31. Bölüm

31. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

"Ne? Ne diyorsun anne sen?" dedim endişeyle. Kerem merakla bana baktı. Duymuyordu o.

"Bir anda yangın çıktı anlamadım, itfayeyi aradım geliyor. Evden çıkamıyoruz, kapı yanıyor. Kardeşin bayıldı" derken ağladığının da farkına vardım. Öksürmekten zor konuşuyordu zaten.

"Sen-seni" derken sözünü kestim.

"Anna sus! Sakın! Onu benim yüzüme söyleyeceksin duydun mu beni?" dedim gözleirm dolarken. Hızla kapıdan çıktığımda kerem de arkamdan gelmişti. Arabaya yöneldik.

Annem sürekli öksürüyordu.

"Ağzına bir şey al!" dedim endişeyle.

"Kı-kızım" dedikten sonra sesi kesildi. Telefon kapanmamıştı ama annem sustu.

"Anne? Anne?!" dedim endişeyle ama cevap gelmedi. Bayılmıştı. Allah kahretsin bayıldı.

Araba hareket ettiğinde endişeyle bana bakan kerem'e döndüm.

"Ev-evde yangın çıkmış" dedim zorla. Şaşkınlıkla bana baktı.

"Eve sür" dedim hızla. Gözyaşlarım hızlandı. kerem hızla arabayı hareket ettirdi. Neyseki yakındık.

"Tamma sakin ol" dedi elini elime koyarken ama bunun bir faydası olmuyordu şu an.

"Ya bir şey olursa?" dedim gözyaşlarımı tutmaya çalışırken.

"Olmayacak, olmayacak, sakin ol. Sen iyiyi düşün tamam mı?" dedi ama onun da endişeli olduğunun farkındaydım.

 

3 dakikanın sonunda araba durduğunda hızla arabadan indim ve yanan eve döndüm. Etrafıma bakındığımda herkes gelmişti. Çok kalabalıktı. İtfaiye de şimdi geliyordu. Annem ve Beyza?

Onlar yoktu. Hala mı içerideler?

Hızla eve koşmaya başladığımda kerem sertçe kolumdan tuttu.

"Napıyorsun?" dedi kaşlarını çatarak.

"Hala içerideler" dediğimde eve baktı.

"Kapı yanıyor giremezsin" dediğinde "Umrumda değil" diyip arkamı dönmüştüm ki tekrar durdurdu beni.

"Dur ben giderim" dediğinde hızla "Hayır" dedim. "Birini daha kaybedemem lütfen dur burada, benim gitmem lazım" dediğimde "Ben de seni kaybedemem" dedi sertçe. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı.

"Kerem zaman geçiyor. Bırak beni" diyip eve yöneldiğimde kollarımdan yakaladı.

Yanımıza polisler de geldiğinde "Sakin olun, kimse içeri giremez" dediğinde "Annemle kardeşim içeride benim!" diye bağırdım kerem'den kurtulmaya çalışırken. "İtfaiyeci arkadaşlar kurtaracaklar, siz sakin olun " diyip gititğinde kerem'den kurtulmaya çalışıyordum.

İtfaiyecilerin içeri girdiğini gördüm.

"Kerem bırak beni" dedim ama "Hayır" diyerek daha sıkı tuttu.

"Bırak beni bırak! Anne!" diye bağırdım eve doğru. Etraftaki insanların gözü hem evde hem bendeydi ama umrumda değildi.

İtfaiyecilerin bazıları dışarıdan yangını söndürmeye çalışırken bazıları içerideydi, onları kurtaracaklardı. Kurtulacaklardı, eminim ben.

 

"Kerem" dedim direnmeye çalışarak. O sırada içeriden üç itfaiyeci çıktı. Biri annemi, diğeri Beyza'yı kucağına almıştı. Sevinçle gülümsediğimde onlara yaklaşacaktım ama duyduğum şeyle duraksadım. Onları sedyeye yatırırken "İkiside ölmüş" dediklerini duydum. Dedikleri şeyi idrak etmeye çalışırken ikisinin de üstünü örtüyle örtüler.

"Ne?" dedim sessizce.

"An-anlamadım ne dedi o?" dedim Kerem'e dönerek.

Bir şey demeden bana bakıyordu.

"Öl-ölmüşler mi dedi o?" dedim sessizce.

Tekrar annemlere döndüm.

"Hayır" dedim sessizce.

"Hayır hayır hayır hayır" derken deli gibi başımı iki yana sallamaya başlamıştım.

"Zeynep" dedi kerem ama dönmedim.

"Hayır olamaz" dedikten sonra "Anne!" Diyerek onlara koşmaya başlamıştım ki kerem kollarını bedenime sararak arkadan tuttu beni.

"Kerem bırak! Bırak beni bırak!" diye bağırdım. "Hayır, hayır sakin ol. Bana bak" dedi sessizce. Sesi tiremişti bunu söylerken.

"Anne! Beyza!" dedim kerem'den kurtulmaya çalışırken ama çok sıkı tutuyordu. Ağladığımı farkettim.

"Hayır hayır. Kerem bırak beni bırak! Lütfen bırak! Anne! Anne hayır anne!" dedim bağırarak. Etraftaki insanların bakışları umrumda değildi. Kerem'in bana söylediklerini duymuyordum.

Sadece onlara odaklanmıştım. Örtünün altındaki annem ve Beyza'ya.

"Hayır ya hayır lütfen. Anne lütfen. Beyza, hayır ya!" dedim ağlayarak.

Boğazım acımaya başlamıştı bağırmaktan.

Artık çırpınmayı bırakmıştım. Kerem bırakmıyordu zaten beni. Olduğum yere çöktüğümde kerem de benimle birlikte çöktü. Gözyaşlarımdan dolayı bulanık görüyordum. "Anne" dedim sessizce.

"Bırakma beni lütfen" dedim fısıldayarak ama kerem'in duyduğuna emindim. Hala bırakmamıştı beni. Sımsıkı tutuyordu. Sanki ateşin içine atlamamdan korkuyordu. "Anne" derken her şeyin döndüğünü farkettim. Başım sağa düşmeden önce son kez "Anne" dedim. Sonrası karanlık.

 

Gözlerimi yavaşça açtığımda hastanede olduğumu farkettim.

Kerem gülümseyerek "Zeynep" dediğinde ona döndüm. Hemen yanımda oturuyordu. Eli elimin üzerindeydi.

"İyi misin?" dedi, endişeli olduğu belliydi.

Başımı salladım sadece. Konuşacak gücüm yoktu. Hatırlıyordum, onlar ölmüştü. "Zeynep" dediğinde Kerem'e döndüm. Ağzını açacağı sırada kapı açılınca sustu. Bir doktor girmişti.

"Geçmiş olsun. Tansiyonunuz düşmüş, endişelenecek bir şey yok. Aç kalmamaya ve stres yapmamaya dikkat edin." diyip odadan çıktı. Bir nefes alsaydı keşke.

 

Kerem ayağa kalkıp kolumdaki serum iğnesini çıkardı. "Hadi çıkalım" dediğinde başımı sallayarak yataktan kalktım. Kerem de destek olmak için kolumdan tutuyordu.

Kapıdan çıkmak üzereyken Kerem'e döndüm. "Neredeler?" dediğimde kimden bahsettiğimi biliyordu.

"Morg" dedi sessizce. "Görmek istiyorum" dediğimde "Zeynep" dedi. İtiraz edeceği için susturdum onu. "Görmek istiyorum kerem. Son kez" dedim sessizce.

Başını sallayıp kapıyı açtı ve kolumdan tutarak beni çıkardı.

 

Morgun önüne geldiğimizde görevli kapıyı açtı ve içeri girdik. Kerem de yanımdaydı. Annem üzerinde örtüyle sedyede yatıyordu. Beyza'yı göremeyeceğimi söyledikleri için anneme bakacaktım. Derin bir nefes aldım ve elim örtünün ucuna gitti. Açamayacaktım, bu gücü kendimde bulamadım. Diğer elimle kerem'in elini tuttuğumda sımsıkı tuttu elimi. Yavaşça örtüyü araladığımda annemin yüzü ortaya çıktı.

Yüzünün birazı yanmıştı, derisi soyulmuştu. Saçlarının birazı da yanmıştı. Elimi uzatıp yüzüne dokunmak istedim ama buna cesaret edemedim.

Derin bir nefes aldığımda ağladığımı farkettim. Kerem'in elini bırakıp hızla morgdan çıktım. Kerem "Zeynep" diye seslendiğinde ona döndüm ve hemen sarıldım. Ağlamaya devam ettim sessizce. Elleri saçlarıma gitti ve yavaşça okşamaya başladı. "Ştt, tamam." dedi sessizce. Gözyaşlarımı silip geri çekildim.

"Hadi eve gidelim" dediğinde başımı salladım. Kolunu omzuma attı ve birlikte hastaneden çıktık.

 

Eve geldiğimizden beri konuşmuyordum. Kerem birkaç kere konuşmayı denese de en fazla bir kaç kelime ediyordum.

Şimdi yemek hazırlayacağını söyleyip mutfağa gitmişti. Ben yemeyeceğimi söylesem de dinlemedi. Yiyemezdim ki. Nasıl yiyeceğim? Onların morg da olduğunu bilerek nasıl yemek yiyeceğim? Yarın cenazeleri olduğunu bilerek nasıl yemek yiyeceğim?

 

"Güzelim" dediğinde irkilerek Kerem'e döndüm. Geldiğini fark etmemiştim.

"Yemek hazır" dediğinde "Ye sen" dedim sessizce. Yanıma oturup bana döndü.

"Sen de yiyeceksin" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Zeynep lütfen" dedi ısrar ederek.

"Canım istemiyor"

"Benim için ye, annen için ye" dediğinde gözlerim doldu.

"Annen bu durumda olmanı ister miydi? Seni böyle görmek ister miydi?" dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. Hemen elini yanağıma koyarak o yaşı sildi. "Seni böyle görse çok üzülürdü. Onun için dayanman lazım" dediğinde başımı salladım yavaşça. Annem böyle olmamı istemezdi.

"Gel hadi" dedi ve ayağa kalktı. Elini uzattığında tuttum ve birlikte mutfağa ilerledik.

 

Menemen yapmıştı. Yarım saattir bunun için mi uğraşıyordu? Gülmek istesem de gülemedim. Yerime oturduğumda kerem de karşıma oturdu. Bir parça ekmekle menemen alıp ağzıma attıktan sonra ekmeği bıraktım. "Ye biraz daha" diyerek uyardığında oflayarak birkaç lokma daha aldım. Daha fazla yiyemeyecektim.

 

Birkaç gün geçmişti. Bu süre boyunca gerekmediği sürece kimseyle konuşmuyordum. Ama kerem beni yalnız bırakmıyordu. Düşünmüştüm. Çok düşünmüştüm. Artık hiç bir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim. Şu birkaç gündür ne yarısı yanan evime, ne de ikisinin mezarına gitmiştim. Bugün gidecektim. Kerem haklıydı. Annem bu şekilde olmamı istemezdi. Sürekli sınavıma çalışıp üniversiteyi kazanmamı ve kendi hayatımı kurup mutlu olmamı istiyordu. İstediği gibi yapacaktım. Kalan az sürede de sınavıma çalışacaktım ve o sınavı kazanacaktım.

 

Aynanın karşısına geçtim. Üzerimde tişört ve eşofman vardı. Yüzüm solgundu ve birkaç kilo vermiştim. Saçlarım da berbattı. Hızlıca duşa girdim ve saçlarımı taradım. Üzerime kısa kollu kir tişört ve kot pantolon giydim. Saçlarımı da taradım, eskisi gibi görünüyordum. Yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirip odamdan çıktım. Salona girdiğimde kerem'in arkası dönük oturduğunu gördüm. Yanına oturduğumda şaşkınlıkla ve merakla bana baktı.

"İyi misin? Bir şey mi oldu?"

Endişelenmişti çünkü gerekmediği sürece yanına gelmiyordum bile.

"İyiyim" dedim gülümseyerek. Bir süre yüzümü inceledi.

"Zeynep gerçekten bir sorun yok değil mi?" dedi hafif bir endişeyle.

"Hayır, sadece biraz düşündüm. Eskisi gibi olmaya karar verdim çünkü annem bunu isterdi. Onun istediği gibi sınavıma çalışıp hayatıma devam etmeye karar verdim "

"Zeynep, intihar etmeyi falan düşünmüyorsun değil mi?" dedi korkuyla. "Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Bak intihar etmeye karar veren insanlar böyle davranır, eğer böyle bir niyetin varsa unut bunu"

Ciddiyetle söylediği şeye gülümsedim.

"Hayır tabi ki, öyle bir niyetim yok. Hem Allah'ın verdiği cana kıyamam ben. Gerçekten böyle düşünmüyorum "

Kararlılıkla söylediğim şeye gülümsedi. "Böyle düşünmene sevindim, olması gereken bence de bu. Ama yine de bir şey yok değil mi?"

"Hayır, merak etme"

"Pekala, aç mısın?" dedi mutlulukla. Bu kararım onu da mutlu etmişti çünkü günlerdir bunun için çabalıyordu.

"Hayır, ama bir şey isteyecektim"

"Noldu?" dedi merakla.

"Onların mezarına gitmek istiyorum " dediğimde gülümsedi.

"Gidelim tabi güzelim" dediğinde gülümsemem arttı. Bu kelimeyi özlemiştim.

"Çıkalım mı hemen?" dediğinde başımı sallayarak ayağa kalktım. Birlikte evden çıktık.

 

Mezarın başına gelince birlikte suladık, ardından kerem dua ettikten sonra beni yalnız bırakmak için biraz uzaklaştı.

Yavaşça mezarlarının yanına oturdum. Elimi yavaşça toprakta gezdirdim. Mezar taşına dokundum. Gözlerim ağlamaya hazır bekliyordu ama ağlamayacaktım.

"Anne" dedim sessizce. "Ve Beyza" dedim onun mezarına dönerek.

"Özür dilerim, size yardım edemediğim için"

Derin bir nefes aldım.

"Beyza, seninle hayallerim vardı benim. Sana abla olacaktım ben, okula götürecektim, benim gibi büyütmeyecektim seni. Sevgiyi gösterecektim sana. Ama sonra düşündüm biliyor musun , şu birkaç günde kendi kendime dedim ki 'Bu kadar üzülme Zeynep, kardeşin bu kötü dünyayı görmediği için, hiç üzülmediği için sevin. Senin yaşadıklarını yaşamadığı için sevin. Masum bir melek olarak cennete gideceği için sevin' Seni çok özleyeceğim, özellikle o cennet kokunu."

Gözümden akan yaşı hızlıca sildim çünkü ağlamayacaktım onların yanında, söz vermiştim kendime.

Annemin mezarına döndüm.

 

"Anne! Annem!" diye fısıldadım.

"Sana daha tam doyamamıştım, istediğim kadar anne diyememiştim, doya doya sarılamamıştım, kokunu ezberleyememiştim. Niye gittin anne? Niye bıraktın beni? Biraz daha bekleseydim keşke. Biraz daha doysaydım sana, anne deseydim doya doya. Bana kızım demeni özledim anne. Sarılmanı özledim, beni sevmeni özledim. Daha yeni yeni alışıyorduk birbirimize, erken değil mi? Neyse, kötü şeyler söylemeyeceğim. Sadece... Seni çok özledim şimdiden. Merak etme, istediğini yapacağım. Sınavı kazanacağım ve mutlu olacağım, kendi hayatımı kuracağım, isteğini yerine getireceğim."

Gözyaşlarımı silip derin bir nefes aldım.

"Son bir şey daha. Sana doya doya söyleyememiştim anne, şimdi söyleyeceğim. Seni çok seviyorum. Seni hep sevdim, hala da seviyorum. Bunu unutma"

 

Yavaşça ayağa kalktım ve arabanın yanından beni izleyen kerem'in yanına ilerledim. Ne yapacağını bilemiyor gibi bana bakıyordu. Yavaşça kollarımı beline doladığımda sımsıkı sarıldı bana. Kokusunu içime çektim, özlemiştim.

 

Evimin önüne geldiğimizde arabanın içinden eve baktım. Çok kötü görünüyordu. "Emin misin?" dediğinde Kerem'e döndüm. "Birkaç gün sonra da gelebiliriz"

"Hayır, girmek istiyorum" diyip kapımı açtığımda o da benimle birlikte indi. Yavaşça eve ilerledim. Kapı tamamen kapanmamıştı, aralayıp içeri girdim. Salondaki eşyaların hepsi yanmıştı, mutfak dolaplarının yarısı kullanılamaz haldeydi. Merdivenlerin alt basamakları sağlam değildi belli ki. Yine de yukarı çıktım. Kerem hemen arkamdan geliyordu. Yatak odasının kapısını açtım. Buraya bir şey olmamıştı, zaten yangın üst kata çıkamadan söndürülmüştü. İçeride annemin kokusu kalmamıştı ama. Hayal kırıklığıyla çıktım ve odama baktım. Orada da bir şey yoktu. Burada daha fazla durmak istemiyordum çünkü kendimi bu konuda üzmeyecektim daha fazla, söz vermiştim kendime. Hızlıca evden çıktığımda kerem de arkamdan geldi. Arabanın yanında durup ona döndüğmde hemen önümde durdu.

"İyi misin?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. "Hadi gidelim" diyerek arabaya bindim.

 

Eve geldikten sonra kerem salona geçmişti, ben de yemek hazırlıyordum. Şu birkaç gündür hep kerem hazırlamıştı yemekleri, bugün ben hazırlamaya karar verdim. Yemeği ocağa koyduktan sonra karnıma dolanan kollarla korkuyla irkildim ama kerem'in kokusunu hissedince rahat bir nefes aldım. Çenesini omzuma koyduğunda gülümsedim. Ellerimi, karnımın üzerindeki ellerinin üzerine koydum.

"İyi misin?" dediğinde gülümseyerek "İyiyim" dedim. "sen iyi misin?"

"Sen iyiysen ben de iyiyim"

Onu çok özlemiştim, sarılmayı, koklamayı, öpmeyi.

"Belki sırası değil ama bir şey sormak istiyorum" dediğinde merakla bekledim.

"Beni affettin mi?"

Bir süre bekledim. Onu en başından beri affetmiştim zaten, sadece kırgındım. Yaptığı şey çok ağır gelmişti bana. Hatta sevgisinden bile şüphe etmeye başlamıştım ama sonrasında olanlar...

Sürekli yanımdaydı, kendini affettirmek için onlarca şey yaptı, annemi kaybettikten sonra yanımda oldu. Onu defalarca kez terslememe rağmen beni bırakmadı. Üstelik onu seviyordum. Onu gerçekten seviyordum.

 

"Kerem" dedim sessizce. Söyleyecek bir şey bulamadım.

Aklımdan geçen ilk şeyi söyledim.

"Öpsene beni"

Fısıldayarak söylediğim şeyle "Ne?" dedi. Sanırım bunu beklemiyordu.

"Öpsene beni, dokunsana bana. Seni hissetmek istiyorum"

 

Kalbimden geçen şeyi direkt söylemiştim. Dudaklarını omzumda hissettiğimde derin bir nefes aldım. Omzumdan boynuma doğru küçük öpücüklerle geldi. Her bir dokunuşu içimi titretiyordu. Dudaklarını boynuma sertçe bastırdı. Gözlerim kendiliğinden kapandı. Dilini boynumda hissettiğimde titredim resmen. Kalbim fırlamak üzereydi. Heyecan her yanımı sarmıştı. Karnımdaki elinin biri tişörtümün içine girdi ve belime dokundu. Yavaşça yukarı çıkmaya başladı eli. Ne yapacağını düşünmek bile yanmamı sağlıyordu. Dili boynumu kavuruken eli sütyenimin içine girdi. Yaptığı şeyle sertçe inledim ve kendimi arkaya, yani ona doğru ittim. Bu hoşuna gitmiş olacak ki daha da hızlandı. Dili hızlandı, boynumun morardığına emindim. Bu his inanılmazdı. Bir anda beni kendine çevirdi ve ben daha ne olduğunu anlayamadan belimden tutarak orta tezgaha oturttu ve bacaklarımın arasına girdi. Heyecandan ölmek üzereydim.

Hızla tişörtümü çıkarıp kenara fıralattı. Sütyenle kalmıştım karşısında. Ben de hiç beklemeden tişörtünü çıkardım ve dudaklarına yapıştım.

Fazlasıyla yakınlaştığımız sırada burnuma gelen kokuyla "Kerem" dedim ama durmadı. "Kerem dur, yemek yanacak" dediğimde "Umrumda değil" diyerek işine devam etti. Gülümsedim ama gerçekten durmamız gerekiyordu.

"Kerem dur, yemek yanacak. Sonra devam ederiz" dediğimde başını kaldırıp 'ciddi misin?' der gibi bana baktı.

"Yanacak ama" dedim masum bir şekilde. Kollarımdan tutarak beni tekrar oturur hale getirdi. Dudaklarına küçük bir öpücük kondurup boynuna sarıldım. Kollarını çıplak belime doladığında sarılmanın iyi bir fikir olmadığını anladım çünkü ikimizin de üzeri ç*plaktı. "Güzelim bu sarılma beni fazlasıyla tahrik ediyor" dediğinde gülümseyerek geri çekildim. Ocağı kapatıp yerden sütyenim ve tişörtümü de alıp geldi. Elinden almaya çalışsam da izin vermedi. Sütyenimi giydirdi, sonra tişörtümü de başımdan geçirdi ama bunları yaparken gözlerini bir kere bile gözlerimden ayırmadı. En son elleri belimde duraksadı.

 

"Bu, beni affettiğin anlamına mı geliyordu?"

Sorduğu soruya tebessüm ettim.

"Seni en başından beri affetmiştim kerem, sadece kırgındım. Ama farkettim ki sana uzun süre kırgın kalamıyorum, yani evet, unuttum olanları"

Söylediğim şeyle gülmeye başladı.

Alnını alnıma yasladı ve "Seni seviyorum " diye fısıldadı.

Ben de seni, dedim içimden. Bunu benden duymayı çok istediğini biliyordum ama hazır değildim. "Hadi yemek yiyelim" dediğimde gülerek geri çekildi. Birlikte sofrayı kurup masaya oturduk.

 

Salonda ders çalışıyorduk beraber. Birkaç saat çalıştıktan sonra yorulup kitabı kapattım. Benimle birlikte kerem de kapattı. Bana döndüğünde bir şey söyleyeceğini farkettim. Söylemekte mi zorlanıyordu yoksa kararsız mıydı? "Ne oldu?" dediğimde derin bir nefes alarak bana iyice döndü.

"Gitmemiz lazım" dedi ciddi bir ifadeyle. "Anlamadım?"

"Biliyorsun, Fırat'ın ne yapacağı belli olmaz. Zaten gidecektik yangından önce, artık gitmemiz lazım. Peşimizde olduğunu biliyorsun. Hatta" diyip sustu. "Hatta ne?" dedim merakla.

"Yangını, Fırat çıkarmış"

Söylediği şeyi algılamam biraz zamanımı aldı. "An-anlamdım? Nereden biliyorsun?" dedim şaşkınlıkla.

"Bana mesaj attı. Yine uzak dur falan gibisinden saçmalamış. Sen tanımadık numaralardan gelen mesajları gizlediğin için bana yazmış. Yangını o çıkarmış, sana ders olsun diye"

Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Duyduğum şeyler beynimde yankılanıyordu. Annem ve kardeşimi Fırat mı öldürmüştü? Babamı da o öldürmüştü. O, o cidden ailemin katiliydi. Ve hala beni tehdit etmeye devam mı ediyordu? Gözlerim dolduğunda kerem ellerimi tuttu.

 

"Sakin ol, ona bunu ödeteceğiz, söz veriyorum. Ama şimdi değil, şimdi gitmemiz lazım. Ne kadar ciddi olduğu belli Zeynep, benim için değil, senin için"

Haklıydı. "Nereye gideceğiz ki?"

"Ben ayarladım. Önceden ara sıra ailem ile giderdik. Yalnız, ıssız bir yerde. Buraya 2 saat uzaklıkta. Şehir dışı değil ama, oraya gidelim."

Her şeyi planlamıştı yani. "Kerem, baban" derken sözümü kesit. "Babam sorun etmez, hem haberi bile olmaz" dediğinde doğruyu söylüyordu. Yurt dışındaki adamın nereden haberi olacaktı?

"Ne kadar kalacağız?"

"Bilmiyorum, ne kadar gerekirse"

"Bizimkiler nolacak?"

"Onlara haber veririz, hem ara sıra geliriz buraya. Sadece sık sık dışarı çıkmayacağız"

Bir süre tutsak gibi yaşayacaktık yani.

"Tamam" dedim sessizce. "Bak eğer istemezsen başka yer de ayarlayabilirim" dediğinde gülümsedim. "Hayır önemli değil, hem merak ettim orayı. Ne zaman gideceğiz?" dedim merakla.

"Ben bugün gitmeyi düşünüyordum ama geç oldu, yorgunsun. Yarın akşam gidelim, hem günü bizimkilerle geçirelim, bir daha ne zaman görürüz bilmiyorum "

Söylediği şeye başımı sallayarak onayladım. "Tamam, teşekkür ederim her şeyi düşündüğün için. Benim yüzümden " derken sözümü kesti.

"Senin yüzünden diye bir şey yok Zeynep. Hem önemli değil, ikimiz için yapıyorum" dediğinde gülümsedim. Uzanıp yanağına küçik bir öpücük kondurdum. "Tamam, ben yatıyorum o zaman" diyip ayaklandım. "Tamam, ben de gelirim birazdan "

"İyi geceler " diyerek odama çıktım.

 

Sabah erkenden kalkıp hazırlandık ve hep birlikte toplanmak için anlaştığımız kafeye geldik. Burada kahvaltımızı yapacaktık ve sonrasında yapacaklarımızın planını yapacaktık. Kahvaltımızı yaparken bir yandan da nereye gideceğimizi konuşuyoruz. "Bence şu büyük alışveriş merkezine gidelim. Sinemaya gireriz, gezeriz. Sonra da yemek yeriz" dedi Göktuğ.

"Gezip ne yapacağız ki, alışveriş mi?" diyerek onaylamadı Yunus.

"Bara gidelim mi?" dedi Nisa. "Hayır sarhoş oluyorsunuz, başka zaman" dedim.

"Bence lunaparka gidelim. Eğlenelim biraz" dedi Bade.

"Evet, çok iyi fikir. Sonrasında da sinemaya gideriz" dedi Göktuğ.

"Sinemadan önce yemek yeriz" dedi Mustafa. "Sinemadan sonra da bir kafeye gider tatlı yeriz " dedi Nisa.

Böylece günün planını yapmıştık.

 

Kahvaltımız bitince lunaparka gittik. Açıkçası ilk defa gittiğim için çok heyecanlıydım ama bunu kimseye belli etmemeye çalışıyordum.

"Ne oldu?" dedi kerem bir anda kulağıma eğilerek. Arabaları biraz uzağa park edip birlikte lunaparka yürüyorduk. Onlar konuşarak giderken kerem ve ben bir adım arkalarındaydık.

"Bir şey olmadı"

"Heyecanlı gibisin"

"İlk defa lunaparka gidiyorum" dediğimde gözleri şaşkınlıkla baktı bana. "Ciddi misin? Niye daha önce söylemedin? Götürürdüm seni"

Söylediği şeyle gülümsedim. "Ne biliyim, hiç konusu açılmadı "

"Tüh ya, yine bir ilkini beraber yaşardık"

"Olsun, bu sefer arkadaşlarımla yaşıyım"

"Yaa hayır ya!"

Nisa'nın sesiyle ikimizde onlara döndük. Lunaparkın kapısına gelmiştik ama kapalıydı. Neden ki? Açıkçası üzülmüştüm çünkü gerçekten çok heyecanlıydım. Ama nasip değilmiş.

 

"Boşver, ben getiririm seni" dedi kerem yüzümün asıldığını fark ederek.

"İyi ki varsın" dedim gülümseyerek.

"Asıl sen iyi ki varsın"

"Romantizminizi bölmek istememen ama ne yapacağımızı konuşmamız lazım" dediğinde nisa, ikimizde onlara döndük.

"Bence büyük alışveriş merkezine gidelim. Orada gezelim biraz, kızlar bir şeylere bakar. Acıkınca yemek yeriz. Sonra sinemaya gireriz. Sonra da kafeye gider tatlılarımızı yeriz" dedi Bade.

"Mantıklı"

 

Yeni planımıza uymak için alış veriş merkezine doğru ilerledik. Kızlarla birlikte önden mağazalara bakıyorduk. Erkekler arkamızdan geliyorlardı. Birkaç mağaza gezdikten sonra takı tokacıya girdik. Üçümüz de dağılıp takılara bakmaya başladık. Ben kolyelere bakıyordum. Almayacaktım çünkü harcayacak param yoktu ama öylesine bakınıyordum. Gözüm bir kolyeye takıldığında duraksadım. Çok güzel bir kolyeydi. Ucunda kar tanesi vardı ve gerçekten çok güzeldi. Elime almış kolyeye bakarken "Alalım bunu" diyen Kerem'e döndüm. Ne ara yanıma gelmişti? "Gerek yok ya" dedim kolyeyi koyarken. "Hayır çok beğendin, ve güzel alalım" diyerek itiraz ett.

"Gerek yok kerem, boşa para harcamayalım" dediğimde bana değişik bir şey söylemişim gibi baktı. "Ben alırım sana, hem çok beğendim. Senin gibi" dediğinde anlamayarak baktım ona.

"Benim gibi mi?"

"Evet. Sen de kar tanesi gibi eşsiz ve güzelsin. Tek farkınız kar tanesi bilmem kaç bin tane, sen bir tane"

Söylediği şeye hayranlıkla gülümsedim. Etrafıma bakınıp kimsenin bakmadığından emin olarak yanağına hızlı bir öpücük bıraktım.

"Tamam, alalım"

Tam arkasını dönmüştü ki aklına bir şey gelmiş olacak ki bana baktı. "Sana doğum gününde aldığım kolye nerede?" dedi merakla.

"Asansör olayından sonra seninle konuşmuyoruz diye kolyeyi çıkarmıştım ama cebime koymuştum, yanımda taşıyordum." dediğimde hafiften tebessüm etti. "Ama kaçırılınca düşmüş galiba, sonrasında bulamadım." dedim üzgünce. Üzüldüğümü anlayınca eğildi ve alnıma küçük bir buse kondurdu. "Tamam, bunu onun yerine alıyormuşuz gibi düşün." dediğinde gülümsedim. Başımı salladım. Ardından kolyeyi aldık.

 

Biraz daha gezdikten sonra yemek yedik. Ardından sinemaya film seçmeye geldik. Korku filmine girecektik çünkü erkekler, özellikle kerem başka bir şey kabul etmiyordu. Bir tane korku filminde karar kılıp bilet aldık.

 

Akşam olmuştu ve hava kararmak üzereydi. Bugün çok eğlemiştik. Şimdi de kafeye gelmiştik ve tatlılarımızı yiyorduk. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Çok güzel bir gün geçirmiştim.

 

Hesabı ödeyip kalktıktan snnra arabaların yanına geldik ve vedalaştık. Tabi ki bir daha görüşecektik ama kim bilir ne zaman?

 

Eve gelince önceden hazırladığımız valizlerimizi aldık ve hızlıca çıktık. Çok geç olmadan oraya varmak istiyorduk. Biraz gidince sıkıldım ve şarkı açtım. Buray'ın Deli Divane şarkısına gelince durdum. Uzun zamandır Buray dinlemiyordum. Şarkının sesini çok yükselttim ve şarkıyla birlikte bağırarak söylemeye başladım. Kerem gülümseyerek ara sıra bana bakıyordu. Sonra o da benimle birlikte şarkıya eşlik etmeye başladı.

 

Gelene kadar şarkılara eşlik ettik. Hiç mola vermemiştik. Üstelik saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Arabadan inince geldiğimiz yeri bir inceledim. Gerçekten etrafta hiç ev yoktu, ıssız bir yerdi. Zaten biraz ileride orman vardı. Burada bizi birinin bulabileceğini hiç sanmıyorum. Eve döndüm ve dışını inceledim. Üç katlıydı ve kerem'in evi kadar olmasa da büyük bir evdi. Bahçesinde havuz da vardı. İlerleyip içeri girdik. Kapı direkt salona açılıyordu. Sol tarafta mutfak vardı. Bu katta başka bir şey yoktu. İkinci katta tuvalet, banyo ve iki tane misafir odası vardı. Üçüncü katta ise bir yatak odası ve banyo vardı. Yatak odasına girince Kerem'e döndüm. "Ben nerede kalacağım?"

"Nerede kalacağım derken güzelim? Burada"

"Sen?"

"Burada. Birlikte kalamayacak mıyız? İstemiyorsan söyle"

"Yok canım kalırız birlikte niye kalmayalım. Sadece, ne biliyim öylesine sordum"

Odalarımızı ayırsak bile zaten birlikte yatıyorduk ama yine de bana hala garip geliyordu.

"Neyse. Geç oldu, yatalım istersen" dediğinde başımı sallayarak çantamı kenara bıraktım ve içinden pijamalarımı seçtim. Banyoya ilerlerken "Nereye?" dedi kerem.

"Üzerimi değiştireceğim"

"Burada değiştir" dedi çapkınca sırıtarak. "Yok canım, banyoda değiştiririm ben" diyip arkamı döndüm. "Sanki görmedim" dediğini duysam da dönüp bakmadım.

 

Sabah yüzümde hissettiğim öpücüklerle gülerek gözlerimi araladım. Kerem üzerime eğilmiş öpüyordu beni.

"Günaydın güzelim" diyerek öpücüklerine devam etti. Kıkırdayarak "Günaydın " dedim. Elini yanağıma koyarak okşamaya başladı. "Saat kaç?" dedim. "12 olmuş"

Baya uyumuşuz demek ki.

Sessizce birbirimizin gözlerine bakmaya devam ettik. Aradaki sessizliği o bozdu. "Sana bir şey sormak istiyorum " dediğinde merakla baktım ona. Eli de yanağımı okşamaya devam ediyordu. "Bu konuyu yine açtığım için kızabilirsin ama, bana hala kırgın mısın? Gerçeği söylemeni istiyorum "

Cevabımdan korkar gibi bakıyordu. Elimi, yanağımdaki elinin üzerine koydum.

"Sana kırgın değilim, olamıyorum. Sadece, keşke olmasaydı diyorum. Ama oldu, yapacak bir şey yok. Şu ana odaklanalım. Yanımdasın, birlikteyiz."

Dudakları hafifçe kıvrıldı. Uzanıp dudaklarımızı birleştirdiğinde karşılık verdim. Tadına doyamadığım dudaklarını, nefessiz kalınca bıraktım. "Acıktım" dediğimde gülerek yataktan kalktı. "Ben bir şeyler hazırlamaya başlayayım. Sen de inersin" diyerek odadan çıktı. Ben de yataktan kalktım ve banyoya ilerledim.

İşlerimi halledip odaya geçtim tekrar. Üzerimde askılı gecelik ve altında çok kısa, sadece kalçamı kapatan bir şort vardı ama değiştirmeye niyetim yoktu. Saçlarımı basitçe dağınık bir topuz yaparak aşağı indim.

 

Kerem bazı malzemeler çıkarıyordu. Krep yapacaktı sanırım. Gülümseyerek yanına ilerledim. "Yardım lazım mı?" dediğimde gülümseyerek bana döndü. "Gerek yok güzelim. Şunları karıştırınca pişirmesi kalıyor zaten." diyerek önüne döndü. Bende kaynamaya başlayan çayı demledim.

 

Kahvaltıdan sonra birlikte salona geçmiştik. Burası gerçekten büyüktü, Kerem'in evi kadar olmasa da büyük ve güzeldi. Bizim evin kim bilir kaç katıydı. Yanan evimin. Aklıma gelen şeyi hemen bir kenara bıraktım. Düşünmeyecektin olanları, mutlu olmaya bakacaktım.

"Hallettin mi okul işini?" dediğimde bana döndü Kerem. Olanlardan sonra ikimizi de açığa aldıracaktı. Zaten doğru düzgün okula gidememiştik. "Evet hallettim. Kredilerimiz dolu olduğu için sınavlara girmeyeceğiz, ikimiz de mezun sayılıyoruz."

"Acaba mezuna mı kalsam? Son zamanlarda çalışamadım. fazla eksiğim var. Yapabileceğimi sanmıyorum." dedim dudaklarımı büzerek. "Hayır o kadar çabaladın. Sınava daha bir ay avar. Üstelik yalan söyleme, konuların tam" dedi gülerek. "Evet ama tekrar etmem lazım. Ya yapamazsam?" Korktuğum belli oluyordu yüzümden.

"Eminim en iyisini yapacaksın, ama olmazsa da mezuna kalırız" dediğinde hemen itiraz ettim.

"Kalırız falan yok. Sen sınavına girersin, benim yüzümden bir sene daha beklemene izin vermem" dediğimde bana biraz daha yaklaştı koltukta. "Senin için değil bir sene, ömür boyu da beklerim. Seninle birlikte okumak istiyorum. Gerekirse bir sene daha hazırlanırız birlikte" dediğinde hüzünle gülümsedim. Benim için fedakarlık yapmasını seviyordum ama bazen bencilce davranıyorum gibi hissediyordum. Yine de uzatmadım. "Neyse, bunu sınavdan sonra konuşuruz." dediğimde sadece başını salladı.

 

Yaklaşık bir saattir telefonlarımızla ilgileniyorduk. Birbirimizin yüzüne bile bakmamıştık. Sıkıldığım için telefonu bıraktığımda o da telefonunu sehpaya bırakarak bana döndü. "Sıkıldım." dediğimde çapkınca sırıtmaya başladı. Bu sırıtşı kesinlikle biliyordum.

"Bende, bence sıkıntımızı birlikte giderebiliriz." dedi koltukta bana biraz daha yaklaşırken. Üzerime eğildiği için nefesi yüzüme gelmeye başlamıştı. Anlamazdan gelerek "Nasıl?" diye fısıldadım dudaklarına doğru. Bunu bilerek yapmıştım, hoşuma gidiyordu.

"S*vişerek" diye fısıldadığında dudaklarımı dişledim. Bana daha da yaklaştı, burnu burnuma değdi. "Yaran nasıl?" dedi gözleri dudaklarımdayken. "Fazlasıyla iyi"

"Seninle s*vişmek istiyorum. Uzun zamandır s*vişemiyoruz, başladığımızda da yarım kalıyor. Artık tamamen s*vişmek istiyorum seninle. Her yerini yeniden görmek, dokunmak istiyorum." Söylediği şeylerle sertçe yutkundum. "Neyi bekliyorsun o zaman?" dediğimde hiç beklemeden dudaklarımızı birleştirdi. Anında karşılık verdim.

 

Uzun bir süre s*viştik. Tamamen soyunduk, tüm bedenimde izleri vardı artık. Ama neyse ki sonunu getirmemiştik.

Üzerine uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "Beni deli etmek mi amacın?" diye fısıldadığında gülümsedim. Dudaklarına uzun bir öpücük kondurup geri çekildim. "Tadına bağımlı olabilirim" dediğinde güldüm. "Ciddiyim, sürekli istersem şaşırma" dedi. "Şaşırmam, çünkü bende sürekli istiyorum" Yaptığım itirafla gülümseyerek alnıma bir öpücük kondurdu.

Alınlarımızı birleştirdi ve "Çok güzeldi" diye fısıldadı. "Hayatımda bu kadar güzel bir şey yaşamadım" İtirafımdan sonra gülümseyerek kenara kaydı ve başımı göğsüne çekti. "Üzerimi giyemeyecek kadar yorgunum" dedi sessizce. "Bende" diye fısıldayıp gözlerimi kapattım.

 

Gözlerimi açtığımda yatakta tek başıma olduğumu fark ettim. Sonra da çıplak olduğumu. Dün aklıma gelince yüzümde aptal bir sırıtış belirdi. Daha fazla oyalanmadan yataktan kalktım. Önce çamaşırlarımı aradım ama ıslak oldukları aklıma geldi. Şu an diğer odaya gidip valizimi alamazdım, o yüzden Kerem'in baksırlarından birini giydim. Üzerime de bir tişörtünü geçirdim. Tişörtü baksırı ile aynı hizaya geliyordu. Ama sıcaktı hava, ne yapıyım?

 

Aşağı indiğimde Kerem'in kahvaltı hazırladığını gördüm. Beni görünce gözleri baştan aşağı defalarca inceledi beni. Sonunda gözlerimde durduğunda sertçe yutkundu. Bu hali beni gülümsetti. "Amacın beni deli etmek mi? Hem de dünden sonra?" dediğinde gülerek omuz silktim. "Çok sıcak" "Sen bun bir de benimkine söyle." diyerek gözleriyle aşağıyı işaret ettiğinde bakışlarım oraya kaydı. Eşofmandan bile şişikti. "Seninki de hazırda bekliyor herhalde" dediğimde çapkınca sırıttı. "Konu sen olunca sabit duramıyor, şaşırmamak lazım" deyince gülümsedim. "Kahvaltı yapalım" diyerek masaya ilerlediğimde arkamdan derin bir iç çekti.

 

Öğleni geçiyordu saat. Biraz ders çalışmıştık ama sıcaktan odaklanamıyorduk ki. Kerem telefonuyla ilgilenirken ben bahçeye çıktım. O sırada gözüme havuz takıldı. Havuz kocamandı ve derin duruyordu. Muhtemelen benim boyumu aşardı. Bu sıcakta havuza girsek fena olmaz aslında. Kapıdan Kerem'e seslendiğimde bana döndü. "Havuza girelim mi?" Sırıtarak yerinden kalktı ve yanıma geldi. "Gir güzelim sen"

"Ben yüzme bilmiyorum, senin de yanımda olman lazım" dediğimde beklemeden tişörtünü çıkarıp fırlattı. Ardından eşofmanını da çıkardı. Baksırı ile kalınca beklemeden suya atladı. Başını sudan çıkarınca aşırı s*ksi göründü gözüme. "Atla" dedi bir anda. "Ne?"

"Atla, suya batarsan çıkarırım. Üzerini çıkar istersen"

"Çıkaramam, çünkü içimde bir şey yok" dediğimde bakışlarının değiştiğini gördüm. Ardından suya atladım. Havuzun dibine batınca çırpınmaya başladım ama Kerem hemen beni çıkardı. Bacaklarımı beline dolayıp boynuna tutundum. Kendisinin bile ayakları yere değmiyordu.

 

Yüzünü inceledim. Islak saçlarını, kirpiklerini. "Şu an aşırı s*ksi duruyorsun" diye fısıldadığımda çapkınca sırıttı. "Her zaman öyleyim" demesiyle gözlerimi devirdim. "Ya ya tabi"

"Bak kaşınma suya atarım seni"

"Yo atamazsın"

"Sebep?"

"Kıyamazsın bana" dedim kendimden emin bir şekilde.

"O kadar emin olma"

"O kadar eminim" dememle kendimi suyun içinde bulmam bir oldu. Beni ciddi ciddi suya atmıştı.

 

Nefesimi 1 dakika falan tutabilirdim neyse ki. Ben suyun yüzeyine çıkmaya çalışırken o da suyun altına girdi ve bana yaklaştı. Dudaklarımızı birleştirip öpmeye başlayınca bacaklarımı beline doladım. *püşürken suyun altından çıktı ama *püşmeye devam ettik. Nasıl yaptığını anlamasam da benimle birlikte ilerledi ve sırtımı havuzun kenarına yasladı. Böyle olunca bacaklarımı beline daha sıkı doladım. Kendini iterek bana bastırınca inlemem dudakları arasına karıştı. Ellerim sertçe saçları arasında geziniyordu. Onu şu an aşırı derecede istiyordum.

Fazlasıyla ileri gitmiştik, tamamen soyunmuştuk ve artık dayanamayacaktım.

"Ah! S*ktir Kerem! İçime gir lütfen!" diye bağırdığımda duraksadı. "Ne?" dedi şaşkınlıkla.

"İçime gir lütfen. Seni istiyorum"

"Zeynep" derken sesinde tereddüt vardı.

"Lütfen, dayanamıyorum. İçime girmen lazım, seni hissetmem lazım!"

"Zeynep olmaz, pişman olacaksın"

"Umurumda değil! Yapman lazım lütfen" Resmen yalvarıyordum ona. Bu ben miydim?

 

Bir anda belimden tutup beni havuzdan çıkardı. Kendisi de çıkıp eşofmanının cebinden bir şey alıp geldi ve üzerime oturdu. Yok artık! "Bunu nereden buldun?" dedim şaşkınlıkla. Bir yandan baksırını çıkarıyordu. "Bir süredir yanımda taşıyordum" dediğinde yüzümde aptal bir sırıtma belirdi. Onu paketinden çıkarıp şeyine takarken dikkatle izledim. İşini halledince bana döndü. "Emin misin?" dediğinde tereddüt ettim. "Bir şey olmaz değil mi?"

"Kesin bir şey diyemem" dediğinde dudaklarımı dişledim. "Gir, Allah kahretsin gir! Şu an tek istediğim sensin!" dememle gülümsedi.

 

Üzerime eğilince yüzlerimiz aynı hizaya girdi. "Vazgeçtiğin an söyleyebilirsin" diye fısıldadı.

Canım acımaya başladı. Bağıracağım sırada Kerem dudaklarımızı birleştirdi. Çığlıklarım ağzına hapsolmaya başladı.

Bu his inanılmazdı. Canım yanıyordu, belki de ölecek gibiydim ama buna değerdi. Gözyaşlarım akmaya başlayınca gözlerime baktı. "Durabilirim" dediğinde başımı iki yana salladım. "Sadece devam et"

Hızla devam ettiğinde bir anda boşalmaya başladı. Hareketsizce bekledi. Bu sırada nefes nefese kalmıştık. Alnını alnıma yasladı ve içimde bekledi. "Bu inanılmazdı" diye fısıldadı. "Hayatımda yaşadığım en güzel şeydi." dediğimde gülümsedi. Dudaklarımız arasında milimler kala "Seni seviyorum" diye fısıldadı. Ben de aynı şekilde dedim.

 

"Seni seviyorum"7

 

Bölüm : 22.01.2025 14:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...