24. Bölüm

24. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Birlikte lunaparktan içeri girdiğimizde çok heyecanlıydım. Belki de bunun için fazla büyüktüm ama yine de çocuk gibi heyecanlıydım.

"Nereden başlıyoruz?" dedi Ardil bana dönerek. "Bilmem ki" derken etrafıma bakındım. Gözüm bir oyuncağa takılınca incelemeye başladım. Oturduğumuz yerden uzun bir kol boyunca hızla dönüyordu insanlar. Çok yükseğe çıkıyordu ama binmek istemiştim. "Ciddi misin?" dediğinde Ardil'e döndüm. "Bindin mi hiç ona?"

"Bir kere" "Tamam bir de benimle bin" dediğimde şaşırarak baktı bana. "Korkmayacak mısın?"

"Yanımda sen varsın niye korkayım? Korkarsam elini tutarım" dediğimde gülümsemesi genişledi. "Gel hadi" diyerek sıraya ilerledi.

 

Birkaç dakika sonra çoktan koltuklara oturmuştuk. Ardil benim kemerimi bağladıktan sonra kendi kemerini de bağladı. Birazdan başlayacaktı. "Ardil, binmese miydik?" dedim korkuyla. "Ne oldu? Korktun mu?" dedi alayla. "Yok ya, ne korkacağım?" dedim belli etmemeye çalışarak. "Senin için dedim ben" dediğimde güldü. "Beni merak etme sen"

"Korkuyorsan elimi tutabilirsin" dedim elimi uzatarak. Amacım elini tutmaktı çünkü korkmaya başlamıştım. "Yok ya gerek yok, korkmadım ben" dediğinde şokla ona baktım ama o sırıtıyordu. "Yok yok korkarsın sen, tut bence" dedim elimi uzatmaya devam ederek. "Yok yok korkmam" dediğinde öfkeyle baktım ona.

"Tut şu elimi yoksa bir daha anca rüyanda tutarsın" dediğimde şaşkınca baktı bana. "Oha, tehtide bak" dediğinde omuz silktim.

Gülerek elimi sıkıca tutunca ben de gülümsedim ama hareket etmemizle gülümsemem yarıda kaldı. "Ayy, bismillah bismillah bismillah" demeye başladım kendi kendime. Ardil ise bana gülmekle meşguldü.

En yukarı çıktığımızda makine yavaşladı. Derin bir nefes aldığım sırada hızla aşağı indi ve aynı hızla yukarı çıktı. Bunu defalarca tekrarlarken ben çığlık çığlığa bağırıyordum. Bir yandan da Ardil'in elini sıkıyordum. Ardil ise halime gülüyordu muhtemelen.

 

Birkaç dakika sonra makine durunca hemen indim ve birkaç adım ilerleyip nefes nefese ellerimi dizlerime koydum. Bir insan oturduğu yerden sırf bağırıyor diye nefessiz kalır mı? Kalıyormuş.

 

Ardil hızla yanıma gelince "İyi misin?" dedi merakla. Gülerek ona döndüm. "Çok güzeldi" dediğimde alayla güldü. "Güzel mi? Korkudan ölecektin" dediğinde kötü kötü baktım ona. "Kim? Ben mi korkmuşum? Asıl sen korktun. Nasıl da sıkıyordun elimi?" dediğimde kahkaha attı. Eşşek, ne de güzel gülüyor.

 

"Ben mi korktum? Emin misin?" dedi gülerek. "Yani tamam, ben de azıcık korkmuş olabilirim ama azıcık" dediğimde inanmıyormuş gibi baktı bana. "Aman iyi, korktum biraz. Ama çok güzeldi, harikaydı" dediğimde gülümsedi. "Sırada ne var?" dediğinde etrafıma bakındım. "Gondola binelim mi?" dediğimde gülümsemesi soldu. "Olmaz, başka bir şey" dediğinde merakla ona baktım ama o bana bakmıyordu. Gülerek yaklaştım ona. "Anlat hadi" dediğimde "Neyi?" dedi. "Yaşadığın şeyi, ondan binmiyorsun" dediğimde şaşkınlıkla bana döndü. "Nereden anladın?"

"Ben anlarım, anlat hadi" dedim ısrarla. "Küçükken kusmuştum" dediğinde dayanamayıp kahkaha attım. "Ya ne yapıyım? Bir ileri bir geri sallanıyor" diye huysuzlandığında daha da güldüm. "Gülme" dediğinde daha çok güldüm. "Dila" dediğinde gülmemek için dudaklarımı dişledim. "Hadi binelim" dediğimde başını iki yana salladı. "Başka bir şey iste" dediğinde "Ben onu istiyorum" dedim. "Güzelim benim, başka bir şey iste" dediğinde başımı iki yana salldım. "Ardil lütfen" diyerek ısrar ettiğimde bıkkınca baktı bana. "Tamam ya tamam" dediğinde sevinçle gülümsedim. "Hadi" diyerek elinden tuttum ve peşimden sürükledim onu. Gondolun yanına gelince en üste ilerledim, Ardil de yanıma oturdu. Gondol yavaça hareket etmeye başladı. Ardil gerginlikten bacaklarını sallıyordu. Elimi bacağına koyduğumda sallanmayı durdurdu ve bana döndü. Elimle rahatlaması için bacağını okşamaya devam ediyordum. "Sakin ol" dedim sessizce.

"O elin biraz daha yukarı çıksa ben çok sakin olurum aslında."

Söylediği şeyi önce anlamadım, boş boş baktım suratına. Sonra bacağına bir tane geçirerek elimi çektim. "Ne sapıksın sen ya" dedim sinirle. Gülerek beni kendine çekti ve yanağımdan öptü. "Şaka yaptım valla şaka yaptım" dedi gülmeye devam ederken. Sinirim geçer gibi olunca "Ama yapsan da fena olmaz" diyince öfkeyle omzuna geçirdim. "Şakaydı şakaydı." dedi gülerek. Bir yandan da sessiz konuşuyorduk. "Bir dahakine böyle sapıkça şakalar yapma o zaman" dedim sessizce bağırarak. O nasıl oluyorsa?

"Konu sen olunca sapıklaşıyorum be kızım, ne yapıyım?" dediğinde hafifçe tebessüm ettim. "Salaksın" dedim gülerek. "Öyleyim"

Ona bakmaya devam ettiğimde durmamızla şaşkınlıkla etrafıma bakındım. İnsanlar inmeye başlamıştı. "Yok artık ne ara bitti?" dedim ayağa kalkarken. "Seninle konuşunca zaman nasıl da hızlı geçiyor" dediğinde gülümseyerek Ardil'e döndüm. "Şimdi nereye?"

"Hızlı trene" dediğimde gülümsedi. "Tamam ya, bana bunlarla gel" diyerek elimi tutu ve beni hızlı trene sürükledi. En öne bindik ve kemerlerimizi bağlayıp beklemeye başladık. Tren hareket edince heyecanla Ardil'in elini tuttum. Çok eğlenceliydi bu, hem korkutucu değildi hem de heyecan yaratıyordu.

Bundan da indiğimizde biraz yorulmuştum ve hava çok sıcaktı. "Dondurma alalım mı?" dediğimde Ardil gülümsedi. "Alalım tabi güzelim" diyerek kolunu omzuma attı ve dondurmacıya ilerledik. Ben çikolatalı o ise çilekli dondurma aldı. Kenara bir yere geçip dondurmalarımızı yemeye başladık. Dondurmamı yerken bir yandan da onun dondurmasına bakıyordum. Çilekli mi alsaydım acaba? O alınca canım çekmişti bir an.

 

"Ne oldu?" deyince "Ha?" diyerek Ardil'e döndüm. "Bir şey mi oldu?"

"Yoo" deyip dondurmamı yemeye devam ettim. "Çilekli güzel mi?" dediğimde bunu sormamı bekliyormuş gibi gülümseyerek baktı. Dondurmasını uzatınca 'Ne var?' der gibi başımı salladım. "Bak tadına" dediğinde tereddüt ettim. Normalde böyle şeylerden iğrenirdim ama konu Ardil olunca iğreme duygumu kaybediyordum.

Eğilip dondurmasını yalarken gözlerini benden ayırmadı. Yaladıktan sonra geri çekilip dudaklarımı da yalarken gözleri çok dikkatli şekilde beni izliyordu. "Güzelmiş" dediğimde gülümsedi. Dondurmamı ona uzatınca gülümseyerek eğildi ve dondurmamdan yaladı. Ardından geri çekilip dudaklarını da yalayınca yutkunarak gözlerimi kaçırdım. Fazla mı s*ksi görünmüştü gözüme? Salak salak konuşma Dila.

"Güzelmiş" dediğinde sadece gülümsedim. Aklımdan çok saçma şeyler geçiyordu.

 

Dondurmalarımız bitince bana döndü. "Şimdi ne yapıyoruz?"

"Son kez bir de dönme dolaba binsek?" dediğimde güldü. "Binelim güzelim, gel" diyerek kolunu omuzuma attı ve birlikte dönme dolaba bindik. Karşılıklı oturunca "Yanıma gelsene" dedim. "Niye?"

"Çok yükseğe çıkacak " dediğimde gülerek yanıma oturdu. Bahaneydi, yüksekten falan korkmazdım ben. Sadece yanımda oturmasını istemiştim.

 

Dolap hareket edince heyecanla etrafıma bakınmaya başladım. O sırada Ardil ile göz göze geldim. Bana bakıyordu. "Ne oldu?" dedim gülümseyerek. "Hiç" dedi bakmaya devam ederken. Bir anda durmamızla korkuyla irkildim. Etrafıma bakındığımda hareket etmediğimizi ve ışıkların söndüğünü fark ettim. Makine durmuştu. "Ne oldu?" dedim korkuyla. "Elektrikler gitti sanırım, birazdan gelir" dediğinde aşağı baktım. Biz en üstteydik. Yok artık şansa bak.

"Ardil çok yukarıdayız. Ya düşersek? Düşer miyiz? Ya makine kırılırsa? Elektrik gelmezse? Atlasak mı? Atlayalım bence. Ama atlayamayız. Paraşüt falan yok ki. Şey mi yapsak" derken dudaklarıma yapışmasıyla sözüm yarıda kaldı. Geri çekilip bana baktı. Yüzü fazla yakınımdaydı. "Ben yanındayım, niye korkuyorsun?" dedi sessizce. "Doğru, sen yanımdasın niye korkuyorum" dediğimde gülümsedi. Bakışları dudaklarıma kaydı. Parmağını dudak kenarıma dokundurarak "Dondurma kalmış" diye fısıldadı. Benim bakışlarım da dudaklarına kaydı.

"Sana da bulaşmış" Yalan.

Tekrar gözlerime baktı. "Alayım mı?" dedi sessizce. "Ağzımın pis kalmasını istemem" dediğimde sırıttı. Yavaşça yaklaşmaya başladı. "Yaran acır mı?" dedi öpmek üzereyken. "Kesinlikle hayır" Dudakları yavaşça dudak kenarıma dokundu. Dilini orada hissettim. Resmen yalayarak öpmeye başladı dudak kenarını. Dudaklarını sağa ilerletip dudaklarıma aynısını yapınca dayanamayıp dudaklarını öpmeye başladım. Elimi ensesine götürerek kendime çektim. Bir süre öyle öp*ştükten sonra belimden tutarak beni kaldırdı ve kucağına oturrttu. Belimden tutarak beni kendine çekti. Öp*şmeye devam ederken hareket etmemizle korkuyla irkildim. "Korkma, hareket etti" dediğinde rahatladım. Gözlerine baktığımda hala kucağında olduğunu fark ettim. "Ben iniyim" dediğimde gülerek başını salladı. Kucağından inip yanına oturunca hemen saçlarımı falan düzelttim. Dolap durunca birlikte indik ve motorun yanına ilerledik.

 

Motora binmeden dönüp gözlerine baktım. "Teşekkür ederim, bugün için. Çok güzeldi gerçekten" dediğimde gülümsedi. "Katılıyorum, özellikle final" dediğinde utanarak gözlerimi kaçırdım. Bana yaklaşıp saçlarıma dokununca gözlerine baktım.

"Teşekküre gerek yok. Senin mutluluğun için her şeyi yaparım" dediğinde gülümsedim. "İyi ki varsın"

"Asıl sen iyi ki varsın" dedi gülerek.

Ardından motora bindi ama ben hala duruyordum. Öylece yüzüne bakıyordum. "Ne oldu?" dedi merakla. "Bugün seni aşırı derecede öpmek istiyorum" Yaptığım itirafla şaşkınca gülümsedi. "Öp o zaman" dediğinde hiç beklemeden bir adımda mesafeyi kapattım ve dudaklarımızı birleştirdim.

