8. Bölüm
senem sönmez / Arafta Açan Güneş / 8. Bölüm Bunda Bir İş Var

8. Bölüm Bunda Bir İş Var

senem sönmez
araftaacangunes

Multimedia: Sezen Aksu - Sen Ağlama

 

***

 

Haziran, 2017 - Kozcu Konağı, Şanlıurfa

 

Sare Hanım Senem'in Rıdvan'la konuşmak için kalkması ve uzun zamandır da geri gelmemesi üzerine neler olup bittiğini merak etmiş ve yukarı çıkmaya karar vermişti.

 

Merdivenleri çıkmaya başlamıştı ki öfkeyle burnundan soluyan Rıdvan, birer ikişer merdivenleri inerek yanından geçti.

 

"İşim var ana! Beni beklemeyin. Meran'a söylersin."

 

Daha Sare Hanım cevap veremeden merdivenleri inip çıkış kapısına doğru uzaklaşmıştı.

 

"Bu işin içinde bir iş var ya... Hadi hayırlısı!" deyip üçüncü kata ulaştığında Senem'i tek başına sedirde oturmuş ağlarken bulmak aklının ucundan dahi geçmemişti.

 

"Kızım, ne oldu sana?! Neden ağlıyorsun sen?"

 

Senem halasını görünce, önce gözlerini silmeye çalıştı. Halasının gelip onu sarmalamasıyla göz yaşları daha çok süzülmeye başladı yanaklarından.

 

"Beş yıl çok uzun bir süre değil mi hala? Ben çok şey kaybettim değil mi?"

 

Sare hanım, Senem'in söylediklerinden sonra Rıdvan'ın da tepkisini anlamış oldu. Bu ikisinin arasında bir şeyler geçmişti ama neydi...

 

"Kızım, Rıdvan seni üzecek bir şey mi söyledi? Ne oldu? Hadi anlat bana."

 

"Gitmemeliydim hala. Kaçmamalıydım. Burada kalmalıydım. Güçsüz korkaklar gibi kaçtım."

 

Sare Hanım, hala sorunu anlamış değildi.

 

"Senem bak korkutuyorsun beni. Ne olduysa söyle hadi."

 

"Karışmamam gereken bir şeye burnumu soktum. Abim de haddimi bildirdi o kadar."

Senem, o akşam Sare Hanım'ın kollarında göz yaşları hafifleyip tamamen göz pınarlarını terk edinceye kadar ağladı. Daima huzur bulduğu o kollar, yine ona şefkatini sunmuş, Senem'e küçük bir kız çocuğuyken yağmurlu ve elektriksiz geceleri hatırlatmıştı. O zamanlar da bu kollara koşardı başka amaçlarla olsa da... O zamanlar dilekleri daha masumaneydi. Yağmurun dinmesini, onu korkutan gök gürültüsünün kesilmesini dilerdi. Oysa ki şuan, o ana geri dönmeyi ve olacaklarla yüzleşmeyi seçmeyi diliyordu tüm kalbiyle. Gerçekleşmeyeceğini bile bile... Gerçekleşmeyecek dilekler dilemeyi adet edinenler, sonunda mutlaka göz yaşlarında boğuluyorlardı.

 

O geceden sonra bir hafta boyunca Senem, kendini işlerine vermiş her gün inşaata gidip kontrollerini yaparken bir yandan da konakta yeni proje çizimleri üzerinde çalışmıştı. Bu süre zarfında işe ya Cihan'la ya da konağın kahyası Mahmut'la gitmiş, genellikle de taksiyle dönmüştü. Sabahları kahvaltıdan önce çıkıp, akşamları da, ya yemekten sonra ya da akşamüstü gelip Rıdvan'dan uzak durmaya hatta onunla hiç karşılaşmamaya çalışmıştı.

 

Bu bir haftada, her zaman birlikte yenilen sabah kahvaltısında ve akşam yemeğinde masada yokluğu belli olan bir diğer kişi de Meran'dı. Zaten sessiz olan biriyken, Rıdvan'la son tartışmasından sonra iyice içine kapanmıştı. Adeta odasından çıkmıyor ve çoğu öğünlerini aksatıyordu.

 

Senem yine eve erken geldiği bir gün tam odasına çıkacakken kapıdan giren Siyabend'i görmesiyle yolunu değiştirmiş ve mutfağa girmişti.

