Üvey babam gelmişti ve yine elinde benim o oyuncağım vardı. Korkuyla yutkundum.
Durduğumu görünce diğerleri de bana döndü. "Ne oldu?" dedi Cansu. Gözlerimi Ardil'e çevirip tekrar aynı yere baktığımda olmadığını gördüm. Ardil anlamış olacak ki önüme geçti ve orayı görmemi engelledi.
"Yine gördüm" dedim sessizce. Mert ve Cansu ne olduğunu anlamamıştı ama Ardil biliyordu. "Sakin ol. Orada değil" dediğinde başımı salladım. Biliyorum, yine hayaldi. "N'oluyor?" dedi Mert merakla. Cansu da bize bakıyordu.
"Ben hayal görmeye devam ediyorum" dediğimde ikiside şaşkınlıkla birbirlerine baktı. "İlaçlarını kullanmıyor musun? Psikaytri de ilaç vermişti" dedi Cansu.
"Kullanıyorum ama görmeye devam ediyorum. Üstelik daha da arttı" dedim.
"Başka bir doktora git. İlaçlar işe yaramıyor belli ki" dedi Mert.
"Gerek yok" dediğimde "Mert haklı" dedi Ardil. "Başka bir doktora gidelim. Belki ilaçlar gerçekten işe yaramıyordur" dediğinde "Ardil " diyip itiraz edecektim ki "Sakın itiraz etme" diyerek susturdu beni. "Neyse, derse gidelim" diyerek konuyu kapattım. "İstersen girme sen, ben yanında dururum " dedi Cansu. Gülümseyerek "Gerek yok, girelim" dedim. Birlikte sınıfa ilerledik.
Son dersteydik. Dersler sıkıcı geçmişti çünkü Samet hocanın dersini sevmiyordum. Sürekli bir şeyleri bahane ederek yanıma geliyor ve temasta bulunuyordu. Ardil ona sürekli öfkeli baktığında uyararak bakıyordum ona ama umursamıyordu.
Samet hoca son ders, dönem sonuna yapacağımız maket hakkında bilgi verdi. İlk dönem küçük bir ev yapacaktık. Kullanmamız gereken malzemeleri, uygulamaları, uygulayacağımız yöntemleri bize anlattıktan sonra ders bitti. "Çıkabilirsiniz" dediğinde çantamı toplamaya başladım. Kapıdan çıkacağımız sırada "Dila, sen bekle" demesiyle ona döndüm. Bizimkiler bana son kez bakıp çıktılar. Ardil'in bırakmaya pek niyeti yoktu ama zorla da olsa çıktı.
"Efendim?" dedim Samet hocaya dönerek. Herkes çıkmıştı, ikimiz kalmıştık. "Nasılsın?" dedi pis sırıtmasıyla. "İyiyim siz nasılsınız?" dedim yapmacık bir gülümsemeyle.
"İyiyim. Eğer projen hakkında bir sorun olursa bana gelebilirsin. Yardım ederim, birlikte yaparız" dediğinde "Teşekkür ederim, bir sorun olursa gelirim" dedim. Tabi ki gitmeyecektim.
"Ben çıkıyım" dediğimde "Nereye hemen?" dedi bana yaklaşarak.
"Gerçekten işim var. Çıkmam lazım" diyerek konuşmasına izin vermeden hızla kapıdan çıktım. Çıkar çıkmaz bizimkilerle karşılaştım.
"Bir şey mi oldu? Niye koşar gibi çıktın?" dedi Ardil kaşlarını çatarak.
"Bir şey olmadı, ama olacak gibiydi. Hızlıca çıktım" dediğimde çenesinin sinirden seyirdiğini farkettim.
"Gidelim mi?" dediğimde başını salladı.
"İyisin değil mi?" dedi Cansu. Başımı sallayarak onayladım ve birlikte bahçeye çıktık.
"Sonra görüşürüz " diyerek motora bindiler ve gittiler. Ardil bana döndüğünde ben de ona döndüm. Gülümseyerek bakıyordum ona. Ona bakınca gülesim geliyordu zaten.
"Gidiyorum ben" dedim istemeyerek. "Tamam" dedi ama hala bakmaya devam ediyordu. Benim de gidesim yoktu.
Bir anda bana yaklaştı ve yüzünü yüzüme eğdi. Aniden yaptığı şeyle nefesimi tuttum. Heyecan her yerimi sarmıştı.
"Seni öpebilir miyim?" diye fısıldadığında "Ne?" dedim şaşkınlıkla.
"Küçük bir öpücük. Dudağından değil" dediğinde beklemeden başımı salladım. Nasıl itiraz edebilirdim ki?
Gülümseyerek bana yaklaştı ve dudaklarını, dudağımla yanağımın birleştiği yere dokundurdu. Yumuşak bir öpücük kondurdu. Hissettiğim duygularla içim kıpır kıpır oldu. Gözlerim kendiliğinden kapandı.
Dudaklarını geri çekti ama uzaklaşmadı. Yüzü hala çok yakınımdaydı. "Sıra bende. Ödeşmemiz lazım" dediğimde gülümsedi ve gamzeleri ortaya çıktı. Ellerimi yüzüne koydum ve ona yaklaştım. Dudaklarımı dudağı ve yanağı arasındaki yere dokundurduğumda gözlerim kapandı. Yumuşak bir öpücük bıraktım. Dudaklarımı hiç çekmek istemesem de yavaşça geri çekildim. Gülümseyerek ona bakıyordum. "Gidiyorum" diyip geri adım attım. "Dikkat et" dedi gülümseyerek. "Sen de" dedim ve arkamı dönüp bahçeden çıktım.
Yüzümdeki aptal sırıtma nedendi bilmiyorum ama güzeldi.
Kafe yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. Garsonu çağıran bir masaya ilerledim. Bunlar o gıcık tiplerdi. Gerçekten de her gün buraya geliyorlardı. Hiç işleri güçleri yok muydu?
"Ne isterdiniz?" dedim gülümseyerek.
"Bana bir latte şekerim. Bol köpüklü olsun" dedi kız. Erkeğe döndüğümde "Ben de mocha alıyım bebeğim" dediğinde başımı sallayarak masadan uzaklaştım. Artık bu laflarına alıştığım için yüzümü buruşturmuyordum. Yine de hala sevmiyordum.
Hazır olan siparişleri tepsiye koyup masaya ilerlemeye başladım. Daha masaya yaklaşamadan takıldığım şeyle yere düştüm. Tabi benimle birlikte tepsi de yere düştü. İçecekler döküldü, cam kırıldı. Başımı kaldırdığımda bir adamın bana çelme taktığını farkettim. Hande ve Sinan hemen yanıma geldi ve beni kaldırdı. "İyi misin?" dediklerinde cevap vermeden bana çelme takan adama döndüm. Sırıtarak bana bakıyordu.
"Ne yapıyorsunuz?" dedim kaşlarımı çatarak. "Ben bir şey yapmıyorum, beceriksizliğin yüzünden düştün" dediğinde cevap verecektim ki Hande "Sakin ol" dedi. "Ne oluyor?" dedi Sinan.
"Bana çelme taktı, bu yüzden düştüm" dediğimde adama döndü.
"Hem beceriksizsin hem yalancı. Seni niye işe almışlar hiç anlamadım" dediğinde "Ne diyorsunuz siz ya?" dedim sertçe. "Ben gidiyorum" diyerek ayağa kalktı ve hızla kafeden çıktı. O sırada yanımıza patron geldi. "Noluyor burada?" dedi kaşlarını çatarak. Ardından yere baktı. "Kim yaptı bunu?" dediğinde üçümüz de birbirimize baktık. Diğer müşterilerin de bize baktığından emindim. "Ben yaptım" dediğimde hepsi bana döndü. "İzin verin açıklayım" dediğimde "Odama" dedi ve arkasını döndü.
Odasına girdikten sonra olanları anlattım ama inanmıyordu.
"Bakın gerçekten bana çelme taktı" dedim ısrarla. "Neden böyle bir şey yapsın?"
"Bilmiyorum, ama inanın ben yapmadım. Daha kaç kere söyleyeceğim. Kamera. Kameralara bakın, oradan görürsünüz bana çelme taktığını" dediğimde "Beni uğraştırma kızım" dedi.
"Bakın lütfen. Kameralara bakın, eğer benim hatamsa hemen şimdi işten çıkarım" dediğimde istemeyerek de olsa onayladı ve kamera kayıtlarını açtı. Ben de yanına geçtim. Birlikte bugünün kayıtlarına baktık. Benim siparişlerimi götürdüğüm yere gelince dikkatle ekrana baktık. O adam bana çelme takmıştı. Kameralar bunu çekmişti.
"Bakın gördünüz mü?" dediğimde bana baktı. "Evet gördüm. Kusura bakma kızım, bazen garsonlar kendi hatalarını saklamak için müşterilere iftira atabiliyor. Sana hemen inanamazdım" dedi. "Önemli değil, haklısınız tabi herkese güven olmuyor." dedim.
"Pekala, işine dönebilirsin" dediğinde başımı sallayarak odadan çıktım.
Etrafa baktığımda Hande'nin yeri temizlediğini gördüm. O sırada Sinan yanıma geldi.
"Bana inanmadı ama kamera kayıtlarına bakınca doğruyu söylediğimi anladı" dedim.
"İyi bari. O adam niye sana çelme taktı ki? Tanıyor musun onu?" dediğinde başımı iki yana salladım.
Duyduğumuz sesle ikimizde sağa döndük. Murat gelmişti. Yüzüne bakmadan başımı çevirdim. Sinan ile selamlaştıktan sonra bana döndü. "Naber Dila?" dediğinde "Sanane?" dedim soğuk bir sesle. "Daha kaç kere özür dilemem gerekecek?" dediğinde Sinan anlamayarak bize bakıyordu.
"Bilmem, her özür her hatayı affetmez" dediğimde "Dila lütfen" dedi. Cevap vermedim.
"Pekala, konuyu kapatıyorum. Ardil ile konuştun mu?" dediğinde anlamayarak ona döndüm. "Anlamadım, ne konuştum mu?" dedim. "Bilmem, belki seninle konuşması gereken bir şey vardır" dediğinde iyice meraklandım.
"Murat bir şeyi kastediyorsan direkt söyle, lafı uzatma" dedim kaşlarımı çatarak.
"Ben bir şey söylemiyorum. Ama Ardil söyleyecek" dediğinde anlamadım. Bunu Ardil'e sormayı aklıma not ettim.
"Gelsene dışarı" dedi Sinan'a ve birlikte dışarı çıktılar. Merakla kimsenin olmadığı yerde camdan onlara baktım. Merak ediyordum ne yapıyım? Keşke bir de seslerini duysam.
Telefonumu çıkarıp kamerayı hazır hale getirdim. Ne olur ne olmaz.
Biraz konuştuktan sonra Sinan Murat'a biraz para verdi. Ardından Murat Sinan'a bir paket uzattı. Uyuşturucu.
Hemen bir kaç tane fotoğraf çektim. Ardından Murat gittiğinde hemen camın kenarından çekildim ve çektiğim fotoğraflara baktım. Gayet netti, uyuşturucu olduğu da belliydi.
Hemen fotoğrafı Ardil'e yolladım. Anında çevrimiçi oldu. Mesaj sayfasında mı bekliyorsun? Acaba kiminle konuşuyordu? Sanane Dila! Belki de senin yazmanı bekliyordur? Saçmalama istersen.
Mesaj sayfasından çıktıktan sonra telefonum çaldı. Beni arıyordu.
Konuşmama fırsat vermeden "Ne yapıyorsun sen?" dedi. Sesi sinirli geliyordu. Kaşlarını çattığına emindim.
"Çalışıyorum" dedim gayet normal bir şekilde. "Onu mu diyorum Dila? Niye onları izliyorsun? Ben sana demedim mi uzak dur diye? Ya seni görürlerse?"
"Merak etme, görmediler" dedim ondan daha sakin bir tavırla.
"Görebilirdiler" dediğinde cevap vermedim. Sakin olması gerekiyordu. Bir süre sessiz kaldı. Derin bir nefes aldığını duydum.
"Uyuşturucu bu" dediğinde "Evet" dedim.
"Pekala, ben araştıracağım, sen karışma" dediğinde sessizce "Tamam" dedim.
"Niye?!" dedi yeniden sinirlenerek. Ruh hali ne kadar çabuk değişiyor. Hala kişilik bozukluğu olduğunu düşünüyorum.
"Konuşmadım yani, tersledim genel olarak"
"Benimle ilgili bir şey dedi mi?" dediğinde sessiz kaldım. Demek ki gerçekten bir şeyler vardı.
"Evet. Bana söyleyeceğin bir şeyler olduğunu söyledi" dediğimde sessizce mırıldandı. Sanırım küfür etti.
"Gelince, tamam mı?" dedi sakin bir şekilde. Kötü bir şeydi, hissediyorum. "Tamam" dedim uzatmadan.
Ardından ikimiz de sessiz kaldık. Diyecek bir şeyim yoktu ama kapatmak da istemiyordum. Sanırım o da aynı durumdaydı. Derin bir nefes aldım.
"Ee, ne var ne yok? Bir sorun yok değil mi?" dediğinde gülümsedim.
"Yani, önemli bir şey yok" dedim.
"Önemli bir şey yok derken? Önemsiz bir şey var mı?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Küçük bir sorun yaşadım ama halloldu"
"Ardil gerçekten -" derken sözümü kesti.
"Bir adam sipariş götürürken çelme taktı. Düştüm yere" dedim hızlıca.
"Ne? Kim o? Hangi adam? İyi misin sen?"
Endişeli sesi gülümsememe neden oldu.
"İyiyim, sadece bardaklar da düştü. Ve patron inanmadı. Kovuluyordum neredeyse. Sonra kameralardan baktı da haklı olduğumu gördü"
"Kim yaptı bunu?" Sesi yine sinirli geliyordu ama bu sefer bana değildi galiba.
"Tanımadığın biri sana niye çelme taksın? Başka bir şey yapmadı değil mi? Bak yaptı da söylemiyorsan-" derken sözünü kestim.
"Hayır, bir şey yapmadı. Yapsa söylerdim sana" dediğimde gülümsediğini hissettim.
"İyi misin sen?" dediğinde gülümsemem genişledi. Beni merak etmesi hoşuma gidiyordu.
Biraz daha sessiz kaldık. Bir süre nefes alışverişlerini dinledim. Ama gitmem gerekiyordu artık. Her ne kadar onunla konuşmak istesem de.
"Kapatmam lazım" derken sesimden istemediğim belli oluyordu.
"Sen de" diyip kapattım telefonu. Gülümseyerek ekrana baktım.
Neden bilmiyorum ama onunla konuşmak beni gerçekten mutlu ediyordu. Ondan etkilendiğin için olabilir mi Dila? Etkilenmiyorum ondan. Aynen Dila, inandım.
Bir anda telefonuma mesaj geldi. Cansu'dan gelmiş mesaj. Açtığımda bir resim attığını gördüm. Resime bastım.
Olamaz. Bu Ardil ve benim öp*şürken ki fotoğrafımız. Resmi dikkatle inceledim. Büyüttüm, iyice baktım. Benim ellerim Ardil'in ensesinde, onun eli ise belimdeydi. Dudaklarımız birleşikti. İstemsizce gülümsedim. Bu resmi görmek bile içimi bir hoş etti. Resime bakınca Ardil'i öpmek istemem normal miydi? Yoksa sapıkça mı? Ne ara bu kadar arsız oldum ben? Ardil ile tanıştığından beri böylesin Dila!
Çok güzeldik. Öp*şürken bile mükemmel görünüyorduk. Bu resmi Ardil'e de attığına eminim. Kim bilir ne düşünüyordur şu an? Acaba o da benimle aynı şeyi mi düşündü yoksa öylesine bakıp geçti mi? Umarım birinci seçenektir.
Çalan telefonumla düşüncelerimi bıraktım. Ardil arıyordu. Resmi görür görmez neden aradı ki?
"Geliyorum, 5 dakika çıkabilir misin?" dediğinde şaşırdım.
"Çıkabilirim ama çıkış saatime daha 2 saate yakın var. Niye geliyorsun?" dediğimde biraz sessiz kaldı.
Bir anda söylediği şeyle sustum. İçimde bir şeyler oldu, kalbim hızlandı.
"Ne-ne dedin anlamadım?" dedim sessizce.
"Dila, istesen de istemesen de geliyorum ve seni öpeceğim. Duydun mu beni?"
Sertçe yutkundum ve onun da bunu duyduğuna emindim. Resmi gördükten sonra o da beni öpmek istedi. Aynı şeyleri düşünmüşüz. Yavaşça gülümsedim.
"Tamam" diyip kapattım telefonu.
Allah'ım! Sevinçten öleceğim şimdi! Resmen Ardil benimle öp*şmek için geliyordu! Peki ben niye bu kadar sevindim? Sen de onunla öp*şmek istediğin için olabilir mi Dila? Olabilir.
Yaklaşık 5 dakika sonra Ardil'den mesaj geldi.
Ardil: Geldim, arka tarafa çık
Yok artık? Nasıl bu kadar hızlı geldi?
Heyecandan elim ayağıma dolaşmıştı. Sakin ol Dila, sakin ol. Söylemesi kolay.
Yavaşça arka tarafa ilerledim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Sağıma bakınırken bir anda biri beni çekti ve sırtımı sertçe duvara yasladı.
Korkuyla baktığımda Ardil olduğunu anladım. Elini duvara yasladı ve üzerime eğildi. Bedeni bedenime yapışmıştı. Kalbim mümkünmüş gibi daha da hızlandı.
"Telefonda sana istesen de istemesen de öpeceğimi söyledim ama eğer istemezsen öpmem biliyorsun. Bu yüzden istemiyorsan-" derken sözünü kestim.
Aniden dediğim şeyle hızla dudaklarımızı birleştirdi. Sertçe alt dudağımı dudakları arasına aldığında ben de üst dudağını emdim. Ellerim hızla ensesine gitti ve yüzünü daha da kendime çektim. Bir elini belime koyup beni kendine çekti. Allah'ım yanıyorum!
Alt dudağımı sertçe emerek çektiğinde üst dudağımı emdi bu sefer. Bu öp*şme, diğerleri gibi değildi.
Daha serttti, daha hızlıydı. Daha ateşliydi. Daha çok yakıyordu.
Belimden tutup kendine çekmesi içimdeki ateşi körüklüyordu.
Dudaklarının tadına doyamıyordum. Bırakmak istemiyordum ama fazla ileri gitmek de istemiyordum. İstemeye istemeye yavaşça dudaklarımızı ayırdığımda alnını alnıma yasladı. Nefes nefese kalmıştık. Gözlerimi açtığımda gözgöze geldik. Yavaşça gülümsediğimde o da gülümsedi.
"Seni öpmeye doyamıyorum" dediğinde şaşkınlıkla açıldı gözlerim. Açıkçası, ben de doyamıyordum ama şu an bunu söylemesini beklemiyordum.
"Bunun için mi geldin?" dedim sessizce.
"Evet, fotoğrafı görünce dayanamadım" dediğinde daha da kızardım. Kalbim sakin ol.
"Sana bir şey itiraf ediyim mi?" diye fısıldadım. Şu an içimden geçeni yapıyordum.
"Fotoğrafı gördüğümde düşündüğüm tek şey seni öpmekti"
Evet, az önce benim için çok büyük bir itiraf yapmıştım. Genişçe gülümsedi.
Gözleri tekrar dudaklarıma kaydığında yutkundum.
Elini çeneme koyup sıktı ve dudaklarım büzüşerek öne çıktı.
"Geçen seni böyle öpecektim hatırlıyor musun?" dediğinde başımı salladım.
"O zaman öpememiştim" derken bakışları dudaklarımdaydı.
"Şimdi öpeceğim" diyip hiç beklemeden öne çıkan dudaklarıma ıslak bir öpücük bıraktı. Dudaklarımı serbest bıraktığında dudaklarının izi hala dudaklarımdaydı. Dudaklarımı yaladığımda onu öpme isteğim gittikçe artmıştı.
"Ben gidiyim, daha fazla durursam" diyip devamını getirmemişti ama ben anlamıştım. Çünkü aynı şeyi düşünüyordum.
"Çıkışta gelirim" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Son bir kez bakıp hızla içeri girdim. Sırtımı kapıya yasladım ve genişçe gülümsedim. Elim dudaklarıma gittiğinde bir kez daha yaladım dudaklarımı. Hala onun dudaklarının izi vardı. Bana ne oluyordu? Ben böyle şeylerden iğrenen biriydim. Neden şimdi sürekli Ardil'i öpmek istiyordum? Neden sürekli onu görmek, onunla konuşmak istiyordum? Neden onun yanında kalbim çıkacak gibi oluyordu? Ne oluyor bana?!
Sonunda çıkış saatim gelmişti. Üzerimi değiştirip montumu giydikten sonra aynanın yansımasından camı gördüm. Ve camdan bana bakan üvey babamı. Korkuyla cama döndüğümde bana bakıyordu. Korkuyla geri adım attığımda çalan telefonumla ekrana baktım. Ardil arıyordu. Tekrar cama baktığımda onu göremedim. Yine mi hayal görmüştüm?
"Nerdesin? Geç kaldın?" dedi Ardil.
"Ge-geliyorum" dedim eşyalarımı kaldırarak.
"Bir dakika içinde burada olmazsan içeri gireceğim" diyip telefonu kapattı. Hızla oradan çıktım. Biliyordum, bir dakika dolunca içeri girerdi.
Kapıdan çıkınca ona döndüm. Yanına gidince "Ne oldu?" dedi endişeyle.
"Bir şey olmadı" dedim ama bu dediğime ben bile inanmamıştım.
"Sadece" diyip biraz bekledim.
"Onu gördüm yine" dediğimde önce anlamadı. Sonra anlayarak bana yaklaştı.
"Korkma" dediğinde bir şey söylemedim. Korkuyordum çünkü.
"Gidelim mi?" dediğimde başını salladı. O sırada aklıma gelen şeyi sordum.
"Sen ne konuşacaksın benimle?" dediğimde bakışları değişti.
"Eve gidince" dediğinde başımı salladım ve motora bindik. Açıkçası çok merak ediyordum.
Eve girdikten sonra önce odama çıktım. Eşyalarımı bırakıp aşağı indim. Ardil salonda oturuyordu. Geçtim ve çaprazına oturdum. Biraz stresli görünüyordu. Dirseklerini dizlerine yaslamıştı. Bacaklarını sallıyordu ve elleriyle oynuyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum. Neyi vardı? Acaba bana söyleyeceği şeyle mi ilgiliydi?
"Konuşalım mı artık?" dediğimde sesli bir nefes verdi. "Dila, sana bir şey söyleyeceğim." dediğinde başımı salladım. "Önce bir açıklama yapmak istiyorum. Sonrasında ne olduğunu söyleyeceğim ama önce açıklamasını yapıyım" dediğinde başımı salladım.
Bakışları yere indi ve elleriyle oynamaya devam etti. Söyleyeceği şey kötü bir şey miydi? Benimle mi ilgili onunla mı?
İçimdeki sese uyup ellerimi ellerinin üzerine koydum. Bacaklarını sallamayı bıraktı, bakışları bana döndü.
"Ne söyleyeceksen söyle gitsin, düşünme bu kadar. Rahat ol" dediğimde ellerinin üzerindeki ellerimi elleri arasına aldı. Ellerinin sıcaklığıyla içim bir hoş oldu. Ellerimi bırakmadan konuşmaya başladı.
"Bak, amacım seni üzmek değildi" dediğinde anlamayarak kaşlarım çatıldı ama dinlemeye devam ettim.
"Dila seni asla üzmek istemem. Sadece başta amacım başkaydı, sonrasında yaptığım şeyin hata olduğunu anladım. Sana söylemek istedim ama" diyip derin bir nefes aldı.
"Korktum Dila. Gitmenden korktum" dediğinde hala anlayamamıştım. Neden gidiyim? Onu neden bırakıyım? Bu kadar mı kötü bir şey? Neden bahsediyordu şu an?
"Çünkü bir hata yaptım. Sadece, beni affetmeni istiyorum Dila. Ne olursa olsun, gitme tamam mı? Lütfen. Beni de anlamaya çalış" dediğinde kafam karışmıştı.
"Ardil, bilmediğim bir şeyi anlayamam. Korkma, söyle direkt"
"Dila ben" diyip derin bir nefes aldı.
"Allah kahretsin!" diyip hızla ayağa kalktı. Ben de kalktım ve ona döndüm. Bir ileri bir geri gidip duruyordu.
"Ardil sakin ol" dediğimde bana döndü.
"Dila ben" diyip derin bir nefes aldı.
Bir anda söylediği şeyi idrak etmem zaman almıştı. Umarım korktuğum şey değildir. Bence yanlış anladın Dila. Aksi mümkün değil çünkü.
"An-anlamadım?" dedim sessizce. Konuşurken sesim titremişti çünkü duyacağım cevaptan korkuyordum. Ardil lütfen bunu banay apmamış ol, lütfen.
"Biz" diyip bekledi. Gözlerini sımsıkı yumdu. Derin bir nefes aldı. Ardından gözlerini açarak gözlerimin en derinine baktı. Ve duymaktan korktuğum şeyi söyledi.
"Biz birkaç yıldır tanışıyoruz"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |