17. Bölüm

17. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

 

"Çünkü seni seviyorum"

 

Söylediği şeyi idrak etmem uzun sürmüştü. Beni sevdiğini mi söylemişti az önce yoksa ben yine hayal mi görüyordum? Lütfen gerçek olsun.

 

"Ne?" dedim şaşkınlığımı gizlemeyerek.

"Doğru duydun, seni seviyorum. Bunu sana daha önce de söylemiştim, biliyordun yani"

Duyduklarımla bir adım geri çekildim.

"Sen, sen ne zamandır böyle?" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Seninle tanıştığımız günden beri böyle. Ama sana geçen sene itiraf etmiştim" dediğinde sertçe yutkundum. Belli etmesem de kalbim hızlanmıştı ve nedense bu çok hoşuma gitmişti.

Nedenini bilmediğine emin misin Dila? Evet.

Aynen, ben de inandım.

 

"Ben ne demiştim?" dedim merakla.

"Sen" diyip biraz bekledi.

"Hiçbir şey söylemedin. Benden etkilendiğini biliyordum zaten ama bunu bile itiraf etmemiştin. Sanırım beni gerçekten sevdiğine emin olmak istiyordun"

"Senden etkilendiğimi mi anlamıştın? Senden etkilenmiyorum"

Tabi ki etkileniyorum! Bu bariz bir şekilde ortada.

Alayla gülümsedi.

"Yalan söylemek sana hiç yakışmıyor" dedi kendinden emin bir şekilde.

Gözlerimi kaçırdım. Cevap vermedim. Ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Bir şey söylemene gerek yok Dila. Geçen sefer ki gibi olacak. Benden etkileniyorsun, ama sevip sevmediğini bilmiyorsun ve emin olana kadar bekleyeceksin"

"Zihnimi mi okuyorsun?" dedim merakla. Genişçe gülümsedi. "Hayır, sadece seni iyi tanıyorum" dediğinde ben de gülümsedim.

"Haklısın, aynen öyle söyleyecektim" dedim. Kızardığıma emindim.

 

"Seni düşünüyorum Dila, düşünmediğim tek bir an bile yok. Umrumdasın, aklımdasın, kalbimdesin. Seni üzmem, kırmam. En azından bilerek yapmam bunu"

Söylediği şeylere inanıyordum. İçinden gelerek söylüyordu.

"Biliyorum" dedim sessizce.

"Sana yardım edeceğim, hatırlamanı sağlayacağım. Ama hatırladığın şeyler canını yakacak. Yine de istiyor musun?" dediğinde hiç düşünmeden cevap verdim.

 

"Evet, ne olursa olsun benim geçmişim. Kendimi, yaşadıklarımı hatırlamak istiyorum. Seni hatırlamak istiyorum. Bizi hatırlamak istiyorum."

Sona doğru sesim kısılmıştı çünkü utanmıştım biraz. Duyduklarıyla gülümsedi.

"Pekala, elimden geleni yapacağım. Sana kendimi affettireceğim" dediğinde gülümsedim.

"Tamam o zaman, ben, yatıyım" dedim sırıtmaya devam ederek.

"Tamam, iyi geceler" dediğinde gülümseyerek "İyi geceler " dedim ve hızla salondan çıktım.

 

Odama girer girmez gülümseyerek aynaya baktım.

Az önce beni sevdiğini söyledi.

Beni sevdiğini söyledi.

Ardil resmen beni sevdiğini söyledi! İnanamıyorum!

Bu neden bu kadar hoşuma gitti bilmiyorum ama çok mutluyum şu an! Beni sevdiğini söyledi!

Allah'ım lütfen bir rüya ya da hayal olmasın lütfen!

 

"Dila"

Duyduğum sesle yavaşça gözlerimi araladım. Ardil yatağa oturmuş bana bakıyordu.

"Hı?" dedim gözlerimi geri kapayarak.

Güldüğünü hissetmiştim.

"Kahvaltı hazır hadi"

"Tamam sen yap" Sesim boğuk çıkıyordu ama anlıyordu muhtemelen ne dediğimi.

"Sen de yapacaksın. Geç kalacağız derse" dediğinde omuz silktim.

"Dila" dedi tekrar.

"Uf bir gider misin?" dediğimde güldü.

"Sen de bir kalkar mısın?" dedi tatlı bir şekilde.

"Kalkamam valla" dediğimde daha çok güldü.

Bana biraz daha yaklaştığını hissettim. Nefesini yüzümde hissettim ama gözlerimi açmadım.

 

"Şu an çok tatlısın" dedi sessizce.

"Seni öpmemem için bana bir sebep söyle"

 

Duyduğum şeyle şokla gözlerimi açtım ve burun buruna geldik. "Ne?"