 

"Kolay gelsin Havva abla, ne yapıyorsun?"

 

Havva, hazırladığı çorbayı kaseye doldururken "Sağol kızım. Meran biraz rahatsızlanmış dün gece. Ona çorba götürecektim ama Sare Hanım'ın misafirleri var. Kahve istediler. Diğer kızlar da yukarıda temizlik yapıyor."

 

"Abla ver sen bana çorbayı. Ben götürürüm hem Meran'ı da görmüş olurum."

 

"Kızım sana da zahmet olacak ama..."

 

Senem Havva'ya gülümseyip tepsiyi alarak merdivenlere yöneldi. Meran ve Rıdvan'ın odası dördüncü kattaydı. Konağın bu katı yeni evli çift için boşaltılmış, konak içinde taze evlilere mahremiyet sağlanmaya çalışılmıştı. Elindeki çorbayı dökmeden nihayet dördüncü kata ulaşabildiğinde kapıyı çaldı. Kapıyı Nazlı açıp geçmesi için kenarı çekildi.

 

"Meran, gelebilir miyim?"

 

Meran halsiz bi şekilde gülümseyip "Gel Senem, gel tabii ki." dedi.

 

Senem yavaşça içeri girip tepsiyi Meran'ın kucağına bırakırken yatağın kenarına oturdu.

 

"Hastaymışsın. Kusura bakma. Çok yoğun bi hafta geçirdim. Yeni duydum rahatsız olduğunu, yoksa daha erken gelirdim yanına..."

 

Nazlı kapıyı kapatmış koltuğuna geri dönmüştü.

 

"Tabii canım. Kesin gelirdin... Bilmez miyiz..."

 

Senem Nazlı'nın sözlerini umursamadı. Kırgınlığın ona bu sözleri söylettiğini biliyordu ama Meran sessiz kalamamıştı.

 

"Nazlı, lütfen. Benim hatırım için."

 

"Tamam yenge, tamam."

 

Meran bu kez Senem'e dönüp "Kusur falan yok Senem. Hasta değilim aslında. Sadece ilaçlarımı almadım bir kaç gündür. Ondan böyle oldum."

 

"Ne ilacı alıyorsun ki?"

 

Meran çekmecesindeki ilaçlara uzandı ve içinden iki kutu hap çıkarıp Senem'e uzattı.

 

"Düşükten sonra doktorum vermişti bunları."

 

Senem şaşırarak "6 ay geçmiş üstünden, neden devam ediyorsun ki?" dedi.

 

"Doktor devamlı kullanmam gerektiğini söyledi."

 

Meran çorbasını içerken Senem bu işte bir gariplik olduğunu düşünüyordu.

 

"Meran'cım ben bir telefon görüşmesi yapmalıyım. Sen dinlen, tekrar gelirim yanına. Geçmiş olsun."

 

"Tabi tabi... İyiyim zaten, sen işlerini hallet."

 

Senem odadan çıkıp hemen arkadaşı Buse'yi aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı.

 

"Canım, iyi misin? Bir şey mi oldu?"

 

"Buse, senin bir arkadaşın vardı, hani jinekolog olan. Bana onun numarası lazım. Neydi adı?"

 

"Yasemin mi?"

 

"Hah! Evet o! Nerdedir şimdi, sende numarası var mı?"

 

Buse Senem'in bu telaşını anlayamadı.

 

"Ne yapacaksın Yasemin'i? Ne oldu anlatsana."

 

"Buse, Meran yani abimin eşi, 6 ay önce düşük yapmış ve bir daha çocuğu olmayacağını söyleyerek doktoru birkaç ilaç vermiş ve onları sürekli kullanmasını istemiş. Sence de garip değil mi?"

 

"Haklısın. Neden sürekli kullanım istesin ki? Bak ben de merak ettim şimdi. Dur atıyorum sana numarasını. Ankara'da olmalı."

 

"Tamam. Sen yolla numarayı bana canım. Teşekkür ederim."

 

"Bana da haber ver ama bak. Ben de merak ettim şimdi."

 

Senem telefonunu kapatmış, bir alt kattaki kendi odasına inerken telefonuna gelen mesajın titreşimiyle numaranın geldiğini düşünerek mesajı açtı. Mesaja bakarken merdivenlerden çıkmakta olan kişiyi görmemişti. Önündeki heybetli vücuda çarpıp dengesini kaybetti. Tam düşeğini düşünürken aniden belinden tutulup çekilmesiyle o heybetli göğüse yapıştı. Kafasını kaldırdığında çarptığı kişinin Siyabend olduğunu gördü.

 

"Senem, iyi misin? Rengin soluk sanki..."

 

Senem gözlerini kırpıştırarak "İyiyim, dalmışım. Teşekkür ederim."

 

Gelen teşekkür ve sakin ses tonu Siyabend'i şaşırttı.

 

"İyi olduğuna emin misin?"

 

"İyiyim dedim ya. Sen nereye böyle?"

 

"Yengeme bakacaktım. Neden sordun?"

 

"Hiç... Sordum sadece. Sen git."

 

Siyabend gerçekten şaşkındı.

 

"Bu kız az önce sakince benimle mi konuştu." dedi kendi kendine.

 

Siyabend yukarı çıkarken, Senem gelen numarayı tuşlayıp Yasemin'i aradı. "Umarım altından kötü bir şey çıkmaz." dedi ve telefonun açılmasını bekledi. Fakat telefon açılmadı.

 

Bir saat sonra hâlâ, odasında oturmuş, telefonun başında Yasemin'in aramasını bekliyordu. Bir saat önce aramış ama Yasemin'in hastanede bir ameliyata katılacağını, ilk fırsatta kendisine döneceğini bildiren bir mesaj almıştı.

 

İçindeki kötü his, iyi şeyler olmadığını söylüyordu. Her ne kadar Rıdvan karışma dese de geri duramıyordu işte. Telefon sonunda çalmaya başlamıştı.

 

"Yasemin, merhaba. Ben Senem."

 

"Buse'nin ev arkadaşı olan Senem mi?"

 

"Evet benim. Numaranı Buse'den aldım. Rahatsız ediyorum ama sana bir şey soracaktım."

 

"Yok canım, ne rahatsızlığı. Söyle, seni dinliyorum."

 

Senem, Meran'ın başından geçenleri, yaptığı düşükleri ve geçirdiği tehlikeyi tek tek Yasemin'e anlattı.

 

"İşte böyle. Diane ve Ginera isimli ilaçları vermişler."

 

"Gerçekten garip. Düşüğün üstünden 6 ay geçmiş diyorsun. Yani sürekli kullanmasını mı söylemişler? Hele ki bu ilaçlar doğum kontrol hapı."

 

"Nasıl yani... Ama neden? Zaten çocuğu olmayan birine neden doğum kontrol hapı versinler?"

 

"Haklısın. Ben de bunu merak ediyorum Senem'cim."

 

"Ne yapmalıyız peki? Ne öneriyorsun?"

 

"Buradan bir şey söyleyemem ama iki gün sonra Mardin'de özel bir doğuma katılmak için Mardin'e geleceğim. Bu esnada bir günlük boşluğum olacak. İstersen Urfa'ya gelip muayene edebilirim."

 

Senem düşünmeye başladı. Rıdvan abisini muayene için nasıl ikna edecekti. Bu meseleyi Meran'la konuşmaya karar verdi.

 

"Yasemin, ben ayarlamaya çalışacağım. Yardımın için çok sağ ol."

 

"Daha bir şey yapmadım ki. Senem'cim, yengen bugünden itibaren ilaçları almasın. Bu süreçte biraz halsizlik olabilir. Bünye alıştığı için besinlerine çok dikkat etsin. Geldiğimde, yüz yüzeyken ona daha detaylı bilgi vereceğim."

 

"Tamam, ben halledeceğim. Görüşürüz"

 

Senem telefonu kapatıp arkasını döndüğünde Nazlı'yla karşılaştı.

 

"Sen ne zamandan beri oradasın?" dedi şaşırarak.

 

"Yengemin neyi var?"

 

"Nazlı'cım Meran'ın yanına gidelim de öyle konuşalım hadi."

 

Birlikte tekrar yukarı çıktılar. Senem, az önce Yasemin'le aralarında geçen konuşmayı ve öğrendiklerini kızlara anlattı.

 

"İşte böyle. İki gün sonra buraya gelecek."

