13. Bölüm
Bjk`li dylan / Genç kurt / Yabancı

Yabancı

Bjk`li dylan
anotherlove68

Yine aynı şekilde nefes nefese uykumdan uyandım. Kabuslara artık alışmış olmam lazım ki diğerleri kadar travmatik etkiler bırakmamaya başladılar. Ama bunlar rasgele googleden anlamlarına bakılacak rüyalar değil, sanki ben anlamadikca rüyalarım beni daha travmatik yönlerden etkileyip birşeyler anlatmak istiyor gibi. Artık eskisi kadar enerjim kalmamıştı. Okul için bile hevesim eskisi kadar yoktu aslın da biraz düşünmek gerekirse hiç yoktu. Elimle yataktan destek alıp çıplak ayaklarımı yere deydirdim. Komodinin üzerinden yarı uykulu şekilde telefonuma uzanıp saate baktım ve şaşırmadım. Yine saat 7.00 idi eskisi gibi öğlene kadar uyuyabilseydim keşke...

Bugün yine okula gitmedim farklı planlarım vardı ama bu sefer biraz da kendimle alakalı sırları çözmem gerekiyordu. İsirildigim yere tektar gidip birşeyler hatırlamam lazımdı. Ve birde o rüya...rüyamda ki yeri kesinlikle bulmaliydim rüyama tesadüf olarak girmiş olmamalı ve umarım olmamıştır da. Lavaboda genel işleri mi halledip üzerimi giydim: altıma mat gri bir etek ve siyah bir kilotlu çorap, üstüme ise kırmızı bir bluz giydim. Saçımı özensiz alttan örgü yapip, üzerime deri ceketimi alıp çıktım.

Evimden fazla uzaklıkta olmayan ormanın önünde durdum. Arabayı ormandan fazla uzak olmayan bir yere park ettim ve sırt çanta mi alıp yürümeye başladım. Etrafa baktığım da bile o gecekiyle aynı hislere kapılıyorum. Ağaçların arasından etrafa göz atarak geçtim. Ormanın bu kadar büyük olduğunu fark etmemiştim, muhtemelen ormanı izleyecek zamanım olmadığı içindir. Her ağaca bakıyordum ama hiç biri, hiç bir yer tanıdık gelmiyordu. Daha sonra gözüme yerde ki bir agac kökü takıldı. Kalın,kahverengi, ağacın gövdesinden başlayıp toprağın uzerinde ilerlemeye başlamış bir köktü. Ve bende o gece ayağım takılıp düşmüştüm. Daha sonra dikkati mı bir yokuş çekti. Geyikler üzerime doğru koşarken siper aldığım yer, toprak ile aynı yükseklikte değildi.

Sanki etrafa baktıkça teker teker yapboz parcaları yerine oturuyordu. Bu sefer alfa ile karşılaştığım yerin burası olduğuna emindim. Herşey bana burayı hatirlatiyor, hissettiyor ve o anki korkuyu animsatiyordu. Görünen o ki burası sporcular yada herhangi insanlar için kullanılan halka açık bir orman değil, yada insanlar kendilerine açık olarak gördükleri bir orman değil. Dışarıdan görünümü oldukça kasvetli, benim gibi buraya giren biride anca deli olmalı zaten.

Etrafta o geceden kalma ufakta olsa ipucular arıyordum. Eğilmiş yerlerde pençe izleri yada herhangi bir iz arıyor şekilde konsantre olmuştum. Öteki ağacın gövdesini kontrol edeceğim sırada bir çıtırtı sesi duydum. Duymam ile istemsizce ürperdim ve sert şekilde arkamı döndüm. Sağıma baktım, arkama baktım. Ama umduğum kadarıyla bir tavşan bile yoktu. İçime bir rahatlama hissi çöktü ve derin bir nefes alarak önüme tekrar döndüm.

Yabancı:Arkasında iz bırakan biri degildir.

Kulağımın dibinde ki ses ile tok bir çığlık attım. Hızlıca arkamı dönüp ani reflex ile yabancının boğazını sıkıcaktım ki, benden önce davranıp elimi hızlıca kavradı, hiç zorlanmadan beni arkamda ki ağaca sertçe bastırdı.

Yabancı:Birdahakine daha misafir bir karsilama istiyorum. Bunu olmamış sayalım bence.1

Dedi beni baştan aşağı süzerek

Doğa:birdaha ki sefere bu kadar yumuşak olmam.

Boşta olan eli ile boğazıma bastırdı, baş parmagi ile çeneme baskı yapması rahat konuşmama engel oldu.

Yabancı:Birdaha ki sefere böyle karşılaşacağımıza hiç emin olma güzelim, çünkü ben bazen acitabiliyorum da.

Karşımda ki esmer, yeşil gözlü,iri yapılı ve oldukça sert görünüşlü adama tek kaşımı kaldırdım. Boğazımda ki eli gevşedi ama ben gözleri mi gözünden ayiramiyordum. Kendimi serbest bırakmış şekilde sadece gözlerine odaklanmistim. Aklım başıma geldiği an gözlerimi kirpistirip kendime geldim ve bir söz söylemek için ağzımı açtığım an da bu sefer de agizim saskinliktan açık kaldı. Yabancı yoktu, sanki hiç olmamış gibiydi. Kendimi artık şizofren gibi hissetmeye başlamıştım ve bunlar gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı. Etrafima bakinip hemen ormanın çıkışına doğru yöneldim. Adımlarım artik yürüyüşten fazla koşmaya dönmüştü. Arabaya ulaşmak için oldukça hızlı olmaya çalışıyordum. Kalbim olduğundan hızlı atmaya başladı. Arkama baktım, sağıma ve soluma baktım ama sürekli baktım. Bu ormanın bana iyi geldiğinden hiç emin değildim.2

Arabaya ulaştığım an da hızlıca kapıyı açıp içeri girdim ve kapıyı sertçe kapattım. Acele ile arabanin kapılarını ise kilitledim. Sırtımı rahatça yaslayıp derin bir nefes aldım ve ellerimi artık rüyadan uyanmak istercesine yüzüme kapattım. O yabancının kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu yada nerden geldiginden. Muhtemelen bundan bizimkilere bahsetmicektim, ve bahsetmicemde. Bu sefer kendim hakkım da şeyleri kendim bulmam gerekti, ve bu sırlari da çözmek.

Eve geldiğim gibi hızla merdivenlerden çıkıp odama girdim ve hemen çanta mi sırtımdan indirip kenara attım. Ve daha sonra ormanda ki yabancının söyledikleri aklıma geldi. "Arkasında iz bırakan biri değildir" söz kafam da bir kaç kez yankılandı. Kimden bahsediyordu? Onu nerden tanıyor yada beni nerden tanıyordu?

Hızlıca dolabin yanına gidip sırt çantama doğru yöneldim. Dizlerimin üstüne çöktüm ve çantanın içinde not defteri mi aradım. Bulduğum not defteri ile beraber çekmeceden kalem çıkarıp yatakta bağdaş kurdum. Sayfaları teker teker geçiyor ama herhangi bir kanıtla ilgili bilgi bulamıyordum.

"Yaranın olduğundan hızlı geçmesi"

"1.90, siyah kürklü, kan kırmızısı gözler, sivri dişler"

"Kontrol edilemeyen güçler"

"Kurt boğan çeşitleri"

Sayfaları çevirirken bir an duraksadım. Buraya bazı kara kalem ile çizilmiş çiçek çeşitlerini inceledim. Sadece iki çiçek olan sayfa da aynı zaman da anlamları da yazıyordu.

Hindiba kurt boğanı:zehirli bir tür olan hindiba kurt boğanı, aynı zaman da kısa süreli felç etkisine de sahiptir.

Mor kurt boğan:kokusu ile nefes sıkışması yaşatan mor kurt boğan, düşmanı kısa sürede etkisiz hale getirir. Ve bu süreçte haraket hızını yavaşlatır.

Son cümleyi de okurken komodinin üzerinde ki telefonum çıkardığı melodili sesler ile titreşmeye başladı. Defterin kapağını kapatıp telefonuma uzandım ve tahmin etmediğim yabancı bir numaranın aradığını gördüm. Numaranın son hanelerini okudum ama hiç tanıdık gelmiyordu. Ekranı kaydırıp telefonu kulağıma koydum.

Duru:Alo?

0530..: ....

Duru:kimsiniz?

0530...: ...

Duru: aptal işletmeciler. Birdahakine seni bogdugum için muhtemelen yine sessiz kalicaksin.

Önceden kapattigim telefonu tekrar komodinin üzerine koydum ve defterin kapağını açmak için sağ elimi defterin kapağına yönelttiğim anda telefonum tekrar çaldı ve hızla telefonu açıp kulağıma koydum.

Duru:bana bak teneke kafa oraya gelirsem kollarin ile kurdele yapari-

Kaan:Duru?1

Şaşkınlıkla duraksadım ve yüzüm kızardı.

Duru: ha sensin- az önce yabancı bir numara aradı da şey oldu.

Kaan:tamam tamam sıkıntı değil. Buluşalım mı?

Duru: birşey mi oldu

Kaan: ne zamandır bir sebeple buluşuyoruz?2

Anlamaz şekilde yüzümü buruşturdum.

Duru: nerede buluşucaz?

Dedim tok bir sesle

Kaan: her zaman ki yer.

Dedi ve ardından telefonu kapattı. Telefonu kulağımdan yavaşça avucumun içine aldım ve işaret parmağımla telefona yukarı, aşağı vurarak düşündüm. "Fazla paranoyaklaştım, belki morali falan bozulmuştur. Değil mi?"

Düşünceleri bir kenara bırakıp ayakları mi yere uzattım ve kenardan deri ceketimi hızlı şekilde üstüme geçirdim. Dolabın kenarina koyduğum çantamı alıp, telefonumu da içine koyduktan sonra çıktım.

Güneş batmaya başlamıştı. Arabayi uygun bir yere park edip bahsettiği yere geldim. Kaan arkası dönük şekilde bekliyordu. Gülümseyerek yanına koşturdum ve zıplayarak ellerimle sırtına baskı yapıp düşürmeye çalıştım. Tepki vermedi

Yavaşca ellerimi çekip kasları mi çattım.

Kaan: kusura bakma, dalmışım.

Tek kaşımı kaldirarak sorun değil der gibi kafa mı salladım.

Kaan: Duru...seni birşeyi konuşmak için çağırdım.

Duru: Seni dinliyorum?

Düşünür şekilde gözlerini yerde gezdirdi. Sağ elini polarının cebine sokarak konuştu:

Kaan: soyliyecegim şeyler için beni suçlama. Çünkü ben hiç pişman değilim.

Suratımda ki gülümseme silindi ve gözlerinin içine tehtitkar şekilde baktım. Sol eli ile omzumu sıvazlar şekilde okşamaya başladı. Ama sıvazlama'nın baskısı artmaya başladı. Omzum artık keskin şekilde acımaya başlamıştı.

Duru: Kaan acıtıyorsun.

Kaan: umarım bunu bir daha yaşamak zorun da kalmayız.

Geriye doğru bir adım atmaya yeltendim ama omzuma yaptığı baskı yüzünden gerileyemedim. Sağ elini paltosunun cebinden yavaşça çıkarmaya başladı. Omzumda ki acı arttıkça eli daha hızlı haraket etmeye başlamıştı. Göz rengim yeşilden sarıya dönmeye başlamış, ve adımlarımı sertleştirmeye başlamıştım. Aniden elinin şah damarı mi sertce sıkması ile acı şekilde inledim. Haraket etme yetkimi kaybettim ve sağ elini tamamen paltosunun cebinden çıkarmıştı. Elinde içinde mor bir sıvı bulunan bir şırıngayı sımsıkı tutar şekilde boynumu hedef alarak hızla elini haraket ettirdi.

Ani reflex ile gözlerimi kapatmıştım. Boğazım da acı hissetmeyerek ve boğazım da ki el gevşemeye başladığını anlayınca gözleri mi araladım. Gördüğüm görüntü ile gözlerim fal taşı ile açıldı. Kaanın tam arkasin da, şırıngayı tutan elini sıkıca tutmuş, karnına doğru tırnaklarını sertçe bastırıyordu. Hızla kendimi arkaya doğru attım. Ne olduğunu daha anlayamadan Kaanın arkasında ki yabancıya daha dikkatli bakınca tanıdım. Ormanda ki yabancı...

Kaan yabancıyı sertçe atmak için çırpınıyordu ama yabancı daha soğuk kanlı bir surat ile elini sıkmaya devam ediyordu. Kaanın paltosunun kırmızı renklerle bulandığını gördüm. Yabancı kaanın karnına elini daha da bastırıyordu. Yabancının gözleri bana kayınca göz göze gelmek zorun da kaldım. Deniz mavisi gözleri ile bana bakıyordu. Ama isin tuaf yanı onun gözlerinin yeşil olduğundan emindim.

Kaan: s-seni geberticem piç. Ö-öhog

Yabancı sivri dişlerini göstererek soğuk bir siritis attı.

Yabancı: seni sağ bırakırsam tabii, ama yada dur belki sana üzülüp bir kolunu sağ bırakırım.

Kolunu büken eline dikkatli baktığım da tırnaklarının bir insan tırnağından daha sivri ve ve uzun olduğunu fark ettiğim de yabancıya gözlerimi kocaman açarak sert bir bakış attım.

Duru: Dur yapma! Sakın.

Yabancı:hmm düşüneyim, ölücek.

Hızlıca yabancının kolunu yakaladım ve karın boşluğuna tekme attım. Beklemediği bir hamle karşısın da sersemledi ve kaandan ayrıldı. Hemen öfkeli şekilde Kaana döndüm.

Duru: ulan nasıl yaparsın şerefsiz herif!! Seni kendi ellerimle ben öldürücem!

Kaanın kışkırtan gülüşü ile ona doğru tehtitkar şekilde daha da yaklaşmıştım. Ayağımı kafatasını tekmelemek üzere kaldirmisken, belimi kavrayan kol ile ayaklarım yerden kesildi ve ani şekilde diğer tarafa savruldum. Dağılmış saçlarım ile benden kat kat uzun olan adama kafa mı kaldırarak bakmak zorunda kaldım. Ve kafa mı sağ tarafa bakıp ağaçta ki kurşun izine baktım. Yabancının kollarından hemen ayrılıp kendimi düzelttim ve etrafıma hızlıca bakmaya çalıştım.

Yabancı: fazla haraket edip yerini belli etme.

Kolumdan çekip kenara çekti.

Yabancı: bir fare daha var gibi sanırım.

Sessizce karanlıkta zor görünen ağaçların aralarına baktım. Ve ardından pencelerimi yanımda ki yabancidan hiç gocunmadan pençeleri mi çıkardım. Yabancı beni baştan assagi sert bakışlarla süzdü. Omzumun üzerinden bakarak:

Duru: bakışlarına dikkat et derim, yabancı.

Beni duymazlıktan gelip önüme geçti ve etrafa bakinmak amacıyla yavaşça yürüdü ve bir an durdu. Arkasına bakmadan konuştu.

Yabancı: boran... İsmim boran.

Bana bakmadığınınin rahatlığı ile ona baka kaldım. Kaanın tekrar o kışkırtıcı gülüşü ile hemen dikkati mı topladım. Çalılıklar da birinin bedenini gördüğümde kendimi biraz daha öne alarak bedeni incelemeye çalıştım. Beden kendini öne cikardikca tanıdım. Tanıdığım an da agizim açık kaldı. Ahmet?

Kaanın sanki bize birşey imâ etmeye etmeye çalışır gibi gülmeye başladı. Onun gülüşü ile Ahmet elinde bir silah ile bize doğru geliyordu.

Duru: Siktir...

Ahmet kısa bir söz bile etmeden silahın namlusunu boran ile bana doğru doğrulttu. Yüzünde ufak bir duygu bile yoktu. Silah olan eli yukar da şekilde yavaş adımlarla bize yaklaşıyordu ki tek ayağı bir anda tökezledi. Ve sonra da diğeri, ardından ağaçların içinden bir ses geldi.2

Güneş: Bana aldığın kolye ile seni bogucam.

 

 

Bölüm : 24.03.2025 21:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...