

Beni benden öğren!
Zira herkese aynı değilim!
Bölüm Şarkısı:Simge Sağın =Konuşsana Birtanem
Yorum istiyorum arkadaşlar bölüm nerede kaldı diye sürekli soranlar özellikle sizden yorum istiyorum ben binlerce kelime yazarken siz 10 dakika da okuyup geçiyorsunuz lütfen biraz hassasiyet istiyorum okuduğunuz bölüm hakkında bir kaç kelime yazın sınır koymak yada yazmayı kesmek istemiyorum
Keyifli okumalar diliyorum ☀️
Onu sevmek nasıl bir şey biliyor musunuz? Yemeğin suyuna ekmek banmak gibi. Yastığın soğuk tarafı, yeni yıkanmış çarşafın kokusu, yoldan dört nala koşan atın ardında bıraktığı toz gibi. Hani nasıl desem onu sevmek yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi. Tuzlu yeşil erik varya hani aynı onun gibi, yerken kekremsi bir tat ancak çok güzel bir his gibi. İlk bisiklet, ilk öpücük, ilk dua, işten yeni gelmiş baba gibi. Kahretsin yine seviyorum onsuz olamam gibi. Onu sevmek tam anlamıyla delirmek gibi.
Yaslandığımız ağacın altında ne kadar süre öyle durduk bilmeden izledim onu. Eli elimin üstünde bir dizini kendine çekmiş diğer eli onun üstünde gözleri kapalı öylece oturdu. Sözleri aklımda dönüp dururken ben sadece hayranı olduğum o yüze baktım.
Susma demişti bana susma hakkını ara. Peki susmayıp konuştuğumda duracak mıydı yanımda? Amacın yok mu dedi çalışmak istesem bile müsaade edecek miydi buna
buna? Bu eli bırakmam dedi gerçekten benim onu sevdiğim gibi sever miydi bir gün beni?
Derin bir nefes çekti içine göğüs kafesi hafifçe havalandı ah ne çok istedim başım orada olsun diye. Göz kapakları yavaşça hareket edip açılırken kirpikleri ok olup battı sanki kalbime. Hafifçe çekti elini elimin üstünden üşüdüm. Yalnız beni üşüten ne esen rüzgar nede ıslandığımız yağmurdu. Ellerim sanki hep tutulmak için var olmuş gibi o bırakınca karıncalandı ellerim.
"Geri dönelim üstün çok ıslandı hasta olacaksın."
Hasta olsam bakar mıydı acaba bana. Ateşim çıksa mesela değer miydi dudakları anlıma. Bakışlarını yüzümde hissedip doğruldum hızlıca.
"Sende ıslandın dönelim."
Belli belirsiz bir gülümseme yakaladım yüzünde sonra ayağa kalkıp elini uzattı bana. İçim titredi tekrar tutacaktım ya elini sanki güvercinler yuvasını buldu kırlangıçlar sıcak yerlere kavuştu.
Yağmur durmuştu ama sanki o her gülümsediğinde içimde şimşekler çakıyordu. Bu kez atlara binmedik Gecenin yularından tutmuştum ki bana bakıp konuştu.
"Önce eve geçelim üstünü değiştir sonra çarşıda biraz işimiz var konağa öyle geçeriz."
Ben daha konuşmadan önce kendi bindiği kahverengi at olan sahranın ardından da gecenin arkasına vurup koşmalarını izledim.
"Yolu biliyorlar mı kaybolmazlar değil mi?"
"Herkes kendi evinin yolunu bulur. Burası da onların evi onların memleketi."
Başımı salladım bu sözü hoşuma gitti güldüm. Gülüşüme farklı bakıyordu sanki ben her güldüğümde bir Azad kuşunu salıyordu kafesinden. Bakışları hala yüzümde gezerken daha fazla dayanamadım ve konu değişsin diye sordum.
" Benim burada kıyafetim yok ki çarşıya gitmeden konağa uğrasak olmaz mı?"
Hala bir tempo tutturmuş geldiğimiz yolu geri dönerken başını sallayıp konuştu.
"Cansu'nun ve Berfu'nun kıyafetleri var burada onlardan biri olur sanırım idareten onları giyersin."
"Peki çarşıda ne yapacağız yani ben niçin geliyorum?"
"Gidince görürsün hadi hızlanalım biraz hava karardı kararacak."
Dediğini yaptım ve hızına ayak uydurup hızlandım. Çiftlik evine yetişince kapıdan ilk o girdi adımları merdivenlere yönelince ben etrafa biraz göz gezdirdim merdivenin yarısında durup bana seslendi.
" Buraya çok geleceksin inceleme kısmını sonraya sakla bence hadi hasta olmanı istemiyorum."
Kapıyı açan genç kızın gülüşünü yakaladım utanmıştı ağasının bu sözlerinden. Başımı salladım ve merdivenlerde bekleyen adamın yanına yetiştim. Yan yana duran iki kapının önünde durup birini açtı.
" Burası Cansu'nun odası dolapta kıyafetleri olacaktı eğer olmazsa karşı kapı da Berfu'nun oraya bak olur mu?"
Hem yan kapıyı açıp içeri girdi demek orası da kendi odasıydı. O kapısını kapatınca bende içeri girip kapattım kapıyı. Odanın duvarlarında bir çok fotoğraf vardı. Senem hanım ve Siyabend beyin düğün fotoğrafları Senem hanımın kucağında gülümseyen sarışın ve Dilda olduğunu tahmin ettiğim küçük bir kız çocuğu Rıdvan ağa ve Siyabend beyin önlerinde kahve gülümseyen yüzleri. Sare hanım ve daha önce konakta gördüğüm fotoğraftan Feyruz hanımın kucağında oturan Cansu ve Hazer'in küçüklüğü. Küçükken bile o kadar tatlıymış ki insanın yanaklarını sıkası gelen cinsten. Ben öylece duvardaki çerçeveleri incelerken yan taraftan gelen kapı sesi ile panikledim hemen arkama dönüp dolaptan elime geçen ilk şeyi almıştım ki kapı tıklatılıp yavaşça açıldı.
"Hala hazır değil misin?"
Tam bişey daha diyecekken bakışları elimdeki askıya takılınca hafifçe çatılı kaşları baktığı yere bakınca elimdekinin etek kazak olduğunu gördüm.
"Aşağıda bekliyorum giyin gel."
Bişey dememe fırsat vermeden çıktı odadan kapıyı çarparcasına. Neye kızmıştı anlamadım bile. Hızla banyoya girip elimdeki askıyı kenara bırakıp üstümdeki ıslak kıyafetlerden kurtuldum. Gerçekten çok ıslanmıştık hasta olmam umarım diyerek dolaptan bir havlu alıp saçımdaki suyu kurutmaya çalıştım. Hızla dolaptan bulduğum kıyafetleri giydim evet tam olmuştu ancak bulduğum etek biraz kısaydı. Hemen dizimin 5 karış üstünde duran etek ile birlikte kaşlarını neye çattığını anlamış oldum.

Aynaya bakınca gülümsedim neden hoşuma gitmişti peki bu durum? Kıskanmış mıydı yani? Peki ama neden bunlar benim değil kız kardeşinin kıyafetleriydi sonuçta bizim Cansu ile boyumuz da hemen hemen aynıydı kilomuzda onun üstünde gördüğünde de kızıyor muydu acaba? Kendi kafamın içinde dönen şeyleri sonraya saklayıp daha fazla bekletmemek adına çıktım odadan ve indim merdivenleri.
Salona inince etrafa bakınsam da yoktu mutfaktan çıkan ve az önce kapıyı açan kız yanıma doğru yaklaşıp sordu.
"Bişey mi istedin Gelin abla?"
"Hazer nerede?"
"Arabaların orada telefonla konuşuyor Gelin abla."
Her gelin abla deyişin de garip hissetsem de bu onların bir geleneği olmalı diye düşündüm. Ne zaman ki nikahımız kıyıldı konakta ki kızlar da gelin abla demeye başlamıştı. Başımı sallayıp kapıya dönecekken tekrar duydum sesini.
" Gelin abla gece seni sevdi galiba değil mi?"
"Sanırım sevdi çok uysal bir at."
Hafifçe kıkırdadı bu hali beni de meraklandırdı.
"Aslında hiç uysal değildir biliyor musun Gelin abla? Ağam dışında da kimse binmemiştir üstüne tee tay zamanlarından bu yana. Senem hanımın atının yavrusudur Esmer'in. Berfu hanım bir kere ağam yokken üstüne binmeye kalktıydı da daha biner binmez attı Gece sırtından onu, bir ay kolunda alçıyla gezdi. Müstahak zati ona tam bir çirkef tam bir yılan. "
Anlatırken gülüyor güldükçe gözleri yaşarıyordu. Beni tanımıyordu ancak sanki yıllardır gördüğü biri gibi konuşuyordu benimle. Bu hali her ne kadar sevecen sıcak ve tatlı olsa da biri duysa bizi ayıplardı.
" Adın ne senin bakalım? "
Adını sormam ile bakışları değişti gülen yüzü soldu kirpikleri titreşti neden korkmuştu ki?
" Şey ben Elmas, Rıdvan ağama demezsin dimi abla kızar sonra bana."
"Merak etme söylemem ama sen yine de konuşma öyle. Sonuçta bir kaza geçirmiş ve canı çok yanmıştır değil mi?"
Kapıya doğru bakınca bende çevirdim başımı ve gördüm hala kaşları çatık telefonla konuşan adamı Elmas bana biraz daha yaklaşıp daha kısık sesle konuşup beni bir gerçekle yüzleştirdi. Ah ne kadar aptalım dedim kendime.
" Gelin abla onun canı yanmaz sırf dikkat çekmek için binemeyeceğini bile bile zorladı Gece'yi. Sırf Hazer ağam ilgilensin diye onunla. Ne kadar sevindik biliyor musun siz evlenince ağlama senin gibi bir melek yaraşırdı zaten Berfu gibi cadısı değil. Sen ona dikkat et olur mu Gelin abla? "
Bakışlarımı tekrar kapıya çevirince bana bakan adam ile kaşlarım çatıldı tekrar Elmas'a dönmüştüm ki gitmişti Berfu bu yüzden bana böyle davranıyordu demek. Peki ya o Hazer de seviyor muydu onu?
İçimde yıllardır üstüne kat çıktığım bir bina sanki tam da temel direğinden çatırdadı kalbim sıkıştı bir ek sanki onu tuttu ve sıkmaya başladı. Belki belki abim ve Dilda kaçmasa Hazer Berfu ile evlenecekti. Adımlarım dondu önce sonra elindeki telefonu kapatan Hazer bana doğru yürümeye başladı her adımında kuşku kemirdi içimi. Saçlarımın her bir teli isyan etti sanki sesi ah o hep huzur diye tanımladığım sesi dikenler sapladı masum kalbime.
"Elida hadi seni bekliyorum ne yapıyorsun burada? Bişey mi oldu? "
Ben paylaşamazdım ki onu yapamazdım beni sevmese bile kimselere veremezdim onu. Evet bencildim sevdam söz konusu olunca. Sevmese de benimdi o kalbi içi bana karşı kin de dolsa sadece benimdi. Bana kuşkuyla bakan adama karşı kendimi gülümsemeye zorladım ve başardım.
"Elmas ile tanışıyorduk beklettim kusura bakma."
"Sorun değil gidelim mi artık?"
"Olur gidelim."
Önce o sonra ben bindik arabaya ve yola koyulduk. Yol boyunca içimi kemiren sorular başımı ağrıtıyordu artık. Bir eli pencerede diğeri direksiyonda bakışları yolda olan adama artık nasıl bakmışsam kısa bir an bana dönen bakışları değişti kaşları havalandı merakla.
"Bişey olmadığına emin misin yüzün sarardı sanki."
"Sanırım hava çarptı hasta olacağım ondan."
Sözlerimi bitirir bitirmez birden durdurdu arabayı ben ne olduğunu anlayamadan elleri değdi anlıma soğuk elleri değince tenime kapandı gözlerim taki sesini duyana kadar.
"Ateşin yok sanki ama doktora gidelim ister misin?"
Sesindeki şevkat içime işledi yine olumsuz a salladım başımı.
"Yok iyiyim gerçekten hadi işimizi halledelim konakta dinlenirim geçer."
"Bak kötü olursan söyle tamam mı hemen hastaneye gideriz."
Gülümsedim ve başımı salladım oda yola devam etti. Yol boyunca ben onu izledim o yola baktı. Hem nereden belliydi ki Elmas'ın yalnış anlamadığı? Yolumuz sonunda bir çarşının girişinde son bulunca ona baktım neden gelmiştik ki buraya? Arabadan inip benim tarafıma döndü kapıyı açıp inince arabayı kilitleyip anahtarını cebine attı ve elimi tuttu. Evet yine elimi tuttu acıtmıyordu ama çok sıkı tutuyordu. Akşam vakitleri olduğundan pek kimseler yoktu etrafta ama her mağazanın her dükkanın önünde elleri bağlı bekliyordu koca koca adamlar. Neden gelmiştik buraya üstelik çoğu da kadın mağazasıydı.
"Alışveriş yap istedim neye ihtiyacın varsa al tamam mı?"
Beni bir mağazaya sokup kendisi çıktı. Öylece kalakaldım etrafımda çalışan kızlarla. Her biri elinde elbiseler ceketler pantolonlar tutuyordu. Ben bişey istemiyordun ki. Bir yarım saatin ardından bir iki parça biley seçmiş Hazer'in gelmesini beklerken girdi içeriye aldıklarıma şöyle bir bakmış ardından baka bakıp kaşlarını çatmıştı. Çok mu şey almıştım halbuki sırf o getirdi ayıp olmasın diye seçmiştim. Ben alışık değildim ki babam yada abim dışında birinin bana bişeyler almasına.
"Elida istediğin ne varsa al dedim sadece iki elbise bir de ceket mi seçtin?"
Az mı bulmuştu halbuki burası çok pahalı bir mağazaydı.
"Yeterli bence gidebiliriz."
Çalışan kızlara bakınca hepsi başı önde geri çekildi Hazer bana doğru bir adım daha attı ve tekrar elini anlımda hissettim.
"Ateşin de yok hala ama nasıl bir şeysin sen?"
"Anlamadım."
"Gerçekten bende siz kadınları anlamadım. Kiminiz alışverişe çıkmak için kafamın etini yer kiminiz de sen gibi 3 parçaya yeter der."
"Kafanın etini yiyen her kimse onu getirseydin sende!"
Kahretsin ben bunu sesli mi söyledim. Ah bir de bağırdım değil mi ben ona. Kafamı nereye çarpsam kesin sonuç alırdım acaba?
Yüzüne çevirdim bakışlarımı bağırmama kızar sanırken yüzü daha çok şaşırmış gibi bakıyordu.
" Cansu işi olduğu için gelmek istemedi de sen niye buna tepki gösteriyorsun onu anlamadım? Bir dahakine beraber gelirsiniz. "
Kast ettiği kişi Cansu muydu yani?
"Ben özür dilerim sesimi ayarlayamadım."
"Tam oldu diyorum sen yine bişey yapıyorsun."
"Ne yaptım ki?"
"Tam dedim ki sesi çıkmaya başladı ne güzel sen yine özür dilemeye başladın. Dileme hele ki benden özür dileme."
Ben gülümsedim oda bana bakıp gülümsedi. Sonra bakışlarını etrafta gezdirip konuştu.
"Eğer burayı sevmediysen başka bir yere daha bakalım ama sen buradan bir şeyler almadan eve gitmeyeceğiz."
"Yeterince kıyafetim var benim hem..."
"Ben yok demedim ki zaten ama ya sen bir şeyler seç yada ben tüm mağazayı alıp çıkayım karar senin."
Bakışları iç çamaşırı reyonuna dönünce utançla kızardım oda bakışlarını hemen yüzüme çevirip elini ensesine attı. Oda utanmıştı ve şuan çok yakışıklıydı. Ben bu adamı hakedecek ne yapmıştım?
" Ben kapıdayım sen seç işin bitince gideriz. "
Cevap veremeden hızla kapıya doğru yürüyüp çıktı bu hali güldürdü beni çalışan kızlar yanıma yaklaşıp gülümsedi. Bu kez daha alıcı gözle bakıp elbiseler etekler kazaklar derken neredeyse bir servet satın almıştım kasaya gelince Hazer tekrar elimi tutmuş ancak ödeme yapmadan çıkmıştık.
"Ödemedik ama?"
"Sen ödedin merak etme."
Sözleri ile adımlarım durdu önce kaşlarım çatıldı işaret parmağı iki kaşımın ortasına değdi ve sözleri gülmeme sebep oldu.
"Kaşlarını çatmakta birbirimiz ile yarışacağız millet ne öfkeli çift bunlar diyecek yapma."
Bu kez bir lokantanın kapısından içeri girerken beni bir masaya yaklaştırır. Herkes el pençe divan duruyordu karşısında.
"Ne yemek istersin?"
"Bilmem ki sen ne yiyeceksen uyarım ben."
Siparişleri verip bana baktı. Bende gayri ihtiyari üstüme çevirdim bakışlarımı. Söyledikleri ile şaşırdım.
"Bir daha bu kadar kısa şeyler giyme olur mu?"
Kıskanmıştı beni.
"Dolaptan elime geçeni aldım sadece dikkat ederim. Zaten bende sevmem kısa giyinmeyi."
"Bak beni yanlış anlamanı istemem geri kafalı diyebilirsin ne bileyim tutucu da diyebilirsin ama ben pek sevmiyorum bu tarz şeyleri. Ha şimdi diyeceksin ki bunlar zaten kız kardeşinin ona nasıl bişey demiyorsun."
Aklımı falan mı okuyordu bu adam acaba evet tam olarak bu geçiyordu aklımdan. Ben bişey demeyince o devam etti sözlerine.
" Cansu biraz nasıl desem yaşadığı yer nedeniyle farklıdır. Ya İstanbul'a gider annemlerin yanına yada zaten okul nedeniyle yurt dışında yaşadığından kıyafet tarzı da farklı."
"Anladım dediğim gibi ben pek sevmem zaten sorun değil yani."
"Anlaşabildiğimize sevindim. Bak öncesi neyse de bu günden sonra herşeye iki kat daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor seninde benimde."
"Bugün bişeyler oldu değil mi?"
Gülümsedi ancak bu beklediğim yüzünde görmeyi sevdiğim türde bir gülümseme değildi acı vardı bu tebessümde.
"Bugün varya Elida bugün bir devir kapandı ve benden yeni bir devir yazmamı bekliyorlar. Yazacağım! Ben yazacağım ve onlar istemese bile kabullenmek zorunda kalacaklar."
"Dilda birşeyler anlatmıştı yani buralarla ilgili. Ağalık sistemi pek anlayabileceğim bir şey değil ama izninle merak ettiğim bir şey sormak istiyorum sana."
Başını sallamıştı ki masaya yaklaşan garson ve gelen yemekler ile sustuk masa donanmış bir halde içeceklerimiz de gelince tekrar bana baktı.
" Ağalık babadan oğula geçen bir sistemken baban istemediği için amcan yapmış yıllarca peki ama senin ağa olabilmen için bir çocuğunun yani bir oğlunun olması gerekmez miydi nasıl oldu da sen ağa oldun?"
Derin bir nefes aldı yüzünden anladığım kadarıyla bu soruyu bekliyor gibiydi başını salladı ve konuşmaya başladı.
" Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama evet Dilda'nın anlattığı gibi ağa olabilmek için bir çocuğumun olması gerekirdi önce. Ama evliliğimiz aşiretin ileri gelenleri için bir bahane oldu ve şuan bu durumdayız."
"Nasıl yani aşiret büyükleri neden seni istedi amcan varken ve sen ileri sürülen şartlara uygun değilken."
Sözlerime dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı.
"Haklısın pek uygun değildim şartlara ancak ağalığı elinin tersiyle iten bir adamın oğluyum. Amcam her ne kadar tüm istediklerini yapsa da onu kabul etmediler hedefleri babamdı o olmayınca da beni istediler."
"Dilda ve abim sadece bizim evliliğimizi değil amcanın da kaderini etkiledi yani? Amcanın öfkesini anlıyorum şimdi yerinden oldu."
"Amcam öfkeli evet ama anlamadığın kısım tam olarak orası amcam ağalığı bıraktı diye değil kızı tarafından hançerlendiği için öfkeli."
"Amcanı çok fazla seviyorsun değil mi?"
"Babam olsun amcam hatta amcalarım olsun hep arkadaş gibi yaklaştılar bana ama Rıdvan amcam biraz farklıdır onu sevmek için önce anlamak gerekir belki bir gün sen de onu anlarsın kim bilir. Hadi soğutmayalım yemeğini ye."
Yemeğimizi yerken ara ara telefonundan bir şeyler ile uğraşsa da konuşmayı da ihmal etmiyordu. Yemeğin ardından kahvelerimizi de içerken masaya getirilen bir kutu ve zarf ile bana çevirdi bakışlarını. Önce zarfı açıp içinden bir kart çıkarıp bana uzattı. Üstünde adım yazan bir kredi kartıyla karşı karşıya kalmıştım.
"Buna gerek yoktu kabul edemem ben bunu."
"Elida bunu daha önce vermem gerekiyordu aslında sen benim karımsın bak ben bazen çok düşüncesiz olabilirim unuturum belki bu kart sende dursun ki bir şeye ihtiyacın olduğunda istediğin gibi kullan."
"Ben alışık değilim bu duruma ben babam ve abim dışında kimseden para almadım."
"Beni kimse olarak görme o halde hem çalışmaya başlayınca kimseden istemek zorunda da kalmazsın."
Çalışmak derken. Elimde kart öylece dururken bu kez kutuyu açıp içinden çıkardığı telefonu uzattı bana. Günlerdir telefonumun olmayışı bile gelmemişti aklıma. Bilerek almamıştım Rize'den gelirken yanıma. Abim yada babam aramak isterse aramasınlar istedim. Onların da aramaya gönlü yokmuş zaten ne bilirdim.
"İstediğin zaman istediğini ararsın abin aradı bugün telefonun oradaymış dedim ya bazen çok düşüncesiz olurum diye düşünemedim."
"Senden bir ricada bulunabilir miyim?"
"Tabiki ne istersen."
"Abim yada babam numaramı bilmese olur mu? Onlarla görüşmek istemiyorum."
"Nasıl istersen sen isteyene kadar konuşmaya bilirsin."
Sonrası o sigarasını içip bana okulum arkadaşlarım ile ilgili sorular sormuş bende cevaplamıştım. Lokantadan çıkıp çarşının içinde yanyana yürürken hala bana bir şeyler soruyor yada anlatıyordu. İlk defa karşılaşıyordum konuşmayı seven yanıyla.
" Beni geçeceğini söylemiştin yarışta ama kazanan olmadı ne diyorsun bu işe?"
"Ben hala iddialıyım yalnız ata ve ortama yabancıydım sadece."
"Bir daha olsa yenerim diyorsun yani öyle mi?"
"Tabi ki Gece ile iyi bir ikili olduk bence. Hem ucunda bir ödül olmayınca kazanmak yada kaybetmek bir şey ifade etmiyor."
"Sen gerçekten iddialısın peki bir daha ki sefere iddiaya göre yarışırız kazanırsan ne isteyeceksin?"
"Kazanırsam öğrenirsin."
İkimizde gülerken arabanın yanına gelmiştik çoktan o sırada bagaj ve arka koltuğun çantalar ile dolduğunu gördüm biz yemek yerken getirip bırakmış olmalıydılar. Arabaya bindik eli radyoya gidip açtı çalan şarkıyla ben ona o ise yola baktı konağa kadar bir daha konuşmadık.
Konuşsana bir tanem
Neden hep susuyorsun
Susmak neyi halleder
Neden anlatmıyorsun
Gizleme ne olursun saklama hislerini
Sen de bana aşıksın hem de deliler gibi
Gizleme ne olursun saklama hislerini
Sen de bana aşıksın hem de deliler gibi
Sen de bana aşıksın hem de deliler gibi
Neden suskun gözlerin
Neden mahsun bakıyor
Gözlerin gözlerimden
Sanki bir şey saklıyor
Gözlerin gözlerimden
Sanki bir şey saklıyor
Gizleme ne olursun
Saklama hislerini
Sen de bana aşıksın
Hem de deliler gibi
Gizleme ne olursun
Saklama hislerini
Sen de bana aşıksın
Hem de deliler gibi
Sen de bana aşıksın
Hem de deliler gibi
Neden suskun gözlerin
Neden mahsun bakıyor
Gözlerin gözlerimden
Sanki bir şey saklıyor
İsteyerek açsa böyle denk gelmezdi, hislerimi bir kez daha yüzüme vurmuştu bu şarkı sanki. Konağın önünde durunca ikimizinde kapısı açılmış ve büyük kapıdan içeri girmiştik. Sedirlerde Senem Hanım ve Cansu oturuyordu kolumdaki saate bakınca 9'a geldiğini görüp şaşırdım neredeyse yarım günü dışarıda geçirmiştik.
"İyi akşamlar annem."
"Hoşgeldiniz oğlum."
Hazer'in gözleri Cansu'ya kayınca Cansu birden ayaklanıp koluma girdi o sırada arabadaki çantalar yukarıya taşınırken sözleri ile ben Senem hanıma baktım.
"Yengecim neler aldınız böyle hadi yuları çıkalım da göster bana."
Senem hanım da bana bakıp gülümseyince başımı sallayıp yukarıya doğru merdivenlere adımlarım koluma giren tatlı görümcem ile.
İki kız yanyana yukarıya çıkarken Hazer gelip annesinin yanına oturmuş ancak kendisine hala mesafeli olan kadın ile içindeki sıkıntı dahada büyür hale gelmişti. Senem de biliyordu oğlunun hüznünü biliyordu kendisinden bir tebessüm almak için neler yapacağını ama durumları getirdikleri yer onu da zorluyor zamanında sessiz kaldığı şeylerin bu kadar tırmanması canını yakıyordu.
"Annem ne zaman geçecek öfken bana. Ne zaman tekrar sarılacaksın sana nasıl ihtiyacım var görmüyor musun?"
Senem günler sonra ilk kez baktı oğlunun gözlerine o gün avlunun ortasında ona attığı tokat oğlunun yanağından çok kendi ana yüreğini yakmıştı. Canıydı Hazer onun ilk göz ağrısıydı kalbinin sızısı gözünün yaşı onu anne yapan bu duyguyu ona yaşatan büyük aşkının ilk ortak parçasıydı. Senem sessiz kalınca Hazer'in omuzları çöktü ellerini dizlerine koydu yavaşça ayaklandı annesinin anlına bir öpücük kondurup bir adım attı.
Senem işte burada pes etti yerinden kalktı arkasını dönen oğlunun kolundan tutup kendine çevirdi oğlunun buğulu gözlerine bakıp önce yanaklarından öptü sonra kendine çekip sıkıca sarıldı. Hazer annesinin kokusunu çekti içine sanki günler sonra ilk defa nefes alıyor gibi gömdü başını annesinin boynuna. Babasının dediği gibi içine çekti Karanfil kokusunu.
Terastan kendilerine bakan Cansu ve Elida'dan habersiz günler sonra kavuştu sanki ana oğul.
"Annem seni çok özledim."
Senem hala başı boynunda olan oğlunu hafifçe geriye itip yüzüne baktı.
"Hazer oğlum bir daha sakın kendine bunu yapma olur mu? Bile bile yakma canını kendini düşünmüyorsun anladım bizi de boşver ama artık düşünmek zorunda olduğun bir eşin var bugün sorumluluğunu aldığın yüzlerce insan var."
"Annem sen arkamda ol ben herşeye göğüs gerebilirim. Sen yeter ki benden yüz çevirme."
Cansu yüzündeki gülümseme ile girdi abisinin odasına. Elida aşağıda gördüğü tablo sayesinde gülümsedi.
"Abin annene çok düşkün."
"Öyledir ben babama oda anneme çok bağlıdır. Ama annem ilk kez vurmuş ona. Şimdiye kadar bir kere bile el kaldırmadılar bize."
"Aralarının düzelmesine çok sevindim."
Cansu havayı dağıtmak adına karşısındaki kızı baştan ayağa süzüp konuştu.
"Onu bunu bırakta yengoşum benim kıyafetleri giymişsin çok da yakışmış. Ama sayende bir saat azar işittim abimden."
Duyduğu şey ile kaşları havalanan kız ne diyeceğini bilemedi.
"Ne azarı neden ki?"
"Pek yakışmış ya sana abim hepsini topla götür buradan diye patladı beni. Karısını kıskanmışsa demek."
İki kız hep gülmüş hem aldıklarını dolaplara yerleştirmişti. Cansu kendi numarasını ve diğerlerinin numaralarını Elida'nın telefonuna kaydederken sordu.
" Abimi ne diye kaydedeceksin? "
Beklemediği soru karşısında şaşıran Elida ne diyeceğini bilemedi. Cansu onu utandırmayı sevmişti ve üstüne gitmek istedi.
"Mesela aşkım nasıl yada belalım, kocam falan ne dersin?"
"Saçmalama derim adını yazsak yeter."
"Kızardın mı sen?"
"Hayır kızarmadım oda sıcak ya ondan oldu."
"Tabi tabi bilmez miyim."
Tam o sırada Cansu'nun telefonu çalınca kapıya doğru yürüyüp açıp konuşmaya başladı.
"Efendim aşkım söyle müstakbel kocam."
Her kelimesinin üstüne öyle bir vurgu yapıyordu ki Elida yatağın üstündeki yastığı ona fırlatayım derken kapıdan giren Hazer'in koluna çarpıp düşmüştü. O an yerin dibine girmek magmaya kadar ulaşmak istemişti.
Cansu kahkaha atarken Hazer yerden aldığı yastıkla beraber Elida'ya bakıp kaşlarını kaldırdı.
"Neyse ben çıkayım karı koca sizin paylaşmanız gereken bir yastık mevzusu var."
Cansu'nun çıkması ile Hazer yatağa yaklaşıp yastığı bırakırken sordu.
"Sen eli maşalı bir gelin olacaksın anlaşılan ne alıp veremediğiniz vardı Cansu ile? Gerçi benimki de soru onun delirtmediği kim var ki?"
"Şakalaşıyorduk işte öylesine."
"Allah muhabbetinizi arttırsın ne diyeyim. Ben duşa giriyorum sen uyu istersen yoruldun bugün."
Elida arkasından bakıp yatağın üstünden örtüyü kaldırırken Hazer de dolaptan pijama ve havlusunu alıyordu kapı çalınınca genç kadın oraya yönelip açtı. Elleri gözlerinde konuşan kız ile kırmızıdan mora döndü.
"Elida abi öpüşmenizi bölmedim değil mi?"
Elida hızla ellerini ağzına kapatırken Hazer'in sesini duydu.
"Ne diyor yine o çenebaz?"
"Yok yok bişey sen gir duşunu al."
Başını sağa sola sallayan adam banyoya girip kapıyı kapatınca ellerini ağzından çektiği kıza baktı.
"5 dakika telefonla konuşmaya gittim siz ne ara duş alacak kıvama geldiniz?"
"Cansu ne diyorsun öyle ya saçmalama lütfen biri duyacak rezil olacağız."
Cansu hem biraz yengesiyle uğraşmak hemde merdivenlerde gördüğü kişiye duyurmak için söylemişti bunları. Berfu ayaklarını yere vura vura odasına giderken amacına ulaşmış olmanın rahatlığıyla yengesine döndü.
" Elida arayan Emir'di yarın abisi geliyor ben biraz panik oldum ya."
İsteme bir hafta sonra olacağından abisi erkenden gelip kardeşi ve Cansu ile biraz vakit geçirmek istediğini söylemişti. Elida kızın haline bakıp gülümsedi.
"Bunda panik olacak ne var ki ne güzel işte vakit geçirmiş olursunuz."
"Ay ne bileyim ya işler ciddiye bindi ya şimdi bir garip oldum. Şaka maka nişanlanıyorum."
"Sakin ol tüm ailen abin arkandalar herşey çok güzel olacak. Hadi git uyu biraz yarın mor göz altı ile karşılamak istemezsin."
"Ay haklısın hadi ben kaçtım sabah görüşürüz."
Elida koşarak giden kızın arkasından gülümsemiş ve kapatmıştı kapısını üstünü değiştirip yatağına otururken eline aldığı defterine her gece yaptığı gibi yazmaya başladı. Bu defter en büyük sırdaşı en sadık yareni değil miydi?
Banyo kapısının açılması ile defterini baş ucundaki komidinin çekmecesine bırakıp ona baktı. Saçları dağınıkken bile bir insan yakışıklı olur muydu? Hazer banyodan çıktı yatağına yaklaşırken telefonuna gelen bildirim ile mesajını okuyup yanıtladı.
"Sabah herkese duyurulsun hüküm verildi!"
Yatağına uzanıp kendisine sırtı dönük kıza bakmış ve gülümseyerek kapatmıştı gözlerini. Bugün onu biraz daha tanımıştı ve tanıdığı kıza biraz daha bağlanmıştı.

Sabah ilk uyanan yine Elida oldu. Gözlerini açınca kendi kolunun yatağın en ucunda yatan adamın belinde olduğunu görmüş ve şaşkınlıkla doğrulmuştu. Nasıl oluyor da en uçta yatarken sabahları kendini ona bu kadar yakın buluyordu bilmiyordu. Banyoya girip bir duş aldı giyinmiş bir şekilde banyodan çıkarken Hazer'in de kalkmış giyinmiş olarak koltukta oturduğunu gördü. Kendisini mi beklemişti?
"Günaydın."
"Günaydın Elida."
İkilinin bakışması aşağıdan gelen bağırtı ile sekteye uğrarken avluda Rıdvan'ın ve Halim ağanın sesleri yükselmeye devam ediyordu.
"Rıdvan ağa bu ne demektir? Sen yeğenine yol yordam göstermedin mi?"
"Halim ağa sesini kıs haddini bil. Ağanın hükmü sorgulanır mı hiç?"
Hazer ve Elida odadan çıkıp terastan görününce bu kez tüm bakışlar oraya döndü.
"Hazer ne yaptığını sanıyorsun sen ne demek tüm aşiretlere haber yollamak nerede görülmüş böyle bir hüküm verildiği?"
Hazer sakince inmeye başladı merdivenleri bir yandan da bağıran adama cevap veriyordu.
"Nesini beğenmedin Halim ağa dün sen demedin mi ne istersen hüküm sayılacak diye daha ilk günden ters düşersek bir ömür nasıl yürütürüz bu işi değil mi?"
"Sen delirmişsin. Ne demek Berdel artık olmayacak ne demek?"
Merdivenlerden inip tam karşılarında durdu Elida da Senem ve Sare hanımın yanında yerini almıştı.
"Ne anladıysan o demek bundan sonra Berdel evliliği olmayacak demek. Bunca zaman kanına hakkına girdikleriniz yeter de artar bile. Ben son kurbandım Halim ağa bitti!"
"Rıdvan sen bişey desene."
Rıdvan gülümseyip yeğeninin omzunu sıktı.
"Bunca zaman her dediğiniz oldu da ne oldu yine istemediniz beni. Hazer Fırat Kozcu yeniden yazıyor devri."
"Olmaz öyle şey kimse razı gelmez buna. Kaç asırlık adetler gelenekler bir günde değişemez!"
"Kaç asırdır can kan korkusundan gözünün yaşına bakmadan harcadığınız gençler yeter size.
Emre İtaat Edin! Hüküm verildi!"
Halim ağa sinirle baktı yanında gelenlere hepsi susmuş Hazer'in önünde ellerini bağlamış ve kabullenmişlerdi. Kendi istedikleri uğruna Hazer'in başa geçmesini istemiş ancak daha günü dolmadan pişman etmişti Siyabend oğlu Hazer onu.
" Bu burada kalmayacak Hazer bilmiş ol!"
"Nerede istersen orada kalır ağa sen merak etme."
Bakışları kendisine bakan 3 kadına değince omuzları daha da dikleşti savaşı başlatmıştı yıllardır kendini bunun için yetiştirmiş hepsinin zayıf yanlarını öğrenip hareket etmişti. Rıdvan yıllarca onu buna hazırlamış ilk darbe aşirete töreye vurulmuştu.
Bir sonraki adım konuşulmak üzere iki adam çalışma odasına girerken hanımlar da salonda oturmuş susuyordu. Bu büyük bir şeydi Senem kocasını arayıp olanları söylediğinde Siyabend durumdan haberdar olduğunu Hazer'in dün onunla konuştuğunu söyleyince Senem'in içi bir nebze olsun rahatlamıştı. Senem'i en çok şaşırtan Rıdvan olmuştu. Oğlunun yanında yer alması şaşırtıcı bir durumdu. Onlar şaşkınlığı iliklerine kadar yaşarken salona giren kızın sözleri ile herkes şaşırdı.
"Gelin abla bir kız geldi senin misafirinmiş. Cansu abla bide seni görmek isteyen bir adam var kapıda."
Cansu ve Elida şaşkınlık ile salondan çıkıp terasa yürümüştü.
İki kız birbirine bakarken kapıdan gelen ses ile ikisinin de ağzından farklı isimler aynı şaşkınlık ile döküldü.
"Sen beni mi takip ediyorsun?"
"Bende aynısını senin için düşünüyorum!"
"Saliha!"
"Emrah abi!"
Ve kapıda duran ikiliden aynı anda tek bir kelime d
ökülmüş oldu.
"Sürpriz!"
Bölüm sonu ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.46k Okunma |
270 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |