18. Bölüm

18. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

 

Gözlerimi yavaşça açtığımda bir hastanede olduğumu fark ettim. "Dila" dediğinde hemen yanımda duran Ardil'e döndüm. Diğer tarafıma döndüğümde Cansu ve Mert'in de burada olduğunu gördüm.

 

"İyi misin?" dedi Ardil endişeyle. Yavaşça başımı salladım. Başımda çok kötü bir ağrı vardı. Elimi kaldırıp acıyan yere dokunacağım sırada Ardil elimi tuttu.

"Bant var, dokunma" dediğinde ne dediğini anlayamadım. Ne bantı, ne oldu başıma? Buraya niye gelmiştim?

 

Yavaş yavaş hatırlamaya başladım. Cenk gelmişti, Ardil beni düşürmüştü, kafamı vurmuştum. Bir dakika! Fark ettiğim şeyle hızla yatakta doğruldum. Canımın acımasını umursamadım.

"Dila dur, kalkma hemen" dedi Cansu. İçeri doktor girdi. "Geçmiş olsun, nasılsınız?" dedi ama cevap vermedim. Fark ettiğim şeyle Ardil ve diğerlerine döndüm.

 

"Ben, ha-hatırlıyorum" dedim ama anlamadılar. "Neyi?" dedi Cansu.

"Hatırlıyorum. Her şeyi hatırlıyorum " dediğimde Ardil sevinçle gülümsedi.

"Ne? Sen ciddi misin?" dedi. Sevinçle başımı salladım ve Ardil'in boynuna sarıldım. "Çok sevindim " dedi sessizce kulağıma. Geri çekilip diğerlerine döndüm. "Hatırlıyor musun yani?" dedi Mert. Gülerek başımı salladım.

"Beni de hatırlıyorsun değil mi?" dediğinde gülerek sarıldım ona. Sevinçten gözlerim dolmuştu.

"Ne oldu?" dediğinde doktora döndüm.

"Şey ben, geçici bir hafıza kaybı geçirmiştim de, hatırladım şimdi " dedim gülerek.

"Evet, ben de onu haber vermek için gelmiştim. Sevindim adınıza. Bu arada 48 saat boyunca uyanık kalmanız lazım, iç kanama riskiniz var, geçmiş olsun, istediğiniz zaman çıkabilirsiniz" diyip gitti. "Ne?" dedim yüzüm asılırken.

"48 saat mi? Dayanamam ki ben" dediğimde "Biz yanında oluruz onu düşünme şu an, önemli olan hatırlaman" dediğinde yeniden gülümsedim.

"Çok sevindim Dila, çok iyi oldu" dediğinde Mert'e gülümsedim.

"Tamam biz çıkalım da gerekli işlemleri yapalım. Siz de gelin " diyerek odadan çıktı Cansu ve Mert. Ardil'e döndüğümde gülümseyerek bana baktığını fark ettim. Onu hatırlamıştım, tanışmamızı, yaşadıklarımızı, beni sevdiğini söylediği zamanı, her şeyi. Ama aklıma bir şey geldi. O anıyı hatırladım, o adamı. Ve yanımda kalp krizi geçiren kadını. Onlar Ardil'in anne ve babasıydı. Ve o gece neler olduğunu da hatırladım. Ardil ile neden tartıştığımızı da.

 

"Ne oldu?" dedi Ardil merakla.

"Ardil ben, özür dilerim " dedim gözlerim dolarken.

"Ne oldu?" dedi.

"O gece" dediğimde neyi kastettiğimi anladı. "Sorun değil, geride kaldı. Hem sen bilerek yapmadın" dediğinde başımı iki yana salladım.

"Hayır Ardil ben" derken sözümü kesti.

"Dila, şu an bunu düşünme. Bunu sonra konuşacağız. Önce şu 48 saati atlatalım, senin üzülmemen lazım tamam mı. Sonra istediğin gibi konuşuruz" dediğinde başımı salladım ama bunları ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

 

"Hadi çıkalım " dediğinde yataktan kalktım. Aynanın karşısında kendime baktım. Alnımda beyaz bir bant vardı, kötü durmuyordu neyseki. Eşyalarımı alıp Ardil ile birlikte odadan çıktık.

 

Dışarı bizimkilerin yanına gittiğimizde yanlarında birinin daha olduğunu gördüm. Ahmet bu, geçen ki çocuk.

"Taksiyle gidersiniz siz, Dila motora binmesin. Motoru Ahmet götürsün diye onu çağırdım" dedi Mert. Ardil "İyi yapmışsın " diyerek anahtarı Ahmet'e verdi. "Dikkat et" dedikten sonra Ahmet "Tamam abi" dedi ve motora binip gitti.

Mert ve Cansu da motora binip gitti. Biz de onların çağırdığı taksiye bindik.

 

Taksiden indiğimizde motorun kapıda olduğunu gördüm. Bizimle birlikte Mert de gelmişti. Hep birlikte eve girdik. Ben salona geçip oturduktan sonra Mert yemek söyledi. Ardil yanımdan ayrılmıyordu. Cansu da canım sıkılmasın diye bir film açmaya çalışıyordu. Yemekleri yedikten sonra bir film daha izlemeye karar verdik. Cansu Mert ile birlikte atıştırmalık hazırlamak için mutfağa gitti. Ardil ile birlikte kalmıştık.

 

Ona döndüğümde bana baktığını fark ettim. "Bir şey mi oldu?" dedim merakla. Bana biraz daha yaklaştı.

"Özür dilerim" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Neden?"

"Benim yüzümden oldu. Seni ittim, özür dilerim, amacım seni korumaktı."

Ne kadar pişman olduğu belliydi. Elimi yanağına koyarak hafif çıkan sakallarını okşadım. Gülümseyerek "Senin bir suçun yok. Biliyorum beni korumak istediğini. Bana bilerek zarar vermezsin bunu da biliyorum. Seni suçlamıyorum, sen de kendini suçlama" dedim.

Elini elimin üzerine koyarak elimi okşadı ve alnını alnıma yasladı.

"Çok korktum, sana bir şey oldu sandım. Canımdan can gitti." dedi sessizce.

"Korkma, bir şey olmadı, buradayım ben, yanındayım" dedim gülümseyerek.

Gülümseyerek biraz daha yaklaştığında öpeceğini anlamıştım. İzin verdim, uzaklaşmadım. Burnu burnuma değdiği sırada duyduğumuz "Öhöm öhöm" sesiyle hemen geri çekildi. Mert ve Cansu ellerinde tabaklarla gelmişlerdi. Gülerek bize bakıyorlardı. Utanarak önüme döndüm. Onlara ikinci kez böyle yakalanıyorduk.

 

Baya uzun zaman geçmişti. İki film izledik, sonra Cansu bir şeyler anlattı. Ardından biraz sohbet ettik. Sonra yine film izledik. Kaç saat geçti bilmiyorum ama uykum gelmeye başlamıştı.

Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

"Dila" diyerek omzumdan dürttü Cansu.

"Uyuma" dedi.

"Uykum geldi"

"Gel yüzünü yıkayalım" dedi Ardil ayağa kalkarak. Başımı sallayarak ben de kalktım ve birlikte banyoya gittik. Yüzümü yıkayacağım sırada "Ben hallederim." diyip eline su aldı ve yüzümü ıslattı. Su değil de onun dokunuşları uykumu açmaya yetmişti.

 

"İyisin değil mi? Ağrın falan var mı?" dediğinde gülümsedim. Benim için endişelenmesi hoşuma gidiyordu.

"İyiyim" dedim başımı sallayarak.

Birlikte aşağı indik.

 

Saate baktığımda sabah 6 olduğunu fark ettim.

"Siz okula gitmeyecek misiniz?" dedim onlara. "Ben senin yanında kalıyorum" dedi Ardil. İtiraz etmeyecektim çünkü işe yaramayacağını biliyordum. Ben git desem de gitmezdi.

 

"Biz de senin yanında duracağız " dediğinde Cansu ve Mert'e döndüm.

"Gerek yok, Ardil duruyor zaten. Benim yüzümden geri kalmayın" dedim.

"Saçmalama ne olacak sanki?" dedi Mert.

"Hem zaten sıkıcı dersler var, işimize gelir" dedi Cansu.

"Teşekkür ederim " dedim gülümseyerek.

"Önemli değil ne olacak?" dediklerinde gülümsedim. Çok seviyordum onları.

 

Saatlerdir evdeydik. Sürekli konuşuyorduk, film izliyorduk, tabu oynamıştık. Tabi Ardil'i zor ikna etmiştik. Neymiş saçmaymış.

 

Cansu ve Mert dayanamayıp uyuya kaldığında Ardil üzerlerine yorgan getirdi. Biz de onları uyandırmamak için benim kaldığım odaya çıktık. Ben yatağa yattıktan sonra Ardil üzerimi örttü ve yatağa oturdu. Ardından biraz üzerime eğilerek saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerine bakıyordum, çekemiyordum gözlerimi gözlerinden. Baktıkça bakasım geliyordu.

 

"Kaç dakika var?" dedim sessizce.

"15" dedi.

"Sen ne yapacaksın?"

"Senin uyuduğundan emin olduktan sonra gideceğim"

Eli hala saçlarımdaydı ve bu hoşuma gidiyordu. Onun her dokunuşu benim hoşuma gidiyordu.

 

Yavaşça geriye kaydım yatakta. Ne olduğunu anlamayarak bana baktı.

"Şu birkaç gün yanımdan ayrılmadın. Benim yüzümden çok yoruldun. Bence bir ödülü hakettin" dediğimde gülümsedi. "Neymiş ödül?"

"Yanıma gel" dediğimde şaşkınlıkla baktı.

"Nasıl yani?" dedi.

"Bence bir seferlik birlikte yatabiliriz. Bunu bir daha söylemem ona göre " dediğimde gülümsedi.

"Beni yatağa mı atıyorsun?" dediğinde gözlerimi devirdim. Ardından yorganı kaldırarak yanıma uzandı. Elini yüzünün altına koyarak bana döndü. Ben de ona döndüm. Birbirimizin gözlerine bakmaya başladık.

 

"Her şeyi hatırladım " dedim sessizce.

"Seninle yaptığımız kaçamak buluşmaları, motora bindiğimizi, bana ilk kez beni sevdiğini söylediğin anı, her şeyi" dedim.

"Benim için hazırlık okuduğunu da, benim içim mimarlık seçtiğini de... Ardil benim için çok fazla şey yapmışsın " dedim hayranlıkla.

Elini uzatarak yüzümdeki saçlara dokundu. "Yaptım, yaparım da. Senin için her şeyi yaparım "

Söylediği şeyle kalbim ısındı.

"Beni affedeceksin değil mi?" dedi umutla.

"Ardil, ben seni ilk anda affettim. Ne kadar istemesem de affettim seni. Karşı koyamadım sana" dedim içimden geçenleri dile getirerek.

"Ama sen beni affedecek misin?" dediğimde anlamayarak kaşlarını çattı.

"O gece" derken susturdu beni.

"Dila, o geceyi konuşmayalım. Sen istemeyerek bir şey yaptın, keşke yapmasaydın, ama yaptın. Bu senin suçun değil, kriz geçirirken babamı bıçaklaman senin suçun değil. Annem kriz geçirirken ona yardım edememen senin suçun değil. Kendini suçlama. Ben seni suçladım, ve pişman oldum." dediğinde gözlerim doldu. Gerçekten suçluyum ama Ardil.

 

Onunla, kaza yaptığım gece bunu tartışıyorduk, ondan özür diliyordum.

"Öyle değil ama, daha farklı" derken sesim titemişti. Ağlamamak için direniyordum.

"Şşt tamam, sonra konuşuruz bunu. " dedi yanağımı okşarken.

"Zaman doldu, uyu hadi "

"İyi geceler Ardil " diye fısıldadım.

"İyi geceler minik kalp hırsızı"

 

Söylediği şey ile gülümsedim. Bana ismimin anlamıyla hitap etmişti.

"Bana önceden de söylemiştin bunu değil mi?" dedim gülümseyerek. Gülümseyerek başını salladı.

"Kalbimi çalan minik bir hırsızsın, ismin gibi" dedi fısıldayarak.

"Minik değilim ben "

Önceden de böyle söylerdim, ama o bunu söylemekten vazgeçmiyordu.

"Miniksin. Miniğimsin." dediğinde kalbim tekledi, nefesimi tuttum. Sertçe yutkunduğumda gülümsedi.

"Uyu hadi " dediğinde başımı salladım.

"Sen de uyu" dedim.

Ardından yavaşça gözlerimi kapattım. Bana bakıyordu, hissediyordum.

Gözlerimi tekrar açtım.

"Kapat gözlerini, uyuyamıyorum böyle" dedim.

"Seni izlemek istiyorum "

Aniden itiraf ettiği şeyle yine heyecanlandım.

"Ama uyuyamıyorum"

"Uyursun"

"Ardil, seni kovarım yataktan" dedim.

"Yatak benim farkında mısın?" dedi gülerek.

"Ben giderim o zaman"

"Sence gitmene izin verir miyim?"

"Sence senden izin alır mıyım?"

Gülümseyerek bana baktı.

"Pekala, sen kazandın. Uyuyacağım, sen de uyu" dediğinde zaferle gülümsedim.

Ardından gözlerimi kapattım. Onun da kapattığını hissettikten sonra kendimi uykuya bıraktım.

 

Sabah gözlerimi açtığımda yumuşak bir şeyin üstündeydim. Bir dakika, bu koku... Ardil'in kokusu mu bu?

 

Yavaşça başımı kaldırdığımda Ardil ile burun buruna geldim. Sonra pozisyonumuza baktım. Ardil'in göğsündeydim, kolumu beline dolamıştım, bacağım bacakları arasındaydı. Kısaca sarmaş dolaştık. "Günaydın" dediğinde Ardil'e döndüm. Bana bakıyordu, uyanık mıydı? Hızla geri çekildim.

"Sen, ben, şey" dedim ama devamını getiremedim.

"Uyanık mıydın?" dedim utançla.

"Evet, yarım saat önce uyandım" dedi. Yüzüne bakamıyordum.

"Beni de uyandırsaydın keşke."

"Dinlenmen gerekiyordu" dedi.

"Kusura bakma ben, bu hale nasıl geldik anlamadım" dedim utançla. Hala yüzüne bakamıyordum.

"Önemli değil, ben memnundum halimizden" derken sırıttığının farkındaydım. Gözlerimi devirdiğimde güldü.

 

"Utanma" dedi bana yaklaşırken. Hemen dibimde dirseğini yastığa yasladı ve üzerime eğildi. Elini saçlarıma götürerek oynamaya başladı.

"Hem rahat uyumadın mı?" dedi gülerek.

"Yo, çok rahatsızdı" derken tabi ki ciddi değildim. Hayatımda böyle güzel uyumamıştım. Ama onun bunu bilmesine gerek yoktu.

 

"Yalancı" dediğinde güldüm. Gözlerine baktım gülümseyerek.

"Çok güzel uyudum, teşekkür ederim" dedim sessizce.

"Önemli değil güzelim, her zaman"

Söylediği şey ile kalbim hızlandı. Güzelim mi dedi o az önce? Allah'ım yardım et!

"Her zaman mı? Bir daha olmaz" dedim utandığımı belli etmemeye çalışarak.

"O kadar emin olma" dedi saçlarımdaki elini yanağıma getirerek.

"Bunun tekrarı olur" dedi yanağımı okşarken. Yapma yapma, heyecanlanıyorum yapma!

 

"Olmaz" dedim ama olmasını isterdim yani. Sen de az değilsin Dila.

 

"Olur, isteyeceksin" dediğinde sessiz kaldım. "Diğerleri uyandı mı?" dedim.

"Bilmiyorum, ses duymadım" dediğinde başımı salladım.

"Başın nasıl oldu?" dedi.

"İyi, acımıyor" dedim gülümseyerek.

"Bugün, konuşacağız. Ertelemek istemiyorum o konuyu" derken yüzüm düştü.

"Konuşuruz güzelim, acelemiz yok" dediğinde bu lafı ne kadar çok sevdiğimi fark ettim.

 

"Acıktım" dediğimde gülümsedi.

"Gidelim hadi" diyip yataktan kalktı ve banyoya gitti. O çıktıktan sonra ben de banyoya gittim. Çıktığımda üzeri çıplak elinde tişörtüyle duran Ardil ile karşılaştım. Utanarak gözlerimi başka yöne çevirdiğimde güldüğünü hissettim. "Pardon" dedim sessizce. Bana yaklaştığını hissediyordum. Gelme gelme! Kalp var bende gelme.

 

Tam önümde durduğunda ona bakmamak için direniyordum.

Yavaş hareketlerle tişörtünü giydikten sonra ona döndüm. Yanağımdan bir makas alarak "Kızarmışsın" dedi gülerek. Yanağımı ovarak "Acıttın" dedim. Uzanıp hızlıca yanağıma bir öpücük kondurduğunda dondum kaldım. Gülümseyerek bana bakıyordu, ben de yavaşça gülümsedim. Kalbim yavaş kalbim, çıkacaksın yerinden yavaş!

 

Birlikte aşağı indiğimizde mutfakta kahvaltı hazırlayan Cansu ve Mert'i gördük. İçeri girmeden ikimiz de kapıya yaslandık ve onlara baktık. Çok güzellerdi, tatlılardı. Onların ilişkisine özeniyordum.

 

Masa hazırdı. Cansu salatalık dilerken Mert de tezgaha yaslanmış onu izliyordu. Cansu salatalığı doğradıktan sonra birini aldı ve Mert'in ağzına attı. Mert yedikten sonra Cansu'nun yanağına bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek izliyordum onları. Ardil'e döndüğümde o da gülümseyerek bana döndü. Ardından tekrar onlara döndüm. Cansu tabağı masaya koyup Mert'e yaklaştı ve ellerini Mert'in boynuna koydu. Mert de ellerini Cansu'nun beline koydu ve ona yaklaşmaya başladı. Bir dakika, bunlar öp*şecekti!

 

"Öhöm öhöm" dediğimde ikisi de bana döndü. Sonra yavaşça ayrıldılar ve "Günaydın" dediler.

"Günaydın" diyerek içeri girdik.

"Nasıl oldun Dila?" dedi Cansu.

"Daha iyiyim, sayenizde " dedim gülümseyerek. "Ellerinize sağlık" dedim sandalyeme otururken.

"Afiyet olsun, hepsini benim becerikli sevgilim yaptı" dedi Mert Cansu'ya bakarak. "Sen de yardım ettin ama" diyerek Mert'in yanağına bir öpücük kondurdu Cansu. Gülümseyerek önüme döndüğümde Ardil ile göz göze geldim. Bana bakıyordu, önüme döndüm ve yemeye başladım.

 

Yemekten sonra Cansu ve Mert okula gitmişti. 2 gündür benim yüzümden geri kalmışlardı zaten. Ben de odama geçip dönem sonuna olan projem için gerekli malzemelerin listesini hazırladım. Boş durmaktan iyidir.

 

Liste hazır olduktan sonra ortalama bir fiyat belirledim. Fazla tutuyordu. En azından benim bütçeme göre. Benim bunları almam mümkün değildi, aldığım maaşın çoğunu kitaplarıma ve telefon faturalarına yatırıyordum. Bir kısmını da ayırıyordum çünkü acil ihtiyacım olursa almam gerekirdi. Kısaca bu malzemeleri almam mümkün değil ama almam gerekiyor, notlarımı çok fazla etkileyecek. Ardil'den borç istesem olur mu ki? Bilmiyorum, nasıl isteyeceğim ki? İsterim ya n'olacak?

 

Yavaşça aşağı indim. Ardil salonda telefonuyla ilgileniyordu. Benim geldiğimi fark etse de bakmadı. Geçip çaprazına oturdum. Derin bir nefes aldım. "öhöm öhöm" dediğimde Ardil bana döndü. Niye böyle seslendiğimi anlamadım, Ardil desem de bakardı zaten.

 

'Ne var?' der gibi bana bakıyordu.

"Şey" dedim ve koltuğun ucuna biraz daha geldim. "Bir şey isteyeceğim" dediğimde telefonunu bırakıp dirseklerini dizlerine yasladı ve bana yaklaştı. "Ne oldu?" dedi merakla.

"Dönem sonu projesi var ya, ben onun için alınacak malzemelerin listesini hazırladım" dedim. "Evet, benimki de hazır" dedi.

"Tamam onları alacağım" dedim.

"Seni götürmemi mi istiyorsun? Birlikte gideriz ben de alacağım zaten"

"Hayır, yani evet götürmeni de istiyorum da" diyip sustum.

"Ne isteyeceksin Dila?" dedi merakla.

"Ben, yani şey" dedim. Devamı gelmedi. Neyim var benim?! Söyle gitsin!

Bana biraz daha yaklaştı.

"Ne söyleyeceksen söyle niye çekiniyorsun?" dedi gayet kibar bir şekilde. Derin bir nefes aldım.

"Ben, alamam onları, yani, alacak durumum yok" dediğimde gülümsedi. "Bu muydu Dila?" dedi gülerek.

"Evet. Aslında alırdım ama aldığım parayı kitaplara falan yatırdım, şu an elimde yok" dedim hızlıca. Fazla gerilmiştim.

Uzanıp ellerimi elleri arasına aldı.

"Açıklama yapmana gerek yok. Söylemen yeterli, hallederim ben" dedi gülümseyerek.

"Sadece borç olarak, sonra sana öderim ben" dediğimde "Olmaz öyle şey" dedi.

"Ardil hayır. İlaçlarımı da sen alıyorsun. Sana fazla yük-" derken sözümü kesti.

"Sakın Dila! Bana yük falan değilsin şunu aklından çıkar. Sana borç falan da vermiyorum. Benim param senin paran" dedi net bir şekilde.

"Ardil bu kadarını kabul edemem, beni de anla"

"Anlamıyorum Dila, anlamak istemiyorum. Gerekirse sen hiç bir şeyini alma, her şeyini karşılarım ben duydun mu? Çalışmana bile razı değilim ama bir şey demiyorum." dediğinde minnetle gülümsedim.

"Teşekkür ederim, ama gerçekten -" derken sesli bir nefes verdi.

Elleri arasındaki ellerimi okşamaya başladı. Elinin sıcaklığı kalbimi hızlandırıyordu.

"Ama falan yok. Sen benim yerimde olsan ne yapardın?"

"Senin yaptığını yapardım " dedim sessizce.

"Tamam işte. İtiraz istemiyorum. Bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söyle"

"Her şeyi söyleyemem Ardil. İhtiyaç bitmez ki. Laptopa da ihtiyacım var, onu da mı sen alacaksun? Her şeyimi karşılayamazsın" dedim.

"Laptopa mı ihtiyacın var?" dedi.

"Yani, çizimler için gerekli ama ben hallederim" dedim hızla.

"Nasıl halledeceksin Dila? Laptopun çeyreği kadar olan malzemeleri alamadım, onu nasıl alacaksın? Ben hallederim " dediğinde hemen itiraz ettim.

"Ardil hayır, lütfen. O kadar değil. Onun ne kadar olduğundan haberin var mı senin?"

 

"Dila, bak övünmek gibi olmasın ama, o para benim için hiçbir şey biliyorsun değil mi?" dediğinde mal gibi kaldım.

Doğru söylüyordu, çocuk zengindi.

"Evet ama benim için büyük " dedim.

"Senin veya benim yok. Bizim var. Benim her şeyim senin Dila, param da evim de her şeyim de senin. Bundan sonra ihtiyacın olduğunda bana söyle tamam mı?" dediğinde yavaşça başımı salladım.

"Tamam, ben gidiyim alıyım malzemeleri" dedi.

"Ben de geleceğim"

"Hayır, sen dinlen"

"Ardil lütfen, hava almak istiyorum çok bunaldım" dedim ısrarla.

"Tamam, ama ağrın falan olursa bana söyleyeceksin tamam mı?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım.

"Hazırlan çıkalım " dediğinde hızla salondan çıktım.

 

Malzemelerin yarısını almıştık. Alışveriş arabasını sürerken cetvellerin yanında durdu Ardil.

"Şunu alalım" dediğinde gösterdiği cetvele baktım.

"Ondan aldık zaten" dedim.

"Onun büyüğünü aldık, bu biraz daha küçük "

"Ne gerek var Ardil, yeter o "

"Bir şey olmaz alalım " diyip elini uzattığında elini tuttum.

"Gereksiz yere para harcıyorsun, gerek yok" dedim hala elini tutarken.

"Para benim harcıyorum, sen de harca " dedi.

"Hani bizimdi para?" dedim alayla.

"Biz olayına alışıyorsun " dediğinde utanarak sustum.

"Elini çekecek misin? Yani ömür boyu tutmak isterim ama cetveli almam lazım" dediğinde hızla elimi çektim. Kendimi sürekli utandırıyordum.

 

Eve geleli bir saat olmuştu. Hava kararmıştı ve ikimiz salonda oturuyorduk. O telefonuyla oyalanırken ben yapacağımız konuşmayı düşünüyordum. Sırası gelmişti.

"Ardil" dediğimde bana döndü.

"Konuşalım artık şu konuyu" dediğimde elindeki telefonu bırakıp bana yaklaştı.

"Sen sürekli bu konuyu açıyorsun ama konuşacak bir şey yok ki"

"Var, ben o geceyi hatırladım." dedim zorla. "Dila, anlatmana gerek yok. Sen kriz geçirirken farkında olmadan babama zarar verdin. Senin suçun değil" dedi elimi tutarak. Başımı iki yana salladım. "Hayır" dediğimde "Ne hayırı?" dedi anlamayarak.

 

"Farkındaydım " dedim sessizce. Sesim çok güçsüz çıkıyordu çünkü bu konuşmanın onu yaralayacağının farkındaydım. Ama anlatmam gerekiyordu.

"Neyin?"

"O gün kendimdeydim Ardil "

"Dila ne diyorsun?" dedi kaşlarını çatarak. Anlıyordu beni, ama anlamak istemiyordu.

"O gün, yanlışlıkla yapmadım " dediğimde bir süre sessizce gözlerime baktı.

"An-anlamadım?"

"Yanlışlıkla yapmadım" derken gözlerim dolmuştu. Sesimin titremesine engel olamadım.

 

Elimdeki elini yavaşça çekip ayağa kalktı.

"Dila ne diyorsun?"

Ben de ayağa kalktım ve karşısına dikildim. "O gün, bilerek yaptım. Krizi sonradan geçirdim" dediğimde inanamıyor gibi gözlerime bakıyordu.

"Bilerek derken? Babamı bilerek mi bıçakladın?" dediğinde yavaşça başımı salladım. Gözyaşlarım akmak için direniyordu. "Sen, sen" derken bir ileri bir geri gitmeye başladı. "Sen ne saçmalıyorsun?" dedi sertçe. "Şaka falan mı bu?" Sinirle güldü.

 

"Özür dilerim, sadece" diyip sustum.

"Sadece ne? Sadece ne Dila?! Neden? Bana tek bir neden söyle!" dedi sesini yükselterek. "Söyleyemem" dedim sessizce. Söyleyemem çünkü söylersem canın çok yanar, biliyorum.

 

"Ne yani? Bilerek mi yaptın? Canın istedi diye mi?! Ne anlatıyorsun Dila sen bana?! " dedi bağırarak.

"Özür dilerim" dedim sessizce. Sesim içime kaçmıştı sanki.

"Özür mü? Sikerim özürünü!" diyerek yandaki kanepeye tekme attı. Bir an korkuyla bir adım geriledim. Ellerini sinirle saçlarından geçirerek bana baktı. Ağlamak üzere olduğumu fark etti. Sinirle arkasını döndü ve kapıdan çıktı.

Arkasından "Ardil!" diye bağrdım ama dinlemedi. Koşarak ben de arkasından çıktım. Hava buz gibiydi, Yağmur yağıyordu. Üzerimde bir şey yoktu, Ardil'in de. Umursamadan peşinden koştum. Hızla yürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordum.

 

"Ardil!" dedim ama dönmedi.

"Ardil beni dinle lütfen"

Bağırışlarım boşaydı. Beni duysa da bakmıyordu . Saçlarım ve üstüm yağmurdan sırılsıklam olmuştu bile. Yollar boştu. Karanlıktı. Havanın soğuğu içime işlemeye başlamıştı.

"Ardil lütfen! Bir sebebim vardı!" dediğimde hızla bana döndü.

"Ne?! Ne sebebi ne?! Hangi sebep babamı bıçaklamana neden olabilir Dila?!" diye bağırdı. Aramızda 5 adım falan vardı. "Söyleyemem " dedim ağlayarak. Evet artık ağlıyordum ama yağmurdan belli olmuyordu muhtemelen.

 

"Söylemez misin?! Ne demek söyleyemezsin ya?! Ya sevdiğim kız babamı öldürdü! Annemin ölümüne sebep oldu! Neden diyorum söyleyemem diyor! Allah'ım kafayı yiyeceğim!"

Sesi çok yüksekti. Delirmiş gibi bağırıyordu. Haklıydı delirmekte. Canının yandığının farkındaydım. Ama onu böyle görünce benim canım daha çok yanıyordu.

 

"Ardil bilerek birine zarar vermem biliyorsun" dedim yalvaran sesimle.

"Kendin dedin bilerek yaptım diye! Ne anlatıyorsun Dila sen bana?!"

"Sebebim vardı çünkü!"

"Ne sebebi ne?! " dedi yeniden sesini yükselterek. O sırada bir şimşek çaktı.

Yağmur sanki içimizdeki acıyı yansıtıyordu. İçimize attığımız gözyaşlarımızı akıtıyordu durmadan. Hayata olan öfkemizi temsil ediyordu belki de çakan şimşekler. Belki de içimizdeki yangını söndürmek içindi bu yağmur. Acılarımızı hissetmememiz içindi belki de bu dondurucu soğuk.

 

"Söyleyemem!"

Ben de bağırıyordum artık.

Soğuğu hissetmiyordum, sadece Ardil'e odaklanmıştım.

Arkasını döndüğünde "Nereye?!" diye bağırdım. "Cehennemin dibine!" diyip yürümeye başladı. Ben de arkasından gittim. "Ardil dur! Beni bırakma lütfen!" dediğimde bana döndü.

"Sebebim vardı, inan bana lütfen!"

Aramızda yine mesafe vardı.

"Söyle! Sebebi neydi söyle!" dedi ama sustum. Söyleyemezdim ki. Nasıl söyleyecektim canını yakacağını bile bile.

Bile isteye nasıl senin canını acıtabilirim ben?

 

Tekrar arkasını döndüğünde dayanamadım ve tüm gücümle bağırdım.

 

"Çünkü baban beni taciz etti!"

 

Söylediğim şeyle olduğu yerde durdu. Daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine çöktüm. Çok yorulmuştum, üstelik yağmur ve ağlamak da direncimi azaltıyordu. Yavaş adımlarla bedenini bana doğru çevirdi.

 

"Ne dedin sen?" dedi sessizce. Ağlıyordum, duramıyordum.

"Ne dedin Dila sen?" dedi tekrar.

"O gece" diyip durdum.

Bana yaklaştı ve hemen önümde durdu.

"Ne? Anlat bana ne?" dedi sessizce. Sesi çıkmıyordu sanki artık. Duyacaklarından korkuyordu belki de.

 

Derin bir nefes aldım.

"Baban ara sıra içiyordu biliyorsun. O gün, ben sizde kalacaktım. Evde kimse yoktu. Baban geldi ve ikimiz yalnız kaldık. Sarhoştu, bir anda üzerime yürümeye başladı" derken ağlamam şiddetlendi. Hıçkıra hıçkıra ağlarken o anı yeniden yaşıyordum sanki.

 

"Ben yapma dedim, geri çekildim ama zorladı, çok üzerime geldi"

Yavaşça dizlerinin üzerine çöktü benim gibi. Daha fazla gücü kalmamış gibiydi.

 

"Direndiğim için vurdu bana, düştüm yere. Üzerime geldi. Yapma dedim Ardil, yemin ederim yapma dedim. Ama sarhoştu, duymuyordu beni. Cebindeki eşyaları çıkardı, bıçağını da kenara koyup üzerime geldi. Dokunmaya çalıştı bana"

Yağmurun sesinden sesim zor duyuluyordu. Ardil, inanamıyor gibi bakıyordu bana. Bu kadarını beklemiyordu belli ki.

 

"Denedi, belime, bacaklarıma dokundu. Pantolonumu çıkarmaya çalıştı "

Ardil'in gözlerinin dolduğunu fark ettim. Bu görüntü daha da canımı yaktı. Ağlamaya devam ediyordum.

 

"Dayanamadım, düşünemedim o an. Korkudan yerdeki bıçağını aldım ve sapladım ona."

Acıyla bakıyordu bana. Canı yanıyordu, hem de çok fazla. Görebiliyordum gözlerinden.

 

"Bir anda yere yığıldı. Geri çekilip duvarın kenarına oturdum. Kalkamadım, ambulansı arayamadım. Hiçbir şey yapamadım, çok korktum Ardil. Ellerim kan olmuştu, yanımda ölmüştü. Ben öldürmüştüm. Bunu düşünürken kriz geçirmeye başladım." Sesim ağlamaktan kısılmak üzereydi.

 

"Sonra annen geldi, babanı öyle görünce kalp krizi geçirdi, yardım edemedim. Kriz geçiriyordum yardım edemedim, gözlerimin önünde öldü. İkisi de benim yüzümden öldü. Bir şey yapamadım. Özür dilerim Ardil, çok özür dilerim "

 

Ardil'in gözünden bir damla yaş aktığına yemin edebilirim. O bir damla yaş benim canımdan can aldı.

"Doğru mu bu?"

Zorlukla sorduğu soruya sadece başımı salladım.

"Dila ben" diyip sustu. Bir şey diyemedi. Bir anda ayağa kalkıp arkasını döndü. Ben de ayağa kalktım. "Ardil, gidecek misin?" dedim korkuyla. Bana döndü ama aramızda birkaç adım mesafe vardı.

"Ben, Dila ben, özür dilerim "

Acı çekiyordı, canı yanıyordı. Az önce babasının sevdiği kıza tecavüz etmeye çalıştığını öğrenmişti. Bu çok ağırdı.

"Hayır dileme, senin bir suçun yok" dedim sessizce.

"Var, ben seni suçladım. Benim yüzümden kaza geçirdin, hafızanı kaybettin. Benim yüzümden, benim babam, benim babam sana" diyip sustu. Devamını getiremedi. Sesi titriyordu. Gözleri ağlamamak için direniyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum.

 

"Ardil hayır, kendini suçlama lütfen "

Başını iki yana salladı.

"Babam bir pislikti, içerdi, ama bunu yapacağını düşünemedim. Benim suçum." dedikten sonra başımı iki yana salladım.

"Hayır, hayır Ardil hayır. Senin suçun değil, ben seni suçlamıyorum. Yapma böyle lütfen " dedim yalvararak.

"Dila özür dilerim, çok özür dilerim " dedi acıyla. "Dileme" dedim.

Sessizce birbirimize baktık. Ne birbirimize yaklaştık, ne uzaklaştık. Konuşmadık, sessizce baktık. Ne diyeceğimizi, nasıl davranacağımızı bilmiyorduk. Gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. Çektiği acıyı gözlerinden görebiliyordum. Keşke dedim o an. Keşke zamanı geri alabilseydim. Keşke bunu yaşamasaydım da Ardil'i böyle görmeseydim. Keşke içindeki acıyı çekip alabilseydim.

 

Kaç dakika geçti bilmiyorum. Yağmur aynı şiddette devam ediyordu. Bir anda korna sesi duymamla sağa döndüm. Araba üzerime geliyordu!2

 

Bölüm : 03.05.2025 13:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...