
Üvey babam.
Korkuyla bağıracağım sırada eliyle ağzımı kapattı. Diğer elinin işaret parmağı ile sus işareti yaptı. Şu an şoktaydım ve direnemiyordum bile. Korkudan ölmek üzereydim. Gözlerim dolmuştu anında.
"Özledin mi beni?" diye fısıldayarak saçlarıma dokundu. Bana dokunuşuyla kendime geldim ve elini itmeye çalıştım ama diğer eliyle ellerimi yakalamıştı. Yatakta direnmeye çalışıyordum ama beceremiyordum. Titremeye başlamıştım. Kriz yok, lütfen kriz yok. Sakin ol Dila, sakin ol. Ardil gelir şimdi. Kendimi sakinleştirirken bir yandan da onun dokunuşlarını engellemeye çalışıyordum.
"Benden kurtulduğunu mu sandın?" dedi dişlerini sıkarak. "Senin için geldim Dila, hep de geleceğim. Gittiğin her yerde olacağım. Sonunda sana sahip olacağım. Buna engel olamayacaksın."
Ellerini bacaklarıma indirdiği sırada içeriden bir ses gelmesiyle hızla ayağa kalktı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan pencereden çıkıp gitmişti bile. Korkudan ağzımı açamıyordum. Lambayı açmak için uzandığımda yanlışlıkla bardağı düşürdüm ve kırıldı. Ardından lambayı açtım. O sırada kapı açıldı ve Ardil girdi içeri. "Ne oldu?" diyerek endişeyle yanıma geldi. Camlara basmamaya çalışarak yatağıma oturdu. "İyi misin?" dedi. Ağladığımı yeni fark ediyordum. "Güzelim ne oldu söyle bana? Kabus falan mı gördün?" dediğinde başımı iki yana salladım ama ağzımı açamadım. Açık olan pencereyi fark ettiğinde şüpheyle bana döndü. "Bir şey mi oldu?" dedi ama ne olduğunu anlamıştı.
"O geldi" derken sesim fazla kısık çıkmıştı. Hızla uzanıp pencereyi kapattı. Kapatmadan önce aşağı baksa da muhtemelen bir şey göremedi. Tekrar karşıma oturup elimi tuttu.
"İyi misin sen? Bir şey oldu mu? Bir şey yaptı mı sana? Dila konuş güzelim lütfen" dediğinde derin bir nefes aldım. Sorun yok Dila, Ardil yanında. Ardil yanında.
"Ben, bana dokunuyordu. Onu hissedince uyandım" dediğimde kısa bir anlığına gözlerini yumdu. "Ağzımı kapattı konuşamadım. Senin sesini duyunca gitti" diyerek açıkladığımda sesli bir nefes verdi. Yüzümü elleri arasına aldı ve yaklaştı bana. "İyisin değil mi?" dediğinde başımı salladım. Parmak uçlarıyla ıslak yanaklarımı sildi. "Gel benim odama gidelim" diyerek camlara basmadan ayağa kalktı ve elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım ve birlikte odasına ilerledik. Odasına girince kapıyı kilitledi, sonra pencereyi. Sonra da telefondan birilerine mesaj attı.
"Buraya gelemez tamam mı?" dediğinde başımı salladım. Yatağa yaklaştığımızda bana döndü. "Yastığını almayı unuttuk. Bekle alıp geleyim" dediğinde elini tutarak durdurdum onu. "Alma, sığmaz mıyız bir yastığa?" dedim sessizce. "Sığarız güzelim" diyerek yatağa girdi. Yastığın bir ucuna yaklaşıp bana yer açtı. Ben de ışığı kapatıp yanına yattım ve başımı yanına koydum. İkimiz de birbirimize dönmüştük, sessizce gözlerimize bakıyorduk. Yastığın fazla ucunda olduğunu fark edince "Yaklaş biraz" diye fısıldadım. "Ne?"
"Yaklaş biraz, yastığa düzgün yatamamışsın"
"Sorun değil, sen rahat yat" dediğinde hafiften tebessüm ettim. "Sana ne kadar yakın olursam o kadar rahat olurum".
Ettiğim itirafa önce şaşırdı, sonra gülümsedi ve bana yaklaştı. Ben de biraz ona doğru kaydım. Burnum burnuna dokunduğunda durdum. Ilık nefesi yüzümü yakıyordu. "İyi misin gerçekten?" dedi. Üzgündü, onun eve girmesini kendi suçu olarak görüyordu. "Sen yanımdasın niye iyi olmayayım?" dediğimde güldü. "Bir şey yaptı mı sana?" dedi yanağımı okşarken. "Hayır sadece" deyip bekledim. "Önemli bir şey yapmadı" dedim ama anlamıştı dokunduğunu. "Özür dilerim" diye fısıldadı. "Dileme, senin suçun değil".
"Benim suçum. Daha dikkatli olmam gerekiyordu, benim evime girdi"
"Ardil bu konuda kendini suçlama lütfen " dediğimde isteksizce başını salladı.
"Bana artık birlikte yatalım mı diye sorma" dediğimde "Niye?" dedi kaşlarını çatarak. "Bunu her sorduğunda başıma bir şey geliyor ve yanına gelmek zorunda kalıyorum" dedim alayla. "O zaman bundan sonra sorduğumda direkt kabul et, zaten yanımda olduğun için başına bir şey gelmez " dediğinde güldüm. "Bakarız " dediğimde o da uzatmadı.
"Yarın okula gitmek istemiyorum " dedim. "Tamam, gitmeyiz"
"Sen git, geri kalma"
"Zaten dersler önemli değil. İki gün kaldı dönem sonuna" dediğinde başımı salladım. "İş ne oldu?"
"Yarın başlayacaktık ama istemezsen sonra başlarız" dedi. "Yarın olmasın, birlikte vakit geçirmek istiyorum " derken elimi yanağına koymuştum. "Ne yaparız mesela?" dedi çapkınca sırıtarak. "O aklından geçen şey kesinlikle değil pis sapık" dediğimde güldü. "Bilmiyorum, bara gidelim mi?" dediğimde kaşlarını çattı. "Sen çok sevmezsin ki"
"Evet ama gitmek istiyorum. Müzik, içki falan kafamız dağılır"
"İçki falan derken? İçecek misin?" dedi şaşkınlıkla. "Bilmem, tadına bakarım belki"
"Sen gerçekten iyi misin?" dedi merakla. "İyiyim, neden bilmiyorum ama bar fikri şimdi geldi aklıma. Canım içmek istedi, belki de şeyden kaynaklı" dediğimde başını salladı. Özel günüm olduğu için böyle şeylere biraz daha yatkın oluyordum.
"Tamam akşam gideriz. Akşama kadar ne yapacağız?" dedi. "Bana motor sürmeyi öğretirsin" dediğimde güldü. "Bunu geçen sene de istemiştin"
"Evet ve sen geçen sene beni oyalamıştın. Yarın bu olmayacak" dediğimde onayladı. "Öğretirim tabi"
"Önüne de atarsın"
"Önüme de atarım"
"Dondurma yemeye de gideriz"
"Ona da gideriz" Aklıma dondurma deyince en son dondurma yediğimiz an geldi. Lunapark, sonra dudağında dondurma kalmış bahanesiyle yaptığımız... Neden aklıma geldin ki şimdi?
"O gün mü aklıma geldi?" dedi Ardil gülerek. "Evet" dedim gözlerimi kaçırarak. Sanırım aynı şeyi düşünmüştük.
"Yarın istediğin her şeyi yaparız güzelim. Spor salonuma da götürürüm seni" dediğinde sevinçle gülümsedim. "Gerçekten mi?" "Gerçekten "
"Tamam, yarın beraberiz yani?" dedim gülümseyerek. "Sadece yarın değil, hep beraberiz. Bir gün seni bırakacağımı falan mı sanıyorsun?" dediğinde gülümsedim. "Sen beni bıraksan da ben senden ayrılamam heralde" diye fısıldadım.
Bakışları daha anlamlı bakmaya başladı. Elini uzatıp saçlarımla oynamaya başladı. "Böyle konuşunca seni öpesim geliyor " dedi sessizce. "Sadece böyle konuşunca mı?" dediğimde güldü. "Nefes aldığım her saniye nefesimin nefesine karışmasını istiyorum " dediğinde gülümsedim. "Aynı şeyi düşünmemiz ne güzel" diye fısıldadım ve dudaklarına yumuşak bir öpücük bıraktım. "Uykum geldi" derken gözlerim kapanmaya başladı. "Uyu güzelim "
"Sen de uyu, o adamı falan bekleme sakın, uyu güzelce " dedim sessizce. "Nasıl güzelce uyuyabilirim ki?" dedi sıkıntıyla.
"Ben yanındayım, dünyanın en güzel uykusuna yatman gerekiyor, senin dediğine bak" dediğimde güldü.
"Haklısın, yanımdasın, bu fırsatı kaçırmamam lazım." dediğinde ona biraz daha yaklaştım. Dudaklarım dudaklarına hafiften dokunduğunda durdum. "İyi geceler" derken dudaklarım dudaklarına çarpmıştı.
"Sana da iyi geceler güzelim. Ama sayende en iyi geceler zaten benim"
Yüzüme kondurulan öpücükler ile gözlerimi yavaşça açtım. Ardil yandan uzanmış yüzümün her tarafına öpücükler konduruyordu. Dudağım hariç. Bana sormadan fazla dokunmuyordu bana ve bu huyu hoşuma gidiyordu.
"Sonunda uyuyan güzel uyandı" dediğinde gülümsedim. "Uyuyan güzel mi? Şu halimin berbat olduğuna yemin edebilirim " dedim mızmızlanarak.
"Ben de senin her halinin mükemmel olduğuna yemin edebilirim" dediğinde gülümsedim.
"Biraz daha uyumak istiyorum " dedim dudaklarımı büzerek. Bakışları bir an dudaklarıma inse de fazla oyalanmadı. "Spor yapacağız daha. Erken kalkmamız lazım" dediğinde ofladım. Bunu yaparken nefesim yüzüne çarpmış olacak ki gözlerini kırpıştırdı. Gözlerimi kapattığımda gözlerimin üzerini öptü. "Kalk yoksa sana başka şeyler de yaparım" dediğinde gözlerim hala kapalıydı. "Ne yaparsan yap" dedim sessizce. "Ne yaparsam mı?" dediğinde sadece "Hı hı" dedim. Ardından nefesini yüzümde daha net hissetmeye başladım. Hadi ama, böyle olursa uyuyamam.
Bir anda dilini dudaklarımda hissetmemle gözlerim açıldı. Hem de çok net açıldı. Gözlerimin içine bakıyordu. Dili ile dudaklarımı ayırdı. Öpmüyordu, dudakları dudaklarıma değmiyordu bile. Dili ile dudaklarımı ıslatıyordu. Bundan iğrenmem gerekmez miydi? Peki ben neden bundan haz alıyordum?