Anında karşılık verdi. Hızlı bir şekilde öp*şmeye başladık. Bir anda beni kaldırıp motorun üstünde kucağına oturttu. Ensesinden tutarak onu kendime çektim. Elleri belimden kalçama kaydı ve beni kendine bastırdı. Bir yandan kalçamı sıkarken kendine bastırmaya devam ediyordu. Dokunuşuyla eridim, bittim.

Nefes nefese kalınca dudaklarımızı ayırdım ve alnımı alnına yasladım. Gözlerimi açtığımda güzel gözleriyle karşılaştım. Gülerek bakıyordu bana. "Gidelim mi?" dediğinde başımı salladım ama kucağından kalkmaya niyetim yoktu. "Böyle sürebilir misin?" dediğimde "Nasıl?" dedi. Gözlerimle ikimizi işaret edince kaşları havaya kalktı.

"Kucağından kalkmaya niyetim yok diyorsun yani" dediğinde gülerek gözlerimi devirdim.

"Bacaklarını belime dola" deyince kendimi ona daha da ittim ve bacaklarımı beline doladım. Resmen birleşmişti bedenlerimiz. "Dikkatli sür ama" dediğimde gülümsedi. "Kafanı çok kaldırma. Yavaş süreceğim ve ıssız yollardan gideceğim. İnsanların beddualarını almak istemeyiz" deyince gülümsedim. Motoru çalıştırınca başımı bonuna gömdüm. Yavaşça sürmeye başlamıştı. Boynundan kokusunu içime çektim.

Kulağına yaklaşıp "Boynunu öpebilir miyim?" diye fısıldadığımda bir an duraksadı. "İstediğini yapabilirsin"

Söylediği şeyle boynuna dudaklarımı bastırdım. Öpmeye devam ettim. Ardından dilimi orada gezdirdim. Bir yandan da istemsizce kendimi ona itiyordum. Yutkunduğunu hissettim. İnlemeleri rüzgarın sesine karışıyordu. Dişlerimi boynuna geçirince "S*ktir!" diye bağırdı. "Dila! Motoru durdurup seni soymamı istemiyorsan dur!" dedi ama durmadan boynunu em*eye devam ettim. Boynu çok güzeldi, teni çok güzeldi. Bugün belki de ileri gidiyordum ama umurumda değildi.

 

"Durmuyor musun?" dediğinde cevap vermeden işimi yapmaya devam ettim. Bir anda motorun durmasıyla başımı kaldırıp koyulaşmış gözlerine baktım. "Dediğim şeyi duydun demi?" dediğinde başımı salladım. "Söylememe rağmen durmadın" dediğinde yine başımı salladım. Sertçe dudaklarını dişledi. Bir anda çenemden tutarak yüzüme yaklaştı. Dudakları çok yakınımdaydı.

"Seni şu duvara yaslayıp içine girmemem için bir sebep söyle"

Söylediği şeyle sertçe yutkundum. Gözleri arzuyla bakıyordu ve dediğini yapardı eminim. "Yok" dediğimde "Ne?" dedi anlamayarak. "Sebep, yok"

Gözleri arzuyla parladı. Bir anda sertçe dudaklarıma yapışmasıyla inledim. Hızlı ve sert bir şekilde beni öpmeye başladı. Kalçalarımı sıkarak beni kendine bastırdı. Sertliğini hissediyordum neredeyse. Ensesinden tutarak yüzünü çekebildiğim kadar kendime çektim. "Dilini ver" diye fısıldayıp tekrar dudaklarımızı birleştirince devreye dillerimiz de girdi. İkimiz de arzuyla öp*şüyorduk ve geri dönüşü olur muydu bilmiyorum.

Bir eli kalçamı sıkarken diğeri tişörtümün içinden belime dokundu. Bir anda hatırladığım şeyle gözlerim doldu.

Dudaklarımızı ayırınca bana döndü. Dolmuş gözlerime baktı. "Ne oldu?" dediğinde gözlerimi kaçırdım. Allah kahretsin! Az önce resmen onun dokunuşları geldi aklıma, karnımı öpüşü. Ağlama, ağlama!

 

"Dila" dediğinde ona döndüm. "Ben, özür dilerim. " dediğinde başımı iki yana salladım. "Dileme"

"İstemediğini bilseydim" dediğinde derin bir nefes aldım. Pişman bakıyordu gözleri ve bu andan pişman olmasını kesinlikle istemiyordum. "İstememek değil" Şu an onu o kadar çok istiyordum ki.

"Ne oldu?" Elini yanağıma koyarak yüzümü kendine çevirdi. "Söyle bana" dediğinde derin bir nefes aldım. "O gün" dedim sessizce. Anlamıştı. "Ne olmuştu?" dedi korkuyla. Gözlerimi kaçırdım. "Be-belime, karnıma dokunmuştu. Sonra" deyip gözlerimi sıkıca yumdum. "Sonra?" derken sesi titremişti. Hala ona bakamıyordum. "Karnımı öpmüştü" dedim ağlamaklı bir sesle. "Ben bir an onu hatırladım, özür dilerim" derken gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Yüzümü elleri arasına alıp gözyaşlarımı sildi. Gözlerine baktım.

"Ben özür dilerim, sana onu hatırlatmak istemezdim" dediğinde başımı iki yana salladım. Kendini suçluyordu.

"Senin suçun değil" dediğimde yaklaştı ve gözlerimden öptü. Sonra bir süre sessizce gözlerime baktı. "Bakma şöyle" dedim gülerek. Ağlamam durmuştu. Sonra aklıma gelen şeyle yakasını hafif çekiştirip boynuna baktım.

"Kızarmış hafiften ama belli bile değil" dedim dudaklarımı büzüştürerek. Gülmeye başladı. "Amacın morartmak falan mıydı?"

"Yok, o senin işin" dediğimde güldü. Uzanıp dudaklarından öptüm ve sıkıca sarıldım. "Bugün çok güzeldi, kötü bitirmek istemiyorum" diye fısıldadım. Kollarını sıkıca belime dolayıp kendine çekti. "Birlikte uyursak güzel biter bence" dediğinde omuzuna vurarak geri çekildim. "Pis sapık" dedim gülerek.

"Diyene bak. Boynumu morartan sen, kucağımdan inmek istemeyen sen, ama sapık olan ben" dedi alayla.

Utanarak gözlerimi kaçırdım. Haklıydı valla.

"Konu sen olunca sapıklaşıyorum" dedim onun sözlerini tekrar ederek.

