uyuduğunu gördüm. Gülümseyerek odama girdim ve üzerimi değiştirip ben de yattım. Yarın işe gitmem gerekiyordu.

 

Sabah erkenden kalkıp işe gelmiştim. Yüzümde muhteşem bir gülümseme vardı. Uzun zaman sonra gerçekten mutlu hissediyordum. Üzerimi değiştirip soyunma odasından çıktım. Müşteriler gelmeye başlamıştı.

"Günaydın!"

Duyduğum neşeli sesle sağıma döndüm. Berna gülümseyerek yanıma gelmişti.

"Günaydın" dedim aynı şekilde.

"Dün neredeydin? Bir şey olmadı demi?" dedi gülümseyerek ama sesindeki endişeyi hissetmiştim.

"Hayır bir sorun olmadı, dün Kerem'le barıştık" dediğimde gözleri kocaman oldu. "Gerçekten mi?! Çok sevindim!" deyip sarıldı bana.

Ona Kerem'den az çok bahsetmiştim. Biliyordu biraz. "Ne oldu?" dediğinde Furkan'a döndüm.

"Zeynep Kerem'le barışmış" dedi Berna. "Kerem?" dedi Furkan. Ona bahsetmemiştim, bilmesine gerek yoktu.

"Bir arkadaşım" dediğimde sadece baktı. Daha fazla oyalanmadan masadaki müşterilere gittim.

 

Akşama doğru müşteriler azalmıştı. Rahat bir nefes alacaktım sonunda. Ama birinin garson dediğini duyunca oflayarak masaya ilerledim. Arkası dönük kişiye baktığımda tandık geldi.

Ona döndüğümde gördüğüm kişiyle şaşırdım. "Kerem?" dedim şaşkınlık ve sevinçle. "Ne haber?" dedi göz kırparak.

"Senin ne işin var burada?" dedim.

"Kahve içmeye geldim" dediğinde gülümsedim.

"Pekâlâ, ne alırdınız?" dediğimde bir kaşı alayla havaya kalktı.

"Ben bir latte alabilir miyim güzel hanımefendi?" dedi alayla.

"Güzel hanımefendi mi? Lütfen mesafemizi koruyalım" diyerek yanından ayrıldım. Gülümseyerek lattesini hazırladım ve tepsiye koydum.

"Buyurun" diyerek önüne koydum kahveyi.

"Teşekkür ederim, elinize sağlık" dediğinde ciddi kalmaya çalışıyordum ama mümkün değildi.

"Elime değil, kahve makinesine sağlık" dediğimde gülümsemesi arttı.

 

"Numaranızı alabilir miyim?" dedi çapkın bir ifadeyle.

"Ne münasebet?" dedim alayla.

"Çok güzelsiniz ama" dediğinde gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Bana mı yürüyorsunuz?"

"Koşmaya başladım" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Çok ayıp ama, hem benim bir arkadaşım var, beni rahatsız ettiğinizi öğrenirse sizin için çok kötü olur" dediğimde kaşları alayla havaya kalktı.

"Sizi rahatsız mı ediyorum?" dedi çapkın gülümsemesiyle.

"Hayır, hoşuma gitti" dediğimde kaşları çatıldı. Gülmemek için dudaklarımı dişlediğimde gözleri dudaklarına kaydı ama tekrar gözlerime kaydı.

"Hoşunuza gitti demek? O arkadaşınız bunu öğrenirse size ne yapar?" dedi.

"Nereden öğrenecek?" dediğimde hafiften sinirlendiğini hissediyordum.

"Siz böyle her müşterinizle flört mü edersiniz?" dediğinde gülümseyerek "Sadece hoşuma gidenlerle" dedim.

"Yasak değil mi?" dediğinde alayla "Yasaklar çiğnenmek içindir" dediğimde bir kaşını havaya kaldırdı. Bir anda belimden tutarak beni biraz daha kendine çektiğinde etrafta kimse bakıyor mu diye göz gezdirdim.

Kolunu tutup beni kendine eğdi ve dudaklarıma baktı.

"Bende yasakları çiğnemeyi severim. Özellikle karşımda böyle bir kız varken" dediğinde sertçe yutkundum. Şu an beni tahrik ediyordu.

"Size kızacak kimse yok mu?" dediğimde "Nereden duyacak?" dedi benim gibi.

Sinirle kaşlarım havaya kalktığında dudağının sağ kenarı kıvrıldı.

"Benim laflarımı bana karşı mı kullanıyorsunuz?" dedim hala yakınındayken.

