38. Bölüm

37. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

“Pozitif”

Söylediğim şeyle Nisa’nın gözlerinden yaşlar akması bir oldu. “Ne?” dedi heyecanla. “Pozitif, hamilesin” derken ben de ağlamaya başladım. “Sen, sen ciddi misin?” dedi titreyen sesiyle. Başımı sallayarak ona yaklaştım ve hızla sarıldım ona. “Ben, anne mi oluyorum?” dediğinde ikimiz de ağlamaya başladık. Daha az önce kafamda kötü senaryolar kuruyordum ama şimdi hepsi önemsizdi sanki. Şu mutluluk, hepsine değerdi.

Geri çekilip yüzüne baktım. “İyi misin? Ne düşünüyorsun?” dedim merakla. “Ben, bilmiyorum.” Derken yüzündeki yaşları siliyordu. “Bu iyi bir şey mi?” dediğinde “Bilmiyorum, bunu senin söylemen lazım” dedim.

“Zeynep, kendimi hep hamile hayal ederdim ama bu yaşta değil. Üniversiteye yeni başladım. Üstelik Mustafa’ya ne diyeceğim? Ailem bunu asla kabul etmez. Ne yapacağım ben?” dedi panikleyerek. “Dur sakin ol. Gel bir oturalım” deyip onu yatağa götürdüm. İkimiz de oturduk.

“Eğer sorun bunlarsa halledilir. Üniversiteyi açıktan okumaya devam edersin. Belki Mustafa baba olacağını duyunca tüm şeyleri geride bırakır ve yeniden birlikte, mutlu olursunuz. Ailen belki başta kızar ama sonra sevinir. Torunları sonuçta”

“Üniversite konusu mantıklı ama ya Mustafa? Biz nasıl yeniden birlikte olalım? Birbirimizi eskisi kadar sevmiyorken birlikte mutlu olamayız ki”

“O zaman birlikte olmazsınız ama en azından çocuğuna babalık yapar. Sadece çocuk için görüşürsünüz. Bilmiyorum, halledilir bence”

“Ailem? Onlar çok kızar, kabul edeceklerini sanmıyorum” dedi umutsuz bir şekilde. “Hemen umutsuzluğa kapılma. Nereden biliyorsun? Başta evet, her şey zor olacak. Buna kendini hazırla. Ama sonrasında onlar da kabullenir. Sen onların kızısın, torunlarını taşıyorsun”

Söylediğim şeylerle gülümsemeye başladı. “Sence her şey hallolur mu?”

“Olur tabi ki olur. Ama senin umutsuzluğa kapılıp üzülmemen lazım yoksa bebeğe de zarar verirsin” dediğimde eli karnına gitti. “Ciddi ciddi anne mi oluyorum ben?” dediğinde gülümseyerek başımı salladım. “Ben de teyze oluyorum” dediğimde “Evet!” diye bağırarak sarıldı bana. “Hep bu anı hayal etmiştim” dedi. “Ben de, ve eminim ki hayal ettiğinden daha güzel bir anne olacaksın”

 

Konuşmamızı bölen şey, çalan kapı oldu. “Gel” dediğimde Kerem kapıyı açtı ve bize baktı. “Bağırdığınızı duydum. Bir şey mi oldu?” dediğinde Nisa ile gülümseyerek birbirimize baktık. “Söyleyelim mi?” diye fısıldadığımda gülerek başını salladı. Sevinçle ayağa kalktığımda Nisa da kalktı. “Sen söyle” dediğinde heyecanla Kerem’e döndüm. “Nisa” deyip derin bir nefes aldım. Merakla bana bakıyordu. “Hamile” dediğimde gözleri kocaman oldu. “Ne?! Şaka mı yapıyorsun?” dediğinde başımı iki yana salladım. “Gerçekten mi?” diyerek Nisa’ya döndüğünde başını salladı. “Tebrik ederim, çok sevindim” diyerek Nisa’ya sarıldı. Geri çekilince bana sarıldı.

“Darısı bizim başımıza” diye kulağıma fısıldadığında bir an donakaldım. Kendimi o şekilde hiç düşünmemiştim. Neyse şimdi sırası değil.

Kerem geri çekilip Nisa’ya baktı. “Ne zaman söyleyeceksin Mustafa’ya?”

“Bilmiyorum, en kısa zamanda”

“Tamam. Yalnız bırakıyım ben sizi. Bir şeye ihtiyacınız olursa aşağıdayım ben” diyerek gülerek çıktı odadan Kerem. Biz de yeniden yatağa oturduk ve bebek hakkında konuşmaya devam ettik.

