27. Bölüm

27. Bölüm

Zeynep
anonimm_z

Kucağımdan alıp onu yatağıma yatırdım ve ben de üzerimi değiştirip yanına uzandım. Gözlerini açıp bana döndü. Bir anda gözleri dolmuştu. Karanlık olsa da görebiliyordum güzel güzlerini.

"Ne oldu güzelim?" dedim yanağını okşayarak. "Biliyor musun benim canım çok yanıyor" diye fısıldadığında yanağında ki elim donakaldı. Bunu beklemiyordum. Akan gözyaşlarını hemen sildim. "Neden?"

"Benim yaşadıklarım çok kötü çünkü" dedi ağlamaklı sesle. "Dayanamıyorum ben. Biliyor musun ben hep intihar etmeyi düşünürdüm" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ama senin yanında artık düşünmüyorum. İyi ki varsın" deyip yanağıma bir öpücük kondurdu. "Neyse sus artık" deyip gözlerini kapattı ve hemen uyumaya başladı.

Benim ise aklıma takılan bir şey vardı. Bu zamana kadar intihar etmeyi düşünmekle mi kaldı? Yoksa bunu denedi mi?

 

Dila

Sabah gözlerimi açtığımda başım çok fena ağrıyordu. Gözlerimi sıkıca yumarak elimi başıma götürdüm. Ne oldu da bu kadar ağrıyor ya?

"Başın mı ağrıyor?" Bir anda yanımda gelen sesle korkuyla irkildim. Ardil ile mi yatmıştım?

"Evet" dedim ona dönerek. Üzerime baktığımda hala elbisem olduğunu gördüm. Ne oldu dün ya?

"Geceye dair bir şey hatırlıyor musun?" dedi Ardil. "Hayır ben- bir dakika. Bara gittik, biraz içtim. Sonra" deyip bekledim. "Sonra ne oldu?" dediğimde sırıtmaya başladı. "Duymak istediğinden emin misin?" dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ne yaptım?" dedim korkuyla.

"Önce dans etmeye çalıştın, ki buna asla izin vermedim" dedi. "Sonra" dedi sırıtarak. "Kucağıma çıktın" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Sonra beni öpmeye çalıştın ama ben izin vermedim" dediğinde inanmıyor gibi baktım. "Ciddiyim. Hatta beni ellemeye çalıştın, s*vişelim falan dedin. Zor durdurdum seni. Resmen t*cize uğradım" dedi gülerek.

Duyduklarımla yüzümü kapattım. "Sen ciddi misin? Ne olur şaka de" dedim gözlerine bakarak. "Malesef" derken hala sırıtıyordu. "Ne olur unutalım" dediğimde başını iki yana salladı. "O anı unutmam mümkün değil" dedi benimle dalga geçerek. "Ya Ardil!" dedim ellerimi yüzüme kapatarak. Yatakta bana yaklaştığını hissettim. Ağırlığını bir koluna vererek üzerime eğildi ve ellerimi yüzümden çekmedi.

"Utanma, bunlar her kızın isteyeceği şeyler" derken hala dalga geçiyordu. Sertçe omuzuna vurdum. "Tamam tamam bir şey demedim" dedi gülerek. "Peki, bir şey yaptık mı? Sonuçta o kadar ileri gitmişim" dedim cevaptan korkarak. "Hayır, seni engelledim"

"Ciddi misin?" "Evet. Kendinde değilken yanlış bir şey yapmana izin veremezdim" dediğinde rahatladım. "Onları ayık kafayla yaparız" dediğinde gülerek gözlerimi devirdim. "Ama senden bir şey isteyeceğim" derken bakışları dudaklarıma kaydı. "Şu rujun tadını çok merak ediyorum. Dünden beri kendimi zor tutuyorum. Bir kere öpeyim mi?" dedi fısıldayarak. "Neyse öp bari" dedim gülerek.

Beklemeden dudaklarımızı birleştirdi.

"Dün gerçekten çok güzeldi. Çok teşekkür ederim." dedim elimi yanağında gezdirirken. "Önemli değil güzelim. Sen mutlu ol yeter" dedi gülümseyerek. "Seninle konuşmak istediğim bir şey daha var" derken tebessümü yavaş yavaş silindi. "Ne?"

"Kahvaltıdan sonra konuşalım" diyerek yataktan kalktı. "Ben kahvaltıyı hazırlarım. Sen hazırlan gel" deyip odadan çıktı. Ne oldu ki şimdi? Sanırım kötü bir şey oldu ama ne?

 

Bulaşıkları topladıktan sonra salona Ardil'in çaprazına geçtim. "Söyle hadi merak ettim. Kötü bir şey mi?" Sesli bir nefes verdi. "Bir şey soracağım, ama doğruyu söyleyeceksin" dedi net bir şekilde. Ona neden yalan söyleyeyim ki?

Dirseklerini dizlerine yasladı ve gözlerime baktı. "Uzun zamandır hep intihar etmeyi düşünüyormuşsun, dün söyledin" dediğinde gözlerim kocaman oldu. Hadi ama! Söyleye söyleye bunu mu söyledim?

"Bir süredir öyle bir düşüncem yok"

"Daha önce intihar ettin mi?"

"Dediğim gibi, bir süredir öyle bir düşüncem yok" derken sesim titremişti. "Daha önce intihar ettin mi Dila?"

"Bir süredir öyle düşünmediğim için-" derken sesini yükselterek sözümü kesti. "Daha önce intihar ettin mi dedim Dila?!"

