Doktor güneşin taburcu olabileceğini söylemişti. Yarası derin olduğu yüzünden bir süre sadece dinlenmesini istedi ve bir kaç merhem verdi. Güneşi evine bırakmış kendi evime gidiyordum Kaan ne kadar ısrar etsede kendim gidebilecegime en sonun da ikna etmiştim Ahmet ise sık sık güneşi arıyor ve kontrol ediyordu. Bende çok geçmeden eve varmıştım henüz hava tam kararmadigi için annemde eve donmemsti, bugün mesai saati olmalıydı ki dolapta bir kaç taze yapılmış,üstü kapalı kaplar da olan yemekler vardı. Şaşırtıcı bir şekilde hiç istahim yoktu muhtemelen yaptığım stresten dolayiydi ne zaman stres yapsam hiç yemek yiyemedim.
Salonda biraz oyalanip odama çıktım ve kapıyı kapattım. Odaya girdiğimde perde ve camın açık olduğunu fark edince hemen kendimi duzelttim ve ister istemez kasları mi çattım evden çıkarken camı mı açtığını hatırlamıyordum. Ne olursa olsun cam açık bir şekilde evden ayrilmazdim.
Yavaşça odanın içine doğru gittim,sağıma ve soluma baktım. Çıkacak ufacık bir seste pençeleri mi çıkarmaya hazirlikliydim. Sessiz ve dikkatli adımlar atıp bir yandan da etrafı gözleyerek cama yaklaştım ve kafa mı camdan disari çıkardım. Gözümle her yeri taramama rağmen birinden kalan ufak bir iz bile yoktu. Yanlış anladığı mı düşünüp camdan kafa mı cektigim sıra da gözümün önünden bir gölgenin hızla geçmesi ile sessizce inledim ve hızlıca cami kapatıp,sert bir şekilde perdeyi çektim.
Belkide gerçekten Kaan haber vermem gerekiyordu yatağıma doğru hızlı adımlarla gidip telaşlı ve stresli bir şekilde yatağın etrafına bakmaya başladım yastığın altina varana kadar baktım ama son an da telefonumun salon da olduğu aklıma gelince duraksadim. Tamam pencelerim ve ne kadar sivri dişlerim olsa da bunlar beni bir seri katilden yada bir alfadan koruyamazdi en azından öğrenene kadar. Ölsem salona gitmezdim ne yani canima mi susadım? Ben canımı sokakta bulmadım. O gün orman da canımın yarısını kaybettim zaten.
Oda da bir o tarafa bir bu tarafa gidiyordum. Yatağımın kenarın da diz çöküp kafa mı ellerimin arasina aldım. Kendi kendime cesaret verip gaza getirmeye çalışıyordum. Ayrıca şizofren değilim her insan yapar bunu. Değil mi?
Ah neyse şu an en son konum şizofren oldugumu tartışmak olucak sonun da ayağa kalkıp kapıya yaklaştım ya öyle ya böyle eninde sonunda alt kata inecektim. Kapının kolunu yavaşça aşağı doğru indirdim ve ilk kafa mı dışarı çıkarıp etrafı kontrol ettim,parmak uçlarıma basarak merdivenlerden inmeye başladım bir yandan da ikide bir arka mi kontrol etmekten kacinmiyordum. Evde ki bütün camlarin perdesi açıktı bu heyecanima bonus olarak fazladan heyecan katıyordu.
Etrafıma bakinarak telefonu aramaya başladım ve masanın uzerinde olan telefonu görür görmez ona doğru koştum ve telefonu elime aldım. Derin bir nefes alıp elimle göğsümü tutarak,gözlerimi açıp kapadım. Gülümseyerek salona arka mi döndüm ve koşmasam bile koşar gibi yürüyerek merdivenlere doğru gittiğim sirada boynum da ince,sivri bı o kadar da gidiklar şekilde boynum da gezinen tırnaklar hissetmemle irkilip çığlık attım. Hızlıca arka mi dönüp baktığım da bana korkunç şekilde sırıtan,yüzünün her kosesinde mağaradan çıkmış gibi tüyler bulunan ve gözleri kırmızı olan bir adamla karşılaşmam ile bir ciklik daha atıp arkama bakmadan ve titreyerek hızlıca adımlar atmaya çalıştım. Her adimim da daha da üstüme geliyor kırmızı gözleri daha da koyulasiyor ve göz bebekleri irilesiyordu.
Hemen kendime gelip ona arkami doner dönmez hızlıca odama doğru koşmaya başladım oda benimle aynı hızda koşarak,pencelerini merdivenin korkulugun da gezdirerek gıcırtı sesi çıkararak hızını arttiyordu. Belkide bilerekten benimle aynı hiz da koşuyordu,odama yaklastigim sıralar da hızını daha da arttırmaya başladı bir yandan bağırıp bir yandan da sadece odamın kapısına odaklanmış şekilde koşuyordum. Bir basamak atlayarak ondan daha da üstte çıkmaya çalıştım tam kapı koluna kendimi zorlayarak elimi uzattigim sıra da koluma atılan çizik ile çığlık attim. Denge mi bozmayı sağlayarak ayağım merdivenden kaydığı sıra da son anda korkuluklara tutundum.
Yinede kendimi asla bozmayip koşmaya devam ettim ve en sonun da elim kapı koluna deymisti duvarlara kendimi savura savura koşarak,kapı koluna tamamen tutundum ve açtığım sıra da saçımın kökten tutulmasi ile kafam geriye doğru savruldugun da acıyla inledim. Kapı kolunu daha da sıkarak dişleri mi gicirdattim,göz rengim gittikce kahveden sarıya dönmeye başlamıştı. Kukreyerek kapı kolunu bıraktım ve saçımı tutan bileğe tırnak geçirerek bırakmasını sağladım. Bu hamle mi aklımdan geciremiyecek olacak ki hafiften sendelemesine rağmen aynı anda da kendini düzeltti.
Kapı kolunu geri tutarak hızla açtım ve içeri girdim. Kapıyı üzerine kapatacağım sıra da elini kapıdan içeri soktu. Kendi mi geriye doğru çekip kapıya daha da bastırdım ama ne olursa olsun elini cekmiyordu. Bir an da kendimden beklemedigim bir şekilde kapıyi hafif aralayıp ve geriye doğru açıp hızlıca eline doğru geri kapattım ve elinin sıkışmasını sağladım. Ani refleks olarak elini hızlıca çekti ve bende fırsat bulup kapıyı hızlıca kapatıp kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp yavaşça yere doğru comeldim. Alnimdan ter damlaciklari akıyor,gogusum hızlıca inip kalkıyordu. Gözüme gelen saçları elimle arkaya doğru atıp kendime çeki düzen verdim ve arkamda ki o kalın sesi dinledim.
Alfa:şimdilik benden kurtulmuş olabilirsin küçük kuş ama henüz sizinle isim bitmedi. Arkadaşlarını ve seni asla rahat birakmicam,şimdilik gidiyorum ama hiç beklemedigin bir an da geri donucem!
Sesini dinlerken urpermemek elde değildi sesine karşılık vermedim ve zaten çoktan gitmiş olacaktı. Evde bile canım guvende değildi. Parmakları mi saçlarımın arasına geçirip ayaklandim ve gözlerimle telefonu aradım. Yatağın üzerinde ki telefonu hızlıca alıp yatağa oturdum ve titreyen ellerimle rehperden kaanı bulup aradım.
Kaan:noldu canım rüyanda mi gördün beni
Bana göre sesi daha keyifliydi
Duru: Kaan alfa burdaydi. Seni aricaktim ama,ama zamanım olmadı
Kaan kendi sesini duzeltip az öncekinden daha da ciddi bir sesle karşılık verdi
Kaan:duru iyi misin? Bir şeyin var mı bak sakın odandan çıkma şimdi geliyorum
Diyip telefonu kapattı ben ise yatağımın baş ucuna geçip bacaklarimi kendime çektim. Ve ense mi okşamaya başladım bir yandan da düşünüyordum. Düşünceleri mi bolen ust üste çalan kapı sesiydi. Hemen ayakları mi soğuk zemine koyup ayaklandim ama kapıya gideceğim sıra da durakladim. Ya buda alfanin bir oyunuysa?
Uzattigim elimi yavaşça kapıdan geriye doğru çektim ve üst üste çalan kapı sesini dinlemeye devam ettim. Telefonuma gelen bildirim sesi ile olduğum yerde sıçradım telefonun ekranini açıp mesaja tıkladım "aç kapıyı,benim." Okuduğum mesaj ile ister istemez mutlu oldum sanki etrafimiz kurtlarla sarılı olsa bile Kaan varken hepsi tavşanmış gibi geliyordu.
Hızlı adımlarla kapıyı açıp basamakları birer birer atlayarak merdivenlerden indim ve hemen salona gelip çelik kapıyı açtım. Kapıyi açtığım da karşımda rüzgardan uzun ve dalgalı saçları uçuşan, gözlerinde endişe bir o kadar da korku olan,üzerinde yataktan kalkar kalkmaz geldiği belli olan pijamaları ile olan Kaanla karşılaştım ister istemez gülümsedim, gözlerim parildadi ona bakınca. Kapıyı biraz daha aralayıp geri çekildim
İçeri girdikten sonra kapıyı kapatıp hem üstten hemde alttan kilitledim. Kaan bana doğru endişeli gozlerle yakınlaşır bir an da hızlıca boynuma sarıldı ani sarılması ile öylece kala kaldım.
Kaan:sana birşey oldu diye çok korktum.
Kaan:ne olursa olsun seni yanlız birakmicam söz veriyorum.
Kendini geri çekip omuzlarimdan tutarak gözlerimin içine bakarak söyledi bu sözleri. Hipnoz olmuş gibi bakıyordum ona sanki ne derse desin hayır diyemiyecek gibiydim.
Birbirimizden ayrılıp salon da ki Yanyana olan koltuklara geçtik.
Duru:odama geldiğimde cam açıktı bende bundan şüphelenip seni arayacaktim ama telefonumu salonda unuttuğumu fark ettim. Başka çarem olmadığından indim salona yoksa odamdan ayrilmicaktim aslında. Sonra işte alfanin da iceride oldugunu fark ettim zorda olsa ondan kurtulup kapıyı kilitledim. Sadece bileğime küçük bir çizik atıp boş tehtitler savurup gitti.
Kaan:benim evimede gelsene g*tün yiyorsa ha pic kurusu seni!
Kaan kendini tutamayıp hakaretler savurmaya devam etti,haklıydı da.
Duru:şu anlık kimseye bahsetmeyelim herkesin derdi kendine yetiyo zaten. Güneşin asla strese girmemesi gerekiyor boşuna korku vermeyelim kıza
Kaan:yinede konu ne olursa olsun bana soyliceksin ne durumda olursak olalım.
Ona gülümseyerek baktım ama bir yandan da uyku beni alıp götürüyordu
Kaan:her neyse bunlari daha sonra konusucaz seninle, ama şu an guzelce uyuman lazım ki yarın kavga edebilelim
İkimizde bu dedigine hafif bir kahkaha attım
Kaan:napicam kızım kopek kulübesinde uyuyacak halim yokya salonda uyurum ben.
Salonda uyuyup her yerinin agrimamasi için eve gitmesini söyleyecektim ama bir yandan da kendimi güvende hissedemezdim bu yüzden red edemedim
Duru:tamam ben sana battaniye felan getireyim
Bana kafa sallayip hemen koltuga yayilmaya başlamıştı bile, ellerini kafasının arkasına koyup bacaklarını da koltuğun geri kalanına uzatip gözlerini kapattı. Bende o sırada odama çıkıp dolaptan bir battaniye ve yastık alıp tekrardan yanına gittim. Ne kadar uyumuş gibi gozuksede her an herşey için hazirlikliydi.
Battaniyeyi üzerine örtüp yastığı koymak için kafasini kaldiracaktim ki kolumdan tutup beni kendine çekti. Aramız da sadece bir nefes kadar mesafe vardı,gözleri yüzümün her detayın da geziniyordu ve kulağıma eğilip fısıldadı
Kaan:bardaklar nerde?1
Ciddi ciddi dinliyordum bide kafa mı hafiften geri çekip ona alaycı bir bakış attım ve geri tekrar durusumu düzelttim o ise gulmemek için nefesini tutuyor gibi görünüyordu
Ona göz devirip odama doğru çıkmaya başladım bana hala sirittigini burdan bile anlayabiliyorum.
Işıkları kapatıp odamın kapısını da kapattım altımda ki esofmani çıkarıp daha rahat ve geniş bir pijama giydim daha sonra yatağa yatıp gozleri mi kapattım.
♪
"Güneş nerdesin güneş!" Karanlık bir orman da etrafıma bakınıyordum "güneş sen misin?" Bana doğru gelen üzerinde beyaz bir elbise olan, yuzunde yaralar olan kıza baktım. Bakıyor ama cevap vermiyordu "güneş gelemiyorum!" Ona gittikçe sanki daha uzaklaşıyor gibiydim o ise sadece duruyordu nefesim kesilene kadar bagirmama rağmen sanki sesim yinede duyulmuyor gibiydi. "Neden cevap vermiyorsun?" Güneş sağına bakarak ona doğru gelen kargaya gülümsedi ve eline aldı daha sonra onu oksamaya başladı onu oksadikca yüzünde ki yaralardan siyah kanlar akmaya başlıyordu. Bu sefer geri adım attım ama tam tersi ona yaklasiyordum çığlık atmama rağmen sesim çıkmıyordu artık ben bile duymuyordum sesimi. Bu sefer güneşin bana gülümsemesini soldurarak bakmasi ile yüksek şekilde neredeyse beyin patlatacak kadar yüksek sesle çığlık atması bir oldu.
O an uykumdan nefes nefese kalmış şekilde uyandım alnimdan damla damla terler akıyor nefes alamıyordum.
Bu bolumunde sonunaa geldikk. Diger kitabıma da bakmanızı öneririm❤️🔥
Okur Yorumları | Yorum Ekle |