Gülümseyerek baktı gözlerime. Dudaklarıma sertçe öpücük bırakıp alnını alnıma yasladı. "Ölürüm kızım sana ben" dedi fısıldayarak. "Ben de sana" diye fısıldayıp dudaklarımızı birleştirdim. Biraz sonra geri çekildim. "Gidelim mi, üşüdüm" dediğimde üzerine baktı. "Tişörtümü vereyim mi?" dedi ciddi şekilde. "Sen ç*plak mı kalacaksın?"

"Ne güzel işte, ç*plak göğüsüme sarılırsın" dediğinde bir an düşündüm, güzel fikirdi. "Oldu, herkes görsün seni öyle" dediğimde güldü. "Akşam akşam kim görecek?"

"Olsun, belli mi olur" dediğimde güldü. "Tamam o zaman, sıkıca sarıl da üşüme" dediğinde kollarımı beline doladım, bacaklarımı da ona sardıktan sonra başımı boynuna gömdüm. "Ben hazırım" derken sesim boğuk çıkmıştı. "Böyle iyi" dedikten sonra motoru çalıştırdı.

 

Eve geldikten sonra hızlıca duşa girmiştim. Saçlarımı da kurutup tarayınca aşağı indim. Ardil salonda oturuyordu. Çaprazına oturunca telefonu bırakıp bana döndü.

"Ne zaman uyuyacaksın?" dediğimde merakla kaşları çatıldı. "Niye?" dediğinde dudaklarımı dişledim. "Anlaşmıştık ya" dediğimde hala anlamamıştı. "Birlikte uyuyacaktık" derken sesim biraz kısık çıkmıştı. Söylediğim şeyle hemen sırıtmaya başladı.

"Haa onu diyorsun" derken hala gülüyordu. "Hee onu diyorum" dedim utanarak.

"Ben onu öylesine söylemiştim ya, yatmak zorunda değiliz" dediğinde kaşlarım havalandı. "Öylesine? İstediğin için değil yani, öylesine?" derken sinir tüm hücrelerime doluşmuştu. "Yani, yatmak zorunda değiliz"

"İyi" diyerek hızla ayağa kalktım ki yanından geçerken bir anda beni kucağına çekmesiyle dizlerinin üzerine düştüm. "Kızdın mı sen?" dedi gülmeye devam ederek. "Ne kızacağım ya? Ben de seninle yatmak istemiyorum zaten. Sen dedin diye şey etmiştim" derken bir yandan da kucağından kalkmaya çalışıyordum ama izin vermiyordu. Üstelik gülmeye de devam ediyordu. Şeytan diyor yapıştır ağzının ortasına bir tane!

 

"Şaka yaptım" dediğinde omuz silktim. "Ciddiyim şaka yaptım" dediğinde "Şakan batsın" dedim sinirle. "Hadi uyuyalım" dedi gülerek. "Aman sen git uyu" dediğimde "Birlikte uyuyacağız. Bugünü güzel bitireceğiz unuttun mu?" dedi. "Seninle uyumasam da güzel biter benim günüm, istemez" dedim huysuz bir şekilde. "Yok yok olmaz. Söz ağızdan bir kere çıkar" diyerek kollarını belimden ve bacaklarımdan geçirerek ayağa kalktı. "Ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla. O sırada yürümeye başlamıştı bile. "Seni yatağa atacağım" dediğinde gülerek omuzuna vurdum. "Bugün sapıklık gününde misin?"

"Motordayken sapık olan sen gibiydin ama, neyse" dedi sırıtarak.

Yanaklarımın kızardığına emindim. "Seni öpmek istemek suç mu?" dediğimde gözlerime baktı.

 

"Değil, herkese suç, ama sana değil" demesiyle gülümsedim.

 

"Bugün bana ne oldu bilmiyorum" diye itiraf ettim. "Benim bu cazibeme daha fazla dayanamadın, olan bu" demesiyle güldüm.

"Cazibe mi? Sende mi?" dedim alayla. "Evet, başka kimde olacak? Görmüyor musun kızım şu tipi?" dediğinde gülmeye başladım. "Aman, tipini sevsinler"

Gülerek "Sevsinler mi?" dediğinde neyi kastettiğini yeni anladım. "Yok yok sevmesinler. Ben severim yeter" dediğimde güldü. "Sen sev de, başkası sevmese de olur"

 

Çoktan odasına gelmiştik. Ayağıyla kapıyı örtüp yatağa ilerledi ve beni yavaşça yatağa yatırdı. "Tişörtümü çıkarsam sorun olur mu?" dediğinde gülümsedim. Sorması hoşuma gidiyordu. "Sorun yok" dememle tişörtünü çıkardı. Bu süre içinde tabi ki onu izliyordum. Allah'ım özene bezene yaratmış maşallah!

 

Onu izlediğimi fark etmesin diye hemen gözlerimi çektim. Işıkları kapattı. Yatağa girip yanıma uzanınca elini yanağının altına koyarak bana döndü. Ben de aynı şekilde ona döndüğümde birbirimize bakmaya başladık. Karanlık olsa bile gözleri çok netti. Sessizliği o bozdu.

"O ş*refsizi unutturmak için seni oraya götürdüm ama sana onu hatırlattım" dedi burukça gülümseyerek. "Hayır, sayende onu zihnimden sildim. Gün boyu düşünmedim bile. Ama izlerini vücudumdan silebilir miyim bilmiyorum" dedim sessizce.

Elini yanağıma koyarak okşamaya başladı. Yaklaştı ve burnu burnuma dokundu. Nefesini hissetmeye başladım. "Onu da sileceğim" dedi kararlı bir şekilde. "Ardil, bir şey isteyeceğim, ama yapmak istemezsen anlarım" dediğimde merakla kaşları çatıldı. Derin bir nefes aldım ve kalbimden geçenleri direk söyledim.

"S*viş benimle, dokun bana. Onun izlerini sil, yerine kendi izlerini bırak" diye fısıldadım. Söylediğim şeye önce şaşırdı, sonra hafifçe gülümsedi. "Emin misin?" dediğinde başımı salladım. Yavaşça dudaklarımızı birleştirdi. Ardından üzerime çıktı.

Yavaş bir şekilde öpüyordu. Acelemiz yoktu.Kendi eşofmanını sıyırdı ve çıkardı. Sadece baksırı kalmıştı ama zaten karanlıktan gözlerinden başka yerini göremiyordum. Elleri tişörtümün uçlarına kayınca dudaklarımızı ayırıp gözlerime baktı, izin istiyordu. Başımı salladığımda tişörtümü çıkarıp kenara fırlattı. Tekrar dudaklarıma yöneldi. Sonra öperek boynuma ilerledi. Elleri de belimde ve karnımda geziniyordu. Sanki onun dokunduğu yerlere kendi dokunuşlarını bırakmak istiyordu. Dudakları öperek göğüslerime, oradan karnıma indi. Karnımın her yerine küçük öpücükler kondurdu. Onun dudaklarının izini silmek istiyordu sanki.