Yükselen sesiyle yerimde sıçradım. Korktuğumu anlayınca derin bir nefes aldı. "Soruma cevap ver" dedi daha sessiz bir şekilde. "Evet" derken sesim fazla kısık çıkmıştı. "Neden?" dedi sessizce. Sinirlendim ve bir an ağzıma gelen her şeyi saydım.

"Neden mi?" dedim alayla. "Neden mi? Gerçekten mi Ardil? Harbi ya ben neden intihar ettim ki? Alt tarafı babam ben doğmadan gitti. Babam yerine koymaya çalıştığım üvey babam beni t*ciz etmeye çalıştı defalarca. Hem de daha t*cizin ne olduğunu bile bilmediğim bir yaşta. Sonra gözlerimin önünde annemi öldürdü. Sırf ben beni t*ciz ettiğini anneme söyledim diye, benim yüzümden yani. Gözlerimin önünde annem öldü, ben daha buna üzülemeden yeniden t*ciz etmeye çalıştı. Ben bunları yaşadığımda daha liseye yeni başlamıştım. Çocuktum daha çocuk! Ben çocuk yaşta bunları yaşadım! O pislik yüzünden epilepsi hastası oldum ben! Daha o yaşta epilepsim oldu benim! O epilepsi yüzünden iki insanın ölümüne sebep oldum ben! Defalarca hastaneye yatırdılar! Ya ben kriz geçirdim diye teyzem beni cezalandırırdı! O pisliğin beni t*ciz ettiği yetmedi, hasta ettiği yetmedi, ondan sonra yaşadığım bunca şeye de sebep oldu! Hayatımı bitirdi benim hayatımı! Annemin ölümünden sonra gözlerimin önünde iki kişi daha öldü!"

Ağlamaya başlamıştım. Ardil ellerimi tutup beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Titrediğimi hissediyordum. "Dila sakin ol kriz geçireceksin"

"Ama sen haklısın değil mi Ardil! Bunlarda intihar edecek ne var ? Bu yaşadıklarım ne ki benim değil mi?!" derken artık bağırıyordum. Ayağa kalktığımda o da ayaklandı. Kriz geçireceğim için hazırda bekliyordu sanki. "Tamam özür dilerim öyle demek istemedim"

"Ne demek istemedin ya! Ya sen benim yaşadığım neyi biliyorsun ya! T*cize mi uğradın? Doğduğundan beri babasız mı büyüdün? Annen gözlerinin önünde mi öldürüldü çocukken! Sırf kriz geçiriyorsun diye iki kişinin ölümüne mi sebep oldun? Hangisi ya! Hangisini yaşadın sen?!"

Bunları söylerken bir yandan yumruklarımı ona geçiriyordum ama etkilenmiyordu. Ağlamaya devam ediyordum. Bağırmaya devam ediyordum. O bana bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Titremem çoğalmıştı. Dayanamayıp dizlerimin üzerine çöktüğümde Ardil de benimle birlikte çöktü. Arkadan sıkıca sarıldı bana. Sanki titremem dursun diye sıkıca tuttu. Sırtımı göğsüne yasladım. Bağırmayı, bir yerlere vurmayı bıraktım. Ardil'in dediklerini hala duymuyordum.

 

Ne kadar geçti bilmiyorum. Ağlamam durdu, titremem durdu, krizim engellendi. Ama Ardil hala arkadan sıkıca tutuyordu beni. Boğazımı temizledim. "Hatırlıyor musun lisedeyken ben 4 gün okula gelmemiştim. Hasta olduğumu söylemiştim. Sen de o kadar uzun süre mi demiştin?" Sesim fazla kısık çıkmıştı. "Hatırladım" dedi sessizce. "O zaman aslında intihar etmiştim" dediğimde beni tutuşu sertleşti. "Evdeki tüm ilaçları aynı anda içmiştim, bilerek. Teyzem geldiğinde ölmek üzereymişim. Hastanede midemi temizlediler, birkaç gün hastanede kaldım. O kadar çok ilaç içmişim ki temizlenmesi birkaç gün sürdü. O zaman intihar etmiştim sadece"

Sesli bir nefes verdi. "Özür dilerim. Yaşadıkların küçümsenecek şeyler değil, ben bunu kastetmedim. Ama çok sinirlendim, senin canına kıydığını duyunca. Sen kendi canına kıyınca benim de canıma kıymış oluyorsun Dila. Kendini öldürseydin beni de öldürmüş olacaktın."

"Özür dilerim" diye fısıldadım. "Dileme, ben özür dilerim. Uzun zamandır kriz geçirmiyordun, benim yüzümden yeniden oldu. Ayrıca onların hiçbiri senin suçun değil. Ne annenin ölümü, ne anne ve babamın ölümü. Bunlar için kendini suçlama sakın."

"Unutalım bunu"

"Hala öyle bir düşüncen var mı?" dediğinde biraz sessiz kaldım. "O günden sonra seninle daha da yakınlaştık. Bu yüzden lise boyu öyle bir şey düşünmedim. O pislik karşıma yeniden çıktığı günden beri bazen düşünüyorum, bu isteği engelleyemiyorum" dediğimde titrek bir nefes verdi. "Sonra sen geliyorsun aklıma. Yapamıyorum, bırakamıyorum seni. Sen intihar etmeme engel oluyorsun." Derin bir nefes aldım.

"Beni sakın bırakma Ardil. Beni bırakırsan, benim yaşama sebebim olmaz. İntihar etmek istediğimde bunu engelleyecek kimsem kalmaz. Beni bırakma" dedim fısıldayarak.

"Sen istesen de, seni asla bırakmam. Bırakamam. Benim yaşama sebebimsin sen, seni bırakırsam yaşayamam ki ben" Oturduğum yerden ona doğru döndüm ve sıkıca sarıldım. "İyi ki varsın" diyerek geri çekildim. "Asıl sen iyi ki varsın be güzelim. Sen olmasan zaten benim varlığımın bir anlamı olmazdı"

 

Krizden sonra odama çıkıp yatmıştım. Ne zamandır uyuyorum bilmiyorum ama az önce uyandım. Yataktan kalkmaya eriniyorum ama. Bir anda kapımın açılmasıyla içeri Ardil girdi. "Uyandın mı?" dedi bana yaklaşırken. Başımı salladım. "Yemek hazırladım, hadi kalk" dediğinde yavaşça yatakta doğruldum. "İyi misin?" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Birlikte odadan çıktık ve aşağı indik.

 

Yarın son gündü. Projelerimizi gösterdikten sonra dönem bitecekti. Yani 15 gün tatildeydik. Projenin son kontrollerini de yaptıktan sonra hazır olduğuna kanaat getirdim. Pekala, artık yatabilirim.

 

Sabah ellerimizde projelerle okula gelmiştik. Motorda bunları taşımak ne kadar zor olsa da başarmıştık. Bizimkilerin olduğu masaya ilerledik. "Günaydın" derken projemi masaya, diğerlerinin projelerinin yanına koydum ve oturdum. Ardil de yanıma oturdu. "Günaydın , hazır mı projeler?" dedi Cansu. "Evet, umarım tam puan alırız. İlk dönemden kalmak istemiyorum" dedim bıkkınlıkla. "Merak etme, jüriler biraz rahat insanlarmış. Kolay kolay dersten bırakacaklarını sanmıyorum" dediğinde rahatladım. Jürinin kim olacağını bilmiyordum ama merak ediyordum. Çünkü notlarımız jürinin vicdanına kalacak.

 

"Üvey babandan haber var mı?" dediğinde Mert'e döndüm. "Üvey baban demesek" dediğimde başını salladı.

"İsmi neydi?" dedi Cansu.

"Şeref" deyip Mert'e döndüm.

"En son odama geldiğinden beri yok. Niye sordun?" dedim merakla.

"Bilmiyorum içimde bir sıkıntı var. Bir hamle yapacakmış gibi" dediğinde sertçe yutkundum. O sırada Ardil'in elini, elimin üzerinde hissettim. Ona döndüğümde gülümseyerek göz kırptı. 'Korkma' diyordu. Korkmuyorum.

"Bana da biraz öyle geliyor. O kadar uzun süre sessiz kalması hayra alamet değil" dedim tekrar Mert'e dönerek.

"Bizimkiler hala araştırıyor ama haber yok" dediğinde Cansu "Sizinkiler?" dedi anlamayarak. Tabi ya, o bilmiyor. Mert bir an beklese de boğazını temizleyerek Cansu'ya döndü.

"Bizim bir kaç arkadaşımız var, onlara haber vermiştik. Onlar araştırıyor, ondan bahsettim" dediğinde Cansu başını sallayarak önüne döndü. Ucuz yırtttık.

"Umarım bulunur. Bir beladan kurtulduk, sıra diğerinde"

Kurtulduğumuz bela Samet pisliğiydi. Kurtulamadığımız bela ise Şeref pisliği. Kısa sürede ondan da kurtulacağız ama, inanıyorum.

 

Ardil'in telefonu çaldığında masadan kalkarak az öteye gitti. Gözlerim ondaydı, masadan kalkmasını gerektirecek kadar kim aramış olabilir ki?

Gözleri bir an bana kaydığında iyi şeyler olmadığını anladım. Telefonu kapatıp buraya geldi ve yanıma oturdu.

"Bir haberim var" derken sesi kötü bir şey olduğunu belli ediyordu.

"Ama sakin olun, korkulacak bir şey yok" derken bana bakmıştı.

"Ne oldu?" dedim merakla.

"Samet" deyip duraksadı.

"Hapisten çıkmış" dediğinde gözlerim kocaman oldu. "An-anlamadım sen, sen ciddi misin?" dedim korkuyla.

"Evet"

"Nasıl olmuş?" dedi Mert kaşlarını çatarak. Cansu'nun da korkmaya başladığının farkındaydım.

"İsimsiz biri vekaletini ödemiş. Bugün çıkmış" dediğinde sertçe yutkundum.

"Korkma" dedi Ardil elimi tutarak.

"Korkmuyorum sadece... kim o pisliğin vekaletini öder ki? Akrabası falan olsa isimsiz olmazdı" dediğimde Ardil başını salladı. "Bilmiyorum ama bulacağım kim olduğunu." deyip diğerlerine döndü.

"Bakın sizi korkutmak istemiyorum ama açık konuşacağım " derken çoğunlukla Cansu ve bana bakıyordu.

"İntikam isteyecek. O pisliği az çok tanıdıysam intikam isteyecek, özellikle senden" diyerek bana döndü. "Korkma, ben yanındayken korkma, sadece bunları bilmen gerekiyor" dediğinde başımı salladım. "Biliyorum, gelecek. Korkmuyorum da zaten, onu bir kere alt ettik, yine yaparız" dediğimde hafifçe tebessüm etti.

"Pekala, konuyu kapatabilir miyiz?" dediğinde Cansu'ya döndük. Korktuğu belliydi ama belli etmemeye çalışıyordu.