Söylediği şeyler ve bana yakınlığı heyecanlandırıyordu. Kalbim sakin!

"Eğer şimdi uyanmazsan seni öperim" dediğinde kızarmıştım. Omuz silkerek tekrar gözlerimi kapattım.

"Ha öpmemi istiyorsun yani?" dediğinde "Yok canım ne münasebet? Uykum olduğu için kapattım gözlerimi" dedim.

Biz de yedik Dila.

 

"İnandım say" dedi gülerek.

"İnan inan" dedim gözlerim hala kapalıyken. Bir anda burnunu yanağımda hissettiğimde kalbim tekledi, heyecan her yanımı sardı ama gözlerimi açmadım, direndim.

"Çok güzel kokuyorsun" dedi burnunu şakağımda gezdirirken. Nefes alamıyordum, kalbim firar edecekti.

Gözlerimi açmamak için direniyordum.

"Söylediklerimde ciddiyim" derken hala aynı pozisyondaydı.

"Aç gözlerini yoksa öpeceğim" dediğinde gözlerimi açmadım çünkü şu an beni öpmesini istiyorum.

Sadece şu an mı?

Sana ne?

 

Güldüğünü hissettim.

"Dila, eğer seni öpmemi istiyorsan söylemen yeterli" dediğinde "Yoo" dedim gözlerim hala kapalıyken. "Niye beni öpmeni isteyeyim canım? Sapık mıyım ben?" dediğimde küçük bir kahkaha attı.

Evet Dila, sapıksın.

 

"O zaman öpüyorum" dediğinde cevap vermedim.

Dudaklarını şakağımda hissettiğimde nefesimi tuttum.

Yumuşak öpüşleriyle yanağıma, oradan dudaklarıma ilerledi. Dayanamayacaktım, doya doya öpmek istiyordum onu. Dudakları dudak kenarıma değdikten sonra gözlerimi açtım. Dudakları ve dudaklarım arasında milim vardı ama muhtemelen iznim olmadan öpmek istemiyordu.

 

Elimi ensesine götürdüm ve yüzünü kendime çekerek aradaki mesafeyi kapattım. Gülerek alt dudağımı dudakları arasına aldı ve emerek çekiştirdi. Ardından üst dudağıma geçti, ben de alt dudağını dudaklarım arasına aldım. Sanırım dudaklarının tadına asla doyamayacaktım. Elim ensesindeyken diğer elimi de saçları arasına daldırdım ve onu daha da kendime çektim. Şu an yatıyordum ve o neredeyse üzerimdeydi. Üstelik öp*şüyorduk. Bunu düşünmem heyecanımı arttırdı, kanım kaynadı resmen. Eli bel boşluğuma dokunduğunda hafifçe inledim ve bu onu gülümsetti. Nefes nefese kalınca yavaşça dudaklarımızı ayırdım ve alnımı alnına yasladım.

 

Nefesimi düzene sokunca gözlerimi açtım ve bir çift güzel gözle karşılaştım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Dayanamayıp ben de gülümsedim. Utanıyordum çünkü ben başlatmıştım ama içimden keşke daha fazla öpseydim diye geçiriyordum.

Sen iyice sapıklaştın Dila.

Sus artık.

 

"Niye öptün?" dedi gülümseyerek.

"Sen istedin ya, ondan şey ettiydim" dememle küçük bir kahkaha attı. Ben de onu izledim tabi ki. Niye bu kadar güzel gülüyorsun vicdansız?

 

"İçinden geçeni direkt söyle Dila" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Bilmiyorum, bazen" diyip dikkatle gözlerine baktım.

"Seni öpmek istiyorum"

Söylediğim şeyle gülümsemesi büyüdü.

"Yanlış anlamanı istemiyorum ama, gerçekten seni öpmek istiyorum. Nedenini ben de bilmiyorum, tek bildiğim, bunu istediğim" dedim içimden geçenleri dile getirerek.

Elini uzattı ve yüzümdeki saçlara dokundu. Dokunuşu ile içim ürperdi.

 

"Benden etkileniyorsun" dediğinde cevap vermedim çünkü bu doğruydu ve inkar edecek değildim.

"Bunu biliyorsun, ben de biliyorum. Etkilendiğin kişiyi öpmek istemen çok normal." derken nefesi yüzüme vuruyordu.

"Beni istediğin zaman öpebilirsin Dila, sorgulamam. " dediğinde yavaşça gülümsedim.

 

Oh! Sınırsız öpücük izni!

 

Sessizce birbirimizin gözlerine bakmaya devam ettik.

"İnelim mi aşağı? Daha fazla böyle durursak" dedikten sonra gözleri dudaklarıma indi. Sertçe yutkundum. "Bence de" dediğimde gülümseyerek kalktı. Ben de kalktıktan sonra odadan çıktı, ben de banyoya gittim. Aynada kendime baktığımda dudaklarımın hafiften kızardığını fark ettim. İstemsizce elim dudaklarıma gitti. Gülümsedim kendi kendime. Ama daha fazla oyalanmadan yüzümü yıkadım ve aşağı indim.

 

Kantine girdikten sonra bizimkilerin karşısına oturduk. "Günaydın" dedim gülümseyerek. "Günaydın, bugün bir mutlusun. Barıştınız mı?" dedi Cansu.

"Küs değildik ki. Sadece" diyip sessiz kaldım. Devamında kırıldım diyecektim ama bunu söylemem Ardil'in canını sıkacaktı biliyorum, o yüzden sustum.

 

"Sadece ne?" dedi Ardil. "Bir şey demeyecektim" dedikten sonra biraz gözlerime baktı.

"Sadece kırıldım, değil mi? Bunu söyleyecektin" dediğinde sadece gözlerine baktım. Nasıl anlamıştı hemen?

 

"Kapatalım mı konuyu?" dedim diğerlerine dönerek. Sabah sabah canımızı sıkmamıza gerek yok.

"Hastaneye gidecek misin?" dedi Mert.

"Hayır" dedikten sonra Ardil "Evet" dedi. Ona döndüm. "Ne demek evet?"

"Bugün çıkışta gideceğiz" dediğinde "Benim niye haberim yok?" dedim bir kaşımı havaya kaldırarak.

"Şimdi var" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Bana emrivaki yapma" dedim net bir şekilde.

"Emrivaki yapmıyorum. Sabah düşündüm zaten, planladığım bir şey değildi. Bugün gidelim" dediğinde başımı başka tarafa çevirdim.

"Çalışıyorum" dedim. Sırf ona inat gitmek istemiyordum hastaneye.

"İzin almaya çalış" dediğinde sesli bir nefes verdim.

"Gidelim mi artık derse?" dedim Cansu ve Mert'e bakarak.

"Daha 15 dakika var" dedi Cansu.

"Ben lavaboya gidiyim o zaman" diyip ayağa kalktım. Cansu gelmek istese de gerek olmadığını söyleyip masadan ayrıldım. Sinirlenmiştim ama bir şey dememek için masadan kalkmıştım.

 

Kantinden çıktıktan sonra karşıma Murat çıktı.

"Selam" dedi ama cevap vermeden yanından geçip gidecektim ki kolumdan tuttu. Hızla kolumu çektim.

"Ne var?" dedim. Zaten sinirliydim bir de bununla mı uğraşacaktım?

"Ardil konuştu mu seninle?" dedi sırıtarak. Muhtemelen söylemeyeceğini düşünüyordu.

"Söyledi" dedim rahat bir tavırla.

"Ne söyledi?" dedi kaşlarını çatarak.

"Sana ne Murat?"

"O yalan söylemiştir sana. Söyleyeceği şey neydi biliyor musun? Seni önceden tanıdığını söyleyecekti" dediğinde şaşırmadığımı görünce o şaşırdı.

"Söyledi mi?" dediğinde başımı salladım.

"Buna rağmen onlarla konuşmaya devam mı ediyorsun? Benim yüzüme bile bakmıyorsun artık" dedi kaşlarını çatarak.

"Sen kendini onlarla bir mi tutuyorsun?"

"Ne farkımız var? İkimiz de yalan söyledik"

"Farkınız şu, sen bana yalanını açıklarken bile üzerine yalan kattın. Seninle sevgili olduğumuzu, seni sevdiğimi söyledin" dedim kaşlarımı çatarak.

"O bana geldi ve her şeyi anlattı" dedim.

"Tamam, yaptığım hataydı. Ama belki bana bir şans verirsin diye-" derken sözünü kestim.

"Şans falan yok Murat. Şimdi de yok, ileride de yok" dedim net bir şekilde.

"Onu affettin mi hemen?" dedi daha sakin bir şekilde.

"Hayır" dedim çünkü henüz affetmemiştim. Sadece ona karşı koyamıyordum.

"Benim söylediğimin yalan olduğuna eminsin ama onun söylediğine güveniyor musun? Belki o da sana yalan söyledi" dediğinde ağzımı açacaktım ki arkamdan bir ses "Sen miyim lan ben yalan söyleyeceğim?" dedi. Ardil gelmişti. Geldi ve yanımda durdu.

"Ben Dila'ya sordum" diyerek bana döndü Murat.

"Güveniyorum" dedim kendimden emin bir şekilde. Murat öfkeyle Ardil'e ve bana bakarak gitti.

 

"Ne diyor bu p*ç?" diyerek bana döndü Ardil. "Konuşuyor işte boş boş" diyip gidecektim ki kolumdan tuttu ve kendine çekti beni.