Yavaş bir şekilde hareket ediyordu ve sadece öpüyordu, başka bir şey yoktu. S*vişmiyordu çünkü, onun izlerini siliyordu.

Elleri eşofmanımın ucuna gidince başını kaldırıp bana baktı. Tereddütte kalsam da başımı salladım. Zaten görmüyordu bir şey. Eşofmanımı yavaşça sıyırıp çıkardı. Dudaklarını dizlerime dokundurdu. Öperek yukarı çıktı, baldırımda gezindi. Dudakları dokunduğu yeri yakıyordu resmen. Baldırlarımın üzerine çıkınca çamaşırıma dokunmadan yukarı çıktı ve dudaklarımızı birleştirdi. Öperken elleri de karnım ve bacaklarımda geziniyordu. Onun izlerini tamamen sildi. Nefes nefese kalınca geri çekildim ve alnımı alnına yasladım. Elimi sakallarında gezindirdim.

"Teşekkür ederim, her şey için" diye fısıldadım. "Etme, senin için her şeyi yaparım" dedikten sonra üzerimden kalkıp yere uzandı ve kendi tişörtünü uzattı. "Üşüme gece" dediğinde gülümseyerek aldım ve tişörtünü giydim. Yatağa tekrar uzanınca kolunu açıp bana baktı. Davetine karşılık vererek yaklaştım ve başımı göğüsüne koydum. Kulağım tam kalbinin üzerine denk gelmişti, kalp atışlarını duyuyordum. Onları dinleyerek uykuya daldım.

 

Sabah gözlerimi açtığımda bir çift güzel gözle karşılaştım. "Günaydın" dedi saçlarımla oynayarak. Biraz geri çekilip yüzüne rahatça baktım. "Günaydın, ne zaman uyandın?" dedim saçlarımı düzeltirken. "Yarım saat falan oldu" dediğinde başımı salladım. Yatakta oturur pozisyona geldim. "Kahvaltıdan sonra okula gidelim" dediğinde ona döndüm. "Bugün tutuklanacak" Başta ne dediğini anlamasam da sonra hatırladım. "Dün değil miydi?"

"Dündü, ama ben bizzat görmek istedim. Seninle dışarıda olduğumuz için bugüne ertelenmesini istedim. Sabah bizimkiler okula götürecek. Öğlen de polis gelecek" dediğinde başımı salladım. Sonunda bir beladan kurtuluyordum. Darısı diğer belaların başına.

"Sen gelecek misin?" derken uzanıp saçlarımla oynadı. "Evet, görmek istiyorum" dediğimde başını salladı. "Bir şey soracağım. Sence üvey babam vaz mı geçti?"

"Sanmıyorum, niye?"

"Bilmiyorum, bir süredir etrafta yok. Bir anda böyle çekilmesi normal mi?"

"Açıkçası ben de bir süredir bunu düşünüyorum. Bizimkiler etrafa bakınıyor ama görünmüyor. Gerçekten bir süredir ortalıkta yok ama tamamen çekildiğini sanmıyorum. Seni korkutmak istemiyorum ama belki de bir şey planlıyordur. Sessiz kalıp bir anda karşımıza çıkacaktır" dediğinde sertçe yutkundum. "Bana da öyle geliyor"

"Sen düşünme bunları, ben senin yerine düşünürüm" demesiyle gülümsedim. "Ben kahvaltı hazırlayım, sen de birazdan inersin" diyerek yataktan kalktım. "Tişört yakışmış" demesiyle ona döndüm. Önce ne dediğini anlamasam da aklıma dün geldi. Onun tişörtünü giymiştim. Üzerime bakındığımda baya kısa olduğunu fark ettim. "Benden daha güzel durmuş" demesiyle gülümseyerek banyoya ilerledim. Hızlıca işlerimi halledip aşağı indim ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım.

 

Öğlen olmuştu ve okula gelmiştik. Birazdan polisler gelecekti. Onlar gelmeden önce Cansu ile kısa bir sohbet etmiştik. Tabi ki benim için endişelenmişti ve merak etmişti. Şimdi de dördümüz kantinde oturuyorduk.

"Sonunda kurtuluyoruz yani o pislikten" dedi Cansu. "Evet, daha rahat olursunuz artık" dedi Mert. "Dila sen konuşacak mısın polislerle? İfade isterler mi?" dediğinde Cansu'ya döndüm. "Ben bunu hiç düşünmedim. Soru falan sorarlar değil mi?"

"Hallettim ben onu" deyince Ardil'e döndüm. "Polis tanıdığım gelip sadece senden imza alacak. Senin yerine ifade verdim ben" dediğinde minnettar bir şekilde gülümsedim ona.

"Teşekkür ederim"

 

Siren seslerini duymamızla hepimiz dışarı baktık. Kantindeki herkes merakla dışarı çıkmaya başlamıştı ama biz o pisliğin odasına ilerledik. Kapıda beklemeye başladık. Üç polis gelirken yanlarında bir hoca vardı. Arkalarında da tüm okul. Kapıyı açıp içeri girdiler ve yüzü yara içinde olan pisliğe kelepçe takarak dışarı çıkardılar. Önümüzden geçerken bana döndü ve "Seni bulacağım or*spu, duydun mu beni? Sana bunları ödeteceğim!" derken polislerin onu çekiştirmesiyle sözleri yarıda kaldı. Ardil'in elini elimde hissedince gülümsedim. 'Korkma' diyordu. 'Ben yanındayım'

 

Kalan polis Ardil'e dönerek "Dila Deniz?" dedi. "Benim" dediğimde bana döndü. "Sizden bir imza rica edeceğim" deyip elime bir dosya ve kalem verdi. Ardil'in verdiği ifadeye güvendiğim için hiç okumadan imzaladım ve polise verdim. "Teşekkürler, iyi günler" deyip, Ardil'e de başıyla selam verip okuldan çıktı. Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Ardil'e döndüğümde o da bana döndü. "Kurtulduk" dedim gülümseyerek. Ardından yaklaşıp boynuna sarıldım. "Teşekkür ederim" diye fısıldadım. "Ne demek güzelim"

 

Cansu ve Mert motora atlayıp gidince Ardil'e döndüm. "Ben kafeye gideceğim, Ahmet Bey'le konuşmam lazım. Umarım kovulmamışımdır" Yaklaştı ve tam karşımda durdu. "İşten çıksan mı?" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Bak seni anlıyorum, ayrı ev falan istiyorsun da ne gerek var? Gül gibi yaşayıp gidiyoruz işte" demesiyle gülümsedim. "Olmaz öyle" dedim isteksizce. Uzanıp ellerimi elleri arasına aldı. Neyse ki herkes dersteydi. "Niye ama niye? Aylardır benimle yaşamıyor musun sen? Memnun değil misin? Sırf benden kurtulmak için mi ev istiyorsun, doğruyu söyle" deyince güldüm.

"Hayır tabi ki, seninle yaşamaktan mutluyum. Ama bu ne kadar böyle devam edecek?"

"Sonsuza kadar, ömrümün sonuna kadar" dedi içten bir şekilde.

"Açıkçası bunu ben de istiyorum ama, Ardil yollarımız hiç mi ayrılmayacak? Hiç mi aile kurmak istemeyeceksin?" dediğimde daha da dibime girdi. Bir yandan da ellerimi sıkıca tutuyordu.

"Yollarımız falan ayrılmayacak. Aile falan kurmayacağım ben. Benim ailem sensin Dila. Eğer ileride istersen seninle aile kuracağım, istemezsen de böyle devam edeceğim başkası falan olmayacak" demesiyle şaşkınlıkla karışık heyecanla baktım ona. Bunu demesiyle zaten hızlı atan kalbim ışık hızına geçti.

"Yine de kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerek"

"Hayır öyle bir şey gerekmiyor. Ya yaşa benimle, yediğin önünde yemediğin arkanda olur. Ne istersen alırım ya, ne ihtiyacın var hallederim ben"

"İşte ben bunu istemiyorum Ardil. Kendi ihtiyaçlarımı alabilmek istiyorum. Canım bir şey istediğinde senden para istemek istemiyorum. İlaçlarımı bile sen alıyorsun." Sesli bir nefes verdi.

"Haklısın, bunu istemeni anlıyorum ama çalışmanı da istemiyorum. Ya ben görmüyor muyum köpek gibi yorulduğunu? Eve gelince direkt uyuyorsun Dila. Ders bile çalışamıyorsun. Seninle vakit geçirmek istiyorum, bizimkilerle birlikte de takılmak istiyorum ama zaten yorgun olduğun için zorlayamıyorum. Aklım sende kalıyor sürekli, özlüyorum da zaten habire. Sen de beni anla be güzelim ya"

 

Söyledikleriyle kalbim tekledi. Hayran bir şekilde baktım gözlerine. Böyle şeyler söyleyince ona daha da bağlanıyordum. Dayanamayıp kollarımı boynuna doladım ve sıkıca sarıldım ona. Geri çekildiğimde ellerimi boynundan çekmedim, o da belimden çekmedi zaten.

"Ne yapacağız o zaman? İkimizin de haklı sebepleri var" derken bir yandan da ensesindeki saçları okşuyordum. "Buldum, ben de çalışacağım" demesiyle gözlerim kocaman oldu. "Anlamadım?"

"Ben de çalışacağım, hem hep yanında olurum. Aklım da sende kalmaz." demesiyle şaşkınca gülümsedim. "Sen ciddi misin? Zengin olduğun halde çalışacak mısın?"

"Evet, hem zaten baba parası yemekten sıkıldım. " demesiyle gülümsedim. "Tamam gidip kafeye konuşalım o zaman" deyince "Cık" dedi. "Orada çalışmayacağız"

"Nerede?"

"Bizim çeteden birinin babasının bir kafesi var. O da arada orada çalışıyor. Hem benim bildiğim yer, orada çalışırız"

"Kabul ederler mi ?"

"Ederler ederler, sen bugün ara oradan çık." dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Bir anda belimdeki eli sıkılaştı ve beni kendine yapıştırdı. "O kadar iş ayarladım, ödül olarak öp bari" dedi yüzüme yaklaşarak. Ona daha da yaklaştım, dudaklarımız arasında milimler kaldı.

"Alt tarafı iş, ödüle gerek var mı?" dedim sessizce. "Var var, çok büyük bir ödüle gerek var hem de" derken eli belimden kalçama inmişti. "Okuldayız" diye fısıldadım ama "Umurumda değil" demesiyle dayanamayıp dudaklarımızı birleştirdim. Eli kalçamdan beni kendine bastırırken dudakları dudaklarımı kavuruyordu. Onu her öptüğümde sanki ilkmiş gibi heyecanlanıyordum. Hiçbir zaman da dudaklarının tadına doyamıyordum.

Nefes nefese kalınca dudaklarımızı ayırdım. "Çok güzel bir ödüldü ama fazlası olabilirdi sanki" deyince ensesindeki elimle hafifçe vurdum. "Bununla idare et."

"Neyse, buna şükür" derken ellerini kalçamdan çekti. Biraz geri çekildim. "Kafeyle görüşmeye gidecek miyiz?" dedim. "Görüşmeye gerek yok, arar hallederim ben. Eve gidelim, dinlenelim" deyince başımı salladım. Ardından motora binip yola çıktık.

 

Bugün derslere girmediğimiz için saat daha erkendi. Birlikte salonda oturuyorduk ama telefonlarımızla ilgileniyorduk. Birlikte vakit geçirmekten kastı buydu herhalde.

Sıkıntıdan telefonumu öylesine karıştırmaya başladım. Galeriye girdim, resimleri düzenledim, saate baktım, tarihi bile kontrol ettim. Bir dakika , bir dakika! Gördüğüm şeyden emin olmak için tarihe bir daha baktım. Yok artık! Yarın Cansu'nun doğum günüydü. Ama doğru mu hatırlıyordum tarihi? Emin olmak için Mert'e yazdım, anında mesajıma cevap verdi. Böyle insanları seviyordum, bazıları saatlerce bekletiyor. Sanki dünyayı kurtarıyorlar.

Neyse. Yarın Cansu'nun doğum günü. Kutlamamız lazım, hazırlık yapmam lazım. Belki Mert bir plan yapmıştır diye ona sormaya karar verdim. Mutfağa gittim ve onu aradım.

 

"Efendim Dila?"

"Mert, yarın için bir plan yaptın mı?"

"Aslında hayır, kendi aramızda kutlarız diye düşündüm" demesiyle kaşlarım çatıldı.

"Niye?"

"Sanırım ailesiyle ilgili bir problemmiş. Böyle doğum günlerini abartılı kutlamıyormuş, ben de onu üzmemek için kendi aramızda kutlarız diye düşündüm."

"İyi düşünmüşsün. Tamam o zaman, yarın akşam buraya gelirsiniz kutlarız. Pasta falan alma ama, ben yapacağım pastayı"

"Tamam çok iyi olur. Yarın haberleşiriz o zaman"

"Tamam görüşürüz"

 

Telefonu kapatıp arkamı döndüğümde Ardil'i görmemle korkuyla sıçradım. "Aklımı aldın ya, ne yapıyorsun?" dedim elimi kalbime götürerek. "Kiminle konuşuyordun?" dedi merakla. "Mert'le. Yarın Cansu'nun doğum günü, onun için aradım, kutlayacağız"

"Üçünüz mü?" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Üçünüz mü derken? Biz dört kişiyiz"

"Ne bileyim bana söylemeden Mert'le plan yapınca" demesiyle kaşlarım daha da çatıldı. "Daha şimdi hatırladım doğum günü olduğunu. Emin olmak için de Mert'i aradım. Önce sana mı sormam gerekiyordu?"

"Haber verebilirdin"

"Daha yeni haberim oldu benim de Ardil. Mert'ten falan kıskanmış olamazsın beni değil mi? Başka bir sebebi mi var bu çıkışının?" Sinirlenmeye başlıyordum. "Başka sebebi yok. Bir anda mutfağa gelince, telefonla konuşunca, bilmiyorum merak ettim"

"Tek sorun merak değil çünkü Mert olduğunu söylediğimde de aynı şekilde devam ettin"

Sesli bir nefes verdi.

"Tamam kıskandım biraz. Bana söylemeden direk Mert'i arayınca" demesiyle kaşlarım havaya kalktı. "Sen ciddi misin?"

"Ciddiyim, olamaz mı kızım kıskanıyoruz işte" deyince ona yaklaştım ve hemen önünde durdum. Tabi kafamı kaldırmam gerekmişti. "Ardil beni kıskanman gereken son kişi bile değil Mert. Bana resmen abilik yapıyor, onun yanında gerçekten abim varmış gibi hissediyorum. Hem sen bu konuda ona güvenmiyor musun?"

"Sorun ona güvenmemem değil, güvenmesem yanına yaklaştırmam zaten. Sadece ona bazen sarılınca falan rahatsız oluyorum" deyince şaşkınlığım arttı.

"Sen ciddisin? Ardil bu kadarı fazla. Sen kardeşim dediğin birinden bile kıskanıyorsan bu gerçekten fazla. Biz bu şekilde ilerleyemeyiz haberin olsun" derken sonunda şakaya vurmuştum. "Öz abin olsa ondan da kıskanırdım. Seven adam kıskanır kızım. " deyince gülümsedim.

"Ha seviyorsun yani?" Başını biraz daha eğerek aramızda ki mesafeyi azalttı.

Derin bir iç çekerek "Hem de deliler gibi" dedi.

Duyduğum şeyle gülümsemem arttı. Utanarak gözlerimi kaçırdığımda biraz daha eğildi bana doğru. "Utanınca da çok güzel oluyorsun var ya, kızarıyorsun falan. Kızım her halinle mükemmelsin ya deli ediyorsun beni"

Söyledikleriyle kalbim ışık hızına geçti. Olum yavaş, kalp var bende.

Dayanamayıp yanağına öpücük kondurdum ve arkamı döndüm ama kolumdan tutarak beni kendine çekti. "O kadar şey söyledim, karşılığı sadece bu mu?"

"Onları öpücük için mi söylemiştin?"

"Hayır ama öpsen de fena olmazdı yani"

"Malesef canım acelem var" deyip arkamı döndüm ve malzemeleri çıkarmaya başladım. "Ne işin var?"

"Pasta yapacağım" derken dolaptan da çileği çıkarıyordum. "Yarın için mi? E yavrum alırdık niye zahmet ediyorsun?" demesiyle bir anda ona döndüm. Yavrum mu dedi az önce? Ben eminim, bu sözün ayrı bir etkisi var. Bunu her söylediğinde eriyip bitiyordum resmen.

"Ben yapmak istedim" deyip malzemeleri aramaya devam ettim. "Sen yapabiliyor musun ki?"

"Tabi ki"

"Zehirlenmeyelim?" deyince ters ters baktım ona. "Tamam tamam şaka yaptım"

"Komik değildi" diyerek işime döndüm.

"Komiklik görecelidir bir kere. Bana göre komik olan şey sana göre komik olmayabilir ya da sana göre komik olan şey bana göre komik olmayabilir ya da başkasına göre komik olan şey ikimize göre de komik olmayabilir" demesiyle şaşkınca ona döndüm.

"Tamam saçmaladım" diyerek sustu ve yanıma geldi. "Yardım edeyim mi sana?" deyince ona döndüm. "Ciddi misin?"

"Evet, nereden başlıyoruz?" deyince gülümsedim. "Sen çilekleri yıka, ben de malzemeleri katayım" dediğimde "Hemen" diyerek dediğimi yapmaya başladı. Ben de malzemeleri katıp karıştırmaya başladım. "Yaptım" dediğinde "Tamam, şuna biraz un katar mısın?" dememle unu aldı ve gerekli miktarda kattı. Tamamlandığında pasta kalıbına döktüm ve donması için buzdolabına koydum. O sırada Ardil ile birlikte çilekleri doğramaya başladık.

"Biraz daha küçük yap" dedim itiraz ederek. "Gayet iyi"

"Ardil!" diye uyardım ama tabi ki kendi bildiği gibi yapmaya devam etti. Bir anda parmağımı kesmemle inledim. "Ne oldu?" dedi Ardil telaşla. "Parmağımı kestim ya bir şey yok" dediğimde bana döndü ve elimi eline aldı. "Kızım nasıl becerdin ya?" dedikten sonra eğildi ve parmağımdaki kanı em*eye başladı. Ben karışık duygularla onu izlerken o kanı emiyordu. Şu an aşırı derecede onu öpmek istemem normal mi? Gerçi çekilince içimde ki dürtüye uydum ve baş parmağımı uzatıp dudağında kalan kanı sildim. "Kan bulaşmış" dedim ve aynı parmağımı dudaklarıma götürdüm. Yutkunduğunda gülümsedim. "Neyse" dediğimde o da irkildi ve kendine geldi.

"Bekle yara bandı getireyim" diyerek gitti ve bir dakika sonra geldi. Çok dikkatli şekilde yara bandını sardı. "Tamam sen geç ben doğrarım" dediğinde itiraz ettim. "Ardil doğrayamıyorsun" dediğimde "Aşk olsun" dedi sahte bir alınganlıkla. "Tamam güzel doğra o zaman" deyip kenara çekildim ve onu izlemeye başladım. Güzel elleriyle çilekleri doğrayıp bana döndü. "Bitti mi?"

"Krem şanti yapacağız" diyerek bir kap çıkardım. "Tamam ben yaparım" dediğinde "Sakat değilim Ardil" dedim ama dinlemedi. "Güzelim şuraya otur" diyerek belimden tuttu ve bir anda yanındaki tezgaha oturttu. "Sen bana söyle ben hallederim" deyince gülümsedim. "Tamam" diyerek malzemeleri söyledim. Katıp karıştırmaya başladığında yanında onu izliyordum. Tezgaha oturduğum için ondan biraz yüksekteydim ama aramızda az mesafe vardı. Karıştırırken etrafa sıçratmasıyla söylendim. "Her yere sıçrıyor"

"Tamam bitti zaten" deyip bana döndüğünde ben tezgaha bakıyordum. "Batırdın her yeri" dememle gözlerini devirdi. "Eline de bulaşmış" dedim eline bakarken. "Söylenip durma, sen de batmışsın" deyip elindeki krem şantiyi yanağıma sürdü. "Ardil!" dedim gülerek. Elimi uzatıp yanağımı sileceğim sırada elimi havada yakaladı. Bacaklarımın arasına girerek daha da yaklaştı bana. "Ben alıyım" dedi elimi bırakırken. Ama söylemesi soru şeklindeydi.

Saatlerdir içimde olan şeye yenildim ve hafifçe başımı salladım. Yavaşça yaklaştı ve dudaklarını bulaşan yere dokundurdu. Dilini orada hissettiğimde gözlerim kapandı. Az sonra geri çekilip gözlerime baktı. "Geçti mi?" dedim sessizce. "Cık, burada da var" diyerek elini burnuma sürdü. Güldüğümde yaklaştı ve burnumu diliyle temizledi. Azıcık geri çekilirken elini çeneme de sürdü. "Ne kadar pasaklısın sen" diyerek dudaklarını çeneme dokundurdu ve aynı işlemi oraya da uyguladı. Geri çekildikten sonra elini boynuma sürttü. Bana baktığında gülümsememle boynuma ilerledi ve yaladı. Ardından em*eye başladı. Bacaklarımı beline doladım onu daha da kendime çektim. Dudakları boynumda aynı yeri em*di, hiç durmadan, nefes dahi almadan. Gözlerim kayıyordu, kalbim çıkacak gibiydi. Bir şey yapmadığım halde nefes nefese kalmıştım.

Boynumun morardığına emindim ama umurumda değildi. Geri çekilip alnını alnıma yasladı. Elini dudaklarıma sürdüğünde krem şanti bulaştı. "Son olarak burada da kalmış" dedi gözlerime bakarak. "Almayacak mısın?" dedim fısıldayarak. "Alayım mı?"

"Al bence, pis kalmayı sevmem" dediğimde gülümseyerek yaklaştı ve dudaklarımızı birleştirdi. Öpmeden önce dudaklarımı resmen yalamaya başladı. Az sonra geri çekildi. "Geçti mi?" dedim sessizce. "Bilmem"

"Bence geçmemiştir" dememle gülerek tekrar dudaklarımızı birleştirdi ve öp*şmeye başladık. Bacaklarımla onu çekebildiğim kadar kendime çektim. Temiz elini tişörtümden içeri sokarak belimde gezdirdi. Ben de ensesinden tutarak yüzünü daha da kendime çekiyordum. Nefes nefese kalınca geri çekildiğimizde alnını alnıma yasladı. "Çok güzeldi krem şanti, teninle de birleşince inanılmaz oldu" deyince gülümsedim. "İleride başka şeyleri de teninde deneriz artık" demesiyle gülerek hafifçe omuzuna vardım.

"Pis sapık seni, işimiz daha bitmedi" dediğimde gülerek geri çekildi.

Pastayı çıkardık ve krem şantiyi üzerine sürdük. Ardından çilek ve süslerle birlikte süsledik. Çok güzel olmuştu pasta. "Çok güzel oldu, eline sağlık" dedim ona dönerek. "Elimize sağlık. Bu arada elin nasıl oldu?"

"Ne eli?"

"Kesildi ya parmağın, acımıyor demi?" demesiyle gülümsedim. "Küçük bir kesik"

"Olsun, senin canını yakmasında" deyince uzun uzun baktım gözlerine. Çok güzeldi be gözleri. Hayran olunmayacak gibi değil...

 

"Ben yatıyorum" diyerek ayaklandığımda o da benimle birlikte kalktı. "Ben de yatayım" demesiyle birlikte merdivenleri çıktık. Odalarımızın önüne gelince ona döndüm.

"Bence sabah iki yatak toplamak zorunda kalmayalım. Gel tek yatakta sıkışırız" demesiyle gülerek gözlerimi devirdim. "İyi geceler Ardil" diyerek odama girdim. Her ne kadar onunla uyumak istesem de bazen ileri gittiğimizi düşünüyordum. Sadece arkadaş değildik, bunu kabul ediyorum. Ona karşı hislerim olduğunu da kabul ediyorum ama aramızda ki şey ne bilmiyorum. Ve ona gerçekten aşık olduğumdan emin olmadığım sürece arkadaş devam etmeliyiz. Yani ara sıra yakınlaşmalarımız olsa da bazen kendimizi frenlememiz gerekiyor. Her ne kadar istemesem de olması gereken bu.

 

Üzerimi değiştirip hemen yanımdaki lambayı kapattım ve yatağa uzandım. Pencere tarafına döndüğümde sadece tül perdenin örtülü olduğunu gördüm. Milletin beni seyretmesini istemezdim. Bu yüzden yatakta doğruldum ve perdeyi çekmeye başladım ama gördüğüm şeyle duraksadım. Kapüşonlu ve şapkalı biri sokak lambasının altında duruyordu. Elleri cebindeydi ve gözleri tam olarak buradaydı. Direkt bana bakıyordu. Biraz daha dikkatli baktığımda bunun o olduğunu fark ettim. Ardil'in dediği gibi bırakmamıştı peşimi. Yine gelmişti buraya. Tam gözlerimin içine bakıyordu, emindim. Kısa bir süre sonra yine buradaydı üvey babam.

 

 

Bölüm : 07.06.2025 18:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...