Mert kolunu omzuna atarak kendine çekti ve başının üzerine bir öpücük kondurdu. "Kapatalım konuyu. Bu arada siz ne yaptınız? Çalışacak mısınız?" dedi bize dönerek. Ben de merak ettiğim için Ardil'e döndüm.

"Bugün gidecektik ama Samet'i duyduktan sonra vazgeçtim" dedi bana dönerek. "Bir süre ortalıkta fazla görünme, çalışma" dediğinde haklı olduğunu biliyordum. Bu yüzden itiraz etmeden sessizce başımı salladım. "Ders başlamak üzere, gidelim mi?" dediğinde Cansu'yu onaylayarak ayağa kalktık. Projelerimizi de alıp sınıfa doğru ilerledik.

 

Derste aniden telefonum titredi. Zaten dinlemeyordum. Projelerimizi bundan sonraki ders gösterecektik malesef.

Telefonumu açtığımda bilmediğim bir numaradan mesaj geldiğini gördüm.

 

Beni özledin mi?

 

Anlamayarak kaşlarımı çattım. Bu kimdi ve neden böyle bir şey yazmıştı?

 

Sen kimsin?

 

Kibar olmayan bir mesaj gönderdim ve beklemeye başladım. Muhtemelen biri yanlışlıkla yazmıştı ya da ergen çocukların oyunuydu ve kurban giden numara benimkiydi.

 

Babanı tanımadın mı

 

Okuduğum mesajla sertçe yutkundum. Bana mesaj mı atmıştı? Numaramı nereden bulmuştu? Uzun süre ortalıkta olmayıp bir anda mesaj atması korkmama neden olmuştu.

 

Nereden buldun numaramı

 

Çok da zor olmadı

 

Derin bir nefes aldım ve parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim.

Acaba konuşsam mı yoksa öncesinde Ardil'e mi haber versem diye bir ikileme düşmüştüm. Sonunda yazmaya karar verdim.

 

Ne istiyorsun

 

Seni

 

Yazdığı mesaja cevap vermedim. Ne yazabilirsin ki?

 

Seni uyarmak için yazdım. Seni cezalandıracağım, sonrasında tekrar yazacağım. Numarayı engelleme, böyle bir hata yaparsan, bazı şeylerin geri dönüşü olmaz

 

Tekrardan attığı mesajı okuduktan sonra boğazımda bir yumru oluştu. Ne düşüneceğimi bilemedim. Korkuyordum, şu an gerçekten korkuyordum. Ardil'e ihtiyacım vardı benim. Onun yanında olmam lazımdı, onun yanında korkmuyprdum. Ama dersten çıkamazdım çünkü muhtemelen hoca herkesin içinde soru sorarak beni rezil ederdi. Rezil olmak şu an umurumda mı? Hayır. Ama şu anki psikolojim rezil olmayı da kaldıramazdı. Bir beş dakika daha sabredecektim. Bu sırada attığı mesajı düşündüm. Ceza derken neyi kastetmişti? Ne yapacaktı? Yine mi gelecekti yanıma? Yoksa Ardil'e mi bir şey yapacaktı? İşte bu daha korkunçtu. Düşünmemeye çalıştım, düşündükçe korkum artıyordu. Sonunda herkes çıkmaya başladığında rahat bir nefes aldım ve ayağa kalktım.

 

"İyi misin? Betin benzin atmış" dedi Cansu çantasını toplarken.

"İ-iyiyim" dediğimde inanmıyormuş gibi baktı. Çantamı omzuma taktım.

"Anlatacağım" dediğimde daha fazla zorlamadı ve birlikte sınıftan çıktık.

Kantine ilerlediğimizde boş masalardan birine oturduk. Birazdan Ardil ve Mert de gelirdi. Cansu birer kahve alıp geldiğinde ben de Ardil'i bekliyordum. Sonunda masamıza yaklaştıklarında hemen ayağa kalktım ve etraftaki kimseyi umursamadan kollarımı boynuna doladım. Mert ve cansu'nun şaşkın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ardil başta afallasa da elleri hemen belimi buldu.

"Çok mu özledin beni?" dedi saçlarıma dokunurken. Burukça tebessüm ettim.

Geri çekildiğinde gözlerime baktı.

"Gerçekten çok mu özledin yoksa bir şey mi oldu?" dedi merakla.

Sessiz kalıp masaya ilerlediğimde o da yanıma oturdu.

"Dersin sonunda da iyi görünmüyordu" dedi Cansu. Ardil duyduklarıyla bana döndü. "Ne oldu?" dediğinde masaya biraz daha yaklaştım ve üçüne de baktım.

"Bilinmeyen bir numara mesaj attı" dediğimde Ardil kaşlarını çattı.

"O adam" dediğimde üçü de şaşkınlıkla baktı bana. Anlamışlardı kimi kastettiğimi.

"Ne yazmış?" dedi Ardil.

Telefonumu çıkarıp mesaj sayfasına girdim ve Ardil'e uzattım. Mesajları baştan sona okuduktan sonra sessizce bir küfür mırıldandı.

"Ne yazmış?" dedi Mert.

"Tehdit ediyor" dedi Ardil sertçe. Elindeki telefonu kırmadan önce elinden yavaşça aldım ve elimi elinin üzerine koydum.

Elimi avucunun içine alıp sıkıca tuttu.

"Neyle?" dedi Cansu.

"Beni cezalandıracakmış, neyle olduğunu bilmiyorum. Sonrasında yeniden bana yazacakmış" dediğimde cansu'nun korktuğunu fark ettim.

"Muhtemelen ya bana-" derken Ardil sözümü kesti.

"Sana falan bir şey yapmayacak, bunu sakın düşünme. Böyle bir şeye izin vermeyeceğim" derken elimdeki elini daha da sıktı. Hafifçe tebessüm ettim sadece.

"Ya da sana bir şey yapacak" derken sesim kısık çıkmıştı. Diğer elini uzatıp yanağıma koydu.

"Bana da bir şey yapamaz tamam mı? Düşünme sen bunları. O ş*refsizin seni korkutmasına izin verme" dedi sessizce. Gülümseyerek yüzümdeki elini tuttuğum sırada duyduğumuz "Öhöm öhöm" sesiyle hemen geri çekildim. Utanmıştım.

"Ne yapacağız?" dedi Mert.

"Bir şey yapmayacağız, sadece daha temkinli olacağız. Bir şey yapmamıza gerek yok" dedi Ardil kendinden emin bir şekilde. Ona güveniyordum, bana bir şey olmasına izin vermezdi. Ama asıl korktuğum, ona bir şey olmasıydı.

 

Dün projeleri verdikten sonra rahat bir nefes almıştık sonunda. Dönem bitmişti ve hepimiz gayet iyi notlar almıştık.

Bugün de kahvaltıdan sonra odama çıkmıştım. İzmir'e gitmem gerekiyordu ve bunu Ardil ile konuşacaktım. Sonunda kendimi toparlayıp salona yanına indim. Çaprazındaki koltuğa oturmuştum. Ona doğru döndüğümde sanırım bir şey diyeceğimi anlamış olmalı ki elindeki telefonu bırakıp bana doğru döndü.

"Ne oldu?" dedi merakla. Derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım.

"İzmir'e gitmek istiyorum" dediğimde önce şaşırdı, kaşları havaya kalktı. Ağzını açtı ama bir şey demeden tekrar kapattı.

"Neden?" dedi sessizce.

"Bugün" deyip derin bir nefes aldım.

"Annemin öldüğü gün" derken sesim beklediğimden daha kısık çıkmıştı.

Duyduklarıyla şaşırmıştı, ardından hafifçe tebessüm etti.

"Tamam gideriz şimdi" dediğinde gülümsedim.

"Senin gelmene gerek yok, ben akşama-" derken sözümü kesti.

"Bensiz bir yere gidebileceğini mi sandın?" dediğinde gülümsedim.

"Tamam o zaman, ne zaman çıkarız?"

"Hazırlan çıkalım" dediğinde onaylayarak ayağa kalktım. Uzanıp yanağına kocaman bir öpücük kondurup salondan çıktım ama arkamdan gülümseyerek bana baktığını hissediyordum.

 

Mezarlığın önünde durduğumuzda arabadan indim ve öylece bakmaya başladım. Ardil yanıma gelip elimi tuttuğunda derin bir nefes aldım ve birlikte annemin mezarına doğru ilerledik. Yanına geldiğimizde Ardil getirdiğimiz suyu mezara dökmeye başladı. Ben ise dolan gözlerimin akmaması için büyük bir çaba veriyordum. Suyu döktükten sonra birlikte dua okuduk. Ardından bana döndü.

"Ben arabanın yanındayım, istediğin zaman gel" dediğinde başımı sallayarak onayladım. O uzaklaşınca mezarın yanına oturdum ve bir süre sessizce bekledim. Sonunda kendimi toparladım ve sessizce "Anne" dedim. Sesim istemsizce kısık çıkmıştı.

"Annem" derken gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Elimi mezar taşına koydum ve isminin üzerinde gezdirdim parmaklarımı.

"Seni çok özledim anne, çok özledim" diye fısıldadım.

"Buraya gelirken seni üzmeyeceğim şeyler söylemek konusunda kendimi tembihlemiştim." deyip derin bir nefes aldım.

"Ben büyüdüm anne, büyüdüm ve üniversite kazandım. Mimarlık okuyorum şu an. Seninle küçükken hayal ettiğimiz evi yapmak için mimarlık seçtim. Mimar olunca hayalimizdeki gibi tasarlayacağım evimi. Ama o evde tek başıma yaşamak zorundayım."

Derin bir nefes aldım. Gözyaşlarımı silmiyordum, akıp gidiyordu.

"Anne, biliyor musun ben biriyle tanıştım" dediğimde başımı kaldırıp arabanın oraya baktım. Ardil beni izliyordu ama çok uzakta olduğu için ağladığımı göremezdi muhtemelen. Başımı eğip tekrar mezara baktım.

"Çok iyi biri, bana gerçekten değer veriyor, biliyorum, hissediyorum. Senden sonra ilk defa sevildiğimi hissediyorum. Beni çok seviyor anne" deyip derin bir nefes aldım.

"Ben de onu" derken Ardil'e bakmıştım.

"Onu sevdiğimi başta ne kadar inkar etsem de artık farkındayım, seviyorum onu, çok seviyorum. Keşke seni onunla tanıştırabilseydim anne, çok severdin onu eminim" derken gözyaşlarımın arasından burukça tebessüm ettim.

"İleride beni istemeye gelirdi senden. Sen tabi vermezdin önce, naz yapardın" derken istemsizce güldüm.

"Ama sonra verirdin beni ona. Düğünümüzde gelirdin, çocuklarımızı görürdün." derken gözyaşlarımı sildim.

"Benim çok güzel hayallerim var anne, ama bu hayallerde sen olamayacaksın" derken sildiğim yanakların yeniden ıslanmaya başladı.

"Anne niye gittin?" dedim ağlamaklı bir sesle.