"Sinirli misin bana?" dediğinde ciddi misin der gibi baktım yüzüne.

Sesli bir nefes verdim.

"Niye geldin?" dedim.

"Yaptığım hataydı, bir de seni sinirlendirdim. Konuşmak için gelmiştim" dediğinde dikkatle gözlerine baktım.

"Bana emrivaki yapmandan hoşlanmıyorum" dedim sakin bir şekilde.

"Emrivaki yapmadım"

"Yaptın. Haberim bile yok ama sen her şeyi ayarlamışsın. Bir de izin al diyorsun. Bana sordun mu gitmek istiyor musun diye? Belki gitmeyeceğim? Belki başka bir işim var? Niye benim adıma karar alıyorsun?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Hastaneye gitmemiz gerektiğini biliyorsun"

"Sen de hastaneye gidecek olan kişinin ben olduğumu biliyorsun. Bana sormak aklına gelmedi mi?"

Sesli bir nefes verdi.

"Tamam haklısın" dedi sakin bir şekilde.

"Neyse, kapatalım konuyu" dedim.

"Gidecek miyiz çıkışta?"

"Bilmiyorum, izin almaya çalışırım"

"Tamam"

"Tamam"

Hala yanı pozisyonda duruyorduk. Onun beni bırakmaya niyeti yoktu, benim de geri çekilmeye. Aklıma sabah ki yakınlaşmamız gelince heyecanlandım, yüzüm kızardı.

"Gidelim mi derse artık?"

Zor da olsa söylediğim şeye başını salladı ve geri çekildi. Rahat bir nefes alıp sınıfa doğru ilerledim.

 

Çıkışta hastaneye gelmiştik. Ders aralarında arayıp izin almıştım. Şimdi hastanenin önündeydim ve girmek için kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum. Ardil'in elini belimde hissettiğimde ona döndüm. Başını bana doğru eğdi.

 

"Korkma, her ne olursa olsun korkma" dediğinde yavaşça gülümsedim. Bana güven veriyordu, onun yanındayken korkmam mümkün değildi ki.

 

Yavaşça hastaneye ilerlediğimde Ardil elini belimden çekti ama hemen yanımda geliyordu. Odanın önüne gelince Ardil'e döndüm.

"Sen burada bekle"

"Niye?"

"Seni zaten çıkarıyor. Hemen konuşup çıkıyım ben" dediğimde istemeyerek de olsa başını salladı. Kapıyı çalıp içeri girdim. Yine aynı doktora gelmiştim çünkü yaşadıklarımı ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi.

 

"Hoşgeldiniz, buyrun" dedi önündeki koltuğu göstererek.

"Şikayetiniz neydi?" dedi bir yandan da dosyamı alırken.

"Bana verdiğiniz ilaçları kullanıyorum ama bir işe yaramıyor. Üstelik biraz daha arttı gördüğüm hayaller"

"İlacın işe yaraması gerekiyordu. Krizleriniz arttı mı?"

"Hayır"

"Nasıl olur?" dediğinde anlamayarak kaşlarımı çattın. Sonra "Yani, hayalleriniz artınca krizleriniz de artar diye düşünmüştüm. O yüzden" dediğinde başımı salladım.

 

"O zaman ilacı kullanımınızı arttıracağım. Günde iki kere alacaksınız. Mutlaka yardımı olacaktır" dediğinde teşekkür ederek odadan çıktım. Ardil beni görünce hemen yanıma geldi.

"Ne oldu?" dedi. O sırada sıra bekleyen insanlara gözüm kaydı. "Dışarıda konuşalım" dedim ve dışarı çıktık. Motorun yanına gelince ona döndüm.

"Sadece ilacın dozunu arttırdı, iki tane almam gerektiğini söyledi" dedim.

"İyi de ilaç işe yaramadı ki, iki tane neden alacaksın?"

"Bilmiyorum, ben de anlamadım. Neyse belki işe yarar" dediğimde başını sallayarak motora bindi. Ben de bineceğim sırada telefonum çaldı. Ardil motorun üzerinden bana baktı. Cansu arıyordu.

 

"Efendim?"

"Nasılsın Dila? Bitti mi işiniz?"

"İyiyim, evet hastaneden çıktık şimdi "

Ardil merakla bana bakıyordu.

"Tamam, buluşalım mı? Hiç kız kıza takılmıyoruz, belki dedikodu yaparız. Ardil ile seni konuşuruz " dediğinde yüzüm kızardı ama Ardil'e belli etmemeye çalıştım.

"Tamam, nerede?"

"Birkaç kere bir kafeye gitmiştik, Taç Kafe, orada buluşalım. Yarım saate orada olurum ben"

"Tamam bende geçiyorum o zaman şimdi, görüşürüz"

Telefonu kapatıp Ardil'e döndüm.

