36. Bölüm

35. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Aileleri iyi insanlar olan kişilerin hep çok şanslı olduklarını düşünmüşümdür. Çünkü bazı aileler var ki, iğrenç insanlar olabiliyorlar. Onların çocuklarına çok üzülürüm ben. Çünkü ailelerinin suçlarının cezalarını onlar çeker genelde. Onlardan nefret edemezler, çünkü ne kadar kötü olurlarsa olsunlar, ailesidir onlar. Hani derler ya ‘Atsan atılmaz, satsan satılmaz’ diye. Bence bu aileler için söylenmiş. Anne baban ne yaparsa yapsın, onlar senin annen ve babandır. Onlardan nefret etmek istersin, kurtulmak istersin ama içinde derinlerde bir yerlerde hep bir umut beslersin. Ya düzelirse, ya iyi bir insan olursa, ya yaptıklarından pişmanlık duyarsa…

Boş bir umuttur bu, bunu bile bile umut etmeye devam edersin. Onlar seni dövseler de, katil de olsalar hırsız da olsalar onlar ailendir. Onları kabullenmek zorunda hissedersin kendini. Onların suçlarının sebebi senmişsin gibi düşünürsün bazen. Onların yaptıklarının cezalarını sen çekersin.

Biliyorum zor, hatta imkansız gibi geliyor olabilir, ama bunların suçlusu sen değilsin. İnsan ailesini kendi seçemiyor. Kimse hırsız, katil veya suçlu bir ailenin içinde olmak istemez ama bu seçim maalesef ki bize ait değil. Ama bu, onları kabullenmek zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Ne yaparsa yapsın o benim annem ya da babam, demek zorunda değilsiniz. Onları sevmek zorunda değilsiniz. Onların arkasını toplamak zorunda değilsiniz. Onlara anne babalık yapmak zorunda değilsiniz.

Eğer anne babanız iyi insanlar değilse onları kabullenmeye çalışmayın, sevmeye çalışmayın. İnsanlar yaptıklarının cezalarını çekmelidir. Aileniz de olsa, bu böyledir. O yüzden bırakın yaptıklarının sonuçlarına katlansınlar.

Unutmayın, onların kötü ebeveyn, hatta kötü insanlar olması sizin suçunuz değil, onların suçu.

 

 

“Baban”

Kerem duyduğu şeyle şok oldu. “Anlamadım?”

“Baban, Fırat’ın Zeynep’i kaçırmasına ve kanıtları yok etmesine yardım etmiş”

“Ne saçmalıyorsun sen?” dedi Kerem kaşlarını çatarak. “Kanıtımız var. Telefondaki mesajlaşmaları duruyor. Az önce bir ekip babanı almak için yola çıktı. Muhtemelen baban da hapse girecek ve ne zaman çıkar bilemiyorum”

Kerem henüz duyduklarını algılayamamıştı. Babası, Zeynep’in kaçırılmasına yardım mı etmişti? Zeynep’in tacize uğramasının sebeplerinden biri de babası mıydı yani?

“Emin misiniz? Niye böyle bir şey yapsın ki?”

“Konuşmalardan anladığımız kadarıyla Zeynep ve seni ayırmak için” dediğinde Kerem hızla ayağa kalktı. “Ne saçmalıyorsun sen?”

Bir yandan da kendine hakim olmaya çalışıyordu çünkü bunun doğruluğundan korkuyordu.

“Böyle olmasını ben de istemezdim ama olmuş. Anladığımız kadarıyla baban Zeynep’e senden ayrılmasını söylemiş ama o kabul etmemiş. Baban da öfkelenip böyle bir şey yapmış. Onu sorguya çekince her şey daha da netleşir”

Babası Zeynep’e ondan ayrılmasını mı söylemişti yani? Ve Zeynep bunu Kerem’e söylemedi mi?

Kerem öfkeyle çıkıp arabasına gitti ve doğruca eve sürdü. Şu an hem öfkeliydi, hem de hayal kırıklığına uğramıştı. Hem babasından hem de Zeynep’ten böyle bir şey beklemiyordu.

Arabadan iner inmez hızla Zeynep’in odasına çıktı. Diğerleri onun bu halini görünce hemen peşinden çıktılar yukarı. Kerem kapıyı çalmadan içeri girince Zeynep şaşkınlıkla ona baktı. “Ne oluyor?” dedi anlamayarak. Ardından diğerleri de girdi.

“Babam sana benden uzak durmanı mı söyledi?” dedi kerem sakin kalmaya çalışarak.

“Ne?” dedi Zeynep.

“Babam senin benden uzak durmanı mı istedi?!” dedi Kerem sesini yükselterek. “Sakin ol” dedi Yunus ama Kerem umursamadı.

“B-ben, şey” dedi Zeynep ama devamını getiremedi. Gözleri dolmuştu. Kerem’in bir anda ona böyle bağırmasını beklemiyordu.

“Bana cevap ver!” diye bağırdı Kerem. “Tamam bağırma” dedi Mustafa sakince.

“Evet” dedi Zeynep sessizce. O sırada gözünden bir damla yaş aktı.

“Ve sen bunu bana söylemedin mi?! Bunu nasıl benden saklarsın!”

Bağırdığının farkında değildi Kerem. Zeynep korkuyla yorganı sıkıyordu. Gözlerindeki yaşlar yavaş yavaş dökülmeye devam ediyordu.

“Ben özür dilerim, sadece” derken Kerem sözünü kesti. “Sadece ne? Sadece ne Zeynep?! Böyle bir şeyi benden nasıl saklarsın? Seni tehdit mi etti?!” dediğinde Zeynep cevap veremedi. Şu an o kadar korkuyordu ki ne diyeceğini bilememişti.

“Bana cevap ver!” diye bağırınca Kerem, Nisa da ona bağırdı.

“Kendine gel Kerem, kızı korkutuyorsun!”

Kerem Zeynep’in ağladığını fark ettiğinde bir an pişmanlıkla geri adım attı. Ardından öfkeyle çıktı ve aşağı indi. Diğerleri de arkasından çıkınca Nisa Zeynep’in yanına ilerledi ve onu sakinleştirmeye çalıştı.

Kerem salona gelince kenardaki sehpaya sert bir tekme attı ve sehpa kırıldı. Ama o bunu umursamadan kanepeye de tekme attı. O sırada diğerleri salona gelmişti. Göktuğ ve Mustafa, Kerem’i kollarından tutup durdurmaya çalıştı.1

“Sakin ol” dedi Mustafa.

“Ne sakini lan nasıl sakin olayım?! Zeynep’i kaçıranlardan biri babammış!” dediğinde herkes şaşkınlıkla ona baktı. “Ne?” dedi Mustafa. Kerem biraz daha sakin bir tavırla onlara döndü.

“Fırat’ın Zeynep’i kaçırmasına yardım etmiş” dediğinde Mustafa “Emin misin?” dedi. “Polisler kanıt bulmuş, onu da tutuklayacaklar”

“Niye yapsın ki bunu?” dedi Göktuğ.

“Zeynep’e benden uzak durmasını söylemiş ama o kabul etmemiş. O da öfkeyle gidip Fırat’a yardım etmiş. Sanırım bizi araştırınca öğrendi Fırat’ı.”

Hepsi şaşkınlıkla koltuklara oturdu.

“Has siktir ya” dedi Göktuğ.

“Ne olacak şimdi?” dedi Yunus.

“Bilmiyorum. Zeynep’in onları yaşamasının sebeplerinden biri babam lan babam. Ne yapayım ben şimdi? Nasıl bakayım bu kızın yüzüne?!” dedi Kerem çaresizce koltuğa otururken.

“Abi saçmalama. Senin suçun değil bu. Ayrıca Zeynep de seni suçlamaz ki.” Dedi Mustafa.

“Ama bağırmayacaktın kıza. Ne kadar korkuttun kızı” dedi Göktuğ.

“Harbi olum, sen niye bağırdın ki ona?”

“Babam ona benden uzak durmasını söylediğinde gelip bana söylemedi çünkü.”

“Tamam da vardır bir sebebi. Ayrıca Zeynep haksız da olsa, bu kadar korkutmana gerek yoktu. Hele de daha yaşadıklarını atlatamamışken” dedi Göktuğ.

“Biliyorum, salaklık ettim. Öfkelendim, gözüm karardı bir an”

“Neyse tamam, hallolur. Zeynep’e gidip olanları anlatırsan anlar o”

“Umarım”

 

Yaklaşık bir saat sonra Nisa salona inince Kerem hemen ayaklandı. “Nasıl?”

“Daha iyi, ama çok korktu. Sen nasıl bağırırsın o kıza ya! Hem de bu haldeyken!” dedi Nisa öfkeyle.

“Haklısın, gidip konuşmam lazım” deyip ilerleyecekti ki Kerem, Nisa onu durdurdu.

“Bir süre onunla konuşma Kerem”

Mustafa ayağa kalkıp araya girdi. “Sevgilim bırak konuşsunlar, ben sana olanları anlatayım” diyerek Nisa’yı oturttu. Kerem de yukarı çıktı.

 

Kapıyı çaldı ve Zeynep “Gel” deyince içeri girdi. Gelenin Kerem olduğunu görünce hemen gözlerini kaçırdı Zeynep. Kerem yavaşça gidip yatağın yanında durdu. “Biraz konuşalım mı?” dedi sakince ama Zeynep cevap vermedi. “Özür dilerim” dedi yatağa otururken.

“Bir şey öğrendim ve çok sinirlendim” dediğinde Zeynep ona döndü ve “Ne öğrendin?” dedi merakla. Kerem söylemekte kararsız kalsa da söylemek zorundaydı.

“Babam, Fırat’ın seni kaçırmasına yardım etmiş”

Zeynep, duyduklarıyla şaşkınlıkla Kerem’e baktı. “Ne?”

“Az önce öğrendim ben de.”

“Niye yapmış böyle bir şeyi?” dedi Zeynep gözleri dolarken.

“Sana, benden uzak durmanı söylemiş galiba. Sen kabul etmeyince öfkelenmiş” dediğinde Zeynep’in gözünden bir damla yaş aktı. Kerem o yaşı silmemek için zor tuttu kendini.

“Gerçekten mi? Seni bırakmamamın bedeli bu kadar büyük müymüş?” dedi titreyen sesiyle.

“Hayır tabi ki, babam aptallık etmiş. Bunları yaşayacağını da bilmiyordur muhtemelen. Bilse yapmazdı.”

“Bilse de bilmese de ne fark eder Kerem? Benim yaşadıklarım ne olacak? Bunu hak ettim mi ben? Öfkesinin karşılığı bu kadar büyük olmak zorunda mıydı?” Zeynep artık ağlıyordu.

“Zeynep ağlama bak tamam mı? Bilmiyordum, yemin ederim bilmiyordum. Bu yüzden sinirlendim zaten, sen bana söylemediğin için”

“Özür dilerim. Sana söylemememin sebebi, babanla arana girmek istememiştim sadece”

“Hayır özür dileme, sen hata yapmadın tamam mı? Konuyu kapatalım mı?” dedi Kerem çaresizce. Zeynep’i daha fazla ağlarken görmeye dayanamayacaktı.

“Haklısın, kapatalım konuyu” dedi Zeynep yüzündeki yaşları silerken. “Ben gidiyim” diyerek ayağa kalktı Kerem. Zeynep’ten bir yanıt bekledi ama o sadece başını sallayınca Kerem de dışarı çıktı. O sırada odaya gelen Nisa ile karşılaştı.

“Zeynep nasıl?” dedi Nisa.

“İyi olacak. Senden bir şey isteyeceğim. Bak belki abarttığımı düşüneceksin ama, Zeynep bana mesafeli davranıyor. Bunun sebebi korkması değil, başka bir şeyler var ama bilmiyorum. Ağzını arar mısın?”

“Tabi yaparım ama başka bir sebep olduğunu sanmıyorum”

“Sen yine de konuş onunla” deyince Nisa başını sallayarak odaya girdi. Zeynep’in yanına ilerledi.

“Nasılsın?”

“Daha iyi günlerim olmuştu” dedi Zeynep burukça gülümseyerek.

“Aslında seninle bir şey konuşmak istiyordum ama istersen sonra da konuşabiliriz” dediğinde, Zeynep “Konuşalım. Ne oldu?” dedi merakla. Nisa yatağa oturdu.

“Kerem hakkında” dediğinde Zeynep hemen gözlerini kaçırdı.

“Onunla aranız nasıl?” dediğinde Zeynep “Aynı” dedi.

“Emin misin?” dediğinde cevap vermedi.

“Ondan uzaklaştın Zeynep. Geldiğinden beri ona karşı mesafelisin. Bunun sebebini merak ediyorum” dediğinde Zeynep derin bir nefes oldu.

“Kerem hala beni seviyor mu?” dediğinde Nisa şaşırdı. “Tabi ki seviyor”

“Ben o kadar emin değilim” dedi Zeynep. “Niye?”

“Benden utanıyor mudur?” derken gözleri doldu.

“Hayır tabi ki niye utansın senden?”

“Ben oradayken beni izlediğinizi biliyorum Nisa. Kerem o anlara şahit oldu. Buna rağmen beni seviyor mudur? Tiksinmiyor mudur?” Dedi ağlamaklı sesle.

“Tabi ki seviyor Zeynep. Görmüyor musun çocuk sana yaklaşmak için ne kadar çabalıyor?”

“Beni niye eskisi kadar sevsin ki? Bana niye dokunmak istesin? O adamın dokunduğu bedene niye dokunmak istesin? Kullanılan bir bedeni niye istesin?” derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

“Saçmalama Zeynep, kullanılmış falan değilsin. Kendine bunu söyleme” dedi Nisa. Onun da gözleri dolmuştu. “Kerem senden tiksinmiyor, kullanılmış olduğunu düşünmüyor. Seni en az eskisi kadar sevdiğine eminim”

“Utanıyorum Nisa. Beni o şekilde gördüğünüz için hepinizden utanıyorum ama en çok ondan utanıyorum. Bakamıyorum yüzüne. Bana baktığında o anlar gözünün önüne gelecek diye bakamıyorum ona, dokunamıyorum”

Nisa ağlamaya başlamıştı artık. Dayanamayıp sıkıca sarıldı Zeynep’e. “Saçmalama, kimseden utanmana gerek yok. Sen utanman gereken bir şey yapmadın duydun mu beni?” dedi geri çekilerek. Zeynep gözyaşlarını silerek başını salladı.

“Bir daha bu sözleri duyarsam döverim seni” dediğinde gülmeye başladı Zeynep.

“Teşekkür ederim, yanımda olduğun için”

“Hep yanındayım. Kardeşinim kızım ben senin” derken tekrar sarıldı Nisa.

Tekrar Zeynep’in yüzüne baktı. “Kerem’e de öyle davranma. Çok üzülüyor, defalarca ağlamanın eşiğine geldi. Elinden geldiğince ona yaklaşmaya çalış tamam mı?” dediğinde başını salladı Zeynep.

“Tamam ben gidiyim. Yemeği hazırlarken yardım etmem lazım Bade’ye” deyip odadan çıktı. Kapının önünde bekleyen Kerem’i gördü. “Ne oldu ne dedi?” dedi Kerem merakla.

“Kerem, o” deyip duraksadı Nisa. “O ne?”

“Korkuyor”

“Neyden? Benden mi?” dedi Kerem korkuyla.

“Senin artık onu sevmiyor olmandan korkuyor” dediğinde Kerem şaşkınlıkla “Ne?” dedi. “Onu niye sevmeyim?”

“Kerem, kullanılmış hissediyor, kirli hissediyor. Onu o şekilde izlediğimizi biliyor. Senin ondan iğrendiğini, onu artık istemeyeceğini düşünüyor. Utanıyor senden”

Kerem duyduklarıyla şok olmuştu.