 

Çalan alarm sesiyle hemen gözlerimi açtım. Sol tarafıma baktığımda Nisa’nın hala uyuduğunu gördüm. Uyanmasın diye alarmı kapatıp sessizce yataktan çıktım. Banyoda işlerimi hallettikten sonra aşağı inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Nisa’nın artık sağlıklı ve düzenli beslenmesi gerekiyordu. Yumurtalar haşlanırken ben de salatalıkları dilmeye başladım. Bıçağı elimden bırakmamla Kerem’in ellerinin karnıma dolanması bir oldu. Sanırım sarılmak için bıçağı bırakmamı bekliyordu.

Boynuma küçük bir öpücük kondurduğunda aklıma o an geldi ama hemen unutmaya çalıştım. “Günaydın” diye fısıldadığında gülerek ona döndüm ve “Günaydın sevgilim” dedim. Gülümserken kaşları havaya kalktı. Çok sık sevgilim demediğim için şaşırmıştı galiba.

“Bu sevinci neye borçluyuz?” dedi ellerini belime ilerletirken. “Bilemiyorum, teyze olacağım için olabilir” dediğimde gülümsedi. “Resmen bir bebek geliyor” derken gerçekliğine inanamıyor gibiydi. “Bu durumda sen de bebeğin” deyip duraksadım. Amcası diyecektim ama son olanlardan sonra emin olamadım.

Kerem neden duraksadığımı anlamış olacak ki “Dayısı” diye devam ettirdi. “Belki bebeği duyunca Mustafa sakinleşir, unutulur bunlar” dedim küçük bir umutla. Derin bir iç çekti. “Bunca şeyden sonra Mustafa ne yaparsa yapsın benim kardeşim olamaz Zeynep. Belki barışırız, ama hiçbir zaman eskiye dönemeyiz”

Sanırım haklıydı.

“Her neyse, yardım et hadi bana. Yeğenimize iyi bakmamız lazım” dediğimde gülerek “Kendi çocuğumuz için alıştırma olur” dedi. Bir an duraksadım. Gülümsemem durdu. Ben çocuk yapmayı düşünmüyordum ama Kerem’in bundan haberi yoktu.

Modumun düştüğünü fark edince “Ne oldu?” dedi merakla. “Bir şey yok, hadi yardım et” diyerek önüme döneceğim sırada kolumdan tuttu.

“Dün bu imayı yaptığımda da böyle soğuk bir tepki verdin” dedi sorgulayarak. Bir an ne diyeceğimi bilemedim.

“Günaydın”

Nisa’nın sesini duyduğumuzda ikimiz de ona döndük. “Günaydın” diyerek Kerem’den uzaklaştığımda Kerem bana kaşlarını çatarak baktı. Bu konu burada kapanmamıştı anlaşılan.

“Kahvaltı hazır olmak üzere, gel otur” dediğimde “Yardım edeyim” dedi Nisa. “Saçmalama, hamilesin sen. Otur şuraya” diyerek kolundan tuttum ve sandalyeye oturttum. “Zeynep saçmalama, daha bir aylık bile yoktur. Ayrıca ne olacak şu kadarcık yardımdan?” diyerek kalkmaya çalıştığında izin vermedim. “Otur dediysem otur. Benim yeğenim o, krallar gibi bakacağız ona. O yüzden sen bir şey istediğinde bana söyleyeceksin, ben halledeceğim” dediğimde gülümseyerek baktı bana.

Kerem’in hala bana baktığını biliyordum ama görmezlikten gelmeye çalıştım. Ben son şeyleri masaya koyarken “Otur sen de” dedim yüzüne bakmadan. Sesli bir nefes vererek yerine oturduğunda ben de yanına geçtim ve kahvaltı etmeye başladık. Şimdilik atlatmıştım sorguyu.

 

Kampüse vardığımızda dersin başlamasına daha zaman vardı. Bu yüzden kantine girdik. Bizimkilerin çoktan geldiğini görünce yanlarına ilerledik. Selamlaşarak masaya oturduk. Göktuğ tost yiyordu. Kahvaltı yapmamıştı anlaşılan.

Nisa’nın yüzünü buruşturduğunu gördüğümde merakla ona döndüm ama o, Göktuğ’un yediği tosta bakıyordu. “Ne var bunun içinde?” dedi yüzünü buruşturarak. Göktuğ ağzındaki lokmayı yutmayı beklemeden cevap verdi. “Sucuk kaşar”

Nisa yüzünü daha da buruşturarak iğrenç kokuyor” dedi. “İyi misin?” dedim ama bana cevap vermeden koşarak kalktı masadan ve koşarak gitti. Hızla ben de peşinden gittim. Tuvalete girdiğinde yere eğildi ve kusmaya başladı. Saçlarını tutup yüzüne gelmesini engelledim.

Bittikten sonra kalktı ve yüzünü yıkamaya başladı. “İyi misin?” dediğimde başını salladı. “Sucuk midemi bulandırdı” dediğinde gülümsedim. “Artık böyle şeylere alışman lazım” dememle o da tebessüm etti.

“Ne zaman söyleyeceksin onlara?” dedim merakla. “Bilmiyorum. İlk Mustafa’ya söylemem gerektiğini düşünmüştüm ama diğerleri de anlar yakında. Kendileri tahmin etmeden benim söylemem daha uygun olur. O yüzden çıkışta söyleyeceğim.” Dediğinde onaylayarak başımı salladım ve tuvaletten çıkıp tekrar kantine ilerledik.

“Ne oldu?” dedi Bade endişeyle. Göktuğ da tostunu bitirmişti. Hepsi bize bakıyordu. “Bir şey yok, yolda midem bulanmıştı zaten” dedi Nisa. “Üşütmüş olabilir misin?” dedi Yunus merakla. “Sanmıyorum” dedi Nisa. Daha fazla zorlamadılar.

 

Üç ders İngilizceden sonra günü bitirmiştik. Nisa bir şey konuşmak istediğini söyleyince hepimiz bahçenin köşesine gitmiştik. Çok kalabalık değildi burası.

“Hadi artık çatlatma insanı!” dedi Göktuğ heyecanla. “Kötü bir şey değil değil mi?” dedi Yunus. “İyi mi kötü mü orasına siz kara verin” dedikten sonra derin bir nefes aldı Nisa. Ardından “Hamileyim” dedi pat diye.

Herkes donmuş bir şekilde bakmaya başladı. İnanmadılar mı yoksa şaşkınlıktan mı anlayamadım. “Şaka yapmak için mi çağırdın bizi?” dedi Göktuğ gözlerini devirerek. “Şaka falan değil, hamileyim” dedi Nisa. Gözleri dolmuştu. “Sen ciddi misin?” diye fısıldadı Yunus. Nisa sadece başını salladı. Yunus gülerek ona yaklaştı ve sıkıca sarıldı. “Şaka yapmıyorsunuz değil mi?” dedi Göktuğ bize bakarak. Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım. “Ben şimdi amca mı oluyorum? Pardon dayı” dedi heyecanla. U sefer onaylayarak başımı salladığımda “Allah!” diye bağırarak Nisa’ya ilerledi sarılmak için ama Yunus’un hala ona sarıldığını görünce bana yaklaştı ve sıkıca sarıldı. Kahkaha atarak gülüyordu. Ben ise şaşkınlıktan gülüyordum.

“Göktuğ ben hamile değilim” dedim ama bırakmadı beni. Çok sevinmişti. “Lan tamam bir yerini inciteceksin şimdi” dedi Kerem onu kolundan tutup çekerken. Göktuğ gülerek bu sefer de ona sarıldığında benim gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

Göktuğ ardından Nisa’ya sarıldı sıkıca. Sonra Bade ile de sarıldılar. Ben ise ağlarken onları izliyordum. “Ne oldu?” dedi Kerem şaşkınlıkla. “Bilmiyorum, duygulandım” dedim gülümseyerek. Yaklaştı ve bana sarıldı. “Bizim çocuğumuz olduğunda da bu kadar heyecanlanacaklar mı acaba?” diye fısıldadı kulağıma. Bir an dondum kaldım. Nisa’yı duyduğundan beri bu konuyu açıp duruyordu. Ve ben daha ne kadar kaçabilirim bilmiyorum.

Ben cevap vermeyince geri çekilip yüzüme baktı. “Yine aynı şeyi yapıyorsun” derken kaşları çatılmıştı.

Göktuğ “Kerem” diye seslenince konuşmamız yarım kalmak zorunda kaldı. İyi ki.

“Bunu kutlayalım diyoruz” dedi Göktuğ.

“Evet bir şeyler yapalım” dedi Yunus. “Bara gidelim, eğlenelim” dedi Bade. “Olmaz, orası çok gürültülü. Nisa’nın öyle şeylerden uzak durması lazım” dedim. “Bence akşama hepimiz bizde toplanalım. Havuzun yanında mangal yakalım. Hava da çok güzel” dedi Kerem. “Çok iyi fikir”

Herkes anlaştıktan sonra evlere dağıldı. Biz ise hastaneye gidiyorduk. Ben bebeğin kontrol edilmesi için ısrar etmiştim. Nisa her ne kadar gerek olmadığını söylese de tabi ki benim inadımla yarışamazdı.

 

Araba hastanenin önünde durduğunda Nisa ve ben indik ama Kerem inmedi. Camdan uzanıp “Ne oldu?” dedim. “Siz gidin, benim biraz işim var” dediğinde sorgulayarak baktım. Yine aynı şey.

“Ne işi?” dediğimde “Mangal için malzeme almam lazım” dedi ama inanmadım. Yine de Nisa’nın yanında konuyu uzatmadım. Arabadan uzaklaştığımızda Kerem de uzaklaştı. “Ne oldu?” dedi Nisa merdivenleri çıkarken. “Bir şey yok ya” dedim. “Zeynep söylesene işte, ne oldu?” dediğinde derin bir nefes aldım. “Kerem benden bir şeyler saklıyor. Sana da söylemiştim ya, hala devam ediyor. Benden gizli bir yerlere gitmeye devam ediyor”

“Bunu ona söyledin mi?” dediğinde başımı salladım. “Birkaç kere açtım konusunu ama hep geçiştirdi.”

“Merak etme, yakında ortaya çıkar” dediğinde içimden ‘İnşallah’ dedim.

 

Merdivenleri inerken heyecanla röntgen kağıdını inceliyorduk. Doktorun dediğine göre bebek gayet iyiydi ve bebeğin ilk röntgen fotoğrafını almıştık. İkimiz de heyecanla ona bakıyorduk.

Kapıya geldiğimizde etrafıma bakındım ama Kerem’i göremedim. Hala mı gelmemişti? Telefonumu çıkarıp onu aradım.

“Neredesin?”

“Geliyorum, çıktınız mı?” dedi.

“Evet. Yarım saat oldu, bu kadar uzun mu sürdü malzemeleri alman?” dedim sorgulayarak.

“Market çok doluydu, gelmek üzereyim.” Dediğinde bir şey söylemeden telefonu kapattım.

“Ne oldu?” dedi Nisa. “Geliyormuş” dedim sadece. Zaten hamileydi, bir de bunlarla onu sıkmak istemiyordum.

Araba önümüzde durduğunda bindik. “Ne olmuş?” dedi Kerem ama ben cevap vermedim. Nisa cevap vermeyeceğimi anlayınca “Bebek gayet iyiymiş. Hatta ilk fotoğrafını aldık” diyerek onu Kerem’e uzattı. Kerem bir süre gülümseyerek fotoğrafa baktı. Ardından bana döndüğünde gözlerimi kaçırdım. Hem bebek mevzusundan dolayı hem de sinirli olduğum için.

Bir şey söylemeden arabayı sürmeye başladı.

 

Nisa’yı evine bıraktıktan sonra biz de eve geçmiştik. Kapıdan girer girmez odama çekilmiştim. Kerem’in, ona sinirli olduğumu fark etmesi gerekiyordu. Ben yatağa oturur oturmaz kapı tıklatıldı ve Kerem içeri girdi. Bu kadar hızlı gelmesini beklemiyordum.

Onu görünce umursamıyormuş gibi yapıp telefonuma bakmaya başladım. Aslında hiçbir şeye bakmıyordum, ekran açık bile değildi. Yatağa karşıma oturunca telefonumu elimden çekip aldı ve kenara koydu.

Kollarımı birbirine dolayıp başımı cama çevirdim. Birazcık nazlanmanın zararı olmazdı.

Ellerini kollarıma koyup açtı ve sağ eliyle çenemi tutup kendine çevirdi yüzümü. Şimdi o güzel gözlerine bakıyordum.

“Özür dilerim” deyince kaşlarımı çattım. “Hatalı olduğunun farkındasın yani, ne güzel” dediğimde bana biraz daha yaklaştı. “Bak güvenini sarsacak” derken sözünü kestim. “Güvenimi sarsacak bir şey yapmıyorsun Kerem, anladık. Diğer konuşmalarımızda da aynı şeyi söylemiştin ama söylemene gerek yok. Ben zaten bunu biliyorum. Ama aylardır benden sakladığın bir şey var ve ben artık bu gizemli şeyden çok sıkıldım.” Derken çenemdeki elini itmiştim.

“Haklısın” dedi sessizce. “Sen benim yerimde olsan ne yapardın? Sürekli senden gizli bir yerlere gitsem?”

“Seni takip ederdim” dediğinde bir an duraksadım. Bu nasıl aklıma gelmemişti?

“Ne düşündüğünü biliyorum, beni takip falan etmene gerek yok”

“Etmeyeceğim, hatta artık sormayacağım da. Umurumda falan değil” dediğimde inanmıyormuş gibi baktı yüzüme. “Ciddiyim. Madem artık birbirimizden bir şeyler saklıyoruz, benden bundan sonra böyle yaparım. Hatta sana bir şey söyleyeyim mi? Bence biz ayrılalım” dediğimde kaşları çatıldı. Bunlar bir anda ağzımdan çıkmıştı ama devam ettim. “Çok ciddiyim. Birbirimizden bir şeyler saklıyorsak bu ya birbirimize güvenmediğimiz anlamına gelir, ya da karşındakinin düşüncelerine önem vermediğin, onu yok saydığın anlamına gelir. Ve ben böyle bir ilişkinin içinde olmak istemiyorum.”

Çok net ve kesin konuşmuştum. Umarım uzun zamandır böyle düşündüğümü falan zannetmez.

Gözlerine baktığımda kırgınlık gördüm, biraz da hayal kırıklığı. Benden bunları beklemiyordu galiba. Ben de ondan, benden bir şeyler saklamasını beklemiyordum ama.

Bir süre sessizce yüzüme baktı. “Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?” dediğinde gözlerimi kaçırdım, cevap vermedim. Ellerini yüzüme koydu ve bana biraz daha yaklaştı. “Bana bak, benden ayrılmak istiyor musun istemiyor musun?” dediğinde duraksadım. Gözlerine bakarak yalan söylemezdim ki. Pes ettim.

“İstemiyorum” diye fısıldadığımda rahatlamış bir şekilde nefesini verdi ve sarıldı bana. Ama ben geri çekildim. “Senden ayrılmak istemiyorum ama benden bir şeyler saklamanı da istemiyorum Kerem. Birbirimizden bir şeyler sakladığımız sürece bu ilişki ne kadar sürer ki?” dediğimde derin bir nefes aldı.

“Bak haklısın, sonuna kadar haklısın. Ama sana söylemememin sebebi” deyip bekledi biraz. “Aslında neden söylemediğimi bilmiyorum. Utandım herhalde” dediğinde kaşlarım merakla çatıldı. “Kerem benden utanmana gerek yok, o seviyeyi çoktan geçtik diye düşünüyorum” dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı. “Biliyorum ama ne bileyim, ben pek öyle bir adam değilim” dediğinde daha da meraklanmıştım.

“Ne yaptın?” dediğimde gözlerime baktı.

“Ben bir süredir psikoloğa gidiyorum” dediğinde gözlerim kocaman oldu. Kesinlikle beklediğim şey bu değildi. “Neden? Bir sorun mu var? Bilmediğim bir şey mi oldu?” dedim panikle. “Hayır hayır, ben aslında senin için gidiyordum” dediğinde anlamayan gözlerle baktım ona. “Anlamıyorum”

“Bu zamana kadar öfkeme yenik düşüp çok fazla kalbini kırdım, senden ayrıldım, seni ağlattım. Öfkemi kontrol edemiyordum ve bir gün bunun yüzünden seni de kaybetmek istemiyordum. Bu yüzden bir süredir psikoloğa gidiyorum”

Söyledikleriyle gözlerim kocaman oldu. Ne diyeceğimi bilemedim. “Kerem sen, ciddi misin?” dedim şaşkınlıkla. “Buna gerek yoktu, ben seni böyle sevdim”

“Biliyorum ama ben artık seni kırmak istemiyordum. Çözümü bu gibi geldi” dediğinde gözlerim dolmuştu. Şu an çok mutlu olmuştum. Benim için psikoloğa gitmesi beni çok mutlu etmişti. “Kerem” dedim gülümseyerek. İçimdekileri kelimelere dökemiyordum. Ben de uzanıp dudaklarımızı birleştirdim.

“Seni çok seviyorum” diye fısıldadım.

“Ben daha çok” deyip tekrar öpmeye başladı beni. Normalde olsa şimdiye kıyafetlerimiz çıkmıştı ama benim hala bundan çekindiğimi biliyordu.

“Aslında” diyerek biraz geri çekildi. “Senin de psikologla görüşmeni istiyorum” dediğinde merakla baktım ona. “Neden?” dediğimde derin bir nefes aldı. Bir yandan da saçlarımla oynuyordu.

“Son olanları hala unutamadığını biliyorum. Belki yardımı dokunur” dediğinde biraz şaşırmıştım. Bunu beklemiyordum. “İstemezsen olmaz tabi. Benimki sadece düşünce”

Uzanıp dudaklarına sert bir öpücük bıraktım. “Haklısın” dediğimde kaşları havalandı. “Bak ben söyledim diye yapma” dediğinde başımı iki yana salladım. “Hayır söylediğin çok mantıklı. Ayrıca” deyip tekrar dudaklarından öptüm.

“Seninle artık s*vişmek istiyorum” dediğimde şaşırarak baktı. Bunu beklemiyordu anlaşılan. Devam ettim. “Seni tekrar hissetmek istiyorum, ellerini bedenimde istiyorum, içimi tekrar doldurmanı istiyorum”

Dudaklarını yaladı. Bir anda bana değen erkekliğini hissettiğimde sırıttım. “O anı sabırsızlıkla bekliyorum” dedi boğuk bir sesle. Ardından tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Ama çalan kapıyla geri çekilmek zorunda kaldı.

“İlk zamanlara döndü iyice” dedi kendi kendine. Gülerek yatakta doğruldum ama o yatağa uzandı. Baktığımda, erkekliğinin fazlasıyla belirgin olduğunu gördüm. “Benim biraz beklemem gerekiyor” dedi. Gülerek uzandım ve dudaklarına sert bir öpücük kondurup yataktan çıktım. Üzerimi düzeltip aşağı indim ve kapıyı açtım.

Karşımda bizimkileri görünce gülümseyerek geri çekildim. “Sonunda be kızım, ağaç olduk iyice” diyerek içeri girdi Göktuğ. “Affedersiniz” dedim sadece. Hepsi birden içeri girince ellerindeki poşetleri aldım. Be mutfağa geçince hepsi arkamdan geldi.

“Çok acıktım” dedi Nisa sandalyeye otururken. “Bende, hemen başlayalım” dedi Yunus. “Tamam, biz Bade ile etleri ve salatayı hazırlarken siz ateşi yakadurun” dediğim sırada içeri Kerem girdi. Bana bir göz kırpıp diğerleriyle birlikte bahçeye çıktı.

Kızlara dönüp “Tamam, Bade sen salataya başla, ben de tavuğu halledeyim” dediğimde başını salladı. “Ben?” dediğinde Nisa’ya döndüm. “Sen oturuyorsun”

“Hayır, ben de bir şey yapmak istiyorum lütfen” dediğinde Bade’ye döndüm. “O zaman sen şimdi bekle. Biraz sonra közlenen patlıcanları getirdiklerinde onları soy oturduğun yerden” dedi. “Mantıklı” diyerek işime döndüm.

Etlerin baharatlarını hallettikten sonra bahçeye çıktım erkeklere vermek için. Ama yanlarına gidemedim çünkü Kerem çok çekici duruyordu ve bu anı kaçıramazdım.

Bence mangaldan anlayan erkek çekiciliği diye bir şey var.

Benim ona baktığımı fark etmiş olacak ki gülümseyerek “Gelsene” dedi. Yanına ilerleyip etleri kenara bıraktım. Diğerlerinin ileride olduğunu görünce ona biraz daha yaklaştım. “Ateş başında çok çekici duruyorsun” dediğimde sırıtmaya başladı. Yüzüme doğru eğildi.

“Ben her zaman çekiciyim bebeğim” deyip dudaklarıma öpücük bıraktığında salak salak sırıtmaya başladım. Hala heyecanlanıyordum bunlardan.

“Doğru” diyerek iç geçirdiğimde güldü. O sırada “Yunus gözlerini kapat, görmemişler yine cilveleşiyor” diyen Göktuğ’un sesini duyduğumda geri çekildim. Gülerek bize bakıyorlardı.

“Cilveleşmiyoruz” dedim utanarak. “Yo gayette cilve yapıyordun adama gördüm. O da az değil zaten, dünden meraklı” dediğinde Kerem de gülmeye başladı. Utanmaktan vaz geçip karşılık verdim.

“Sevgilim değil mi? İstediğim kadar cilve yaparım. Senin de olsun sen de yap” dediğimde Yunus küçük bir kahkaha attı.

“Aman kalsın, sizi görünce yapmış kadar oluyorum” dediğinde dil çıkardım. Uzanıp Kerem’in yanağından öptüm bilerek. Göktuğ hemen gözlerini kapattığında gülerek geri çekildim. “Görmemişler sizi!” dediğinde gülerek tekrar mutfağa ilerledim. Umarım Göktuğ birini bulur da ben de onunla böyle dalga geçerim.

 

Bade ve ben bulaşığı da hallettikten sonra bahçeye, diğerlerinin yanına geçtik. Hep birlikte masanın etrafında oturarak sohbet ediyorduk. “Ben terledim ya” derken tişörtüyle rüzgar yapmaya çalışıyordu Göktuğ. “Evet çok sıcak oldu” dedi Nisa da. “Havuza girelim mi?” diyen Yunus’a döndüm şaşkınlıkla. “Akşam akşam?”

“Ne olacak kızım, hava kararmadı ve çok sıcak” dediğinde diğerlerine döndüm. Bu fikri beğenmiş görünüyorlardı. “Kıyafetlerimizle giremeyiz ama” dedi Bade. Göktuğ ayağa fırlayıp bir çırpıda tişörtünü çıkardı. “Ben girerim” dedi ve bir anda havuza atladı altındaki şortuyla. Yunus da gülerek peşinden ilerledi. “Ben size mayo veririm” deyince kızlar ayaklandı. Ben de kalkacağım sırada Kerem kulağıma eğilip “En kapalı mayonu giy” dediğinde şaşkınlıkla ona döndüm. “Böyle şeyleri sevmediğimi biliyorsun. En açık olanını bana ayırırsın” dediğinde gülümseyerek ona yaklaştım. Bile bile rahatsız olacağı bir şeyi yapacak değildim.