Derin bir iç çektiğimde Ardil gülümseyerek dilini çekti ama uzanıp alt dudağını dişlerim arasına aldım ve çekiştirdim. "Devam et" diye fısıldadığımda sırıtarak tekrar yaklaştı ve dilini dudaklarımda gezdirdi. Ardından alt dudağımı dudakları arasına alarak em*di. Ben kıpırdamıyordum, karşılık vermiyordum. Yapmak istediği şeyin tadını çıkarıyordum sadece. "Dilini uzat" diye fısıldadığında emrine uydum ve dilimi uzattım. Dilimi ağzına alarak em*eye başladı. Ardından dişlerini geçirdiğinde sertçe inledim. Eli, bacaklarıma indi ve sıkmaya başladı. Diğeri tişörtün içinden belime dokunuyordu. Dilimi bırakıp dilini üst dudağımda gezdirdi. Ardından alt dudağıma aynı şeyi yaptı. Alt dudağımı dişlerini arasına alarak sertçe çekiştirdi. Acıyla ve hazla karışık inledim. Dilini son kez alt dudağımda gezdirdiğinde gözlerimi araladım ve gözleriyle göz göze geldim.
"Sabah sabah amacın beni deli etmek mi?" diye fısıldadım ve uzanıp dudaklarına derin bir öpücük kondurdum. "Asıl sen bu güzellikle beni her gün deli ediyorsun" dediğinde gülümsedim.
"Neyse uykum açıldı, kalkabiliriz" dediğimde gülerek üzerimden kalktı ve kenardaki tişörtünü üzerine geçirdi. Bunu yaparken kol kasları oynamıştı ve bu görüntü muazzam güzellikteydi. "Beni izlemen bittiyse aşağı iniyorum" diye sırıtarak odadan çıktı.
Kahvaltıdan sonra bulaşığı toplayıp yanına gittim. "Hadi gidelim" dediğimde üzerimi inceledi. "Bununla rahat yapamazsın. Spor için başka bir şeyin varsa onu giy" dediğinde başımı sallayarak yukarı çıktım.
Aynadan kendime baktığımda dudaklarımı dişledim. Bu, bana göre fazla dar ve açıktı. Üzerimde siyah yarım atlet, altımda ise kalçamın biraz aşağısında biten siyah dar bir tayt vardı. Saçlarımı da at kuyruğu yapıp aşağı indim.
"Hadi gi-" derken beni görünce sözünün devamını getiremedi. Baştan aşağı defalarca kez süzdü beni. Beğenmişti sanırm. Sertçe yutkunduğunda gülümsedim. Sabah onun dediği gibi "Beni izlemen bittiyse gidelim" diyerek sırıttığımda gözlerini benden zar zor ayırarak yürümeye başladı. Ben de peşinden ilerledim.
Dışarı çıkınca evin bahçe kısmına yöneldi ve kömürlüğe ilerledi. "Burası kömürlük değil mi?" dediğimde "Evet" diyerek başını salladı. "Ne işimiz var o zaman burada?". Soruma cevap vermeyerek biraz daha ilerledi ve köşedeki dolabı çekti. Arkasında bir kapı vardı. Kapıyı açıp bana döndü. "Yok artık" diyerek önden içeri girdim. Merdivenleri indiğimde buranın kocaman olduğunu fark ettim. Burası gerçekten spor salonuydu sanırım. "Burası senin mi?" dedim hayranlıkla. "Çok güzel"
"Burayı ben yaptım, önceden boştu" diyerek koşu aletine yürüdü. Etrafı inceleyerek arkasından gittim. Burada her türlü alet vardı.
Koşu bandının yanına gelince bana döndü. İki tane vardı. "Koşudan başlayalım" dediğinde haşımı sallayarak üzerine çıktım. Ardil ayarlarını yapınca diğerinin üzerine çıktı. Önce yürüyüş, sonra koşuyla devam ettik. Ben tabi ki Ardil'den neredeyse 15 dakika önce bırakmıştım. Bu süre zarfında da tabi ki onu izlemiştim. Ardından diğer aletleri yaptık. Sonra barfikse geldik.
"Ben bunu yapamam ki, kollarım o kadar güçlü değil" dedim. "Hemen korktun mu?" dediğinde gözleirmi devirdim. "Hayır tabi ki, ama gerçekten yapamam" dediğimde bir süre düşündü. "Tamam şöyle yapacağız" diyerek bana yaklaştı. "Çık kucağıma" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Oha" dememle güldü. "Barfiks çekeceğiz işte" dediğinde
"Kucağında mı?!" dedim. Hala gülüyordu.
"Ya evet, sen kendini bana bırak" dediğinde derin bir nefes aldım. Açıkçası biraz heyecan yapmıştım. "Ne yapacağım?" dediğimde konuşmama izin vermeden belimden tutarak beni havaya kaldırdı. Refleks olarak bacaklarımı beline doladığımda ellerimle boynuna tutundum. "Tamam, sıkı tutun" dediğinde sıkıca tutundum boynuna. Hafiften zıplayarak barfiks çubuğuna tutundu. "Ellerini boynumdan çek ve çubuğa tutun" dediğinde aynı şeyi yaptım. "Bacaklarını ayırma, sıkıca sar" dediğinde bacaklarımı beline daha sıkı doladım. Resmen yapışmıştık. Bu sertçe yutkunmama sebep oldu. Ardil bunu fark edip güldüğünde gözlerimi kaçırdım.
"Tamam başlıyoruz aynı anda" dediğinde başımı salladım. Kendimi yuları çektiğimde o da aynı şeyi yaptı, demirin üzerinden yüzlerimiz yakınlaştı, ardından geri indik. Kolay oluyordu çünkü benim ağırlığımın yarısını Ardil kaldırıyordu. Bir süre bu şekilde sessizce devam ettik. Bu süreçte onu öpmemek için tabi ki zor durmuştum.
Nefes nefese kalınca daha fazla yukarı kalkamadım. "Ne oldu?" dedi Ardil. "Yoruldum ve ellerim kayıyor" derken zor tutunuyordum. "Tamam, bırak demiri bana sarıl" dediğinde demiri bırakarak kollarımı boynuna doladım. Koala gibi sarılmıştım çocuğa.