"Kim?" dedi.

"Cansu, buluşmak istiyormuş"

"Sen ne dedin?"

"Tamam dedim"

"Kime sordun?"

 

Söylediğine normalde sinirlenirdim ama şu an şaka yapıyordu farkındaydım.

"Keyfime sordum, izin verdi" dedim ona yaklaşarak. Hemen önünde durdum.

"Allah Allah, bana sordun mu?" dedi gülerek.

"Yo, ne münasebet?"

"Bak sen" dedi ve elini belime koyarak beni bir anda kendine çekti. Ellerim istemsizce kollarına tutundu. Neredeyse yapışmıştım ona. Yüzünü bana doğru eğdiği için baya yakındık. Kalbim hızlandı.

 

"Ya izin vermezsem?" dedi bir kaşını havaya kaldırarak.

"Öyle bir ihtimal yok" dediğimde gülümsedi.

"Ya seni götürmezsem?" dedi biraz daha eğilerek.

"Götürecek başka birini bulurum"

Söylediğim şeyle kaşları çatıldı. Gülmemek için zor tutuyordum kendimi.

"Anlamadım?" dedi dişlerini sıkarak.

"Anladın bence"

"Dila!" dedi belimdeki elini sıkılaştırarak. Heyecanla dudaklarımı dişlediğimde gözleri birkaç saniyeliğine dudaklarıma kaydı.

"Şansını zorlama"

"Zorlarsam ne olur?"

 

Onu sinir etmek hoşuma gitmişti.

Biraz daha yaklaştı, dudaklarımız arasında az bir mesafe vardı.

"Seni cezalandırırım"

"Neyle?"

Gözleri dudaklarıma indi.

"Öperek " dediğinde sertçe yutkundum. "Ya bu ceza değil de ödül olursa?" dediğimde gözleri gözlerime çıktı. Dediğim şeye ben de şaşırmıştım ama bu aralar kalbimin sesini dinleyerek hareket ediyordum.

 

"Beni zorluyorsun" derken belimi daha da sıkı tuttu.

"Zorlamak istiyorumdur belki" derken kollarındaki ellerimi ona sürterek omuzlarına çıkardım. Ensesinde durduğunda sertçe yutkundu.

"Etraftakiler umrumda değil" dedi sessizce. "Benim de" dedim ellerimi ensesinde hareket ettirerek. Onunla oyun oynuyordum ama oyun gerçeğe dönerse ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.

 

"Bilerek mi yapıyorsun?"

Kendini zor tuttuğunun farkındaydım.

"Evet" diye fısıldadım dudaklarına doğru.

Ardından yavaşça dudaklarımı yaladığımda bakışları dudaklarıma kaydı, tekrar gözlerime baktı.

"Bunun evi de var" dedi sanki uyarmak istiyor gibi.

"İyi işte. Daha rahat oluruz"

Söylediğime şaşırmıştı, ben de şaşırmıştım. Ama oyun hoşuma gitmişti. Sertçe yutkunduğunda gülümsedim.

"Eğer beni gaza getirip bir şey yapmazsan" diyip sustu.

"Ne olur?"

"Dudakların yara olana kadar öperim seni" diye tısladı dudaklarıma doğru. İçimde bir şeyler oluyordu, tenim yanmaya başladı.

 

"Sonra öperek iyileştirirsin yaraları" dediğimde bakışları daha da yoğunlaştı.

Açıkçası oyundan çıkıyordu yavaş yavaş.

"Neyse, hadi gidelim" diyerek oyuna son verdim ve geri çekildim ama belimdeki eli sıkılaştı ve beni kendine yapıştırdı.

"Cık cık cık" dedi diğer elini saçlarıma götürerek.

"Benimle oyun oynayamazsın" dediğinde kalbim çıkmak için direniyordu.

"Sonuçları olur" dedi saçlarımı okşarken. Diğer eli de belimi okşuyordu.

 

"Ne gibi?" dedim zorlukla.

"Oyunun gerçek olması gibi"

 

Söylediği şeyle yutkundum. Bir anda saçımda ki eli sıkılaştı. Saçımı tutup başımı geri eğdi ve dudaklarımız arasında milimler kaldı.

"Bana, oyunu gerçekleştirmemem için bir sebep söyle" derken gözleri dudaklarımdaydı. Yine kalbimin sesini dinlemeye karar verdim.

Ellerimi ensesine koydum.

"Sebep yok" diye fısıldadım dudaklarına. Dudakları yavaşça kıvrıldı ve "Güzel" diye fısıldadı. Ardından hızla dudaklarımızı birleştirdi.

Ensesinde ki ellerim sıkılaştı ve yüzünü kendime daha da çektim. Belimden beni kendine yapıştırıyordu. Alt dudağımı sertçe emdi ve üst dudağıma geçti. Hızlı öpüyordu ve ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Vücudum yanıyordu, heyecan her yanımı sarmıştı. Saçımdaki elini enseme koyarak sanki mümkünmüş gibi daha da çekti beni kendine.

Bir anda motordan sallanan bacağı bacak arama değdiğinde irkildim. Nefesim kesildi. Kalbim çıkacak diye korktum. Ama geri çekilmedim. Hatta bu hoşuma gitmişti. Fark etmiş olacak ki dizini bacak arama biraz daha dayadı. Midemde bir şeyler oluyordu, kanım ısınıyordu. Yakıyordu beni resmen.

Dudakları dudaklarımı çok sert ve hızlı bir şekilde öpüyordu. Belimdeki eli kalçam ve belim arasındaki boşlukta geziniyordu. Dizi bacak arama dayanmıştı ve bu inanılmaz bir duyguydu. Kendimi geri çekmek istemiyordum, saatlerce öp*şmek istiyordum, elini vücudumda gezdirsin istiyordum. Bu duyguyu kaybetmemek istiyordum.

 

Dudaklarını hafifçe ayırdı ve "Dilinin tadına bakmak istiyorum" diye fısıldadı ve beklemeden tekrar öpmeye başladı. Eğer dillerimizle öp*şmeye başlarsak bırakamazdım biliyorum. Ensesinde ki elimi yanağına koydum ve parmağımı dudaklarımızın arasına koyarak öp*şmeyi durdurdum. Dudaklarımız arasında hala milimler vardı. "İleri gitmek istemiyorum, lütfen" dedim nefes nefese.

 

"Eğer evde olsaydık durduramazdın beni" diye fısıldadığında gülümsedim.

"Evde olsaydık kendimi de durduramazdım"

 

Yaptığım itirafla gülümsedi. Bu aralar çok açık sözlüydüm, ve bu iyi değildi.

"İleri gittiğimizi düşündüğün zaman durdurabilirsin beni" diye fısıldadı.

"Seni zorlamam, istemediğin bir şeyi yapmam"

"Biliyorum" dedim gülümseyerek.

 

Biraz daha geri çektim yüzümü.

Bakışları dudaklarıma indi. Elini çeneme koyarak sıktı ve dudaklarım büzüşerek öne doğru çıktı.

"Dudakların çok çabuk kızarıyor ve bu hoşuma gidiyor" diye fısıldadıktan sonra öne çıkan dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakıp geri çekildi. Sertçe yutkundum. Bunu yaptığında içim bir hoş oluyordu. İstemsizce dudaklarımı yaladığımda "Gidelim hadi" dedi. Başımı sallayarak arkasına bindim. Kollarımı beline doladım, yanağımı sırtına yasladım. Bu pozisyonda olmak hoşuma gidiyordu.

 

Motoru durdurunca indim ve ona döndüm. "Çıkacağın zaman mesaj at, gelirim" dediğinde itiraz ettim.

"Gerek yok ben gelirim"

"Gerek var, mesaj at ben alacağım seni"

Gözlerimi devirerek arkamı dönmüştüm ki bir anda belimden tutarak kendine çekti beni.

"Göz devirme bir daha" dedi gülümseyerek.

"Niye?"

"Hoşuma gidiyor " dediğinde gülümsedim.

"Bu iyi bir şey değil mi?" dedim.

"Evet, ama benim hoşuma gidiyorsa diğer erkeklerin de hoşuna gidiyordur. Milletin yanında yapma"

Kıskanmış mıydı?

"Yapmam, sadece sana" dedim sessizce.

Gülümseyerek gözlerime bakmaya devam etti. "Git hadi " dedi gülerek. Gamzeleri ortaya çıkmıştı.

"Bir kere gamzenden öpüp gidebilir miyim?"

Çok masum bir şekilde sorduğum soruya şaşırdı ama gülümsemesi genişledi.

"Niye soruyorsun?"

Gülümseyerek yaklaştım ve gamzesinin üzerine bir öpücük kondurdum.

"Benimde öpmem lazım ama" dediğinde gülerek başımı salladım.

Yaklaşıp yanağıma yumuşak bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Görüşürüz" dedim geri çekilerek. Ardından arkamı döndüm ve kafeye girdim.

 

Gülümseyerek Cansu'nun olduğu masaya ilerledim. "Selam, niye geç kaldın?" dedi.

"Kusura bakma, bir şeyler oldu da" derken sırıtmaya devam ediyordum.

"Ardil ile ilgili bir şeyler olmuş sanırım" dediğinde gözlerimi kaçırdım.

"Ne oldu hastanede? Ne dedi doktor?" dedi. O sırada siparişlerimizi verdik.

"İlacın dozunu arttırdı" dedim.

"İşe yarayacak mıymış?"

"Göreceğiz "

"Umarım işe yarar. Pekala geldik önemli konuya, Ardil ile aranda neler oluyor?" dediğinde utanarak gözlerimi kaçırdım.

"Bir şey olmuyor "

"Ya hadi ama anlat bana! Kızardın bile şimdiden" dediğinde güldüm.

"Hani bana her şeyi anlattığınız o gün var ya" dediğimde başını salladı.

"Ardil beni sevdiğini söyledi" dediğimde sevinçle çığlık attı. Sus işaret yaptım çünkü utanıyordum böyle şeylerden.

"Yine mi dedi?" dediğinde şaşırdım.

"Yine mi derken?"

"Önceden de söylemişti ya anlatmadı mı?"

"Anlattı da, sen de mi biliyordun?" dedim şaşkınlıkla.

"Evet" dedi.

"Ardil'in beni sevdiğini en başından beri biliyor muydun?"

"Evet"

"Niye beni Murat'a falan ayarlamaya çalıştın o zaman?" dedim.

"Çünkü o zamanlar Ardil sana pek de iyi davranmıyordu, sebepleri var biliyorsun. Seni artık sevmediğini düşündüğüm için sana birilerini ayarlamaya çalışıyordum. Ama sonra Ardil benimle konuştu, seni hala sevdiğini söyledi. Hatta sonrasında sana sürekli Ardil ile imalar yapıyordum, bu yüzdendi" dediğinde şaşkınlıkla dinlemiştim.

"İnsan bana da söyler"

"Bunu söyleyemezdim, Ardil'e söz vermiştim."

"Neyse" dedim. Çok da önemli değildi.

"Ee başka? Bir yakınlaşmalar oldu mu?" dedi imayla.

"Şey" dediğimde "Ney?" dedi heyecanla.

"Öp*ştük, birkaç kere"

Söylediğim şeyle gözleri kocaman oldu.

"Ne?! Ne zaman? İlkini söylemiştin ama daha mı fazla oldu? Başka bir şey oldu mu? En son ne zaman oldu? Ne kadar ileri gittiniz? Yoksa sen de onu mu seviyorsun? Zaten seviyorsun ama bunun farkına mı vardın? Anlat hemen anlat!"

Bu kadar heyecanlanması beni şaşırtmıştı. Ama sevindirmişti de.

"Bilmiyorum, sevdiğimi itiraf etmedim çünkü öyle bir şey yok"

"Sen öyle san" dediğinde bir şey demedim.

"Birkaç kere daha öp*ştük. Neden bilmiyorum ama onu öpmek istiyorum, hem de bu isteğim gittikçe artıyor" dediğimde sırıtıyordu.

"Ondan etkileniyorum, bunu o da biliyor. Bu yüzden istiyorum sanırm."

"Ne kadar ileri gittiniz?" dedi merakla.

"Sadece öp*ştük, en çok ileri gittiğimiz, az önce oldu" dedim utanarak.

"Az önce de mi öp*ştünüz?" dedi şokla.

"Gelmeden önce. O yüzden geç kaldım. Aslında şakalaşıyordum ama bir anda gerçek oldu. Ama bu, diğerleri gibi değildi. Daha güzeldi, daha uzundu, daha hızlı. Bilmiyorum, çok güzeldi "

Hayranlıkla anlattığım şeylere gülümsüyordu.

"Sen baya baya seviyorsun onu" dediğinde "Hayır" dedim.

"Peki, dil girdi mi araya?" dediğinde gözlerim kocaman oldu. Hemen etrafına bakındım, umarım kimse duymamıştır.

"Aslında şey oldu" dediğimde "Ne?" dedi merakla.

"Az önce dediğim gibi biraz uzun sürdü. Dillerimizle öp*şmek istedi, ama ben ileri gitmek istemediğimi söyledim. O da zorlamadı zaten " dedim utanarak.

"Yaa, istedi yani. Neyse, bir dahakine sende kabul edersin artık" dediğinde gözlerimi kaçırdım.

"Sen anlat. Mert ile neler yapıyorsunuz?" dedim merakla.

"Sadece okulda görüşüyoruz, arada sırada dışarı çıkıyoruz. Ama çok iyiyiz, ve gerçekten seviyorum onu"

Gülümseyerek dinledim onu. Mutlu olması beni de mutlu ediyordu.

"Peki siz ne kadar ileri gidiyorsunuz?" dedim. Merak etmiştim, bu konularda fazla acemiydim.

"Biz öp*şmeyi geçeli çok oldu" dediğinde gözlerim kocaman oldu.

"Nasıl yani?"

"Sev*şiyoruz bazen" dediğinde bunları rahat söylemesine alışmaya başlıyordum.

"Ne kadar ileri gidiyorsunuz ?"

"Soyunma aşamasına kadar" dediğinde gözlerim kocaman oldu.

"Merak etme, yanlış anladın. Genelde" diyip sustu.

"Bunları anlatacağım ama sorun olmaz değil mi, özelimizi dinlemek istemezsin belki " dediğinde aslında ne kadar merak ettiğimi bilmiyordu.

"Sen anlatırsan dinlerim sorun değil"

"Pekala. Dün ilk defa, iç çamaşırlarımız kalana kadar soyunduk. Ama daha ilerisine gitmedik, bir süre de gitmeyeceğiz. O kadar değil" dediğinde rahatlamıştım çünkü herkes gibi olmalarını istemiyordum.

"Peki ne hissediyorsun, onunla şey yaparken?" dediğimde sorduğum şeyi anlamıştı.

"Çok güzel, sanki sürekli bana dokunsun istiyorum, ondan ayrılmak istemiyorum." dediğinde benim de aynı şeyleri düşündüğümü söylemedim.

"Hiç ileri gitmekten korkmuyor musun?"

"Hayır. Zaten istemediğim yerde duruyor, hem ikimiz de bu kadar hızlı gitmek istemiyoruz. Tamamen soyunuk olsak bile sonu asla yapmayız, en azından şimdilik"

"İstiyor musun?"

"İstiyorum, ama yapmamam gerektiğini de biliyorum. Evet sevgilim, evet seviyorum onu, ama bu kadar erken yapamam bunu. Zaman lazım" dediğinde başımı sallayarak onayladım. Sonrasında benim geçmişimi biraz konuştuk, bana onunla olan anılarımı anlattı belki hatırlarım diye ama hatırlayamadım. Derslerden, başka şeylerden konuştuk. Yaklaşık 2 saat oturduktan sonra kafeden çıktık. Ardil'e kısa bir mesaj attıktan sonra dışarıda bankta oturmaya karar verdik.

 

Biz konuşurken bir anda Cenk geldi.

"Vay vay vay, tesadüfe bak" dedi sırıtarak ve bize yaklaşarak. İkimiz de ayağa kalktık ve gitmeye çalıştık ama Cenk önümüze geçti.

"Çekil şuradan!" dedi Cansu sertçe.

"Sakin ol güzellik, hem seninle konuşmam, malum sevgilin var. Ama benim bu prensesle biraz işim var" dedi bana dönerek.

"Ne işin var ya? Git şuradan Cenk" dedim. Son yaptıklarını unutmamıştım.

"Ne yaparsan yap, seninle eğleneceğiz, sonrasında kendin geleceksin ayağıma" dedi üzerime gelerek. Cansu önüme geçerek "İstemiyor Cenk!" dedi.

"Sen karışma" diyerek hafifçe itti Cansu'yu ve bana yaklaştı. Geri geri adımlar atmaya başladım. Korkuyordum. Ardil neredesin, gel lütfen.

 

"Hadi ama nazlanma" dediği sırada "Lan şerefsiz!" diyerek yumruk indirdi biri Cenk'e. Ardil gelmişti. Gülümseyerek ona döndüm. "İyi misin?" dedi bana dönerek.

Başımı salladığım sırada Cenk ayağa kalktı ve bıçak çıkardı. Ardil'e resmen bıçak çekti. Korkuyla açıldı gözlerim. Cansu da hemen yanımda duruyordu.

"Artık aradan çekilmen gerekiyor Ardil. Canımı sıkmaya başladın" dedi bıçağı elinde çevirerek.

"Lan onu senin götüne sokarım!" dedi Ardil üzerine yürüyerek. Hızla kolundan tuttum. "Ardil dur!" dedim endişeyle.

"Sen karışma" diyerek hafifçe itti beni. Tekrar Cenk'e yürüyeceği sırada yeniden kolundan tuttum. "Ardil dur lütfen dur" dedim yalvararak. Bıçak vardı ve zarar görmesini istemiyordum. Canının yanmasına dayanamazdım. Cansu geriden korkuyla bize bakıyordu. Cenk de Ardil'in onun üzerine yürümesini bekliyordu.

"Karışma dedim Dila!" diyerek beni yeniden itti. Ama pes etmedim.

"Gel lan şerefsiz" diyerek Cenk'e yaklamıştı ki önüne geçtim.

"Ardil dur!" dedim bağırarak.

Beni tekrar ettiğinde bu sefer ayağım taşa takıldı ve yere düştüm. Kafamı sertçe kaldırıma çarptığımda acıyla inledim. Duyduğum son ses Ardil'in "Dila!" diye bağırmasıydı.

Ve gözlerim kapandı.

 

 

 

Bölüm : 26.04.2025 15:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...