“Sana mayo ayırmama gerek var mı? Çıplak hallederiz diye düşünüyordum” dediğimde gözlerinin renginin koyulaştığına yemin ederim. Onu o halde bırakıp sırıtarak ayağa kalktım ve kızlarla odama geçtik. Onlara bikini verip kendime de mayoyu aldım. En kapalısı buydu.

Aşağı indiğimizde Göktuğ ve Yunus’un havuzda eğlenmeye devam ettiğini gördüm. Kerem odasına çıkıp şort giymişti belli ki. Geldiğimi görünce ayağa kalktı. Kızlar da havuza doğru ilerledi. “Sen niye girmedin?” derken beni süzüyordu. “Seni bekledim, bensiz giremeyeceğini bildiğim için” dediğinde gülümsedim. Yüzme bilmediğim için Kerem’in kucağında gezmek zorundaydım ve açıkçası bundan rahatsız değildim. Sadece diğerlerinin önünde biraz utanabilirim.

“Hadisenize” diyen Göktuğ’un sesini duyduğumda onlara döndük. Bade de havuza girmişti ama Nisa sadece havuzun kenarına oturmuş ayaklarını ıslatıyordu. Kerem bir çırpıda tişörtünü çıkarıp havuza atladığında ben de havuzun kenarına yaklaştım.

“Sen yüzme öğrendin mi?” dedi Yunus. “Hayır” dediğimde “Havuza giremeyecek misin?” dedi Bade. “Yo gireceğim, sevgilim var ya” dediğimde güldüler. Kerem’e baktığımda sudan kafasını çıkarmıştı. Eliyle saçlarını geriye attı. Şu an çok seksi göründüğünün farkında mıydı acaba?

Onu böyle görünce son havuz maceramız aklıma geldi. Bekaretimi kaybetmiştim ve Kerem’e onu sevdiğimi söylemiştim. Düşünceli bir şekilde bana baktığını fark edince onun da aynı şeyi hatırladığını anladım.

“Gel hadi” dediğinde “Sen almayacak mısın beni?” dedim. “Sen suya atla, aşağıdan çıkarırım ben seni” dediğinde başımı salladım ve hiç tereddüt etmeden suya atladım. Suyun dibine çekildiğim sırada Kerem de suya girmişti. Belimden yakalayıp kendine çekince bacaklarımı beline doladım. Bu sırada bizi yüzeye çıkardı. Saçlarımı arkaya atıp ona baktım. Gülümseyerek beni izliyordu.

“Ne oldu?” dedim.

“Hiç, çok güzelsin de”

Söylediği şeyle sırıtmaya başladım. Ellerimi omuzunda gezdirmeye başladım yavaşça. “Öyle miyim?” dedim cilveli bir tonda. Elleri çıplak kalçama kaydı. “Güzelim benim” deyip biraz daha sessiz konuşmaya başladı.

“Havuzdayken, ilk defa birbirimizin olduğumuz yerdeyken, bana beni sevdiğini söylediğin yerdeyken ve arkadaşlarımız da yanımızdayken cilve yapman hiç hoş değil. Benlik sıkıntı yok, hemen şurada seninle s*vişebilirim ama onlara ayıp olur”

Söylediği şeylerle yutkundum. “Bir dahaki sefere o zaman” diye fısıldadığımda “Söz” dedi. Gülümseyerek yanağından öptüm ve bizimkilere döndüm. Yunus ve Göktuğ kendi aralarında şakalaşırken Bade ve Nisa havuzun kenarına oturmuş sohbet ediyordu.

“Hadi su güreşi yapalım” dediğimde hepsi bana döndü. “Evet!” dedi Göktuğ. “Ben yapamam” diyerek gözleriyle karnını işaret etti Nisa. “O zaman sen videoya çek, olur mu?” dediğimde başını salladı ve ayağa kalkıp telefonunu almaya gitti. “Ben oynamayacağım, siz oynayın tamam mı?” dediğinde Bade’ye döndüm. Bu söylediği Yunus’un pek de umurunda değildi. Bunlar uzun zamandır bu haldeydi ama nedenini hala anlayamamıştım. En kısa zamanda Yunus ile konuşmam lazım.

“E nasıl olacak?” dedi Göktuğ. “Kerem Zeynep’i alır. Sen de beni al” dediğinde hepimiz Yunus’a döndük. “Beni nasıl alacaksın olum?” dedi Göktuğ şaşkınlıkla. “Biz bu kasları boşa mı yaptık?” dediğinde gülerek gözlerimi devirdim. “Tamam deneyelim” dedi Göktuğ. Yunus onun arkasına geçti, suyun altına daldı ve omuzunda Göktuğ ile yüzeye çıktı. İlk başta dengesini sağlayamasa da hemen toparladı. Vay be.

“Şimdi senin suya bırakacağım” dediğinde Kerem’e döndüm. “Çırpınma tamam mı? Suyun altından bacaklarının arasına gireceğim” dediğinde başımı salladım. Beni bıraktığında suyun içine girdim ama çok geçmeden yüzeyde, Kerem’in omuzundaydım. Bacaklarımı sıkıca tuttu. “Hazır mısınız?” dedi Nisa. Elindeki telefonu bize tutuyordu.

Yunus’un omuzlarında olan Göktuğ’a baktım. “Yenilmeye hazır mısın?” dedi meydan okuyan bir ifadeyle. “Suyu boylamaya hazır ol Göktuğ” dedim aynı şekilde. Kerem ve Yunus birbirlerine yaklaşınca biz de yaklaşmış olduk. “Hazır!” diyen Nisa’nın sesiyle ellerimizi birbirimizin omuzlarına koyduk ve hazır şekilde bekledik. Nisa “Başla!” diye bağırınca birbirimizi düşürmeye başladık. Yunus dengesini korumakta zorlandığı için işim kolaylaşıyordu ama Göktuğ’un benden güçlü olduğunu düşünürsek, sanırım şartlar eşitti.

Nisa “Hadi Zeynep!” diye bağırıyordu. Ben ise tüm gücümle Göktuğ’u düşürmeye çalışıyordum. “Hadi güzelim” diyen Kerem’in sesini duyduğumda daha da gaza geldim ve bir anda Göktuğ’u düşürmeyi başardım. Nisa ve ben “Evet! İşte bu!” diye bağırmaya başladık. Göktuğ ise somurtarak suyun yüzeyine çıktı. Kerem gülerek “İşte benim sevgilim” deyip bacağımdan öptü. Karşılığında sadece yanaklarına dokunabildim.

“Senin yüzünden” dedi Göktuğ. “Lan ben ne alaka? Şu kadarcık kızı düşüremedin. Püh sana” dediğinde Yunus, biz gülmeye başladık. “Sen dengeni koruyamadın, ondan düştüm ben” Anlaşılan Göktuğ kendine bahane arıyordu. “Eşek kadar herifsin. Az yeseydin de daha kolay taşısaydım” deyince “Aşk olsun” dedi Göktuğ. Hepimiz kahkaha atmaya başladık. Bunların atışması çok eğlenceli oluyordu.

“Tamam lan, sen al bu sefer beni. Bak nasıl yeneceğim” dedi Yunus. “Tamam bekle” dedi ve suya daldı Göktuğ. Yunus’u omuzlarına aldığında biraz sendeledi. Zor duruyordu belli. “Hazır mısınız?” dedi Nisa kamerayla bizi çekmeye devam ederken. Bade de sessizce bizi izliyordu. Bu aralar bizden uzaklaşıyordu sanki.

Yunus ve ben başlamak için hazırlandık. Nisa’nın “Başla!” komutunu duyunca birbirimize güç uygulamaya başladık. “Hadi Zeynep yaparsın!” dediğini duydum Nisa’nın. Tüm gücümle Yunus’u itmeye çalışıyordum ama çok güçlüydü, dengesini çok güzel koruyordu.

Yunus’u itmeye çalışırken kolumu yakaladı. Onun beni itmesiyle kendimi suda bulmam bir oldu. Bir anlık panikle çırpınmaya başladım ama çok geçmeden Kerem beni yüzeye çıkarmıştı. Öksürerek saçlarımı geri ittiğimde bana bakıyordu.

“İyi misin?” dediğinde gülerek başımı salladım. Çok eğlenceliydi. Böbürlenerek bana bakan Yunus’a döndüm. “Sana izin verdiğim için beni düşürebildin, yoksa imkansızdı” dediğimde gülmeye başladı. “Sen kendini böyle avut canım, herkes biliyor neyin ne olduğunu” dediğinde gülerek gözlerimi devirdim.

“Gel videoyu izleyelim” diyen Nisa’ya döndüm. “Beni onun yanına bırakır mısın?” dediğimde “Tabi ki efendim” dedi Kerem ve beni, Nisa’nın yanına ilerletti. Belimden kaldırıp havuzun kenarına oturttu. “Hadi atla” diyen Göktuğ’un sesini duydum. O sırada Göktuğ’un bir anda dengesini kaybettiğini fark ettim. Arkasına doğru düşerken Yunus da onunla birlikte düştü ama Göktuğ suya düştü, Yunus ise başını havuzun kenarına çarptı. Korkuyla ellerim ağzıma gitti. “Yunus!” diye bağırdı Nisa. O sırada Yunus’un baygın yüzen bedeninin etrafındaki kana bulanmış suyu gördüm.

 

Bölüm : 12.02.2025 19:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...