"Beni kışkırtıyorsunuz" dediğinde "Kışkırtırsam ne olur?" dedim.

"Öperim seni" dedi dudaklarıma bakarken. Sertçe yutkundum.

"Öper misin?" dedim sessizce.

"Kovulacağını bilmesem, öpmekten fazlasını yapmıştım" dediğinde benim gözlerim de dudaklarına kaydı.

"Pekala, sınırlarımızı koruyalım" diyerek geri çekildim.

"Afiyet olsun" deyip hızla uzaklaştım. Sıcak basmıştı. Dudaklarına yapışmamak için zor durmuştum.

 

"Kim o?" dedi Berna.

"Kim kim?" dediğimde Kerem'i gösterdi.

"O kişi, yakın gibiydiniz, rahatsız mı etti?" dedi kaşlarını çatarak.

Gülümseyerek "Hayır, kerem o" dediğimde şokla bana döndü.

"Bahsettiğin kerem mi? Çok merak ettim" dediğinde daha da gülümsedim.

"Gel" deyip onu kasanın yanına görürdüm. Kerem'in yüzü görünüyordu buradan. "Çok yakışıklıymış" dediğinde ona döndüm.

"Yanlış anlama, eniştem diye dedim. Benim ki daha yakışıklı zaten" dediğinde hafiften güldüm.

 

Çıkış saatim gelmişti. Kerem yarım saattir oturuyordu, beni bekliyordu.

Üzerimi değiştirip içeri geçtiğimde Kerem'i göremedim. Sanırım dışarıda beklemeye başlamıştı. Kapıdan çıktığımda arabayı gördüm. Kerem kaputuna yaslanmış beni bekliyordu. Ona doğru bir adım ilerlemiştim ki Furkan'ın sesiyle ona döndüm. "Zeynep, bırakayım mı?"

"Gerek yok teşekkür ederim" deyip tekrar Kerem'e dönmüştüm ki kolumu tuttu.

"Bu saatte tek gitme, bırakayım" dediğinde biri tarafından geri çekildim ve Furkan'ın eli kolumdan ayrıldı.

 

"Tek gitmiyor" diyen Kerem'in sesini duydum, ardından belimdeki elini hissettim.

Furkan Kerem'i süzdükten sonra bana döndü.

"Sevgilim yok demiştin?" dedi.

"Sevgilisi değilim" dedi Kerem benden önce. "Abin falan mı?" dedi Furkan bana bakarak. Söylediğiyle yüzümü buruşturdum. "Hayır tabi ki" dedim. Düşüncesi bile kötü.

 

"Kim o zaman arkadaş?" dediğinde "Seni niye ilgilendiriyor?" dedi Kerem.

Furkan'ı ilk günden beri sevmemişti zaten. Bir şey söylese de ağzını burnunu kırsam diye bekliyordu.

"Sadece merak ettim" dedi Furkan.

"Etme" dedi Kerem ve bana döndü. Gidelim demek istiyordu.

"İyi geceler Furkan " diyerek arkamı döndüm ve Kerem'le birlikte arabaya ilerledim.

Arabanın önüne gelince tabuta yaslandı ve bana döndü.

 

"Hani bununla yakın değildin?" dedi kaşlarını çatarak.

"Değilim zaten" dedim ona yaklaşarak. Bacaklarının arasına girdim ve yaklaştım. Az mesafe kalınca durdum.

"Madem değilsiniz bu puşt niye seni eve bırakmak istiyor? Daha önce de mi bıraktı?" dedi. Sinirleniyordu.

 

"Hayır tabi ki. Hem bırakmak istemesi normal, bu saatte yalnız bırakmak istemedi işte " dedim.

"Onun amacı başka da" dedi kendi kendine. "Başka falan değil Kerem, onunla bir yakınlığımız yok" dediğimde elini belime koyarak beni kendine çekti ve neredeyse ona yapıştım.

 

"Olamaz zaten" dedi fısıldayarak.

 

Eli yavaşça belimden kalçama indiğinde sertçe kendine çekti. Sertliğini hissettiğimde sertçe yutkundum. Hafifçe gülümsedi. "Şu an seni" deyip sustu. Devamında kim bilir neler gelecekti?

"Bu kadar sert çıkmana gerek yoktu" dedim, konuyu devam ettirerek.

"Onu bana karşı koruma" dediğinde sustum. Cevap vermedim.

"Sinirlendiğinin farkındayım, ben de sinirlendim" dediğimde bakışları dudaklarıma kaydı.

"Sinirimizi birbirimizden çıkarmak istiyorum" dedi ve kalçamdaki elini sıkılaştırdı. Zorlukla yutkundum.

"Bence iyi bir fikir değil " dedim sessizce. "Neden?"

"Sinirimizi bu şekilde çıkarırsak, geri dönüşü olmayan bir şey yapabiliriz, şu an seni öpmemem lazım çünkü öpersem, duramam. Durmana da izin vermem" diye fısıldadığımda yutkunma sırası ondaydı.

"Tamam" dedi sessizce. "Başka zaman" dedim istemeyerek. Sadece başını salladı. Elimi yanağına koyarak dudaklarından öptüm ve sımsıkı sarıldım. Kokusunu içime çektim.

Sımsıkı sardı kolları belimi. Saçlarımı kokladığını hissettim.

Geri çekilince "Eve gitmem lazım " dediğimde gülümseyerek başını salladı ve arabaya bindik.

 

Araba evin önünde durduğunda ona döndüm. Dudaklarıma yaklaşınca itiraz etmedim ve bende ona yaklaştım. Birleştiğinde hızla *püşmeye başladık. İkimiz de zor duruyorduk zaten. Belimden tuttu ve beni kucağına çekti. Dudakları boynuma indi . Bir yandan da eli kalçamdan beni kendine çekiyordu. Az sonra dudaklarını çekti ve beni kucağında ters çevirdi.

Kucağına ters oturmuştum. Dudakları arkamdan boynuma indi. Eli de karnımdan pantolonuma indi ve yavaşça düğmesini açtı. Eli aşağı ilerlemeye başladığında nefesimi tutmuştum. Eli, çamaşırımın içine girdi ve oraya dokunduğunda sertçe inleyerek kendimi ona ittirdim. Sertliğini hafiften hissediyordum. Parmakları k*dınlığımı okşuyordu, dudakları boynumu yakıyordu. Nefes nefeseydim. Ama çalan telefonumla duraksadı. Ellerini geri çektiğinde yan koltuktan telefonumu aldım, annem arıyordu. Açıp kısaca geliyorum dedikten sonra telefonu kapattım. Başımı geriye çevirdiğimde burun buruna gelmiştik. Sertçe yutkundum.

 

"Gitmem lazım" dediğimde istemeyerek ofladı. Kucağında ona doğru döndüm ve oturdum. Çenesinden tutarak yüzünü kendime çektim ve sert bir öpücük kondurdum dudaklarına.

Ardından boynuna ıslak bir öpücük bıraktım.

Kapıyı açıp ineceğim sırada beni kendine çekti ve "Dilini ver" diye fısıldayıp dudaklarımızı birleştirdi. Zor da olsa kendimi geri çektim.

"Gerçekten gitmem gerekiyor" dedim sessizce.

"Sana doyamıyorum" dedi gözlerime bakarak. "Sen bir de bana sor" dediğimde hafifçe gülümsedi.

"İyi geceler" deyip yanağına öpücük kondurdum. "En iyi geceler senin olsun güzelim" dediğinde gülümsedim.

Arabadan indim ve vazgeçip geri dönmeden hızla eve girdim. Annem salonda oturuyordu Beyza ile. Yanlarına gidip biraz oturdum. Annemle kısa bir sohbet ettik, Beyza ile de biraz oynadıktan sonra odama çıktım. Üzerimi değiştirip yattım.

 

Şu bir kaç gün sıkıcı geçmişti. Sürekli işe gidiyordum. Kerem ve diğerleriyle görüşememiştim. Kerem birkaç kere kafeye gelmişti ama onun dışında görüşemedik. Derslerimi de boşladım bu sıralar. Birkaç ay sonra üniversite sınavına gireceğim ama çalışmıyordum. Neye güveniyorsam?

Bugün okul açılıyordu. Derslerime daha da önem verecektim. Bizimkilerle birlikte çalışacaktım. Bu sırada hafta sonları işe gitmeye devam edecektim ama. Paraya ihtiyacımız vardı ve annem, Beyza olduğu için çalışamıyordu. Benim halletmem gerekiyordu. Benim için sıkıntı değildi, halledebilirdim ama üniversite sınavı geçince daha kolay olurdu.

 

Sınıfa girince hemen Kerem'in yanına ilerledim. "Günaydın" diyerek yanına oturdum. "Günaydın güzelim" dedi ve sımsıkı sarıldı bana. Kollarımı boynuna dolayıp kokusunu içime çektim. Çok özlemiştim. Yanağına bir öpücük kondurup geri çekildim. O sırada gözüme, sırasında tek başına düşünceli bir şekilde oturan Yunus takıldı.

"Yunus, ne oldu?" dediğimde bana döndü.

"Bir şey olmadı" dedi gülümsemeye çalışarak. "Bade nerede?" dediğimde yüzü düştü. "Biz ayrıldık" dedi.

"Ne?" dedim şokla.

"Neden? Ne zaman?"

"Birkaç gün oldu" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ve bana söylemedin mi?" dedim sinirle. "Zaten çalışıyorsun, yoruluyorsun, bir de bununla uğraşma diye anlatmadım sana" dediğinde diğerlerine döndüm. "Siz biliyor muydunuz?" dediğimde ses gelmedi. Kerem "Meşgul olduğun için anlatmak istemedi, üstüne gitme" dedi sessizce.

"Benim sizden önemli işim mi var?" dedim sesimi alçaltarak. Kalkıp yanına oturdum ve sarıldım. "Tamam çok da şey yapmayalım " diyen Kerem'in sesiyle gülerek ayrıldım.

"Ne oldu?" dediğimde "Annesi öğrendi. Ayrılmamızı istedi, okulunu değiştirebilirmiş" dediğinde susmak zorunda kaldım. Ne diyebilirdim ki? Ailevi meselesiydi ve annesine karışamazdık. "Çok üzgünüm." dedim. O sırada sınıfın diğer kenarında oturan Bade'yi gördüm. Buraya bakıyordu. Buraya gelmek istiyordu ama sanırım annesinden gerçekten korkuyordu.

 

Kantinde hep birlikte oturuyorduk. Bade hariç. Gerçekten Yunus'tan uzak duruyordu. Ondan uzak durduğu için bizim yanımıza da gelmiyordu. Onu suçlamıyordum, Yunus da suçlamıyordu. Çünkü annesine karşı gelemez. Hem annesinin nasıl biri olduğunu bilmiyoruz.

 

Bunları düşünürken masamıza bakan Bade takıldı gözüme. Sanırım sınıfa ilerliyordu ama giderken bize bakıyordu. "Ben geliyorum" diyerek hızla masadan kalktım. Kerem'in nereye sorusuna cevap vermedim çünkü Bade'yi kaçırabilirdim. Hemen yanına gittim.

"Nasılsın Bade?" dedim gülümseyerek. "İyiyim sen?" dedi.

"İyi bende. Yunus ile olanı duydum, gerçekten üzgünüm." dediğimde yüzü düştü. "Bende. Gerçekten yapabileceğim bir şey yok, annem çok katı. Ona karşı gelemiyorum."

"Karşı gelmeni istemiyoruz. Sadece bir önerim vardı. Acaba Yunus ile birlikte annenin yanına mı gitseniz? Yunus'u tanıştır, hissettiklerini söyle. Bir de Yunus'u severse sorun olmaz belki"

"Olmaz, annem asla izin vermez"

"Denemeden bilemeyiz. Bence Yunus için değer" dediğimde biraz düşündü. "Pekala" dediğinde onu ikna ettim ve birlikte masaya ilerledik. Bade ile birlikte geldiğimi görünce herkes bize döndü. "Yunus biraz konuşalım mı?" deyince Bade, Yunus hemen ayağa kalktı. "Olur tabi, konuşalım " dedi heyecanla. Masadan uzaklaştıklarında ben de yerime oturdum. Ne olduğunu sorsalar da bir şey demedim bizimkilere.

 

Çıkışta eve gelince hemen ders çalışmaya başladım. Eksik konularımı tamamlamam gerekiyordu. Biraz çalıştıktan sonra ara vermeye karar verdim. Tam telefonumu almıştım ki annemin seslenmesiyle geri bıraktım. Odadan çıktım ve salona indim.

"Efendim?" dedim. Kucağında Beyza ile bana bakıyordu.

"Pazara gitmem lazım, oradan market falan derken birkaç saat yokum. Beyza'ya bakabilir misin?" dediğinde biraz tereddütte kalmıştım çünkü ilk defa Beyza ile tek kalacaktım.

"Olur da ben de gidebilirdim pazara?" dedim kucağından Beyza'yı alarak.

"Yok kızım ben gidip geleyim, karnını doyurdum ben. Biraz sonra uykusu gelebilir, uyur zaten." dediğinde başımı salladım. Son kez birkaç şey için tembihledikten sonra çıktı.

Kucağımda Beyza ile salonda koltuğa oturdum. Belinden tutup kucağımda ayakta tuttum. Yürümeye çalışmasını sağlıyordum ara sıra ama hala yürüyemiyordu. Emekliyordu en fazla.

 

"Beyza'm"

"Nasılmış benim kardeşim?"

"Nasılmış ablasının gülü" diyerek kucağımda zıplatıyordum hafifçe.

Garip sesle kıkırdayarak gülünce ben de gülüyordum.

"Ablasının birtanesi"

"Ne yapalım biz seninle?"

 

"Uyuyalım mı? Uykun var mı?" dediğimde "Benimle de uyur musun?" diyen sesle korkuyla arkamı döndüm.

 

Kerem merdivenlerin başından bana bakıyordu. "Sen ne ara geldin?" dedim. "Az önce, sizi izliyordum" dedi bana yaklaşarak. "Hoşgeldin" dedim gülümseyerek. "Hoşbuldum gülüm" dedi ve yanıma oturdu. Ardından Beyza'ya döndü. "Bu güzellik ne yapıyormuş?" dedi gülümseyerek.

 

"Bu güzelliğin annesi gitti, ben bakacağım biraz." dedim.

"Bakalım beraber" dediğinde gülümsedim.

"Sen niye gelmiştin?" dedim Beyza'nın eline oyuncağını vererek.

"Seni görmeye geldim" dedi saçlarıma dokunarak. "Bir de ders çalışırız demiştim. Sen konularda geri kaldın ya, yardım ederim" dediğinde genişçe gülümsedim. "İyi demişsin" dediğimde kafama vurulan şeyle acıyla inledim. Beyza kafama oyuncağı ile vurmuştu.

 

"İyi misin?" dedi Kerem endişeyle.

Beyza'yı yere bıraktım ve elimi başıma koydum. Kerem elimi çekip vurduğu yere baktı. "Acıyor mı?" dediğinde "Biraz" dedim. "Kızarmış, şişer birazdan. Buz koyalım" dediğinde başımı salladım ve mutfaktan buz alıp geldim.

Tekrar yerime oturduğumda Kerem bana bakıyordu.

"İyi misin?" dediğinde başımı salladım.

 

Beyza'ya dönüp "Baldız naptın?" dediğinde kocaman bir kahkaha attım.

 

"Baldız mı?" dedim gülerek.

"Baldız sayılır. Baldızım olmazsa bile ben ona baldız diyeceğim, güzel oldu" dediğinde başımı iki yana sallayarak güldüm. Ardından Beyza'ya döndüm.

 

"Beyza gerçekten ayıp bu yaptığın" dediğimde Kerem'in gülmesiyle ona döndüm. "O da anladı zaten " dediğinde göz devirdim.

Buzu kenara koyduğumda başıma baktı.

Yaklaşıp acıyan yere yumuşak bir öpücük kondurdu.

"Öpmek, acıyı azaltıyormuş, bir yerde duydum" diyerek açıklama yaptığında güldüm. "O yüzden mi öptün?" dedim.

"Canım istediği için öptüm" dediğinde güldüm.

"Sen canının istediği her şeyi böyle sormadan yapıyor musun?" dedim sırıtarak.

"Cık, canımın her istediğini yapıyor olsaydım şu an burada değil yatağında olurduk, Beyza'ya arkadaş yapma yolundaydık" dediğinde gözlerim kocaman oldu ve omzuna sertçe vurdum. "Kerem!" dedim uyararak.

 

"Ne?" dedi gülerek. Dayanamayıp ben de gülümsedim. "Sapık mısın acaba?" dedim gülerek. "Konu sen olunca evet" dediğinde daha da gülümsedim.

 

"Hastasın sen" dedim alayla.

"Sadece sana" dedi sessizce.

 

Düşmüştüm açıkçası bu laflara. Yaklaşıp yanağına güzel bir öpücük kondurdum.

"Bu mu sadece?" dediğinde Beyza'yı gösterdim. "Onun karşısında olmaz"

"Odana çıkalım" dediğinde gözlerimi devirdim. "Beyza'nın uykusu var zaten, ben yatak odasını hazırlayım, sen de onunla ilgilenir misin?" dedim ayağa kalkarak.

"Olur" dediğinde yatak odasına çıktım hemen. Önce battaniyeleri yatağın ortasına serdim. Ardından yastığını koydum. Büyük yastıkları da etrafına dizdim. Aşağı indiğimde gördüğüm şeyle duraksadım.

 

Kerem, kucağında Beyza ile oyun oynuyordu. Beyza çok mutluydu, gülerek alkış yapmaya çalışıyordu. Kerem ise gülümseyerek ona bir şeyler söylüyordu. Bu anı ölümsüzleştirmek için ikisinin birkaç tane resmini çekip salona ilerledim.

"Hazırladım" dedim gülümseyerek.

"Bebekleri sevdiğini bilmiyordum" dedim.

"Şu ana kadar ben de bilmiyordum." dediğinde gülümsedim. "Hadi çıkalım" dediğimde onayladı ve kucağında Beyza ile yukarı ilerledi. Yatak odasına girince Kerem Beyza'yı kucağından indirdi ama indirir indirmez Beyza ağlamaya başladı. Kerem telaşla tekrar kucağına alınca Beyza sustu. Yok artık!

Resmen kucağından inmek istemiyordu.

Kerem bana döndü.

"Ne yapacağız?" dedi.

"Bilmiyorum, kucağında durmak istiyor"

"Kucağımda uyusun o zaman" dedi ve yatağa oturdu.

"Kerem kolun ağrır, uyuyacağı kesin bile değil" dedim.

"Bir şey olmaz, gel" dediğinde yanına oturdum. Yatağın başlığına yaslandık. Kerem Beyza'yı kucağında hafifçe sallıyordu. Bende onları izliyordum. Birkaç dakika sonra gözleri kapanmaya başlamıştı.

 

"Kucağını sevdi" dediğimde bana döndü. "Ablasına çekmiş" dediğinde gözlerimi devirdim gülerek.

 

Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. "Ne oldu bir anda?" dedi gülümseyerek. "İçimden geldi" dedim.

"Benim içimden neler geliyor bir bilsen " dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Sen bugün sapıklık gününde misin?" dedim sessizce.

"Ben bir şey demedim ki, belki kastettiğim şey sana sarılmaktı nereden biliyorsun? Sapıkça düşünen sensin" dediğinde sustum. Lafı yemiştim.

Harbi ben niye böyle düşünmüştüm?

Gülmeye başladı. "Gerçekten sarılmayı mı kastetmiştin?" dedim.

"Hayır, senin anladığın şeyi" dedi gülerek. Koluna vurarak gözlerimi devirdim. Beyza uyumuştu. Sessizce "Yatıralım" deyip yataktan kalktım. Kerem hafifçe sağına dönüp Beyza'yı yatırdı. Üstünü de örttüm ve sessizce odadan çıktık.

 

Odama girince Kerem de arkamdan girdi. Kapıyı kapatınca "Ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla ama cevap vermeden hızla dudaklarımızı birleştirdi. Afallasam da öpüşüne karşılık vermeye başladım. Duyduğumuz bebek sesiyle dudaklarını çekti.

"Tam sırası" dedi sinirle. Gülümseyerek onu üzerimden ittim ve hemen yatak odasına girdim. Kerem de arkamdan gelmişti.

 

Beyza uyanmış ağlıyordu. Hemen yanına uzandım ve susmasını sağlamaya çalıştım ama susmuyordu. Kerem de Beyza'nın diğer tarafına uzanınca Beyza sustu. Kerem'e bakıyordu. Gözleri yarı açıktı, her an uyuyabilirdi. Kerem de gülümseyerek ona bakıyordu. Elini karnına koydu ve hafifçe pışpışlamaya başladı. Kerem'i bu halde göreceğim asla aklıma gelmezdi ama bu görüntü gerçekten çok güzeldi. Sessizce onları izlemeye devam ettim. Bir süre sonra Beyza'nın gözleri kapandı. Kerem bana döndüğünde gülümseyerek ona bakıyordum. "Senden çok güzel bir baba olur" dediğimde gülümsemesi genişledi, bakışları derinleşti. Kim bilir şu an aklından neler geçiyordu?

 

Başımı Beyza'nın yanına koydum ve kolumu karnına attım. Kerem de Beyza'nın diğer yanına uzandı, elini elimin üzerine attı. Sevdiğim ve kardeşimle böyle olacağımı hayal bile edemezdim. Bu görüntü bana hayaller kurdurmaya başlamıştı bile.

Kerem, ben ve bir bebek. Ama bu sefer kardeşim değil, bizim bebeğimiz. Düşüncesi bile beni gülümsetmeye yetmişti.

"Ne düşünüyorsun?" dedi Kerem güldüğümü görünce.

"Bir şey geldi aklıma, bir şey düşündüm" dedim sessizce.

"Sanrım aynı şeyi düşündük" dedi Beyza'ya bakarak. "Sanırım" dedim.

 

Gözlerimi açtığımda Beyza ve Kerem'in uyuduğunu gördüm. Sanırım uyuyakalmıştık. Ne kadar uyumuştuk ki? Kapının aralandığını farkettim. Olamaz, annem mi gelmişti?! Bizi böyle görmüştür o zaman!

 

Hızla yataktan kalktım ve mutfağa indim. Annem yemek hazırlıyordu.

"Anne, ne zaman geldin?" dedim telaşla.

"Yarım saat önce" dedi gülerek.

"Anne bak biz, sadece, uyandığı için şey yapmıştık, yoksa" derken sözümü kesti. "Tamam kızım bir şey demedim ki" dedi gülerek. "Hem çok tatlı duruyordunuz" dediğinde utanarak gözlerimi kaçırdım. "Yemek hazır, sofrayı kur da yemek yiyelim" dediğinde başımı salladım ve masayı kurmaya başladım. Masa hazır olunca yatak odasına çıktım. Kerem ve Beyza çok güzel uyuyordu. Telefonumla resimlerini çektikten sonra sessizce Kerem'in yanına yaklaştım.

 

"Kerem" dedim sessizce. Beyza'yı uyandırmamak için sessiz konuşuyordum ama bu sesle de Kerem'i nasıl uyandıracaktım bilmiyorum.

Dürttüğümde bir anda gözlerini açınca konuşmaması için hızla ağzını kapattım.

Diğer elimin işaret parmağını dudaklarıma götürerek sus işareti yaptım. Parmaklarıma öpücük kondurunca gülümseyerek elimi ağzından çektim. Yatakta doğruldu ve sessizce odadan çıktık. Aşağı inmeden Kerem'e döndüm. "Annem gelmiş ve bizi görmüş " dediğimde "Bir şey dedi mi?" dedi. "Hayır, tatlı görünüyorsunuz falan dedi, kızmasını bekliyordum" dediğimde sırıtmaya başladı.

 

"Tatlı mı görünüyormuşuz?" dedi gülerek. "Evet Kerem, çok tatlı görünüyormuşuz. Özellikle sen" deyip aşağı inmeye başladım. Kerem de gülerek arkamdan geliyordu. Mutfağa geldiğimizde annem "Hoşgeldin Kerem oğlum" dedi masaya oturarak. Oğlum?

 

"Hoşbuldum, siz de hoşgeldiniz. Siz mi hazırladınız, zahmet etmeseysiniz Zeynep hazırlardı" dediğinde gözlerimi devirdim.

 

"Masayı ben kurdum" dediğimde gülerek "Sağol ya, büyük yardım etmişsin" dediğinde "Kerem!" dedim uyararak. Dalga geçiyordu benimle, pislik!

"Sen ne zaman geldin?" dedi annem yemeye başlarken. "2 saate yakın oldu sanırım" dedi Kerem.

"Ne güzel. Zeynep ile barışmışsınız. Sevindim, ama bir daha kızımı üzme, onun ne halde olduğunu görmedin." dediğinde "Anne!" dedim uyararak.

"Merak etmeyin, bir daha istesem de bırakamam zaten" dedi Kerem gözlerime bakarak. Gülümseyerek yemeğime döndüm.

 

Saat geç olmuştu ve Kerem'in gitmesi gerekiyordu. Annemle son kez selamlaşıp kapıya ilerledi, ben de arkasından gittim. Dışarı çıkınca bana döndü. Gülümseyerek sımsıkı sarıldım ona. "İşimiz de yarım kaldı" dediğinde hafifçe sırtına vurdum. Gülerek geri çekildi. "İyi geceler" dedim gülümseyerek. "En iyi geceler senin olsun güzelim" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurup gitti. Ben de odama çıktım ve üzerimi değiştirip yatağa girdim.

 

Bu hafta sıkıcı geçmişti. Sürekli ders çalışmıştık bizimkilerle. Cemre'nin sinir etmeleri ve Fırat'ın rahatsız etmeleri dışında güzeldi. Hafta sonu geldiği için yine işe gelmiştim. Sanırım bundan sonra böyle devam edecektim.

