14. Bölüm

14. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

 

"Biz seninle sevgiliydik"

 

Duyduğum şeyle şaşkınlıkla gözlerim kocaman oldu. Ne dedi o?

"Ne- ne saçmalıyorsun sen?" dedim zorla konuşarak.

"Biz seninle sevgiliydik Dila. Sonra ben senden ayrıldım bazı sebeplerden dolayı. Hatta sen birkaç kere yeniden denememiz için şans istedin. Ama ben kabul etmedim. Sonra senden uzak kalınca senin değerini anladım, seni ne kadar sevdiğimi anladım. Sana geldim ama kaza yaptığını öğrendim. Sana da bunları söylemedim ve kendimi yeniden tanıttım belki beni yeniden tanırsan yine bir şeyler hissedersin diye"

 

Söylediklerini şaşkınlıkla dinlemiştim. Mümkün değildi. Ben Murat'a karşı hiçbir zaman bir şey hissetmemiştim.

"Sen, yalan söylüyorsun" dedim sessizce.

"Gerçekler bunlar Dila" dediğinde başımı iki yana salladım. Dolan gözlerim akmak için direniyordu.

"Sana inanmıyorum" dediğimde "İnanmalısın Dila" dedi.

Hayır ya. Sevgilim falan değildi. Ben onu hiçbir zaman sevmedim. Olamaz!

 

Gözümden bir damla yaş aktığında elimin tersiyle sildim.

"Ne oluyor burada?"

Ardil'in sesiyle ona döndüm. Yanımıza gelmişti. "Ne oldu?" dedi bana endişeyle bakarak. "Ne yaptın lan ona?!" dedi Murat'a dönerek.

"Ardil gidelim lütfen " dedim sessizce.

Hiç beklemeden elini belime koydu ve bana destek verdi. Motorun yanına ilerledik birlikte.

"Otur şuraya " dedi motoru göstererek.

Yavaşça motorun üzerine oturdum ve ona döndüm. Ama gözlerine bakamadım.

Bir iki damla yaş akmıştı gözümden.

Elini çeneme koyarak yüzümü kaldırdı ve gözgöze geldik.

Ellerini yanaklarıma koyarak gözyaşlarımı sildi yavaşça.

"Ne oldu? Ne yaptı sana?" dedi merakla.

Bunu sormasıyla gözyaşlarım hızlandı.

"Şşt tamam sonra anlatırsın" dedi sessizce. Bir anda kollarımı boynuna doladım ve başımı boynuna gömdüm. Ellerini belime koydu sımsıkı sarıldı bana. Kokusunu içime çekince rahatladım. Şimdi biraz daha iyiydim.

 

Az sonra hafifçe geri çekildiğimde yeniden gözyaşlarımı sildi.

"Konuşmak ister misin?" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Tamam, su veriyim mi?" dediğinde yine başımı iki yana salladım.

"Eve gitmek istiyorum" dedim sessizce.

"Tamam gidelim" dediğinde itiraz ettim.

"Hayır sen derslerine gir. Ben bir taksiyle giderim" dediğimde "Saçmalama seni bırakacak değilim" dedi.

Biliyordum, beni bırakacak değildi. Hafifçe gülümsediğimde o da gülümsedi. Elimi yanağına koydum ve parmağımı gamzesinin üzerinde gezdirdim.

Gamzesini çok seviyordum, çok hoşuma gidiyordu. Gerçi onun her şeyi hoşuma gidiyordu. Yine uçtun Dila!

Daha fazla kendimi kaptırmadan elimi çektim ve motora bindik.

 

Birlikte salona geçtik. Cansu'ya kısa bir mesaj atmıştım. Sonra anlatacaktım. Belki de anlatmayacaktım. Bilmiyorum.

 

Ardil yanımda oturuyordu ve bana dönmüştü ama ben koltukta arkama yaslanmış sehpayı izliyordum. Murat yalan söylüyordu. Gerçek olamazdı. Benim başta hatırladığım kişi kimdi o zaman? Benden hoşlandığını söyleyen kişi de Murat'tı, hatırlamıştım. Ama o zaman kabul etmemişim. Sonra ne değişmiş? Hem ben hissediyorum, o hatırlamadığım kişiye karşı bir şeyler hissediyordum, bundan eminim.

Ne yapacağım şimdi?

Peki Ardil'e ne anlatacağım?

 

Ona döndüğümde gözlerinin bende olduğunu farkettim. Beni bekliyordu, konuşmamı bekliyordu ama daha ona ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum.

"Seni zorlamak İstemiyorum ama artık anlatman lazım. Böylelikle ben de o Murat piçiyle ilgili kafamda senaryolar kurmam" dediğinde ona döndüm. Zaten yakındık, dönmemle dizim dizine değdi.

"Ardil ben, bunu söyleyemem" dedim sessizce. Anında kaşları çatıldı. "Söylersin söylersin. Önce baştan başlayalım" diyip dirseklerini dizlerine yasladı ve böylelikle daha da yakınlaştık. Bana az da olsa aşağıdan bakıyordu.

"Sınıftan niye çıktın?" dedi gayet ciddi bir ifadeyle.

"Bir şey hatırladım" dediğimde meraklandı. "Ne hatırladın?" dediğinde "Murat'ı" dedim. Gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Na-nasıl yani?" dediğinde onu tanıdığıma mı şaşırdı yoksa hatırlamama mı anlayamadım.

 

"Onu önceden tanıyormuşum. Bir kaç şey hatırladım" dediğimde bir süre sessizce gözlerime baktı. "Ee?" dedi sonra. "O an şok olmuştum. Sınıftan çıkıp Murat ile konuşmaya karar verdim. Sordum ve anlattı. Geçen sene tanışmışız onunla" dediğimde bakışları değişmedi. Daha da şaşırması gerekmiyor muydu?

 

"Ne hatırladın onunla ilgili?" dediğinde cevap vermedim. "Dila? Ne hatırladın?" dedi tekrar. "Bunu söyleyemem" dedim sessizce. "Niye? Ne oldu?" dediğinde cevap vermedim. "Dila!" dedi uyararak. Sinirlenmeye başlıyodu.

"Biz" diyip sustum. "Siz ne? Sizin aranızda bir şey mi geçmiş?" dediğinde hemen gözlerimi kaçırdım.

"Bana bak" dediğinde yavaşça ona döndüm. "Ne geçmiş Dila? Ne yaşadınız siz onunla?! " dedi sesini biraz yükselterek. "Ben tam bilmiyorum ama şey olmuş" diyip susutum. "Ne?" dedi. "Ardil söyleyemem" dedim bıkkınlıla.

"Söyle Dila. Yoksa gidip o piçe sorarım. Anlatmazsa onun belasını siker gelirim" dedi sertçe.

"Sakın ona gitme" dediğimde "Söyle o zaman" dedi. Derin bir nefes aldım.

"Biz önceden Murat ile sevgiliymişiz" dedim hızla. Önce şaşırdı, sonra kaşları çatıldı. Ardından alayla güldü.

"Kim dedi?" dedi alay ederek.

"Murat dedi. Ben onu nereden hatırladığımı sorunca böyle söyledi. Hatta ayrılmışız ve ben onunla barışmak istemişim falan" dediğimde Ardil bir kahkaha attı ama bu gerçek bir kahkaha mıydı yoksa sinirden miydi bilmiyorum. Belki de benim gibi kafayı yemişti sonunda.

"Murat mı söyledi bunu?" dediğinde başımı salladım. Bir anda ayağa fırlayınca ben de kalktım ve önüne geçtim. "Noldu?" dedim şaşkınlıkla.

"O şerefsizi s*keceğim. S*ke s*ke çoğaltacağım o or*spu çocuğunu" dediğinde ettiği küfürü duymamaya çalışarak önünde durdum.

"Niye?"

"Çünkü yalan söylüyor" dedi sinirle.

"Nereden biliyorsun?" dediğimde bir anda durdu. Ne diyeceğini bilemedi.

"Biliyorum işte" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ne demek biliyorum Ardil?" dedim merakla.

"O p*çi tanıyorum tamam mı? Böyle bir konuda yalan söyler. Hem sen inanıyor musun ona?" dediğinde hiç beklemeden "Hayır" dedim. "Ben hatırladığım kadarıyla Murat'a karşı bir şey hissetmiyorum, aksine o hatırlayamadığım kişiye karşı bir şeyler hissediyordum sanırım" dediğimde bir an tebessüm etti.

"Bak yalan söylüyor. Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok" dediğinde ellerimi havaya kaldırdım.

"Tamam sakin ol, gitmiyorsun onun yanına" dediğimde yaklaştı. Yaklaşınca ellerim göğsüne dokundu ve elimin altındaki kaslar heyecanlanmama neden oldu. Onun da kasıldığını hissettim ama ellerimi geri çekmedim. Ona dokunmak nedensizce hoşuma gidiyordu.

"Sakin ol" dediğimde derin bir nefes aldı.

"Bu yüzden mi ağladın?" dedi daha sakin bir sesle.

"Beni tanımasına rağmen bana söylememiş. Üstelik benimle yeniden tanışmaya çalıştı. Ben bunu birine yapmazdım, asla" dedim net bir sesle. Bir anda bakışları değişti. Ama ne düşündüğünü anlayamadım, çok iyi gizliyordu.

 

Bir anda camda gördüğüm kişiyle korkuyla Ardil'e yaklaştım. "Ne oldu?" dedi merakla. Ona bakıp tekrar cama baktım ama yoktu. Yeniden gözlerim doldu. Baktığım yere bakıp bana döndü Ardil.

"Onu mu gördün?" dediğinde başımı salladım. "Şşt ağlama, sakin ol" diyerek başımı göğsüne çekti ve sarıldı bana. Kollarımı beline doladım ve kokusunu içime çektim. Kulağımın altında atan kalp atışlarını dinlemek kalbimi hızlandırmıştı ve istemsiz gülümsememi sağladı. Elleri saçlarımı okşuyordu. Dokunuşu içimi kıpır kıpır ediyordu.

Hafifçe geri çekildiğimde elleri saçlarımdan yüzüme geldi ve çenemle boynum arasındaki bölüme koydu. Ben de ellerimi belinden çekip yüzüne koydum. Sakallarını okşadım. Gözlerim dudaklarına kaydığında gelen öpme isteğini susturmak istemedim. Hemen şimdi onu öpmek istedim. Gözlerine baktığımda onun bakışlarının da dudaklarımda olduğunu farkettim. Tekrar dudaklarına indirdim bakışlarımı. Çok güzeldi. Sanki öp beni öp beni diyordu. Saçmalama Dila!

 

Yüzünü biraz daha kendime yaklaştırdığımda kalbim tekledi. Onu öpmek istedim. Ona kendimi bırakmak istedim. Nefesimi tuttum. Burnu burnuma değdiğinde nefesini yüzümde hissettim.

Daha fazla beklersem utanıp vazgeçebilirdim o yüzden parmak ucumda biraz yükseldim ve ona yaklaştım. Dudaklarına dokunmak üzereyken çalan telefon sesiyle geri çekildim. "Gelmişini geçmişini s*ktiğimin" diye küfür eden Ardil'e bu sefer ben de katıldım ama içimden.

 

Bana baktığında utanarak gözlerimi kaçırdım ve çalan telefonumu aradım.

Koltukta gördüğümde elime aldım ve Murat yazdığını gördüm. İstemsizce bakışlarım Ardil'e döndü. Eğilip ekrana bakıp öfkeli bakışlarıyla bana döndü.

"Niye arıyor bu?" dediğinde "Bilmiyorum" dedim.

"Hoparlöre al" dediğinde saçmalama der gibi baktım. "Hoparlöre al dedim Dila" dedi dişlerinin arasından.

"Hayır" dedim ve cevap vermesine fırsat vermeden açtım telefonu.

"Evet" diyerek açtım. Normalde tabi ki efendim derdim ama Murat bunu haketmiyordu.

 

Ardil eğilip kulağıma yaklaştığında çok yakın olduğumuz için heyecan yine vücudumu sardı.

"Dila, ben nasıl olduğunu merak ettim" dediğinde Ardil içinden bir küfür savurdu. "Sanane Murat" dediğimde şaşırarak bana baktı. Ardından yavaşça gülümsedi. O gülünce ben de güldüm.

"Dila bak izin ver kendimi açıklayım" dediğinde "Açıkla" dedim beklemeden. "Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Açıkla işte Murat" dedim. "Ben" diyerek şaşırdı. "Dila söylediklerim doğruydu" dediğinde Ardil gözlerini devirdi. "Bana inanmayabilirsin ama" derken sözünü kestim. "İnanmıyorum zaten" dediğimde Ardil gülümseyerek bana baktı. Söylediklerim hoşuna gitmişti galiba.

 

Çıkan gamzesine gözlerim kaydığında elim istemsizce oraya gitti. İşaret parmağımı yavaşça gamzesine dokundurduğumda içim bir hoş oldu. Ardil ise dikkatle gözlerime bakıyordu.

Elimi çekmeden yanağında gezdirdim. Sakallarına dokundum.

"Dila, inanman lazım" dediğinde gözlerimi devirdim. Bu halime Ardil daha da gülümsedi. Gülümsemek ona yakışıyordu.

 

Elimi yüzünde gezdirmeye devam ettim. Ona gittikçe yaklaşıyor muydum bana mı öyle geliyordu? Alnını alnıma yasladığında burnu burnuma değdi. Geri çekilmedim, çekilmek istemedim.

Ardil'in bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında gidip geliyordu. Onu hala öpmek istiyordum. Ona dokunmak istiyordum. Murat bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum.

Bir an kendimi kaybettim.

Murat'ın sözünü keserek "Murat sonra konuşalım" diyerek telefonu yüzüne kapattım ve koltuğa fırlattım.

Diğer elimi de Ardil'in yüzüne koyduktan sonra onun bir eli yüzüme diğeri belime gitti. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

 

"Öp beni" diye fısıldadım bir anda.

"Ne?" dedi şaşkınlıkla.

"Öp beni" dedim tekrar.

"Dila sen" derken sözünü kestim.

"Kes sesini ve öp beni yoksa" derken sözüm yarıda kesildi çünkü Ardil dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı.

Öpmedi, sadece dudakları dudaklarıma dokunuyordu. Sanki onları buluşturmuştu. Dudaklarını hissetmemle kalbim yerinden çıkmak için çırpındı. Zaman durdu, her şey durdu. Sadece o vardı. O ve ben.

 

Öpmese bile dudaklarını hissetmek beni benden almıştı. Yavaşça geri çekildiğinde nefes nefese kaldım ama öpüşmemiştik bile. Sadece heyecandan. Gözlerine baktığımda bana bakıyordu.

"Emin misin?" diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Şimdi gerçekten öpecekti. Gerçekten öp*şecektik. İlk defa biriyle öp*şecektim. Kararımı değiştirmeden başımı salladım. Sevinçle gülümsedi.

Gözleri dudaklarıma indi ve yaklaştı. Önce dudakları dudaklarıma hafifçe dokundu. Ardından yavaşça alt dudağımı dudakları arasına aldı ve ben koptum. Ben dünyadan koptum, her şeyden koptum. Şu anın hayal olmasından o kadar korkuyordum ki.

Kalbimin çıkmasından korktum.

 

Alt dudağımı dudakları arasına aldığında ben hiçbir şey yapmamıştım. Yavaşça geri çekti dudaklarını. Bu sefer üst dudağımı dudakları arasına aldığında ben bir şey yapamadım. Ne yapacaktım bilmiyorum. Donmuştum resmen, düşünemiyordum.

 

Geri çekildi ve tekrar alt dudağımı dudakları arasına aldığında bu sefer ben de hareket ettim.

Bu kadar muhteşem olması mümkün müydü? Dudaklarının tadını beğenmem mümkün müydü? Hayattaki en güzel şeyin onu öpmek olduğunu düşünmem mümkün müydü? Şu ana kadar onu öpmediğim için pişman olmam mümkün müydü?

 

Resmen hayat bulmuştum dudaklarında. Dudaklarını dudaklarıma yapıştırmak istedim, hiç ayrılmasınlar istedim.

 

Hafifçe geri çekildiğinde üst dudağımı dudakları arasına alacaktı ama parmağımı dudaklarına dokundurduğum için durdu. Gözlerimi açtığımda o da açmıştı. Nefes nefese kalmıştım. Hafifçe geri çekildim ve tüm temasımız kesildi. Acaba tekrar mı dokunsam?

 

"B-ben" dedim şaşkınlıkla. Pişman değildim. Ama onu neden öpmüştüm? O beni niye öpmüştü? Biz niye öp*şmüştük? Ben niye pişman değildim? Niye hala onu deli gibi öpmek istiyordum?

 

"Ardil ben" dedim tekrar ama diyecek bir şey bulamadım.

"Özür dile-" derken bir anda tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Öpmedi ama bastırdı. Bu beni susturmak içindi ama öpmeye devam etse fena olmazdı.

 

Hafifçe geri çekildiğinde ellerini yüzüme koydu. "Sakın özür dileme" dedi net bir sesle. "Pişman mısın?" dedi ama cevabımdan korkar gibi bakıyordu. Kendimden emin bir şekilde "Hayır" dediğimde gülümsedi. "O zaman sorun yok" dedi. "Ben neden yaptım bilmiyorum" dedim sessizce.

"Önemli değil, açıklama yapmana gerek yok" dediğinde mahçup bir ifadeyle baktım ona. Utanmam normal miydi? Bir de öp beni demiştim. Allah'ım rezillik.

 

Diyecek bir şey bulamayınca "Ben yatıyım artık" dedim sessizce.

Başını sallayarak geri çekildi. Yüzünde hala bir gülümseme vardı. Ona son kez baktıktan sonra hızla salondan çıktım ve koşar adımlarla odama gittim.

 

Aynada kendime baktığımda yüzümün kızardığını farkettim. Elim istemsizce dudaklarıma gitti. Az önce onun dudakları dudaklarımdaydı. Onun nefesi benim nefesimdeydi. Ve bu dünyanın en güzel şeyiydi. Böyle mi oluyordu yani birini öpünce? Salak salak sırıtarak yatağa girdim ve az önceyi düşünerek gözlerimi kapattım.

 

Yüzüme dokunan eli hissettiğimde aniden eli ittim ve yatakta doğruldum. Biriyle burun buruna geldim. Dikkatle baktıktan sonra Ardil olduğunu farkettim. Rahat bir nefes aldım.

"Korkutmak istemedim. Uyandırmaya gelmiştim" dediğinde kibar konuşması dikkatimi çekmişti. Saçlarımı yüzümden çekip gözlerine baktım. "Kahvaltı hazır" derken nefesi az da olsa yüzüme gelmişti. Gözlerim dudaklarına kaydığında istemsizce yutkundum. Utanarak gözlerimi kaçırdım. Güldüğünü hissettiğimde tekrar ona döndüm. Utandığımı anladığı için gülüyordu. Pislik. Tekrar yüzümü çevirdiğimde elini çeneme koyarak yüzümü yüzüne çevirdi. Dokunuşuyla içim bir hoş oldu.

 

"Niye utanıyorsun?" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

"Bilmiyorum" dedim sessizce.

Çenemdeki elini yüzümdeki saçlara götürdü ve yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırdı. Dokunuşu bende farklı hisler uyandırıyordu. Gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum.

 

"Utanma, utanmanı gerektirecek bir şey yok" dediğinde "Var" diyerek itiraz ettim.

"Yok. Pişman olmadığını söyledin. O zaman sorun yok" dediğinde aklımdaki soruyu sordum. "Peki sen pişman mısın?" derken cevabından korkuyordum. Onun da ilk öpücüğüydü, hem belki de beğenmedi. "Hayır" dediğinde gülümsedim.

 

"Ben neden yaptım bilmiyorum. Bir an kendimi kaybettim. O an düşünebildiğim tek şey" derken gözlerim dudaklarına kaydı ve sustum. Devamını getiremedim ama anlamıştı. Zor da olsa tekrar gözlerine baktım.

 

"Eğer utancını giderecekse sana bir şey itiraf edeceğim" dediğinde merakla gözlerine baktım.

"Uzun zamandır düşündüğüm tek şey" dediğinde gözleri dudaklarıma indi.

"Seni öpmek" diye fısıldadı dudaklarıma doğru.

Duyduğum şeyle şaşırmıştım. Tamam ben de ara sıra düşünmüştüm ama o kadar uzun zamandır yoktu. Peki bu neden hoşuma gitmişti? Acaba neden Dila?

 

Gözleri hala dudaklarımdaydı. İstemsizce dilimi dudaklarımda gezdirdiğimde yavaşça yutkundu. Benim bakışlarım da dudaklarına indiğinde yeniden onu öpme isteği doldurdu içimi.

Öpsem mi?

Peki neden onu öpmek istiyorum?

Neden başkası değil de Ardil?

Bunu sonra düşünürsün. Şimdi ona odaklan.

 

Elini yanağıma koydu ve okşamaya başladı.Yavaşça bana yaklaştığında alnı alnıma değdi. Burnu burnuma değdiğinde kalbim yeniden hızlanmıştı.

Nefesi nefesime karışıyordu.

Bana yaklaştığı sırada duraksadı ve gözlerime baktı. İzin istiyordu.

Ne diyecektim? İstiyordum, bunu kabul ediyorum. Ama ya hata yapıyorsam?

Bilmiyorum, bilmiyorum! Bu konuda çok tecrübesizim. Üstelik sevgili bile değiliz. Onu sevmiyorum bile. Yani, sanırım.

 

Yavaşça başımı yere eğdiğimde elini çekti. "Özür dilerim" diye fısıldadım tekrar ona bakarak.

"Dileme. İstememen senin suçun değil" dediğinde hemen başımı iki yana salladım. Yanlış anlamasını istemiyordum. "İstememek değil. Sadece, bilmiyorum. Hata yapmaktan korkuyorum, üstelik geçmişimdeki kişiye ihanet etmekten korkuyorum. Sadece biraz zaman lazım" dediğimde hafifçe tebessüm etti. "Zaman senin" diyerek yanağıma hızlı bir öpücük kondurdu ve ayağa kalktı. Elini uzattığında tereddüt etmeden tuttum ve ayağa kalktım.

"Kahvaltı hazır, aşağıdayım" dediğinde başımı salladım. Gülümsedi ve odadan çıktı. Aptal gibi sırıtarak banyoya gittim.

 

Aşağı indiğimde Ardil çayları dolduruyordu. Beni görünce gülümseyerek "Gel" dedi. Yanına gittim ve sandalyeme oturdum. O da karşıma geçti. Aklım hala dündeydi. Hala utanıyordum ama düşünmemeye çalışıyordum. Her dakika aklımdayken nasıl düşünmeyeceğim bilmiyorum ama.

 

Yemekten sonra Ardil'e dönüp "Eline sağlık" dedim gülümseyerek.

"Afiyet olsun." diyip mutfaktan çıktı. Ben de masayı toplayıp hemen odama çıktım. Üzerime kot siyah pantolon ve yeşil crop tişört giydim. Dalgalı saçlarımı da açık bırakıp çantamı aldım ve odadan çıktım. Aynı anda Ardil de kapıdan çıktığı için neredeyse çarpışıyorduk. Gülümsediğinde utanarak gözlerimi kaçırdım ve merdivene yöneldim. Hemen arkamdan geliyordu.

 

Masaya otururken gülümseyerek "Günaydın" dedim. "Günaydın, bir şey mi oldu?" dedi Cansu merakla.

"Hayır, niye?" dedim.

"Bilmem, bugün ikiniz de gülümseyerek geldiniz. Ayrı bir mutlu gibisiniz " dedi bakışları Ardil ve benim aramda gidip gelirken. "Yo olmadı" dedim ama bu dediğime ben bile inanmamıştım.

"Olmuş olmuş" dedi. "Bence de olmuş" dediğinde Mert'e döndüm. "Hayır" derken sesim titemişti. Ardil'e döndüğümde gülümseyerek onlara bakıyordu. "Sen bir gelsene" dedi Cansu ayağa kalkarak. "Niye?" dedim tereddüt ederek. Bana soracaktı ve zorla öğrenecekti. "Dersin başlamasına var zaten, gel sen" diyip arkasını döndüğünde ben de kalktım ve arkasından ilerledim. Ardil'in bakışları bende olsa da umursamadan Cansu'nun yanına gittim.

 

Bahçede arka tarafa geçtikten sonra bana döndü. "Anlat" dedi gülümseyerek. "Neyi anlatıyım?"

"Ardil ile ne olduğunu? Bu işlerden iyi anlarım, bir şeyler olmuş. Anlat bana"

"Aslında bir şey olmadı" dediğimde "Dila söyle işte. Arkadaşın değil miyim benden niye saklıyorsun?" dediğinde derin bir nefes aldım ve etrafıma bakındım. Kimsenin olmadığından emin olarak Cansu'ya döndüm.

 

"Tamam ama kimseye söylemeyeceksin" dediğimde "Söz" dedi.

"İma falan da yapmayacaksn" dediğimde başını salladı.

"Dün" diyip bekledim. Cansu heyecanla bana bakıyordu.

"Ardil ve ben" diyip duraksadım.

 

"Öp*ştük" derken sesim çok az çıkmıştı.

 

"Ne?!" Şaşkınlıkla gözleri kocaman olmuştu, elleriyle ağzını kapattı ve hayretler içinde bana bakmaya başladı.

"Ne dedin sen?" dediğinde "Duydun işte" dedim utanarak. "Bir dakika, siz?" dedi gülerek. "Sevgili misiniz?" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Ne oldu peki? Başka bir şey yaptınız mı? Öp*şmek derken nasıl öp*şmek? Dudaktan olan öp*şmek değil mi? Dudak dudağa? Onun dudağı senin dudağına mı değdi yani? Kızım anlatsana ayrıntılı" dedi sevinçle.

"Ya aslında pek de bir şey yok" dediğimde "Dila tüm ayrıntıları anlatıyorsun" dedi. Derin bir nefes aldım.

 

"Dün biz, biraz yakındık. Ben Murat ile konuşuyordum, o sırada Ardil çok yakınımdaydı. Bilmiyorum bir an kendimi kaybettim. Telefonu Murat'ın yüzüne kapatıp Ardil'e yaklaştım"

Heyecanla dinliyordu beni.

"Sonra bir anda Ardil'e 'öp beni' dedim" dediğimde "Ne?!" dedi bağırarak.

"Oha ne?" dedi gülerek.

"Şşt sessiz ol. Evet, bilmiyorum o an bir şeyler oldu bana. Neyse işte. Sonra o da beni öptü. Uzun öp*şmedik. Saniyeler sürdü, ben geri çekildim. Özür diledim " dediğimde gözlerini devirdi.

 

"Pişman olup olmadığımı sordu" dediğinde "Ee?" dedi merakla.

"Pişman olmadığımı söyledim " dediğimde gülümsedi. "Sonre ben bir şey demeden odama çıktım. Sabah yine aynı şey oldu. Öpmek için yaklaştı ama ben istemedim. Emin değilim çünkü "

 

"Kızım siz baya baya öp*ştünüz yani? Üstelik bir daha öpmeye çalıştı " dediğinde gözlerimi kaçırdım .

"Seviyor musun onu?" dediğinde sessiz kaldım. "Dila?" dedi gülümseyerek.

"Bilmiyorum" dedim.

"Daha önce de olmuştu. Onu bir kaç kez öpmek istemiştim. Hatta bana, uzun zamandır beni öpmek istediğini söyledi" dediğimde sevinçle yerinde zıpladı.

"Ya sen ciddi misin? Siz olmuşsunuz o zaman" dediğinde itiraz ettim.

"Hayır Cansu, bir şey yok" dedim.

"O seni seviyor" dediğinde "Saçmalama" dedim. "O seni seviyor, şu an sadece sen farkında değilsin. Sen de onu seviyorsun ama farkında değilsin. Yakında farkına varacaksın ama" dediğinde başımı iki yana salladım. "Öyle olacak, demedi deme"

 

Masaya yaklaşırken "Bir şey belli etme" diye fısıldadım Cansu'ya. "Tamam" diyip yerine oturdu. Ben de Ardil'in yanına oturduğumda bakışları bize döndü. Mert bana bakmaya başladığında başımı iki yana salladım sorgulayarak.

"Ben bir şeyler duydum" dedi , Ardil ve bana bakarak. "N-ne duydun ?" dedim Ardil'e bakarak. Ardil gülümseyerek bize bakıyordu.

"Siz dün -" derken sözünü kestim. "Mert!" dedim uyararak. "Susar mısın?" dedim utanarak. Ne yani biz gider gitmez Ardil bunu mu anlatmıştı?

 

"Sana da mı anlattı Ardil? Dila da bana anlattı" dediğinde "Cansu!" dedim. Utanmaktan yerin dibine girmiştim.

"Ne var canım, zaten öğrenmiş" dediğinde gözlerimi kaçırdım.

"Ee Dila? Ne düşünüyorsun?" dedi Mert.

"Bir şey düşünmüyorum" dediğimde gülümseyerek Ardil'e baktı.

"Lütfen kapatabilir miyiz bu konuyu?" dediğimde "Niye?" dedi Mert gülerek.

"Utanıyorum çünkü! Susalım lütfen " dediğimde üçü de gülmeye başlamıştı.

"Önemli bir şey değil madem, niye utanıyorsun?" dediğinde "Mert!" dedim ama gülmeye devam ettiler. Ardil'e baktığımda onun da güldüğünü farkettim. "Ben gidiyorum " diyip ayağa kalktığımda Ardil elimden tuttu. Ona döndüğümde bana bakıyordu. "Dur tamam " dedi gülümseyerek.

"Oooo" dediklerinde Cansu ve Mert'e döndüm. Gülerek ellerimize bakıyorlardı. Utanarak elimi çektiğimde Ardil de gülümsemeye başladı.

"Hadi kalkalım, ders başlayacak zaten" dedi Cansu ve ayağa kalktılar. Birlikte sınıfa ilerledik. Bugün tüm gün Samet hoca ile dersimiz vardı. Sıkıcı geçecekti. Umarım çok zorlamaz.

 

Gruplar oluşmaya başladığında biz de bir kişilik boşluk vardı. Kim gelecek acaba? "Burada olabilir miyim?" dediğinde yanıma gelen Murat'a döndüm. Benimle birlikte herkesin bakışları ona döndü. "Hayır"

Net çıkan sesimle "Dila, lütfen. Böyle yapma" diyip bir adım atmıştı ki aynı anda Ardil önüme geçerek beni arkasına aldı. "Hayır dedi" dedi sert bir şekilde.

"Sen karışma!" dedi Murat Ardil'e.

"Bana bak!" diyerek üzerine yürümeye başladığında hemen Ardil'in kolunu tuttum. "Ardil tamam" dedim.

O sırada Murat'ın bakışları elime kaydı. Sinirle Ardil'e döndü. "Seninle görüşeceğiz" diyip hızla uzaklaştı buradan. Ardil bana döndüğünde ona bakıp bende önüme döndüm.

 

"Gruplar hazır mı?" diyerek içeri giren Samet hocaya kaydı gözüm. Tüm gruplarda göz gezdirdi. Benimle gözgöze geldiğinde sıırtarak göz kırptı ve diğerlerine baktı. Sesli bir nefes vererek etrafıma bakındım. O sırada Ardil kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Sanırım Samet hocanın yaptığını görmüştü. Umursamadan önüme döndüm.

 

Samet hoca bizim masaya yaklaştığında bir şeylerle meşgulmüş gibi davranmaya çalıştım. "Sizin grubunuzdan bir kişi eksik mi Dila?" dediğinde istemeyerek de olsa ona döndüm. "Evet, bir kişilik yerimiz var" dedim soğuk bir ifadeyle.

"Fazladan kişi kalmamış, bugünlük böyle idare edin" dediğinde sadece başımı salladım. "Ben varım" dediğinde hepimiz kapının yanındaki Cenk'e döndük. Yeni gelmişti anlaşılan.

"Gel Cenk, bu grup boş" dediğinde Samet hocaya döndüm. İtiraz edemezdim malesef. Samet hoca diğer masalara gittiğinde Cenk bize yaklaştı. Yanımda durup "Selam" dedi ama cevap vermedim. Kimse cevap vermedi. Gözlerim masada oyalanıyordu. Onun bana yaptıklarını unutmamıştım, unutamazdım da. Diğerleri de olayları bildikleri için öfkeyle gözlerini Cenk'e dikmişlerdi. Ama ben umursamadan masaya bakıyordum.

 

"Dila? Selam vermek de mi yok?" dedi alayla. Hala duymazlıktan geliyordum onu. Zordu, ama yapıyordum.

"Bana baksana" diyip kolumu tuttuğunda "Siktirtme lan belanı" diyerek elini itti Ardil. Sessiz ama sert bir şekilde söylemişti. Hemen yanımda duruyordu ve öfkeli bakışları Cenk'in üzerindeydi.

"Ardil boşver, umursamıyorum ben" dedim sessizce. "Ben umursuyorum" dedi bana dönerek.

"Niye? Sen de beni mi istiyorsun yoksa?" dedi Cenk alayla Ardil'e.

Ardil hızla ona döndü ama ben hala Ardil'e bakıyordum.

"Merak etme ya, biz önce Dila ile yapalım, sonra seninle de deneriz. Hatta belki üçlü yaparız, ne dersin Dila?" dediğinde yüzümü buruşturarak ona döndüm. "Lan seni-" derken Ardil'in kolunu tuttum ve önüne geçtim. Cenk'e sırtımı dönmüştüm.

"Sakin, sınıftayız. Duyma onu, ben duymuyorum" dedim sakince. İma ettiği şey gerçekten iğrenç bir şeydi ama Cenk'i ciddiye almıyordum. "Kardeşim sakin ol" dedi Mert yanımıza gelerek.

 

"Sana ne dediğinin farkında mısın?" dedi kaşlarını çatarak Ardil. "Farkındayım, ama umrumda değil." dedikten sonra ellerimi göğüsüne koydum. Sadece Cenk'e gitmesini engellemek içindi ama kaslarını hissetmemle ve onun kasılmasıyla içimde bir şeyler oldu.

"Senin de umrunda olmasın. Ciddiye alınacak biri değil. Ne derse desin" dedim sakince. Ardil dikkatle gözlerime bakıyordu.

"Benim dokunmama izin vermiyorsnn ama ona dokunuyorsun. Yoksa sen bununla mı yatıyorsun? Bu yüzden mi bana gelmiyorsun?"