"Niye anne? Niye bıraktın beni? Ben çok özledim seni. Çok özledim anne, çok özledim. Keşke burada olabilseydin." dedikten sonra tekrar gözyaşlarımı sildim. Beni bu halde görmek istemediğini biliyordum.

"Tamam, seni daha fazla üzmeyeceğim. Önceden de ben ağlarken çok üzülürdün, o yüzden artık ağlamayacağım. Hem ben mutluyum, gerçekten mutluyum. Yanımda Ardil var çünkü, beni mutlu ediyor. Merak etme sen beni tamam mı?" dedikten sonra dudaklarımı birbirine bastırdım. Allah'ım ağlamak istemiyorum lütfen!

"Gideceğim ben şimdi ama merak etme, sonra yine gelirim ben tamam mı?" deyip ayağa kalktım. Son kez mezar taşına dokundum.

"Seni seviyorum anne" diye fısıldayıp çıkışa doğru ilerledim.

 

Arabanın yanına geldiğimde Ardil yaslandığı bagajdan ayrıldı ve beni kendine çekerek başımı göğsüne koydu. Kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım ona. Yüzüm umarım kötü durumda değildir.

Geri çekilip aşağıdan ona baktım.

"İyi misin?" dediğinde tebessüm ederek başımı salladım.

"Seni bir yere götürmek istiyorum" dediğinde kaşlarım merakla çatıldı.

"Nereye?"

"Sürpriz. Şimdi aklıma geldi ve görmek istedim, bir daha ne zaman geliriz bilmiyorum " dediğinde daha da meraklanmıştım.

"Tamam gidelim" dediğimde geri çekilip kapımı açtı. Ben bindikten sonra kapımı örttü ve arabanın önünden dolanıp kendi koltuğuna geçti. Kemerini taktıktan sonra arabayı çalıştırdı. Bu süre içinde hep onu izliyordum. Bunu fark etmiş olacak ki bana döndü. "Ne oldu?" dedi gülümseyerek. "Bir şey olmadı" derken yüzümde sırıtma ifadesi vardı.

"Niye bakıyorsun o zaman?"

"Bakmıyım mı?" dediğimde gülümsemesi büyüdü. "Bak, hep bak, istediğin kadar bak" dediğinde gülümseyerek ona bakıyordum. "Yaklaş" dediğimde sorgulamadan yaklaştı. Uzanıp yanağına kocaman bir öpücük kondurduğumda gülerek geri çekildi.

"Bu ne içindi?"

"Bilmem içimden geldi" dedim omuz silkerek.

"Sen her içinden geldiğinde beni öpecek misin?" dedi kaşlarını havaya kaldırarak.

"Öpmeyim mi?" dediğimde gülümsedi.

"Öp, hep öp" dediğinde ben de gülümsedim. Sessizce birbirimize bakmaya devam ederken gözlerini çekti ve arabayı çalıştırdı. Ben ise başımı koltuğa yaslamış onu izlemeye devam ediyordum.

 

Araba durduğunda gözlerimi etrafta gezdirdim. Burayı hatırlıyordum. Burası evden kaçtığımda Ardil ile geldiğimiz yerdi. Issız, sessiz bir yerdi. Bank vardı uçurumun biraz ötesinde. Hep ona otururduk. Ben genelde karşıdan sadece dönme dolap kısmı görünen lunaparkı izlerdim. Kaç yıldır gelmiyorduk buraya. Gerçekten burayı unutmamış mıydı?

 

Dolan gözlerimle ona döndüğümde gülümseyerek bana baktığını gördüm.

"Unutmadın mı burayı?" dedim.

"Unutmadım, seninle ilgili hiçbir şeyi unutmadım." dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. Elini sağ yanağıma koyarak parmağıyla akan yaşı sildi. "Hadi inelim" dediğinde başımı sallayarak geri çekildim ve arabadan indim. Arkamdan o da indi. Birlikte banka ilerledik. Ben sola, o sağ tarafa oturdu. Gözüm hemen uzaktaki dönme dolaba döndü. Hala oradaydı.

 

Ardil'e döndüğümde bana baktığını gördüm. "Burayı özlemişim" dedim tebessüm ederek.

"Bende özledim. Gizli buluşmalarımızı, verdiğimiz sözleri, konuşmalarımızı, sarılmalarımızı... Hiçbirini unutmadım, unutmam da" derken gülümseyen ifademle ona bakıyordum. Biraz daha yaklaştım ona. Dibine girdiğimde kolunu omzuma attı, ben de başımı omzuna yasladım ve ikimiz de karşıyı izlemeye başladık.

 

"Bu bank bana çok şey ifade ediyor" derken hala uzakta dönen dönme dolaba bakıyordum.

"Seninle başbaşa kaldığımız ilk yer, sana sarıldığım ilk yer" deyip biraz bekledim.

"Seni öpmek istediğim ilk yer" diye fısıldadığımda kolumu okşayan eli duraksadı.

"Aslında buraya gelme nedenlerimizden biri" deyip derin bir nefes aldım.

"Kendime bir şey için söz vermiştim" dediğinde iyice meraklandım.

"Ne için?" dedim başımı omzundan hafifçe kaldırıp aşağıdan ona bakarken. Başını eğip yakından gözlerime baktı.

"Seni burada öpeceğime dair kendime söz vermiştim" dediğinde bunu beklemediğim için duraksadım. Yani o da beni burada öpmek istemişti ve kendince söz vermişti. Bu, hafifçe gülümsememe neden oldu.

"Yani?" dedim gülümsemeye devam ederken.