“Beni tanımıyor mu? Böyle biri olmadığımı bilmiyor mu?”

“Kerem, bir kadının böyle şeyler yaşaması çok ağırdır. Hele de onu o şekilde sevdiği adamın görmesi”

Kerem bir süre sessiz kaldı. “Benden korkmuyor ya da beni suçlamıyor değil mi? Sadece bu?”

“Evet”

“Tamam ben bir konuşuyum onunla”

“Tamam ama sana bunları söylediğimi belli etme” dediğinde başını sallayarak odaya girdi. Zeynep yatağında oturuyordu.

Kerem kapıdan kafasını uzatarak “Geliyim mi?” dedi. Zeynep gülümseyerek başını sallayınca odaya girdi, yatağa oturdu.

“Nasılsın?”

“İyiyim sen?” dedi Zeynep. Hala gözlerine uzun süre bakamıyordu.

“Sen iyiysen ben de iyiyim” dedi Kerem. “Niye hiç aşağı inmiyorsun?” dedi Kerem. “Bilmem” dedi Zeynep gözlerini kaçırarak. “Birlikte inelim mi aşağı? Yemeği hazırlamalarına yardım edelim?”

Kerem’in bu söylediğine şaşırmıştı Zeynep, ama gülümseyerek başını salladığında Kerem ayağa kalktı. “Hadi” dediğinde Zeynep de gülerek ayağa kalktı ve birlikte aşağı indiler.

Mutfağa girdiklerinde Nisa ve Bade’nin yemeği hazırlamaya çalıştığını gördüler. Kerem “Yardıma geldik” dediğinde hevesle onlara döndüler. “Tamam. Zeynep sen sofrayı kur, Kerem sen de diğerlerini çağır. Kıçlarını kaldırıp gelsinler artık” dedi Nisa. Kerem gülerek içeri gittiğinde Zeynep de sofrayı kurmaya başladı. Masaya kaşık çatalları dizdiği sırada erkekler geldi. Zeynep’i mutfakta gördüklerine sevinmişlerdi.

Yemekten sonra kızlar ve Kerem sofrayı kaldırırken erkekler içeriye geçmişti. Kerem de sırf Zeynep’in yanında olmak için yardım ediyordu.

Göktuğ su içmek için mutfağa geçtiği sırada Zeynep de masadaki bardakları alıyordu. Göktuğ geçmek için “Ben bir geçeyim” diyerek Zeynep’in koluna dokunduğu sırada Zeynep korkuyla yerinde sıçradı ve elindeki iki bardak yere düşüp kırıldı. Diğerleri hemen geri çekildi ama bardaklar Zeynep’in önüne düşmüştü.

Kerem ona yaklaşıp “Bu tarafa gel” dedi. “Dikkat et üzerine basma” dedi Nisa. Zeynep üzerine basmadan nasıl geçeceğini düşünürken Kerem “Alayım mı seni?” dedi. Zeynep bir an tereddüt etse de başını salladı. Kerem uzanıp belinden tutarak onu havaya kaldırdı ve kendi tarafına geçirdi. Zeynep’in elleri Kerem’in omuzlarında kaldı.

“İyi misin?” dediğinde kerem, yine başını salladı. Bir süre gözünü Kerem’den ayırmak istemese de gözlerini kaçırdı.

“Siz içeri geçin, biz toparlarız” dedi Nisa ama Zeynep itiraz etti. O sırada Göktuğ ona yaklaştı. “Zeynep ben özür dilerim, bir anlık dokundum sadece” dediğinde Zeynep gülümseyerek “Önemli değil” dedi. “Küs değiliz değil mi?” dedi Göktuğ şakasına. Zeynep başını iki yana salladığında “Sarılayım mı o zaman?” dedi kollarını açarak. Zeynep gülerek ona sarıldığında o da kollarını Zeynep’e sardı.

“Kızım çok özledim ya” dedi sevinçle. “Ben de çok özledim” dedi Zeynep gülümseyerek. Yavaş yavaş temas etmeye alışıyordu. Ve bu, onu mutlu ediyordu.

Kerem “Tamam yeter” dediğinde gülerek ayrıldılar.

Göktuğ geri geri giderek “O zaman ben kaçar. Siz de toplayın burayı köleler” diye dalga geçtiğinde Nisa elindeki kaşığı ona fırlattı ama o çoktan kaçmıştı. Zeynep güldüğünde Kerem de ona bakıyordu. Zeynep’e “Odana bir çıkalım mı?” dedi. Zeynep niye olduğunu anlamasa da başını salladı ve birlikte odaya çıktılar.

Yatağa oturduktan sonra “Ne oldu?” dedi.

“Bir şey soracağım ama istemezsen yapmak zorunda değilsin” dedi Kerem. Zeynep başını salladı.

“Sana sarılabilir miyim?”

Zeynep duyduklarıyla şaşkınlıkla Kerem’e baktı. Bunu sormasını beklemiyordu. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Cevap vermek yerine ona yaklaşıp kollarını boynuna doladığında Kerem de sıkıca beline sardı kollarını. Kokusunu içine çekti. Sıkıca sarıldılar birbirlerine.

“Çok özledim” diye fısıldadı Kerem.