Cenk'in sözleriyle gözlerim kocaman oldu. Şokla ona döneceğim sırada Ardil "Lan seni sikerim orospu çocuğu!" diyerek sert bir yumruk indirdi Cenk'e. Birkaç kişi küçük bir çığlık atmıştı.

 

"Ardil" dedim kolunu tutarak. "N'olyor burada?" diyerek geldi Samet hoca.

"Siz ikiniz, dışarı" dedi Ardil ve Cenk'e bakarak. Cenk burnunu tutarak ayağa kalktı ve hızla sınıftan çıktı. Ardil de öfkeyle çıktığında arkasından gidecektim ama Samet hoca kolumdan tuttu.

"Sen dur Dila. Ders bitince gidersin" diyip yanımdan uzaklaştı. Umarım Ardil dışarıda da devam etmez.

 

Ardil

Dışarı çıkıp motorumun yanına geldim. O piçin ima ettiği şey iğrenç bir şeydi. Dila'ya resmen... Onun belasını sikerdim ben ama Dila bunu istemezdi. Kendimi zor tutuyordum.

Az sonra yanıma Murat geldi.

"Ne var lan?" dedim sertçe. Zaten sinirliydim.

"Dila'ya söyleyeceğim" dediğinde kaşlarımı çattım. "Neyi söyleyeceksin?" dedim anlamayarak.

"Geçmişi. Seni tanıdığını, hepsini" dediğinde sertçe yakasına yapıştım.

"Lan senin dilini koparır bir yerlerine sokarım!" dedim sertçe. "Umrumda değil. Benden nefret ediyorsa, senden de edecek" dediğinde sert bir yumruk indirdim yüzüne. Yere düştüğünde burnunu tutarak bana baktı.

"Sana bir gün veriyorum Ardil! Ona söyledin söyledin, söylemezsen yarın arayıp her şeyi anlatırım. Hem belki araya yalanlar da katarım"

Duyduğum şeyle hızla yakasını tutmuştum ki Dila'nın "Ardil!" diye seslenmesiyle ona döndüm.

 

Dila

Ders bittiğinde hızla eşyalarımı topladım. Bizimkilere dönüp "Ben çıkıyorum, Ardil'e bakmam lazım" dediğimde "Tamam" dedi Cansu. Koşarak çıktım sınıftan. Gözümü etrafta gezdirdiğimde göremedim. Bahçede olabilirdi. Hızla bahçeye çıktım. Motorların olduğu tarafa baktığımda Murat'ın yerde olduğunu, Ardil'in ise öfkeyle ona baktığını gördüm. Kavga mı ediyorlardı? Hızla yanlarına ilerledim. Sanırım Murat Ardil'e bir şeyler söylüyordu. Ardil ona bir yumruk atacağı sırada "Ardil!" diye seslendim. Yanlarına gelmiştim. Ardil bana döndüğünde gözlerinde öfke vardı. Endişeyle ona bakıyordum.

 

"Ne oluyor burada?" dedim Murat ve Ardil'e bakarak. Ardil Murat'ın yakasını bırakıp geri çekildi. "Yok bir şey" dedi soğuk bir ifadeyle. "Ne oluyor Murat?" dediğimde o cevap veremeden "Yok bir şey dedim ya!" dedi Ardil sertçe. "Bana bağırma" dedim daha sakin bir şekilde. O sırada ayağa kalkan Murat'a baktım. Burnu kanıyordu. "İyi misin?" dedim. Ona kızgın olabilirdim ama burnu kanıyordu.

 

"Sanane?!" dedi Ardil sertçe.

"İyiyim" dedi Murat onu duymazdan gelerek. Ardil'e dönerek "Ben diyeceğimi dedim" diyip hızla uzaklaştı buradan. Ardil sinirle ellerini saçlarına geçirdi ve motoruna yaklaştı. "Ne oluyor?" dediğimde "Sanane!" dedi sesini yükselterek.

"Bir de iyi misin diyorsun ya! Sanane ondan? Niye merak ediyorsun onu?!" dedi bağırarak.

Sessizce onu dinlemiştim. Sustuğunda arkamı dönüp adım atmıştım ki kolumdan tutup durdurdu beni.

"Nereye?!" dedi. Hala bağırıyordu. Cevap vermeden gideceğim sırada tekrar kolumu tuttu. "Bırak!" dedim sertçe.

"Bana bağırmayı kes! İnsanlara olan sinirini benden çıkarmayı kes! Bana sesini yükseltmekten vazgeç!" dedim sertçe. Onun gibi bağırmamıştım ama sesimi yükseltmiştim.

 

Sesli bir nefes verdi. "Tamam" dedi sessizce. "Ne tamam ya! Bağır çağır sonra tamam. Yeter artık Ardil, tamam mı?!" dedim sesimi biraz daha yükselterek. Etrafına baktığında insanların bizi duyduğunu anladım. Kolumdan tutarak beni motorun yanına sürüklemesine izin verdim. Motorun yanına gittiğimizde bir anda belimden tutarak beni kaldırdı ve motora yan oturttu. Ellerini belimden çekmeden bacaklarımın arasına girdi. Çok yakındık. Ellerinin belimde olması ve nefesini hissetmem heyecanlanmama neden oldu. Ama şu an ki sinirim daha fazlaydı.

 

"Ne yapıyorsun?!" dedim sinirle.

"Özür dilerim" dediğinde sessizce ona baktım. Kolay kolay özür dileyen biri değildi. "Ardil bana bağırıp sonra da özür dileyemezsin" dedim. Hala sinirliydim ama sesim yüksek çıkmıyordu.

 

"Çok sinirliydim. Önce Cenk p*çinin yaptığı ima, sonra Murat şerefsizinin s*kik s*kik konuşması, üstüne bir de sen ona iyi misin diyince, tutamadım kendimi" dedi. Daha sakin ve sessiz konuşmuştu.

 

Konuşurken nefesi yüzüme vuruyordu. Elleri hala belimdeydi.

"Beni sinir ediyorsun Ardil. Hemen sinirleniyorsun, kavga çıkarıyorsun. Dayanamıyorsun vuruyorsun. Ne zaman görsem biriyle kavga ediyorsun. Beni koruman hoşuma gidiyor ama her şeyi kavgayla çözemezsin. Üstüne bir de bana bağırıyorsun. Bana bağırmandan bıktım. Önceden beni korkutuyordun ama artık korkmuyorum çünkü alıştım. Bu alışılacak bir şey değil Ardil. Bana bağırmana alışmak istemiyorum. Üstelik Murat falan da umrumda değil. Öylesine sorduğum bir soruydu. Şu an beni sinirlendirdin. Beni sürekli sinir ediyorsun. Üstelik sabah dalga geçerken de sinirlendirmiştin. Beni sürekli sinir ediyorsun. Tamam sana sinirlenmek-"

 

Hızlıca nefes almadan söylediğim şeyler Ardil ile kesildi. Ama bilin bakalım sözümü nasıl kesti?

 

Belimdeki elinden birini yüzüme koydu ve hızla dudaklarımızı birleştirip alt dudağımı dudakları arasına aldı. Ellerim kenarda havada kalmıştı. Afallamıştım çünkü beklemiyordum. Ne yapmam gerekiyordu?

 

Dudaklarını yavaşça çekti ama uzaklaşmadı. Alnını alnıma yasladı, eli hala belimde ve yüzümdeydi. Bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu. Öpmek için izin istiyordu. Açıkçası şu an bende onu öpmek istiyordum ama öpecek miydim? Elinin belimde olması ve bedeninin bacaklarım arasında olması beni daha da heyecanlandırıyordu.

Şu an içimdeki onu öpme isteğini susturmak istemiyordum.

 

Ellerimi yanaklarına koydum ve hızla dudaklarımızı birleştirdim. Gülümseyerek alt dudağımı dudakları arasına aldığında ben de üst dudağını aldım. Alt dudağımı em*rek çekiştirdi ve hızla üst dudağıma geçti. Ellerim ensesinde geziniyordu. Onun eli ise belimde gezintiye çıkmıştı. Son kez üst dudağını dudaklarım arasına aldıktan sonra geri çekildim. Alnımı alnına yasladığımda nefes nefese kalmıştım. Gözlerimi açtığımda bana baktığını farkettim. "Niye öptün?" dedim sessizce.

 

"Çok tatlıydın, dayanamadım" dediğinde utanarak gözlerimi kaçırdım ve gülümsedim. "Sen niye karşılık verdin?" dediğinde ona döndüm.

"Bilmiyorum, bir an dayanamadım. Öpmek istedim ve öptüm" dedim düşüncelerimi dile getirerek.

 

Duyduklarıyla gülümsemesi büyüdü ve gamzesi açığa çıktı. "Sen beni her öpmek istediğinde öpecek misin? Bu iki oldu" dediğinde utanarak tekrar gözlerimi kaçırdım.

"Öpmeyim mi?" dedim gözlerine bakarak. Bir süre sessiz kaldıktan sonra yanağımdaki eli yanağıma okşamaya başladı. "Öp. İstediğin zaman öp" dediğinde şaşırdım. "Ya sen beni öpmek istemezsen?" dedim sessizce. Gülümsedi. "Ben seni hep öpmek istiyorum" dediğinde kızarmış yanaklarım daha da kızardı.

"Bak, seni neden öpmek istediğimi bilmiyorum" dedim açıkça.

"Boşver. Öp gitsin" dediğinde gülümsedim.

 

"Öhöm öhöm"

Duyduğumuz sesle ikimizde sağa döndük. Cansu ve Mert gülerek bize bakıyordu. Hemen ellerimi geri çektim. Ardil de bir adım geri gitti.

"Şey biz, konuşuyorduk" dedim utanarak.

"Öp*şerek mi?" dediğinde gözlerim kocaman oldu.

"Saklamanıza gerek yok, gördük" dedi Cansu gülerek. Utanarak gözlerimi kaçırdım. "Nasıl da utanıyor" dedi Mert alayla. "Susar mısınız?" dedim uyararak. "Bu anı hafızanızdan silin lütfen" dediğimde Cansu elindeki telefonu havaya kaldırdı.

"Hafızamdam silsem de telefonumdan silmem" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Resim mi çektin bir de?" dedim şokla. "Size ne kadar yakıştığınızı, özellikle öp*şürken ne kadar güzel göründüğünüzü göstermek istedim" dediğinde hızla Ardil'e döndüm.

Gülerek bana baktığını farkettiğimde başka tarafa döndüm. "Onu bana atsana" dediğinde şaşırarak tekrar Ardil'e döndüm.

"Ne?!"

"Görmek istiyorum nasıl göründüğümüzü" dediğinde ben de merak ediyordum. "Saçmalama" dedim sessizce. "Ne? Sen merak etmiyor musun?" dedi gülerek. "Of bana da at bari" dediğimde üçü de kahkaha attı.

"Merak ettiğimden değil, sadece, güzel mi çekmişsin diye bakacağım " dediğimde bir kahkaha daha attılar.

"Ya gülmeyin " dediğimde Mert ve Cansu hala kahkaha atıyordu. Ardil ise gülümseyerek bana bakıyordu. Dayanamayıp ben de gülümsediğimde başımı yere eğdim. Ellerini belime koyarak bir anda beni motordan indirdi. Bana dokunmasıyle içimde bir şeyler oldu. Utanarak geri çekildim.

"Ders başlayacak" dediğinde Ardil'e sadece başımı salladım. Birlikte içeri doğru ilerledik.

Bir kaç adım atmıştım ki okulun dışında gördüğüm kişiyle duraksadım.

Üvey babam sırıtarak bana bakıyordu. ve elinde yine oyuncağım vardı.

 

Bölüm : 06.04.2025 14:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...