"Yani" deyip bana biraz daha yaklaştı.

"Seni burada öpeceğim" dedi kendinden emin bir şekilde.

Kalbim hızlanmaya, kanım kaynamaya başlamıştı.

"Yanaktan mı? Tabi ki öpebilirsin" diyerek yanağımı ona uzatırken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bir an duraksadı. "Ne?" dedi ardından.

"Ne yanağı? Hayır" dediğinde ona döndüm. "Ne yani? Yanağımı öpmek istemiyor musun?" derken üzülmüş gibi yapmaya çalışıyordum. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Hayır, isterim tabi" dediğinde gülmemek için yanaklarımın içini ısırdım.

"Öp o zaman yanağımdan " dediğimde bir süre bana baktı.

"Sen şu an ciddi misin?" derken fazlasıyla şaşkındı. Bu hali hoşuma gidiyordu.

"Neden ki?" dedim hala anlamıyor gibi.

"Yani, ne biliyim" dediğinde kahkaha atmamak için zor durdum.

"Öpecek misin?" dediğimde sesli bir nefes verdi.

"Öpeyim bari" dediğinde yanağımı ona uzattım. Yanağımı öpmek için uzandığı sırada yüzümü ona çevirerek dudaklarınızın birleşmesine izin verdim. Bir an duraksadı. Dudakları dudaklarımın üzerinde kıpırdamadan duruyordu. Gözlerimi açtığımda kocaman olmuş gözleriyle bana baktığını fark ettim. Bu durumda gülmeden duramadım.

Dudaklarımızı ayırmadan "Hadi, öpmeyecek misin?" diye fısıldadım. Bunu yaparken dudaklarım dudaklarına çarpmıştı. Hala şaşkın ifadesiyle bana bakıyordu.

"Hadi artık" dediğimde "Ne?" dedi. Anlaşılan kendine gelmesi uzun sürecekti. Kendimi geriye çektiğim sırada belimden tutulmasıyla kendimi Ardil'in kucağında bulmam bir oldu. Şaşkınlıkla ona bakarken kaşlarını çatmıştı ama kızmadığı belliydi.

 

"Sen beni oyuna mı getirdin?" dediğinde istemeden dudaklarımı ısırdım. Bakışları bir an oraya kaysa da tekrar gözlerimi buldu. "Şakacıktan şey yapmıştım" derken belimdeki elleriyle beni daha da kendine çekti. Yapışmıştık resmen daha ne kadar yaklaşmamı istiyordu?

"Ciddisin sandım. Kalbime iniyordu!" diye sitem ettiğinde güldüm.

"Pardon, ama buna nasıl inanırsın?" dediğimde kaşları hala çatıktı.

"Ne biliyim senin yanında aklımı kullanamıyorum ki, düşünemedim" derken sesi biraz daha kısılmıştı. Ve bu dediğiyle kalbimdeki yeri artmıştı.

"Sen, nasıl beceriyorsun?" dedim hayran olduğum gözlerine bakarken.

"Neyi?" dediğinde elimi yanağına koyup hafif çıkan sakallarında gezdirmeye başladım.

"Her sözünle kalbimde kendine yer edinmeyi" dediğimde bakışları değişti. Gözlerinde bir ışıltı belirdi sanki.

"Kalbinde, bir yerim mi var?" derken sesi hafiften tiremişti sanki. "Tabi ki var" dedikten sonra ne dediğimi fark etmemle yüzündeki elim duraksadı.

"Yani, şey olarak, hani-" derken cümlem, dudaklarının dudaklarıma kapanmasıyla yarıda kesildi. Hafifçe geri çekilip gülümseyen gözlerle bana baktı.

"Bu dediğinin benim için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin" dedi fısıldayarak. "Ben aslında " derken tekrar dudakları dudaklarıma kapandı. Hemen geri çekildi.

"Açıklama yapma, bu dediğin benim için yeterli" dediğinde gülümsedim.

"Bugün beni çok mutlu ettin " derken elimle tekrar sakallarını okşamaya başlamıştım.

"Amacıma ulaştığıma sevindim" dediğinde güldüm.

"Yanımdan hiç ayrılma tamam mı?" dedim elimi yüzünde gezdirirken.

"Sen yanımdayken, güvende hissediyorum, mutlu oluyorum. Hiç bir şey yapmasan da yanındayken mutlu oluyorum. Bunu nasıl beceriyorsun? Bana ne yapıyorsun?" dedim sessizce.

"Bunun cevabını ben biliyorum ama senin fark etmeni istiyorum " dediğinde zorlamadım.

"Sen olmasam ne yapardım bilmiyorum. İyi ki varsın, gerçekten. Seni çok" derken bir anda duraksadım. Kahretsin! Ne diyecektim ben?! Resmen seni seviyorum diyecektim!

"Beni çok?" dediğinde gözlerine baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Ne?" dedim anlamamış gibi yaparak.

"Devamını getir" derken hala gülüyordu ve gamzeleri çıkmıştı.

"Unuttum bilmiyorum " diyerek gözlerimi kaçırdığımda güldü. Belimdeki ellerinden birini çeneme koyarak yüzümü kendine çevirdi. Gözleri çok yakınımdaydı, dudakları onu öpmem için yalvarıyordu sanki.

"Hatırlayınca söylersin o zaman" dediğinde hafiften başımı salladım. Hala gülümseyerek bana bakıyordu.

"Seni çok seviyorum"

Bir anda duyduğum şeyle şaşkınlıkla ona baktım. Bunu beklemiyordum şu anda. İçimden bir ses cevap ver dedi, aynı şeyi ona söyle dedi. Olmadı yapamadım. Neyden korkuyorum bilmiyorum. Hala emin değil miyim duygularımdan? Yoksa itiraf edecek kadar cesur değil miyim? Bunu sonra düşünürüm, şu anda duyduğum şeye odaklanmalıydım.

Gözleri gözlerimden ayrılmadan beni izlemeye devam ediyordu. Diyecek bir şey bulamadım. Ben de verilecek en güzel cevabı verdim. Uzanıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdim ve çok sevdiğim dudaklarına kavuştum.

Uzanıp saçlarına dokundum, oradan kirpiklerine indim, gamzesine dokundum. Ardından elim dudaklarının üzerine geldi.

"Çok güzelsin" diye fısıldadığımda "Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Çok güzelsin" dedim tekrar. "Bana resmen hakaret ediyorsun" derken kaşları çatılmıştı.

"Hayır iltifat ediyorum" dedim gülerek.

"Erkek adama böyle iltifat mı edilirmiş? Sen güzelsin ben değil" dediğinde dayanamayıp güldüm.

"Güzel miyim ben?" dedim çocuk gibi ona yanaşarak. Bakışları yumuşadı.

"Güzel değilsin, çok güzelsin. İnanılmaz derecede bir güzelliğin var, sana güzel demek az kalır. Mükemmel bir şaheser gibisin. İnsanın ölene kadar seni izleyesi geliyor"

Dudaklarından çıkan kelimelerle kalbimdeki hakimiyetini artırdı. Böyle bir cevap beklemiyordum.

"Gerçekten mi?" dedim hayranlıkla.

"Gerçekten" dediğinde dayanamayıp kollarımı boynuna doladım. Elleri belimde sıkılaştı. Kokusunu içime çektim, boynuna bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Sen nasıl bir şeysin ya" dedim hayranlıkla.

"Nasıl bir şeyim?" dedi gülümseyerek.

"Çok özel, mucize gibi bir şeysin"

Dudaklarımdan çıkan kelimelerle hayranlıkla bakmaya başladı bana. "Gerçekten mi?" dedi benim gibi.

"Gerçekten" dedim gülümseyerek.

Uzanıp dudaklarına yumuşak bir öpücük daha kondurdum.

"Bu güzel anı bozmak istemiyorum ama gidelim mi artık? Hava kararmak üzere" dediğimde başını salladı. Kucağından ineceğim sırada belimden sıkıca tutarak ayağa kalktı. Bacaklarım istemsizce beline dolanmıştı.

"Ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla.

"Seni böyle götüreceğim" dediğinde gülümsedim. Kucağında benimle hiç zorlanmadan arabanın yanına kadar geldi. Kapıyı açıp benimle birlikte eğildi. Beni koltuğa oturtunca kemerimi takmak için eğildiğinde nefesi yüzüme vurdu. Geri çekilmeden dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Bir an duraksadı.

"Bu ne içindi?" dedi hala yakınımdayken.

"Bilmem. Seni görünce öpesim geliyor"

İçimden gelenleri direkt söylediğimde gülümsedi. Uzanıp dudaklarımızı birleştirdi ve öpmeye başladı. Her ne kadar dudaklarına doyamasam da geri çekildim. "Bu gidişle eve varamayacağız" dediğimde gülerek geri çekildi. Kapımı kapatıp kendi koltuğuna ilerledi.

Arabayı çalıştırdıktan sonra bana gülümseyip önüne döndü ve araba hareket etmeye başladı.

Ona doğru dönerek başımı koltuğa yasladım ve onu izleyerek uykuya daldım.

 

Havalandığımı hissettiğimde gözlerimi hafifçe araladım. Ardil'in kucağındaydım ve odama çıkıyorduk. Başımı göğsüne iyice yaslayıp kokusunu içime çektim. Sırtım yatağa değince geri çekilip yüzüme baktı.

"İyi geceler güzelim" diyerek geri çekileceği sırada bileğinden tuttum. "Yanıma gel" dedim sessizce. Hala uykuluydum ama bunu kesinlikle uykulu olduğum için söylememiştim. Bugün onunla uyumak istiyordum.

"Ne?" dedi afallayarak.

"Yanıma gel, uyuyalım" diye mırıldanarak yatakta geriye kaydım. Yanıma uzanıp üzerimizi örtünce ona yaklaşıp göğsüne sokuldum. Kolları hemen beni sardı.

"İyi geceler" diye fısıldadıktan sonra gözlerim kapandı.

 

Gözlerimi açtığımda Ardil yatakta yoktu. Belki de kahvaltı hazırlıyordur diye düşündüm. Kalkıp banyoya girdim. Dün gelir gelmez yattığım için girememiştim.

Duş aldıktan sonra saçlarımı da taradım ve aşağı indim. Ardil salonda ayakta telefonla konuşuyordu. Kaşları çatık bir haldeydi. Sinirli miydi yoksa kötü bir şey mi olmuştu anlamamıştım. Yanına yaklaştığımda gözleri beni buldu.

'Ne oldu?' der gibi başımı salladım ama cevap vermedi.

"Tamam" dedikten sonra telefonu kapatıp bana döndü.

"Ne oldu?" dedim merakla.

"Bir şey söyleyeceğim ama sakin ol" dediğinde kötü bir şey olduğunu anladım.

"Ne oldu?" dedim tekrar korkuyla.

"Cansu" deyip derin bir nefes aldı. Ben ise devamını getirmesini bekliyordum.

"Kaçırılmış".

 

 

Bölüm : 28.06.2025 15:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...