“Ben de” derken Zeynep’in gözleri doldu. Geri çekilip Zeynep’e bakınca “Ne oldu?” dedi Kerem.

“Bilmiyorum, bu aralar duygusallığım üstümde”

“Niye? Günün mü geliyor? Bir dakika ya, şimdiye gelmesi gerekmiyor muydu?” dediğinde, Zeynep “Evet, gecikti” dedi.

“Niye yoksa-“ derken Zeynep “Hayır” diyerek sözünü kesti. “Bazen stres yaptığında gecikebiliyor, ondan olduğunu sanmıyorum” dedi. Ona hazır değildi. “Emin misin?” dedi Kerem. “Kullandığımız şeyin yüzde yüz garantisi yok biliyorsun değil mi?” dediğinde başını salladı Zeynep. “Biliyorum, bu yüzden yaparken ilaç da kullanıyordum” dedi. Kerem “İyi yapmışsın” dedi sadece. Zeynep bir an onun kırıldığını düşündü. “Sorun olur mu? Henüz buna hazır olmadığımızı düşündüm. Üstelik hala-“ derken Kerem sözünü kesti. “Hayır tabi ki, sen doğru olanı yaptın. Sorun yok”

“Tamam o zaman, inelim mi aşağı?” dediğinde Kerem ayağa kalkıp Zeynep’e elini uzattı. Gülümseyerek elini tuttu ve ayağa kalktı Zeynep. Kerem ona yakın olmak için elini beline koyduğunda Zeynep korkuyla yerinde sıçradı.

“Özür dilerim. Az önce izin verince, sorun olmaz diye düşündüm” dedi Kerem panikle. “Kerem senin dokunman sorun değil ki”

“Sorun ne o zaman hala anlamadım. Göktuğ’un dokunmasından da korkmuştun” dedi Kerem anlamayarak.

“Sorun birinin bana dokunması değil. Bu evdeki kimsenin bana dokunmasını sorun etmiyorum çünkü bana yanlış şekilde dokunmayacaklarını biliyorum. Sorun, aniden dokunulması. Yoksa senin dokunman da sorun değil”

Zeynep’in açıklamasından sonra Kerem gülümsedi. O, Zeynep’in onlardan korktuğunu düşünüyordu çünkü.

“Haber vererek dokunabilirim yani” dediğinde Zeynep güldü. “İstediğin zaman dokunabilirsin bana, haberim olsun yeter”

Kerem gülümseyerek ona yaklaştı ve “O zaman elimi beline koyuyorum” dedikten sonra elini onun beline koydu ve kendine çekti.

“Dokunmaya, öpmek de dahil mi?” dedi ona iyice yaklaşarak. Zeynep bir an ne diyeceğini bilemedi. Kerem onun tereddüt ettiğini görünce “Yanaktan?” dedi. Zeynep başını salladığında uzandı ve Zeynep’in yanağına büyük bir öpücük bıraktı. Zeynep gülümseyerek ona baktığında onu biraz daha kendine çekti ve o şekilde aşağı indiler.

Salona girdikleri sırada kızlar da herkese çay getiriyordu. “Tam zamanında geldiniz” diyerek onlara çay verdi Bade. Yan yana oturduktan sonra çaylarını da aldılar. Şimdi hep birlikte sohbet ediyorlardı.

Konuşma sırasında Yunus geldi ve Zeynep’in yanına oturdu. Herkes anlamayarak ona döndü. “Ne oldu?” dedi Zeynep. “Göktuğ mutfakta sana mı sarıldı?” deyince Zeynep ne diyeceğini bilemedi. “Ne?”

“Mutfakta sana sarılmasına izin vermişsin ve o zamandan beri bize hava atıyor ‘size değil bana sarıldı’ diye. Bana da sarıl yoksa bu çocuğu geberteceğim”

Yunus’un söyledikleriyle herkes, Zeynep bile, kahkaha atmaya başladı. “Gel” diyerek ona yaklaştığında Yunus hemen sıkıca sarıldı ona. Ardından Göktuğ’a dönüp “Bak ben bir de öptüm” diyerek Zeynep’in yanağına küçük bir öpücük kondurduğunda herkes gülmeye başladı. Kerem hariç.

“Çüş!” diyerek kendine çekti Zeynep’i. Herkesin gülüşleri büyüdü. Yunus kaçarak eski yerine gitti. Ardından sohbete devam ettiler.

Zeynep’in arada sırada gözü Kerem’e kayıyordu. Bir sorun olduğunu düşünüyordu çünkü aşağı indiklerinden beri durgundu. Kerem’e yaklaşıp “Bir gelsene” diye fısıldadı ve ayağa kalktı. Kerem de hemen arkasından kalktı. “Nereye?” dediğinde “Seninle bir şey konuşacağım” dedi Zeynep.

“Terasa çıkalım mı?” dediğinde onaylayarak terasa ilerlediler.

Terasa geldiklerinde gözünü etrafta gezdirdi. Buraya neden hiç çıkmadığını sorguluyordu.

“Bir sorun mu var?” dedi Kerem.

“Onu sen söyle, bir durgunsun”

“Hayır iyiyim” dediğinde inanmayarak baktı Zeynep. “Kerem bir şey oldu. Yunus’un öpmesine mi takıldın?”

“Yunus’un öpmesine takılmadım, sadece” deyip duraksadı. “Sadece ne? Söyle bana”

“Beni eskisi kadar sevdiğinde emin değilim”

Kerem’in söyledikleriyle Zeynep şaşkınlıkla ona baktı. “Ne? Saçmalama Kerem, bu da nereden çıktı?”

“Geldiğinden beri benden uzaksın. Tamam anlayabiliyordum sebeplerini ama bugün anlayamadım. Yunus’un pat diye seni öpmesine bir şey demiyorsun ama ben izin almama rağmen sorun ediyorsun”

Kerem’in söyledikleriyle Zeynep sinirlenmeye başlamıştı.

“Ya sen salak mısın? “ dediğinde, Kerem kaşlarını çatarak ona baktı. “Sen niye kendini onlarla bir tutuyorsun Kerem?”

“Kendimi onlarla bir tutmuyordum beni sevdiğin için, kendimi onlardan önde görüyordum ama bugün onlar benden öndeymiş gibi hissediyorum”

Zeynep daha da sinirlenmeye başlamıştı.

“Saçmalamayı kes, tabi ki önceliklisin benim için”

“Öpme mevzusunda öyle görünmüyor ama”

“Çünkü onların bana sarılması benim için bir şey ifade etmiyor! Beni öpmeleri benim kalbimi hızlandırmıyor ama sen bana sadece baktığında bile ben kalbime hakim olamıyorum. Bu yüzden sana fazla yaklaşamıyorum çünkü buna henüz hazır değilim!” diye bağırdı Zeynep.

Kerem’in güldüğünü görünce “Gülme! Komik mi?!” diye bağırdı. “Komik değil, hoşuma gitti” dediğinde Zeynep de dayanamayıp gülümsemeye başladı. “Salak” dedi gülerek.

“Demek sana bakmam bile kalbini hızlandırıyor” dedi Kerem ona yaklaşarak.

“Söylediğime pişman etme beni” derken gözlerini kaçırdı.

“Elimi çenene koyuyorum” diyerek elini Zeynep’in çenesine koydu ve yüzünü kendine çevirdi. Zeynep, bunu söylemesine gülümsedi. Öpmek için ona yaklaştığında “Kerem” diye fısıldadı Zeynep. Kerem de yanağına yöneldi ve kocaman bir öpücük bıraktı.

“Sen hazır olana kadar ömür boyu da olsa beklerim” diye fısıldadı kulağına.

“Boynundan öpebilir miyim?” diye fısıldadığında, Zeynep panikle “Hayır” dedi. “Tamam” diyerek geri çekildi Kerem. Bir anda ne olduğunu anlamamıştı. “Sorun değil”

Boynundan o adam da öptüğü için Kerem’e izin vermemişti. Henüz değil. “Özür dilerim ben-“ derken Kerem sözünü kesti. “Saçmalama güzelim, sorun yok.” Zeynep uzanıp Kerem’in elini tuttu ve “Hadi gidelim” dedi. Ellerini ayırmadan birlikte içeri geçtiler.

 

Bugün Kerem’in doğum günüydü. Zeynep diğerleriyle konuşup kimsenin doğum gününü kutlamamasını, sürpriz olmasını istediğini söylemişti. Diğerleri de onayladı. Kahvaltıdan sonra Kerem, babasıyla görüşmek için karakola gitmişti. Mustafa onunla gitmek istese de gerek olmadığını söyleyerek çıkmıştı evden. Hazır o gitmişken Zeynep de pasta yapmaya başlamıştı. Bu sırada Nisa ve Bade de ona yardım ediyordu.

 

“Ne demek babanla görüşemezsin?” dedi Kerem sesini yükselterek. Babasıyla konuşmak için Hakan’ın odasına gelmişti ama o, görüşemeyeceğini söylüyordu.

“Olmaz Kerem buna yetkim yok. Hakim karşısına çıkana kadar onu kimseyle görüştüremiyorum”

Kerem sesli bir nefes vererek arkasına yaslandı. “İfade verdi mi?”

“Verdi, ama sana gösteremem” deyince Hakan, Kerem iyice sinirlendi. “Ne dediğini söyle o zaman. İtiraf mı etti inkar mı?”

“Başta inkar etti, ama kanıtlarımızı gösterince itiraf etmek zorunda kaldı. Hapise girmemek için para vermeyi falan teklif ediyor.”

“Para vererek hapisten kurtulabilir mi?”

“Hayır, sadece cezasından indirim alabilir. Hakimin kararına bağlı”

Kerem babasının hapiste kalıp cezasını çekmesini istiyordu. Ama hapse girmese bile bir daha onun yüzüne bakmaz çünkü Zeynep’in yaşadıklarından o da sorumlu. Bunu asla unutamaz Kerem.

 

Kerem arabasından indiği sırada Nisa camdan geri çekilerek “Geldi!” diye bağırdı. Göktuğ hemen pastanın mumlarını yaktı. Bade de koşarak ışıkları kapattı. Mustafa ve Yunus ellerinde konfeti ile beklemeye başladılar. Zeynep elinde pastayla kapının önünde, diğerleri de onun arkasında bekliyordu.

Kerem anahtarı deliğe sokup çevirdi. Yavaşça kapıyı aralayıp içeri adımını attığı sırada herkes “İyi ki doğdun!” diye bağırdı. Bu sırada Mustafa ve Yunus konfetileri patlatmıştı bile.

Kerem anın şokuyla birkaç saniye öylece bakakaldı. Bu günün doğum günü olduğundan bile habersizdi. Üstelik böyle bir sürpriz beklemiyordu. Hele de son yaşananlardan sonra Zeynep’in kutlayacağını düşünmemişti. Şimdi ise elinde pastayla gülümseyerek Kerem’in mumları üflemesini bekliyordu.

“Hadi olum ne dikiliyorsun kapıda?” dedi Yunus.

“Çocuk şoka girdi, bir dakika” diyerek Kerem’e yaklaştı Göktuğ. Yüzüne hafiften iki tokat atınca Kerem “Lan ne yapıyorsun?” diyerek ona döndü. Göktuğ korkuyla bri iki adım geri çekildi. “Çıktı şoktan” deyince hepsi gülmeye başladı.

“Üfle hadi” dedi Nisa Zeynep’in sağında beklerken. Kerem üzerindeki şoku atlatıp kapıyı kapattı ve Zeynep’e doğru yaklaştı. Mumları üfleyeceği sırada Zeynep “Dilek tut” dedi.

Kerem ışıldayan gözleriyle birkaç saniye ona baktı. Dileğine.

Ardından mumları üflediğinde herkes alkışlarken Zeynep sessizce “İyi ki doğdun” dedi. ‘İyi ki’ dedi Kerem içinden. ‘İyi ki doğmuşum da seni tanımışım’

 

Nisa, Zeynep’in elinden pastayı alıp mutfağa ilerlediğinde diğerleri de peşinden gitti. Zeynep ve Kerem bakışmaya devam ederken Zeynep “Gel” diyerek arkasını döndü. Kerem de onu takip etmeye başladı.

Terasa girdiklerinde Kerem merakla Zeynep’in ne diyeceğini bekledi. Zeynep ise heyecanını atmaya çalışıyordu.

“Aslında aklımda çok güzel hediyeler vardı” diye başladı söze. Kerem hemen lafa girerek “Hediyeye gerek yok” dedi ama Zeynep itiraz etti. “Var”

“Neyse. Doğum gününü böyle hayal etmemiştim ama bir süredir dışarı çıkmadım biliyorsun” deyince Kerem hafifçe başını salladı.

“Bu yüzden aklımdaki hediyeyi arayamadım, diğerlerine de aldırmak istemedim çünkü kendim yapmak istiyordum. Yine de düşündüğüm şeylerden bir tanesini internetten getirttim, özel yaptırdım.” Diyerek cebinden bir kutu çıkardı Zeynep. Kerem merakla ona bakıyordu.

“Şimdi hediyeyi verirken sana birkaç şey söyleyeceğim ama lafımı kesme” dediğinde Kerem yine başını salladı.

“Aramızdaki şeye bir isim koymadığımızı biliyorum. Bir isim koymanın gereksiz bir şey oluğunu düşünebilirsin ama ben belirsizliklerden hoşlanmıyorum. Bu yüzden bize bir isim koymaya karar verdim. Aslında bunu önceden yapacaktım ama doğum gününe saklamak istedim.” Diyerek elindeki kutunun kapağını açtı.

Heyecandan elleri titriyordu. Kerem ise sakin kalmaya çalışıyordu ama içinde ne kelebekler uçuşuyordu şu an. Zeynep derin bir nefes aldı.

“Kerem Yılmaz, benimle sevgili olur musun?”

Son söylediklerinden sonra gözünden akan bir damla yaşa engel olamadı Zeynep. Kerem bir an ne diyeceğini bilemedi. Bunu beklemiyordu.

“Zeynep” diye fısıldadı. Gözleri doldu. Zeynep’in ondan heyecanla bir cevap beklediğini görünce içten bir şekilde gülümsedi.

“Evet, tabi-tabi ki Zeynep” derken sesinin titremesine engel olamadı.

Zeynep gülümseyerek kutudaki bilekliği çıkardı ve kutuyu kenara koyarak Kerem’e yaklaştı. Kerem yakından daha iyi görebildi bilekliği. Demir, yassı bir bileklikti. Üzerinde Zeynep ve Kerem’in çekildiği fotoğraflardan biri vardı. Normal birisi resmin, onlar olduğunu anlayamazdı ama Kerem ve Zeynep anlıyordu.

Kerem bilekliği görünce heyecanla Zeynep’e döndü. Zeynep bilekliği tutunca Kerem de kolunu uzattı. Zeynep bilekliği Kerem’in koluna taktıktan sonra başını kaldırdı ve Kerem’in dolu gözlerle onu izlediğini gördü. Biraz geri çekilip yüzünü sildi Zeynep. Ağlamanın sırası değildi.

“Beğendin mi? Yani ben beğendim ama sen belki” derken Kerem sözünü kesti. “Sence senden gelen bir şeyi beğenmemem mümkün mü Zeynep?”

Duyduklarıyla Zeynep’in gülümsemesi arttı. “Şimdi biz” deyip sustu Zeynep. Kerem’in gözlerine bakıyordu. “Biz?” dedi Kerem ona yaklaşarak. “Biz şey miyiz?” dedi utanarak Zeynep. Kerem dibine girmişti.

“Ney miyiz?”

Zeynep gözlerini kaçırarak “Sevgili miyiz?” dediğinde Kerem’in gülümsemesi genişledi.

“Bilmem öyle miyiz?” dediğinde Zeynep şaşkınlıkla ona döndü. “Değil miyiz?” Dedi. Tıpkı küçük bir çocuk gibiydi.

Kerem cevap vermeden yüzünü Zeynep’e yaklaştırdığında Zeynep bir an tereddüt etse de geri çekilmedi. Kerem, alnını alnına yasladı.

“Sevgiliyiz” dedi fısıldayarak. Zeynep’in gözlerinin içine bakıyordu.

“Sevgiliyiz” diye tekrar etti Zeynep.

Zeynep daha fazla dayanamadı ve aradaki azıcık mesafeyi kapatarak dudaklarını birleştirdi.

Kerem önce şaşırsa da yavaşça karşılık verdi Zeynep’e. Uzun zamandır öp*şmüyorlardı ve şimdi sanki hasret gideriyor gibiydiler.

Zeynep, ellerini Kerem’in yüzüne koydu. Dudaklarını ayırdı ve “Seni seviyorum” diye fısıldadı.

“Seni seviyorum” dedikten sonra tekrar dudaklarına yapıştı Kerem ama bu sefer hızlı olmuştu. İkisi de özlemişti. İkisi de hasret kalmıştı.

Elini tişörtünden içeri sokup Zeynep’in karnına ellediğinde Zeynep korkuyla dudaklarını ayırdı. Kerem hemen geri çekildi. Zeynep’in korktuğunu görünce “Özür dilerim, bir anda oldu” dedi telaşla.

“Tamam önemli değil” dedi Zeynep sessizce. Kerem gözlerini kaçırdığında ona yaklaştı. “Kerem sorun değil” dediğinde Kerem ona döndü.

“Özür dilerim”

“Dileme” dedi Zeynep başını iki yana sallarken. Ardından uzun bir öpücük kondurdu Kerem’in dudaklarına. Geri çekildiğinde Kerem gülümseyerek kolunu Zeynep’in omuzuna attı ve kendine çekti.

“Hadi gidelim de yaptığım pastadan ye”

“Sen mi yaptın?” dedi Kerem sevinçle.

“Tabi ki ben yaptım, sevgilim değil misin?” dediğinde Kerem’in gülümsemesi genişledi.

“Öyleyim” diyerek Zeynep’in yanağına hafif bir öpücük kondurdu. Ardından birlikte aşağı indiler.

 

Aradan iki ay geçmişti bile. Birkaç gün sonra üniversiteye başlayacaklardı. Ve o kadar şanslılar ki hepsi aynı üniversitede. Mustafa hariç. Ek tercih yapmasına rağmen o üniversiteye gidemedi. Yine de dönem arasında yatay geçiş yapmayı düşünüyor.

Bu süreçte herkes evlerine dağılmıştı. Zeynep az da olsa eskisinden iyiydi. Kerem ile araları eskiye dönüyordu. Hala birlikte yatmıyorlardı ama yine de temaslardan eskisi kadar korkmuyordu Zeynep. O iğrenç olayı atlatıyordu artık.

 

Mustafa, kendisini salondan çağıran babasının yanına ilerledi. Salona girdiğinde babasının yüzünün güldüğünün görünce merakla “Ne oldu?” dedi. “Sana anlattığım o amcan olacak adam tutuklanmış” dediğinde Mustafa şaşırdı. “Neden?”

“Bilmiyorum, henüz öğrenemedim. Ama sonunda hakkımız olan parayı ondan alabileceğiz” dediğinde Mustafa gülümsemeye başladı. “Nasıl olacak o?”

“Ben halledeceğim, babana güven sen. Sonunda hak ettiği hayatı yaşayacak o şerefsiz”

Mustafa duyduğu şeylere sevinmişti. Babasının yıllardır anlattığına göre onun bir amcası vardı ama Mustafa onunla hiç tanışmamıştı. Yıllar önce dedesi öldüğünde, amcası denen adam tüm mirası almıştı. Sonra da soyadını değiştirmişti. Bu yüzden babasıyla yıllardır görüşmüyorlardı ama babası onun her hareketini takip ediyordu. Sonunda o adam tutuklanmıştı ve hak ettikleri parayı alabileceklerdi.

 

Babası “Benim çıkmam lazım” diyerek kapıya yönelince Mustafa da arkasından ilerledi. Babası kapıyı açtığı sırada, o tarafa gelen Kerem’i gördüler. “Kerem, ne oldu?” dedi Mustafa merakla. Babası da ilk defa gördüğü genç adamı inceliyordu. “Seninle konuşmaya gelmiştim” diyerek Mustafa’nın babasına döndü. “Merhaba” dedi kibarca. İlk defa görüyordu onu. “Merhaba, seninle daha önce tanışmış mıydık?” dedi adam merakla. “Sanmıyorum neden?” dedi Kerem. “Bana çok tanıdık geliyorsun. Soyadın ne?” dedi. Kerem bunu niye sorduğunu anlamasa da “Yılmaz” diyerek cevapladı soruyu. Cevabı duyan adam şaşkınlıkla bakmaya başladı Kerem’e.

“Yılmaz mı dedin? Halil Yılmaz senin neyin oluyor?” derken cevaptan korkar gibi bakıyordu adam.

“Babam oluyor. Tanıyor musunuz?” dedi Kerem. Mustafa merakla onları dinliyordu.

“Evet, kardeşim olur kendisi”

 

 

Bölüm : 05.02.2025 13:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...