"Başını boynuma göm, kaldırma demire çarparsın" dediğinde başımı boynuna gömdüm. "Biraz da böyle devam edelim bakalım" diyerek yapmaya devam etti. Yukarı kalkıp indiğimizi hissediyordum. Ardil'in kokusunu dolu dolu içine çektim. Bacaklarımı beline daha sıkı doladım. Şu an aşırı iyiydi pozisyonumuz.
Dayanamayıp boynuna küçük bir öpücük kondurduğumda "S*ktir! Dila!" dedi nefes nefese. "İşimi zorlaştırıyorsun" dediğinde güldüm.
"Öpmeyim mi yani?" derken boynunda olduğum için sesim boğuk çıkmıştı. "Öp, ama eğer öpeceksen aşağı iniyim daha kolay halledelim işimizi" dediğinde heyecandan kalbim hızlandı. "Eğer devamı gelmeyecekse zorlaştırma işimi" dediğinde "Tamam" dedim. Tekrar yukarı aşağı hareket etmeye başladık. Elimle ensesinde ki saçları okşamaya başladığında yine durdu.
"Dila, yalnız seninkine gösterip elletmemek deniyor" dediğinde gülerek başımı kaldırdım.
"Elim kolum rahat durmuyor ne yapıyım?" dediğimde gülerek başını iki yana salladı. Bir anda bir elini bırakınca düşecek gibi olduğumuz için beline daha sıkı sarılarak yüzüne yaklaştım ve gözlerimi sımsıkı yumdum. Bir eli belimi sıkıca sardığında "Şşt" dedi. Gözlerimi açtığımda fazla yakın olduğumuzu fark ettim. "Sence ben senin düşmene izin verir miyim?" derken belimin çıplak yerlerini okşuyordu. "Cık, vermezsin" dediğimde gülümsedi. "Vermem tabi"
Bir eliyle hala demirden tutunuyordu. Belimde ki eli bacaklarıma indi. Baldırımı sıktığında derin bir iç çekerek ona daha da yaklaştım. Aramızda mesafe yok denecek kadar azdı. Bacağımdan kalçama çıktı eli. Tayt çok ince olduğu için elini fazlasıyla hissediyordum. Kalçamı sıkarak beni kendine bastırdığında sesim çıkmasın diye dudaklarımı dişledim. Aynı şeyi yapmaya devam ediyordu. Dudaklarımı dişlediğim için sesim boğukça çıkıyordu ve inliyordum. Gözlerimin içine bakarak kalçamı sıkmaya devam etti. Her defasında inliyordum ve Ardil'in bakışları değişiyordu.
"Ardil" diye fısıldadım ama bu dur demek değildi, sesimde resmen arzu vardı. O da bunu fark etmişti. Nefeslerim hızlandı. İnlemelerim arttı. Elini belime çıkarıp taytın girişinde durdu. Ardından elini yavaşça içeri ilerletmeye başladı. Nefesimi tutmuş yapacağı şeyi bekliyordum. Eli henüz biraz içeri girmişti ki duraksadı, ardından elini çıkararak belime sıkıca tutundu. Alnını alnıma yasladı. "Şimdi yaparsam, duramam." dediğinde başımı salladım. İyi fikirdi çünkü ben de duramazdım. Demiri bırakarak yere atladı. Ben de yavaşça kucağından indim. "Bitti mi?" dediğimde başını salladı. "Hadi çıkalım" dediğinde birlikte kapıya ilerledik.
Odalarımızın önüne gelince bana döndü. "Duş mu alacaksın?" dediğinde başımı slladım. "Diyorum ki" diyerek bana yaklaştı ve hemen önümde durdu. "Bence boşuna su israfı yapmayalım, ikimiz de aynı duşu kullanalım" dedi yüzüme eğilerek. Sertçe yutkundum. "Ben banyoyu paylaşmayı sevmem" dediğimde dudaklarını büzüştürdü. Yatakta da aynı şeyi demiştim. "Maalesef" diyerek odama girdim ve kapıyı kapattım. Sapık şey.
Saçlarımı da tarayıp aşağı indiğimde Ardil'in çoktan orada olduğunu gördüm. "Eee ne yapıyoruz?" dedim çaprazına oturarak. "Önce sana motor sürmeyi göstereyim. Sonrasında acıkmış oluruz, seni önüme atar yemek yemeye götürürüm, oradan dondurma." dediğinde sevinçle gülümsedim. "Olur, çok güzel olur" Mutlu olduğumu görünce o da gülümsedi. "Hadi gel" diyerek ayağa kalktığında ben de peşinden ilerledim.
"Hazır mısın?" dediğinde başımı salladım. Yarım saattir bana motorda ki her şeyi öğretmişti, hatta ezberlemiştim artık. Zaten daha önce de bunları anlattığı için bazıları aklımdaydı. Çalıştırmaya hazırdım.
"Bak unutmadın değil mi? Tekrardan tekrar edelim" dediğinde oflayarak "Of Ardil, ezberledim artık. Başlamak istiyorum hadi" dedim. İsteksiz olsa da itiraz etmedi. "Pekala, ayakların gerektiği yerde. Ellerinle sıkıca tutun. Şimdi çalıştır" dediğinde motoru hatasız şekilde çalıştırdım. Bunu da yapabileyim yani.
"Aferin. Şimdi yavaş bir şekilde ilerleyeceksin tamam mı? Sakın korkma, ben yanından geleceğim. Duracağın zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun?" dediğinde başımı salladım. "Pekala, yavaşça hareket et" dediğinde gerekeni yaptım ve motor çok yavaş bir şekilde hareket etti. Ardil hemen yanımda ellerini açmış beni tutmaya hazır halde motorla birlikte ilerliyordu. Hızı biraz daha arttırdım. Şimdi çok iyiydi. Bu şekilde olduğumuz yerde birkaç tur attığımda motoru durdurdum. Motorda Ardil'e doğru döndüm.
"Ya! Çok güzeldi!" diyerek sevinçle boynuna sarıldım. "Bunu mutlaka bir daha deneyeceğim" dedim geri çekilirken. "Olur güzelim, sen mutlu ol da" dedi yanağımı okşarken. "Şimdi acıktım" dediğimde güldü. "Ben de, hadi gidelim" dediğinde motordan indim. O binince bana döndü. "Önüme geleceksin değil mi?" dediğinde başımı salladım. Biraz geri kayarak bana yer açtı. "Sıkışabiliriz ama"
"Benim için sorun olmaz" dediğimde "Pekala" diyerek elini uzattı. Elini tuttum ve önüne bindim. Bacaklarının arsına girmiştim ve sıkışık olduğumuz için bedenlerimiz yapışmıştı. Arada pantolonlar olmasa kesinlikle iyi şeyler olmazdı.
Ellerimi motorun kollarına koyduğumda o da ellerini iki yanımdan uzatarak ellerimin üzerine koydu. Böyle olunca ellerim kayboldu. Bu görüntü gülümsememe neden oldu. "Hazır mısın?" dediğinde "Evet" dedim. "Kask tak istersen, rüzgardan zorlanabilirsin" dediğinde ona döndüm ve fazlasıyla yakınlaştık. "İstemiyorum" dedim burun kıvırarak. "Pekala, biraz yavaş giderim. Yine de rüzgar bunaltırsa gözlerini kapat. Kontrol bende olacak" dediğinde gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdum ve önüme döndüm.
Motoru çalıştırdığında heyecanlanmıştım. Motor hareket etti. Her zaman ki gibi olmasa da normal bir hızda hareket etmeye başladık. Hızlı olmadığımız için rüzgar hafiften yüzüme vuruyordu. Bu güzeldi ama saçlarımı uçuşturduğu için Ardil'i rahatsız ediyor olabilirdi.
Biraz daha geri yaslandığımda sırtım onun göğsüne değdi ve bu çok rahat hissettirdi. Yan dönüp ona baktım. Aşırı havalı, yakışıklı, karizmatik, harika duruyordu. Daha sayardım da neyse.
Hafif rüzgar saçlarını uçuşturuyordu ve bu görüntü çok hoş duruyordu. "Saçlarım seni rahatsız ediyor mu?" dediğimde bakışları ben ve yol arasında gidip gelmeye başladı. "Sana ait hiçbir şey beni rahatsız etmez" dediğinde gülümsedim.
"Tamam şovu keselim, burada hayatımız söz konusu" dedim alayla.
Küçük bir kahkaha attığında gamzeleri oluştu ve onları öpme isteği doğdu içime. Motordayız Dila, salaklaşma.
"Önüne dön" dediğinde önüme döndüm. Bir elini direksiyondan çekerek saçlarıma götürdü. Saçlarımı sol omuzuma topladı ve başını biraz daha eğdi. Yanağı yanağıma değdi. "Böyle daha iyi" dediğinde ona döndüm. Gülümseyerek ona bakmaya başladım. O da bana döndü ve gözlerime dalıp gitti. Anın duygusuna kapıldık ama bu uzun sürmedi.
Çalan korna sesiyle Ardil aniden önüne dönerek direksiyonu sola kırdı. Başka korna sesleri olaya karıştı. Anlık korkuyla ellerimi direksiyondan çekip kollarına tutundum sıkıca. Ardil kontrolü yeniden eline alıp ıssız bir yere çekti ve durdurdu. Nefes alış verişlerim fazla hızlıydı. Kollarını belime dolayarak sarıldı bana.
"Özür dilerim, özür dilerim, çok özür dilerim Dila. İyi misin bana bak?" derken sesi fazla endişeliydi. Yandan ona döndüğümde yakınlaştık. "Önemli değil" dediğimde başını iki yana salladı. "Hayır önemli ben, neredeyse sana zarar verecektim"
"Hayır Ardil" deyip ona dönmeye çalışırken bir anda motorda olduğumu unutmamla neredeyse arkaya düşecektim ki belimden yakalayarak çekti beni. "Bundan bahsediyorum, bana zarar vermezsin. Verirsen de bu isteyerek olmaz" dediğimde gözlerini sıkıca yumdu.
"İyi misin?" dediğinde gülümsedim. "İyiyim, çok iyiyim. Korkmadım bile, böyle riskli şeyler severim" dediğimde gülerek başını iki yana salladı. "Motor kullanırken bana bakma" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Niye?"
"Dikkatim dağılıyor, sana bakınca ortamdan soyutlanıyorum ve bu oluyor işte" dediğinde başımı salladım. "İstersen kask tak" dediğinde başımı iki yana salladım. "Hayır istemiyorum"
"Emin misin?"
"Evet" dediğimde derin bir nefes aldı. Ona dönebildiğim kadar dönüp ellerimi yanaklarına koydum. "Canını sıkma, çok güzel gidiyoruz bugün. Aynı şekilde devam edelim"
"Sana bir şey olursa-" derken sözünü kestim. "Olursa olsun Ardil, bana bir şey olacaksa olsun. Başıma bir şey gelecekse senin elinden gelsin umurumda değil. Ben sadece seninle olan anımın tadını çıkarmak istiyorum" derken sonlara doğru sesim biraz kısılmıştı. Burukça gülümseyerek alnını alnıma yasladı. "Pekala" dediğinde yanağına bir öpücük kondurdum ve önüme döndüm. Motor yeniden hareket etti. Ana caddeye gelince rüzgar esmeye başlamıştı. Ardil uçuşan saçlarımı az önceki gibi sol omzuma topladı ve eğilerek yanağının yanağıma değmesini sağladı. Gülümseyerek yanağımı ona daha da bastırdım.
"Dila" dediğinde "Ne?" dedim. Aferin kızım çok kibarsın, böyle devam.
"Öpeyim mi?" dediğinde gülümsedim. "Öp" dedim gözümü yoldan ayırmadan. "Nereden öpeceğimi bile sormadın"
"İstediğin şekilde öpebilirsin" dediğimde gülümsediğini hissettim. Dudaklarını açık kalan boynumda hissettiğimde bir an gözlerimi kapattım. Derin bir öpücük kondurdu ve kendimden geçmeme neden olmuştu. Derin bir iç çektiğimde güldü. Ardından yanağıma hızlı bir öpücük kondurup tekrar yanağını yasladı. Sağ elimi elinin altından çıkarıp üzerine koydum. Elimi elinde gezdirmeye başladım. Elleri çok güzeldi, çok hoşuma gidiyordu. Gerçi onun her yeri benim hoşuma gidiyor.
Elimi dudaklarına yaklaştırıp bir öpücük kondurdu ve tekrar aynı şekilde direksiyona tutundu. Kendimi geri götürerek sırtımı göğsüne yasladım. "Dikkatin dağılıyor mu?" dediğimde gözünü yoldan ayırmadan "Biraz" dedi. Öne gitmek üzereyken elini karnıma sararak beni kendine çekti ve sırtım tekrar ona yaslandı. "İdare edebilirim" deyip elini tekrar direksiyona koydu. Rahatlığın keyfini çıkararak yolu izledim.
Yemekten sonra dondurma almaya gelmiştik. Motoru dondurmacıya yaklaştırdı. Kendi inip ikimizin dondurmasını da alıp tekrar arkama oturdu. Motoru biraz daha ilerleterek ıssız ve yarı karanlık bir sokağa soktu. "Burada daha rahat oluruz" Sırtımı göğsüne yaslayıp rahatça dondurmamı yiyordum. Bu sefer ben vanilyalı, o orman meyveli almıştı. Başımı omuzundan ayırmadan hafiften kaldırıp ona baktığımda o da başını eğip bana baktı.
"Tadı nasıl?" dediğimde gülerek dondurmasını bana uzattı. Uzanıp yaladığımda gözlerimi kapattım ve beğendiğime dair mırıltılar çıkardım. Bu süreçte Ardil beni izliyordu. Hatta yutkunduğuna yemin edebilirim.
"Nasıl senin ki hep daha güzel oluypr?" diye mızmızlandığımda güldü. Dondurmamı uzattığımda o da eğilip yaladı. Şu an aşırı s*ksi duruyordu. Sus Dila, terbiyesizleşme.
"Bana göre de senin ki hep daha güzel"
"Değişelim mi?" dediğimde güldü. Dondurmasını bana uzattığında elinden alarak kendi dondurmamı ona verdim. Tekrar sırtına yaslanıp rahatça dondurmamı yemeye başladım. Direksiyonda olan elini alarak karnıma sardım. Ben öyle yapınca daha sıkı sardı belimi. Elimi elinin üzerine koydum. Bunu niye yaptığıma dair bir fikrim yok, sadece böyle daha huzurlu hissediyorum.
Dondurmam bitince başımı omuzundayken hafif yukarı kaldırıp ona baktım. O çoktan bitirmişti. Başını bana eğdiğinde güldü. Baya baya güldü. "Ne?" dedim anlamayarak. "Bıyıkların güzelmiş" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Ne?!" dedim korkuyla. "Dondurma olarak kastettim" dediğinde "Haa" diye rahatlayarak nefesimi verdim. "Sen ne sandın?" dediğinde gözlerimi kaçırdım. "Hiç bir şey" dedim ama salak değildi, zaten anlamıştı.
Hala bana baktığını fark edince başımı yukarı kaldırıp gözlerine baktım. "Nasıl her seferinde dondurma kalıyor ağızında?" dedi sessizce. İçimden geçeni direkt söyledim. "Belki bilerek bırakıyorumdur"
Söylediğim şeyle bir an şaşırsa da hemen cevap verdi. "Pis kalmayı sevmediğini söylemiştim."
"Evet, sevmiyorum. O yüzden temizlesen iyi edersin" dedim fısıldayarak. "Emin misin?" dedi bana iyice yaklaşırken. "Kesinlikle" diye fısıldayıp aradaki mesafeyi kapattım ve dudaklarımızı buluşturdum. Her seferinde bu kadar heyecanlanmam normal mi?
Nefes nefese kalınca dudaklarımızı ayırdım. Utanarak gözlerimi kaçırdığımda güldü. "Gidelim mi?" dedim. "Gidelim. Eve mi?" dediğinde başımı sallayarak önüme döndüm. Ellerim direksiyonu bulunca ellerini ellerimin üzerine kapattı ve motoru çalıştırdı. Tekrar ana caddeye çıktığımızda rüzgar yine hafiften esiyordu. sırtımı göğsüne yaslayıp rahatı buldum. Başımı yan çevirip ona baktım. Gözlerini biraz kısmıştı, saçları uçuşuyordu. Yüzü zaten mükemmel güzellikteydi. Ve boynu. Boynu ayrı bir güzeldi. Adem elması da onu daha da güzelleştiriyordu.
"Bakıp duruyorsun öpeceksen öp" Bana dönmeden söylediği şeyle gözlerim kocaman oldu. "Nasıl anladın?"
"Aynadan görüyorum" dediğinde bakışlarım aynaya kaydı ve göz göze geldik. Ben onu izlerken o da beni izliyormuş meğer.
"Öpeyim mi?" dedim masumca. "Öp" dedi sırıtarak. "Dikkatin dağılırsa?"