 

Okul açılalı birkaç hafta geçmişti. Bu süreçte Kerem ve bizimkilerle sadece okulda görüşmüştük çünkü okul dışında ders çalışmaları için onları zorluyordum. Hep birlikte aynı üniversiteye gitmek istiyordum. Birkaç gün devamsızlık yapmıştım çünkü ne kadar devamsızlık yaparsak yapalım karnemize geçmeyecekti. Bu yüzden bazen okula gitmeyip evde ders çalışıyordum.

 

Şimdi kerem ile birlikte yemekhanede ders çalışmıştık. Yemekhaneye ilk defa gelmiştik çünkü yemekleri gerçekten berbattı. Yine de sessiz olduğu için buraya gelmiştik. Şimdi sınıfa gidecektik ama 3 kat inmemiz gerekecekti.

"Kerem acaba görevli asansörüne mi binsek?" dediğimde "Neden?" dedi.

"Çok yoruldum inemem" dedim.

"Kucağıma alabilirim" dedi sırıtarak.

"Kerem hey şeyden kendine nasıl böyle bir pay çıkarıyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Gülerek "Tamam gel binelim" dedi ve asansöre ilerledik.

 

Normalde yasaktı ama umurumda değildi.

Asansöre bindikten sonra Kerem 1. katın numarasına bastı. Asansör hareket etti. Bir kat indikten sonra bir anda duraksadı ve ışıkları kapandı. Korkuyla Kerem'e döndüm ama yüz ifademi göremiyordu muhtemelen. "Ne oldu?" dedim. Telefonunu çıkarıp feneri açtı. "Sanırım asansörde kaldık" dediğinde korkuyla etrafıma bakındım.

"Ne olacak şimdi?" dedim.

"Korkma, gelirler birazdan" dedi yanıma yaklaşarak. Derin bir nefes aldım. "Ben yanındayım, korkma" dedi.

 

O sırada bir anda asansörün sağa eğilmesiyle küçük bir çığlık attım. İkimiz de benim olduğum tarafa yapışmıştık çünkü eğilmişti asansör.

"Ne oluyor?" dedim etrafıma bakarak.

"Asansörü tutan demirlerden biri çıktı sanırım" dediğinde korkuyla yutkundum. "Ben yanındayım, sakin ol bir şey olmayacak" dedi ama onun da endişe ettiğinin farkındaydım.

"Kerem" dedim sessizce.

İyice yaklaştı bana. "Zeynep yanındayım" dedi sessizce.

 

"Öpsene beni" dediğimde gülerek "Ne?" dedi.

"Öp beni, dikkatimi dağıtmam lazım." dediğimde gülümseyerek bana yaklaştı ve dudaklarımızı birleştirdi. Yerimizde sağlam duramıyorduk ama yine de karşılık vermeye çalıştım. Asansör daha da eğilince hafifçe araladım dudaklarımızı ve alnımı alnına yasladım.

"Düşecek asansör" dedim sessizce.

"Evet" dedi.

"Özür dilerim, benim yüzümden bindik" dediğimde "Saçmalama, nereden bilebilirdin?" dedi kızarak.

"Kerem öleceğiz" dediğimde cevap vermedi. O da farkındaydı, asansör düşecekti.

 

"Seni seviyorum" dedi sanki son kez söylüyor gibi. Gülümsedim.

 

"Sana söylemem gereken bir şey var" diye fısıldadım. "Ne?"

"Kerem ben" dedim ve derin bir nefes aldım. Söyleyecektim. Belki de ölecektik ve bunu ona söylemem gerekiyordu. Artık sırasıydı. Onu sevdiğimi, hatta ona aşık olduğumu söyleyecektim. Tam göremesem de gözlerine baktım ve konuşmaya devam ettim.

 

"Kerem, ben" derken dikkatle bana bakıyordu.

"Ben seni-" derken bir anda duyduğum yüksek ses ve düşen asansörle sözüm yarıda kaldı. Birkaç saniye sonra acıyla bağırdım. Düşmüştü asansör, Kerem neredeydi bilmiyorum, ne haldeydi bilmiyorum. Ben ne haldeydim onu da bilmiyorum. Karnımın sağ tarafı acıyordu. Gözlerimi açık tutamıyordum. Ses yoktu, Kerem'in sesi yoktu. Bayılmış mıydı?

 

"Kerem" diye fısıldadım ama ben bile zor duydum sesi.

"Seni" dedim zorlukla. "seviyorum " dediğim sırada gözlerimi daha fazla açık tutamadım. Kendimi karanlığa bıraktım.

 

Bölüm : 14.01.2025 20:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...