 

"İyi diyorsun da Senem, Rıdvan istemiyor ki." Meran gözleri dolu dolu, çaresiz bir şekilde Senem'e baktı.

 

"Aslında abimi ikna edecek birini biliyorum ben." Nazlı'nın cevabıyla iki kız da ona döndü ve aynı anda "Kim?" dedi.

 

"Tabii ki Siyabend abim. Rıdvan abimin karşısında korkmadan konuşabilecek tek kişi o." dedi ve Senem'e baktı.

 

"Peki onunla kim konuşacak? Ben hayatta konuşamam. Rıdvan beni öldürür Nazlı!"

 

"Yenge başka çaremiz yok." dedi Nazlı ve Senem'e bakarak "O zaman sen yap." dedi.

 

"Ben yapamam Nazlı."

 

"Tamam. Öyleyse iş başa düştü. Ben hallederim o zaman."

 

Kızlar kendi aralarında konuşmuş ve yapacaklarını kararlaştırıp odalarına dağılmışlardı. Meran elindeki tek umuda sıkı sıkı tutunmak istiyordu. Tek duası Rıdvan'ın ikna olmasıydı. Nazlı ise abisinin odasına gelmiş, Siyabend'le konuşup onu ikna etmeye çalışıyordu.

 

"Abi, doktor iki gün sonra gelecek. Rıdvan abimi ikna et lütfen. Yengemin halini sen de gördün." dedi abisinin gözlerinin içine bakarak.

 

"Sen mi düşündün bu doktor işini yani?"

 

"Tabii ki ben düşündüm. Ne yani, benim aklıma gelmez mi bunlar?"

 

Siyabend, "Sence gelir mi?" der gibi bakınca Nazlı pes etmek zorunda kaldı. Abisinin yardım etmesini istediğinden dürüst olmaya karar verdi.

 

"Tamam tamam. Senem ablam buldu doktoru ama seninle konuşmaya gelmek istemedi." dedi.

 

Siyabend biliyordu bu işte Senem'in parmağı olduğunu. Bu olay, Senem'in bugünkü halini de açıklıyordu.

 

"Tamam, konuşmaya çalışırım ama fikrinin değişeceğini sanmıyorum."

 

Nazlı, abisinden olumlu yanıt almanın mutluluğuyla kızlara haber verdi.

 

Akşam olup, sofra kurulduğunda, Feyruz Ana'nın sitemi ve zoruyla salona kurulan masaya oturan Senem, yemek boyunca bir kez bile kafasını kaldırıp ne Rıdvan'a ne de Siyabend'e bakmamıştı. Sessiz geçen akşam yemeğinden sonra, odasına, çizimlerinin başına gitmek için masadan kalktı.

 

"Çalışma odasını kullan. Daha rahat olur senin için."

 

Rıdvan'ın sözlerine sadece "Gerek yok. Odadaki masada hallediyorum. Teşekkür ederim." dedi ve masadakilere de iyi akşamlar dileyip odadan çıkarken, Rıdvan Senem'in arkasından sadece bakmakla yetindi. O gün sakinleşmek için konaktan çıkıp sakin kafayla düşünebildiğinde fark etmişti ki, gerçekten fazla tepki vermiş, onu da kırmıştı. Kızcağız kendi çabalarıyla yardım etmeye çalışıyordu ama kendini tutamamış, patlamıştı bir kere. Çoğu zaman yaptığı gibi.

 

Siyabend, bir süredir tabağına bakarak dalıp kalmış olan abisine döndü ve "Abi, terasta içelim mi kahveleri? Konuşuruz. Zaten uzun zamandır sohbet edemiyoruz." dedi.

 

"Ooo... Siyabend Ağa'm! Sen istersin de konuşmaz mıyız? Gel bakalım." dedi Rıdvan.

 

Birlikte terasa geçen iki kardeş, yardımcı kızın getirdiği kahveleri içerken Siyabend lafa nasıl başlasın bilemedi. Lakin sonunda "Abi, Meran iyi değil biliyorsun." diyerek başladı.

 

"İyi olur. Kafasını bulandırmasalar, daha da iyi olur hatta." dedi Rıdvan. Kaşlarının arasındaki çizgi ciddiyetle kasılmış, belirginleşmişti.

"Neden bunu yapıyorsun? Neden kabul etmiyorsun ağabey? Sadece bir muayene... Ne olabilir ki?"

 

"Hepiniz bir olmuş beni delirteceksiniz anlaşılan! Anlamıyorsunuz ki ben, bir çocuk sevdasına Meran'ı kaybedemem!! Anlaşıldı mı?"

 

"Abim, bak seni anlıyorum ama biz de kötülüğüne konuşmuyoruz. Hem bak, iki gün sonra bir doktor gelecek. O da bir görse Meran'ı... Ne kaybedersin? Bu halinden daha mı kötü olacak sanki? Bir deneyin."

 

Rıdvan Senem'in durmayıp arkasından yine iş çevirdiğini anlamalıydı. Bu onu daha da sinirlendirmeye yetti.

 

"Senem seni de kafaya almış anlaşılan. Bunca zaman sonra niye birden başladın sen de?!"

 

"Seninle konuştuğumdan haberi yok. O istemedi bunu."

 

"Ulan hadi o yoktu burada! Ne yaşadığımızı sen bilmiyor musun? Haber geldiğinde birlikteydik, zor yetiştirdik hastaneye! Kaybediyorduk Meran'ı da!! Şimdi niye üstüme geliyorsunuz?!"

 

"Abi, bir dinle..."

 

Rıdvan derin bir nefes alıp cebindeki paketinden sigarasını çıkarıp yaktı. Sürekli içmezdi ama canını sıkan bir şey olduğunda düşünmeden yakardı bir tane.

 

"Oğlum bak kapat şu konuyu! Yoksa kalbini kırarım!"

 

"Senem'e yaptığın gibi mi ağabey? Sırf inadın yüzünden hem karın hem de kardeşin senden uzaklaşıyor görmüyor musun?"

 

"Yeter ulan!! Benim karım!! Olmayan da, benim çocuğum!! Karışma, karışmayın!!"

 

Rıdvan sinirle kalkıp kendi odasına giderken Siyabend ise arkadaşı Vedat'ı aramış meyhaneye çağırmıştı. Bu gece biraz kafa dağıtmak istiyordu.

 

Senem ise kendi odasında çalışırken, bir yandan da bir an önce konaktan ayrılıp otele geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Toplamaya çalışırken daha çok dağıtıyordu çünkü. Karar vermişti, gidecekti. Sadece Meran'ın işi hallolana kadar bu kararını ertelemeye karar verdi.

 

Rıdvan yatakta oturur vaziyetteki karısına yaklaşıp anlından öptü.

 

"Meran'ım... İyi misin? Toparladın mı biraz?"

 

"İyiyim Rıdvan. Sadece, ne bileyim işte..."

 

"Sen de bana kızıyorsun değil mi? Senden daha önemli hiçbir şeyim yok Meran. Seni kaybedersem ben yok olurum."

 

"Rıdvan... Sadece bir gidip konuşalım, hı... Olmaz mı? İstemezsen ben Nazlı'yla gider gelirim. Lütfen... İlk defa bir şey istiyorum senden."

 

"İstemiyorum, gitmeyeceksin! Şimdi yat dinlen."

 

Rıdvan tekrar öpmek için eğilince Meran arkasını dönüp ağlamaya başladı. Ne yapsındı. Elinde hiçbir umut kırıntısı yokken Senem ona ufacık bir umut ışığı aralamıştı. Oysa ki şimdi, o ufacık umut da ellerinden alınmıştı. En sevdiği tarafından.

 

Karısının sarsılan omuzlarını görüp ardından sessiz hıçkırıklarını duyunca daha fazla odada duramadı Rıdvan. Odadan çıkıp Siyabend'i aradı.

 

"Nerdesin? Konuşalım."

 

Siyabend meyhanede olduklarını söyleyince merdivenlerden inmeye başladı. İkinci kata geldiğinde Senem'i telefonda konuşurken gördü. Senem'le göz göze geldiklerinde Senem arkasını dönüp odaya girdi. Rıdvan Siyabend'le konuşacak, bu işi çözecekti. Belki de gerçekten inat ediyordu.

 

***

 

Merhabalar!!

 

Senem'in macerasına ortak olmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

Severek okumanız dileğiyle...

 

S & S

 

❤️

 

Bölüm : 17.12.2024 04:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...