"Sen yanımdayken dikkatim zaten hep dağınık. Öpmezsen içimde kalır" dediğinde güldüm. "Neyse çok ısrar ettin" deyip ona yaklaştığımda güldü. Elimi ensesine koydum ve dudaklarımı boynuna dokundurdum. Derin ve uzun bir öpücük kondurdum. Sertçe yutkundu. Bunu yapınca adem elması hareket etti. Dayanamayıp tam adem elmasının üzerine de bir öpücük kondurduğumda derin bir çekti. Bu hoşuma gitmişti.
Tekrar sırtına yaslandım. Yüzünü eğip yanağını yanağıma yasladı. Sağ elimi uzatıp boynuna koydum ve orada gezdirmeye başladım. Yüzümü çevirip yanağını öpeceğim sırada bir an dudaklarımız buluştu. Şaşkınlıkla geri çekilip ona baktığımda o da aynı ifadeyle bana bakıyordu Duyduğum korna sesiyle hızla önüme dönüp "Ardil" dedim. Motorun hakimiyetini sağladı hemen.
"P-pardon" dedi ama motor için mi demişti öpücük için mi anlamamıştım. Gözümü yoldan ayırmadan "Ben yanağından öpecektim" diye açıklama yaptığımda o da "Ben de" dedi. Sanırım ikimiz de aynı anda birbirimizi öpmek istemiştik. Bu gülümsememe neden oldu. Aynadan ona baktığımda onun da hafiften güldüğünü fark ettim. Aslında niye utandığımızı anlamamıştım. Daha az önce öp*şmüştük. Sanırım bu plansız gerçekleştiği için böyle olmuştu. Yine de hoşuma gitmişti.
Eve geldikten sonra bir şeyler atıştırıp odama çıkmıştım. Bar için hazırlanmam gerekiyordu. Ne giyeceğime karar veremediğim için Cansu'ya resim atmıştım ve onun dediğini giymiştim. Zevkine güveniyordum. Saçlarımı da yaptıktan sonra aynaya baktım. Fena olmamıştım. Hafif bordo rujumu da sürünce hazırdım. Üzerimde siyah askılı, göğüsleri V yakalı, belden aşağısı bol, kısa bir elbiseydi. Çok güzeldi ama. Bir anda aynaya Ardil geldi. Hemen arkamda durup beni inceledi. Ona döndüğümde hayran bir şekilde bana bakıyordu. Ben de onu inceledim. Her zaman ki gibi fazla yakışıklıydı.
" Her seferinde bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsun?" İltifatıyla beraber gülümsedim. "Aynı şeyi ben soracaktım" dediğime güldü. Birlikte evden çıktık.
Barın girişinde Ardil'in eli belimi buldu. İtiraz etmedim, zaten hoşuma gidiyordu. İçeri girince ben bar tarafına ilerleyecektim ama beni durdurdu. Kulağıma eğilerek başıyla ilerideki boş köşeli koltuğu işaret etti. "Oraya geçelim mi?" dediğinde başımı salladım ve oraya ilerledik. Tabi ki bu süre boyunca birilerine çarpmamak mümkün değildi. Sonunda koltuğa oturduğumuzda Ardil bana döndü.
"Gerçekten içecek misin?" dediğinde başımı salladım. "Güzel bir şeyler söyle, zevkine güveniyorum" Barmeni buraya çağırıp ismini bilmediğim iki içecek söyledi. Bu sırada etrafı izledim. İnsanlar ortada dans ediyordu ama bu, farklı türdendi. Resmen birbirlerine sürtünerek dans ediyorlardı. Kenarlarda oturanlar ise ciddi anlamda s*vişiyordu. Kucak kucağa hem de. Diğerleri de yukarı çıkıyorlardı. Orada ne olacağını zaten tahmin edebiliyoruz.
İçkiler gelince kendiminkinden küçük bir yudum aldım. Boğazımı yaktığında yüzümü ekşittim ama tadı çok güzel geldi. "Güzelmiş" diyerek Ardil'e döndüm. "Evet ama fazla içme, alışkın değilsin" dese de umursamadan içkimi içmeye devam ettim. Bacak bacak üstüne attığımda Ardil'in eli bacağımı tuttu ve tekrar indirdi. Sanırım elbidem kaydığı içindi. Elinin bacağıma değmesiyle bir an inledim. Ardil bunu fark edince elini çekmedi. Elini yavaşça yukarı doğru kaydırdı, elbisenin altına girdi. Onu umursamadan içkimi içmeye çalışsam da nefes nefese kalmıştım heyecandan. İçkimi masaya bıraktım.
Eli bir anda baldırımı sıkınca sertçe inledim. Bunu yapmaya devam etti, ben de inlemeye. Gözleri bendeydi ama ben ona bakamıyordum. Eli biraz daha yukarı çıktığında koltukta biraz aşağı kaydım ve başımı koltuğun başlığına bastırdım. Ardil yapmaya devam etti. Gözlerini benden bir saniye bile çekmiyordu. Sanki aldığım zevki görmek istiyordu.
Elini bir kez daha bastırdığında dayanamadım. Elimi eline götürerek biraz yukarı kaydırdım ve tam çamaşırımın üzerine koydum. Bir an duraksasa da elini çamaşırımın üzerinden kadınlığıma bastırdı. Bunu yapmasıyla gözlerimi yumarak sertçe inledim. Allah'ım sen yardım et!
Elini kadınlığıma bastırmaya devam etti. Her seferinde daha güçlü inliyordum. Tekrar aynı şeyi yaptığında inlemeyle karışık "Dur" dedim. "Dur yoksa" deyip dudaklarımı dişledim. Eğilip kulağıma fısıldadı. "Yoksa ne?"
"Hemen durmam lazım çünkü kendimi tutamıyorum. Şu an kesinlikle seni istiyorum"
Söylediğim şeyle bir an duraksadı. Elimi yanağına koydum. "Tutma o zaman"
"Olmaz, korkuyorum tamam mı? Erken şu an" dediğimde itiraz etmeden başını salladı. "Özür dilerim" dediğimde başını iki yana salladı. "Dileme, sen o iki kelimeyi söyledin ya, yeter" O iki kelime. Seni istiyorum.
Elini bacak aramdan çekip burnuna götürdü ve kokladı. "Sapık mısın sen?" dedim gülerek. "Dedim ya, konu sen olunca sapıklaşıyorum" Gülerek önüme döndüm ve içkimi içmeye devam ettim. Bu bitince bir tane daha istedim. Bir tane daha. Ardil itiraz etse de her seferinde bu son diyerek alıyordum. O birinci bardakta bırakmıştı ama benim kaçıncı bardağım bilmiyorum. "Dila yeter artık güzelim" diyerek elimden bardağı aldığında "Yaa!" diye söylendim ama dinlemedi. "Çok kötüsün" derken çocuk gibiydim. Garip konuşuyordum. Sarhoş mu olmuştum?
Ardil
Sarhoş olmuştu.
"Ya ama ya!" diye mızmızlanarak tekrar elimden almaya çalışsa da izin vermedim. Hormonlarından mı başka bir şeyden mi bilmiyorum ama fazla içmişti. Belki de yaşadıklarından dolayıdır. Çok ağır şeyler yaşadı, ona rağmen iyi dayandı. Çok güçlü bir kız ve buna bayılıyorum.
Bir anda ayağa kalktığında "Ne yapıyorsun?" dedim. Ağzını yaya yaya "Dans edeceğim" deyip hareket etmeye başlayınca hemen kendime çektim ve dizimin üzerine düştü. "Otur şuraya sinirlendirme beni" dedim sinirle. Bu p*çlerin önünde dans etmesine tabi ki izin vermeyecektim.
Gülerek ofladı yüzüme doğru. Sonra beni incelemeye başladı. Elini uzatıp yüzümde gezdirdi. "Sen var ya, çok güzel bir yakışıklısın" deyip kıkırdamaya başladı. Çok güzel bir yakışıklı? Bu haline gülmeden edemedim.
"Öpsene beni" deyip bana yaklaştığında gülerek yüzümü geri çektim. "Ne?"
"Öp beni" deyip tekrar öpmeye çalıştı. "Hayır" dediğimde dudaklarını büzüştürdü. Yerim ama ben o dudakları. "Ben de öpecek başka erkek bulurum o zaman" deyip ayağa kalkacağı sırada belinden sıkıca tuttum. "Hele bir git" dedim sinirle. "Ya kızdın mı sen? Ama sen böyle de güzel oldun. Biliyor musun ben seni çok beğeniyorum" dedi gülerek. Söylediklerine ben de güldüm.
"Hem" derken dizinin malum yere çarpmasıyla inledim. "Ne oldu?" deyip oraya baktı. "A-ovv" deyip yeniden gülmeye başladı. "Şeyine çarpmışım. Acıyor mu?" deyip elini oraya koyduğunda sertçe inledim. Elini oradan çekmedi. "Acıttım mı?" dedi üzgünce. Acıdan değil, zevkten inliyorum be güzelim.
"Acımadı ama elini oradan çek" dediğimde çekti. "Off şu an seni çok pis öpesim geldi" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "S*vişelim mi?" deyip bacaklarını iki yana açarak kucağıma tam oturdu. "Hadi s*viş benimle" Onun bu haline gülmeden edemedim. "Kızım dur ne yapıyorsun?" dedim gülerek. "S*viş benimle" diye mızmızlanıp kucağımda zıplamaya başladı ama biraz daha devam ederse iyi şeyler olmayacaktı.
"İyi, s*vişme" dedi sinirle. Ardından bakışları aşağı indi. "Ben zaten şeyine dokunmak istiyorum" deyip elini orama koydu. "Kız dur ne yapıyorsun?" dedim şaşknlıkla ama dinlemedi. Elini oraya bastırınca sertçe inledim. "S*ktir, Dila!" dedim. Pantolonumun düğmesini açtı ve gözlerime baktı. Alnını alnıma yasladı. Nefesimi tuttum ve ona dokunmasını bekledim. Elini pantolonumun içine kaydırdı yavaşça. Bir anda elini tutup çektim. "Hayır hayır. Şu an kafan güzel değil, bunu ayık olduğunda yapmanı istiyorum. Kendi isteğinle yapmanı istiuorum" deyip pantolomun düğmesini kapattım. "Ya ama ben istiyorum zaten" dedi ağzını yaya yaya.
"Ben de başkasınınkine bakmaya giderim" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Dila! Sinirlendirme beni!" dedim sinirle. Bir anda gözlerinin dolmasıyla sesimi azalttım. "Özür dilerim, gidelim mi?" dediğimde cevap vermedi. Onu kucağıma aldım ve çıkışa ilerledim. Zor olsa da başardım.
Onu motora oturtunca gülerek bana döndü. "Ya motora mı bineceğiz?" dedi sevinçle. "Evet"
"Öp*şelim mi önce?" dediğinde gülerek başımı iki yana salladım. "Rahat dur arsız kız!" deyip arkasına bindim. Sırtını göğsüme yaslayıp rahatça oturdu. .
Yol boyunca uyumuştu. Kucağıma alıp indirdiğim sırada onu gördüm. Şu an burada ne iş vardı? "Uyuyor mu?" dedi kucağımdaki kıza bakarak. "Ne istiyorsun?" dedim sinirle. Elindeki ilaç kutusunu uzattı. "Kıza vermeye devam et. Bir hafta sonra yenisini getireceğim."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |