21. Bölüm

21. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

 

Motorun yanına gelince korkuyla Ardil'e döndüm. Sinirli görünüyordu. "Korkma sakın, o doktoru bulup bunun hesabını soracağım" dedi keskin bir sesle.

 

"Korkmuyorum, sakin ol ama"

 

"Sakinim ben. Bin, hemen gidelim" dediğinde motora bindim.

 

 

Ardil kapıyı çalmadan içeri girdiğinde ben de arkasından girdim ve kapıyı kapattım. "Ne oluyor?" dedi doktor korkuyla. "Bu ilacı niye verdin lan?!" dedi Ardil sinirle.

 

"Te-tedavi için " dedi adam. Korktuğu belliydi. "Başlatma lan tedavine! Bilerek verdin demi? Kimsin lan sen?! Ne istiyorsun bu kızdan!" dedi adamın yakasına yapışarak. Sadece izliyordum onları çünkü ben de sinirliydim. Ardil biraz pataklasa sorun olmazdı.

 

"Ben anlamadım" dedi adam ama yalan söylediği belliydi.

 

"Anlatıyım!" diyerek adamın kafasını sertçe masaya geçirdi ve tekrar kaldırdı. "Ardil sakin ol" dedim sessizce çünkü adamın kafası kanamaya başlamıştı. "Söyle lan, söyle!"

 

Bu Ardil miydi? Çok sinirliydi ve... Bilmiyorum, korkutucu görünüyordu.

 

Adam masanın yanındaki düğmeye basınca korkuyla Ardil'e döndüm.

 

"Ardil güvenlik gelecek" dedim ama umursamadan adama bir yumruk attı.

 

"Ardil tamam" dedim kolunu tutarak.

 

"Güvenlik gelecek, çıkalım" dediğimde istemeden de olsa yanıma geldi. "Sana bunu ödeteceğim şerefsiz!" dedi ve hızla odadan çıktık.

 

 

Motorun yanına gelince ellerimi yüzüne koydum. "Sakin ol" dediğimde sessizce soludu.

 

"Sana bilerek verdi onu! Ama neden yaptığını bulacağım!"

 

"Tamam, ama şimdi sakin ol. Eve gidelim hadi" dedim ısrarla.

 

"Tamam, sen iyisin değil mi?" dediğinde başımı salladım ama iyi falan değildim. Motora binerek eve doğru yola çıktık.

 

 

Eve geldiğimizden beri Ardil telefonunda bir şeyler yapıyordu ama siniri geçmemişti belli ki. Telefonunu bırakınca bana döndü. "İyi misin?" dedi sakince.

 

"Asıl sen iyi misin?"

 

"Ben iyiyim beni bırak şimdi" dediğinde sesli bir nefes verdim.

 

"Niye o ilacı verdi anlamadım. Bilerek mi yaptı sence?"

 

"Bilmiyorum öğreneceğim"

 

Yerinden kalktı ve hemen yanıma oturarak bana döndü.

 

"Bak orada, fazla sinirliydim, görmeni istemezdim"

 

"Ardil orada, fazla ileri gittin bence. Eğer bıraksam adamı öldürecektin. Adamın kafası kanadı, açıkçası bir an, bu Ardil mi dedim" diyerek açıkça söyledim düşüncelerimi.

 

"Bak sinirlendiğim zaman kendimden geçiyorum. O şerefsizin sana zarar verdiğini duyunca sakin kalmamı bekleyemezsin benden."

 

"Neyse tamam, kapatalım konuyu"

 

 

Ellerimi elleri arasına aldı ve öptü.

 

"Sen yat istersen, benim biraz işim var"

 

"Ne işi?"

 

"Bir yere gideceğim?"

 

"Nereye?" dedim merakla.

 

"Önemli değil, çeteyle bir işimiz var"

 

"Tamam ne işi" dediğimde sessiz kaldı.

 

"Ne işi Ardil?"

 

"Güzelim önemli bir şey değil, sen yat uyu" dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

"Ardil söyleyecek misin artık?" dedim sinirlendiğimi belli ederek.

 

Sesli bir nefes verdi.

 

"O adamı yakaladık" dediğinde kaşlarım hayretle havalandı.

 

"Hangi adamı?"

 

"O doktor işte"

 

"Sebep?"

 

"Ne demek sebep? Konuşturacağım, neyin peşinde olduğunu öğreneceğim"

 

"Kim yakaladı, ne zaman yaptın bunu?"

 

"Az önce bizimkiler mekana götürdü onu"

 

"Yok artık Ardil" dedim şaşkınlıkla.

 

"Gidip öğreneceğim Dila ne olduğunu, sen de güzelce yat"

 

"Ben de geliyorum"

 

"Ne?" dedi şaşırarak.

 

"Ben de geliyorum. Gerçekten amacı bana zarar vermekse nedenini öğrenmek istiyorum"

 

"Ben öğrenir sana iletirim"

 

"Ben ondan duymak istiyorum "

 

"Gerek yok buna"

"Var"

 

"Bak orada ne olacağı belli olmaz."

 

"Görmek istiyorum ne olacaksa"

 

"Dila, emin misin?" dediğinde başımı salladım.

 

"Pekala, çıkalım hadi" dediğinde hemen ayaklandım ve evden çıktık.

 

 

Deponun önünde durunca kolumu tuttu ve ona dönmemi sağladı.

 

"Bak, içeride ne göreceğin belli olmaz. İstersen-" derken sözünü kestim.

 

"Görmek istiyorum Ardil" dedim net bir şekilde. Sesli bir nefes vererek önüne döndü ve depoya ilerledik. Kapıyı açınca içerideki herkes bize döndü. Ahmet, Baran, Mert, Arda, Merve, Sıla ve adını bilmediğim birkaç kişi daha vardı. Bazıları otururken bazıları ayakta bir şeyler konuşuyorlardı.

 

"Onun burada ne işi var?" dedi Sıla kaşlarını çatarak.

 

Ardil'den önce "Sanane" diyerek ters bir cevap verdim ona. Ayağa kalktığı sırada Ardil "Sıla, işimize dönelim" dedi uyarıcı bir tonla. Sıla bana ters bir bakış atıp yerine oturdu.

 

"Yukarıda mı?" dedi Ardil Mert'e bakarak. "Evet" cevabını aldığında merdivene ilerledi. Ben de peşinden gittim. Diğerleri de arkamdan geliyordu. Yukarıda bir odaya girdiğimizde o doktoru gördüm. Elleri ve ayakları bağlanmış şekilde sandalyede oturuyordu. Başında tanımadığım biri bekliyordu. Doktor bizi görünce korkuyla baktı.

 

 

"No-noluyor?" derken sesi titremişti.

 

"Onu sen söyleyeceksin" diyerek hemen önünde durdu Ardil. Sağ taraftan ona bakıyordum.

 

"Niye o ilacı verdin?"

 

"Ben bilerek yapmadım" derken ağlamak üzereydi sanki.

 

"Lan yalan atma! Adam gibi söylüyor musun ben söyletiyim mi?!"

 

Ardil'in aniden bağırmasıyla korksam da belli etmedim. Adam da korkarak irkilmişti.

 

"Seni araştırdım Haldun Taner" dedi Ardil. "Doktor falan değilsin, lise mezunu bile değilsin" dediğinde ben de adam kadar şaşırmıştım.

 

"Bunları nereden öğrendin?" dedi doktor, pardon Haldun şaşkınlıkla.

 

"Senin hakkındaki her şeyi biliyorum. Şimdi bana olanları anlatır mısın yoksa ben başka şekillerde mi öğreniyim?"

 

"Yapamam, öldürürler beni" derken ağlamak üzereydi. Merakla kaşlarım çatıldı. "Kim öldürür?" dedi Ardil ama cevap alamadı.

 

"Lan söyle yoksa onlardan önce ben öldüreceğim seni!"

 

Bunu söylerken ciddi olmadığını umuyorum.

 

 

"Onlar sadece öldürmez, öldürmekten beter eder. Sen beni öldür kurtar"

 

"Nereden biliyorsun benim de öldürmekten beter etmeyeceğimi?" dedi Ardil tehditkar bir şekilde. Açıkçası ben bile korkmaya başlamıştım. Adam zaten ağlayacak gibi duruyordu.

 

"Olmaz" dedi adam başını iki yana sallayarak. "Pekala" diyerek Ahmet'e döndü Ardil. "Elektriği bağlayın" dediğinde kocaman olmuş gözlerle ona baktım ama o beni görmedi.

 

"Ne?" dedi adam korkuyla. "Sen ciddi misin?"

 

"Ciddiyim, sana elektrik vermekle kalmam emin ol "

 

"Tamam, tamam dur lütfen dur" dedi adam. Daha elektrik verilmemişti bile. Çabuk pes etti.

 

"Anlat" dedi Ardil emir vererek. Adam bana döndüğünde Ardil de bana baktı.

 

"Bana bak bana!" dediğinde adam ona döndü tekrar.

 

"Bu kızın babası " diye başladığında olduğum yerde kıpırdandım. Ardil de kaşlarını çatarak bana baktı ama tekrar adama döndü.

 

"Ee?" dedi.

 

"Beni tuttu. Sizin bana geleceğinizi öğrenince bana geldi. Tehdit etti, ailemi öldürmekle tehdit etti. Söylediği ilaçları verdim size, ne işe yaradığını bile bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum, sadece ailemi korumak istedim" derken yalvarıyordu.

 

Korkuyla Ardil'e baktığımda o da bana baktı. Ama geri adama döndü.

 

"Niye?"

 

"Bilmiyorum, bana sadece onu vermemi söyledi. Sonra pişman oldum ama, kan değerlerini bir doktora gösterdim. Hayal falan görmüyorsun, ne olduğunu bilmiyorum ama onlar hayal falan değil. İlaç bunu sağlamıyor, krizlerini arttırdığı için sen öyle sanıyorsun" dediğinde kocaman olmuş gözlerle ona bakıyordum.

 

"Bakın yemin ederim sadece ailemi korumak istedim. Başka bir amacım yoktu" derken gözleri dolu doluydu. Ardil, diğerlerine dönerek "Adamı bırakın" dedi. Tekrar adama döndü ve "Eğer polise gidecek olursan kötü olur" diyerek tehdit etti. Ardından yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni odadan çıkardı. Depodan çıkınca bana döndü.

 

Bir süre sadece gözlerime baktı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

 

 

"Özür dilerim" çıktı dudaklarından.

 

"Sana söylemiştim, hayal değildi. Onu hissettim, dokundu bana demiştim" derken ağlamamak için zor duruyordum. "Özür dilerim, çok özür dilerim." derken pişmanlığı gözlerinden belli oluyordu.

 

"Dileme, senin bir suçun yok. Ne olacak şimdi?" derken sesimde korku vardı.

 

"Bizi takip ediyor belli ki. Her adımımızdan haberi var. Bu adamı konuşturduğumuzu da öğrenir, onu koruyacağım. Ama bunu nasıl yapıyor? Nasıl bizden bir adım önde oluyor?" derken kendi kendine konuşuyor gibiydi.

 

"Bunu tek başına yapıyor olamaz, birileri var. Yanında birileri var."

 

"Ne yapacağız, nasıl öğreneceğiz bunu?"

 

"Korkma halledeceğim bir şekilde."

 

"Korkmuyorum" dedim kendimden emin bir şekilde. "Yanımda sen varken korkmuyorum"

 

 

Dediğim şeyle yavaşça dudakları kıvrıldı. O gülünce ben de gülümsedim. Ellerimi yanaklarına koydum ve yüzünü kendime doğru eğdim. Dudaklarımız arasındaki mesafeyi kapatacağım sırada deponun kapısının açılmasıyla hızla geri çekildim. Ardil de bir şeyler mırıldanarak oraya döndü. Mert yanımıza geliyordu.

 

"Ne olacak şimdi? O adam belli ki sandığımızdan daha tehlikeli"

 

"Biz ondan da tehlikeliyiz Mert. Arda'ya söyle yerini bulmaya çalışsın. Baran bazı adamlar ayarlasın, ara sıra benim evin oraları dolansın. Onu o taraflarda çok gördük. İlla ki yine gelecek. Bulacağız onu" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

"Tamamdır" diyerek tekrar depoya ilerledi Mert. Ardil bana döndü ve "Kaldığımız yerden devam mı etsek?" diyerek eğildi ama söylediğim şeyle duraksadı.

 

"Cidden yapacak mıydın onu?"

"Ne?"

 

"Elektrik dedin, öldürmekten beter etmek dedin. Ciddi miydin?"

 

Merakla sorduğum soruya bir süre sessiz kaldı.

 

"Belki" dedi sadece.

 

"Yani eğer gerçekten kötü bir şey yapmış olsaydı ona bunları yapacak mıydın?" dedim şaşkınlıkla.

 

"Yapmadan öğrenemezdim. Hem konuşacağını biliyordum, o yüzden öyle söyledim. Daha önce bunu kimseye yapmadım. Sadece elektrik verdim bir kaç kere, daha kötüsü olmadı"

 

"Hiç mi?"

 

"Hiç"

 

Kendinden emin şekilde söylediği şeylere inanıyordum çünkü ona güveniyordum. "O zaman kaldığımız yerden devam edelim" dediğimde yeniden gülümsedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ellerimi ensesine koyarak onu kendime çektiğimde dudaklarımız arasındaki mesafe kapandı. Dudaklarını dudaklarımda hissettikten sonra içimde bir şeyler koptu. Sanki ilk öpücükmüş gibi heyecanlandım, kalbim hızlandı. Hafifçe geri çekildiğimde gülümsedi. Gamzesinin üzerine dudaklarımı bastırdım ve geri çekildim.

 

"Gamzelerini çok seviyorum" dedim gülümseyerek.

 

"Ben de seni"

 

Söylediği şeyle kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Bunu beklemiyordum ama mutlu olmuştum. Gülerek dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdum ve geri çekildim. "Gidelim mi?" dediğimde başını sallayarak onayladı ve motora ilerldik.

 

 

Eve geldikten sonra duşa girip yatmıştım ama uyuyamamıştım. Korkuyordum, buraya gelmesinden korkuyordum. Eve giremezdi muhtemelen, ama belli olmaz. Yaşadıklarımı düşündüm, gerçekten bana dokunmuştu. Hem de defalarca. Ettiği tehditler de gerçekti. Ama aklıma bir şey takılıyordu. Ben onu fark ettiğim an ortadan kayboluyordu. Neden? Tabi ya! Bilerek yapıyordu, her şeyi planlamıştı. Hayal gördüğümü düşünmemi istiyordu. Ama neden? Nasıl? Tek başına bu kadarını yapamaz. Tek başına her şeyimizi bilemez, hep bir adım önümüzde olamaz. Ona birileri yardım ediyor. Bu işte yalnız değil, eminim. Ama onu bulacağız, buna inanıyorum. Bulacağız ve bunların hesabını soracağız!

 

 

Sabah yüzüme kondurulan küçük öpücüklerle hafifçe gözlerimi araladım. Ardil, yatakta yanıma oturmuş, üzerime eğilmişti ve yüzüme minik öpücükler konduruyordu. "Günaydın birtanem" diye fısıldadı gözlerime bakarak. Fazla yakınımdaydı, nefesini hissediyordum ve söylediği şeyle kalbimin ritmi değişmişti. "Günaydın" dedim gülümseyerek.

 

"Bu uyandırma yöntemini çok beğendim, hep istiyorum" dediğimde gülümsemesi arttı. "Hay hay efendim, her zaman" diyerek burnunu burnuma sürttü. Gülerek ellerimi yanaklarına koydum ve hafif çıkan sakallarını okşadım. Ardından gamzesinin üzerine yumuşak bir öpücük kondurdum. Alnıma bir öpücük kondurup yerinde doğruldu.

 

"Kahvaltı hazır, geç kalmayalım" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Odadan çıktığında ben de kalktım ve hazırlanmaya başladım.

 

 

Motordan indiğimizde Ardil'e döndüm. "Olanları onlara anlatacağız değil mi?" dediğimde başını salladı. "Çıkışı bekleyelim. Çıkışta bir yere gidelim ve ayrıntılı konuşalım" dediğimde "Olur" diyerek elini belime koydu ve birlikte kantine ilerledik.

 

"Günaydın" diyerek masaya oturduğumda Ardil de yanıma oturdu.

 

"Günaydın!" dedi Cansu gülümseyerek. "Ne yaptınız, hallettiniz mi doktoru?" dedi Cansu. Onun henüz olanlardan haberi yokru. Hepsini aynı anda anlatacaktım. "Başka doktora gideceğiz, onu pek sevmedim" dediğimde Ardil sadece masaya bakıyordu. Mert de bana bakıyordu, muhtemelen neden doğruyu söylemediğimi düşünüyordu.

 

"Tamam, iyisi olsun da" dedi Cansu.

 

"Çıkışta bir şeyler yapalım mı?" dediğimde Cansu şaşırarak bana döndü. "Sen kimsin ve Dila'ya ne yaptın?" dedi gülerek. "Arkadaşlarımla vakit geçirmek isteyemez miyim?" dedim sahte bir alınganlıkla. "İstersin tabi ama, genelde ben ayarlardım böyle şeyleri. Sevindim. Ama çalışmıyor musun sen?" dediğinde yeni aklıma gelmişti bu.

 

"İzin almaya çalışırım" dediğimde "Tamam ne yapacağız?" dedi.

 

"Bir kafeye gidelim, biraz konuşuruz " dedim.

 

"Burada da konuşuyoruz, başka bir şey yapalım bence "

 

"Kafeye gidelim, bir şeyler konuşmam lazım" dediğimde merakla bana baktı. "Ne konuşacaksın?"

 

"Önemli bir şey değil, ama konuşalım. Çıkışta tamam mı?" dediğimde sorgulamadan onayladı.

 

 

Dersler fazla sıkıcı geçmişti. Dönem sonu yaklaştığı için dersler hafiflemişti ama zaman geçmiyordu. Sonunda bittiğinde hep birlikte her zamanki kafeye geldik. Siparişlerimiz gelince Cansu merakla bana baktı. "Hadi artık" dediğinde Ardil'e döndüm. Başını salladığında Cansu'ya döndüm.

 

"Biz başka bir doktora gittik. Onun verdiği ilaçları gösterdim ve" diyip sustum. Cansu beni bekliyordu.

 

"Adam bana başka ilaçlar vermiş. İlaç işe yaramıyormuş, aksine epilepsimi arttırıyormuş" dediğimde şok olmuş şekilde baktı bana.

 

"Ne? Emin misin?" dediğinde başımı salladım. "Ama neden böyle bir şey yapsın ki?"

 

"Üvey babam, ona gideceğimizi öğrenince adamı tehdit etmiş. O da ailesini korumak için ilaçları vermek zorunda kalmış"

 

 

Korkuyla hepimizde gözlerini gezdirdi. "Sen biliyor muydun?" dedi Mert'e.

 

"Ona Ardil dün anlatmış, ben de sana anlatmak için bugünü bekledim" diyerek Mert'i kurtardım.

 

"Peki ne olacak şimdi? İlaç kullanmayacak mısın?"

 

"Bilmiyorum, bundan sonra kimseye güvenemem"

 

"Ben halledeceğim. Güvenebileceğim birini bulacağım" dediğinde Ardil'e döndüm. İtiraz etmedim, ona güveniyordum.

 

 

"O zaman, gördüğün hayaller ne olacak?" dedi Cansu. "Hayal değilmiş, hepsi gerçekmiş" dediğimde Ardil masayı incelemeye başladı. Bu konuda kendini suçluyordu.

 

"Sen ciddi misin? Sana" diyip sustu. Gerisini anlamıştık zaten.

 

"Evet, hepsini gerçekten yaşamışım" dedim kısık bir sesle. "Dila çok özür dilerim. İnanmadık sana" dedi pişman bir şekilde. "Önemli değil, sizin bir suçunuz yok. Artık şu adamı bulalım" dedim kararlı bir sesle.

 

"Ne yapacağız?" dedi Cansu.

 

"Bilmiyorum"

 

"Adam hep bir adım önümüzde. Gittiğimiz her yeri biliyor, kaldığımız evi biliyor. Demek ki bizi takip ediyor. Şu an buradayken bile bizi izliyor olabilir"

 

Ardil'in söyledikleriyle huzursuzca yerimde kıpırdandım. "Korkma, ben varım" dedi elimi tutarak. Hafifçe gülümsedim. Cansu da rahatsız olmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu.

 

"Ne olacak şimdi?" dedi Mert.

 

"Kalacak başka bir yer bulacağız" dediğinde Ardil'e döndüm.

 

"Başka bir yer bulacağım, dönem bitmek üzere. 15 gün orada kalalım. Bu sürede ona biraz daha yaklaşırız" dediğinde haklıydı, iyi düşünmüştü.

 

 

"Dönem sonuna kadar ne olacak? Evi biliyor" dedi Cansu.

 

"Bizimkilerden birileri gelsin, evin etrafında dolaşsın sürekli" dedi Mert. Ardil başını sallayarak onayladı onu. "Hayır, ya onlara bir şey olursa?" dedim endişeyle. "Onlarla konuşurum" dedi Ardil. Başımı sallayarak önüme döndüm.

 

"O tek başına değil" dediğimde hepsi bana döndü. "Tek başına bunları yapıyor olamaz. Yanında birileri var, hepiniz tehlikedesiniz."

 

"Doğru söylüyor, tek olmadığı belli. Birileri buna yardım ediyor, kim bilir kaç kişiler. Siz dikkatli olun, yalnız olmayın" dedi Ardil. Cansu korktuğunu belli ederek başını salladı.

 

"Aslında, bir süre sizinle görüşmesem daha iyi" dediğimde hepsi bize döndü. "Saçmalama" dedi Cansu kaşlarını çatarak. "Sizi ne kadar çok benim yanımda görürse o kadar hedef haline gelirsiniz. Bunu istemiyorum, benim yüzümden başınıza bir şey gelirse-" derken Cansu elini elimin üzerinde koydu ve sözümü kesti.

 

"Sakın böyle düşünme. Bize bir şey olsa bile bu senin yüzünden değil. Asıl şimdi senin daha çok yanında olacağız, asla yalnız bırakmayacağız"

 

Söyledikleriyle minnettar bir şekilde gülümsedim. "Teşekkür ederim ama-" derken bu sefer Mert sözümü kesti. "Ama falan yok, yanında olacağız" dedi net bir şekilde. İtiraz etmeden başımı salladım. "Pekala konuyu kapatalım artık" dediğimde hepsi onayladı. Bu gergin havayı dağıtarak normal şeylerden konuşmaya başladık.

 

 

Eve geldiğimizden beri sessizce oturuyorduk. Ardil telefonda bir şeyler yapıyordu, bazen konuşmalar yapıyordu. Ben ise bazen onu izliyordum, bazen sosyal medyada oyalanıyordum. En son dayanamadım ve "Ne yapıyorsun?" dedim. Elindeki telefonu bırakarak bana döndü. "Kalacak yerimizi ayarladım. Dönem bitince oraya gideriz. Yeni bir de doktor buldum"

 

Yok artık, bunları ne ara halletmişti?

 

"Ardil sana güveniyorum ama, doktor-" derken ellerimi tuttu. "Biliyorum korkuyorsun ama buna güvenebiliriz. Annemin bir arkadaşıydı, psikiyatrist. Bazen benimle konuşurdu hatta. Aradığımda hemen kabul etti. İstanbul'dan gelecek bir iki güne"

 

Söyledikleriyle gülümsedim. "Zahmet etmeseydi, onu tanımıyorum. Benim için İstanbul'dan buraya gelmesine gerek yoktu"

 

"Var. Gerek var, zaten o da istekliydi, beni de görmek istedi. Uzun zamandır görmüyordu. Her şey iyi olacak tamam mı?" dedi güven veren bir sesle. Gülümseyerek başımı salladım. "Nerede kalacağız? Benim yüzümden evinden oluyorsun" dediğimde kaşlarını çattı. "Benim yüzümden diyip durma. Bak bunu sürekli yapıyorsun ve gerçekten canımı sıkıyorsun. Senin yüzünden hiç bir şey olduğu yok. Gerekirse evimden de olurum, şehrimden de olurum. Gerekirse ölürüm" dediğinde konuşacaktım ama izin vermedi. "Senin için her şeyi yaparım. Duydun mu beni?"

 

Kararlı bir şekilde söyledikleriyle gülümsedim. Biliyordum, benim için her şeyi yapacağını biliyordum. Gerektiğinde öleceğini de biliyordum. Bu da beni korkutuyordu.

 

"Tamam haklısın. Ben de aynı şeyi yapardım. Neyse, nerede kalacağız?"

 

"Geçen sene annem beni ziyaret etmek için buraya geliyordu biliyorsun. Geldiği zaman bir ev almıştı, çok uzakta. Orada kalacağız "

 

Sertçe yutkundum. Annesinin adı geçtiği zaman kötü oluyordum. Şimdi bir de onun evine mi gidecektim?

 

"Oraya gitmesek mi?" dediğimde Ardil düşündüğüm şeyleri anlamıştı. Ellerimi okşamaya başladı.

 

"Bak bunu konuştuk. Bu yüzden kendini kötü hissetmeyi bırak. Annemin hatıraları olan bir yere gideceğiz ve ben üzülmek veya senin üzülmeni istemiyorum. Güzel bir şekilde hatırlamak istiyorum olanları" dedi sakince. Dolan gözlerimden yaş akmaması için zorladım.

 

"Haklısın, özür dilerim" diye fısıldadım. Gülümseyerek baktı bana. Elimdeki elini yüzüme götürdü ve saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Dokunuşuyla içim bir hoş oldu. Yaklaştı ve yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek baktım ona. Ardından uzandım ve boynuna sarıldım. Onun yanında güvenli hissediyordum, huzurluydum, mutluydum. Kokusu rahatlamamı sağlıyordu.

 

 

Geri çekildim ve "Ben yatıyorum, iyi geceler" dedim ayağa kalkarak. "İyi geceler" dedi gülümseyerek. Hemen odama çıktım ve hiçbir şey düşünmeden uyumaya çalıştı

 

 

Sabah yüzüme kondurulan öpücükleri hissettiğimde gülümsedim ama gözlerimi açmadım. "Kalk artık" dediğinde omuz silktim. Yeniden birkaç öpücük kondurdu. Gülümsüyordum ama gözlerimi açmıyordum. "Gözlerini açana kadar öperim seni, rahat bırakmam" derken nefesi yüzüme gelmişti.

 

"O zaman sonsuza kadar uyurum ben" dediğimde güldüğünü hissettim. Dudaklarını hafif bir şekilde dudaklarımda hissettiğimde gülümsemem durdu, kıpırdamadım. Öpmedi, sadece dudaklarıma dokundu ve hafifçe geri çekildi ama hala çok yakınımdaydı, hissediyordum. Muhtemelen benden onay almadan öpmek istemiyordu. "Uyanıyor musun devam ediyim mi?" dediğinde omuz silktim. Dudaklarını yanağıma kondurdu. Ardından öperek dudaklarıma kadar geldi. Elleri tişörtümden içeri girdi ve çıplak tenime dokundu. Hafifçe inlediğimde güldüğünü hissettim. Dudakları hafifçe dudaklarıma dokundu. Ardından biraz geri çekildiğini hissettim. Kaşlarımı çattım ama bir anda dudaklarını göbeğimde hissetmemle sertçe inledim. Bunu beklemiyordum, bunu kesinlikle beklemiyordum. Dudaklarını göbeğimde gezdirmeye devam etti ve ben gözlerimi açamıyordum. Anın bozulmasını istemiyordum. Göbeğimi istemsizce ona istiyordum. Dilini göbeğimde hissettiğimde kesik kesik nefesler almaya başladım. Şu an kendimden geçmek üzereydim. Tişörtümü biraz daha sıyırdığını hissettim, dudakları göbeğimden sütyenime kadar geldi. Biraz daha sıyırmak istiyor ama onayımı istiyordu muhtemelen.

 

 

"Devam et" diye fısıldadım. "Gözlerimi açmayacağım, kendimi sana bırakıyorum"

 

Söylediğim şeylerle yutkunduğunu duydum. "Emin misin?" dediğinde başımı salladım. İleri gitmeyeceğini biliyordum, bu yüzden kendimi ona bıraktım ve anın tadını çıkarmaya karar verdim.

 

 

Tişörtümü biraz daha sıyırınca çıkarmak istediğini fark ettim. Gözlerimi açmadan kollarımı kaldırdım ve tişörtümü sıyırıp attı. Karşısında sadece sütyenle kalmıştım. Ellerimi tişörtüne değdirmek istedim ama olmadığını fark ettim. "Çıplak mısın?" dedim sessizce.

 

"Malesef tamamen değil" dediğinde gülümsedim. Dudakları yeniden göbeğimi bulunca gülümsemem dondu. Dudakları yavaşça sütyenimin oraya çıktı. Elleri bir yandan belimi yakıyordu. İki göğsümün ortasında, sütyenimin açık bıraktığı yerde dilini gezdirdiğinde sertçe inledim. Siktir ama!

 

Ellerimi saçlarına götürdüm ve başını biraz daha bastırdım. Dilini orada birkaç kez daha gezdirdi. Kendimi kaldırıyordum ve ona çarpıyordum. Ardından dilini, göğüsümün üstünde, sütyenin açık yerlerinde hissettim. Nefes alamıyordum, titremeye başlamıştım. Yine siktir! Dilini orada gezdirdi, ardından öpcüklerini bıraktı. Sonra boynuma çıktı, orayı öptü, yaladı. Odada sadece onun öpücüklerinin ve benim inlemelerimin sesi duyuluyordu. Boynumu yeterince talan ettikten sonra yine göğüslerime indi. Yine öptü, yine yaladı. Gözlerim hala kapalıydı ve açmaya niyetim yokru. Elleri yavaşça karnımdan göğüslerime çıktı. Parmaklarını, sütyenimin üzerinden göğüslerime bastırdığında bu sefer dışımdan "Siktir!" dedim. Elleri göğüsüme değmese de bu yaptığı beni benden almasına yetmişti. "Şşt" diyerek yüzüme yaklaştı, nefesini yüzümde hissettim. "Küfür yok" diye mırıldandığında yavaşça gözlerimi açtım. Koyulaşmış gözlerini gördüğümde sertçe yutkundum. Beni istiyordu, en az benim onu istediğim kadar istiyordu hem de.

 

 

"Aklımı başımdan alıyorsun" diye fısıldadığımda güldü. "Şimdiden küfür ediyorsan, sana tamamen sahip olduğumda neler diyeceksin?" dedi yüzünü boynuma gömerek. Sertçe yutkundum. Bunu şu an düşünmek bile heyecanlanmama neden oldu.

 

"Neden deneyip görmüyoruz?" diye fısıldadığımda başını boynumdan kaldırdı. Bir süre sessizce gözlerime baktı. "Şimdi değil, hazır olduğunda emin ol olacak " diye fısıldadı. Uzanıp dudaklarımızı birleştirdim ve özlediğim tadını aldım. Kısa bir öp*şmeden sonra geri çekildim. "Güzel uyandım, bunu sürekli tekrarlayacaksın" dediğimde gülümsemesi arttı. "Seve seve"

 

Ardından yavaşça üzerimden kalktı. Hareket ederken kasılan kaslarını izledim biraz. Yatakta oturur pozisyondayken bir anda ben kalktım ve yatağa oturdum. Ne yapacağımı merak ederek bana bakıyordu ama benim gözlerim kaslarındaydı. İşaret parmağımı göğsüne dokundurduğumda kasıldı. Parmağımı yavaşça aşağı doğru kaydırdım. Pantolonunun ucuna geldiğimde başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Şu an hiçbir şey umrumda değildi. Bir anda öne gittim ve bacaklarımı iki yana ayırarak kucağına oturdum. Şaşkınlıkla bana baktı ama konuşmasına izin vermeden sertçe dudaklarımızı birleştirdim. Elleri anında belime gitti ve sertçe karşılık verdi. Ensesinden tutarak onu kedime çekiyordum. Beni daha da kendine çekti, neredeyse yapıştı bedenlerimiz.

 

Ona sürtünmeye başladım. Belimden tutarak bana yardımcı oldu. İkimizin de altında eşofman olduğu için sertliğini hissetmeye başlamıştım. Bu içimdeki ateşi daha da körükledi. Elleri sırtımda geziniyordu. Sürtündüğümüz için çıplak bedenlerimiz birbirine sürtünüyor, göğüslerim ona çarpıyordu. Eli sırtımda yukarı çıktı. Sütyenimin kopçasının altına girdi. Açacağını düşünsem de açmadı, orada durdu. Ona sürtünmeye ve kendimi ona itmeye devam ediyordum. Sertliğini her saniye daha da fazla hissetmeye başlıyordum. Dudaklarımızı ayırıp boynuma yöneldi ve yalamaya başladı. Ardından e*di, tenimi koparacak kadar sert e*di. Canımı yakması bana haz veriyordu. Ona sürtünmeye devam ediyordum. Başını boynuma bastırıyordum. Başını boynumdan kaldırdığında nefes nefese ona baktım. Başımı eğerek alnımı omzuna yasladım ve nefesimi düzene sokmayı bekledim. Bu sırada utancımı da yenmeye çalıştım. Elleri belimde kaldı.

 

"Bana bak" diye fısıldadığında yavaşça başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Alnını alnıma yasladı. "Utanma, benimle yaptığın hiçbir şeyden utanma" dedi sessizce. "Bir an kendimi kaybettim" diyerek itiraf ettim.

 

"Önemli değil. Kendini kaybetmekten korkma, konu ben olduğum zaman kendini kaybetmekten sakın korkma"

 

"Daha da ileri gidecektim" dedim bu isteğimden utanır gibi. "İstediğimiz kadar ileri gidelim. Sonunu getirmeyeceğim tamam mı, sen istesen de olmayacak o. Senden emin olana kadar değil"

 

Yavaşça gülümsedim. Ellerimi yanaklarına götürdüm ve sakallarında gezdirdim.

 

"Pişman mısın?" dedi sessizce.

 

"Kesinlikle hayır"

 

"Ne düşündün?"

 

"Seni ne kadar çok istediğimi" diye fısıldadığımda memnuniyetle gülümsedi. "Aynı şeyleri düşünmemiz güzel"

 

Uzandım ve dudağına küçük bir öpücük kondurdum. "Geç kalacağız" dediğimde başını salladı. Yavaşça kucağından kalktım ve yatağa oturdum. Yataktan kalktığında bana son kez baktı. Çıplak üzerimde gözleri gezinince "Ardil!" dedim uyararak. Derin bir iç çekip odadan çıktı.

 

 

Bugün sadece 3 derse girmiştik. Zaten dönem sonu geldiği için ders işlenmiyordu. O yüzden her derse girmedik. Şimdi Samet hocanın yanına gidiyorduk. Nedenini sormayın, ben de bilmiyorum. Beni çağırmış çıkışta yanına gitmem için.

 

Kapının önüne gelince bizimkilere döndüm. "Dikkat et" dedi Cansu. Başımı sallayarak Ardil'e döndüm. Ben buradayım der gibi baktı. Gülümseyerek odanın kapısını çalacaktım ki kapı açıldı ve içeriden bir kız çıktı. Onu görmüştüm, burada öğrenciydi. Gülerek çıktı, gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Saçları biraz dağılmıştı. Bizi görünce biraz utansa da yanımızdan geçti ve gitti.

 

"Ş*refsiz" diye mırıldandı Mert. "Girmesen mi?" dedi Cansu. Açıkçası az önceki gördüğümden dolayı ben de girmek istemiyordum ama korkmayacaktım. "Dila" dedi Ardil. Gitmemi istemiyordu, bakışlarından belliydi. "Hemen girip çıkacağım" diyerek kapıyı çaldım. İçeri girdiğimde gömleğinin düğmelerini ilikleyen Samet hocayı gördüm. Beni görünce düğmeleri iliklemeyi bıraktı. "Dila, tam zamanında geldin" dediğinde sertçe yutkundum. "Beni çağırmışsınız"

 

Bana doğru ilerledi. "Az önceki kızı gördün mü?" dediğinde başımı salladım. "Notlarını yükseltmem için geldi, karşılığını verdi. Seni de onun için çağırdım" dediğinde korkuyla baktım gözlerine. "Notlarını yükseltmem için yapman gereken tek şey" diyerek dibime girdi. Kıpırdayamadım bir an. "Bana kendini bırakmak" diye fısıldadı ve yüzüme doğru eğildi ama hemen geri çekildim. "İstemiyorum " dedim sertçe. "Notlarını düşük verdiğimde kendi ayaklarınla geleceksin bana, o yüzden biraz düşün"

 

 

Söylediklerinden sonra hızla odadan çıktım. Hepsi bana baktı. "Ne oldu?" dedi Cansu. Gözlerim dolmuştu ama bir şey diyemedim. "Dila" dedi Mert ama cevap veremedim. Gözlerine bakamadım. "Siz gidin, bizi beklemeyin" dedi Ardil. Onlar gittikten sonra yanıma yaklaştı ama hala gözlerine bakamıyordum. Elini çeneme koyarak yüzümü kaldırdı. Dolan gözlerimi görünce bir şeyler mırıldandı ve kapıya yöneldi ama hemen önüne geçtim. "Ardil dur lütfen "

 

"Dur mu? Bu ş*refsiz seni ağlatıyor, kim bilir ne dedi! Sen bana dur mu diyorsun?! Sence ben bunu onun yanına bırakır mıyım!" dedi sinirle.

 

"Ardil lütfen. Daha fazla uzamasın lütfen" derken gözümden bir damla yaş aktı. Bunu görünce derin bir nefes aldı. "Gel" diyerek kolunu omzuma attı ve beni dışarı çıkardı. Motorun yanına geldiğimizde bana döndü. Belimden tutarak beni motora oturttu ve bacaklarımın arasına girdi. "Ne dedi?" dedi sakince.

 

 

"O kızın yaptığını yapmamı istedi"

 

Söylediğim şeylerle küfür etti. Ellerini yüzüme koydu ve alnını alnıma yasladı. "Bunu ona ödeteceğim tamam mı?" dediğinde başımı iki yana salladım. "Hayır, başka bir şey düşünürüz. Şimdi konuyu kapatalım lütfen " dediğimde başını salladı. Beni kendine çekerek başımı göğsüne yasladı ve sarıldı. Kollarımı beline doladım ve kalp atışlarını dinleyerek rahatladım. Geri çekildiğinde yeniden ellerini yanaklarıma koydu. "Gidecek misin kafeye?" dediğinde başımı salladım. "Gitme istersen bugün " dedi. "Gerek yok, gidiyim"

 

"İyi misin?" dediğinde gülerek başımı salladım. Alnıma bir öpücük kondurdu. "Bir sorun olursa, iyi hissetmezsen ara beni" dediğinde gülümsedim. Yanağına bir öpücük kondurdum. "Tamam"

 

Gözlerini etrafta gezdirdi ve ben daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarıma çok küçük bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek motordan indim. "Görüşürüz" dediğimde aynı şekilde karşılık verdi. Yavaşça bahçeden çıktım.

 

 

Çıkmama daha birkaç saat vardı. Kafe biraz boşaldığı için kenara oturdum ve dinlenmeye başladım. Ama gözüm dışarıya takıldı. Sinan mı o? Cama biraz daha yaklaştım. Sinan ve biri vardı, tanımıyordum. Sinan ona para verdi. Diğerinin de ona uyuşturucu vereceğini anlayınca hemen telefonumu çıkardım. Kamerayı hazır hale getirdim. Uyuşturucuyu verirken hemen birkaç resmini çektim. Ardından hızla geri çekildim. Beni görmemeleri lazımdı.

 

 

Bugün çok yorulmamıştım. Eşyalarımı da alıp çıktım. Motoruna yaslanmış beni bekleyen Ardil'i görünce yanına ilerledim. "Nasılsın?" dedi gülümseyerek. Gülme şöyle be adam!

 

"İyiydi, fazla yorulmadım. Ama bir şey göstereceğim sana" dediğimde merakla kaşlarını çattı. "Ama kızmayacaksın" dediğimde bir kaşını havaya kaldırdı. "Tamam" dedi. "Söz mü bak" dediğimde "Dila!" dedi uyarır gibi. "Tamam tamam" diyip telefonumu çıkardım ve resmi gösterdim. Resmi inceleyip bana döndü. Ağzını açacağı sırada "Kızmayacaktın" diyerek susturdum onu. Sesli bir nefes verdi. "Bak bunlar sandığından daha tehlikeli işler. Eğer seni fark ederlerse kötü olur" dedi. "Sen varsın, ne olabilir ki?" dediğimde gülümsedi. Siniri gitmişti şimdi. "Haklısın ben varken bir şey olmaz ama sen yine de dikkat et" dediğinde başımı salladım. "Karşısındaki kişiyi tanıyor musun?" dediğinde başımı iki yana salladım. "Ben şu Sinan'ı bir takip ettiriyim." dedi. Telefonunda birine birkaç mesaj yazıp bana döndü. "Gidelim mi?" dediğinde "Gidelim" dedim ve motora döndüm.

 

 

Eve geldiğimden beri odamdan çıkmamıştım, projemi yapıyordum. Bir haftam vardı ama çalıştığım için fazla zaman ayıramıyordum. O yüzden şimdi başlamaya karar verdim. Neredeyse bir saattir aralıksız yapıyordum. Canım sıkılmasın diye kulaklığımı da takmıştım.

 

Bir anda kulaklığımın çekilmesiyle irkildim. Ardil gelmişti, elinde de iki kahve vardı. Gülümseyerek elindeki kahveyi aldım. "Teşekkür ederim"

 

"Yorulmuşsundur, yarın devam et istersen" dedi. "Biraz daha yapıyım, yatarım" dedim sıcak kahvemden bir yudum alarak. "Bak dediğim gibi ben yapabilirim, bir şey olmaz" dediğinde başımı iki yana salladım. Geçen de aynı şeyi söylemişti ama kabul etmemiştim. "Benim yapmam lazım. Hem birkaç güne bitiririm" dediğimde zorlamadı. "Güzel gidiyor" dedi incelerken. "Sıkıldım ama" dediğimde çapkınca sırıttı. "Sıkıntını giderebilirim"

 

 

İma ettiği şeyle gülümsedim. "Olmaz, bunu yapmam lazım" dediğimde benim yaptığım gibi dudaklarını büzüştürmeye çalıştı ama beceremedi. Kahkaha attığımda gülerek bana bakıyordu. "Senin ki gibi yapamadım değil mi?" dediğinde gülerek başımı iki yana salladım. "Sen yapsana bir" diyip yaklaştı. Dudaklarımı büzüştürdüğümde elini çeneme koydu ve dudaklarıma ıslak bir öpücük bıraktı. Geri çekilmedi ve öpmeye devam etti ama ben geri çekildim. "Gerçekten şu an olmaz" dediğimde ofladı. "Öpte gidiyim bari" dediğinde gülerek ona yaklaştım ve dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. Memnun kalmasa da oyalanmadan çıktı. Ben de projeme devam ettim.

 

 

Sabah gözlerimi açtığımda daha alarm çalmamıştı. Yatakta doğrulduğum sırada açık olan pencere dikkatimi çekti. Açık mı bırakmıştım onu? Kapattıktan sonra masadaki kağıda takıldı gözüm. Yavaşça parmaklarım arasına aldım ve okudum.

 

 

Benim değilsen, kimsenin değilsin!

 

Dikkat et!

 

 

Bölüm : 24.05.2025 16:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...